Egemenliği tek kişiye bırakmamak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Egemenliği tek kişiye bırakmamak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2020 Pazar

Egemenliği tek kişiye bırakmamak için HAYIR! HAYIR! HAYIR!

Egemenliği tek kişiye bırakmamak için HAYIR! HAYIR! HAYIR!





Yekta Güngör Özden
13 Mart 2017,

TBMM’nin Bakanlar Kurulu’nu denetleme yetkisi kaldırılıyor yektarpt2

TÜRKSOLU: Referanduma sunulan Anayasa değişikliğinde getirilecek yeni sistemde Cumhurbaşkanının denetlenmesi, hesap vermesi ya da yetkilerini paylaşması gibi bir durum söz konusu mu?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Cumhurbaşkanının denetlenmesi ve hesap vermesi etkisiz ve yararsız denecek ölçüde güçtür. Halkoyuna sunulan yasanın yürürlükteki Anayasa’nın 105. maddesini değiştiren yeni içerik, cumhurbaşkanının bir suç işlemesi durumunda Yüce Divan’a gidiş yolunu güçlüklerle sınırlamıştır.
TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu ile soruşturma açılması isteminin salt çoğunluğun beşte üçü oyuyla kabûlü, onbeş üyeli komisyon kurulması ve TBMM üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divan’a gönderme kararı gerekiyor.
 Bunun dışında yönetici olarak denetlenmesi için başka bir kural getirilmemiş, Anayasa’nın 98. maddesindeki “Gensoru” yöntemi ile bu yönteme ilişkin 99. maddenin yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür. Yardımcıları için benzer yöntem önerilmiştir.
 Anayasa’nın 87. maddesindeki TBMM’nin “Bakanlar Kurulu ve Bakanları denetlemek” yetkisi kaldırılmaktadır.

Partili Cumhurbaşkanı tarafsız olamaz.,

TÜRKSOLU: Cumhurbaşkanının partili olması ne anlama geliyor? Hem parti başkanı olan hem de yüksek yargıçları, rektörleri atayabilen, HSYK üyelerini belirleyen birinin tarafsızlığından söz edilebilir mi?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Cumhurbaşkanının partili olması, ulusal birliği temsil ilkesinin sözde kaldığını, toplumun siyasal etiketli bir parçasının başına geçerek yanlar arasında liderlik yapmasını öngörüyor. Bir partinin genel başkanı olan cumhurbaşkanının yansız olmasının olanaksızlığını tartışmak bile boştur. Halkoyuna katılacak yurttaşları kandırmak için tersine siyasal söylemler insan aklıyla alay niteliğindedir. Üstelik devletin organlarına atama yoluyla getirecekleri gözetilirse yansızlığının siyasal bir ninni olduğu daha iyi anlaşılır.
 Gerçek demokrasilerde çoğunluk ilkesinin temel alındığı bir düzenin olduğu anımsanırsa, ülkemize getirilmek istenenin özel bir RTE düzeni olduğu anlaşılır. Aşırı, geniş, gereksiz yetkilerle donatılmasının diktadan ayrılması güçtür.
Yargının yansızlığı sözde bırakılıyor Tek Parpti

TÜRKSOLU: Yeni taslağa göre 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini Cumhurbaşkanı seçecektir. Böyle bir mahkeme bağımsız olabilir mi? Ne tür sıkıntılar yaşanacaktır? Cumhurbaşkanının yargılanması, Yüce Divan’a gitmesi gibi bir durum söz konusu olabilecek mi?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Önerinin 16/D maddesiyle onbeşe indirilecek Anayasa Mahkemesinin yürürlükteki 146. maddeye göre 12 üyesinin cumhurbaşkanınca seçilmesi (aslında atamadır) mahkemenin bağımsızlık, üyelerinin de yansızlık niteliğini gölgeli kılmaktadır. Çoğunluğun, yönetimin başındaki kişinin atadıklarından oluşması yargının yansızlığını sözde bırakan bir durumdur.
 Bu düzenleme, cumhurbaşkanının Yüce Divan’a gönderilmesi güçlüğüne koşut bir kuşku ve üyelere sıkıntı veren yöntem getirecektir.

TÜRKSOLU: Bu Anayasa kabul edilirse yeni sistem federasyonu da beraberinde getirir mi? Özellikle 104 ve 123. maddelerdeki değişiklikler ne anlama geliyor?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Önerilen metindeki 104. maddenin cumhurbaşkanına geniş yetkiler verdiği açık. Anayasa’nın “İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği” başlıklı 123. maddesindeki “kanunla düzenleme” zorunluluğu 16/B maddesiyle “… kanunla veya cumhurbaşkanlığı karanamesiyle…” biçimine dönüştürülmektedir.

“… veya cumhurbaşkanlığı kararnamesi…” eki sakıncalar getirebilecek bir fazlalıktır.
 Günümüz iktidarının IŞİD ve PKK konusundaki uygulamaları ve Atatürk Cumhuriyeti’ne yaklaşımları konusundaki çelişkileri kendi egemenliklerini sürdürmek ve korumak için yönetim düzeninde olumsuzluklara yol açabilir.
İstenen özel bir RTE düzeni
TÜRKSOLU: Yeni taslağa göre Cumhurbaşkanı en fazla 2 dönem seçilebilir deniyor. Ancak kamuoyunda “Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi bunu geçersiz kılabilir, 9. yılın sonunda meclisi feshedip bir 5 yıl daha görev yapabilir. Yani karşımızda sınırsız ve tam yetkiyle donatılmış bir tiran bulabiliriz” deniliyor. Bu konu için ne düşünüyorsunuz?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Yukarıda değindiğim gibi RTE’a özgü bir düzen getirilmek isteniyor. Amaçları, bu kişinin iki dönemi de aşan cumhurbaşkanlığına olanak vermektir. TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçiminin birleştirilip cumhurbaşkanına seçimler konusunda tanınan yetki bunu gösteriyor.
 Kamuoyunda tartışılan konumun içeriği ve biçimi gerçek, olağan bir cumhurbaşkanlığı değil, aşırı ve taşkın yetkilerle bir tür sultanlıktır.
TÜRKSOLU: Bu taslak kabul edilirse Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesinin önünde bir engel kalır mı?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Bu öneri gerçekleşirse Anayasa’nın değiştirilmesi önerilemez ilk dört maddesinin önündeki engel yazı olarak sürer. Zaten şimdi bile ilk dört maddeye dokunmayacaklarını söylemelerine karşın Atatürk, lâiklik, hukuk, sosyal devlet konusundaki olumsuz söylem ve tutumları belli.
 Cumhurbaşkanı andındaki “tarafsızlıkla” sözcüğünün korunmasına karşın amaçlanan yapı belli. İlk maddeyi korusalar bile eylemli olarak ona aykırı davranma amaçlarını ve alışkanlıklarını sürdürecekleri kanısındayım.
 Bugünün yaşanan-yaşatılan düzeni, Atatürk dönemine göre karanlık ve ilkeldir
TÜRKSOLU: AKP’liler “Atatürk ve tek parti döneminde de kuvvetler ayrılığı yoktu” tezini kullanıyorlar. O günkü sistemle bugün dayatılan aynı mı?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Atatürk dönemi, Türkiye’nin altın çağıdır. Zamanı, koşulları, iç ve dış yaşamdaki güçlükleri, Dünya Ekonomik buhranı, isyanları, ihanetleri, kalkışmaları göz ardı ederek, İkinci Dünya Savaşı çığlıklarını unutarak, devrim atılımlarını inkâr ederek yapılan karalama ve suçlamalar gibi cumhuriyetin ilk yıllarına yönelik saldırı nitelikli yaklaşımları da tutucu anlayışın ürünleridir. Bugünün yaşanan-yaşatılan düzeni, Atatürk dönemine göre karanlık ve ilkeldir.

TÜRKSOLU: Türk devlet sistemi “başbakansız” bir dönemi hiç yaşadı mı?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Cumhuriyet döneminde başbakansız bir yönetim düzenini anımsamıyorum.

TÜRKSOLU: Yeni Anayasa’da “Cumhurbaşkanı ve Meclis birbirini feshedebiliyor” söylemi gerçekçi mi?

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Yasanın değiştirilmek istenen 116. maddesi Meclis’e (fıkra 1) ve cumhurbaşkanına (fıkra 2) seçimi yenileme hakkı getirmektedir. İkisinde de TBMM üye seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacaktır. Madde, cumhurbaşkanına bir dönem daha getirmektedir. Kuralın kullanılması, amacı daha iyi ortaya koyacaktır.
Getirilmek istenen düzen sorumsuzluk ve sertliktir
TÜRKSOLU: Dünyadaki, mesela ABD’deki başkanlık sistemi ile AKP tipini kıyaslayabilir miyiz?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: ABD’deki başkanlık sisteminin parti ilişkisi yöne biçimsel benzerliği ortaya koymakla birlikte yargı denetimiyle Senato araştırma ve onama yetkileri Türkiye’ninkinden çok ayrıdır. Bizdeki düzen, neredeyse, sorumsuzluk ve sertliktir.
TÜRKSOLU: Bir kişiye bu kadar çok yetki verilmesinin tarihte örnekleri var mı?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Orta Amerika ve Ortadoğu ülkeleri dışında, imparatorluk (Japonya), krallıklarda (İngiltere, Hollanda, Belçika, İsveç, Danimarka, İspanya vd.) böyle aşırı yetkiler yoktur. Başkanlık sistemlerinin geleneksel yapılarında bile bize önerilenlerin ağırlığı bulunmamaktadır (Fransa).
Amaçları Cumhuriyet’ten rövanş
TÜRKSOLU: AKP çevreleri hem “Osmanlı’yı geri getireceğiz” diyor; hem de “bizim amacımız rejim değişikliği değil sadece tıkanan sistemi açacağız.” Sizce gerçek amaçları ne?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Günümüz iktidarı, Osmanlı özlemini sık sık açıklayan, Atatürk ve arkadaşlarıyla onların eseri için olumsuz sözlerden kaçınmayan bir yapıdır. Bay RTE’ın yinelemeyi uygun bulmadığımız olumsuz yaklaşımlarını herkes bilmektedir.
 Kanımca, köktendinci bir bağımlılıkları var. Rejim değişikliğini “sistem değişikliği” diye savunup dayatıyorlar. Amaçları, kafalarındaki düzeni en geç 2023’te (Cumhuriyet’in rövanşı türü) gerçekleştirmektir sanıyorum.
TÜRKSOLU: Bazı kesimler bu Anayasa değişikliğinin Anayasa’nın değiştirilemez dört maddesine aykırı olduğunu savunuyor. Katılıyor musunuz?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Cumhuriyet, sözcükle sınırlanacak bir yapı değildir. Gerçek bir halk demokrasisinin beşiği ve ocağıdır. Bunu sözde bırakacak değişiklikler elbet Anayasa’nın ilk dört maddesine aykırıdır.
İçerik, biçimden önemlidir. Ulusal yapıyı, ulusun egemenliğini, bunun kaynağı olan hukuku, Türk Ulusu adına TBMM’ye tanınan yetkiyi ötelemek ve sınırlamak, başka makam ve kişilere yetkiyi devir anlamında olanaklar getirmek, aykırılığın açık kanıtlarıdır.
TÜRKSOLU: Siz Anayasa Mahkemesi Başkanı iken bu değişiklik önünüze gelseydi mütalaanız ne olurdu?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: Göreve başlarken içtiğim andın gereğinden ayrılmazdım.
“Vicdanımı yastık yapar, yatarım” sözüm, kişisel ya da toplumsal hiçbir etkinin altında kalmadan görev gereklerini yerine getirmek terbiyemi, ilkemi ve amacımı özetler.

Hayır! Hayır! Hayır!

TÜRKSOLU: MHP’de derin bir çatlak ve Anayasa konusunda. AKP’de de endişe duyan kesimler var. Bu dönemde siyasi görüş ayırt etmeksizin, Atatürkçü, demokrat, Cumhuriyetçi ve vatansever vatandaşlara çağrınız nedir?
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN: MHP’nin günümüzdeki genel başkanının önceki sözlerine tümüyle ters yeni yaklaşım açıklamalarının nedenini, amacını tartışmak çok yer ve zaman alır. İktidarın taşkınlıklarına kolaylık sağlayan, onlara gelecek için de umut veren tutumunun partisi içinde önemli ayrılıklara neden olduğu açıktır.

 Ben, Bahçeli karşıtlarının daha bağımsız, istençlerini daha özgürce açıklayan kişilikli partililer olduğunu izliyorum. Ülkemizi kargaşadan, karanlıktan, kavgadan, hukuksuzluk ve adaletsizlikten, terörden, savaş tehlikelerinden korumak; insanlığa, akla, bilime, ahlâka, Atatürk ilkeleriyle Türk Devrimi’ne bağlılıkla çağdaşlığın tüm olanaklarına kavuşup güvenlikli, esenlikli ve mutlu yaşamak için, sağlığımızı korumak için çok iyi düşünerek davranmalı ve oy kullanmalıyız.
 Ben ilk kez Sözcü’deki köşemde “Hayır! Hayır! Hayır!” diyerek görüşümü açıkladım. İnanıp güvenenlere çağrıma katılmayı öneriyorum.
 Hele olağanüstü hal döneminde halkoyu, amaçlı bir süreçtir.
 Egemenliği tek kişiye bırakmamak, erkler ayrılığını koruyarak demokrasiye kıyımı önlemek, siyasal yalanlara ve gerici dönüşlere ortam hazırlamamak için hepimize düşen görev büyüktür.

Yekta Güngör Özden’in de bir dönem başkanlığını yaptığı Türk Hukuk Kurumu’nun bildirisi:

Anayasa değişikliği tek kişi ve dikta yönetimine kapı açacak kurallar içermektedir.

Her alanda tam bağımsızlığı, özgürlüğü, ulusal egemenliği ve çağdaşlığı amaçlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferinden sonra “En Büyük Türk Devrimi” olarak gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin son yıllarda içine düştüğü olumsuzlukların derin üzüntüsü içindeyiz.

Temelini Atatürk ilkelerinin oluşturduğu uygar yaşam atılımlarının en önemlisi olan hukuk devleti yapısının değişik ve çelişik uygulamalarla onarılması güç yaralar aldığı gerçeği, Anayasa değişikliği konusundaki çarpıklıklarla kanıtlanırken, terörle tırmanan kötülüklerin verdiği acı dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır.

Temeli cumhuriyetle atılan demokrasinin çağdaş gereklerini özenle yerine getirmeyi öteleyip inanç, soy ve toprak ayrılıklarıyla gündeme getirilen partizan işlem ve eylemler, toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı etkileyen olumsuzluklar olarak sürdürülürken cumhuriyeti bir ad olarak sözde bırakacağı izlenimini veren Anayasa değişikliği tek kişi ve dikta yönetimine kapı açacak kurallar içermektedir. Toplumsal dokuyu bozmaktan öte, ulusal bütünlüğü ve ülke tümlüğünü tehlikeye sokacak olasılıklara kapı açan önerinin gerçek hukuk devleti ve gerçek demokrasiyle bağdaşır yanı yoktur.

1982 Anayasası’nın değiştirilmesi gereken maddelerini bırakıp yararsız, hatta sakıncalı olabilecek bir yapılanma için kalkışılan değişikliğin kaçınılması gereken durumlara yol açacağı endişesini doğrulayan güncel oluşumlara ilişkin kuşkular giderek büyümektedir. Kimilerine özel konum ve güvence sağlayacak düzenleme önerileri gerçekleşirse daha büyük olumsuzlukları getirecek girişimlerle karşılaşmak olasılığı da düşündürücüdür.

Ulusal egemenliğin kaynağı ve dayanağı olan kuvvetler ayrılığı ilkesiyle bunun doğal sonucu yargı bağımsızlığı ortadan kalkınca yaşam güvencesi kalmayacak, devleti avuçlarının içine alan tek kişinin ağırlığı ve ağalığıyla döndürülmeye çalışılacak devlet çarkının kıyımları önlenemez olaylara neden olabilecektir.

Atatürk emaneti Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları’nın sahiplerine verilmesi, YÖK’ün ve cumhurbaşkanının aşırı yetkilerinin sınırlanması, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsızlıklarının sağlıklı güvencelere bağlanması, üniversiteler, RTÜK ve TRT’nin özerkliği, çağdaş yapısı ele alınmayıp günümüz siyasal iktidarını buyruğunda tutan günümüz cumhurbaşkanına sınırsız olanaklar, yetkiler sağlanıp sorumluluğunu sınırlamamak büyük bir hukuksal çelişkidir.

Günümüzün her yönden kınanan olaylarını gösterip “Bunları ancak başkanlık sistemiyle önleriz” diyerek toplumu koşullandırmaya çalışmak, bir tür siyasal aldatmaca ve siyasal çıkarcılıktır.

Hukuksallığı, demokratikleşmeyi, Atatürkçü mayayı bırakarak gereksiz ve yararsız olması bir yana, sakıncalı oluşumlara yönelmek ulusumuz, ülkemiz ve devletimiz için karanlık çağrısıdır.

Siyasal amaçları ulusal ilkelerin önüne almak, üstüne çıkarmak, ulusumuzun güvenliğe, adalete, esenliğe en çok gereksinim duyduğu ortamda asla uygun karşılanamaz.

Zamansız, yararsız, toplumun görüşü alınmadan, doyurucu çalışmalar yapılmadan iki partinin önerisi olarak yasama organına sunulan Anayasa değişikliğinin geri alınması başarılamazsa gerçekleşmemesi için gereken çabanın gösterilmesi dileğimizi kamuoyuna saygıyla sunuyoruz.

28.12.2016



***