İSYAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İSYAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2017 Cuma

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 15

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 15


V. IV. KONFERANS VE EYLEMLERİN TIRMANIŞI 

PKK IV. Konferansı 01-15 Mayıs 1996 tarihleri arasında Şam yakınlarındaki bir örgüt kampında gerçekleştirilmiştir. Bu konferansta; 

1) Kızıl ve kurtarılmış alanların oluşturulması, gerillanın yaygınlaştırılması, 
2) İl, ilçe, kasaba gibi kalabalık yerleşim birimlerine baskınlar düzenlenmesi, 
3) Çeşitli bahanelerle serhildanların (kitlesel başkaldırmaların) yeniden başlatılması, 
4) K. Irak'ın kuzey şehirlerinden başlanılarak iktidar organlarının oluşturulması, 
5) İntihar eylemlerinin geliştirilmesi, 
6) Her eyalete intihar timleri gönderilebilecek şekilde hazırlık ve altyapı çalışmalarının yapılması, şeklinde kararlar alınmıştır. 

Böylece bir yandan V. Kongrede alınan kararlar güncelleştirilirken, diğer yandan örgüt açısından önemi gittikçe artan K. Irak'a dikkat çekilmiştir. 

1. İntihar Eylemleri 

Abdullah Öcalan tarafından yazılan "Kürdistan'da Zorun Rolü" isimli kitapta şiddet olaylarının vazgeçilmezliği bütün ayrıntılarıyla dile getirilmiştir. 

Örgütün metropol eylemlerine verdiği önemin nedeni, halk arasında, örgütün metropollere bile hakim olduğu düşüncesini yerleştirerek bir korku ve 
yılgınlık ortamı yaratmak ve böylece siyasi alanda Devleti örgütle siyasi diyaloga zorlayan bir kamuoyu oluşturabilmektir. 

Planlanan hedeflere ulaşılması için "Hamas türü intihar saldırıları" dahil her türlü eylem türünün denenmesi kararlaştırılmış ve 1996 Mart ayından 
itibaren bu tür eylemlerin hazırlıklarının yapılması için örgüte kadrolaşma talimatı verilmiştir. 

1996 yılında Tunceli, Adana ve Sivas illerinde intihar saldırısı eylemleri gerçekleştirilmiştir. 

PKK; 1996 yılında sıklet merkezini K.Irak’a dayalı olarak Hakkari ve Şırnak bölgesinde tesis etmeyi planlayan ve bu amaçla K.Irak ile olan sınırı 
ortadan kaldıracak bir üslenmeye giderek kurtarılmış bölgeler elde etmeyi, sınır birliklerine sürekli taciz türü eylemler gerçekleştirerek sınır hattındaki 
karakolları boşalttırmayı ve böylece yurt içine giriş ve çıkışları kolaylaştırmayı, K.Irak ve İran’daki etkinlik sahasını yurt içine doğru genişletmeyi ve ordulaşmayı gerçekleştirmek olarak hedeflemiştir. 

Ancak örgüt, 1996 yılı içerisinde icra edilen operasyonlar sonucunda büyük kayıplar vermiş ve operasyonlarda temastan kaçınma hareket tarzlarını 
uygulayarak ağırlık vererek ağırlık çukurca ve Şemdinli bölgesinde olmak üzere sınır birliklerini taciz ve mayın döşeme eylemleri ile gücü korumaya çalışmış ve bu hedeflerin hiçbirini gerçekleştirememiştir. Planladığı hedeflerden hiçbirini gerçekleştiremeyen örgüt, halk desteğini büyük oranda kaybetmiş, var olan moral çöküntüsü pekiştirilmiş ve panik havasına sokulmuştur. Kış dönemi ile birlikte kuvvetlerin büyük çoğunluğunu yurt dışına çıkarmıştır248. 

1996 yılında 4062 terör olayı meydana gelmiştir. Dönem içerisinde etkisiz hale getirilen terörist miktarı 4820'dir. Aynı dönemde güvenlik güçlerinin kaybı 
610ídur. Geçmiş yıllara göre 1996 yılında ulaşılan başarı PKK’nın silahlı gücünü saf dışı kılma bazında rakamsal olarak en yüksek düzeydedir. Bu durum terör 
örgütü ile yapılan silahlı mücadelede başarı trendinin istikrarlı bir şekilde güvenlik güçleri lehine artarak devam ettiğini göstermektedir249. 

Ayrıca 1996 Yılında; meydana gelen olay miktarında %2, icra edilen büyük çaplı operasyonlarda %96, icra edilen orta çaplı operasyonlarda %98, icra edilen 
sınır ötesi operasyonlarda %23, Güvenlik Güçlerinin inisiyatifinde cereyan eden olaylarda ise %15 oranında artış meydana gelmiştir. Aynı dönem içinde Güvenlik Güçleri zayiatında %21 (610 kişi), vatandaş zayiatında ise %50 (535 kişi) azalma meydana gelmiştir. 1996 yılı içinde; 303 büyük çaplı, 615 orta çaplı operasyon icra edilmiştir. 
1996 yılında, 1995 yılına göre ele geçirilen silah miktarında yaklaşık olarak iki kat artış meydana gelmiş olup, rakamsal olarak 1995 ve 1996 yılında ele geçirilen silahın parasal değeri 4.7 milyon dolardır. Ele geçirilen mühimmat, teçhizat, malzeme, giyecek ve yiyecek miktarı da bu rakama dahil edildiğinde; 
PKK terör örgütünden yaklaşık olarak ele geçirilen silah ve malzeme 150-200 milyon dolar değerindedir250. 

2. Kırsal Kesimde Silahlı Faaliyetler: 

IV. Konferansta alınan kararlardan sonra Temmuz Ağustos 1996 tarihinden itibaren örgütün yurtiçinde gerçekleştirdiği eylemlerde hissedilir bir 
artış, olmuştur. Uzun süredir gerçekleştirilemeyen ilçe ve karakol baskını türündeki eylemler zayıf da olsa yeniden gündeme getirilmiştir. 

Örgüt, Tunceli kırsalındaki kadrolara bağlı olarak çalışan Sivas kırsalını "Koçgiri Eyaleti" olarak isimlendirerek yeniden düzenlemeye çalışmıştır. 

Yine örgüt 1995 yılında "Toros Akdeniz Eyaleti" adı altında Amanos dağlarına silahlı gruplar aktararak faaliyete başlamıştır. Bölgenin; Çukurova ve 
Toroslara açılım yapması, pek çok bölgeye geçiş sağlaması, coğrafi bakımdan silahlı grupların barınmasına elverişli olması gibi nedenlerle stratejik bir 
konumunun bulunduğu değerlendirilmiştir. 

1996 Mart ayında YAJK (Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği) 1. Ulusal Kadın Konferansı K. Irak'ta yapılmış, 216 kadın örgüt militanı katılmıştır. 

PKK V. Kongrede alınan kararlar çerçevesinde Diyarbakır-Batman hattında "Yurtiçi Cephe Merkezi" kurmayı amaçlamıştır. 

VI. 1996 VE SONRASI 

1996 yılında 7873 PKK'lı terörist ele geçirilmiştir (2972'si ölü, 88'i yaralı, 4536'sı yakalanan, 277'si teslim olan). Aynı yıl 760 şehit verilmiştir (157'si sivil, 
446'sı asker, 25'i polis, 132'siGKK). 

Terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan, örgüt mensuplarına yayınladığı "1997 Perspektifleri" başlıklı talimatında 1997'nin kendileri için 
"Çözüm ve Final yolu" olduğunu ilan ederek, örgüt militanlarını motive etmeye çalışmıştır. 

PKK bir yandan Kuzey Irak'a dayalı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini de içine alacak şekilde "Bağımsız Birleşik Kürdistan'ın kurulmakta 
olduğunu" ifade ederken bir yandan "PKK güneylileşmiştir" sloganıyla Kuzey Irak ile PKK'nin bütünleştiğini dile getirmiş, diğer taraftan "PKK Türkiyeli leşiyor "     tarzında bir dönem sloganını ortaya atmıştır. 

ERNK'nın devam ettirdiği Avrupa'daki PKK faaliyetleri 1994 yılında Atina'da açılan bürodan sonra Viyana, Kopenhag, Oslo, Helsinki, Stockholm, 
Madrid, Roma büroları vasıtasıyla sürdürülmüştür. PKK, 1997 yılı itibariyle Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerini 18 eyalet olarak organize etmiştir. Bu 
eyaletlerin 10 tanesi Almanya'da bulunmaktadır251. 1997 yılı itibariyle Avrupa'da PKK'nin güdümündeki bölücülük hareketi başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere bazı uluslar arası platformlarda gündeme alınmış ve Türkiye'ye yönelik bazı tavsiyelere konu olmuştur. Bu durum PKK'ya cesaret vermiştir. 
Sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosu'nun 7. Genel Kurulu 10 Nisan 1997 tarihinde Brüksel'de yapılmış ve bu kongrede ülkeye yani K. Irak'a dönüş 
kararı alınmıştır. Bu karardan sonra sözde SKP üyeleri K. Irak'a geziler tertiplemişler, ayrıca sözde "Kürdistan Aydınlar Birliği" mensupları ile birlikte 
Vatikan'da Papa ile görüşmüşlerdir252. 

Bazı ülkeler ise, resmi veya yarı resmi karar organları vasıtasıyla PKK temsilcileri ile temasa geçmişler, PKK'nın güdümündeki bazı konferans ve 
panellere ev sahipliği yapmışlar, hatta bu toplantıları finanse etmişlerdi. 

İtalya-Türkiye arasında olması gereken barış treni projesi sonradan "Brüksel-Diyarbakır" hattı olarak değiştirilmiştir. Organizasyonun daha etkili 
olabilmesi için Diyarbakır'a varış gününün l Eylül 1997 (Dünya Barış Günü) olması kararlaştırılmıştır. 

Ancak barış treni organizasyonundan istediği neticeyi alamayan örgüt, Köln ve Selanik'te gösteriler düzenleyerek amacına ulaşmak istemişti. 

1997 yılında yurtiçinde silahlı ve kitlesel faaliyetlerde başarılı olamayan 
PKK, tekrar K. Irak'a önem vererek bu bölgeyi sıçrama tahtası olarak kullanma 
çabaları içine girmiştir. 

1997 yılına "Fetih yılı, Zafer yılı, Final yılı" sloganlarıyla girilmiş ve kış döneminde K. Irak'tan ve Suriye'den ve yurtiçinden kadro ve eğitim takviyesi 
yapılmış olmasına rağmen terör örgütü PKK Doğu ve Güneydoğu Anadolu 251 01.05.1998 tarihli Milliyet Gazetesi bölgesinde sürdürdüğü silahlı faaliyetlerinde başarılı olamamış ve gerileme içinde olmuştur. 

1997 yılında PKK, yurtiçi silahlı faaliyetlerini 4 saha ve 12 eyalet tanzim ederek sürdürmüştür (Bakınız Tablo V). yıl sonu itibariyle yurtdışında 2400-2600, yurtiçinde ise 2100-2300 örgüt mensubunun olduğu tespit edilmiştir. Bu çabalarına rağmen terör örgütü yıl içinde girdiği çatışmalarda önemli ölçüde kadro ve eleman kaybına uğramıştır. Nitekim 1997 yılında 6514 PKK'lı terörist ele geçirilmiştir (5706'sı ölü, 102'si yaralı, 453'ü yakalanan, 253'ü teslim olan). 



TABLO V 

Terör örgütü Karadeniz Bölgesi'nde cılız da olsa "Pontusçuluk, Lazcılık, Gürcücülük" faaliyetleri geliştirmeye çalışırken, bir yandan da Aleviliğin yaygınlık arz ettiği İç Anadolu Bölgesini mezhep çatışmalarının alanı haline getirmek istemiştir. Ayrıca, Akdeniz Bölgesi'nde metropollerde bulunan Kürt ve Arap nüfus üzerinde bölücü çalışmalar yapmıştır. 

Karadeniz Bölgesi'nde 1997 yılı başı itibariyle bir takım eylemlerin başlatılması, özellikle Tokat-Amasya Bölgesinde PKK-DHKP/C örgütlerinin 
müşterek üslenme faaliyetleri, örgütün Karadeniz'e açılım planlarının 1996 yılında "keşif” 1997 yılında ise "üslenme ve eylem aşamasına" geldiğini 
göstermiştir. Öte yandan 1996 yılında Akdeniz Bölgesi'nde eylemlerini hızlandıran örgüt mensupları üslendikleri Nurhak Dağlarından ve Toroslar üzerinden daha batıya açılmanın planlarını yapmışlardır. 

PKK terör örgütü 1998 yılı itibariyle çeşitli eylem ve örgütlenme hedeflerini belirlemiştir. Bu hedeflerin en önemlisi "Kürdistan Ulusal Kongresi'nin 
toplanması" olmuştur. Ayrıca K. Irak'ta etkili bir güç haline gelinmesi, yurtiçinde etkili eylemler gerçekleştirilirken legal alandaki imkanların en üst seviyeye 
çıkarılması hedeflenmiştir. 

PKK terör örgütü, 1997 ve 1998 bahar aylarıyla birlikte üç ayrı koldan Karadeniz'e açılım yapmak istemiştir. 

Örgütün Karadeniz'e açılım planında TKP-ML /TYKK ve TDP örgütleriyle kurmuş olduğu ittifak, Sivas-Ordu-Tokat bölgelerinde gerçekleştirilen 
eylemlerle işler hale getirilmek istenmiştir. 

Abdullah Öcalan'ın gündemde tutmaya çalıştığı "Türkiyelileşme" kavramına anılan alanlardaki faaliyetlere hayatiyet kazandırılmaya çalışılmıştır. 

Türkiyelileşme kavramı örgüt tarafından; 

a) Mevcut silahlı güçlerin Türkiye'nin her yerinde faaliyete geçirilmesi, 
b) Diğer sol grupların PKK'ya, sol ideolojik temel üzerinde kanalize edilmesi, 
c) Silahlı faaliyet için yeterli potansiyeli bulunmayan sol grupların PKK'nın kontrolünde bu faaliyetlere hazırlanmaları, şeklinde kullanılmaktadır. 

Bölge halkına yönelik propaganda faaliyetlerinde ise, "Kürtçü bir örgüt olarak değil, bütün Türkiye halklarının kurtuluşuna yönelik gerilla faaliyeti olduğu" 
söylemleri kullanılmıştır. 

Örgütün teorik anlamda en üst karar organı olan ve periyodik olarak dört yılda bir toplanan kongrelerden PKK VI. Kongresi hazırlıkları K. Irak'ta yapılan 
toplantılarda sürdürülmüştür 

15-25 Mart 1998 tarihleri arasında ise Abdullah Öcalan sorumluluğunda PKK V. Konferansı Suriye'de gerçekleştirilmiştir253. 

1998 yılının ilk aylarında PKK'ya yönelik TSK operasyonları sürerken Nisan ayında PKK ile mücadelede önemli bir aşama kaydedilmiştir. 14 Nisan'da 
Genelkurmaya bağlı Özel Kuvvetler (Kırmızı Bereliler)’e bağlı timler "yarasa" operasyonu ile Kuzey Irak'a helikopter ile inerek PKK'nın iki numaralı ismi 
Şemdin Sakık, kardeşi ve 2 Peşmergeyi yakalayarak Türkiye'ye getirmiştir254. Sakık'ın verdiği bilgilere göre; "örgütteki çöküşü önlemek ve yönetici kadroyu 
kontrol altına almak isteyen Abdullah Öcalan'ın yeni yapılanmada Cemil Bayık255, Halil Ataç gibi eski liderler pasif hale getirilirken örgütte büyük bir panik yaşanmaması için Sait Çürükkaya, Duran Kalkan ve Murat Karayılan gibi isimlere de yer" vermiştir256. 

PKK'nın 1998 yılı yeni yapılanması şöyle olmuştur257: 

a) Kuzey Saha Savaş Komutanlığı: Serhat, Erzurum, Dersim, Koçgiri Eyaletleri. 
b) Orta Saha Savaş Komutanlığı: Amed, Barzan Eyaletleri. 
c) Güney Saha Savaş Komutanlığı: Zağros, Botan, Mardin, Ruha Eyaletleri. 
ç) Yedek (Güney-Batı Eyaleti) Saha Savaş Komutanlığı: Güney Batı, Toros-Akdeniz Eyaletleri. 

Semdin Sakık sorgulamalar da örgüt ve örgüte destek olan kişi ve devletler hakkında bilgi verdikçe, örgüt de onun, "aslında T.C.'nin ajanı" olduğu 

PKK'nın öncülüğünde 01.06.1998 tarihinde Avrupa alanında PKK, TKP/ML, TKP/ML, TKP/KIVILCIM, TKP-ML/KONFERANS, MLKP, DEV-
SOL, DHP ve TDP örgütleri arasında "Devrimci Birleşik Güçler Platformu" adı altında bir protokol imzalanmıştır258. 

1998-1999 kış dönemine girilirken, geçmiş döneme göre faaliyetlerinde belirgin bir gerileme görülmüştür. Örgütün eleman sayısı yurtiçinde 2250-2500, 
yurtdışında ise 3000-3500 olarak tespit edilmiştir. Eylem gücü zaafa uğrayan örgütü muhafaza edebilmek için 1999 yılı "İktidarlaşma ve Devletleşme yılı olacak" gibi söylemlere yer verilmiştir.259 

PKK terör örgütü VI. Kongresi'ni 1999 Ocak-Şubat döneminde Kuzey Irak-İran sınırında Kandil Dağları bölgesinde toplamıştır. Kongre sonrasında 
aşağıdaki bildiri yayınlanmıştır. Bu bildiri 05.03.1999 tarihli Özgür Politika isimli dergide yayınlanmıştır. 

Bu bildiriye göre aşağıdaki kararların alındığı tespit edilmiştir. Kongrede; 

1) " Zafer Kongresi Uluslararası Komploya yanıttır " denilerek PKK liderinin Suriye'den çıkarılması (Ekim 1999'da) eleştirilmiştir. 
2) Kongre'de Abdullah Öcalan, oybirliği ile yeniden Genel Başkanlığa seçilmiştir. 
3) "Önderliğimize yönelik mevcut uygulamalar derhal durdurulmalı ve halkımızın temsilcisi olarak muhatap alınmalıdır" denilerek T.C. Devleti'nin tüm yöneticileri uyarılmıştır. 
4) ARGK'nin devamlı büyütülmesi gerektiği kararı alınmıştır. 
5) Kongre'de; "diplomatik faaliyet yürütmeyi, bu çalışmalarındaki hata ve yetersizlikleri de mutlaka aşmayı, başta Ortadoğu'nun ilerici güçleri olmak üzere 
dünyadaki tüm sosyalist ve demokratik çevrelerle ilişki ve ittifak içinde olmayı gerekli görmüştür" denilmiştir. 
6) "Tüm parti militanları ve ARGK. savaşçılarının Başkan Öcalan gibi devrimci bir çizgide yürümesi gerektiği" kararlaştırılmıştır. 
7) Kongrede "Güney Kürdistan'da örgütlenmenin ve devrimin geliştirilmesi gerekli görülmüştür" anlayışı benimsenmiştir. 
89 Ulusal Kadın Hareketi'nin (YAJK-Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği) örgüt ve eyleme dökülmesinin gereği üzerinde durulmuştur. 
9) "Anadolu Halk Kurtuluş Ordusu (AHKO)" kurulmuştur. "Türkiye halkları başta Karadeniz ve Akdeniz olmak üzere gerillayı Türkiye'nin içlerine kadar yaymayı gerekli görmüştür" denilmiştir. 
10) Kongrede "...Başkan Apo'nun devrimci sosyalist düşünce ve yaşam anlayışını evrenselleştirdiğini tespit etmiştir" denmiştir. 
11) Kongrede, "her türlü parti dışılığı aşmak için tüm kadrolara önderlik çizgisine doğru bir tarzda yeniden katılmaya ve önderlik çizgisinde sarsılmaz bir birlik 
oluşturmaya" çağrılmıştır. 
12) "...Kuzey Kürdistan'daki Türkiye metropollerindeki tüm halkımızı T.C. sistemini çökertmek üzere bir halk ayaklanması düzeyinde her türlü yöntemle mücadele etmeye, Kürdistan'ın diğer parçalarındaki ve yurtdışındaki halkımızı kitlesel eylemliliği sürekli geliştirerek Başkan Apo'ya ve Kuzey Kürdistan'daki mücadelemize destek vermeye, yiğit Kürt gençliğini ise her alanda bu mücadelenin kahramanca militanlığını yapmaya ve gerilla ordumuz ARGK saflarına katılmaya çağırıyoruz" kararı alınmıştır.
13) "Parti önderliğimize yönelen uluslararası komplo karşısında Kürdistan halkımızın serhildan dalgasını kesintisiz sürdürerek gerillayla birleşip düşmanı 
yenecek bir düzeye yükseltmeyi tarihi önemde görmüştür" denilmiştir260. 

Yukarıdaki kararların alınmasından sonra özellikle 16 Şubat-16Mart 1999 döneminde sadece İstanbul ilinde 300 ayrı terörist eylemi (bombalama, molotof atma, yangın çıkarma vb.) PKK'lı teröristler gerçekleştirmiş ve onlarca sivili katletmiştir. İlerleyen aylarda ise gerek İstanbul gerekse diğer illerdeki terörist eylemler azalmıştır. 1999'un ilk aylarında HADEP il ve ilçe binalarında Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesini protesto amacıyla açlık grevleri ve 
parti binalarını işgal eylemleri yapılmıştır. Abdullah Öcalan, İmralı'dan 6 ve 13 Mayıs 1999 tarihlerinde avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada; "PKK'yı l 
Eylül 1998'den beri tek taraflı yürütmeye çalıştığı ateşkes sürecinden, l Eylül 1999'dan itibaren, silahlı mücadeleye son vermeye ve güçlerini, barış için sınırların dışına çıkmaya çağırıyorum" demiştir. Bu arada Öcalan'ın "teslim olun" çağrısına uyan ve Avrupa'da yaşayan PKK üyesi 8 kişi 29 Ekim'de havayoluyla geldikleri İstanbul'da tutuklanmıştır. Genel olarak 1999 yılında PKK'lı teröristlerin kırsal alanda eylemlerde bulunmadıkları görülmüştür. 

15 Ağustos 1984 günü başlayan PKK terör örgütü eylemlerinde 22 şubat 1999 tarihi itibariyle; 6036 saldın gerçekleştirilmiş, 8257 defa güvenlik güçlerimizle çatışmaya girilmiş, Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde 3071 bomba infilak ettirilmiş, 388 gasp suçu, 1046 adam kaçırma ve hürriyeti tahdit suçu işlemiştir. Bu eylemler sonucunda 4472 sivil vatandaşımız şehit düşmüş, 5620'si de yaralanmış, 3878 asker şehit olmuş, 8178'i de yaralanmış, 247 polis şehit olmuş 909'u da yaralanmış, 1225 GKK şehit olmuş, 1665'i de yaralanmıştır. PKK teröristleri sivillere yönelik saldınlannda tam bir vahşet sergilemiş; kadın, erkek, yaşlı, genç, bebek ayırt etmeden rasgele öldürmüşlerdir. Em. Gen. Müd. Bilgilerine göre ise; 1984-30 Mayıs 1999 tarihi itibariyle de 18.348 PKK'lı terörist ölü, 666 terörist yaralı ele geçirilmiş, 54.238 militan yakalanmış, PKK'dan kaçan 2.086 militan güvenlik güçlerine teslim olmuştur. Bunların dışında bölücü teröre 
100 milyar dolardan çok daha fazla bir para devlet tarafından harcanmış, bölgenin ekonomik, sosyal, eğitim, nüfus vb. durumlarında olumsuz değişiklikler 
meydana gelmiştir. 

PKK Kandil Dağı'nın İran kesiminde, 2-23 Ocak 2000 tarihinde gerçekleştirdiği olağanüstü VII. Kongresi'nde "silahlı mücadeleye son verme kararı" almıştır. Kongre'ye İmralı Adası'nda tutuklu bulunan Abdullah Öcalan 4 Aralık 1999 tarihli "Kürtler demokrasinin motorudur" başlıklı 20 sayfalık bir rapor göndermiştir. Örgütün strateji değiştirdiği kongrede alınan kararlar şöyledir: 

1) Silahlı mücadelenin bırakılması resmen kabul edilmiştir. 
2) Yeni parti stratejisinin temel mücadele biçimi, "demokratik siyasal mücadele" olarak kabul edilmiştir. 
3) Silahlı mücadele gücü olan ARGK'nin Türkiye'nin demokratik dönüşümü ve Kürt sorunun çözümüne bağlı olan varlığı, "Halk Savunma Gücü" biçiminde düzenlenmiştir. 
4) Cephe örgütlenmesi olan ERNK'nın yerine her alanda "Demokratik Halk Birlikleri" (DHB) örgütlendirilecektir. 
5) yeni parti yönetimiyle birlikte, Abdullah Öcalan oy birliğiyle yeniden PKK'nın Genel Başkanı seçilmiştir. 
6) PKK Merkez Komitesi, "Parti Meclisi" adını almıştır. 
7) Parti Meclisi üye sayısı 41 'e yükseltilmiştir. 
8) PKK Başkanlık Konseyi'nin 7 kişiden oluşan sayısı 9'a çıkarılmıştır. 
9) PKK bayrağı kırmızı zemin üzerinde sol üst köşede bir güneş içinde yer alan kırmızı bir yıldız şeklinde belirlenmiştir. 


Kongrede ayrıca Abdullah Öcalan'a yönelik kapsamlı bir değerlendirme raporu hazırlanmıştır. yine Öcalan'a yönelik olarak 12 maddelik bir çalışma programı karar altına alınmıştır. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

248 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.144.
249 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.148,149
250 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK, s. 151.
252 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK s.169-172 
253 Atilla Şehirli; A.g.t.,s.822 
254 Bkz 22.03.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. 
255 Kuzey Irak'da Şemdin Sakık'dan sonra Mesut Barzani'ye sığınan PKK üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık Öcalan'ı ağır bir dille suçlayarak " ...Apo ile PKK'nın tüysüz tavuktan farkı kalmadı, Öcalan hızla sona yaklaşmaktadır. 01.04.1998 tarihli Hürriyet Gazetesi. 
256 Şemdin Sakık’la Yapılan Mülakat Ayrıca bkz. 28.03.1998 tarihli Sabah Gazetesi. 
257 Bölücü Örgütün kilit adamlarından Şemdin Sakık Örgütteki yeni yapılanmaya ilişkin verdiği bilgide yukarıdaki bilgileri doğrulamaktadır. Bkz 18.04.1998 tarihli Hürriyet ve 23.04.1998 tarihli Ortadoğu Gazetesi propagandasını yapıyor, son bir yıldır fazla eylem yapmayan PKK 1998 yaz aylarından itibaren bol miktarda eylem yapmaya başlıyordu. 
258 10.07.1998 tarihli Sabah Gazetesi 
259 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK ,s.181-187 
260 Atilla Şehirli; A.g.t.,s.824. 

16 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 14

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 14


IV. PKK’NIN III. KONFERANS VE V. KONGRE KARARLARI, UYGULAMALARI 

1. III. Konferans ve Alınan Kararların Hayata Geçirilmesi 

PKK terör örgütünün 5-15 Mart 1994 tarihleri arasında Abdullah Öcalan'ın denetiminde Suriye topraklında yapılan III. Konferansında alınan 
kararlar şunlardır; 

1) Silahlı mücadele Serhat Eyaletinin Kafkaslara ve Karadeniz kırsal alanına (Artvin-Hopa-Trabzon) kadar.kaydırılması (Kuzeye Açılım Planı), 
2) Sözde Dersim Eyaletinin Sivas, Kayseri, Amasya kırsal alanına kaydırılması, 
3) Güneybatı Eyaletinin Kayseri ve Toroslara Açılması. Bu yeni açılımlarla; 
Örgütün kendine göre çizdiği Kürdistan sınırını kesmesi, 
-Bunun dışında yeni açılacak bölgelerde güvenlik güçleri terör eylemlerine hazırlıksız olacaklarından, yapılacak baskınlar ve Toroslarda yol kesme eylemleri 
ile büyük zaiyatlar verdirilerek dikkatlerin bu alanlara çekilmesi, 
-Esas faaliyet alanlarındaki operasyonların yumuşatılması taktiği güdülmesi, 
-Kafkaslara açılımda ise, zaten destek alınan ve örgütle ilişkileri iyi olan Ermenistan sınırının açılmasının sağlanması ve ileri tarihlerde bu ülkede 
oluşturulacak yeni kamplarda eğitilecek teröristlerle Türkiye'ye zarar verilmesinin amaçlanması, hedeflenmiştir239. 
4) Başta Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün ülkelerde örgütün temsilciliklerinin açılması, 
5) Türkiye'ye hasım olan ve siyasi baskı yapabilecek ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi ve örgüt yayınlarının özellikle bu ülkelerde çıkartılarak dağıtılması, 
6) Diplomatik ilişkilerin Avrupa sorumluları tarafından yürütülmesi, 
7) Devlet denetiminde bulunan fabrika ve benzeri kuruluşların tahrip edilmesi ve özellikle bölgeye yönelik hizmetlerin aksatılmaya çalışılması, 
8) Devlet güvenlik güçleri ile birlikte hareket eden GKK sisteminin tahrip edilmesi ile mal varlıklarına örgüt tarafından el konulması, 
9) Eyaletlerde eyalet meclisleri kurularak bu meclislerin ulusal meclise bağlanması, 
10) Türkiye'de bulunan ve örgüte hizmet eden legal ve illegal kuruluşlara gerekli yardımın yapılması, illegal DEV-SOL ve legal faaliyet yürüten YHD gibi 
kuruluşlara gerekli Marksist düşünceye paralel yayın yapan gazete ve mecmualarla ilişkilerin devam ettirilmesi, 
11) Avrupa'dan bir uydu kiralanarak televizyon ve radyo yayınlarının yaygınlaştırılması ve bu şekilde propaganda çalışmalarının daha geniş alana 
ulaştırılması kararlaştırılmıştır. 
12) 3. Konferans'ta eyaletlerin üzerinde bir teşkilat olan "saha komutanlıkları" organize edilmiştir. Buna göre Askeri Teşkilat; Kuzey Saha Cephe Komutanlığı 
(Dersim, Orta Erzurum, Serhat), Orta Saha Cephe Komutanlığı (Amed ve Garzan) ve Güney Saha Cephe Komutanlığı (GAP, Mardin, Botan) şeklinde oluşturulmuştur. 
13) Türkiye'nin metropol illeri ve turizm bölgelerinde sabotaj, kundaklama ve bombalama gibi sansasyonel nitelikli eylemlerin gerçekleştirilmesi kararı alınmıştır. 

Konferansta eylem hedefleri olarak; "T.C.'nin eğitim kültür kurumlarının çeşitli birimlerde tasfiye edilmesi, T.C.'nin yargı sistemini işlemez hale getirerek 
tasfiye edilmesi, Ordu bir bütün olarak hedeftir. Ordu, özel tim, korucular, polis, MİT, sivil savunma hedeftir. Turizm işletmeleri, maden işletmeleri, petrol boru 
hatları, petrol işletmeleri, enerji kaynakları, fabrikalar, termik santraller, silah sanayii, ulaşım ve haberleşme sistemleri... Bunların tahrip edilmesi, işlemez hale getirilmesi ve kamulaştırılması esastır." şeklinde belirleme yapılarak terörü Türkiye sathına taşımak amacıyla ARGK-ERNK bünyesinde eylem birlikleri 
oluşturup, yukarıda belirtilen sahalarda eylem yapmak üzere görevlendirilmiştir. 

PKK terör örgütü, III. Konferans'ta alınan kararlar gereği, cephe faaliyetlerine ilişkin olarak "Kürdistan Ulusal Meclisi" veya "Saha ve Eyalet 
Meclisleri" gibi alternatif yönetim organlarının oluşturulması gayesiyle çabalarını yoğun bir şekilde sürdürmüştür. Bu meclisleri temsilen "sözde savaş hükümeti" 
veya "sürgün hükümeti" kurulmasına çalıştığı, diğer bölücü örgütlerin de katılımıyla sözde "Kuzey Kürdistan Ulusal Cephesi"nin oluşturulmasının 
hedeflendiği görülmüştür. 

Abdullah Öcalan'ın talimatıyla HADEP, ERNK'nin fonksiyonlarını üstlenmiştir. şehir faaliyetleri HADEP tarafından oluşturulan "Halkla ilgilenme 
Komiteleri, Tutuklu Aileleriyle ilgilenme Komiteleri, Gençlik Komisyonları, Kadın Komisyonları" kanalıyla yürütülmüştür. 

Öte yandan 1994 yılı boyunca Avrupa, Yunanistan, Suriye ve kırsal bölgeler üzerinden metropollere ve turistik bölgelere gönderilen silahlı militanlar, 
İstanbul, İzmir ve Antalya gibi yerlerde çok sayıda sabotaj, bombalama ve orman yakma eylemleri gerçekleştirmişlerdir. yine de gerçekleştirilen bu eylemler örgütün hedeflerinin çok altında kalmıştır. 

12-13 Mart 1994 tarihinde Brüksel'de sözde "Uluslararası Kuzey Kürdistan Konferansı" toplanmıştır. Konferansa gönderdiği mesajda Öcalan; 
"Batılı devletlerin getirebileceği her türlü çözüm önerilerine açık olduğunu, ancak batılı devletlerin, sorunun çözümünde PKK'yı taraf kabul etmeleri gerektiğini" 
ileri sürmüştür240. 

2. V. Kongre ve Örgütün Avrupa’daki Faaliyetleri 

Abdullah Öcalan 8-28 Ocak 1995 tarihleri arasında Kuzey Irak'ta gerçekleştirilen V. Kongrenin "sözde ordulaşma ve ordulaşma temelinde 
iktidarlaşma, iç ve dış ittifakları iktidarlaşma yönünde kanalize etme misyonunu yükleneceğini" belirtmiştir. 

V. Kongrede parti program ve tüzüğünde değişiklikler yapılmıştır. Kongrede alınan kararlar şunlardır: 

1) Abdullah Öcalan'm Genel Sekreterlik statüsü Başkan olarak değiştirildi ve bir Başkanlık Konseyi oluşturuldu. (Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat 
Karayılan, Halil Ataç, Haydar Kaytan ve Mustafa Karasu başkanlık konseyi üyesi oldular). 
2) PKK, bayrağındaki sosyalist bir sembol olan orak-çekici kaldırarak, sarı-yeşil-kırrnızı renkli bir motifi kabul etti. 
3) Hata ile öldürülen PKK üyelerinin itibarlarının iadesi kabul edildi (Parti içi muhalefet terörle susturuluyor, suçlamaları doğrulanmış oluyordu). 
4) Suriye'de bir Kürt parlamentosu kurulması kararı alındı (PKK'yı uluslararası platformda daha iyi duyurabilmek, silahlı eylemleri siyasi 
faaliyetlerle desteklemek ve bu yolla uluslararası toplumun Türkiye üzerindeki siyasi baskısını artırmasını sağlamak amacıyla). 

Kongrede eylem stratejisi olarak; "Hareketli savaş tarzının tek taktik olarak uygulanmaması, buna paralel olarak suikast, sabotaj, pusu, baskın, çatışma, kuşatma gibi eylem biçimlerinin iç içe gerçekleştirilmesi, kurtarılmış alanlar oluşturulması, geçici köy korucularının aileleriyle birlikte imha edilmesi." 
şeklinde belirlenmiştir. Bu kararlar Türkiye'ye gönderilen terör örgütü mensuplarınca uygulamaya konulmuştur. 

PKK V. Kongrede yukarıdaki kararları alırken sürgünde parlamento kurma kararı, Ocak 1995'de Hollanda'nın Lahey kentinde "Sürgünde Kürt 

Parlamentosu" ilk toplantısını yaparak yerine getirilmiştir. yurt dışına kaçan 67 DEP'li eski milletvekili Remzi Kartal yurt dışından verdiği bir demeçte; " 
....kendilerinin seçilmiş milletvekilleri olarak PKK'nın yanında olduklarını...." açıklamıştır. Bu açıklama Anayasa Mahkemesi'nin DEP'i kapatma gerekçesini 
haklı çıkarmakta idi. 31 Temmuz 1995'te sözde parlamentonun ikinci toplantısı Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılmıştır241. 

PKK'nın Avrupa'yı diplomatik faaliyetlerin merkezi haline getirme faaliyetleri 1995 yılı boyunca yoğun bir şekilde devam etmiştir242. 

1995 lerde PKK'nın Kuzey Irak'daki bütün düzeni yeni baştan ve daha güçlü silahlar ile donatmış olduğu görülmüştür. Bunun üzerine 20 Mart'ta 
Türkiye'nin Kuzey Irak'a o zamana kadar giriştiği en büyük operasyon başlatılmıştır. Bu arada PKK ise Erbil'de 21 Mart 1995’te "Kürdistan 
Demokratik Ulusal Birliği" adında yeni bir örgüt kurmuş ve PKK dan sonra ikinci bir oluşumu gerçekleştirmiştir. Türkiye daha sonra 5-11 Temmuz 1995 te 
ikinci operasyon ile Kuzey Irak'a 15 km girmiştir. Sonunda KDP ile PKK'nın da çatışmaya girmesi ile durum PKK'nın daha da aleyhine dönmüştür. Çatışmalar 10 Aralık 1995’te tarafların ateşkesi ile durmuştur.243 

Bu tür faaliyetlerde, "örgütü terörist kimliğinden kurtarmak ve bütün Kürtlerin temsilciliğini yaptığı imajını yaratmak amacı" güdülmüştür. Bu 
çalışmalarda eski DEP üyeleri ve Kürtçülük244 adına isim yapmış kişiler kullanılmıştır. Bu kişiler heyetler oluşturarak Avrupa alanında ulusal ve 
uluslararası resmi kuruluşlar, siyasi partiler, hükümet dışı kuruluşlar, baskı grupları gibi çevrelerle temasa geçerek PKK'nın taktik ve dönem hedefleri lehine 
yapacakları görüşmelerde sözde "Kürt sorunu ile PKK'nın özdeşleştirilmesi" amaçlanmıştır. Bu nedenle PKK'nın Kürt orijinli vatandaşlar tarafından 
desteklendiği imajını yaratmak amacıyla Avrupa'da geniş katılımlı yürüyüşler, açlık grevleri, bildiri dağıtma, işgal, protesto eylemleri düzenlenmiştir. Bunların 
dışında Yunanistan'daki örgüt kamplarında şehir faaliyetleri ve patlayıcılar konusunda eğitilen militanlar metropoller ve turistik bölgelerde eylem yapmak 
üzere illegal yollardan Türkiye'ye sokulmuşlardır245. 

Rusların hayatiyet verdiği bir olgu olarak ortaya çıkmıştır.(A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s.32,33,38 ) 

3. Kuzey Irak'ta YNDK'nın(Ulusal Demokratik Güç Birliği) Kuruluşu 

Terör örgütü PKK, batılı çevrelerin, K. Irak'taki sözde çözüm senaryolarında, yerel güçlere önemli roller vereceği düşüncesinden ve K. Irak'taki 
önemli bir boşluğun bulunduğu düşüncesinden hareketle 1995 yılı başında bu boşluğu fiilen doldurmayı amaçlamıştır. Bu amaçla Talabani'nin desteğini alan 
PKK, Barzani kuvvetlerini sindirmeyi, küçük örgütleri ve bazı aşiretleri yörüngesinde tutmayı taktik olarak benimsemiştir. 1995 yılında tamamen kendi 
kontrolünde olmak kaydıyla 1991 yılında kurulan YNDK (Ulusal Demokratik Güç Birliği) 1995 yılından itibaren Kuzey Iraklı örgüt, grup ve çevrelerden meydana 
gelen bir cephe haline getirilmiştir246. 

4. 1995 Genel Seçim Taktiği ve Yeni Ateşkes Önerisi 

HADEP, yine PKK tarafından kendine yükletilen "PKK'yı aklama" misyonuna uygun bir tarzda 24 Aralık 1995 Genel Seçimlerine yönelmiştir. Evvela medya ve sözde demokratik çevrelerin desteğini sağlamak amacıyla kendisi için bir "Türkiye Partisi" imajı sağlamaya çalışmıştır. Bunun için de geniş bir ittifak arayışına girmiş ve sürdürdüğü çabalar sonucu Marksist-Leninist eğilimli SYP (Sosyalist İktidar Partisi), BSP (Birleşik Sol Parti) ve bölücü DDP (Demokratik Değişim Partisi) gibi legal partilerle "Emek-Barış-Özgürlük Bloku" gibi partilerle bir seçim ittifakı gerçekleştirmişse de, yapılan seçimlerde ülke barajının çok altında oy almıştır. 

Nihayet Abdullah Öcalan, HADEP'i zor durumda bırakmamak amacıyla 20 Aralık 1995 tarihinde sözde ateşkes ilan etmiştir247. 

PKK terör örgütü 1995 yılında icra edilen etkin operasyonlar sonucu kaybettiği prestijini yeniden kazanabilmek ve 1996 Baharına toparlanarak çıkabilmek maksadıyla, 15 Aralık 1995 tarihinde tek taraflı ateşkes ilan ettiğini açıklamıştır. Sözde tek taraflı ateşkes süreci ile ilgili olarak; her türlü sözde askeri  hazırlıkların yokun bir şekilde sürdürülmesi, lojistik araç gereç her türlü ihtiyaçların süratle giderilerek üslenme alanlarına intikal ettirilmesi, sözde 
eyaletlere ilişkin kadro düzenlemelerinin ve toplantılarının gerçekleştirilmesi, özellikle kırsal alanda bulunan grupların eğitim faaliyetlerine ağırlık verilmesi, 
KDP ile ateşkesten istifade edilerek K.Irak alanındaki bir kısım kadroların yurt içersine aktarılması kararları alınmıştır. 

PKK Terör örgütü bu girişimi ile bir taraftan politik ortamın da barışçıl olduğu imajını yaratarak ve bu imajı kullanarak Türkiye üzerinde baskı kurmayı 
amaçlarken, diker taraftan da özellikle kendine müzahir kuruluşları devreye sokarak sözde siyasi çözüm, taraf ve muhatap kabul edilme, dostluk, barış, 
kardeşlik, akan kanın ve kirli savaşın durdurulması gibi masum temalar işleyerek eylem ve düşüncelerine taraftar bulmaya çalışmıştır. Diğer taraftan ateşkesin bir ara verme ve barış anlamında mütalaa edilmemesi gerektiği şeklindeki örgüt başının talimatlarına uygun olarak, kırsal alanda büyük gruplar halinde eğitim ve teşkilatlanma çalışmalarını sürdürmüşlerdir. 

Örgütün ateşkesteki niyet ve maksadı doğru tahlil edilerek, bu dönemde örgütün toparlanmasına izin verilmemiş ve1996 kışı süresince ve özellikle Nisan 
1996 başından itibaren Sakgöze bölgesinde gerçekleştirilen Atmaca Operasyonları ile örgüte büyük darbe vurulmuş ve 200 civarında terörist etkisiz hale getirilmiştir. 

Örgüt üst yönetimince, bölgede moral çöküntüsüne giren operasyon bölgesindeki gruplara; gündüz çatışmalara girilmemesi, operasyon süresinin uzatılması, taciz ile güvenlik güçlerinin yıpratılması, gizli hareket ile manevranın esas alınması talimatı verilmiştir. Kırsal alanda faaliyet gösteren terörist gruplara ise; şehirlere eylem, gizlenme ve dağılma, korunma ve gücü muhafaza, katılımı zorla da olsa artırma, firarları önleme, yaralıları koruma ve kurtarma, metropollerde sansasyonel eylem icrası talimatı verilmiştir. 

Metropollerde ses getirici eylem stratejini uygulama fırsatını 1 Mayıs 1996'da yakalayan örgüt, bozulan moralini yükseltmek ve güçlü olduğu imajı 
vermek maksadıyla, İstanbul-Kadıköy’de alınmış tedbirlerin yetersizliğinden de faydalanarak bilinen eylemlerini gerçekleştirmiştir. örgüt bununla; şehirlerde de 
varız ve güçlüyüz mesajı vermiş, bundan sonraki hareketleri için elamanlarına moral ve cesaret telkin ederken, halkın moralinin bozulmasına sebep olmuştur. 

PKK terör örgütü ileri gelenleri, Abdullah Öcalan'ın talimatıyla 1996 yılı Mart-Nisan aylarında, "II. yüksek Askeri Konsey Toplantısı" ve "Merkez Komite 
III. Toplantısı" ismiyle bir dizi toplantı gerçekleştirmiştir. Bu toplantıda 1996 yılına ait örgütlenme ve faaliyetlere ilişkin alınması gereken kararlar alınmış ve 
hedefler tespit edilmiştir. 

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

241 Atilla Şehirli, A.g.t. s.816
242 Başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa Devletlerinin (İtalya, Fransa, Hollanda vb. ) PKK terör örgütüne verdikleri desteklerle ilgili olarak bkz. 19.01.1998 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesi ve 18.01.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ayrıca Bkz. 16.01.1998 tarihli Hürriyet Gazetesi, 07.01.1998 tarihli Türkiye Gazetesi.
243 Koray Düzgören: Türkiye Türkleri ve Kuzey Irak; ADD, (Kuzey Irak Özel Sayısı), C.3 S.1, s299
244 Birinci Dünya savaşı sonrası Anadolu için işgal planları yapılırken Türkleri zor durumda bırakmak ve Anadolu birliğini parçalamak için İngilizler masa başında 
Doğu Anadolu'da " Manda Yönetimli Kürt Devleti " fikrini ortaya attılar. Aslında o dönemde bir Kürtlük, Kürdistan ve bir kürtçülük faaliyeti söz konusu değildi. 
Ancak İngiltere, Fransa ve daha sonra Rusya çabalarıyla yapay olarak oluşturulan bir Kürdistan ve Kürtçülük söz konusu olmuştur. Neticede Kürtçülük fikri esas itibarı ile 19.Yüzyılın başlarında İngiliz, Fransız ve Rusların hayatiyet verdiği bir olgu olarak ortaya çıkmıştır.(A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s.32,33,38 )
245 Türkiye Yunanistan'ın PKK'ya verdiği desteği tüm dünyaca bilindiğini terör örgütünün Atina, Selanik ve bir çok kentte kampları ve hücre evleri olduğunu açıkladı. Bkz. 28.03.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi.
246 Süha Örtülü, Oktay Pirim;PKK’nın 20 yıllık Öyküsü, İst.1999.s. 259: (Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.129-135
247 Süha Örtülü, Oktay Pirim;PKK’nın 20 yıllık Öyküsü, İst.1999.s. 201:(Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.143,148 

15 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;


***

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 13

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 13



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ İLE 
GÜÇ DENGELERİNİN DEĞİŞMESİ 

I. 1992 ÇELİK HAREKATI VE BÖLGEDE DENGENİN TÜRK SİLAHLI 
KUVVETLERİ LEHİNE DEĞİŞMESİ 

PKK'nın 1980 yılı sonrasında Türkiye'ye 10-15 km. uzaklıktaki Kuzey Irak'ta ana üs bölgeleri bulunmakta idi. Bu üsler; Sınaht, Avagöze, Pirbela, Banık, 
Marsis, Kıshan, Haftanin, Ari, Basyan, Durjan ve Hakurk köyleri ve kırsalı idi. 1991-92'deki Türkiye'ye yönelik olarak yapılan saldırıların tümü bu üslerden 
yapılmıştı. Bu üslerin yok edilmesi veya en azından zararsız hale getirilmesi gerekiyordu. Türk Hava Kuvvetlerinin zaman zaman bu üslere yapmış olduğu 
hava harekatları yetersiz kalıyordu. Türkiye Barzani ve Talabani ile anlaşarak 2 Ekim 1992 tarihinde Kuzey Irak'a askeri harekatı zırhlı birlik, komando birlikleri 
ve hava gücüyle başlattı. Peşmerge grupları da Türk birliklerine destek amacıyla Zaho ve Hakurk'tan saldırıya geçtiler (20 tabur ile). 

Kuzey Irak harekatında Zaho cephesi çöküyordu. Öcalan, Lazkiye'den telsizle, telefonla; "...Sonuna kadar direnin, o bölge Botan-Behdinan savaş 
hükümetinin merkezidir..." diyordu. PKK cephe savaşına başlamıştı. Gerilla tarzında savaşamıyordu ve çember içerisine düşmüştü. Operasyon ile Türkiye'nin Güneydoğu sınırının güneyi PKK'dan temizlenmişti. Bu temizlik sonunda PKK'nın kaybı; 1500-2000 teslim olan, 900-1000 yaralı, 1500-2000 ölü, toplam 4000-4500 kişi olarak hesaplanmaktadır. (Öcalan da bu rakamları kendi ağzıyla teyid etmektedir.) 300 tonu aşkın yiyecek, 650 bin çeşitli çapta mermi, 3600 civarında Kaleşnikof piyade tüfeği ele geçirilmiştir. Barzani ve Talabani'ye (Harekattan 3 gün sonra PKK ile anlaşmıştı) güvenildiğinden dolayı PKK'nın imhası gerçekleşmemişse de Türk Silahlı Kuvvetleri büyük başarı kazanmıştır232. 

Türkiye'de 1992 yılında 9342 terörist ele geçirilmiştir (1228'i ölü, 52'si yaralı, 7908'i yakalanan, 154'ü teslim olan). 1252'de şehit verilmiştir (618'i sivil, 461'i asker, 48'i polis 125'i GKK). 

Öncelikle 1994 yılında TSK'nın dengeyi sağlayarak, mevcut durumun PKK'nın aleyhine döndüğünü belirtmek gerekir. 1993 yılında Gn. Kur. Bşk. Org. 
Doğan Güreş, "Low-intensity Conflict" (YNG) kavramını Türkçe'ye çevirerek bölgedeki olaylara "Düşük Yoğunluklu Çatışma" (DYÇ) diyerek TSK için bir 
doktrin değişikliği ile mücadeleyi yeni bir boyuta sokmuştur. Mücadele gayri nizami savaş halini almış bunun gerekleri için çalışılmıştır. Emniyet Genel 
Müdürü ise "Özel Harekat" birimlerinin sayısı, eğitim ve donanımını arttırarak bölgeye göndermek suretiyle bu konsepte katkıda bulunmuştur. Bu birlikler 
vurucu kuvvet olarak PKK birimlerini arayıp bulup imha etmeye yönelmişlerdir. Güvenlik güçleri 1994 yılında operasyonlarına ilkbaharda başlayınca PKK ağır 
kayıplar vermeye başlamıştır. Gerek ele geçen teröristlere gerekse bölge halkına iyi muamele yapılmasıyla bölgede inisiyatifin devletin kontrolüne geçmesi 
sağlanmıştır. Örgüt ise 1994'den itibaren bu durumuna "özellikle siyasi destek ve terörü Akdeniz ve Karadeniz'e yaymak" suretiyle çözüm bulmaya çalışmıştır. 

1989-1993 döneminde örgütün bölgede kurduğu hakimiyet ve yaşanan olaylar hatırlandığında 1994'ten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarıları daha 
iyi anlaşılmış olacaktır. 

1991 yılında 3193 terörist ele geçirilmiştir (356'sı ölü, 32'si yaralı, 2756'sı yakalanan, 49'u teslim olan). Aynı yıl 431 şehit verilmiştir (158'i sivil, 212'si asker, 20'si polis, 4l'i GKK)". 

1994 yılında 11.236 terörist ele geçirilecek (3975'i ölü, 138'i yaralı, 6709'u yakalanan, 414'ü teslim olan), buna karşılık, 1866 şehit verilecektir (822'si sivil, 752'si asker, 39'u polis, 233'ü GKK)233. Görüldüğü üzere, 1991 ve 1994 yılları arasında bir mukayese yaptığımızda her geçen yıl güvenlik güçleri daha başarılı 
bir faaliyet sergilemekte ve örgütün çökertilmesi hız kazanmaktadır. 

PKK açısından 1994 yılı; hem siyasi destekçilerinin cezalandırıldığı hem de finans destekçileri olduğu ileri sürülen doğu kökenli işadamlarının "gizli bir el" 
tarafından ortadan kaldırıldığı bir yıl olmuştur, denilebilir. 

Böyle bir ortamda 1995'e girildiğinde Abdullah Öcalan PKK'nın V. Kongresini Suriye'de toplayacak ve değişik kararlar alma yoluna gidecektir. 

II. ÖCALAN'IN TERÖRÜ TÜRKİYE'NİN BATISINA YAYMA STRATEJİSİ 

Abdullah Öcalan'ın Doğu ve Güneydoğu'da giderek etkinliğinin artması, çok sayıda kişiyi kullanabilmesi üzerine 1992'de militanlarına; "... T.C. ile olan 
savaşımızı yalnızca Kürdistan ile sınırlamayacağız. Savaşı tüm Türkiye sathına yayacağız ..." diyor ve bunu 1992 yılının ana hedefi olarak ortaya koyuyordu.234 

Öcalan, bunun hazırlıklarına çoktan başlamıştı. Bu hazırlıkları 1991 yılı sonunda yayımladığı "Kasım Çözümlemeleri" adlı broşürde de alenen dile getiriyordu. 

1. Öcalan'ın Türk Solu'nu Reorganize Çalışmaları 

Öcalan'ın yanına "Türk solunu temsilen" Şam'a giden kişiler onunla 21 Kasım 1992 günü Şam'da bir toplantı yaptılar. Bu parti sonradan kuruldu. İsmi; 
Türkiye Devrimci Halk Partisi (TDHP)'dir. Öcalan; "daha sonra silahlı bir gerilla gücünün Torosları ve Karadeniz ormanlarını üs olarak seçmelerini, yarı illegal bir cephe örgütlemesi kurulmasını, hatta mümkünse seçimlere katılabilecek bir de legal parti oluşturulmasını, bu çalışmaların zaman geçirilmeden batı illerinde 
başlatılmasını ve 1992 yılı başlarında hızla kendini kamuoyuna duyuracak eylemlere girişmesini" istiyordu235. 

PKK 1991 yılından sonra PAK'ın yerine YNDK (Yekitiya Neteva Demokrati Kürdistan/Kürdistan Ulusal Demokratlar Birliğini)'yı kurmuştur. 
Öcalan; Marksist-Leninist örgütler içindeki Kürtleri PKK saflarında örgütlemek amacıyla TDHP (Türkiye Devrimci Halk Partisi)'yi, gençlik ve öğrenci kesimini 
örgütlemek, kitle eylemlerini organize etmek için YCK (Yektiya Civanen Kürdîstan) ve Kadınlara örgütlemek ve PKK adına eyleme yönlendirmek için 
YAJK (Yektiya Azadiya Jinen Kürdistan-Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği) adlı illegal yan kuruluşlarını faaliyete geçirmiştir. 

PKK Terör Örgütü bu dönemlerde siyasi bir kimlik ve legal bir konum kazanmak amacıyla Cephe faaliyetine ağırlık vermiş, 1992 yılı Kasım ve Aralık aylarında Kürdistan Ulusal Meclisi için Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Avusturya gibi birçok Avrupa ülkesinde delege seçimi yapmıştır. 

III. ÖRGÜTÜN 1993 YILI ATEŞKES ÖNERİSİ VE SİYASİ ÇALIŞMALARI 

1993'te TSK bölgeye ve olayların içine bütün unsurlarıyla girmeye başlayacak, PKK ise toparlanmak için hem zamana ihtiyacı olduğundan hem de 
uluslararası arenada barışçı tarafın kendisi olduğu imajını vererek Türkiye'ye dış baskı uygulattırmaya çalışacaktır. Bu düşünceler ve amaçlar doğrultusunda 
"PKK ilk resmi basın toplantısını" Bekaa'da, Talabani ile birlikte Mart 1993'te yapmıştır. Abdullah Öcalan, " ....Mam Calal'in tavsiyesi ile bu toplantıyı yapmayı 
bir sorumluluk sayıyoruz. 20 Mart-15 Nisan bizim için Türk devleti bizi imha etmeye kalkışmadığı taktirde koşulsuz ateşkes tarihidir ve bunu iyi niyetimizin bir yansıması olarak duyuyoruz ..." demiştir236. 

İçişleri Bakanı İsmet Sezgin bu çağrıya cevaben, "Devlet eşkıya ile pazarlık yapmaz" sözleriyle devletin tutumunu örgüte ve kamuoyuna iletmiştir. Nevruz 
1993'te Cizre'de ve Diyarbakır'da kutlanırken, PKK yine provokasyonlarla çeşitli olaylar çıkarmıştır. TSK ise operasyonlarına devam etmiştir. Operasyonları 
gerekçe gösteren PKK; 24 Mayıs 1993 tarihinde Elazığ-Bingöl karayolunun Çevrimpınar yol ayrımında otobüslerden indirdikleri 33 er, 3 öğretmen ve 2 sivil 
vatandaşı hunharca katledince "sözde ateşkesi" sona erdirmiş oldu. 

1993 yılında TSK'nın PKK'ya yönelik operasyonları artarak devanı etti. 1993 yılına kadar toplam 30.540 terörist ele geçirilmiştir (21817'i Ölü, 130'ü 
yaralı, 8374'ü yakalanan, 219'ı teslim olan). Aynı yıl 2094 şehit verilmiştir (1326'sı sivil, 550'si asker, 36'sı polis, 182'si GKK)237. 

PKK'nın 1993 yılı Mart-Haziran ayları arasında Zeli Kampında PKK tarafından düzenlenen Kum toplantısı başarısız olmuştur. Toplantıda Abdullah 
Öcalan'ın talimatıyla islami yönü ağır basan kesimi PKK saflarında Örgütlemek ve kamuoyuna imaj değişikliği mesajı vermek amacıyla Abdurrahman Dürre ve 
arkadaşlarınca "Kürdistan İmamlar Birliği, Kürdistan Mollalar Birliği ve Kürdistan Dindarlar Birliği" lağvedilerek yerine KİH (Kürdistan İslam Hareketi) 
oluşturma kararı alınmış ve 10 Ağustos 1993 tarihinde kurulmuştur. 

1993 yılında Zeli Kampında başarısızlıkla sonuçlanan Kürt Ulusal Meclisi girişimlerinden sonra, sözde eyalet meclisleri oluşturulmuş, DEP'in de 
kapatılmasıyla yasal alandaki kitle ve militan desteğini kaybeden PKK, faaliyetlerini siyasi alana kaydırarak Avrupa'nın desteğini kazanmak gayesiyle 
yeni bir meclis oluşturulması faaliyetlerine hız vermiştir238. 
PKK Ekim 1993'de Tunceli'de adeta "kendi sıkıyönetimi" sayılabilecek tarzda 10 emirlik bir de bildiri yayınlamıştır. 

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

232 Ahmet Cem Ersever; Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan, Ank.1993, s.153; Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK, s.79. 
233 TC.İçişleri Bakanlığı Emn. Gen. Müd. Terörle Mücadele (TEMÜH) Dairesi 
Başkanlığı, Türkiye Geneli PKK Terör Olayları İstatistiği(1984-1996), Ank. 1997. 
234 PKK 1992 yılında önemli bir ayaklanma ve örgütlenme çalışmalarını "Nevruz Bayramı bahanesiyle başlatmış, Cizre, Silopi, Şırnak gibi yerlerde binalar yoğun ateş altına alınmış, fakat beklenen halk ayaklanması gerçekleşmemişti.(Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.87) 
235 TC. İçişleri Bakanlığı Emn. Gen. Müd. Terörle Mücadele (TEMÜH) Dairesi Başkanlığı,Türkiye Geneli PKK Terör Olayları İstatistiği(1984-1996) Ank. 1997, 
s. 116-117. 
236 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK, s.99 vd. 
237 TC. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürü Terörle Mücadele (TEMÜH) Dairesi Başkanlığı, Türkiye Geneli PKK Terör Olayları İstatistiği(1984-1996), Ankara 1997. 
238 TC. İçişleri Bakanlığı Emn. Gen. Müd. Terörle Mücadele (TEMÜH) Dairesi Başkanlığı,Türkiye Geneli PKK Terör Olayları İstatistiği (1984-1996) Ank. 1997. 

14 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;



***

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 12

PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 12


VI. KİTLELERİN TERÖRİZE EDİLMESİ VE SİLAHLI EYLEMLERİN YAYGINLAŞMASI 

1. Cizre, Nusaybin ve Silopi Olayları 

Bir grup PKK militanı 13 Mart 1990 tarihinde Mardin-Savur ilçesi Serinli köyünde güvenlik kuvvetleriyle silahlı çatışmaya girmiştir. Çatışma sonucu ölü ele 
geçirilen PKK militanlarının cenaze töreni sırasında önceden yapılan altyapı hazırlıkları çerçevesinde kitleler yasadışı gösteriye sürüklenmiştir. Defin işleminin yasadışı gösteriye dönüşmesinde bir kısım siyasi kimliğe sahip kişiler ile bölgedeki PKK elemanlarının kışkırtıcı açıklama ve davranışlarının etkisi büyük olmuştur. 

PKK faaliyetleri açısından bir dönüm noktası niteliğindeki bu gibi yasadışı sokak gösterilerinin meydana gelmesinde bir çok faktörün rolü mevcuttur. Ancak, 
olayları hazırlayan sebeplere geçmeden önce, PKK'nın genel şiddet ve şiddetin kitlesel boyutuna atfetmiş olduğu rol ile PKK'nın yorumu ve Cizre-Silopi-
Nusaybin olaylarına kısaca değinmekte yarar olduğu değerlendirilmektedir. 

Örgüt elebaşı Abdullah Öcalan tarafından hazırlanan ve "PKK'da Gerçekleşen Sosyalizm ve Gerçekleşen Halk Kimliğimiz" başlığıyla Serxwebun 
gazetesinde yayınlanan yazıda; "...Artık PKK'daki olayın başarısı, günümüzde ne kadar devrimci şiddeti örgütleyip örgütlemeyeceğine ve onun komutasını doğru 
yürütüp yürütmeyeceğine bağlıdır. Biz bütün endişelerin çözümünü, silahlı mücadeleyle, onun temel savaşım tarzıyla yürütüyoruz. Silahlı mücadelenin yanısıra, ideolojik-politik mücadele veriyoruz ve iç-dış cephe çalışmasını yapıyoruz. 

Fakat, temel mücadele biçimimiz gerçekten bu araç (silahlı şiddet) etrafındadır. Burada en kötü olan, bu araca sağ ve sol yaklaşım göstermektir. 

Çoğumuzun kendini basitçe, kazanmadan feda etmesi bile sorunları ağırlaş tırmaktan başka bir sonuç vermiyor. Yani "şehit oldu, kendini feda etti" 
demekle de bu işin altından çıkılamıyor; bu bir çözüm değildir. Kürdistan halkının ilişkileri, artık ordulaşma ilişkilerine dönüşmüşse;? bu ordulaşma işi ve karşıdaki 
ordunun özellikleri ve bizim zayıflıklarımız biliniyor, silahlı tek başına kurtuluş amacı yaptın mı, sağ yaklaştın mı, kendi başına daha fazla iş açarsın. Bu durumların oldukça bizi uğraştırdığını tekrar vurgulamak önem taşıyor217... görüşlerine yer verilmiştir. 

Yapılan açıklamalardan PKK'nın şiddeti temel vasıta, olarak gördüğü, şiddeti adeta kutsadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan halkın ayağa kalkmasını, 
gösterilere yönelmesini şiddetin gücüne ve etkisine bağlamaktadır. 

Diğer yandan bir çok aydın tarafından masum kitle gösterileri olarak değerlendirilen olayların, PKK adına söz konusu aydınlar tarafından kışkırtıldığı 
"Nusaybin İntifadasından Cizre'de Halk İktidarı Denemesine" başlığıyla yer alan yazıda da itiraf edilmektedir Nitekim, ilerleyen süreçte, bu gibi olaylar PKK 
tarafından propaganda malzemesi haline getirilmiştir. 

Serxwebun gazetesinde yer alan yazıda şöyle anlatılmaktadır. 

"....Nusaybin intifadası başlıyor: 14 Mart'ta sabah erken saatlerde yoldaşımızın toprağa verileceği haberi kısa sürede bütün Nusaybin 'e yayıldı. Tan 
vakti Nusaybin ayaklanmış, şehidimize saygı ve bağlılık görevini yerine getirmek için akın akın, yürüyüşe geçmişti. Nusaybin, Nusaybin olalı hiçbir zaman bu kadar erken, aynı anda, aynı coşku ve azimle kalkmamıştı. Ama yine hiçbir zaman sömürgeciye, zalime, haine bu^i kadar kin ve öfkeyle dolu olmamıştı. Bütün duygu ve düşünceler kabından fırlamış, aynı odakta düğümlenip sel gibi akmaya başlamıştı'. 

..Artık Nusaybin 'de eski hayat durmuş, yenisi bütün görkemliliği ile ortaya çıkmıştı. Bu canlı, diri, yeni ve güzel olandı. Her türlü geriliğe, köleliğe, 
sömürgeciliğe dur diyen, geleceğe, iyiye, çağdaşlaşmaya giden bir başkaldırıydı, ayaklanmaydı. Bunun için Nusaybin halkı, yatağına sığmayan nehir gibi özgürlük denizine doğru akmaya başlamıştı. Önüne çıkan sömürgecilere ait kurum,kuruluşlara saldırıyor, heykellerini parçalıyordu. Çünkü bunların hepsi sömürgeci otoritenin birer simgesiydi... " 

".. .20 Mart 1990 günü, yurtsever Cizre halkı yürüyüşe geçti, işçi, genç, kadın, yaşlı, köylü, esnaf, çocuk ayaklandı. 19 Mart'ta kepenk indirmeyle başlayan 
ayaklanma, 20 Mart'ta doruğa çıktı. Newroz'u kutlamak, ulusal kurtuluş şehitlerini anmak ve Nusaybin direnişiyle dayanışmak amacıyla iki koldan yürüyüş başladı. 

Sabah saat 9 sıralarında biri hükümet konağının, diğeri de lisenin önünden olmak üzere iki yürüyüş kolu harekete geçti. Kortejlerin ön ve arka sıralarında PKK ve ERNK bayrakları dalgalanıyordu, hep bir ağızdan" Sömürgeci zulme son", "Kahrolsun sömürgecilik", "Yaşasın Newroz", "Yaşasın bağımsızlık ve özgürlük" 
sloganları haykırılıyordu. Yürüyüş kollan ilerledikçe, gören her insan katılmaya başladı ve giderek bütün Cizre yürüyüş parkuruna dönüştü. Evet, beşikteki çocuktan 90'lık dedeye kadar bütün Cizre ayakta idi..." 

"...Cizre halkı, PKK ERNK ve ARGK öncülüğünde iktidar oluyordu. Türk bayrakları indirilip yakıldı. Göndere ulusal bayrağımız çekildi ve Cizre semâlarında 
Kürdistan bayrağı dalgalandırıldı. Halkımızın Drakulası Atatürk'ün bütün heykel ve büstleri parçalandı. Halk, sömürgeci kurumlara saldırdı, iktidarda olan sömürgeci ANAP ilçe binası, hain uşak Kürt milletvekili Nurettin Yılmaz'ın evi, TKY (Türkiye Kömür işletmeleri), DSİ (Devlet Su İşleri) ve Zirai Donatımın bütün binaları tahrip edilip ateşe verildi. Cizre'deki "intifada" halk iktidarı deneyi boyutlarına ulaştı... 218 görüşleri ön plana çıkartılmıştır. 

Öte yandan yine Serxwebun gazetesinde yer alan, "Ayaklanma, Topyekün Örgütlenme ve Günlük Eylemler" başlıklı yazıda da bu olayların niteliği ayrıca 
ortaya konmuştur., 

Örgüt bu konuya ilişkin olarak yapmış olduğu bir başka değerlendirmede ise, "...Nevroz ayından itibaren Orta Kürdistan 'da başlayan halk ayaklanması 
Kürdistan 'da yepyeni bir durum yaratmıştır..." denmekteydi. 

...Nusaybin ve Cizre'den başlayan kitlesel eylemlilik ve buna karşı 28 Mart Kararnamesi temelinde uygulamaya konan sömürgeci saldırganlık üç ayını 
doldurmaktadır. Kepenk kapatma, yürüyüş, gösteri ve sokak çarpışmaları biçiminde başlayan kitlesel eylemlilik, toplu gazete boykotu ve açlık grevleri biçimlerini de yaratarak değişik alanlara yayılmaktadır. 

Kitle eylemliliğini yaratan ve ondan büyük güç alan gerilla savaşımız, Kürdistan'ın her tarafını kucaklayan sömürgeci rejimi dövmekte ve halk 
ayaklanmasının sürekliliğini sağlamaktadır. Halk savaşı gerçeğinin iki temel gücünün, gerilla ve halk ayaklanmalarının birliği ve iç içeliği, Kürdistan ulusal 
kurtuluş mücadelesinde canlı bir gerçek olarak yaşanmaktadır219. açıklamalarına yer vermiştir. 

PKK ve bölge aydınlarının birlikte kışkırtmaya çalıştığı bu tür olaylar, ilerleyen süreçte'daha da tırmanmış |ve doğası gereği çevresindeki gerçekten 
masum kesimleri, ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz etkilemiştir. Bunun akabinde bölge aydınları devleti ve güvenlik güçlerini olayların gelişmesine 
sebebiyet vermekle suçlamıştır. 

2. Olayları Hazırlayan Nedenler 

Mart-1990 tarihinde Nusaybin, Cizre ve Silopi ilçe merkezlerinde meydana gelen kitlesel şiddet olaylarının, anlık bir tepki olmadığı, bu olayların örgüt 
tarafından yıllarca önceden olgunlaştırılan bir zemin üzerinde ve bazı sözde aydın-demokrat çevrelerin sürekli istismarı ve kışkırtması sonucu meydana 
geldiği değerlendirilmektedir. 

Kısaca bu olayların meydana gelmesinde, örgütün halka yönelttiği baskı, legal çevrelerin kendilerine menfaat sağlamak amacıyla sarf ettikleri kışkırtıcı 
çabalar220 ile bölgede yaşanan iç göç faktörleri etkili olmuştur. 

PKK'nın kırsal kesimde baskı uyguladığı ve şehir merkezlerine kaçırttığıbir çok kişi, yeni yerleşim alanlarında karşılaştığı sorunların meydana getirdiği 
psikolojinin etkisiyle her türlü yasadışı davranışa kolayca yönlendirilmiştir. Kırsal kesimde PKK'nın çeşitli dayatmalarından kaçan bu kitleler, şehir merkezlerinde 
PKK'nın tuzağına düşmekten kurtulamamışlardır. PKK bu kitlelerden yararlanmak amacıyla kendisine bağlı sözde aydınları talimatlandırarak bu 
kişilerin çeşitli kanunsuz gösterilere yöneltilmesini istemiştir. 

Nitekim, PKK IV. Kongresine sunulan Botan eyalet raporunun "Cephe Faaliyetleri" bölümünde yer alan açıklama; "...Serhildanlar kendiliğinden ortaya 
çıkmamıştır. Temel savaş alanlarımızdan göçertilen kitleler şehir alanlarına yerleşmiş, mücadele ile bağlarını devam ettirmiştir. Partinin geneldeki etkisi, 
sömürgecilerin baskılarına karşı gelişen tepki, milis eylemliliğinin gelişmesi, kitlelerin günlük talepleriyle birleşince kısmi örgütlülüğe kavuşturulmasıyla 
Serhildanlar ortaya çıkmıştır.” şeklindedir. 

Cizre, Silopi, Şırnak, Uludere, Hakkari, Van, Siirt ve Yüksekova alanlarında Serhildanlar yaşanmıştır. Bunların bir kısmı örgütlü gelişirken, bir 
kısmı da kendiliğinden oluşmuş, bu da yıllarca sürdürülen parti çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Gerek örgütün baskısı, gerekse de aydınlar ve 
göçün sebebiyet vermiş olduğu hususların ayrı ayrı olarak ele alınmasında fayda olduğu değerlendirilmektedir. 

a) Örgüt Baskısı 

PKK'nın bölgeye yerleşmesi, bölgede taraftar bulabilmesi baskı, tehdit ve yanıltma sonucu mümkün olmuştur. Örgüt bölgeye yerleştikçe, bölge halkı 
üzerine yoğun baskı kurmuştur. Yöneltilen baskı, toplu katliamlardan, gençlerini zorla alıkoymaya, malını talan etmeden, örgüt adına faaliyetlere yöneltmeye kadar her türden yöntemleri içermiştir. 

Bölge halkını her türlü yöntemi kullanarak sindiren, böylece etkinliğini arttıran örgüt, halkı kolayca yönlendire-bilmiştir. Baskıların süreklileşmesi 
sonucu korkutulan, sindirilen halk örgütün her istediğini yapma noktasına gelmiştir. 

Nusaybin-Cizre ve Silopi olaylarında bu hususun etkili bir faktör olarak rol oynadığını söylemek mümkündür. Bölge halkının belli bir amaç güdülerek şiddet 
hareketlerine yöneltildiği, örgüt elebaşı Abdullah Öcalan tarafından Dünyada Bağımsız Bir Kürdistan, Kürdistan'da Özgür ve Eşit Bir Halk Yaratmak için 
Görevlerimiz Yönetelim221 başlığı altında yayınlanan bir talimatta açıkça görülmektedir. 

Bilahare Serxwebun gazetesinde yayınlanan söz konusu talimatta; "...Amacımız bağımsız bir Kürdistan,özgür bir halk yaratmak; demokrasi ve 
sosyalizme ulaşmaktır.. 

Kandan korkmayın kan dökmekten korkmayın; yerinde dökülmeyen ve sonunda duran kandan korkun Eğer biz yerinde kan döküyor sak ve bunu  durdurmuyor  sak, korkmanın hiçbir anlamı yoktur.... denilerek ....kitlelerin kanlı şiddet eylemlerine yöneltilmesi.... istenmekteydi. Başka bir deyişle şiddet adeta 
kutsanmıştır. 

Öte yandan kanın dökülmeye devam etmesi durumunda hükümetin örgüte bazı tavizler verebileceği ifade edilerek şiddete bağlanan ümitler dile getirilmeye çalışılmıştır. 

Nitekim, "...Bu aşamadan sonra düşman, bazı haklar vermeye hazırlanıyor. Öyle görünüyor ki, barışçıl yollarla meseleyi halletmek isteyecektir. Biz de barışçı 
yollarla meseleyi halletmek isteriz ama, her şeyden önce, düşmanın barış içinde ordusunu ülkemizden çekmesi şarttır. Hergün halkamıza zulüm ve işkence yapmaya hakları yoktur. Halkımızı rahatsız etmeye hakları yoktur. Çekilsinler. Düşman ordusunu çeksin ülkemizden, biz de barış içinde kendi işimizi yapalım, yani biz, kendi işimizi yürütünce engel olmasınlar, kaderimizle oynamasınlar. 

Biz halkımızla birlikte kendi kaderimizi tayin edebiliriz. Bağımsızlığımızı kendimiz yaratırız; demokratik, eşit ve özgür bir toplumu kendimiz, istediğimiz gibi 
yaratırız..." şeklindeki açıklamalar yukarıdaki hususları doğrulamaktadır. Yine bu ifadelerde arzulanan barıştan maksadın Bağımsız Kürdistan olduğu net bir 
biçimde anlaşılmaktadır. 

b) Bölücü, Fakat Meşru Çevrelerin Kışkırtmaları 

Evvelce de belirtildiği üzere, uzun bir süre, yani 1987 yılına kadar PKK'dan uzak durmaya çalışan ve PKK'nın eylemlerini provokasyon olarak değerlen diren bölge kökenli sözde aydın-demokrat çevreler, 1988 yılından itibaren PKK ile çeşitli düzeylerde ilişkiler geliştirmeye çalışmışlardır. Öte yandan, legal bölücü faaliyetleri düşmanın oyunları olarak değerlendiren PKK, III. Kongre kararlan gereği 1988 tarihinden itibaren legal imkanlardan azami derece 
faydalanma cihetine gitmiş ve giderek legal çevrelere sızmaya çalışmıştır. 

Gerek PKK'nın legal alana ilgisi ve gerekse legal çevrelerin PKK'ya yaklaşmalarında üçüncü bir gücün rol oynadığı ve bu iki kesimi birbirine 
yaklaştırdığını, bu gücün de dönemin Doğu Perinçek liderliğindeki İP (İşçi Partisi) ile eski TKP kökenli kişilerin güdümündeki İHD (İnsan Hakları Derneği) gibi 
kuruluşlar olduğunu söylemek mümkündür222. Nitekim Ankara DGM Başsavcılığı Şemdin Sakık'ın " O benden daha fazla PKK'cıdır" dediği ileri 
sürülen İHD Genel Başkanı Akın Birdal hakkında soruşturma başlatmıştır223. 

1989 Yerel Seçimlerinde PKK'nın bazı adayların seçilmesinde ağırlığını koyması, bazı adayların adaylıklarını engellemeye çalışması, PKK ile sözde Aydın-
Demokrat çevreler arasında menfaate dayalı bir yakınlaşma olmasına sebep olmuştur. Ya da varolan yakınlaşma daha da hızlanmıştır. Bölgedeki bir çok eski 
bölücü kişi operasyonel baskının daha çok silahlı potansiyele yöneltildiğini görmesi üzerine PKK ile daha yakın ilişkiye girmiştir. Bu kişiler bölgede siyasi 
olarak ilerleyebilmenin PKK'ya yaslanmak ile mümkün olduğunu düşünmüşlerdir. 

1989 seçimlerinde yaşanan gelişmelerden hareketle PKK ile dost geçinmenin, kendilerine ileride siyasi kazanç sağlayacağını düşünen, pek çok kişi 
PKK'ya yakın olduğunu ispat etmek için yoğun bir yarışa girmiştir. Bu gibi kişiler, tutuklanan PKK sempatizanlarının davalarıyla, aileleriyle ilgilenme, ölen 
PKK mensuplarının cenazelerinde boy gösterme, örgüte yardım toplama hususlarında hep önde görünmek istemişlerdir. 

Daha da önemlisi, bu gibi kişilerin fiillerinden dolayı ya hiç tutuklanmamaları veya bir kaç aylık gözaltından sonra serbest kalmaları ve bu tür tutuklulukların 
PKK nezdinde yıldızlarını daha da parlatmaları, bu gibi kimselerin kendilerini tutuklattırmak için, yoğun çaba sarf etmesine sebep olmuştur. 

PKK'da bu durumu bildiğinden bu tür kişileri daha fazla öne sürmeye ve bunlardan azami yararlanmaya çaba sarf etmiştir. Zamanla bu tür kişilerin kitleleri yönlendirmede mahir olduğunun anlaşılması üzerine, bu gibi kimseler vasıtasıyla çeşitli olaylar geliştirilmiş ve kitlesel şiddet 'hareketleri daha da tırmandırılmıştır. 

Eldeki bilgilerden Nusaybin-Cizre-Silopi olaylarının gelişmesinde de bu gibi kişilerin yoğun tahrik ve çabalarının etkisi son derece büyük olmuştur. 

Bölgede tanınan, bir çoğu sosyal ve siyasi mevki sahibi olan bu gibi kişiler, PKK'nın yönlendirmesiyle kitleleri peşlerine takarak, mezarlıklara yürümüş 
mitingler tertiplemişlerdir. En küçük bahaneyle güvenlik kuvvetlerinin üzerine yürümüşler ye sonuçta bilinen olaylara sebebiyet vermişlerdir. 

Giderek olayların çığırından çıkarak vahim boyutlara ulaşması üzerine de bu gibi olayların güvenlik güçlerince kasıtlı olarak çıkartıldığı veya bölge halkının 
devlet baskılarına verilen doğal tepkileri olduğu belirtilmiştir. 

Bazı siyasi parti mensuplarının oy mülahazaları veya gerçeklerden bihaber olması nedeniyle vermiş olduğu demeçler ile yine, çeşitli basın-yayın organlarının bünyesinde yer alan art niyetli kişilerin dile getirdiği çarpık görüşler nedeniyle, gerçek suçlular gizlendiği gibi amaçlarına da daha kolayca ulaşmışlardır. 

c) Göç ve Sosyal Huzursuzluk 

Meydana gelen olaylarda rol oynayan faktörlerden biri de bölgede yoğun olarak yaşanan iç göç olduğu hususudur224. Örgüt faaliyetlerinin ilk defa olarak 
1982 yılından itibaren Nusaybin-Cizre-Silopi civarlarında başladığı, akabinde meydana gelen silahlı eylemler ile bu eylemlerin önlemesine yönelik 
operasyonların da en fazla bu civarları etkilediği açıktır. 

Özellikle, olayların merkezlerinden biri durumundaki Şırnak kırsalında, terörist eylemlerden ve operasyonlardan etkilenen kırsal kesim sakinleri Cizre, 
Silopi ve Nusaybin gibi altyapısı istihdam olanağı son derece kıt merkezlere yerleşmişlerdir. 

Köylerinden mezralarından ayrılmak zorunda kalarak, bu merkezlere yerleşen, ancak kurulu düzenlerinin özlemi içerisinde olan mutsuz kesimler, 
öfkelerini kendilerine ölüm tehdidi yönelten örgüte yöneltemediklerinden güvenlik güçlerine yöneltmişlerdir. 

Kırsal kesimde örgüt baskısını yaşayan, örgütü gözünde büyüten ve kendilerini koruyamayan güvenlik kuvvetlerini ise giderek küçümseyen bu 
kesimler, göç ettikleri| merkezlerde PKK'nın elini uzatması üzerine örgütle zımni bir anlaşmaya girmişlerdir. 

Bu anlaşmaya göre, PKK kendilerini kırsal kesimde görevlendirmeyecek, onlar da güven içindeki şehirlerde örgütün düşüncelerine yakın Avukatların, Doktorların, 
Siyasetçilerin, Dernekçilerin, Sendikacıların öncülüğünde örgüt adına her türlü taşkınlığı yapacaktır. Nitekim, o dönem itibarıyla şehirlerde henüz hiç kimsenin burnu dahi kanamamıştır. Güvenlik kuvvetleri halka son derece itinalı davranmıştır. 

3. Olayların Sonuçları 

Cizre, Silopi ve Nusaybin'de meydana gelen kitlesel nitelikteki olaylar, uygulamadaki güvenlik tedbirleri açısından olduğu kadar örgüt faaliyetlerinin 
düzeyi, bölge halkının konumu ve diğer bir çok ilgili çevre açısından bir dönüm noktası olmuştur. 

Olaylar örgüt açısından yeni ve etkili propaganda imkanları, baskı unsurları, kadro kaynakları meydana getirmenin yanısıra, çeşitli iç ve dış 
destekler ile manevra ,imkanları sağlamıştır. O tarihe kadar, kırsal kesimde etkili ve kanlı eylemler geliştirebilen örgütün, kırsal kesimdeki yerleşim birimleriyle ve bunların şehirlerdeki uzantılarıyla: sınırlı olan göreceli kitle desteği bu olaylar ile yoğun nüfusun bulunduğu şehirlere taşmıştır. 

Belirli bir tarihe kadar, sadece kırsal kesime dayalı üslenen ve hareket eden örgüt, artık kent merkezlerinde de üslenme ve hareket imkanlarını elde edebilmiştir. 
Yine söz konusu olayların patlak verdiği tarihe kadar ağırlıklı olarak kırsal kesimde eleman ihtiyacını gidermeye çalışan şehir merkezlerinde münferit bir şekilde eleman temin edebilen örgüt, bu tarihten itibaren kitlesel olayların içerisine, sürdüğü gençliği "aranıyorsun " gerekçesiyle kolayca kırsal kesime aktarabilmiştir 

Dış çevreler ve destekçileri nezdinde sadece kırsal kesim ile sınırlı olan bir örgüt olarak değerlendirilen PKK, bu olaylar sonucunda, bu gibi çevreler 
nezdinde sözde itibar kazanmış, kitle desteğine sahip bir örgüt imajını elde etmiştir. Ya da bazı çevreler örgütü bu düzeye yükseltmek için özel bir gayret 
göstermiştir. Akabinde de olayları izlemek amacıyla bölgeye geziler düzenlemişlerdir. 

Bu gibi olayların söz konusu tarihten itibaren tırmanarak diğer bölge şehirlerine sıçraması, güvenlik güçlerinin hedeflerini genişlettiği gibi, bölgedeki esnaf, tüccar kesimlerini de olumsuz etkilemiştir. Bölge halkı psikolojik ve fiili baskı nedeniyle örgütün bir çok tehditkar yaptırımını kabullenmek ve yerine getirmek zorunda kalmıştır. 

Nusaybin, Cizre ye Silopi'de meydana gelen olayların PKK açısından taşıdığı öneme ilişkin olarak örgüt elebaşı Abdullah ÖCALAN tarafından yapılan 
değerlendirmede; "...Her 'geçen gün kitle muhalefeti artmaktadır, işte Türkiye'de şu anda binlerce işçi grevdedir. Ve bu daha da artacak, köylülük, gençlik gerçekten önemli bir hareketlilik içine girmiştir. Ve Kürdistan 'da bizim yürüttüğümüz mücadele son Cizre, Nusaybin kitle isyanı ile gerçekten yeni anlamlı ve tarihi bir aşamanın içine de girmiştir. Zincirleme etkisi bütün ülkeye dalga dalga yayılmaktadır. 

Burada anlaşılması gereken; halk tarih sahnesine özgü iradesi, cesaretiyle ve de kendi öz çıkarlarıyla öyle geçmişte görüldüğü gibi fazla aşiret temeline 
dayanmadan, ayağa kalkmıştır. Bir defa korku duvarı çoktan yıkıldığı gibi çok kararlı yürüme, yediden-yetmişe kadar herkese mal olmuştur. Bu önemli bir 
gelişmedir. Mesela bir Nusaybin, Cizre, Silopi değil, çok iyi biliyoruz ki, sıradan PKK'nın mücadele ettiği her alanda bundan daha fazlası ortaya çıkarılabilir. 
Yüzlerce yerde biz aynı hareket tarzını kısa bir örgüt çalışmasıyla ortaya çıkarabiliriz. Herkes bunu her yerde bekliyor. Sadece bizim fitili ateşlememize bağlı kalıyor. 

Dolayısıyla; 1990'dan itibaren içine girdiğimiz yeni dönem halkın devreye girmesi anlamında tarihidir. Ve sanıldığından daha fazla, büyük imkanlar ortaya 
çıkarır. Bir defa gerillanın yükünü çok hafifletir. Muazzam örgütleme, eğitim imkanı verir. Gerillayı besler, gizlenmesini, takviyesini daha fazla mümkün kılar. Düşmanın gücünü parçalar. Ve gerçekten bitmez tükenmez bir güç kaynağı durumunu aktifleştiriyor. Bunu görmek gerekir..." . hususlarına değinilmiş tir 225. 

Örgüt elebaşı Abdullah Öcalan tarafından yapılan değerlendirmenin son paragrafında yer alan açıklamalar ile Nusaybin-Cizre-Silopi olaylarının 
muhtevası ve sonuçları net bir biçimde ortaya konmaktadır. Örgütün bu tür olaylar ile neleri hedeflediği de anlaşılmaktadır. Örgüt, bu gibi olaylar ile kırsal 
kesim üzerindeki güvenlik kuvvetlerinin operasyonel baskısının hafifletilmesi, Kadro kaynaklarını çoğaltmayı, örgüt adına daha fazla kişiden yararlanmayı, dış 
güçler nezdinde kitle desteğine sahip olduğu imajı ve, yeni manevra imkanları oluşturmayı hedeflemiştir, fakat bu hedeflerinde başarılı olamamıştır. 


VII. KÖRFEZ KRİZİ SONRASI ÖRGÜT FAALİYETLERİ 

1. Örgütün Krizden Sonra Elde Ettiği Avantajlar 

PKK için 1990 yılı pek başarılı olmayınca Öcalan kurtarılmış bölgeler yaratmanın mümkün olamayacağını anlayıp yeni modeller aradı: "Kenlerde 
yaşayan PKK sempatizanlarının devlet ile karşı karşıya getirilmesi için kışkırtılması bunlardan biriydi". Kürt kökenli bölge halkının her ne pahasına olursa olsun kazanılması bir başka noktaydı. Ancak bunlarda da ne kadar başarılı oldukları kısa zaman içerisinde görülecekti . 

PKK'nın 1988 "Halepçe Katliamı" sonrasında Kuzey Irak'tan kaçan Kürtler arasında da propaganda faaliyeti bulunmakta idi. Onlara, "Saddam, KDP 
ve YNK'dan hayır gelmeyeceği en akılcı yolun ilk önce Türkiye Kürdistan'ını kurtarmak" olduğu şeklinde propagandalar yapılıyordu. 

Nitekim Öcalan adına kardeşi Ferhat kod adlı Osman Öcalan nezaretinde, 8 Haziran 1991 tarihinde PAK (Partiya Azadiya Kürdistan- Kürdistan Özgürlük 
Partisi) adıyla bir parti kuruldu. Bu parti PKK güdümünde hareket ediyordu. Saddam, Kuzey Irak’dan çekilirken PKK’ya lojistik destek sağladı. Bağdat 
Hükümeti şu amaçları hedeflemekteydi: 

a. Körfez Krizi'nde Türkiye'nin düşmanca tutumunu cezalandırmak, 
b. PKK'nın Kuzey Irak şeridini tutması durumunda, burada tampon bir bölge oluşabilir bu da Irak'a emniyet sağlar, 
c. Kuzey Irak'taki Kürt potansiyeli Türkiye'ye yöneltilebilir, 
ç. PKK'nın güçlenmesi peşmergelerin gücünü dizginleyeceğinden, Irak bundan faydalanabilecektir, düşünceleriyle PKK'ya mevzi ve ağır silahlar Kuzey 
Irak'tan Irak ordusu çekilirken terkedilmiştir. 

Bütün bu gelişmelerden sonra PKK, birer ordu birlikleri halinde sınır karakollarına saldırılar düzenleyerek, Karakolları imha etmek istemiştir. 
Nitekim, 4 Ağustos 1991 günü saat 04.30 sıralarında Osman Öcalan, sınırın birkaç kilometre ötesindeki kamplara topladığı yüzlerce adamıyla sınırdaki Samanlı Karakoluna havan, uçaksavar, roketatar ve makineli tüfeklerle bir saldırı başlatmıştır. On Türk askeri şehit olmuş, 9 subay, astsubay ve er yaralanmış, 7 er de kaçırılmıştır. Saldırıyı yapan PKK'lılardan da ölenler olmuştur. Kalanlar ise yine sınırdan birkaç kilometre mesafedeki kamplarına çekilip gitmişlerdir. Buna 
benzer sınır karakollarına saldırılar yaz boyu devam etmiştir226. 

Yine aynı tarihlerde, Hakkari'den Elazığ'a, Van'dan Kahramanmaraş'a, Şırnak'tan Erzurum'a kadar çeşitli gruplar dağları, tepeleri tutmuş, yolları 
kesiyor, insanları kurşuna diziyor, haraç topluyor, iş makinelerini yakıyor, okulları tahrip ediyorlardı227. Ülke içindeki PKK'lı gruplar, durmadan yurt 
dışındaki kamplardan takviye ediliyor, yurt dışındaki (özellikle Suriye) kamplara ise Türkiye'den büyük şehirlerden inşaat işçisi, öğrenci ve işsiz (gençlere yapılan birkaç günlük propagandalarla) yüzlerce genç gönderiliyordu. Yine yurt dışına batı illerinden çok sayıda sempatizan yollanıyordu. PKK, Botan’ı yaşatabilmek için savaşı tüm Kürdistan’a yaymak istiyordu. 

Kasım 1991'de Öcalan, " ...Botan'ı yaşatabilmek için savaşı tüm Kürdistan'a yaymak..." düşüncesiyle bölgedeki militanlarını 9 eyalete (Botan, Mardin, GAP, 
Güney-Batı, Amed, Garzan, Dersim, Orta, Serhat) ayırmıştır. 

2. Koruculara Yönelik Yapılan Faaliyetler 

PKK, 1990 yılının sonunda toplanan IV. Kongre'de Abdullah Öcalan Koruculara "af çıkarmıştı. Affa çağrı bildirisinde; " l Ocak 1991 tarihinden, 31 
Aralık 1991 tarihine kadar PKK'ya başvurup af dileyen korucular af edilecektir. Bu süre içinde PKK'dan af dilemeyenler ise ağır cezalara çarptırılacaklardır" 
deniliyordu228. Öcalan, ilan ettiği bu affın propagandasını en geniş bir biçimde yapmıştır. 

1991 yılının sonu geldiğinde Öcalan, koruculuğu yine çözemeyince bu affı 1992 Nevruzu'na kadar uzattı. Daha sert tehditler savurdu. Hatta Ankara'dan 
Kürtçü milletvekilleri bölgeye gelerek köy köy dolaşarak "T.C.'nin silahlarını bırakarak Apo'nun silahlarını almalarını, Apo'nun emrine girmelerini" istemişlerse de korucular bu telkinlere itibar etmemişlerdir. Bunun üzerine Öcalan'ın talimatıyla, koruculara, çocuklarına, kadınlarına, hayvanlarına peş peşe katliamlar başlamıştır. Bu kez de bazı kişiler bu "Katliamları Kontr-gerillanın yaptığını" ileri sürmüşlerdir229. 

3. 1991 Seçimlerinde PKK Siyaseti 

PKK, 1989 yerel seçimlerinde bazı bölgelerde uyguladığı taktiği, genel seçimlerde de uyguladı. O dönem de birkaç sempatizan aday desteklenmiş ve 
belediye başkanlığı (Cizre başta olmak üzere) kazandırılmıştı. 1987 genel seçimlerinde de "Marksist, Kürtçü" bir grup milletvekili SHP'den meclise 
girmişlerdi. 1991 genel seçimlerinde ise kendi adaylarının TBMM'ye girmesi için çaba gösterdi. "Halkın Emek Partisi"ne mensup kişiler, "Sosyal Demokrat Halkçı 
Parti" (lideri Erdal İnönü idi) ile anlaştılar. Bu adaylar SHP listesinden milletvekili seçilip 22 kişi olarak TBMM'ye girdiler. Daha ilk gün Meclis'te milletvekili yemin merasimini "Kürtçe olarak ve sarı-kırmızı-yeşil bandaj ve mendillerle (PKK'nın bayrağının rengi idi)" yapmak isteyince olaylar çıktı. Bir müddet sonra SHP'den bu milletvekilleri ayrılarak HEP'e döndüler. Konuşma ve faaliyetleri ile PKK'ya destek verince Ankara DGM tarafından bölücü milletvekilleri hakkında fezleke hazırlandı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nce HEP "Bölücülük" suçuyla kapatıldı. Bu bölücü milletvekilleri DEP'i kurdular. HEP yerine kurulan DEP hakkında da DGM Başsavcılığı, ilk fezlekeye ilave olarak bazı DEP milletvekili ile ilgili soruşturmaları TBMM'ye göndermiştir. yapılan oylama sonucu bazı milletvekillerinin milletvekilliği düşürülmüştür. Nihayet Anayasa Mahkemesi HEP'teki gerekçelerle DEP'i de kapatmıştır. Ve bölücü milletvekilleri tutuklanmıştır. Bir kısmı da yurt dışına kaçmıştır. Daha sonra ise HADEP kurulmuştur 230. 

4. Savaş Hükümeti Kurma Çabaları 

1991 yılı faaliyetleri PKK'ya ümit verince 1992 yılı için Abdullah Öcalan üç büyük hedef ortaya atmıştır. Bu hedefler şunlar idi: 

1) Botan-Behtinan Savaş Hükümeti'nin kurulması, 
2) Kürdistan Ulusal Meclis Seçimi'nin yapılması ve meclisin oluşturulması, 
3) Türkiye'nin batı illerinde yeni bir örgütlenme ile terörün batıda da tırmandırılması. 

Abdullah Öcalan 17 Ocak 1992 tarihinde, "Ayaklanma Taktiği Üzerine Tezler ve Görevlerimiz" talimatını yazarak her alandaki örgüt üyelerine gönderdi. 

5. Genel Ayaklanma Başlatma Girişimi ve 1992 Nevruz Olayları 

1992 için belirlenen 3 ana hedefin gerçekleştirilmesi için Abdullah Öcalan ani bir çıkış yaptı. 1992 yılı 21 Martı’nda yani Nevruz'231da genel bir ayaklanma 
başlatmak istedi. Bu ayaklanmanın hızla propagandasını yaptı. Türkiye de tüm hazırlıklarını buna göre yaptı. PKK’lılar, 21 Mart öncesi özellikle Cizre, Silopi, 
Şırnak, Nusaybin gibi kentlere (ve köylerde) binlerce silahı sokarak işbirlikçilerinin ellerine tutuşturdular. 20-21 Mart gecesi çoğu askeri karakol ve 
kışlaya, polis karakollarına ve lojmanlarına, devlet binalarına, devlet memurlarının evlerine saldırı başlatılarak yüz binlerce mermi sıkıldı. Bazı 
bölgelerde ise havan topu ve roketatar ile havaya ateş açıldı. Çoğu yerde de "izli mermi" atışı yapıldı. Masum folklorik amaçlı Nevruz şenliklerinde PKK halkı 
siper ederek genel bir saldırı başlattı. Özellikle Şırnak ve Cizre'de bu başarıyla uygulandı. Pek çok gösterici ölmüşse de bu provokasyon PKK'nın istediği düzeyde olmayıp başarısız kalmıştı. Abdullah Öcalan, "Botan-Behdinan savaş hükümetini" ön plana çıkararak bu eylemlere umutla sarılmıştı. Bu amaçla Türkiye'nin her bölgesinden kazanılan binlerce genç kırsala gönderildi. yeni gelenlerin pek çoğu da bu saldırılarda hayatlarını kaybettiler. Fakat gençlerin devamı geliyordu. 

Hazırlıklar hızlandırılarak 18 Ağustos 1992 gecesi Şırnak'a gerek şehir dışından teröristler, gerekse şehir içindeki milislerce yoğun bir saldırı başlatıldı. 

PKK, 2 gün süren Şırnak baskınında da başarılı olamayıp Kuzey Irak'a doğru geri çekildi. Şırnak'ta "devlete ait her şey tahrip edilecek, hatta şehir ele 
geçirilecek, bir kurtarılmış bölge" oluşturulacaktı. Fakat güvenlik güçlerinin kararlı direnişi ile başarılı ulunamadı. 

1992 sonbaharında PKK büyük kayıplar pahasına 26 Eylül 1992'de başta Derecik sınır karakolu (54 PKK'lı öldürüldü 27 asker şehit oldu) olmak üzere 
birçok karakola saldırdı. Bölgede geniş bir alanda baskısını hissettirmek için köyler talan edildi. Küçük kasabalar ve hatta illerin etrafında çemberler 
oluşturulmaya çalışıldı. 

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

217 Serxwebun; Sayı 97, Ocak 1990, s.5 
218 Serxwebun; Sayı 99, Mart 1990, s.4 
219 Serxwebun; Sayı 102, Haziran 1990, s.7 
220 Legal çevrelerden kasıt, bölgedeki Demokratik kitle örgütleri içerisindeki PKK sempatizanlarıdır. Bunlar demokratik örgütler içerisinde amaçları dışında faaliyet göstererek, çeşitli rantlar elde ederler. Bu rantlardan kasıt zaman zaman maddî olmakla birlikte zaman zaman da mesleki rantlardır, makam rantlarıdır. 
Mesela bu tür demokratik örgütler içerisinde yer alan PKK sempatizanı kişiler, Bölgede devlet imkanlarını kullanarak kendi meslekleri ile ilgili önemli rantlar 
sağlamaktadırlar. Bu rantları sağlarken de mesleki anlamda ilişki içerisinde oldukları kişileri de devlete karşı kışkırtmaktadırlar. 
221 PKK tarafından Şam’da basılan broşür. 
222 İnsan Hakları Derneği ve Doğu Perinçek ile ilgili olarak Şemdin Sakak'ın iddiaları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. 29.04.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi 
223 28.04.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Ayrıca Bkz 27.04 1998 tarihli Hürriyet. 
224 PKK'nın çeşitli dönemlerde bölge insanını göçe zorladığı bir gerçektir. Bkz.22.02.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. 
225 Serxwebun; Sayı 102, Haziran 1992, s.7. 
226 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.75 
227 Ahmet Cem Ersever; Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan, Ankara 1993, s.106,108. 
228 Bu sırada IV. kongrede Öcalan silahlı mücadelenin temel rolünün değişmediğini, Kürdistan'da ancak şiddete ve zora dayalı ve yine ancak uzun vadeli bir savaşla sonuca gidileceğini açıklıyordu( Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, s128) 
229 Ahmet Cem Ersever; Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan, Ankara 1993, s. 74. 
230 Ahmet Cem Ersever; Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan, Ankara 1993, s. 153- 181. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz.Abdullah Öcalan, Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği,
İstanbul ,2001, Mem Yay,s.45-47. Ayrıca bkz 18.03.1998 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ve 18.03.1998 tarihli Hürriyet Gazetesi 
231 Nevruz=yılbaşı=yenigün=bahar anlamıyla Türkiye, İran, Ortadoğu ve Asya’da çağrışım yaparken, Azerbaycan’da, Özbekistan’da, Kırgızistan’ da, Türkmenistan’da, Tataristan’da ve Kazakistan’da, Nevruz bayramı 1926 yılında tekrar yasaklanmıştır. Buna rağmen Türk toplumları bu bayramı unutmamış, günümüze kadar koruyup saklamışlar ve bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra resmi bayram olarak coşkulu bir şekilde kutlamalarına devam etmişlerdir. Nevruzun tarih boyunca Çin’den Avrupa içlerine kadar, değişik isimler altında kutlandığını görmekteyiz. Bu kutlamalarda göze çarpan önemli bir tesbit "Nevruz Bayramının" kuzey yarım kürenin  insanlarının müşterek bir bayramı olmasıdır. Nevruz kavram olarak bazı ağız farklılıklarıyla; Azerbaycan Türkçesinde (novruz-noruz), Kazakistan Türkçesinde  (navruz-novrız), Kırgızistan Türkçesinde (nooruz), Özbekistan Türkçesinde (növroz), Farçada ise (Nevruz-yenigün), şeklinde telaffuz edilmiştir. Türk Dünyasında, Sovyet Rusya’nın İslamiyeti yasakladığı gibi, kaynaştıran, birlik ve beraberliği sağlayan önemli günler ve geleneklerin yaşanmasına da  müsaade edilmemiş ve asimile edilmeye çalışılmıştır. Bunlardan birisi de “ nevruz” günü olmuştur. Sonunda Rusya bu kutlamaya izin çıkarmak zorunda kalmış ancak, bayramın muhtevasını değiştirmek suretiyle “ İlkbahar ve Köylü Bayramı ” olarak nitelendirmiş ve kutlamalara müsaade edilmiştir. 
Bir görüşe göre Türklerin, bir Bozkurtun yol göstermesi ve demirden dağların eritilip yol bulunması ve ortaya çıkmasının sonucu vardıkları yerlerde akarsular, 
türlü otlar  ve av hayvanları ile karşılaşmaları, böylece yeni bir güne kavuşma sevinci olarak Tanrıya şükretmeleri şeklinde izah edilmiştir. 
 Bir başka görüşe göre; 21 Mart günü gece ile gündüzün eşit olduğu, dünyanın ve Hz. Adem’in aynı gün yaratıldığı, Hz Adem ile Havva’nın buluşma ve tövbelerinin yapıldığı gün, Bir diğer görüşe göre ise, Iğdır'da hatta Nahcıvan ve Tebriz'de olduğu gibi Hz. Adem'in yaratıldığı, Yunus Peygamberin balığın karnından çıktığı, gün olarak kabul edildiği düşüncesi kabül görmüştür.: (Ergünöz Akçora " Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Nevruz",Prof.Dr. Abdulhalûk Çay Armağanı Ankara, 1988, s.12-32 

13 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;



************