Çeçen katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çeçen katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2018 Cumartesi

Çeçenistan'da Çeçen katliamı!!!

Çeçenistan'da Çeçen katliamı!!!




 Dr. Tahir Tamer Kumkale
9 Şubat 2000 Çarşamba 

"DALLARIN UCUNA UZANMAKTAN ÇEKİNMEYİN, MEYVALAR, DALLARIN UCUNDADIR."

Yeni Millenyum bütün dünyada coşku ile kutlandı. Barış, güvenlik, huzur ve daha refah bir yaşam istekleri vurgulandı. Oysa bu millenyumda barıştan nasibini alamayan toplumlar da var. Yeni bin yıla sıcak savaşın acımasız ellerinde kıvranarak giren milletlerde var.

“Ateş düştüğü yeri yakar” atasözümüz herhalde bu gibi haller için söylenmiş. Ateş şimdilik sadece Çeçen halkını yaktığı için dünya gözlerinin önünde devam eden bu insan kıyımını, herhangi bir macera filmi seyreder gibi seyrediyor.

Evet başlıktanda anlaşıldığı gibi 20 nci yüzyılda başlayan Çeçen katliamı bu yüzyıldada artan bir hızla devam ediyor. Bu hızla devam ederse çok kısa bir süre sonra katledecek Çeçen kalmayacağı için savaş sona erecek gibi görünüyor.

Her alanda Çeçenlerin mutlak mağlubiyeti ile sonuçlanması başından beri belli olan Çeçenistan-Rusya Federasyonu mücadesine detaya inmeden genel bir çerçeve içinde bakmak istiyorum.

Çeçenistan;olarak adlandırdığımız bölge aslında Rusya Federasyonuna bağlı ÇEÇEN-İNGUŞ ÖZERK CUMHURİYETİ olarak adı geçen, 19 300 km.kare yüzölçümlü ve 1 250 000 nüfuslu bir ülke. Halkının sadece %53 kadarı Çeçenlerden oluşuyor. Yani kısaca 150 milyonluk Rusyaya kafa tutan ve başarılı bir mücadele veren insanların toplam sayısı 650.000 kişi civarında. Çeçenler Kafkasya'nın en eski yerli halklarından. Köklü bir kültür yapısını günümüze kadar bozmadan taşımışlar. Çeçenlerin büyük çoğunluğu dağlık bölgelerde avcılık ve hayvancılık yaparak geçindiğinden sert ve savaşcı bir karaktere sahiptirler.

Çeçenler 1732 ‘den başlayarak Rusların Kafkasyaya yayılmalarına ve anayurtlarını işgal etmelerine karşı büyük bir mücadele vermektedirler. Bu mücadele daima çok sanlı ve çok şerefli oldu. Fakat daima yenilgi, ateş, kan , ölüm ve gözyaşı ile geçti.

5 Aralık 1936'da kurulanİk ÖZERK ÇEÇEN-İNGUŞ CUMHURİYETİ; 2 nci Cihan Harbinde işgalci Alman ordularıyla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle savaşı müteakip Stalin tarafından ortadan kaldırıldı. Toprakları S.S.C.Birliğine doğrudan bağlanırken Çeçen halkı topluca Sibirya'ya sürüldü. 12 yıllık bir sürgün dönemini müteakip Hruşçev Çeçenlerin ülkelerine dönmelerine izin verdi ve 1957 de ÇEÇEN - İNGUŞ Cumhuriyeti özerk statüde yeniden kuruldu.

S.S.C.Birliğinin dağılması Çeçenistanda sevinçle karşılandı. 1991 de yapılan ve İnguşların katılmadığı " Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı" seçimlerini müteakip General Cohar DUDAYEV Çeçen Ulusal Kongresi İcra Komitesi Başkanlığına getirildi. Rusya Parlementosu bu seçimleri yasa dışı sayarak iptal etti. Başkan YELTSİN ülkede sıkıyönetim ilan ederek Çeçenistan'ı doğrudan merkezi yönetime bağladı. Çeçenler; 1992 de önemli bir karar alarak 1938 den beri Rusya'nın diretmesiyle kullandıkları Kril alfabesini kaldırdılar ve Latin Alfabesi'ni kabul ettiler. Rusları tanımadılar ve federasyon antlaşmasını imzalamayı reddettiler.

Bütün bu olaylar Rusya'nın ortadoğudaki stratejik petrol alanlarına ulaşan en kısa yol olduğu için hiçbir zaman olumlu karşılanmadı ve bölgede Rus hakimiyetinin mutlaka bulunması için sıcak savaşa kadar uzanan bir seri kararların alınmasına yol açtı.

Rusyanın bu topraklardan vazgeçmesi veya hakimiyetini her hangi bir şekilde azaltacak bir yapılanmaya gidilmesine izin vermesi stratejik açıdan mümkün değildi. Bir büyük devletin izlemesi gereken politikayı izledi ve bölgeye her alanda ağırlığını koydu.

Çöken ekonomisini batıdan aldığı yardımlarla nisbeten düzelttiğine inanan Rusya; kendi evinin arka bahçesi olarak kabul ettiği Kafkasya ile ilgili politikalarına ağırlık verdi. Bu bölgedeki ülkelerin bağımsızlıklarına kavuşmalarını müteakip kendi aralarındaki anlaşmazlıkları adeta körükleyerek Kafkasları birbirleri ile savaşan, birbirleri ile savaşmadıkları anlarda da içeride birbirlerini yiyen ülkeler manzarasını yarattı.

Rusya Federasyonu; 11 ARALIK 1994 günü Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin'in emri ile başlattığı Çeçenistan işgali ile gerek kendi içkamuoyu ve gerekse dünya kamuoyu önünde büyük bir darbe almıştır. Rus halkı bu savaşı hiç desteklememiştir. Rus asker anneleri tarihinde ilk defa isyan ederek ölen ve yararalan oğullarının hesabını yönetimden sormuşlardır. Bu ilk saldırılarda iki saatte işgal edileceği düşünülen Çeçenistan;Rus Ordusu ile birlikte Rusya ekonomisini ve Rusya'nın dünya kamuoyundaki imajını da yutmuştur.

Rusya; bu ilk saldırıda başta başkent Grozny olmak üzere bütün Çeçenistanı yakıp yıkmış dünyanın gözü önünde tam bir soykırım uygulamıştır. Eski Başkan Gorbaçov bile işgale kesinlikle karşı çıkmıştır. Rusyanın Çeçenistan saldırısı dünyadan aldığı tepkiler dışında en büyük tepkiyi kendi halkından görmüştür. Yapılan bir kamuoyu yoklaması Rus halkının %72'sinin devlet başkanlarına güvenmediğini ortaya koymuştur.

Çeçenistan; petrol ve doğalgaz boru hatlarının düğüm noktasında bulunmaktadır. Ayni zamanda çok zengin maden ve petrol yataklarıda mevcuttur. Ayrıca kafkasların ulaşım ağının da üzerindedir. Karayolu ve demiryollarının kavşağındadır. Türkmenistan doğalgazı ile Azeri petrolleri bu topraklar üzerinden Rusy'a'nın Novorisisk limanına akıtılmaktadır.

Rusyanın bundan 6 ay önce yeniden başlattığı saldırıların temelinde Yeltsin'in dediği yasadışı terör örgütlerinin ortadan kaldırılması değil bu strajejik ve ekonomik önem yatmaktadır. Yani ana hedef dünyanın en önemli hammaddesi olan petrol boru hattının her hal ve şartta Rusyanın kontrolu altında bulundurulmasını sağlamaktır.

Rus yönetiminin birinci Çeçenistan saldırısında ne Rus halkından ve nede Rus Meclisi Dumadan ve nede askerlerden destek gelmemiştir. Duma Milletvekillerinden sadece 38 üye savaşı desteklerken 228 üye şiddetle karşı çıkmışlardır. Dünyanın hiçbir yerinde bir ülkenin meclisi istemediği halde yönetimin savaşmaya devam ettiği örülmemiştir.

Rus yönetimi belkide en büyük hatasını işleyerek Çeçenlerin tarihi kişiliklerini ve direnme güçlerini hesaba katmadan askeri harekat ile Çeçenistanı işgale kalkışmışlardır. Savunma Bakanı Graçev;" bir alay askerle iki saatte alırım " dediği ülkenin insanları ölmüşler ve fakat ülkelerini teslim etmemişlerdir. Rusya işgal ile elini kızgın yağa sokmuştur. Elini kızgın yağdan çıkartacaktır. Ama elinde bu yağın yanıkları ve yaraları daima kalacaktır.

Çeçnistan işgali ile iç ve dış kamuoyundan çok geniş tepkiler alan Boris Yeltsin yönetimi ilk saldırılarda meydana gelen aksaklıkları iyi tesbit etmiş ve uzun bir hazırlık dönemine girmiştir.

Öncelikle kendi iç kamuoyu nezdinde Çeçenlerin tamamının anarşist ve terörit ruhlu oldukları fikri yayılmaya çalışılmıştır. Moskova başta olmak üzere sivil halkın yaşadığı kesimlere yapılan saldırı ve kundaklamaların faturası Çeçenlere kesilmiştir. Her türlü yayın organı ve iletişim sistemlerinden istifade ile "Çeçenistan işinin tamamen kendi iç sorunu olduğu hiç bir ülke ve uluslararası kuruluşun karışmaya hakkı olamadığı hususu" vurgulanmıştır.

Yapılacak bir harekatta halkın ve meclisin desteğinin alınması yanında, bölgede yapılacak bir harekat için Rus Silahlı Kuvvetleri özel eğitimden geçirilmiş ve yeniden yapılandırılmıştır.

Sonunda hazır olunduğuna kanaat getirilmiş, Çeçenistanı cevreleyen komşu ülkelerin de desteği alınmış ve takriben altı ay önce Çeçenistanın işgaline yönelik büyük Rus saldırıları başlatılmıştır. Rusya bu sefer hazırlıklı ve temkinlidir. Havadan ve uzaktan yaptığı ateşlerle son üç yılda yeniden toparlanma yoluna giren Çeçenistanda taş taş üstünde bırakmamıştır. Asker ve sivil farkı gözetmeden Çeçen halkını adeta pes etmeye yöneltecek bir katliam saldırısı uygulanmıştır. Ruslara göre; tamamen isyancılara ve terörislere karşı yapıldığı iddia edilen bu saldırılarda Çeçenler yine çok iyi direnmişler ve ata topraklarını vermemek için nasıl savaşıp ölünebileceğinin en güzel örneğini göstermişlerdir.

9 Şubat 2000 de gelinen durum şudur. B.Milletler başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşların gözü önünde Çeçenistan Rusyanın kontrol ve denetimi altına girmiştir.

Başkent başta olmak üzere bütün yerleşim birimleri bir daha ourulamayacak şekilde harabeye dönmüştür.

 Ekonomi tamamen durmuştur.
 Eğitim durmuştur.
 İdare ve yönetimin ne olduğu belli değildir.
 Hukuk ve sosyal yaşam bitmiştir.
 Fakat savaş bitmemiştir.
 Ülke resmen zapt olunmuştur.

SAVAŞLARIN KESİN HEDEFİ KARŞI TARAFIN SAVAŞMA AZİM VE İRADESİNİN KIRILMASIDIR.

Burada buna rastlamak mümkün değildir.Zaten az olan nüfusundan çok sayıda ölü ve yaralı vererek halen büyük bir kısmı mülteci durumunda bulunan Çeçen halkının beyni zapt edilememiştir. Bilakis ölen çeçenlerin yakınlarının kin ve nefreti ile intikam hırsı artmıştır.

Çeçen birlikleri gerilla taktiği uygulayarak Rus askerleri ile doğrudan çatışmaya girmemişler ve dolayısıyla gücünden kaybetmemişlerdir. Bu askerler bugün kontrolu çok zor ve gerilla muharebesine müsait görünen dağlara çekilmişlerdir. Savaşın boyutları gerilla savaşına dönüşmüştür.Bu da daha çok uzun bir süre bögede çatışmaların devam edeceğini göstermektedir.

Peki Çeçenler bu savaş sonunda ne kazanacaklar dır. Kanaatim ce hiç bir şey kazanamayacaklardır. Sadece ülkesi ve toprağı için şehit ve gazilik rütbesine ulaşmanın gururu ve şerefini kazanacaklardır.

BU ÇOK GÜZEL BİR DUYGUDUR. FAKAT İNSANLARIN SADECE ÖLMEYE DEĞİL YAŞAMAYA DA HAKLARI VARDIR.

Yaşama hakkı insanın en doğal hakkıdır.

Şu anda Rusyanın herşeyi bırakıp gitmesi durumunda dahi Çeçenistanda 1994 durumuna dönülmesi için çok uzun yıllar gereklidir. Altı yıllık savaşlar sonucunda ülkeyi yeniden eski haline döndürecek insan gücüde kalmamıştır.

Burada önemli bir sonuç daha ortaya çıkmıştır. O'da Rusya'nın bundan böyle emperyalist düşüncelerini kuvvet zoruyla kolaylıkla kabul ettiremeyeceği gerçeğidir. Çeçenler istiklal ve özgürlük uğruna milletlerin neleri ,nasıl yapabileceğinin en güzel örneğini vermişlerdir. Fakat arkalarında bugün gene kan, gözyaşı, ıztırap ve yokluk bırakmışlardır. Galip görünen Rusyanın durumuda pek iç açıcı değildir. Rusyanın bu bataktan kısa sürede çıkması beklenmemelidir.
Çeçenler ve Ruslar kozlarını oynamışlardır. Şimdi görev sırası Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bütün dünya ülkelerinindir. Kafkaslarda barış ve huzura kafkas halkları kadar bizim ve dünyanın da hakkı vardır. Derhal uluslararası bir organizasyon ile bölgeye ulaşılarak önce savaşı durduracak ortam hazırlanmalıdır.

ÇEÇEN HALKI YAPABİLECEKLERİNİN AZAMİSİNİ YAPMIŞTIR. BU İNSANLARIN HAYATLARININ GERİ KALAN KISMINI KENDİLERİNİ İNSAN GİBİ YAŞATACAK SİSTEMLERİ OLUŞTURMASI BEKLENEMEZ. 

Biz olaylara seyirci kalan dış dünya bunu hazırlamalı ve kendilerine teslim etmeliyiz. Örnek olarak KOSOVA'daki çalışmaları alabiliriz. Ben bunun yapılabileceğinden umutluyum. Çeçen halkıda artık ölüm korkusu olmadan huzur ve güven içinde yaşamalıdır.Buna herkezden çok ihtiyaçları vardır.

Haydi bütün barışseverler görev başına. İnsanlık sizden Çeçen milletine sahip çıkmanızı bekliyor.

Dr. Tahir Tamer Kumkale
9 Şubat 2000 Çarşamba

http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=15


***