28 Ekim 2014 Salı

ALDIRMA GEÇ DİYEMEZSİN!.

ALDIRMA GEÇ DİYEMEZSİN!.

safak_olun
ALDIRMA GEÇ DİYEMEZSİN, ALDIRACAKSIN!.
Milletin içindeki çelişmeler, çatışmalar, kavgalar ülkeyi bölecek hale geldi mi, meselenin siyasal, sosyal ve ruhi yapısını değerlendirerek, aklın gösterdiği yolda yeni bir siyasi hareket başlatmak ve düzenleme yeteneği sergilemek şarttır..Türkiye’de iş buraya varmıştır..
Heyecan ve aksiyonun yanında çağdaş ve ileri görüşlü siyasi bir kavrayışın ortaya konulması artık kaçınılmazdır..
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bugün getirilmiş olduğu durumu, en iyi Nazım Hikmet’in dörtlüğü anlatıyor:
“Herhal yolların sonu göründü
Bu olan işler akıl almaz.
Toprak sabuna döndü
Kayar insanın elinden…”
Avlanmayı bekleyen ördek gibi oturmayın..Kaybetmeyi göze almış hiç kimse adam yerine konmaz..Kara bir gaflet bulutundan yağmur ummayın..Beş para etmez bir yığın zırvayı seyretmekten, okumaktan hala bıkmadınız mı?
Vesvese ve tereddütle bir adım bile gidilmez, ikinci elden yaşamayın ve ruhsal direncinizi gevşetmeyin..Kasvetli bahtsız insanlar gibi, dert yanma ve kötümserlikten vaz geçin..
İnsanlar “hak” ları için eylemde bulunmadıkça gitgide daha fazla itaatkarlaşırlar, beklemeyin, bekleyiş insanı bitirir..
Çiçero’nun dediği gibi:
“Hak ve haksızlık üzerine verilecek hükümlerde başkalarını dinlemeyeceksin..”
Bırakın artık; tam bir teslimiyet, tembellik, kaygısızlık ve işi arsızlığa vuran şu sözü: “Büyüklerimiz bilir.”
Bir tek büyük var O’da sensin..
Bunun böyle olduğunu kanıtlamak için daha ne bekliyorsun?
Ulu öndere kulak ver:
“Kudretsiz dimağlar, zayıf gözler, hakikati kolay göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardır..”
Fikirleriniz özgür ve radikal olmalıdır..
Unutmayın, susmak da yalandır.
Yetmedi mi, bu güne kadar kabak karpuzlara şükretmeniz?.
Şafak olun, geceyi dağıtın!.
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

UNUTULANLAR DIŞINDA YENİ BİR ŞEY YOK

UNUTULANLAR DIŞINDA YENİ BİR ŞEY YOK

unutulanlar_disinda_slayt
UNUTULANLAR DIŞINDA YENİ BİR ŞEY YOK
  
Tarih nankör değildir, bir hizmeti unutmaz;
İstikbalin vicdanı aşk istemez, kin tutmaz.

Mehmet Emin Yurdakul
  
Söylesem, tesiri yok;
Sussam, gönül razı değil

Fuzuli
  
ÖNSÖZ
Savası, O’nun ne olduğunu bilmeyen ve hiçbir zaman ateş altında bulunmayanlar çıkarmış ve sebep olmuşlardır. Savasın ahlakla ilgili kısmı onu yapan ve yaşayanlarla değil, sebep olanlarla alakalıdır.
Bugüne kadar tüm savaşlarda sadece ve sadece anneler kaybetmiştir. Başka hiç kimseye bir şey olmamıştır. Hiçbir sonuç, annenin mezara kadar devam edecek olan yüreğindeki ateşe derman olamaz. Acı çekmeyen ve çekenlerden haberi olmayan acıları dindirmenin yollarını aramaz, arasa da doğru seklini bulamaz.
İnsanlığın 5000 yıllık yazılı tarihi aslında savaş tarihinden başka bir şey değildir. Korkular ittifakları, ittifaklar savaşları doğurmuştur. Bir savaş, daha sonraki savasın tohumlarını atmıştır.
Dünyada insandan başka bir canlı türü var mı? Gençlerine silah verip, onlara kendi cinslerini nasıl öldürmesi gerektiğini öğreten? Öldürme işini iyi yaptın diye kahraman ilan eden ve madalya takan? Bunu tek hücreliden memelilere kadar ismen tanımlanabilmiş milyonlarca canlıdan sadece insanlar yapar.
Savaşla kıyaslandığında diğer insani tüm uğraşlar basit ve sıradan kalır.
İnsandaki altı temel duyu; mutluluk, üzüntü, öfke, korku, şaşkınlık ve tiksinme aynı anda sadece muharebelerde yaşanabilir.
İnsanlar, genellikle düştükleri yere bakarlar. Önce, neye takıldıklarına bakmalıdırlar. Tarih ise, hatır gönül tanımaz. Verdiği derslerin bedelini peşin alır. Gelecekte oynayacak film, her zaman bölümler halinde gösterilir, ama kasırgayı sezmek, bir algı ve kapasite meselesidir. ‘Tepenin öbür yanını görmek’ sıradanların sahip olduğu bir yetenek değildir. Topluma iyi ve kötü doğru şekliyle anlatılırsa, onlar mutlaka doğru olanı bulacaklardır.
İnsanlar sorunun ne olduğunu öğrenmeye korkmamalıdır. Mesele tam ve ayrıntılarıyla bilinmezse, tamamı hiçbir zaman öğrenilemez.
Bu kitap, Türkiye’nin en uç kösesi, zamandan, mekândan ve hatta çağından uzak, dağların şehri Hakkari’de 1993-1995 yılları arasında geçen 778 günde yaşananları gözler önüne serecektir.
Ben, anılarımı 1993-1995 yıllarında Hakkari ve Kuzey Irak’ta şehit düsen 427 vatansever (365 subay, astsubay, erbaş ve er, 60 korucu ve 2 polis) ve yaralanan 853 gazinin annelerine, en ağır koşullarda bile hiçbir şikayetlerine tanık olmadığım, ölümle eğlenen, oynayıp gülerek muharebeye girip şehit olan ve yaralanan Türk askerlerine, tüm mücadele arkadaşlarıma bir vazife ve gönül borcu olduğu için yazıyorum.
Türk gençleri; Türk Devletinin gelecek kuşakları, Ulu Önder’in kendilerine hitabında yer alan “Memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler” sözünü hiç ama hiç akıllarından çıkarmamalıdır.
Kürdistan İsçi Partisi (PKK) ile yapılan mücadele Hakkari’ de ve Kuzey Irak’ta 3000 m. üstündeki dağlarda ve dağ geçitlerinde ya kar üstünde ya da günesin altında yürütülmüştür. Bu vahşi doğada Nisan ayı ile birlikte rengarenk kır çiçekleri açar. Fakat içinde bulunduğumuz ruh hali bunların hiçbirinin farkına varılmasına imkan tanımaz.
Metrelerce derin kar ve kır çiçekleri vatanları için gözünü bile kırpmadan şehit olan kahramanlar, Oscar Wilde’ın, küçük yaşta ölen kardeşi için yazdığı şiiri akla getirir:
“Sessiz yürü, O yakında,
Karların altında;
Usulca konuş, O duyabilir,
Açan Papatyalarla..”
Osman PAMUKOĞLU – 27 Aralık 2002

..

DEMOKRASİ Mİ DEDİNİZ?.

.

DEMOKRASİ Mİ DEDİNİZ?.

demokrasimi_dediniz
Demokrasilerde partiler sistemin can damarıdır. Bu nedenle her ülkede saygı duyulacak ve güvenilecek parti ve politikacıların bulunması halk için hayatidir..
Politikacıları yozlaşmaya halkın zorladığı da çok yanlış bir düşünce değildir. Toplum ahlaki değerlere kulak asmadan, sadece para ve güç istiyorsa politikacıların kokuşmuşluğuna şaşmamalıdır. Bir ülkenin çivisi sökülmüşse sorumluluk yalnızca politikacılarda değil, halka da aittir..
Her yurttaş ülkesinde olup bitenden, iyi giden de kötü giden de her şeyin birinci derecede sorumlusudur, üç maymunu oynayamaz..
Halkın bütününün siyasi görüşü, dünyaya bakışı meclisler de temsil edilemiyorsa, ortada seçim yasaları ve seçim yöntemlerini kendi çıkarlarına göre yürüten “demokrasi şarlatanları” olduğunu gösterir..
Demokrasileri tehlikeye ve zayıf duruma düşüren sebep ona karşı olanların varlığı değildir. Tehlike; yurttaşların tutarsızlıkları, siyasi partilerin gelgitleri, yabancı dış otoritelere ve toplumun başta kimler varsa, onlara boyun eğmekten gelmektedir..
Hak arayıp hesap sormayı beceremeyen bir toplum, hak iddiasında da bulunamaz, demokratik bir rejim de tesis edemez..
Halkın idarede söz ve hak sahibi olduğu demokrasi yolu, kolay olmadığı için, zor göze alınan bir yoldur. Bu yol, çok sayıda insana çok fazla sorumluluk yükleyen bir güzergahdır..
Demokrasi için en büyük tehlikelerden biri de onu “bir sayı sisteminden başka bir şey olmadığı” şekline dönüştürmektir. Demokrasi demek erdemli insan demektir. Sarp ve dikenli bir yoldur, emek ve fedakarlık gerektirir..
Her devirde olduğu gibi, halka cahil ve kandırılabilinir yığınlar muamelesi yapmaya devam eden siyasiler olacaktır. Tavır koymaktan aciz toplumlarda bu tutum olağan bir hal halini alacaktır..
Yozlaşmış demokrasinin bir takım özellikleri veya seçme, seçilme yasalarının kötü ve siyasal çıkarlara göre düzenlenmesi, bir tiranın ortaya çıkıp kendi durumunu sağlamlaştırmasına neden olur. Tiran da halk da dalkavuğa büyük değer verir. Tiran, insanların az eğitim almışlarından ve yoksullarından hoşlanır, önünde yerlere kapananları sever..
Tipik bir tiran (siyasi gücü elinde tutan zorba), ciddi ve özgürlüğe eğilimli insanlardan hoşlanmaz. Kendini tek güç sayar; birisi kalkıp kendi düşüncelerini özgürce söylemeye hakkı olduğunu iddia ederse, tirana üstünlüğünden ve mutlak efendi olmasından bir şeyler eksiliyormuş gibi gelir. Düşünce ve fikir sahiplerinden tiranın hoşlanmayışı, büyük bir korkuya dayanır. Bu gibi kimseler onun konumunun potansiyel yıkıcılarıdır..
Tiranın ülkesinde yurttaşlarına karşı izlediği politika, amaçlara göre üç başlık altında toplanabilir: Bağımsız kafaları olmamasını, birbirlerine güvenmemelerini ve her hangi bir şeyi gerçekleştirecek güçleri bulunmamasını ister. Bu üç noktadan birincisinin anlamı besbellidir; o cılız kafalar bir direniş tasarlayamazlar. İkincisi, insanlar belli düzeyde bir bilince sahip olmadan tiranlığı yıktığı hiç görülmemiştir. Dolayısıyla tiranlar, liyakatli insanlara, kendileri için tehlikeli gördüklerine her zaman düşmanlık güderler. Üçüncü başlık altında toplananlar da açıktır; hiç kimse gücünün yetemeyeceği bir işe kalkışmaz. Sonuç olarak tiran: halkın güveni, gücü, kafası olmamasını ister..
Ne yaparsa yapsınlar, değil politik cambazlıklar, isterse gökten yıldız indirsinler, bunların başlarına ne geldiğini, sonlarının ne olduğunu tarih sayfaları ballandıra ballandıra anlatır!..
Doğru olana doğru, yanlış olana yanlış olduğunu söyleyecek dürüst, cesur ve ikiyüzlülükten uzak insanların sayıları çoğalmadıkça, doksan fırın ekmek de yeseler, demokrasi o toplumdan Kaf Dağının ardı kadar uzaktır..
Erdemli bir insanda hiçbir şey özgürlük aşkından daha derin değildir…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/demokrasi-mi-dediniz.aspx

ONE MİNUTECİ B.O.P EŞ BAŞKANINDAN KIYAK..


ONE MİNUTECİ B.O.P EŞ BAŞKANINDAN KIYAK..

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR." 
MEHMET AKİF ERSOY








http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com.tr/2013/01/one-minuteci-bop-es-baskanindan-kiyak.html

..

ÖDÜL KAZANIN!.

.

ÖDÜL KAZANIN!.

odul-kazanin
Entrika ve yasakları Stalin Rusya’sından farksız, kendisini saran fesat zincirine esir düşmüş bir halk, toprakları küresel sermayenin yağma alanı, kendi hırsızını kendisini soyması için seçen bir toplum, hukuk yerine gugukla idare edenler, küfür ve nefretin tavana vurduğu bir yer, nankör ve ihanetçiler cenneti, züppe ve gösteriş budalalarının mekanı, yağmur nereye yağarsa, tarlayı oraya taşıyan dalkavuklar diyarı, suyuna tirit insanlar harmanı, “Bize, iyilik de kötülük de ne lazımsa dışarıdan gelir.” aymazlar korosu, topraklarının bir bölümü gitti gidecek bir ülke!…
Bildik, ödülümüzü verin demeye kalkışmayın.. Öyle yağma yok!.ödül bilemeyenlere…
Bir şeyi görebilmek başka, bir bulldog gibi gördüğü şeye yapışabilme gücünü göstermek başka şeydir. Bugün, lazım olan bu’dur…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı


http://hepar.org.tr/odul-kazanin.aspx

27 Ekim 2014 Pazartesi

KÖREBE!

.

KÖREBE!

korebe
İşbirlikçilerin, aymazların, “Bir yıldır kan dökülmüyor” teranesini sayıklayan hafif akıllıların, gözü aydın!. Yurtdışına çıktığı söylenen PKK grupları, K.Irak kamplarındaki siyasi ve askeri hazırlıklarını tamamlayarak, şu sıralarda Türkiye topraklarına giriş yapmak için havaların biraz daha ısınmasını bekliyorlar..
30 yıldır olduğu gibi zaten girişler, mayıs ayından itibaren başlar ve son gruplar haziran sonuna kadar, yurtiçindeki kamp bölgelerinde tertiplenmeyi bitirmiş olurlar. Sonbaharda havaların soğumasıyla da her zaman yurtiçindeki grupların zaten üçte biri K.Irak kamplarına çekilirler. Bu sıradan ve rutin işlem geçen yıl millete, PKK bunu sanki “çözüm süreci” için yapıyormuş gibi yutturuldu ve gözü boyandı..
İmralı’daki terörist başının adının önüne eskiden yediği haltların sıfatları konurdu. Artık “Sayın” laflarıyla programlar yapılıyor.. Görüşmek istediği gazeteciler seçiliyor.. “Müzakerelere başlama zamanı geldi, yapmazsanız yapacağımı bilirim” diyor.. Nevruz gösterileri ise tam bir meydan okumaydı.. Özerklik lafları artık sıradan sözcük oldu.. Yerel seçim sonuçları ortada.. Kandildekiler, “Oldu oldu, olmadı, günah bizden gitti” diyorlar..
Ve dün Barzani bir yabancı ajansa beyanat verdi: “Bağımsız Kürt devletinin kuruluşu yaklaştı.”
Bölünmenin eşiğinde bir ülke Türkiye. Emperyalist merkezlerin ve onların yurt içindeki işbirlikçilerinin büyük rüyası “Kürdistan” Sevr’den bu yana bitmeyen bir oyun..
Bağımsız bir devletin statüsü boyun eğerek kaybolur..Yurtseverlik ve öfke gibi duygular yaşandığı zaman korku silinip gider..
Körebe oyununda bile çocuklar, kimin ne olduğunu ve nerede saklandığını bilir!..
TEK YOL TEK UMUT HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/korebe.aspx


..

SATILDIK, UYANIN!..


SATILDIK, UYANIN!..

satildik_uyanin
Demokrasi, laiklik, hukuk, özgürlük ve topraklar, haraç mezat gitti..
Politik mezar soyguncuları, düne kadar her şeyi gizlemeye ve saptırmaya çalıştılar; bugün, maskeye de ihtiyaç duymuyorlar..
Toplumun her kesiminde mevzi tutan yandaşlar sürüsü, bütün ömürleri boyunca olduğu gibi, kişisel çıkarlarının ardı sıra koşmayı sürdürüyorlar..
Sinsilik pis bir karakterdir ve küçük demokrasi ülkelerinde bunların nesli tükenmez. Her şeyleri düzmece..Sonları, kaçınılmaz şekilde sefillikle bitecektir..
Hepar, büyük bir fikrin ilanıdır, halk için genç bir harekettir. Lidersiz kalan ulus öksüzdür. “Hak”, özgürlüğün çocuğudur..
Böylesi uyku bulaşıcıdır, kalın bir duvardan bile geçer. Gevşek ve uyuşuklara gök gürültüsü ve şimşek gerekir. Kartalın tiz çığlığına kulak ver, uyuyanlar arasından çık!. Hepar’a yazıl..
Bir ülkeyi zayıf, korkak, bencil ve tabansızlardan arındırıp yükseltecek olanlar, o ülkenin erdemli insanlarıdır…
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı


http://hepar.org.tr/satildik-uyanin.aspx

..

GEÇ KALMAK KÖTÜYE İŞARETTİR…

GEÇ KALMAK KÖTÜYE İŞARETTİR…

8 Eylül 2013 

hepar-davetiye

EKMEK VE HUZUR İSTİYORSAN, YALAN VE HIRSIZLIKTAN BIKTIYSAN,
HALKÇIYIM ,MİLLİYETÇİYİM,SOSYAL ADALETÇİYİM DİYORSAN,
BAŞI DİK DEVLET ONURLU MİLLET OLARAK YAŞAMAK İSTİYORSAN...,
HALA ÇIKIŞ VAR.. GEÇ KALMAK KÖTÜYE İŞARETTİR...

TEK YOL TEK UMUT HEPAR

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/gec-kalmak-kotuye-isarettir.aspx

21 Ekim 2014 Salı

PKK NIN SAHTEKAR İTİRAFCILARI..,

PKK NIN SAHTEKAR İTİRAFCILARI..,

PKK NIN SAHTEKAR İTİRAFCILARI ( Yakalanınca Pişmanım diyor Askerimi şehit Ederken Pişman degildin ama) PİMİ BİLE NASIL ÇEKTİĞİNİ PİŞMAN OLAN ADAM ANLATIRMI?

http://www.dailymotion.com/video/xw3n5t_pkk-nin-sahtekar-ytyrafcilari_news



..

TARIM VE ENERJİ

TARIM VE ENERJİ

tarim_slayt
16 Temmuz 2013  

HEPAR, Tarım ve Enerji Politikalarında da Farklıdır!

Türkiye’de on yıllardır tarım “üvey evlat” muamelesi görmekte, enerji ise ihmal edilmektedir.

Sonuç olarak, düne kadar kendisini besleyen ülkemiz, “saman” ithal eder hale gelmiş; enerjide dışa bağımlılık, “dışa teslimiyet” haline dönüşmüştür.

Hak ve Eşitlik Partisi, bu iki önemli sektörde de iddialı, geçerli politikalara sahiptir…

Bu anlamda ana başlıklar itibariyle bir özet karşılaştırma tablosu bile fikir verebilir:

Bugünün Tarım ve Enerji Politikaları:

İklim ve hayat koşullarını tehdit ediyor.

Kaynak savaşlarını körüklüyor.

Bağımlı kılıyor ve yabancı direktifi altında bırakıyor.

Kazananlar ve kaybedenler olarak kutuplaştırıyor.

Fiyat kaosu ile yatırımı engelliyor.

Kırsal bölgelerin yükünü ağırlaştırıyor.

Hak ve Eşitlik ‘in Tarım ve Enerji Politikaları:

Üretici tam anlamıyla desteklenecek, enerjide çeşitlilik ve verim esas olacak.

İklim, flora, fauna ve doğal denge ile kaynaklar korunacak.

Bu alandaki politikalarımız merkeziyetçi değil, demokratik olacak.

Avantajların dağılımı hakça olacak, ranta kapalı, hakça kazanca açık bir sistem kurulacak.

Kırsal bölgeler için kalkınma sağlanacak.

Başarılı ve sonuç alıcı işletmecilik örnekleri geliştirilecektir.

Tarımda ve enerjide önce kendine yeten sonra da dış rekabette haklı yerini alan Türkiye’yi kuracağız!

Çünkü Biz, “Önce Vatan, Herkes Birinci Sınıf İnsan” diyen Hak ve Eşitlik Partisi’yiz…

R.Bülend KIRMACI
Parti Sözcüsü ve Medya Sorumlusu

http://hepar.org.tr/tarim-ve-enerji.aspx


..

GÖRECEK GÜNLER VAR DAHA!.

GÖRECEK GÜNLER VAR DAHA!.

ergenekon_slayt_q
6 Ağustos 2013
Yüz milyonlarca yıl önce tek bir ana kıta olan dünyanın, parçalanarak beş kıtaya ayrılan kara parçaları, yeniden bir araya gelip birleşse dahi, meslek, kültür, sosyal ve siyasi görüş olarak yan yana gelmeleri mümkün olmayan insanlar bir araya gelerek örgüt kurmuşlar!.
Örgüt veya teşkil: Biçimlendirilmiş, gizli veya açık olarak kurumsallaştırılmış, bir lideri ile üst yönetim kadrosu olan, hiyerarşik yetki ve sorumluluk dağılımı yapılmış, disiplinli bir yapıdır.
“Ergenekon Terör Örgütü” diye sahnelenen çadır tiyatrosunun; biçimi ve kurumsallaşması var mı? Yok.
Bir lideri vardır ve şudur denilebiliniyor mu? Hayır.
Üst yönetim kadrosu şunlardan oluşuyor, bu kişilerin isimleri bunlardır denile biliniyor mu? Hayır.
Yetki ve sorumluluk dağılımı yukarıdan aşağıya şöyledir ve bu kişilerin adları da budur denilebiliniyor mu? Gene hayır.
Öyleyse, bu örgüt ecinli ve cinler den mi oluşuyor? Eğer onlardan oluşuyor ve bunları sadece bir kısım insanoğulları görebiliyorsa, o zaman; bu yargılanan gerçek insanlar neyin nesi?.
Yirmi üç ayrı dava dosyasından bir müşterek dava üretmek günümüzün normal bir insanın becerisi değildir.
İnsanların böyle becerileri eski çağlarda vardı. Onlara büyücü denirdi.
Onlar, bir çok sayısız şeyleri yan yana getirir, ortak bir çıkara bağlar, bunu da şölenlerle kutlar ve kurbanlar adanmasını, zamanın avcı ve toplayıcı toplumlarından veya kabilesinden isterlerdi.
Dün sonuçları açıklanan Ergenekon davasında da olup bitenler, işte budur..
Herkes hukuktan, herkes adaletten, herkes haklardan, herkes özgürlüklerden yana. Tersini düşünen veya savunan kim varsa, o zihnen sakat ve zavallı biridir, dikkate almaya bile değmez. Ama, sapı samana, yaşı kuruya, iyiyi kötüye, haklıyı haksıza karıştırıp, aşureden beter bir sonuç çıkarırsanız bu, her iki dünyada da yakanıza yapışacaktır..
Açıklanan sonuçlara şaşıranlara da Ben şaşarım!
Biliyorum, “umut” diyeceksiniz!
Siyasi davalarda umut değil, kin ve nefret konuşur.
Bu balyoz da da böyleydi, 28 şubatla da böyle olacak.
“Yargıtay var” dediğinizi duyar gibiyim!
Hala mı umut? Unutun!.
Kelepir satılık devlet gibi, ulusal ekonomisini yiyip bitirmiş, Irak ve Suriye sınırlarını bile savunmayı beceremeyen, İmralı Hacivat’ından direktif ve tehditler alan, Suriye ve Mısır politikasında dünyaya rezil olmuş, Fırat’ın doğusunda egemenliğimiz gitti gidecek hale gelmiş, Taksim de Silivri de kendi halkına karşı despotluk taslayan, ABD dahil, batı tarafından kuyruğuna teneke bağlanmış bu parti, artık hükümette kalamayacaktır..
Doğa insana aldırmaz!
Dağlar da iki yol vardır biri çıkış, diğeri iniş.
İniş senin inisiyatifin de ise, gene işi kurtarabilirsin ama bunu, ülkenin sosyal ve kamu düzenini bu derece bozar ve elimin altında %50 var gibi ütopyalarla yapmaya kalkarsan, halkın tekmesiyle kayalara vura vura yuvarlanarak inersin..
Gerçek yürür, herkes siyaseten ve hukuken işlediği suçların cezasını çekecek, “doğa insana aldırmaz!” dememin sebebi budur.
Karanlığın bitişi de şafağın ilk ışıklarıyla başlar.
Kimse, Türk milletinden “güle güle özgürlük”, “güle güle demokrasi” demesini beklemesin.
Çünkü bunlara sahip çıkmak bir ulusun tek görevidir, görevlerden biri değildir..
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
..

KULUÇKA’YA YATANLAR!.

.

KULUÇKA’YA YATANLAR!.

02A1638302A02A98
1933 Cumhuriyet Bayramında, caddenin bir ucundan diğer ucuna, bir binadan diğer binaya takılı dev pankart:
“Dış sulhu tam istiklalimize, iç sulhu Milli inkılabımıza dokunmadıkça, cihan bilsin ki kayıtsız şartsız istiklal baş davamızdır.”
Ve 2014 Haziranın da Diyarbakır’da söyleyene, söyletilen laflar:
“CHP, 1930’ların partisi değil. (Yani, devrimlerin birbiri ardına geldiği, Kürt silahlı başkaldırılarının bastırıldığı, Atatürk dönemi) Yerel yönetimlerle ilgili itirazı biz kaldırdık. (Yani, özerklik istiyoruz.) Müzakere süreci yasal olsun.(Yani, İmralı’daki bebek katilinin dediklerini destekliyoruz.)
Türkiye 1908’lere geri döndü. İngiliz Muhipler Cemiyeti ile Kürt Teali Cemiyeti, kurumsal isim ve kişi adları değiştirilmiş olarak yeniden topraklarımız da at koşturuyor..
Dincilik de, ulusalcılık da, Atatürkçülük de bunlara maskeden öte, Ortadoğu’da emperyalizmin bekçiliğini yapmaktan başka bir şey değil..
Tehditler ve gözdağı ile, bir terör rejimi dayatarak ülkeyi kantonlara ayıracağını sananlar, işin sonunda neye varacağını kestirmekten aciz insanlardır. Düşük ruhlu ya da ezilmiş kişilikler, yabancı bir düşünceye, dışa boyun eğmek zorundadır..
Hayvanlar beslenme özelliklerine göre iki ana türe ayrılırlar; etçiler, otlakçılar. Ne bir otlakçıya et, ne de bir etçiye ot yediremezsiniz, ölür gene de yemez. Bir tavuk bile önüne her atılana dalmaz, seçer, ayıklar, yesin mi yemesin mi öyle karar verir. Hepsinin yaşadıkları arazilerde egemenlik alanları vardır, ona sahip çıkmak için savaşırcasına mücadele eder ve başka bir türün o mekana girmesine müsaade etmezler!.
Şu Cumhurbaşkanlığı aday meselesine bakar mısınız? Sanki çocuk terbiye ediyorlar. “önüne koyduğumu yemezsen, öcüler gelip seni ham eder.” Herkes bilir ki doğası gereği çocuk bile buna direnmek için elinden geleni ardına koymaz. Milleti tavşan yerine koyuyorlar; “ havucunu vermezsen, bak, sonra tilki gelir seni yer.” misali..
Cehalet hep aynıdır. Önce kendisini kandırır, sonra başkalarını kandırmak için öyküler uydurur, aklının ermediği ne varsa, onun yanlış olduğunu söyler..
Türkiye’nin durumu bir kayığın içerisine oturmuş dalgalar ve rüzgarlarla sürüklenen insanın halidir. Olması gereken “dümeni nereye çevirmeli?” düşüncesi zorunluyken; “nasıl olsa bu kayık bizi bir yerlere götürür ya da gerisinin ne önemi var?” diyerek, kuyruğa yapışıp teslim olanlara benzemektedir..
Ürkek ruh ve bilinçaltı korkuyla hareket edenler karar veremezler, bırakın ülkeleri için mücadele etmeyi, kendisi için bile mücadele edemezler..
Erdemli bir insan için hiçbir şey, özgürlük aşkından daha derin değildir…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı


http://hepar.org.tr/kuluckaya-yatanlar.aspx

TÜRK ASKERİ TERÖRİSTLERİ EĞİTMEZ. EĞİTEMEZ..

TÜRK ASKERİ TERÖRİSTLERİ EĞİTMEZ. EĞİTEMEZ..



Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927)
————————————
Türkiye, direksiyonunda şoförü olmayan freni patlamış kamyon misali hızla etrafına çarpa çarpa yokuş aşağı gidiyor. 76 milyon yolcunun basireti bağlanmış sadece seyrediyor.
Gazi’nin yukarıdaki sözü felaket gelmeden önce önleyici çarelerin alınmasını öngörüyor. Ama felaket gelip çatmasına rağmen hiç kimse kendisini tedbir almak için yetkili ve sorumlu görmüyor.. Tedbir aldığını sanan ve ortalıkta yetkili olarak gezenlerin ise ülkenin başındaki tehlikelerden bihaber olduğu görülüyor..
Türk milleti benzeri günleri tam 100 yıl önce İttihat ve Terakki yönetiminde yaşamıştır. Vatanseverliklerinden hiç kimsenin zerre kadar kuşkusu olmayan Enver Paşa ve arkadaşları aldıkları yanlış kararlarla millete çok büyük acılar yaşatmışlar ve 600 yıllık koca Cihan İmparatorluğunu 10 yıl içinde bitirerek tarihten silmişlerdir.
Bugün de tarih tekerrür etmektedir. Eğer ders alınabilseydi tarih asla tekerrür etmezdi. Tarih biliminin ülkelerin yönetim kademesi için temel işlevi şudur; yöneticiler geçmişten dersler çıkartarak bugün için en uygun kararları alacaklardır. Türkiye’nin günümüz yöneticilerinin tarihten ve tarihçilerden hoşlanmadığı geçmiş icraatlarından kolayca anlaşılmaktadır.
Konumuz çok önemli.. Basından haberi aynen alıyorum;
“ ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf; Türkiye, Suriyeli ılımlı muhaliflere eğitim ve ekipman desteği vermeyi kabul etti. Bu kapsamda ABD Savunma Bakanlığı’ndan planlama ekibi, askeri kanallar yoluyla planlamalar yapmak için gelecek hafta Ankara’ya gidecek dedi.
Harf; ABD Başkanı’nın IŞİD’e karşı küresel koalisyon için özel temsilcisi emekli General John Allen ile yardımcısı ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Brett McGurk’ün Ankara’daki temasları hakkında bilgi verdi. Türkiye’de bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile temasta bulunduklarını, Allen ve McGurk’ün, ayrıca, Ankara’dan ayrılmadan önce Suriyeli muhaliflerle de buluştuğunu dile getirdi.
Türkiye’nin, özellikle de askeri alanlar olmak üzere daha fazla katkıda bulunabileceği alanları konuştuk. General Allen ve Büyükelçi McGurk’ün iki gün süren toplantılarının sonucu olarak, Türkiye Suriyeli ılımlı muhaliflere eğitim ve ekipman desteği vermeyi kabul etti. Bu kapsamda ABD Savunma Bakanlığı’ndan planlama ekibi, askeri kanallar yoluyla planlamalar yapmak için gelecek hafta Ankara’ya gidecek”.
İkili görüşmelere, yani Türkiye’ye baskıya devam ettiklerini belirten Marier Harf özetle; Türk askerini Amerikan Jonilerinin yerine ateşe sürmek ve Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına gömmek için ellerinden geleni yaptıklarını anlattı.
Buradaki en önemli ve hassas nokta; Türk askerinin Suriyedeki Esad rejimini devirmek için Asimetrik Savaş yürüten teröristleri (profesyonel katil sürülerini) Türkiye’de eğiteceği, silah ve teçhizat sağlayacağı hususunda mutabakat yapılmasıdır.
Sanırım ABD yöneticileri tarafından bu davranış ile petrol bölgesindeki küresel çıkarlarını tehdit edebilecek uniter ve güçlü bir yapı kalmayacağı düşünülmektedir.
ABD sözcüsü bu söylemleri ile Türkiye’de bir terör ordusu kurulacağını, bu ordunun eğitilip teçhiz edildikten sonra Türkiye topraklarından komşusu Suriye istikametinde kullanılacağını ve Esad yönetiminin devrileceğini öngörmektedir. Yani, Suriye’nin de aynen Tunus, Libya, Irak, Mısır vs. gibi sürekli kaos ve kargaşanın hakim olacağı bir zemin kendi elimizle yaratılacaktır.
Aslında bir süredir Türkiye’nin Suriye’deki teröristlere dolaylı olarak yardım ettiği hususu dünya medyasında sıkça dile getirtiyordu. Bununla bu söylemlere de resmiyet kazandırılmış olmaktadır.
Gelelim işin esasına;
Türk Silahlı Kuvvetleri Cumhuriyetin kurucu unsurudur.
TSK, Türk milletinin öz evlatlarından teşekkül eden milli bir ordudur. Benzeri yoktur.
En zayıf olduğu zannedildiği anlarda muhteşem zaferler kazanmasını bilmiştir.
12.000 yıllı bilgi birikimi bu ordunun genlerinde yaşamaktadır. Şartlar elverdiği takdirde ordumuz gerçek gücünü dost ve düşmanlarına göstermeye hazırdır.
Türk vatanını ve cumhuriyeti koruma-kollama görevi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörist eğitme, teröristi teçhiz etme ve onu dost ve komşu ülkelere karşı yönetme gibi bir özel bir görevi yoktur.
ABD yetkilileri Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinden kimlerle görüştü ve kimlerle anlaştı bilemiyorum. Yalnız 36 yıl fiilen hizmet ettiğim Türk ordusunun eski bir mensubu olarak iyi biliyorum ki, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere böyle bir kararı alabilecek mevki, makam ve kişi Türk ordusunda yoktur. Olamaz. En azından ben tecrübeme dayanarak buna inanmadığımı beyan ediyorum.
Böyle tarihi bir hatayı Atatürk ilkeleri ile yetişmiş cumhuriyet subayları yapamaz. Çünkü günümüz Türk subayları, Osmanlı Devletini parçalayan Enver Paşa ve ekibini değil, Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını örnek almışlardır.
Sonuç olarak;
Türkiye’nin bu coğrafyada komşuları ile savaş değil, mutlak bir barış içinde olması ve komşularının toprak bütünlüğüne yönelik taarruzi hareketlere girmemesi gerekmektedir. Atatürk’ün “Yurtta Sulh ,Cihanda Sulh” düsturu içinde başarıyla gerçekleştirdiği BALKAN ve BAĞDAT Paktları uygulamasını unutmayalım
.
ABD sözcüsünün yukarıdaki ifadelerinin doğru olmadığını düşünüyorum. Siyasi ve askeri makamlardan bu haberin en üst düzeyde yalanlanmasını bekliyorum.
Eğer bu haber doğru ise ve uygulanacak ise Allah bu millete acısın.
İşimiz çok zor. Neden zor olduğunu bilahare irdeleyeceğim..

ÇORBA DA İKİ KURBAĞA!.

ÇORBA DA İKİ KURBAĞA!.

iki_kurbaga
BİRİNCİSİ, %10 BARAJI:
İki tip korku vardır. Fiziksel korku, yani ölüm korkusu ve yanlış iş yaparak, saygınlığını kaybedip küçük düşme korkusu..
%10 sayısı kimseye ölüm getirir mi?
Hayır..
Yanlış iş yaparak, kötü karar vererek, onurunun zedelenmemesi insanın elinde olan bir şey mi?
Evet..
2011 seçimlerinde de “Oylarımız boşa gitmesin” diye mecliste olan partilere gönülsüzde olsa oy vermiştiniz..
Halen onurunuz yüksekte, vicdanınızda müsterihse söylenecek bir şey kalmadı demektir.
Oysa, mesele %10 değil, farkında bile olmadığın başka şeyler!.
Alışkanlık, sürekli yinelenen durumlar karşısında otomatik olarak yerleşen tek boyutlu davranış biçimidir. Fazla uysallık ve vurdum duymazlığı da beraberinde bulundurur. Alışkanlık insanları, düşünme, plan yapma, yeni kararlar alma külfeti ve sorumluluğundan kurtarır. Alışkanlık aklı da, vicdanı da devreden çıkarır, kör ve sağır yapar..
Bedene zincir neyse, beyne pranga da odur.
Bir kalıba hapsolup karar almaktan kaçmaktır.
Kendin olmanın ve özgürce karar almanın tek yolu, başkalarının beynine soktuğu paslı çiviyi söküp atmaktır. Şablonlarla zafer kazanılmaz..
Baraj diye bir şey yok.
O, göreceli bir şey.
Korku, rakamdan değil, beynin hazıra alışmışlığından kaynaklanıyor.
Çünkü özgürlük, çok yüksek bir yerdedir, emek ve kesin inanç ister.
Baraj yok, vicdan var!.
İKİNCİSİ, BİRLEŞMEK VEYA İTTİFAK YAPMAK:
Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
Parti birleşmeleri öyle herkesin sandığı gibi bir iş değildir.
Üstelik biz bunu denedik de. Zerre kadar bir fayda getirmediği gibi, zarar da veriyor.
40-50 yıldır siyaset sahnesinde cambazlık yapanlar bir halt olsaydı, biz niye siyasi mücadeleye girelim ki?
Hepsi, düzenin birer parçası olan mevcutlar, ülkede adam gibi politikalar yürütselerdi, parti kurmak gibi zahmetli, sıkıntılı, özverili işlere neden kalkışalım ki!
Aklımızı peynir ekmekle mi yedik? “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” sözü her türlü eskiden hayır çıkmayacağını anlatan en anlamlı sözlerden biridir. HEPAR halk tipi bir partidir ve bütün bireysel başvurulara açıktır.
İttifak’a gelince, biz yerel seçimlerden itibaren AKEPE’ye karşı her ittifaka açığız.
Ama bunu bizden talep edenler, kuyruklarını dik tutmaya çalışanlara söylerlerse, daha faydalı bir şey yapmış olurlar.
Davet edilmeyen yere, çekirdekçilerle simitçiler gider. Burunları Kaf dağın da gezenlerin üzerine gitmeyerek, bize ağlayıp sızlayanlar, önce onlara gitsinler..
Kuşku ve şüphe doğdu mu her şey biter.
Bilinç altı korku üretir, ruh ürker, kararsızlık ve sürekli tereddüt başlar.
Türkiye’de saat on ikiye beş var değildir.
On ikiyi beş geçiyor..
Başı dik devlet, onurlu millet için tek yol HEPAR’dır..
Karar, saygıdeğer yurttaşlarımıza aittir…
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/corba-da-iki-kurbaga.aspx

EKONOMİK SOYKIRIMA KARŞIYIZ


EKONOMİK SOYKIRIMA KARŞIYIZ


kapitalizm_slayt

12 Temmuz 2013  

Türkiye yeterince üretmeyen, yeni istihdam sağlamayan, buna karşılık kaynaklarını yabancılara açan, sıcak paranın sarhoş ettiği bir kartpostal ekonomisi haline getirilmiştir.

Hak ve Eşitlik Partisi-HEPAR olarak biz, bu tabloyu bir ekonomik soykırım olarak görüyor ve reddediyoruz.

Sıcak paraya dayalı, yeterince istihdam sağlamayan, asıl olarak sermayeyi ve serveti büyütmeye yarayan bu ekonomik düzen, iktidardakiler ve yandaşlarını zenginleştirme aracı haline gelmiştir.

Yağmacı ve bedavacı zihniyet ülke kaynaklarına tasallut ve tecavüz halindedir.

Halk, işçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli, öğrenci her geçen gün yoksullaşmakta, ülke ekonomik olarak elleri kolları bağlı bir hale getirilmektedir.

Kapitalizm ileri ülkeler için zenginleşme ve sömürü aracı, geri ülkeler içinse fakirleşme ve sömürülme mekanizmasıdır. Bu düzenek ülkemizde var gücüyle çalışmaktadır.

Özelleştirme silahsız işgale dönüşmüştür. Özelleştirme basit bir mülkiyet devri değildir. Uluslar arası sermaye ve şirket egemenliği, topraklarımızda sınırlarını her geçen gün genişletmektedir.

Tüm ihalelerin yabancılara açılması, Türk firmalarının idam fermanı olmuştur.

Küresel sermaye topraklarımıza çökmüştür. Ortalama % 350 kar oranıyla az zahmetle yüksek rant elde etmekte ve öz kaynaklarımızı emip yurt dışına pompalamaktadır. Misafir olarak gelip, ev sahibi olarak dönmektedirler.

Özelleştirme adı altında devletin fabrikaları (halkın serveti) yer altı ve yer üstü zenginlikleri yağmalandı. Bu ekonomik soykırımdır. Ulusun serveti, gücünün bir parçasıdır.

En son, stratejik madenlerden biri olan ve Dünya rezervlerinin büyük kısmına sahip olduğumuz Bor Madenine “el atılmaya” çalışılmaktadır.

Bu durum ekonomik talandan yağmaya, yağmadan soykırıma geçtiğimizin anlatımıdır.

Ülkemizin doğal kaynaklarına, maden varlıklarına sahip çıkılmalıdır. Çıkacağız…

“Özelleştirme” adındaki ölçüyü aşmış ve ideolojik saplantı boyutuna ulaşmış tasarruflara dur denilmelidir. “Dur” diyeceğiz!..

Üretkenlikten, yatırımdan yana adil ve dengeli kalkınan bir ekonomi kurulmalıdır. Kuracağız!

Çünkü biz, Hak ve Eşitlik’ten yanayız; HEPAR’ız!

R.Bülend KIRMACI
Parti Sözcüsü ve Medya Sorumlusu


http://hepar.org.tr/ekonomik-soykirima-karsiyiz.aspx

..

TÜRK ULUSU.. MİLLİ UYANIŞA HAZIR OL

TÜRK ULUSU.. MİLLİ UYANIŞA HAZIR  OL


TÜRK ULUSU!
Yalanı, talanı, yolsuzluğu, rüşveti görüp de önlemek için elini uzatmayan insanlar, bunları yapanlar kadar suçludur. “Bırak, bana ne!” boyunduruğu altından kurtulamayanlar ne özgür ne de yurttaş sayılamaz.
Panayır hokkabazlarından farksız siyasetçileri izleyip de, dilsiz ve ölü kayalar gibi bekleyenlerin, ne çocuklarının ne de ülkelerinin geleceğine vereceği hiç bir şey yoktur.
Parti mi kurtaracağız, yoksa Türkiye'yi mi?
Dış ve iç düzenin bir aracı olan mevcut siyasi putları kırın ve kurtulun.
Denenmişleri denediniz de ne oldu?
Geç kalmak kötüye işarettir.
Şimdi değilse ne zaman?
Tam vaktidir Türkiye…
Dürüst ve haksever olunacak.
Sözümüz söz yurttaşlarım…
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
https://www.facebook.com/hakveesitlik.resmi.sayfa/photos/a.121425877976355.21684.118828114902798/707144899404447/?type=1&theater

..