5 Mart 2019 Salı

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945 BÖLÜM 4

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945  BÖLÜM 4



    Türk dış politikasına aykırı yayın yaptığı için 1935 yılında Varşova'da çıkarılan Vatan Sesi[171] ile yine Varşova'da yayınlanan Millet Bayrağı adlı Türkçe ve Rusça mecmua Türk-Rus ilişkilerine zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanmıştır[172].
   Akbaba mizah gazetesi 23 Aralık 1935 tarih ve 98 sayılı nüshasının kapağında yer alan karikatür'ün İngiltere ile olan ilişkilere, yine aynı gazetenin ikinci sayfasında yer "Eski bayrağı güve yemesin" adlı yazı ise Yunanistan ile olan ilişkilere zarar verici bulunduğu için satışının yasaklanmasına karar verilmişti[173]. Kapaktaki karikatürde Mısırda ayaklanma sonrasında tarihi Piramit'in üzerine oturan İngiliz'in "Burasıda batmaya başladı...!" demesi hoş görülmezken içeride yer alan yazıda ise Yunanistan'da sık sık meydana gelen iktidar değişiklikleri hicvedilerek anlatılmaktaydı[174].
   Akbaba mizah gazetesi 30 Mayıs 1936 tarih ve 125 sayılı nüshasının kapak resmi nedeniyle yine toplattırılmıştı[175]. Derginin Adisababa'da zafer bayramı başlığı altında idam edilen Habeşliler ve içkisini yudumlayarak bunları seyreden İtalya devlet başkanı Mussolini'yi gösteren karikatür, Türk İtalyan ilişkilerine ve Türk dış politikasına zarar vereceği için bu karar alınmıştı[176].
   Görüldüğü üzere Türk dış politikasını bozacak nitelikte bulunan yayınlar arasında özellikle İtalya, Almanya ve Sovyetler Birliği ile ilgili yayınlar konusunda daha hassas davranılmıştır denilebilir. İki savaş arası anılan bu ülkelerin yönetim biçimleri dikkate alındığında sanırız bu anlaşılır bir hassasiyettir.
   Yukarıda yaptığımız açıklama doğrultusunda yapılan yasaklamalara ilişkin diğer bir örnek ise; İstanbul'da çıkan Bütün Dünya mecmuası'nın 9 Mart 1939 tarihli ve 558 numaralı yayınıdır[177]. Adı geçen mecmuanın kapağında ve içerisinde yer alan karikatürlerin Almanya devlet başkanı aleyhine oluşu yanında, aynı sayıda "Faşizm Harp İstiyor", "Hitler Ne Yapacak" ve "Nazilere Göre Bütün Dünya Yahudidir" başlıklı yazılar Türk-Alman ilişkilerine zarar verici bulunmuştur[178].
   Bu konuda 1936 yılında son yasaklama kararı ise Türk-Sovyet ilişkilerine zarar verici bulunduğu için Berlin'de Türkçe olarak çıkarılan Açıksöz mecmuası ile ilgilidir[179].
   Hükümet 1937 yılı boyunca Türk dış politikası ile ilgili yazıların takipçisi olmuştur. Nitekim 27 Ocak 1937 tarihinde üç gün süre ile Açıksöz gazetesi kapatılmıştır[180].  Açıksöz gazetesi'nin kapatılması isteğinde bulunan Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün "Başvekalet Yüksek Makamına" hitaben yazdığı yazıda; "Devlet ve milletin hassasiyet ve asabiyetle takip ettiği ve candan bir alaka ile bağlandığı bir meselede şahsiyata kapılarak, davanın ciddiyet ve esaletini millet ve cihan efkarı umumiyesi karşısında düşürten ve böylelikle hükümetin harici siyasetini ihlal eden Açıksöz gazetesinin Matbuat Kanunun elli birinci maddesi mucibince tatili hakkında Vekiller Heyetince gereken kararın verilmesine emir buyurmanızı saygılarımla dilerim" denilmekteydi[181].
   Birinci Dünya savaşında farklı cephelerde savaşmış ve savaşa Almanyanın yanında girmiş olan Türkiye'de o günlerin sıkıntılarını en iyi bilen kişiler askerlerdi. Başta Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin kalkınmasına yönelik politikalara yoğunlaşarak yeni ve modern bir ülke yaratma yolunda çabalar sarfederken, İkinci Dünya savaşına giden yolda birer asker olarak yaşadıkları tecrübeler gereği daha ihtiyatlı davranma gereğini hissetmişler ve olabildiğince komşu ve diğer ülkelerle barş içerisinde bir arada yaşamadan yana bir tavır benimsemişlerdi. Nitekim İkinci Dünya savaşında bu barışçı ve tarafsızlık ilkesine dayalı politikalar doğrultusunda hareket eden Türkiye savaşa girmeyecektir. İşte Türkiye yukarıda söylenenlere dayalı olarak, barıştan yana tavrına ve tarafsızlığına aykırı yayınlara özellikle otuzlu yıllardan sonra daha duyarlı olmuştur. Çünkü otuzlu yıllar aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı sonrası düzeninin bozulmaya başladığı, Milettler Cemiyeti kararlarının ihlal edildiği, yeni ittifakların kurulmaya başladığı ve savaş sonrası statükodan memnun olmayan ülkelerin saldırgan tavırlarının başladığı bir dönemdir.
   İşte bu gelişmeler ışığında duyarlılığını sürdüren Türkiye, komşu devletlerle ve dost ülkelerle olan ilişkilerini bozucu yayınlara karşı kararlı davranmış ve tepkisini bu tür yayınlara ilişkin verdiği yasaklama kararları ile göstermiştir.
   Bu doğrultuda İstanbul'da F.Daryal tarafından çıkarılan Kafkas Almanağı'nın toplattırılmasına karar verilmiştir[182]. Adı geçen yayında Rusya ve komünizm aleyhine bir tavır sergilenerek,insanlığın bünyesine uymayan bu rejimi yıkmak için Kafkas halklarının bir konfederasyon halinde birleşmeleri istenirken, "Türkiye İtalya ve Kafkasya" başlıklı İtalyan bir parlamenter tarafından yazılan bir yazıda ise Türk-Italyan işbirliğinin gerekliliği örneklerle anlatılıyordu[183].
   Dost ve Müttefik ülkeler aleyhine yayınları takipte titizlik gösterildiğine ilişkin bir diğer örnek ise, Paris'te Metaksas aleyhtarı "Demokrat Yunanlılar Birliği"'nin yayın organı olarak Yunanlıların çıkarmakta oldukları "O Dimokratis" (Demokrat) adlı yayının Mayıs 1937 tarihli nüshasında yer alan yazılar Türk-Yunan ilişkilerine zarar verici bulunarak ülkeye girişinin yasaklanmasıdır[184].
   Bu konuda yasaklamaya sıkça uğrayan ve her defasında değişik adlarla Berlin'de Resulzade Mehmed Emin tarafından çıkarılan Kurtuluş mecmuasının ülkeye girişinin yasaklanması üzerine Mayıs 1937 tarihinde Doğrusöz adı altında çıkarildığını görmekteyiz. Bu ve bu bağlamda yine Berlin'de çıkarılan ve Türk dış politikasına muhalefet edici ve Türk-Rus ilişkilerini bozucu Hakikat mecmuasının yurda girişi yine yasaklanmıştı[185].
   Yine Berlin'de Resulzade Mehmet Emin tarafından çıkarılan Milli Ateş[186]Vatan Dileği[187]Yasamız[188] ve İlham Kaynağı[189] adlı mecmuaların ülkeye girişi yasaklanmıştı. Yasaklama gerekçesinde mecmuaların, "...muhteviyatı Türkiye'nin harici siyasetini teşviş edecek mahiyettedir" denilmekteydi[190].
   Türk-Rus ilişkilerine zarar verici veya Türk dış politikasına aykırı yayınları nedeni ile yasaklanan diğer yayınlar ise, Paris'te İngilizce olarak çıkarılan The Caucasian Quarterly[191], Berlin'de Mirza Bala tarafından yazılan Halkın Sesi[192] adlı broşür, Paris'te çıkarılan Revue Economique et Parlemantaire[193] mecmuası ve İstanbul'da çıkarılan Yeni Adam[194] mecmuasıdır. Yeni Adam dergisi daha önceki sayılarında yer alan Türkiye'nin dış siyaseti aleyhine yazılardan dolayı uyarılmıştı. buna rağmen 17 Şubat 1938 sayılı nüshasında yer alan Romanya'da meydana gelen iktidar değişikliği ile ilgili olarak yazılan makalenin ve mecmuanın altınci sayfasında yer alan karikatürün Türk dışişlerini güç duruma sokacağı düşüncesi ile yasaklanıyordu[195].
   Türkiye'nin dış politika ile ilgili yayınlara karşı hassasiyeti özellikle İkinci Dünya savaşı sırasında artarak sürmüştür.

   İNÖNÜ DÖNEMİ

            Atatürk döneminde ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen veya yayını durdurulan gazete dergi ve kitap sayıları ile bunların konulara göre dağılımı ile incelediğimiz dönemin yani İnönü döneminin aynı konuda aldığı kararları karşılaştırabiliriz. Ama bu kıyaslamaya geçmeden önce İnönü döneminde konu ile ilgili yasaklamanın yıllara göre ve konulara göre dağılımı hakkında bilgi vermek sanırız daha uygun olacaktır.

İnönü döneminde yasaklama ile ilgili Kararların konulara göre dağılımı:

1-Komünist Propaganda (3)
2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar (7)
3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar (7)
4-Dini propaganda yapan yayınlar (9)
5-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar (36)

Bakanlar Kurulu Kararlarının yıllara göre dağılımı ise şöyledir:

1938--8
1939--12
1940--9
1941--12
1942--1
1943--2
1944--9
1945--12

    Görüleceği üzere toplam Bakanlar Kurulu sayısı 65'tir. Ancak yukarıda yaptığımız konulara göre tasnifte yer almayan kararlarda vardır. Bunlara örnek olarak, İnkılaplara muhalefet edici yayın (bir tane), geçici bir süre kaydı ile kapatılan yayına tekrar izin verilmesine ilişkin olan Bakanlar Kurulu Kararları verilebilir. Ayrıca 30.07.1940 tarihinde gazete sayfalarının ebadı ve adedine ilişkin karar[196] ve sayfa sınırlandırılması ile ilgili 15.07.19441 tarihli karar söylenebilir[197].

Konularına göre kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir:

1-Dini propaganda
1938-3, 1939-1, 1944-2, 1945-3.
2-Dış politika ve dost ülkeler aleyhine yayınlar
1938-1, 1940-1, 1941-2, 1943-1, 1944-1, 1945-1.
3-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu[198]
1938-1, 1939-8, 1940-7, 1941-8, 1943-8, 1944-6, 1945-7.
4-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar
1938-1, 1939-2, 1940-1, 1941-2, 1945-1.
5-İnkılap aleyhtarı yayın 1938-1.
6-Komünist propaganda 1938-1, 1929-1, 1941-1.

    Bakanlar Kurulu'nun kapatma, satış durdurma ve yurda girişinin yasaklanması ile ilgili kararların çoğunluğunun yine 50 ve 51'nci maddeye dayanarak verildiğini görmekteyiz[199]. Anılan bu iki maddeden 50.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 29 iken,51.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 33'tür.
    Atatürk ve İnönü dönemlerinin kıyaslamasını yapacak olursak sanırız ilk söylenecek şey İnönü dönemindeki kararların konu ve sayı bakımından Atatürk dönemi ile farklılıkları olduğudur. Atatürk döneminde İnönü dönemi için verdiğimiz konu tasnifinde yer alan konular dışında; Takrir-i Sukun Kanunu'na muhalefet edici yayınlar, muzır yayınlar (toplum ahlakına uygun olmayan yayınlar), dini duyguları rencide edici yayınlar, Türkçülük ile ilgili yayınlar[200] ve Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı saldırıda bulunan yayınlar bulunmaktadır.
    Yine yukarıda değindiğimiz gibi farklılık sadece Atatürk dönemindeki konulardaki çokluk değildir. Bunun yanında 1938-1945 yılları arasında İnönü döneminde yasaklama ile ilgili karar sayısı yaklaşık altmışbeş iken Atatürk döneminde 1923-1938, bu sayı yaklaşık yüzkırkdörttür.
    Atatürk ve İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınlarda ortak olan konular ise; komünist propaganda, inkılaplara muhalefet, dini propaganda, dış politika aleyhine, ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar ile Ermenilik ve Kürtçülük ile ilgili bölücü yayınlardır.
            Bilindiği gibi II.Dünya Savaşı sonrası tek parti idarelerinin ortadan kalkması ve Demokrasi’nin galibiyeti Türkiye’de yönetimin modern demokrasi’nin gerektirdiği düzenlemeleri yapmasında etkili olmuştur.  Böylece 1945 yılı içerisinde Türkiye’de Çok Partili Siyasi hayata geçiş için adımlar atılmış ve basına getirilen kısıtlamalar ve basına karşı uygulanan politikalar değiştirilmiştir. Buradan hareketle sanırız 1945 yılı sonrasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları sayıca daha önceki dönemlerden azdır. Nitekim 1946 yılında Basın Kanunun 5.maddesi değiştirilmiştir. Basın suçlarının birkısmı için af ilan edildi ve en önemlisi gazete kapatma yetkisi hükümetten alınarak mahkemelere verildi. Ayrıca gazetelerin kendi mesleki örgütlerini kurmalarını ve en önemlisi gazete çıkarabilmek için gerekli olan mecburiyetlerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler yapıldı.
    Şimdi yukarıda tasnif ettiğimiz konu başlıkları altında İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınları incelemeğe çalışalım.

1-Komünist propaganda yapan yayınlar.

    Daha önce değinildiği gibi 1917 Ekim ihtilali sonrası komşumuz olan Rusya'da meydana değişiklik dünya'yı ve Türkiye'yi etkilemiştir. Özellikle Sovyet Rusya'nın kendi rejimini komşu ülkelere ve dünya'ya taşıma isteği doğrultusundaki çabaları kaçınılmaz olarak bu ülkelerde bir tepki doğurmuştu. Bu yeni durum başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Milli Mücadeleyi yürüten kadronun gündemine Türk-Rus ilişkileri bağlamında gelmiş ve konuya gerekli duyarlılık gösterilmiştir. Sonuçta Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararlarında komünist propaganda yaptıkları gerekçesi ile yayın yasaklama ve kapatma uygulamalarının İnönü dönemindede devam ettiğini görüyoruz.
    Konu ile ilgili olarak İnönü döneminde verilen ilk karar; "yurdun istikbaline sahip gençlerin korunması maksadı ile Türk bünyesine ve karakterine hiç bir zaman uymayan ve sırf komünist propaganda gayesi ile bazı muharirler tarafından yazılarak ilmi ve edebi mahiyet altında neşredilmekte olan zararlı eserlerin tetkik ve vaktinde toplattırılabilmesini temin için 2/8235 sayılı kararname ile teşkil edilen komisyonun daimi olarak çalıştırılması", yolunda Dahiliye Vekilliğinin 22.12.1938 tarih ve 60030 sayılı tezkeresi ile yapılan teklifinin İcra Vekilleri Heyetince 24.12.138 tarihinde onaylanmasıdır[201].
    Komünist propaganda ile ilgili olarak alınan ikinci kararda ise; Rusya'da yayınlanan ve komünist propagandası gayesi ile Trabzon'da satılan Türkçe ve Rusça, Yeni HayatRençberKomünist ve Başkurtgazeteleri ile bu türden gazete evrak vesairenin yurda girişinin yasaklanmasına ilişkindir[202].
    Bu konuda İnönü döneminde verilmiş son yasaklama kararı 1939 yılında Moskova'da Çek dilinde yazılmış olan Komünist Bolşevik Partisinin Umumi Tarihi adlı komünizm propagandasın amaçlayan kitaba ilişkindir[203].
    Görüleceği üzere Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede komünizme karşı duyarlılık sürmüş ve yönetim bu konuda yapılan yayınlara karşı yasaklamalar getirmiştir. Ama Atatürk dönemi ile kıyaslandığında İnönü döneminde bu konudaki yasaklamaların azlığı sanırız Türkiye'de yeni kurulan devletin kurum ve kuruluşları ile tam batılı bir devlet olma yolunda gösterdiği kararlılık ve devletin yönünün kesin olarak batıya dönük olmasının herkes tarafından anlaşılır olmasıdır.

2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar.

    Kütçülük propagandası yaptığı için ülkeye girişi ve satışı yasaklanan ilk kitap, Der Adler Von Kürdistan adlı eserdir. 3.12.1938 tarihinde zararlı bulunarak yasaklanan bu eser, Kamuran Ali Bedirhan ve Herber Oertel tarafından yazılmış ve Almanya'da Almanca olarak yayınlanmıştı[204].
    Ülkedeki vatandaşlar arsında bölücülük yapacağı gerekçesiyle ülkeye sokulması ve satışı yasaklanan diğer bir kitap ise Amerika'da Bedirhanilerden Süreyya Bedirhan tarafından İngilizce yazılıp yayınlanan Tha Case of kurdistan Against Turkey, adlı eserdir[205].
    Bu tür bölücü yayınlar sadece ülkedeki Kürt vatandaşlara yönelik olmayıp Ermenilere yönelik olanlarda vardır. Nitekim incelediğimiz dönemde bu konudaki ilk örnek, Bükreş'te Ermeni Taşnak örgütü tarafından çıkarılan Aras adlı Ermenice gazeteye ilişkindir[206]. Bu gazetenin 27.12.1938 tarihli nüshasında çıkan yazılar zararlı bulunarak gazetenin ilgili nüshasının toplattırılmasına ve bundan sonraki nüshalarınında ülkeye girişinin yasaklanmasına 13 Haziaran 1939 tarihinde karar verilmiştir[207].
    Yine aynı konuda 1939 yılında Beyrut'ta Ermeniler tarfından çıkarılan Ararat adlı Ermenice gazetenin yurda girişinin 31 Ağustos 1939 yılında yasaklandığını görüyoruz[208]. Kararın ekinde tercümesi verilen 18 Haziran 1939 tarihli Ararat gazetesinde, II.Meşrutiyetin ilanı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yaşayan farklı milletlerin, iktidara gelen İttihatçıların baskın milliyetçilik anlayışları yüzünden beklenileni bulamadıkları, İttihatçıların Alman hayranı olduğu ve İmparatorluğu Almanya'nın yanında savaşa sürükledikleri,İttihatçıların asıl amaçları olan "Turan" politikalarını gerçekleştirmek için Ermenilerin imha edilmesine karar verdikleri, Ermeni Hınçak Partisinin İttihatçıların bu tür politikalarını gerçekleştirmelerine engel olmak maksadı ile Enver ve Talat Paşa ile Nazım Bey'in öldürülmesi için görevlendirmeler yaptığı ama bunun başarılamadıği söyleniyordu. Gazetede yer alan yazıda, Ermeni Milletinin çektiği sıkıntılardan söz edilerek "Ermeni bir daha ölecekki Ermeni yaşasın" sözleri ile bitiriliyordu[209].
    Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlar arasında "zararlı emeller uyandırmak" amacını taşıyan Yeprat ve Hayatan Gaçnak adlı Amerika'da çıkarılan mecmuaların 1941 yılında yurda girişide yasaklanmıştı[210].
    Konu ile ilgili son yasaklama kararı 10 Temmuz 1941 tarihinde Kahire'de basılan Bahçecik ve Bahçecikli adlı Ermenice kitaba ilişkindir[211].
    Görüleceği üzere Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik bu tür bölücü yayınlara karşı Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede aynı hassasiyet gösterilmiş ve bu tür yayınlara karşı tepki sürmüştür.
    Kürtçülük ve Ermenilik dışında farklı bir yasaklama kararı ise 31.12. 1940 tarihinde görülmüştür. Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından Başvekalete yazılan bir yazıda, Alman propagandası yaptığı ve diğer ülkelerde yaşayan Beyaz Ruslarıda Alman emelleri doğrultusunda yönelendirici bir politika takip ettiği için Berlinde basılan ve orda yaşayan Beyaz Rusların yayın organı olan Nowoje-Slovo Neueswortadlgazetenin yutda sokulmaması yolunda bir karar alınması isteniyordu[212].

3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar.

    Türkiye'nin iki savaş arsında tarafsızlık ve komşuları ile iyi ilişkiler üzerine oturttuğu dış politikası II.Dünya Savaşı sırasında daha dikkatli bir biçimde sürdürülmüştü. Bu doğrultuda İnönü dönemindede Türkiye'nin dış politikasına aykırı veya komşu ülkeler aleyhine olabilecek her türlü yayına karşı duyarlılık sürdürülmüştür.
    Bu bağlamda verilen ilk karar 1.12.1938 tarihli Varşova'da basılan Çağırış adlı mecmuaya ilişkindir[213] ve adı geçen mecmua ülkenin dış politikasına zarar verici mahiyette yazılar içerdiği için ülkeye girişine ve satışına yasak getirilmiştir[214].
    Daha önce sözünü ettiğimiz gibi dış politika ve diğer konularda yaptıkları yayınlar nedeni ile ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen yayınlar ile ilgili olarak verilen bu tür yasaklamaların kalktığını gösteriri Bakanlar Kurulu Kararlarıda mevcuttur. Bu konuya Türkiye'nin dış politikasına zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanan Le Jour-Echo de Paris gazetesi (8.12.1938), örnek verilebilir[215].
    Gazetenin sahibi ve müdürü'nün Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğine müracat ederek bu kararın kalkması yolundaki istekleri ve Dışişleri Bakanlığı'nın gazetenin yasaklama tarihinden sonra Türkiye ile ilgili zararlı sayılabilecek bir yayınının olmadığı ve adı geçen gazetenin Fransa'da geniş bir okuyucu kitlesine sahip olduğu, özellikle Fransa'nın iç politikasında gazetenin ciddi bir yeri olduğunu belirtmesi üzerine yasaklama kararının kalkması uygun bulunmuştu[216]. Gazetenin yasaklamaya neden olan yazısı ise "Suriye Bizim Suriyemiz" başlıklı yazı idi ve Fransız Akademisinden Henry Bordeux tarafından yazılmıştı. "Fransa tarafından razı olunan kahramanca fedakarlıklar kendisine bir anlaşmayı tasdik etmeme hakkını vermektedir" denilerek Fransa'nın Hatay konusundaki politikası eleştiriliyordu. Bu konuda yine "Pierre Loti küçük bir Çerkes'i sevdiği için, bizim duygusal ülkemiz Kilikya'nın failleri önünde dizemi gelecek?" diyerek Fransız komutanların özverisinden söz ediliyordu. Devamla, Ankara antlaşması öncesi bölgede Fransa'nın politikaları anlatılıyor ve Ankara antlaşması ile Fransa'nın felaketini kabul ettiğini belgelediği ve bunun Lozan'da Türklerin arzu ettiği her şeyi gerçekleştirmeleri ile kesinleştiği vurgulanıyordu. Bu durumun Fransa'nın Müslüman sömürgeleri nezdinde olumsuz bir etki yarattığı not edilerek,Müslümanların nazarında sadece kuvvet mühimdir, her türlü cömertlik zaaf olarak değerlendirilir" deniliyordu..


5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945 BÖLÜM 3

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945  BÖLÜM 3


   Aynı konuda bir başka yasaklama ise 11 Mayıs 1935'te Tayyar Fethi tarafından yayınlanan Hap Bir Ağızdan adlı kitapla ilgilidir[76]. Kitapta yer alan "Beyoğlunu Nasıl Türkleştirebiliriz" başlıklı yazıda; İbranice, Rumca kelimelerin yer aldığı mağazaların adları sayılarak "yabancı Kanindan" diye tanımlanan bu kuruluşların aleyhiine bir tavır sergilenmekteydi. Yazıda devamla, azınlıkların toplu olarak bir yerde oturmasının yasaklanması, azınlık okullarının kapatılması istenmekteydi[77].
   Türkiye'de hükümetin aynı konuya duyarlılığının sürdüğünü gösterir son örnek karar[78], Teodor Friç tarafından yazılıp İsmet Uskent tarafından Türkçeye çevrilen "Yahudilik ve Masonluk" adlı kitaptır[79]. özellikle Yahudiler aleyhine yazılar ihtiva eden bu kitaba ilişkin yasaklama kararı, yine Rum ve Ermenilerle ilgili yayınlarda olduğu gibi ülke içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayan insanlara karşı her türlü oluşumu engellemek amacını taşımaktadır. Nitekim aynı hassasiyetin İsmet İnönü dönemindede sürdürüldüğünü ve İnönü dönemindede Türkçü yayınlara ve örgütlenmelere karşı kısıtlamalar getirildiğini Bakanlar Kurulu Kararlarında görmek mümkündür.
   Böylece Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk önderlerin başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Misak-ı Milli sınırları içerisinde yaşayan insanlardan oluşan modern ve çağdaş bir devlet yaratma ve bu devletin vatandaşlarının özümsediği yeni ve modern bir Türk Kültürü yaratma yolunda verdikleri mücadeleye engel olabilecek her türlü hareketi yakından takip ettiklerini söyleyebiliriz. Böylece Cumhuriyet önderlerinin kendilerinden önceki dönemde siyasi bir hareket olarak başlayan Türkçülük hareketinden farklı bir anlayış ve yaklaşımı benimsediklerini ve onların modern anlamda “Vatandaş” yaratma doğrultusunda hareket ettiklerini söyleyebiliriz.

4- Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşi yapılan yayınlar.

   Bu konu ile ilgili ilk örnekler, Atina'da yayınlanan Kostantinapolis gazetesi ile Selanik'te yayınlanan Gatos adlı mizah gezetesidir[80]. Konu ile ilgili kararda ülkeye girişi yasaklanan bu yayınlar ile birlikte Kostantinapolis gazetesinin İstanbul'da bulunan muhabirininde Türkiye dışına çıkarılması kararlaştırılmıştı. Adı geçen gazetenin İstanbul muhabiri A. Komnınos'un 4 Eylül 1929 tarihli yazıları gazetede yayınlanmıştı. Bu yazıların ilkinde İzmir'in kurtuluşi ile ilgili olarak yapılan törenler nedeni ile Mustafa Kemal Paşa'ya yönelik olumsuz bir tavır sergilenirken, ikinci yazıda ise Türk-yunan ilişkileri ve mübadele konusunda Türkiye'nin iç ve dış siyaseti aleyhine bir tavır sergilenmekteydi[81].
   Bu konuda özellikle Türkiye dışında basılan kitaplarda Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına yönelik saldırılarla ilgili yayınlara yasaklamalar getirildiğini görüyoruz. 1931 yılında "Mussolini" adlı bir kitap, Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına garazkarane saldıran muhtevasından dolayı yasaklanmıştır[82]. İngiliz H.C.Armstrong tarafından yazılarak Fransızca ve Almanca'ya çevirilerek basılan "Bozkurt-Mustafa Kemal" adlı kitap sanırız bu konuda en tipik olanıdır[83]. Kitaba getirilen yasak[84] dışında bu kitabı tanıtmak veya kitap ile bilgi vermek amacıyla yazılan Le Mois mecmuası ve Journal des Debats gazetesinde yer alan "Bozkurt" adlı yazıdada Armstrong'un kitabına dayanılarak Mustafa Kemal Paşanın şahsına karşı saldırgan ve asılsız iddialardan dolayı yasaklanmıştır[85]. son olarak aynı bağlamda yayın yapan Mustafa Kemal Dictatoradlı eserinde yasaklandığını görüyoruz[86].
   Bu konuda diğer tipik örnek, İstanbul'da Suriyeli Necip Merdan tarafından yayınlanmakta olan aylık "La Turquie Moderne" mecmuasının yayınladığı Atatürk'ün uydurma maşlahlı resminin yer aldığı sayıdır. Adı geçen dergi geçici olarak kapatılmış ve ilgili nüsha ise toplattırılmıştır[87].
   Bir başka örnek ise Mustafa Kemal Paşa'ya çirkince saldırılar ihtiva eden Yunanistan'da çıkan Makedonya gazetesinin yurda girişine ve satışına getirilen yasaklamadır[88]. Son örnek ise 14 Ağustos 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan The Literary Digest adlı dergidir[89]. Bu dergi 3 Temmuz 1937 tarihli nüshasında, Atatürk, Mikado, Mussolini, Hitler ve Stalin'i anlatan "Beş Dıktatör" başlıklı bir yazıda; Mustafa Kemal Paşa'nın içkiye olan düşkünlüğü ve “Atatürk’ün Sofrası “  çarpıtılarak verilmekteydi[90].
   Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına yönelik yazılar ve onlara ilişkin yasaklamalar 1927 ile 1937 yılları arsındadır. Bu tür yayınlar incelendiğinde; gerçekle ilgisi olmayan ve Mustafa Kemal Paşa'yı yakından tanımayan ve belli amaçlar doğrultusunda yazılan yazılar olduğunu görmek mümkündür. Sanırız iki savaş arası dönemde yaygın olan totaliter rejimler ve onların liderleri ile ilgili yazılan yazılarda dönemin havası gereği Mustafa Kemal Paşa'yı ve onun kurmuş olduğu modern Türkiye'yide aynı kategoriye koyma eğilimi özellikle batı'da yaygındı. Ama bu tür davranışlara ve yayınlara karşı Türkiye'de ilgili çevreler ve özellikle Mustafa Kemal Paşa'nın çok hassas olduğunu ve böyle durumlarda gerekli açıklamanın yapıldığı ve cevabın verildiğini örnekleriyle görmek mümkündür. Özellikle Mustafa Kemal Paşa kendisinin sanıldığı gibi bir diktatör olmayıp, ülkesi ve halkı için yaptıklarından ve Türk halkının kendisine göstermiş olduğu sevgi ve saygıdan bunu anlamanın mümkün olabileceği defalarca yabancı basın mensupları ile yaptığı mülakatlarda söylemiştir[91].

5-İnkılaplara muhalefet eden yayınlar.

   Yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin değişik tarihlerde gerçekleştirmiş olduğu ınkılaplara değişik kesimlerden gelen muhalefet[92] ve bu doğrultuda yapılan yayınları kapsayan konuda ilk örnek karar, 5 Mart 1924 tarihlidir. Hemen halifeliğin kaldırılışını takip eden günlerde İzmirde yayınlanan Turan gazetesi, Hilafet'in ancak Hindistan ve diğer İslam ülkelrinden gelecek delegelerden oluşan bir kongre tarafından verilecek kararla ilga edilebileceği yolundaki yayınlarını ısrarla sürdürmesi sonucu geçici olarak kapatılmıştır[93]Turan gazetesi, 4-5 Mart tarihli nüshasında İstanbul muhabirine dayanarak İzmir'de Rusya, Hindistan, Arnavutluk vb. gibi ülkelerden gelecek "Alem-i İslam Murahhaslarının katılımıyla Hilafet-i İslamiye hakkında son ve kati kararın verileceği" bir İslami kongreden bahsetmekteydi[94].
   Yeni yönetimin laikleşme doğrultusunda yaptığı köklü bir değişiklik olan Halifeliğin kaldırılışını takiben yine aynı doğrultuda laikleşme sürecinde gerçekleştirilen bir diğer inkılap olan Şapka Kanununa muhalefet eden Bulgaristan'ın Filibe Şehrinde yayınlanan Koca Balkan gazetesinin "Yaşasın Şapka" başlıklı makalede Türkiye'de şapka giyilmesinin şiddetle aleyhinde bulunması üzerine gazetenin Türkiye'ye ithaline yasak getirilmişti[95].
   Aynı konuda diğer yasaklama örnekleri ise; Şam'da çıkarılan Març gazetesi[96] ile Londra'da çıkarılan  The Islamic Review adlı mecmua'nın [97], özellikle dini propaganda amaçlı ve Müslüman milletler arasında dini esaslara dayalı bir birlik oluşturma yönünde yaptığı yayınlar Türkiye Cumhuriyetinin laiklik ilkelerine ve gerçekleştirilen inkılaplara aykırı bulunması idi. Bulgaristan'da çıkarılan Dostluk adlı Arap harfleriyle çıkarılan Türkçe gazete[98] ve son olarak Arif Oruç tarafından Paris'te bastırılan Yarın adlı broşür ve "Yarın Kurtuluş Neşriyatı" adı altında çıkarılan tüm yayınlara ilişkin kararlardır[99].
   Değişik tarihlerde yasaklanan bu yayınların ortak özelliği Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekleştirmiş olduğu inkılaplara muhalefet etmek ve inkılaplar alyhinde yazılar yazmaktı. Aynı tarihlerde İnkılapçı Türk önderleri gerçekleştirmiş olduklerı inkılapların halk tarafından anlaşılması ve özümsenmesi doğrultusunda çaba harcıyorlardı. Özellikle Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçiş denemsinin başarısızlıkla sonuçlanmasını takiben patlak veren irtica hareketleri, Türk Hükümetlerinin inkılaplara karşı yayınlara karşı daha duyarlı olmasını gerektirmiş ve buna bağlı olarak bu tür yayınlara yönetim hemen tepkisini göstermiştir.
   Nitekim bu doğrultuda 30 Aralık 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı ile Atina'da Ermenice olarak çıkarılan Aramazt gazetesinin yurda girişinin yasaklandığını görmekteyiz[100]. Gazetenin 5 Kasım 1934 tarihli nüshasında Türkiye'de din adamlarının kıyafetlerine ilişkin olarak yapılan yeni düzenleme eleştiriliyor ve bu düzenlemenin Lozan antlaşmasına aykırı olduğu, Türk hükümetlerinin çeşitli uygulamaları ile azınlıkları Türkleştirdiği yolunda ifadeler ile Türkiye'de yapılan inkılaplar sert bir dille eleştiriliyordu[101]. Bu tür değerlendirmeler Batı kamuoyunda da sıkça gündeme gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın inkılâp metodu zaman zaman eleştirilmiştir.
   Konu ile ilgili diğer örnekler ise; Gümülcine'de Arap harfleri ile Batı Trakya'da bulunan Yüzelliliklerin kontrolünde çıkarılan Müdafaai İslam gazetesini yurda girişinin yasaklanması[102], Mısır'da değişik tarihlerde basılmış olan dört kitabın Tekke ve Zaviyeler'in kapatılmasına ilişkin kanuna muhalefet edici özelliklerinden dolayı yurda girişinin yasaklanması[103], Antakya uleması imzası ile Halep'te Arap harfleri ile basılan İslamiyette Tesettürü Nisvan adlı kitabın kılık kıyafet inkılabına aykırı yazılar içeren muhtevası nedeniyle yurda girişinin yasaklanması ve dağıtımı yapılanların toplattırılması[104] ve son olarak Mehmet Salih tarafından bastırılan Din Muallimi adlı kitabın satışının yasaklanmasına ilişkindir[105].
            Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun son bulmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti başlangıçtan beri yani milli mücadeleyi yürütürken koyduğu ilkeleriyle temel farklılığını dile getirmiştir. Erzurum ve Sivas Kongresi sonrasında alınan kararlarda hakimiyetin millete ait olduğu belirtilmiştir. Bunun sonucu oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi kaynağını halktan aldığı geniş yetkilerle radikal kararlar almıştır.  Bunlar; Saltanatın kaldırılması, başkentin değiştirilmesi, cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması, hukuk ve eğitim alanında değişiklikler, harf inkılabı ve soyadı kanunu ve benzeri inkılaplardır.
    Cumhuriyet önderleri bu radikal ve köklü değişiklikleri yaparken ve bunları uygularken muhalefetle karşılaşmışlardır. Yapılan değişikliklerin halk katında yer edinmesi için zaman zaman otoriter bir tavır sergilenmiştir. İşte bu günlerde yapılan inkılaplar aleyhine alınan tavırlara veya onlara yöneltilen eleştirilere ilişkin yayınlara da dönemin özel niteliği gereği müsamahakar davranılmamıştır denilebilir.

6-İrticayı teşvik-Dini propaganda ve Din'i rencide edici yayınlar.

   Dini propaganda yapan yayınlara karşı ilk yasaklama, Bulgaristan'da çıkarılan Şahidülhakayık adlı risaleye ilişkindir[106]. Bu risale baştan aşağı Türkleri Protestanlığa teşvik edici bir muhtevaya sahipti[107].
   Yine aynı konuda başka bir örnek ise; inkılaplar aleyhine sinsice yazılar ihtiva ettiği ileri sürülen Ali Ulvi tarafından yazılan 205 sayfalık Doğru Yol adlı kitaptır[108]. bu eserde cumhuriyet aleyhine açıkça bir tavır sergilenmemekle beraber örnek olarak kararın ekinde verilen sayfalar incelendiğinde üstü kapalı olarak büyük bir beceri ile dinin propaganda yapıldığı vurgulanıyordu[109].
   Türkiye'de hükümetlerin bu konuda duyarlılığı sadece İslami yayınlar ile ilgili propagandaya yönelik olmayıp aynı şekilde Hristiyanlık propagandası yapan dini yayınlara karşı da sürdürülmüştür[110]. Bu tür yasaklamalara örnek olarak; İstanbul'da Misyonerler tarafından çıkarılan İsanın Dağdaki Vaazı adlı risale[111], İngilizce olarak yayınlanan Bahai News[112], Fransa'da yayınlanan Deo Gratias adlı misyoner mecmuası[113] ve Napoli'de İtalyanca olarak yayınlanan Ricordati di Tua Madre adlı mecmuadır[114].
   Dini rencide edici yayınlara getirilen yasaklamaya örnek olarak ise; A.İbrahim tarafından yazılan ve 1934 yılında bastırılan Milli Din Duygusu ve Öz Türk Dini  adlı kitap[115] ile1937 yılında bastırılan H.Veli Yücebay'ın Müslümanlığın Beş Şartı Yahud İslam Dininde Yenilik adlı kitaplar verilebilir[116].
   Yukarıda bahsedilen ilk eserle ilgili olarak Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün hazırladığı raporda[117], kitabın yeni bir din yaratma çabası içerisinde olduğu ve yaratılmaya çalışılan bu yeni dinin ilmi ve milli usullere dayandırılarak İslamiyette ibadet usulllerinin değiştirilmesini istediği belirtiliyordu. Görüldüğü gibi eserin muhtevasının İslam dininde bazı reformlar yapmayı amaçladığı bunun ise hem tartışmalara neden olacağı not edilirken, diğer yandan Türkiye'nin din devlet işlerini birbirine karıştırmamaya özen gösteren yeni yönetim anlayışı ile uyuşmazlığı vurgulanmaktaydı[118].
   Görüldüğü gibi laiklik ilkesini benimseyen Türkiye Cumhuriyet'nin yöneticileri dini propaganda yapılmasına gösterdikleri duyarlılığın benzerini yeni bir din yaratma veya İslam dininin temel ilklerine ilişkin yeni düzenlemeler yapma veya dinde reform isteklerinde bulunan eserlere karşıda göstermişlerdir. Böylece Türkiye'de laiklikten anlaşılanın dini propaganda veya dini siyasete ve başka emellere alet etmeye karşı oluş kadar dini rencide edici yayınlarada karşı olmak şeklinde anlaşıldığını söylemek mümkündür.
  
7-Ülke aleyhine-Kamuoyunu bozucu yayınlarla ilgili kararlar.

   Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayın yaptıkları için ülke içerisinde ve dışında çıkarılan yayınlarla ilgili kararların çokluğundan yukarıda bahsetmiştik. Şimdi bunları kronolojik bir sıra içerisinde gözden geçirmeğe çalışalım.
   İstanbul'da çıkarılan Tevhid-i Efkarson TelgrafİstiklalSebilürreşatAydınlık ve Orak Çekiç gazete ve mecmualarının 5 Mart 1925'te "Takrir-i Sükun" kanunu gereğince yayınlarının durdurulduğunu görmekteyiz[119]. Aynı kanun gereğince yasaklama getirilen diğer iki gazete ise İkaz[120] ve Doğrusöz gazetesidir[121].

   İstanbul'da Vrangel ordusuna mensup Beyaz Rus'lar tarafından okunan Rol-Dumen gazetesi 29 Nisan 1925 tarihli nüshasında yer alan yazılardan dolayı Türkiye'ye girişine yasaklanmıştır[122]. Adı geçen gazete İstanbul'da bulunan özel muhabirine dayanarak Türkiye ile ilgili olarak verdiği haberde, Türkiye'de meydana gelen Şeyh Sait isyanı'nı kastederek aynı türden isyanın Türkiye'nin diğer bölgelerindede çıkmadığına şaştığını belirterek Türkiye ile ilgili yazısını şöyle sürdürüyordu: "...Vilayet merkezlerinde bile oturacak yerleri olmayan Şark vilayetlerini kaale almayalım en koyu Kemalist Türklerler meskun olan Kastamonu ve Bursa vilayetlerinin sekenesi bile son nefeslerini yaşıyorlar. İsmini yazdığımız vilayetlerde vatan gazetesinin muhabir-i mahsusası son günlerde seyahat icra etti. Müşahedatını kendi gazetesine adeta inanılacak bir suretle yazıyor. Onun sözlerine nazaran, iş bu vilayetler dahilinde öyle yerler var saatlerce gidildiği halde bir karış işlenmiş toprağa tesadüf idilmiyor her taraf çöl her taraf aç insanların köyleri. Bir zamanlar bu vilayetlerin Türk ahalisi Ermeni ve Rum muhacirlerin giderken bıraktıkları erzakla her nasılsa yaşayabilmişler..."[123] gibi haberlerle devam ederek Türkiye'nin bir uçuruma sürüklendiği ve kendi içerisinde parçalanmaya doğru gittiği not ediliyordu.

   Bu türden yani kamuoyunun huzurunu bozucu yayınlara örnek olarak yine Yunanistan'da yayınlanan ve İstanbul'a gönderilen Politiki Erena[124] ve İstanbul'da Rumca olarak basılan Polinya gazetesini verebiliriz[125]Polinya gazetesinde yer alan bir yazıda; "Romalılar yumurtayı kaynar bir halde insanların koltuğunun altına koyarak işkence iderlermiş zamanımızdada zabıta yeraltı mahzenlerinde bu usulü tatbik idiyor" diyerek İstanbul zabıtası hakkında kamuoyunu yanlış yönlendirmekteydi[126].
   Türkiye alehine yayın yapan Madrit'te çıkarılan Elsol gazetsi[127], ile Kahire'de yayınlanan El Muazzam gazetesi[128], İstanbul'da çeşitli hastalıkları tedavi amacıyla basıldığı bildirilen, İrşat ManzumeleriÖlümrisale-i Ahval-i Ahir ZamanYıldıznameHastalıklara Şifaname adlı risalelerin yasaklandığını görüyoruz[129].
   Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu olarak nitelenen bu kararlara ilişkin olarak ülkeye sokulması yasaklanan Türkiye dışında basılan gazeteler: Kahire'de bulunan yüzellilikler tarafından çıkarılan Osmanlıgazetesi[130], Atina'da basılan Politiya gazetesi[131]Hronika gazetesi[132], Selanik'te çıkarılan Dikeon gazetesi[133], Gümülcine'de basılan Adalet gazetesi[134], Yüzelliliklerden Mustafa Sabri tarafından Gümülcine'de çıkarılan Yarın[135], yine yüzelliliklerden Ömer Fevzi tarafından Paris'te çıkarılan Rehber-i İnkılap[136], İspalalı Ahmet Hikmet tarafından Filibe'de Arap harfleri ile çıkarılan Türkçe Medeniyet[137], Pariste çıkarılan ve özellikle toplum ahlakı üzerinde olumsuz etkiler yapacak yazı ve resimler içeren, Paris Sex-AppealParaventSecret de Paris adlı gazeteler[138],Micheal Broens imzası ile çıkan "Bizans'tan Ankara'ya Yeni Türkiye'ye" başlıklı yazının içinde yer aldığı Je Suis Partout[139], Pariste beyaz Ruslar tarafından Rusça olarak yayınlanan Posledinya Novosti[140], yine Beyaz Ruslar tarafından Berlin'de çıkarılan Yana Milli Yul[141] mecmuası, Fansa'da çıkarılan Türkistan[142] mecmuası, Paris'te Beyaz Ruslar tarafından çıkarılan Rusça Kafkas[143] mecmua, yine Paris'te çıkarılan Excelsior[144] gazetesi, Police Magazine[145],Yolumuz[146]La Georgie[147]Zarya Kafkas[148] adlı mecmualar ile Les Pilotes de L'Europe, İngilizce Inside Europe[149] ve La Questin d'Orient[150] adlı kitaplar, Tokyo'da çıkarılan İlanı Hakikat[151] gazetesi, Amerika'da çıkarılan The New History Society[152] adlı kitapçık, Berlin'de basılan Aydınyol[153] mecmuası, Berlin'de Resulzade Mehmet Emin tarafından çıkarılan Doğru Söz[154]mecmuasından oluşmaktaydı.

   Türkiye içerisinde çıkarılan yayınlardan Bakanlar Kurulu Kararı ile ülke aleyhine yayın yapmaktan  dolayı kapatılan veya yayını durdurulanlar ise şunlardı: İstanbul'da çıkarılan Milli İnkılap[155] mecmuası, milli krediyi ve ülkenin iktisadi istikrarını bozucu yayın yapmaktan yine İstanbul'da çıkarılan; Ticaret ve Türkiye İktisadı[156] gazeteleri ile yine aynı bağlamda yayın yapan KazançMilli TicaretTürkiye TicaretiMaarif-i UmumiyeTürkiye İhracatıİzciler Birliği ve Balkan Ticareti[157] adlı gazte ve mecmualar. Büyük Millet Meclisi'nin gizli celsesinde görüşülen bir konuyu yayınladıları için Cumhuriyet ve Akşam[158] gazeteleri, İzmirde çıkarılan İzmir Postası[159] mecmuası ile yine İzmir'de çıkarılan Halkın Sesi ve Yeni Asır[160] gazeteleri ve son olarak, İstanbul'da çıkarılan İstanbul'un Sesi[161] mecmuası, Tan[162] ve Fransızca olarak yayınlananBeyoğlu[163] gazeteleri ile Kazdağı[164] adlı mecmuadır.
   Bakanlar Kurulu Kararlarının eklerindende anlaşılacağı üzere ülkenin özellikle iç siyasetine, Cumhuriyete ve onun ilkelerine uymayan gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında yayınlanan gazete, dergi ve kitaplara yasaklama getirilmiştir.

8-Türkiye'nin dış politikasına zarar verici-komşu ve dost ülkeler aleyhine yapılan yayınlar.

   Konu ile ilgili olan ilk kararın Mısır'da yayınlanan El-Cedid gazetesinin ülkeye girişinin yasaklanması ile ilgili olduğunu görüyoruz[165]. 1931 yılına kadar Bakanlar Kurulu Kararlarında Türkiye'nin dış politikasına zarar verici veya komşu ve dost  ülkeler aleyhine tabiri içerisine girebilecek bir karar yoktur.
   1931 yılında bu konuda "Ecnebi politikasına alet olarak komşu ve dost hükümet aleyhine neşriyatta bulunan..." Yeni KafkasOtlu YurtBilidirişAzeri Türk adlı gazete ve risalelerin yasaklandığını görüyoruz[166]. Yine 19 Haziran 1933 tarihli kararname ile İstanbul'da Fransızca olarak çıkarılan mizah gazetesinin  8 Haziran tarihli nüshalarında Almanya ile olan iyi ilişkilere uygun düşmeyen muhtevasından dolayı kapatılmasına karar verilmiştir[167]. Kararın ekinde yer alan Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün yazısında, Alman sefaretinin özellikle Hitler hakkında ve Almanya'nın Yahudilere yönelik politikalarına ilişkin yazılar ve haberlerin Türk-Alman ilişkilerini bozacağı gerekçesiyle Türk hükümetinin harekete geçmesi istenmekteydi[168]. Bu doğrultuda harekete geçilerek  gazetenin sahibi Muammer Cahit Bey'in önceden uyarıldığı belirtilerek bu tür yayınların kamuoyunu ve özellikle Türkiye'de yaşayan Yahudi vatandaşları Hitler ve Almanya aleyhine tahrik edici nitelikte olduğu not ediliyordu.
   Türk hükümetinin bu konudaki hassasiyeti yalnız Almanya ile sınırlı değildir. 8 Ekim 1934 tarihinde ise Berlin'de Resulzade Mehmet Emin Bey tarafından Azerbaycan Müsavat Fırkasının yayın organı olarak çıkarılan İstiklal gazetesinin ülkenin dış politikasını bozucu bulunması  özelliklede Türk-Rus ilişkilerine zarar vereceği endişesi ile yurda girişine yasak getirilmişti[169].
   Aynı konuda Türk hükümetinin hassasiyetine yine tipik bir örnek olay, 25 Ekim 1934 tarihinde Türkiye'nin Balkan Paktı'nın yürütülmesine ilişkin olarak ayrı ayrı Yugoslavya ve Romanya ile gerçekleştirilen protokollere ilişkin kanun tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan gizli bir oturumda görüşülmesine ilişkin müzakereyi yayınlayan Zaman ve Son Posta gazetelerinin on gün süre ile kapatılmasıdır[170].

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***