CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945 BÖLÜM 4
Türk dış politikasına aykırı yayın yaptığı için 1935 yılında Varşova'da çıkarılan Vatan Sesi[171] ile yine Varşova'da yayınlanan Millet Bayrağı adlı Türkçe ve Rusça mecmua Türk-Rus ilişkilerine zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanmıştır[172].
Akbaba mizah gazetesi 23 Aralık 1935 tarih ve 98 sayılı nüshasının kapağında yer alan karikatür'ün İngiltere ile olan ilişkilere, yine aynı gazetenin ikinci sayfasında yer "Eski bayrağı güve yemesin" adlı yazı ise Yunanistan ile olan ilişkilere zarar verici bulunduğu için satışının yasaklanmasına karar verilmişti[173]. Kapaktaki karikatürde Mısırda ayaklanma sonrasında tarihi Piramit'in üzerine oturan İngiliz'in "Burasıda batmaya başladı...!" demesi hoş görülmezken içeride yer alan yazıda ise Yunanistan'da sık sık meydana gelen iktidar değişiklikleri hicvedilerek anlatılmaktaydı[174].
Akbaba mizah gazetesi 30 Mayıs 1936 tarih ve 125 sayılı nüshasının kapak resmi nedeniyle yine toplattırılmıştı[175]. Derginin Adisababa'da zafer bayramı başlığı altında idam edilen Habeşliler ve içkisini yudumlayarak bunları seyreden İtalya devlet başkanı Mussolini'yi gösteren karikatür, Türk İtalyan ilişkilerine ve Türk dış politikasına zarar vereceği için bu karar alınmıştı[176].
Görüldüğü üzere Türk dış politikasını bozacak nitelikte bulunan yayınlar arasında özellikle İtalya, Almanya ve Sovyetler Birliği ile ilgili yayınlar konusunda daha hassas davranılmıştır denilebilir. İki savaş arası anılan bu ülkelerin yönetim biçimleri dikkate alındığında sanırız bu anlaşılır bir hassasiyettir.
Yukarıda yaptığımız açıklama doğrultusunda yapılan yasaklamalara ilişkin diğer bir örnek ise; İstanbul'da çıkan Bütün Dünya mecmuası'nın 9 Mart 1939 tarihli ve 558 numaralı yayınıdır[177]. Adı geçen mecmuanın kapağında ve içerisinde yer alan karikatürlerin Almanya devlet başkanı aleyhine oluşu yanında, aynı sayıda "Faşizm Harp İstiyor", "Hitler Ne Yapacak" ve "Nazilere Göre Bütün Dünya Yahudidir" başlıklı yazılar Türk-Alman ilişkilerine zarar verici bulunmuştur[178].
Bu konuda 1936 yılında son yasaklama kararı ise Türk-Sovyet ilişkilerine zarar verici bulunduğu için Berlin'de Türkçe olarak çıkarılan Açıksöz mecmuası ile ilgilidir[179].
Hükümet 1937 yılı boyunca Türk dış politikası ile ilgili yazıların takipçisi olmuştur. Nitekim 27 Ocak 1937 tarihinde üç gün süre ile Açıksöz gazetesi kapatılmıştır[180]. Açıksöz gazetesi'nin kapatılması isteğinde bulunan Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü'nün "Başvekalet Yüksek Makamına" hitaben yazdığı yazıda; "Devlet ve milletin hassasiyet ve asabiyetle takip ettiği ve candan bir alaka ile bağlandığı bir meselede şahsiyata kapılarak, davanın ciddiyet ve esaletini millet ve cihan efkarı umumiyesi karşısında düşürten ve böylelikle hükümetin harici siyasetini ihlal eden Açıksöz gazetesinin Matbuat Kanunun elli birinci maddesi mucibince tatili hakkında Vekiller Heyetince gereken kararın verilmesine emir buyurmanızı saygılarımla dilerim" denilmekteydi[181].
Birinci Dünya savaşında farklı cephelerde savaşmış ve savaşa Almanyanın yanında girmiş olan Türkiye'de o günlerin sıkıntılarını en iyi bilen kişiler askerlerdi. Başta Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin kalkınmasına yönelik politikalara yoğunlaşarak yeni ve modern bir ülke yaratma yolunda çabalar sarfederken, İkinci Dünya savaşına giden yolda birer asker olarak yaşadıkları tecrübeler gereği daha ihtiyatlı davranma gereğini hissetmişler ve olabildiğince komşu ve diğer ülkelerle barş içerisinde bir arada yaşamadan yana bir tavır benimsemişlerdi. Nitekim İkinci Dünya savaşında bu barışçı ve tarafsızlık ilkesine dayalı politikalar doğrultusunda hareket eden Türkiye savaşa girmeyecektir. İşte Türkiye yukarıda söylenenlere dayalı olarak, barıştan yana tavrına ve tarafsızlığına aykırı yayınlara özellikle otuzlu yıllardan sonra daha duyarlı olmuştur. Çünkü otuzlu yıllar aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı sonrası düzeninin bozulmaya başladığı, Milettler Cemiyeti kararlarının ihlal edildiği, yeni ittifakların kurulmaya başladığı ve savaş sonrası statükodan memnun olmayan ülkelerin saldırgan tavırlarının başladığı bir dönemdir.
İşte bu gelişmeler ışığında duyarlılığını sürdüren Türkiye, komşu devletlerle ve dost ülkelerle olan ilişkilerini bozucu yayınlara karşı kararlı davranmış ve tepkisini bu tür yayınlara ilişkin verdiği yasaklama kararları ile göstermiştir.
Bu doğrultuda İstanbul'da F.Daryal tarafından çıkarılan Kafkas Almanağı'nın toplattırılmasına karar verilmiştir[182]. Adı geçen yayında Rusya ve komünizm aleyhine bir tavır sergilenerek,insanlığın bünyesine uymayan bu rejimi yıkmak için Kafkas halklarının bir konfederasyon halinde birleşmeleri istenirken, "Türkiye İtalya ve Kafkasya" başlıklı İtalyan bir parlamenter tarafından yazılan bir yazıda ise Türk-Italyan işbirliğinin gerekliliği örneklerle anlatılıyordu[183].
Dost ve Müttefik ülkeler aleyhine yayınları takipte titizlik gösterildiğine ilişkin bir diğer örnek ise, Paris'te Metaksas aleyhtarı "Demokrat Yunanlılar Birliği"'nin yayın organı olarak Yunanlıların çıkarmakta oldukları "O Dimokratis" (Demokrat) adlı yayının Mayıs 1937 tarihli nüshasında yer alan yazılar Türk-Yunan ilişkilerine zarar verici bulunarak ülkeye girişinin yasaklanmasıdır[184].
Bu konuda yasaklamaya sıkça uğrayan ve her defasında değişik adlarla Berlin'de Resulzade Mehmed Emin tarafından çıkarılan Kurtuluş mecmuasının ülkeye girişinin yasaklanması üzerine Mayıs 1937 tarihinde Doğrusöz adı altında çıkarildığını görmekteyiz. Bu ve bu bağlamda yine Berlin'de çıkarılan ve Türk dış politikasına muhalefet edici ve Türk-Rus ilişkilerini bozucu Hakikat mecmuasının yurda girişi yine yasaklanmıştı[185].
Yine Berlin'de Resulzade Mehmet Emin tarafından çıkarılan Milli Ateş[186], Vatan Dileği[187], Yasamız[188] ve İlham Kaynağı[189] adlı mecmuaların ülkeye girişi yasaklanmıştı. Yasaklama gerekçesinde mecmuaların, "...muhteviyatı Türkiye'nin harici siyasetini teşviş edecek mahiyettedir" denilmekteydi[190].
Türk-Rus ilişkilerine zarar verici veya Türk dış politikasına aykırı yayınları nedeni ile yasaklanan diğer yayınlar ise, Paris'te İngilizce olarak çıkarılan The Caucasian Quarterly[191], Berlin'de Mirza Bala tarafından yazılan Halkın Sesi[192] adlı broşür, Paris'te çıkarılan Revue Economique et Parlemantaire[193] mecmuası ve İstanbul'da çıkarılan Yeni Adam[194] mecmuasıdır. Yeni Adam dergisi daha önceki sayılarında yer alan Türkiye'nin dış siyaseti aleyhine yazılardan dolayı uyarılmıştı. buna rağmen 17 Şubat 1938 sayılı nüshasında yer alan Romanya'da meydana gelen iktidar değişikliği ile ilgili olarak yazılan makalenin ve mecmuanın altınci sayfasında yer alan karikatürün Türk dışişlerini güç duruma sokacağı düşüncesi ile yasaklanıyordu[195].
Türkiye'nin dış politika ile ilgili yayınlara karşı hassasiyeti özellikle İkinci Dünya savaşı sırasında artarak sürmüştür.
İNÖNÜ DÖNEMİ
Atatürk döneminde ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen veya yayını durdurulan gazete dergi ve kitap sayıları ile bunların konulara göre dağılımı ile incelediğimiz dönemin yani İnönü döneminin aynı konuda aldığı kararları karşılaştırabiliriz. Ama bu kıyaslamaya geçmeden önce İnönü döneminde konu ile ilgili yasaklamanın yıllara göre ve konulara göre dağılımı hakkında bilgi vermek sanırız daha uygun olacaktır.
İnönü döneminde yasaklama ile ilgili Kararların konulara göre dağılımı:
1-Komünist Propaganda (3)
2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar (7)
3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar (7)
4-Dini propaganda yapan yayınlar (9)
5-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar (36)
Bakanlar Kurulu Kararlarının yıllara göre dağılımı ise şöyledir:
1938--8
1939--12
1940--9
1941--12
1942--1
1943--2
1944--9
1945--12
Görüleceği üzere toplam Bakanlar Kurulu sayısı 65'tir. Ancak yukarıda yaptığımız konulara göre tasnifte yer almayan kararlarda vardır. Bunlara örnek olarak, İnkılaplara muhalefet edici yayın (bir tane), geçici bir süre kaydı ile kapatılan yayına tekrar izin verilmesine ilişkin olan Bakanlar Kurulu Kararları verilebilir. Ayrıca 30.07.1940 tarihinde gazete sayfalarının ebadı ve adedine ilişkin karar[196] ve sayfa sınırlandırılması ile ilgili 15.07.19441 tarihli karar söylenebilir[197].
Konularına göre kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir:
1-Dini propaganda
1938-3, 1939-1, 1944-2, 1945-3.
2-Dış politika ve dost ülkeler aleyhine yayınlar
1938-1, 1940-1, 1941-2, 1943-1, 1944-1, 1945-1.
3-Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu[198]
1938-1, 1939-8, 1940-7, 1941-8, 1943-8, 1944-6, 1945-7.
4-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar
1938-1, 1939-2, 1940-1, 1941-2, 1945-1.
5-İnkılap aleyhtarı yayın 1938-1.
6-Komünist propaganda 1938-1, 1929-1, 1941-1.
Bakanlar Kurulu'nun kapatma, satış durdurma ve yurda girişinin yasaklanması ile ilgili kararların çoğunluğunun yine 50 ve 51'nci maddeye dayanarak verildiğini görmekteyiz[199]. Anılan bu iki maddeden 50.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 29 iken,51.nci maddeye dayanılarak verilen karar sayısı 33'tür.
Atatürk ve İnönü dönemlerinin kıyaslamasını yapacak olursak sanırız ilk söylenecek şey İnönü dönemindeki kararların konu ve sayı bakımından Atatürk dönemi ile farklılıkları olduğudur. Atatürk döneminde İnönü dönemi için verdiğimiz konu tasnifinde yer alan konular dışında; Takrir-i Sukun Kanunu'na muhalefet edici yayınlar, muzır yayınlar (toplum ahlakına uygun olmayan yayınlar), dini duyguları rencide edici yayınlar, Türkçülük ile ilgili yayınlar[200] ve Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı saldırıda bulunan yayınlar bulunmaktadır.
Yine yukarıda değindiğimiz gibi farklılık sadece Atatürk dönemindeki konulardaki çokluk değildir. Bunun yanında 1938-1945 yılları arasında İnönü döneminde yasaklama ile ilgili karar sayısı yaklaşık altmışbeş iken Atatürk döneminde 1923-1938, bu sayı yaklaşık yüzkırkdörttür.
Atatürk ve İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınlarda ortak olan konular ise; komünist propaganda, inkılaplara muhalefet, dini propaganda, dış politika aleyhine, ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlar ile Ermenilik ve Kürtçülük ile ilgili bölücü yayınlardır.
Bilindiği gibi II.Dünya Savaşı sonrası tek parti idarelerinin ortadan kalkması ve Demokrasi’nin galibiyeti Türkiye’de yönetimin modern demokrasi’nin gerektirdiği düzenlemeleri yapmasında etkili olmuştur. Böylece 1945 yılı içerisinde Türkiye’de Çok Partili Siyasi hayata geçiş için adımlar atılmış ve basına getirilen kısıtlamalar ve basına karşı uygulanan politikalar değiştirilmiştir. Buradan hareketle sanırız 1945 yılı sonrasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları sayıca daha önceki dönemlerden azdır. Nitekim 1946 yılında Basın Kanunun 5.maddesi değiştirilmiştir. Basın suçlarının birkısmı için af ilan edildi ve en önemlisi gazete kapatma yetkisi hükümetten alınarak mahkemelere verildi. Ayrıca gazetelerin kendi mesleki örgütlerini kurmalarını ve en önemlisi gazete çıkarabilmek için gerekli olan mecburiyetlerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler yapıldı.
Şimdi yukarıda tasnif ettiğimiz konu başlıkları altında İnönü döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınları incelemeğe çalışalım.
1-Komünist propaganda yapan yayınlar.
Daha önce değinildiği gibi 1917 Ekim ihtilali sonrası komşumuz olan Rusya'da meydana değişiklik dünya'yı ve Türkiye'yi etkilemiştir. Özellikle Sovyet Rusya'nın kendi rejimini komşu ülkelere ve dünya'ya taşıma isteği doğrultusundaki çabaları kaçınılmaz olarak bu ülkelerde bir tepki doğurmuştu. Bu yeni durum başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Milli Mücadeleyi yürüten kadronun gündemine Türk-Rus ilişkileri bağlamında gelmiş ve konuya gerekli duyarlılık gösterilmiştir. Sonuçta Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararlarında komünist propaganda yaptıkları gerekçesi ile yayın yasaklama ve kapatma uygulamalarının İnönü dönemindede devam ettiğini görüyoruz.
Konu ile ilgili olarak İnönü döneminde verilen ilk karar; "yurdun istikbaline sahip gençlerin korunması maksadı ile Türk bünyesine ve karakterine hiç bir zaman uymayan ve sırf komünist propaganda gayesi ile bazı muharirler tarafından yazılarak ilmi ve edebi mahiyet altında neşredilmekte olan zararlı eserlerin tetkik ve vaktinde toplattırılabilmesini temin için 2/8235 sayılı kararname ile teşkil edilen komisyonun daimi olarak çalıştırılması", yolunda Dahiliye Vekilliğinin 22.12.1938 tarih ve 60030 sayılı tezkeresi ile yapılan teklifinin İcra Vekilleri Heyetince 24.12.138 tarihinde onaylanmasıdır[201].
Komünist propaganda ile ilgili olarak alınan ikinci kararda ise; Rusya'da yayınlanan ve komünist propagandası gayesi ile Trabzon'da satılan Türkçe ve Rusça, Yeni Hayat, Rençber, Komünist ve Başkurtgazeteleri ile bu türden gazete evrak vesairenin yurda girişinin yasaklanmasına ilişkindir[202].
Bu konuda İnönü döneminde verilmiş son yasaklama kararı 1939 yılında Moskova'da Çek dilinde yazılmış olan Komünist Bolşevik Partisinin Umumi Tarihi adlı komünizm propagandasın amaçlayan kitaba ilişkindir[203].
Görüleceği üzere Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede komünizme karşı duyarlılık sürmüş ve yönetim bu konuda yapılan yayınlara karşı yasaklamalar getirmiştir. Ama Atatürk dönemi ile kıyaslandığında İnönü döneminde bu konudaki yasaklamaların azlığı sanırız Türkiye'de yeni kurulan devletin kurum ve kuruluşları ile tam batılı bir devlet olma yolunda gösterdiği kararlılık ve devletin yönünün kesin olarak batıya dönük olmasının herkes tarafından anlaşılır olmasıdır.
2-Ermenilik-Kürtçülük ve diğer bölücü yayınlar.
Kütçülük propagandası yaptığı için ülkeye girişi ve satışı yasaklanan ilk kitap, Der Adler Von Kürdistan adlı eserdir. 3.12.1938 tarihinde zararlı bulunarak yasaklanan bu eser, Kamuran Ali Bedirhan ve Herber Oertel tarafından yazılmış ve Almanya'da Almanca olarak yayınlanmıştı[204].
Ülkedeki vatandaşlar arsında bölücülük yapacağı gerekçesiyle ülkeye sokulması ve satışı yasaklanan diğer bir kitap ise Amerika'da Bedirhanilerden Süreyya Bedirhan tarafından İngilizce yazılıp yayınlanan Tha Case of kurdistan Against Turkey, adlı eserdir[205].
Bu tür bölücü yayınlar sadece ülkedeki Kürt vatandaşlara yönelik olmayıp Ermenilere yönelik olanlarda vardır. Nitekim incelediğimiz dönemde bu konudaki ilk örnek, Bükreş'te Ermeni Taşnak örgütü tarafından çıkarılan Aras adlı Ermenice gazeteye ilişkindir[206]. Bu gazetenin 27.12.1938 tarihli nüshasında çıkan yazılar zararlı bulunarak gazetenin ilgili nüshasının toplattırılmasına ve bundan sonraki nüshalarınında ülkeye girişinin yasaklanmasına 13 Haziaran 1939 tarihinde karar verilmiştir[207].
Yine aynı konuda 1939 yılında Beyrut'ta Ermeniler tarfından çıkarılan Ararat adlı Ermenice gazetenin yurda girişinin 31 Ağustos 1939 yılında yasaklandığını görüyoruz[208]. Kararın ekinde tercümesi verilen 18 Haziran 1939 tarihli Ararat gazetesinde, II.Meşrutiyetin ilanı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yaşayan farklı milletlerin, iktidara gelen İttihatçıların baskın milliyetçilik anlayışları yüzünden beklenileni bulamadıkları, İttihatçıların Alman hayranı olduğu ve İmparatorluğu Almanya'nın yanında savaşa sürükledikleri,İttihatçıların asıl amaçları olan "Turan" politikalarını gerçekleştirmek için Ermenilerin imha edilmesine karar verdikleri, Ermeni Hınçak Partisinin İttihatçıların bu tür politikalarını gerçekleştirmelerine engel olmak maksadı ile Enver ve Talat Paşa ile Nazım Bey'in öldürülmesi için görevlendirmeler yaptığı ama bunun başarılamadıği söyleniyordu. Gazetede yer alan yazıda, Ermeni Milletinin çektiği sıkıntılardan söz edilerek "Ermeni bir daha ölecekki Ermeni yaşasın" sözleri ile bitiriliyordu[209].
Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlar arasında "zararlı emeller uyandırmak" amacını taşıyan Yeprat ve Hayatan Gaçnak adlı Amerika'da çıkarılan mecmuaların 1941 yılında yurda girişide yasaklanmıştı[210].
Konu ile ilgili son yasaklama kararı 10 Temmuz 1941 tarihinde Kahire'de basılan Bahçecik ve Bahçecikli adlı Ermenice kitaba ilişkindir[211].
Görüleceği üzere Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik bu tür bölücü yayınlara karşı Atatürk döneminde olduğu gibi İnönü dönemindede aynı hassasiyet gösterilmiş ve bu tür yayınlara karşı tepki sürmüştür.
Kürtçülük ve Ermenilik dışında farklı bir yasaklama kararı ise 31.12. 1940 tarihinde görülmüştür. Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından Başvekalete yazılan bir yazıda, Alman propagandası yaptığı ve diğer ülkelerde yaşayan Beyaz Ruslarıda Alman emelleri doğrultusunda yönelendirici bir politika takip ettiği için Berlinde basılan ve orda yaşayan Beyaz Rusların yayın organı olan Nowoje-Slovo Neueswortadlgazetenin yutda sokulmaması yolunda bir karar alınması isteniyordu[212].
3-Dış politika aleyhine yapılan yayınlar.
Türkiye'nin iki savaş arsında tarafsızlık ve komşuları ile iyi ilişkiler üzerine oturttuğu dış politikası II.Dünya Savaşı sırasında daha dikkatli bir biçimde sürdürülmüştü. Bu doğrultuda İnönü dönemindede Türkiye'nin dış politikasına aykırı veya komşu ülkeler aleyhine olabilecek her türlü yayına karşı duyarlılık sürdürülmüştür.
Bu bağlamda verilen ilk karar 1.12.1938 tarihli Varşova'da basılan Çağırış adlı mecmuaya ilişkindir[213] ve adı geçen mecmua ülkenin dış politikasına zarar verici mahiyette yazılar içerdiği için ülkeye girişine ve satışına yasak getirilmiştir[214].
Daha önce sözünü ettiğimiz gibi dış politika ve diğer konularda yaptıkları yayınlar nedeni ile ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen yayınlar ile ilgili olarak verilen bu tür yasaklamaların kalktığını gösteriri Bakanlar Kurulu Kararlarıda mevcuttur. Bu konuya Türkiye'nin dış politikasına zarar verici bulunduğu için ülkeye girişi yasaklanan Le Jour-Echo de Paris gazetesi (8.12.1938), örnek verilebilir[215].
Gazetenin sahibi ve müdürü'nün Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğine müracat ederek bu kararın kalkması yolundaki istekleri ve Dışişleri Bakanlığı'nın gazetenin yasaklama tarihinden sonra Türkiye ile ilgili zararlı sayılabilecek bir yayınının olmadığı ve adı geçen gazetenin Fransa'da geniş bir okuyucu kitlesine sahip olduğu, özellikle Fransa'nın iç politikasında gazetenin ciddi bir yeri olduğunu belirtmesi üzerine yasaklama kararının kalkması uygun bulunmuştu[216]. Gazetenin yasaklamaya neden olan yazısı ise "Suriye Bizim Suriyemiz" başlıklı yazı idi ve Fransız Akademisinden Henry Bordeux tarafından yazılmıştı. "Fransa tarafından razı olunan kahramanca fedakarlıklar kendisine bir anlaşmayı tasdik etmeme hakkını vermektedir" denilerek Fransa'nın Hatay konusundaki politikası eleştiriliyordu. Bu konuda yine "Pierre Loti küçük bir Çerkes'i sevdiği için, bizim duygusal ülkemiz Kilikya'nın failleri önünde dizemi gelecek?" diyerek Fransız komutanların özverisinden söz ediliyordu. Devamla, Ankara antlaşması öncesi bölgede Fransa'nın politikaları anlatılıyor ve Ankara antlaşması ile Fransa'nın felaketini kabul ettiğini belgelediği ve bunun Lozan'da Türklerin arzu ettiği her şeyi gerçekleştirmeleri ile kesinleştiği vurgulanıyordu. Bu durumun Fransa'nın Müslüman sömürgeleri nezdinde olumsuz bir etki yarattığı not edilerek,Müslümanların nazarında sadece kuvvet mühimdir, her türlü cömertlik zaaf olarak değerlendirilir" deniliyordu..
5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***