10 Ocak 2019 Perşembe

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 7

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 7


II. Dünya Savası sonrası ekonominin seyri normale döndükçe Aydın ilinde vergi tahsilâtının ise iyilestigi gözlenmistir. 




Tablo 2.9: Vergi 

Zamanla tahakkuk eden vergi miktarı arttıgı gibi, tahsil edilebilen vergi oranı da 
artıs göstermistir. 1947 yılı sonu itibariyle Aydın vergi dairesi, 498.942 lira baska alanlardan da girdi saglamıstır. Böylece toplamda 8.369.221 lira tahsilât yapılmıstır. 1947 yılı Eylül ayından itibaren bitkisel yaglar üzerinden alınan muamele vergisi kaldırılmıstır. sçi yevmiyelerinin 200 kurustan asagı olan kısmı vergiden muaf tutulmustur. Yine toprak mahsulleri vergisinin kalan taksitleri ya da alacakları af edilmistir. Bütün bunlara ragmen tahakkuk eden ve tahsil edilen vergi miktarındaki artıs memleketteki is hacminin gittikçe büyüdügünü bize göstermektedir.162 Ekonominin düzelmesi Aydın kent merkezi ve ilçelerinin kültürel ve sosyal dokusuna olumlu etki yapmıstır. nsanların tüketim alıskanlıkları degismistir. 1948 yılında geçen yıllara göre pahalı (kaliteli) sigara ve bira tüketiminde Aydın ilinde bir artıs gözlenmistir.163 Nazilli’de Ege Bölgesi’nin en büyük sinema salonunun insasına bu dönemde baslanmıstır. İş olanaklarının artması gençlerin umutlarını artırken onları daha rahat yuva kurmaya yöneltmistir.164 

Aydın ilinde II. Dünya Savası’yla birlikte durma noktasına gelen bayındırlık 
faaliyetleri yeniden baslamıstır. Öyle ki talebi karsılayamayan arz nedeniyle kereste, çimento ve tugla gibi insaat malzemelerinin fiyatları hızla yükselmistir. Orman Müdürlügü, ormanları koruma adına yas agaç kesilmesine izin vermemistir. Ancak yönetmelige uygun kesilen agaç sayısı ihtiyacı karsılayamamıstır. Bu nedenle ormanlardan kaçak kesim artmıstır.165 

Devletin ekonomik durumu düzeldikçe yoksul aileler için sosyal yardım 
muslukları açılmıstır. Bununla ilgili olarak Aydın ilinde Kızılay, Vakıflar daresi, 
Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kuruluslar önemli hizmetlerde bulunmustur. Bunun yanında Aydın ilinde birçok ilçede kentin ileri gelenleri tarafından kurulan hayır cemiyetleri de önemli görevler üslenmistir Bunlardan bir tanesi kentin bürokrat eslerinin meydana getirdigi Nazilli Yardım Cemiyeti’dir. Bunların içerisinde Basma Fabrikası Müdürü ve Cumhuriyet Savcısı’nın da esleri vardır. Bu cemiyet yoksullar yararına balolar ve müsamereler tertip etmistir. 1947 yılının ilk sekiz ayında 60 yoksul ögrenciye ayakkabı, elbise, gömlek ve fanila; 200 yoksul vatandasa da yakacak olarak 50’ser kilo mangal kömürü temin etmistir.(*) Kimi yoksul ailelere dogum yardımı yapmıs; fakir ögrencilere her ay verilmek üzere burs saglamıstır. Memleketlerine dönmek isteyen fakat yoksulluktan dönemeyen kisilere tren biletlerini temin etmistir. 

Pek çok hayırseverin yanında Kaymakam Feyzi Akkor da bu cemiyeti desteklemistir.166 

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türkiye ekonomisine yön veren ve Aydın 
ve Türkiye siyasi yasamında önemli olaylara ev sahipligi yapmıs Nazilli Basma 
Fabrikasını burada ayrıca degerlendirmek yararlı olacaktır. Cumhuriyet’in ilanıyla planlı ekonomi dönemine geçilmistir. Türkiye’yi tarım toplumu olmaktan çıkarmak isteyen Cumhuriyet’in kurucuları Tesvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkartmıs ve sanayilesme planları yapmıslardır. ste Nazilli Basma Fabrikası, I. Sanayilesme Planı’na göre Sümerbank’ın kurmus oldugu ilk basma fabrikasıdır.167 Nazilli Basma Fabrikası 8 milyon lira sermaye ile kurulmustur. 1948 senesine gelindiginde bu sermaye miktarı 11 milyon lirayı bulmustur. Fabrikanın faaliyete geçmesinden 1948 senesine kadar 768 
adet olan tezgâh sayısında herhangi bir degisiklik olmamıstır. Ancak 1943 senesinde isçi sayısının düsmesine baglı olarak 140 tezgâhın zmir Sümerbank Halkapınar Fabrikası’na nakli düsünülmüstür. Nazilli Fabrikası çevresindeki bataklıklar kurutulup sıtma vakalarında azalma görülmesiyle birlikte fabrikaya isçi olma talebi artınca bu uygulamadan vazgeçilmistir. Fabrika’da hallaç ipligi, dokuma ve basma kısımları vardır. Fabrikaya kombina denmesinin nedeni budur. 1947 senesi sonunda fabrikanın basma kısmı yerli makinelerle takviye yapılıp üretimin artırılması planlanmıstır. Fabrika 24 saat çalıstırılmıstır. 1948 senesine gelindiginde fabrikada 3 vardiya halinde 2500 isçi çalısmaktadır. 

Fabrikanın yıllık basma üretim kapasitesi 16,5–17 milyon metredir. Savas 
yıllarında artan basma ihtiyacını karsılayabilmek için fedakârca çalısılmıs üretim 
miktarı 22 milyon metreye kadar çıkmıstır. Yine fabrika yıllık 2 milyon kilo pamuk isleme kapasitesine sahip olmustur. Baslangıçta 21 numara iplik kullanılırken, daha sonra daha kalın olan 25 numaralı iplik kullanılmaya baslanmıstır. Böylece fabrika 20 milyon metre basma için 600 bin kilodan daha fazla pamuk kullanmıstır. 




Tablo 2.10: Basma Fabrikasında Üretim 

Fabrikada II. Dünya Savası sırasında artan ihtiyaca cevap verebilmek için sadece üretime önem verilmistir. Savas sonunda kalite ön plana çıkmıstır. Basmaların desen, boya, mukavemetine (dayanıklılık) daha çok dikkat edilmistir. Bu daha çok emek ve zaman istediginden üretimde kısmi düsme olmustur. Yine fabrika savas sonrası bazı malların satısına hükümetçe izin verilmesi sonucu dısarıdan getirilen basmaya karsı rekabet edebilmek için üretim miktarından ziyade kaliteye önem vermistir. Nazilli Basma Fabrikası el dokuması için 20 numaralı, halı imalatı için 2–4 numaralı iplik imal etmistir. Bunların yıllık üretim miktarı 36.000 tondur. Yine bu fabrika, Bakırköy Sümerbank Fabrikası’na 100 ton çulaki iplik göndermistir. Fabrika’nın 1944 yılındaki günlük 40.000 metre karelik olan dokuma miktarı 1947 yılı sonu itibariyle 70.000 metre kareyi geçmistir. Fabrika, savas yıllarında baska fabrikalardan getirttigi dokumalara da 
basma isi yapmıstır. 1948 senesinden itibaren fabrika sadece kendinin büktügü iplikleri dokumaya baslamıstır. 

Zamanla isçi ücretlerindeki kazanç vergisi oranı düsürülmüs, hayat pahalılıgı 
göz önünde bulundurularak isçi ücretlerine zam yapılmıstır. Bu nedenle isçiye yıllık ödenen para 1.000.000 liradan 3.600.000 liraya çıkmıstır. sçiler, kendilerini zamanla müesseseye daha çok baglı hissetmistir. Böylece fabrikada is verimi ve kalite gittikçe artmıstır. 1947 yılına gelindiginde fabrikada isçi basına saatlik %50’lilik bir verim artısı meydana gelmistir.

Fabrikanın kuruldugu yıllarda kullanılan linyit miktarı günlük 150 ton iken 1947 
yılına gelindiginde üretim miktarı ve kalitedeki artısa ragmen aynı miktar kömür 
tüketimi olmustur. Bu da kaynakların zamanla daha rasyonel kullanıldıgını bize 
göstermektedir. I. Dünya Savası sırasında Aydın demiryolu lokomotiflerinin yakacagı kömür Gereniz Köyü’ndeki linyit ocaklarından temin edilmistir. Nazilli’de Basma Fabrikası’nın kurulması asamasında Sümerbank bu linyit yataklarının isletme imtiyazını almıstır. Ancak fabrika bu konuyla ilgili teknige sahip bulunmadıgı için bu ocaklar metruk (terkedilmis) ve atıl kalmıstır. Bu yüzden günlük ihtiyaç olan 150 tonluk kömür Soma’dan tasınmıstır. Bu durum maliyetleri artırdıgından Gereniz Köyü linyit yataklarının isletilebilmesi için fabrika Etibank’tan yardım istemistir. 

Bünyesinde çırçır ünitesi bulunan fabrika bu nedenle piyasadan ham pamuk 
almayı tercih etmis ve 1947 yılı sonu itibariyle bununla ilgili olarak bir satın alma komisyonu olusturmustur. Bu komisyon tarlaları dolasarak ürünü yerinde satın almıstır. 
Çevreden alınan bu pamuk üretim ihtiyacını karsılamadıgı için fabrika Sümerbank’ın gönderdigi preslenmis pamugu da kullanmıstır. Fabrikanın çırçır teskilatı son sistem makinelerle çalıstırılmıstır. Yıllık isleme kapasitesi 15 milyon kilo çigitli pamuktur. Fabrikada 1947 yılında 12,5 milyon kilo pamuk islenmistir. 

Pamuk ihtiyacını karsılamak için Nazilli’de Celal Egriboz’un öncülügünde 
pamuk üretme istasyonu kurulmustur. Akala cinsi pamuk ekimi bölgede baslatılmıs ve tesvik edilmistir. Sümerbank pamuk üretimini artırmak için her türlü tesvikte bulunmus ve köylüye kredi imkânı saglamıstır. Fabrika pamuk üreticisine kaput bezi ve basma yardımı yapmıstır. Devlet sulama kanalları üzerine 9 adet sifon koyarak sulama islemlerini kolaylastırmıstır.168 nceledigimiz dönemde Ege pamugunun alınmasında en büyük paya Taris ve Sümerbank sahiptir.169 

1937–1947 yılları arasında fabrikada 18 milyon kilo pamuk islenmis, yarım 
milyon tona yakın yerli linyit yakılmıs, isçiye 20 milyon lira ödenmis, 153 milyon metre basma, 6000 ton iplik üretilmistir. Bu rakamlar, II. Dünya Savası nedeniyle sanayilesme programının uygulanmasının zorluguna ragmen hamlenin durmadıgını bize göstermektedir.170 

Fabrika bünyesinde eskiyen yıpranan makinelerin tamir ve bakımının yapıldıgı 
çok büyük bir atölye ve 30 yataklı bir hastane bulunmaktadır. Her yıl eklenen binalarla burası çok büyük bir komplekse dönüsmüstür. Fabrika içindeki ilkokul, çesitli spor alanlarıyla isçi ailelerine modern bir yasam sunmustur. Fabrika, halkevi, müzik kolları, sineması, kantini ve magazalarıyla medeni ve sosyal bir kalkınma da saglamıstır. Bu fabrika sosyal, iktisadi, ticari, zirai kalkınmaya yaptıgı katkının yanında ürettigi elektrigin bir kısmını ucuz fiyata Nazilli’ye vermistir.171 Yine fabrika, kendi isçisinin saglıgını korumak için çevredeki tüm bataklıkları kurutmustur. Bu durum Nazilli’de sıtma hastalıgın önlenmesine büyük katkılar saglamıstır. “Dünya üzerindeki herhangi bir fabrika elbette o sehir üzerinde birtakım degisiklikler yapmıstır. Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrika’sının, Nazilli üzerinde yarattıgı sosyal, kültürel ve ekonomik 
degisimler kadar büyük sonuç yaratması mümkün degildir.”172 Cumhuriyet’in ilk yıllarında kalkınma hamlelerinin sembolü olan bu fabrika çok partili yasama geçiste hem muhalefetin hem de iktidar partisinin oldukça önemsedikleri bir mekân olmus ve siyasi partiler burada birer sube açmıslardır. ktidar ve muhalefet partisi üst düzey temsilcileri bu sanayi tesisini sürekli ziyaret etmislerdir. 

2.1.5. Aydın İlinde Tarım ve Hayvancılık 

Cumhuriyet’in ilanından çok partili yasama kadar geçen süreçte Türkiye 
ekonomisinde hayvancılık ve tarım oldukça önemli bir yer tutmustur. Örnegin bu süreçte hayvan sayısı üzerinden alınan vergiler bütçede önemli bir paya sahip olmus ve ulasım araçları henüz modernize edilemedigi için nakliyat hayvanlar aracılıgıyla yapılmıstır. Devlet, özellikle tasımacılıkta kullanılan hayvan varlıgını sıkı denetlemistir. 
Çünkü deve sahipleri bu dönemde hem deve âdeti üzerinden hem de tasımacılık 
nedeniyle iki kez vergilendirilmekteydi. Hayvancılık çok önemli bir vergi kaynagı 
oldugundan devlet tarafından her sene hayvan sayımları yapılmıs ve hayvancılıkla ilgili istatistikler düzenli olarak tutulmustur. Ancak II. Dünya Savası Türkiye’de her alanda oldugu gibi hayvancılıkla ilgili önemli sorunların yasanmasına neden olmustur. Tarih boyunca ç Anadolu’dan küçükbas hayvan sürüleri kıslamak için Aydın ovasına gelmistir. Uzun yıllar durgun bir seyir izleyen hayvancılık II. Dünya Savası sonrası gelisme göstermistir. Bölgede havyan varlıgı sayısında ciddi bir artıs olmustur. 
Ancak imar, tevzi ve tarla açma nedeniyle meralar hızla azalmıstır. Ciddi sorunlar çıkmadan Ziraat daresi’nin hayvan yemligi olabilecek bitkilerin ekimini tesvik etmesi gerekmistir. Yine yonca vb. bitkilerin tohumunun tedarikini söz konusu idare saglamalıydı. Ancak bu konuyla ilgili önlemler yavas alınmıstır.173 Hayvancılıgın modernize edilmemis olması kendi içinde riskler dogurmustur. 1948 senesinde Söke ve civarında yagmur olmaması nedeniyle müthis bir kuraklık yasanmıstır. Hububat ekimi yapılamamıs ve meralar kurumustur. Bu nedenle Orta Anadolu’dan kıslamak için getirilen 50–60 bin koyun tehdit altına girmistir.174 Yine aynı dönem içerisinde pek çok beldede ve köyde sıgır neslini saglayacak damızlık boga bulunamamıs, hayvan tohumlamada güçlükler yasanmıstır.175 

Köylünün bu dönemde yasadıgı en önemli sorunlardan bir tanesi hayvan 
hırsızlıkları olmustur. Hatta uzunca zaman Söke sahillerine adalardan gelen Yunan çeteleri buralardan hayvan çalmıstır. Hayvanı çalınanlar arasında Doganbey belediye baskanı da vardı. Zaman zaman hırsızlarla vatandas arasında silahlı çatısmalar çıkmıs, bu durumu vilayet makamı da dogrulamıstır.176 Yunan çetelerinin yapmıs oldugu bu havyan hırsızlıkları Hürriyet, Demokrat zmir, Anadolu gazeteleri arasında söz dalasına neden olmustur. Anadolu gazetesi olayı dogrulamakta, gerekli tedbirlerin alınmasını 
istemektedir. Ancak diger gazetelerin Söke’de herkesin silaha sarıldıgı seklindeki haberlerine karsı çıkmıs ve halk arasına bu tarz haberlerle korku salındıgını, devletin kolluk güçlerinin oldugunu ve bu güçlerin görevini yerine getirecegini belirtmistir.177 

Bölgede büyük sorunlar yaratan hayvan hırsızlıkları vatandası büyük zararlara 
ugratmıstır.178 

Hayvancılık üzerindeki vergiler II. Dünya Savası yıllarında çok fazla 
artırılmıstır. Bunun üzerine çift vergi uygulamasıyla karsı karsıya kalan deve sahipleri geçimlerini saglayamaz hale gelmistir. Kazanç karnesi olan develerden böyle çift vergi alınması Aydın’da halkın sikâyetlerine neden olmustur. Çünkü agır vergiler, dag köylerinde üretilen incir, zeytin gibi mahsulün deve sahiplerinin tasıma isini yapmak istememesi nedeniyle bahçelerde çürüme riskini ortaya çıkarmıstır.179 

Köylüyü zor durumda bırakan gelismelerden birisi de salgın sekilde ortaya çıkan 
hayvan hastalıklarıdır. 1946 yılında Aydın merkeze baglı Isıklı, Sevketiye ve İncirliova bucagına baglı Acarlar köylerinde çıkan pasteralloz hastalıgı ile Çine ilçesine baglı Dorumlar köyünde görülen sap hastalıgı buna örnek olarak verilebilir.180 Hayvan hastalıklarını önlemek için devlet tarafından ciddi ugras verilmistir. Bölgede görülen hastalıklarından 25.919 hayvan dolaylı ya da direk olarak etkilenmistir. 1946 yılı sonbaharında 590 hayvanda salgın hastalık belirtisi görülmüstür. Salgın hastalıkların önüne geçebilmek için 20.355 adet hayvan asılanmıstır. Hastalanan hayvanlardan 25.067’si kurtarılmıs, 207 hayvan ölmüstür. Bu veriler, döneminde hayvan kıran adıyla anılan salgın hastalıkların yavas yavas önüne geçilmeye baslandıgını bize göstermektedir. Çok partili yasama geçis sürecinin baslarında Aydın ilindeki hayvan sayımlarında elde edilen sonuçlar iyiye gidisin ipuçlarını vermistir.181 


Tablo 2.11: Hayvan Sayısı Hayvan Varlıgındaki Degisim 

Aydın ilinde tüm hayvan varlıgı sayısında bir artıs olmustur. Sadece büyük bas hayvan sayısında nispi gerileme söz konusudur. 

Tablo 2.12: Canlı Hayvan İhracatı Hayvan İhracatındaki Degisim 


Tablo 2.13: Kesilen Hayvan Sayısı Mezbahalarda Kesilen Hayvan Sayısındaki Degisim182 

Türkiye’de II. Dünya Savası sırasında ekmek, seker, tuz gibi temel gıda maddelerinin tedarikinde zorluk yasanmıstır. 1945 ve 1946 yıllarında Aydın mezbahalarında kesilen hayvan sayısının artması, savasın bitimiyle beraber halkın beslenme sorunlarının çözümlenmeye baslandıgının bir göstergesidir. 

1946–1950 yılları arasında Aydın vilayetinde tarım kesiminin en önemli 
sorununun sulama oldugu resmi makamlar tarafından da dile getirilmistir. Basına ulasan haberlere göre yazın dereler kurumus, su motorları da yetersiz oldugundan sebze tarlalarından tam verim alınamamıstır.183 Sulamayla ilgili yapılan yatırımlar yavas ilerlemis, Nazilli’de Bucak, Yamalak ve Azızabat mevkilerinin sulanması için baslatılan kanal çalısmaları 6 yılda bitirilememistir. Yeni kanal yapma adına eski kanal yatakları da bozulmustur. Kimi yerde yeraltı suları bol olmasına ragmen bunu çıkartacak imkânlar olusturulamamıstır.184 Sulama sorununa baglı olarak bölgede pamuk ekiminde ciddi sorunlar yasanmıstır. Yasanan sorunlar nedeniyle çiftçi borcunu ödeyememistir.185 
Tohumluk tedariki çiftçinin diger önemli sorunlarından birisidir. Tohumlukların kaliteli olmadıgı, üstelik çok pahalı oldugu görülmüstür.186 Ürününü devlete teslim eden köylü parasını zamanında alamamıstır. Köylüye yapılan ödemelerin, birtakım hesap kurnazlıklarıyla eksik yapıldıgı, bu konuyla ilgili hak arayısına giren köylülerin resmi makamlarda insan onuruna yakısmayan muameleyle karsılastıgı dönemin gazetelerinde çıkan haberler arasında yer almıstır. Demokrat zmir gazetesi özellikle üreticilerin, Aydın Tütün nhisar Heyeti’nin bu tip uygulamalarından sikâyetçi oldugunu yazmıstır.187 

1948 yılına gelinceye kadar Nazilli-Karacasu yolunda Menderes nehri üzerinde 
köprü yoktu. Yol olmadıgı için Nazilli’den Karacasu’ya Kuyucak üzerinden gidiliyordu. 
Bu nedenle tarım ürünlerinin pazarlanmasının oldukça güç oldugu görülmüstür. 
Karacasu mahsullerinin sevki için ise Arpaz yolu kullanılıyordu. Bu yol uzun, bakımsız ve çamurlu idi. Bu nedenlerden ötürü Karacasu’nun ziraat mahsulleri çürümeye terk edildigi özellikle tek parti yönetimine muhalif basın tarafından iddia edilmistir. Yol ve köprü yapımı için il idare bütçesinden Karacasu’ya pay aktarılmadıgını dönemin gazetelerinden ögreniyoruz.188 

Tarım ürünlerinden alınan vergilerin fazlalıgı önemli bir sorun olmustur. Batı 
Anadolu’da, özellikle Aydın’da, zeytin üzerinden alınan muamele vergisinden dolayı pek çok yaghane ve fabrika faaliyet alanından çekilmistir. Bu vergi ayakla yag sıkılan yerlerden dahi alınmıstır. Ayakta kalabilen kimi fabrikalar ise teknolojilerini yenileyememisler ve eski makinelerle üretim yapmaya çalısmıslardır. Bu durum üretim esnasında zeytinyagının ziyanına neden olmustur. Yine zeytin, sıkılma öncesi çok bekletildigi için yag asidi yüksek çıkmıstır.189 Gazeteler bu verginin kaldırılmasıyla mevcut fabrikaların genellikle yenilenecegi, hatırı derecede yag kaybına neden olan yaghanelerin tamamının fabrikaya çevrilecegi ve saraphane ile yag teknelerinin tarihe karısarak birer müze malı haline gelecegi konusunda sıkça yayın yapmıstır.190 

II. Dünya Savası öncesinde Aydın’da sabun imal eden isletmeler, Türkiye’nin  sabun ihtiyacının çok büyük bir kısmını karsılamıslardır.(*) 
(*) Bu isletmeler Kars’a kadar sabun göndermistir.

1940’lı yıllarda Aydın civarında 3 milyon kilo yıllık sabun üretimi varken, üretim II. Dünya Savası nedeniyle üretim 1,5 milyon kiloya kadar gerilemistir. Bunda devletin o yıllarda zeytinyagına el koyması da etkili olmustur. Savas bitmesine ragmen hükümet, söz konusu fabrikaların ve zeytinciligin inkisafı için gereken tedbirleri almakta yavas kalmıstır.191 
Zeytinyagını depolama imkânlarından yoksun olan Ege çiftçisi, tüccar ve köylüsü bölgedeki fiyat istikrasızlıklarından çok büyük zarar görmüslerdir. II. Dünya Savası bitmesine ragmen devlet zeytinyagının ihracıyla ilgili yasagı kaldırmada yavas davranmıstır. Aydınlı çiftçi hiç olmazsa pamuk çekirdegi, ayçiçegi, susam yagı gibi diger nebati yagların ihracatına izin verilmesini istemesini talep etmistir. Üretici söz konusu uygulamalardan kurtulamadıkça zeytin yetistirmek istememistir.192 

Köylü ve çiftçiler çok çalısıp üretmesine ragmen emeginin karsılıgını 
alamamıslardır. Söke’de 1949 yılına gelindiginde ortalama yıllık pamuk üretimi 10 bin tona çıkmıstır. Ancak kent ve kent halkı ekonomiye yaptıkları bu katkıya ragmen pek çok sorunla karsılasmıslardır.193 Çine, Germencik gibi yerlerde tütün, zeytin gibi ürünlerde kimi zaman bolluk yasanmıstır. Ancak bu ürünlerin pazarlanması konusunda sorunlar olmustur. Bolluk yasanan dönemlerde fiyatlar sürekli düsmüstür. Ürün pek çok yerde köylünün elinde kalmıstır. Örnegin Çine’de 1948 yılı tarım sezonunda üreticinin elinde 4000 balya tütün kalmıstır. Bu sıkça tekrarlanan bir tablo olmustur.194 Bazen de mahsulün kıt oldugu dönemlerde ülke, tarım ürünlerini depolama alt yapısına sahip olmadıgı için mahsul tedarikinde ciddi sorunlarla karsılasmıstır. Ülkede bolluk da kıtlık 
da dert olmustur. Özellikle hububat mahsulünün azlıgı kıtlık tehlikesi dogurmustur. 

1948 yılında Türkiye, hububat sezonunun kötü geçmesi üzerine ABD, Kanada ve 
Avustralya’dan 30.000 ton bugday satın almıstır. Durumun acilligi nedeniyle ABD hemen bugday sevkıyatına baslamıstır. Toprak Mahsulleri Ofisi genel müdürü hububat tarımının Türkiye’de iklime baglı oldugunu, ürünün bol oldugu yıllar da bile kıtlık olabilecegini çünkü Türkiye’nin bu vakte kadar hububatı saklayabilecegi silolara sahip olamadıgını, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bundan sonraki öncelikli hedefi’nin silolar insa etmek oldugunu söylemistir.195 

II. Dünya Savası sonrası Türkiye’de en önemli sorunlardan birisi köylünün 
topraksız ve arazilerin pek çogunun tapusuz olmasıydı. Buna en güzel örnek Karacasu ilçesinin durumudur. 1946 senesi itibariyle Aydın Karacasu’da gayrimenkullerin % 70’i tapusuzdur. Arazi satısları genelde tapu tescili olmadan sözlü, yada alıcı ile satıcı arasında hazırlanan bir tutanakla; bazen de noter tasdikiyle yapılmıstır. 1946’lı yıllarda kimi arazilerden kadastro dahi geçmemis tir. Arazisini tapulandırmak isteyen köylü bürokrasiden yılmıstır.196 Arazi anlasmazlıkları çogalıp ve mahkemeler bunlarla ilgili karar vermede zorlanınca, özellikle CHP kongrelerinde hükümete tapulandırma çalısmalarının hızlandırılmasıyla ilgili bir baskı gelmistir. Bu baskıyla birlikte Aydın’da araziyi tapulandırma islerine önem verilmeye baslanmıstır. Ancak tapulandırma 
islemleri gerektigi hızla tamamlanamadıgı ve insanların arazi satıslarını tapu dairesine gelerek yapma alıskanlıgı henüz saglanamadıgından bununla ilgili sorunlar yasanmaya bir süre daha devam etmistir.197 

II. Dünya Savası’nın bitimiyle tarımda kalkınma hamleleri tekrar hızlanmıstır. 
Tarım modernlestirilmeye çalısılırken, bu sektör üzerindeki agır vergi ve kısıtlamaların kaldırılmasına baslanmıstır.(*) 

Topraksız köylüye, toprak dagıtılmaya çalısılmıstır. 

Devlet, hazine arazileri içerisinde kalan delicelikleri (ıslah edilmemis zeytinlik), imar edilmesi kosuluyla köylüye dagıtmıstır. Aydın’da tarımda kalkınma hamleleri daha çok pamuk ekimi ve zeytincilikte kendini göstermistir. Tarım Bakanlıgı zeytinciligi gelistirmek için Aydın’da Zeytin Bakım ve Gelistirme İstasyonu’nu kurmustur.(**) 
(*) Zeytinden alınan muamele vergisi bu dönemde kaldırılmıstır. 
(**) Bu kurumun düzenlemis oldugu fenni budama ve asılama kursları ragbet görmüstür. 

1946 senesi sonu itibariyle Aydın ilindeki zeytincilikle ilgili istatistikler söyledir: 




Tablo 2.14: Zeytin Agacı Sayısı Zeytin Agacı Varlıgı 
Zeytincigimiz söz konusu dönemde önemli bir gelisme göstermistir. 1942 yılındaki siddetli soguklar zeytin agaçlarını olumsuz etkilemistir. Bunun zararlarının atlatılmasında bu kursların faydası görülmüstür. 

Tablo 2.15: Dagıtılan Delicelik Miktarı 

Tabloda II. Dünya Savası’nın bitimiyle Aydın ilinde halka dagıtılan deliceliklerin 
yüzölçümü açısından 3 kat arttıgı açıkça görülebilir. Kendisine imar edilmek üzere delicelik dagıtılan kisi sayısı ise neredeyse 6 kat artmıstır. 



Tablo 2.16: Zeytin Üretimi 1946 Yılında Aydın lindeki Zeytin Üretimi 

1946 yılı toplam zeytin üretiminin 12.134.630 kilosunun yagı sıkılmıstır. Geri 
kalan ise salamura olarak degerlendirilmistir. Aydın’da prina maddesi Kusadası’na gönderilmekteydi. 1946 yılında Aydın’da bir prina isletmesi açılmıstır. Aynı zamanda Umurlu’da vakıflara ait zeytin isleme fabrikasına prina makinelerinin konulmasına karar verilmistir. Ortaklar’da ise özel sahsa ait bir prina fabrikasının açılmak üzere oldugu dönemin basınına yansıyan haberlerden birisi olmustur. Prina fabrikasının makineleri 1947 yılının baslarında Avrupa ülkelerine ısmarlanmıstır.198 




Tablo 2.17: Zeytinyagı Fabrikaları 


Tablo 2.17: Yaghaneler 



Tablo 2.18: Sarap kınalar 

Batı Anadolu’da Antik Çaglardan beri zeytinyagı önemli bir tarımsal 
mamul olmustur. Çok partili yasama geçis sürecinde ise Türkiye’nin ihraç ettigi 
mamuller arasında zeytinyagı oldukça önemli bir paya sahipti. II. Dünya Savası 
nedeniyle zeytincilik sektöründe önemli sorunlar yasanmıstı. Bu durum, halkın 
geçim sıkıntısına düsmesine neden olmustur. Demokrat Parti, Aydın’daki 
propaganda çalısmalarında zeytincilikte yasanan sorunları sürekli dile getirmistir. 
Bu pratik propaganda çalısması halk nezdinde oldukça etkili olmustur. Çünkü zeytin Aydın ili köylerinde yasamın ta kendisiydi. Öyle ki çocugunu evlendirmek ya da sünnet ettirmek isteyen çiftçi zeytin hasadını beklemekteydi. 


Tablo 2.19: Zeytinyagı Üretimi 
Yaghaneler ve sarap kınalar genelde teknelerde ayakla yag sıkılan yerlerdir. 
Buna ragmen fabrikalarda sıkılan yag miktarı ile yaghane ve sarap kınalarda sıkılan yag miktarı arasında derin bir fark görülmemistir. 


Tablo 2.20: Sabun Üreten İşletmeler 


Tablo 2.21: Zeytin Agacı Sayısı 

II. Dünya Savası sonrasında her geçen sene Aydın’da zeytin agacı sayısında bir 
artıs gözlenmistir. 1946’da 5.490.374 olan agaç sayısı, 1949’da 5.579.350’ye ulasmıstır. 




Tablo 2.22: 1949 Yılında İlçeler Göre Zeytin Agacı Sayısı 
İlçe Adı 200 



BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

162 Anadolu, 28 Ocak 1948. 
163 Anadolu, 20 Agustos 1948. 
164 Anadolu, 16 Temmuz 1948. 
165 Anadolu, 3 Ekim 1947. 
(*) Söz konusu dönemde, evlerde ısınma aracı olarak soba degil, mangal kullanılmaktadır. Mangal kömürü ısınmak için kullanılmasına ragmen kıs aylarında pek çok zehirlenme olayı meydana gelmistir. 
166 Anadolu, 17 Agustos 1947. 
167 Günes G. (2006), Atatürk ve Aydın, s.53. 
168 Bazen bundan aradaki komisyoncuların yararlanması gibi yanlıs sonuçlar da ortaya çıkmıstır. 
169 Söz konusu dönemde, kimi zaman Sümerbank’ın digerler alıcılarla birleserek pamuk alımında tröst olusturdugu iddiası olmustur. 
170 Anadolu, 19 Ocak 1948. 
171 Fabrikayı kuran Ruslar buraya 2500 kilovatlık iki tane elektrik motoru monte etmislerdir. 1943 yılına gelindiginde yıpranan bu makineler yedek parça yoklugundan islemez hale gelmistir. Bu yıllarda Rusya- Türkiye iliskileri bozuldugundan Rusya’dan teknik yardım alınamamıstır. Bunun üzerine İsviçre 
firmalarından yeni makineler temin edilmistir. Eski makinelerin tamiri konusunda bu firmalar yardımcı olmamıstır. Türk teknikerler uzun çabalardan sonra makinenin birini tekrar çalıstırmaya muvaffak olmustur(Anadolu, 19 Ocak 1948). 
172 Günes G. (2004) Atatürk’ün Nazilli Seyahatleri ve Seyahatlerin Yarattıgı Sonuçlar, s.128. 
173 Anadolu, 18 Subat 1947. 
174 Anadolu, 28 Kasım 1948. 
175 Anadolu, 7 Subat 1947.
176 Anadolu, 21 Kasım 1948. 
177 Anadolu, 28 Kasım 1948. 
178 Demokrat İzmir, 27 Kasım 1948. 
179 BCA, 490.01/233.498.2. 
180 Demokrat İzmir, 5 Mayıs 1946. 
182 Anadolu, 18 Subat 1947. 
183 Demokrat İzmir, 5 Mayıs 1946. 
184 Demokrat İzmir, 23 Mayıs 1947. 
185 Demokrat İzmir, 17 Nisan 1946. 
186 Demokrat İzmir, 24 Mayıs 1946. 
187 Demokrat İzmir, 1 Mart 1947. 
188 Demokrat İzmir, 5 Ocak 1948. 
189 Anadolu, 4 Mart 1947. 
190 Anadolu, 9 Subat 1947. 
191 Anadolu, 4 Mart 1947. 
192 Anadolu, 24 Ekim 1947. 
193 Demokrat İzmir, 7 Aralık 1949. 
194 Anadolu, 19 Mart 1948. 
195 Anadolu, 1 Mayıs 1948. 
196 BCA, 490.1/233.918.2. 
197 Anadolu, 25 Eylül 1948. Tarım Kredi Kooperatifleri’nin tapusuz araziye sahip köylülerin kredi islemlerini zorlastırması sonucunda arazisini tapulandıran köylü sayısında büyük artıs olmustur. 
      Bu süreçte arazi anlasmazlıkları oldugu için konuyla ilgili mahkeme sayılarında bir artıs olmustur (Anadolu, 16 Ocak 1949). 
198 Anadolu, 9 Şubat 1947. 
199 Anadolu, 4 Mart 1947. 
200 Anadolu, 3 Ekim 1949. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder