29 Ocak 2017 Pazar

Fethullah’ın Copları BÖLÜM 1






Fethullah’ın Copları BÖLÜM 1




( Zübeyir Kındıra)



Şarj Evleri
Ankaralı olmayan bazı öğrenciler de gidecek bir "ev' bulmuşlardı.
Sonraları 'Işık Evleri' olarak literatüre geçecek 'Nurcu Tari-katı'nın evleri başta olmak üzere Süleymancı, Nakşibendi tarikatlarının 'dershane' adı verilen evleriydi bunlar. Bu evlere giden birçok Polis Koleji öğrencisi olduğunu tüm öğrenciler ve okul yönetimi de biliyordu. Ancak, o tarihlerde bunu engellemek ya da soruşturma açmak için doğrudan ve ciddi sayılabilecek bir girişim yapılmadı. Çünkü, henüz rahatsızlık verecek bir boyuta ulaşmamıştı ve "rejime yönelik tehlike' oluşturacak bir yanı olduğu düşünülmüyordu. Yıllar geçtikçe devletin hemen tüm kurumlarında ve yargı organlarında, 'tehlike' olarak algılanan bu evlerle ilgili inceleme, araştırma hatta soruşturma açılabildi. Ama biraz geç kalındı. Çünkü, o tarihlerde bu evlere gidenler ve orada yetişenler artık, bu 'Işık Evleri' ile ilgili açılacak soruşturmaları engelleyebilecek, amacından saptırabile-cek güce sahip oldular.
'Işık Evleri", Gülen örgütlenmesinin temelidir. Gülen, kendi ideolojisine göre İnsan yetiştirmek, genç beyinleri yıkamak için 'eğitim ve öğretim" amacıyla kullandığı bu evlere; vaazlarında ve kitaplarında İşık Evi1 dışında başka adlar da verir. 'Şarj Evleri', 'İbn-i Erkam Evleri' bu adlardandır. 'Şarj' sözcüğü bilerek seçilmiş bir sözcüktür. 'İbn-i Erkam' ise İslam tarihine dayanılarak verilen bir addır. İbn-i Erkam sahabedir. Yani. Hazret i Muhammet döneminde yaşayan Müslümanlardan biridir. İslam tarihçilerine göre; İbn-i Erkam. herkesin dışladığı, birlikte görünmekten, konuşmaktan kaçındığı bir dönemde Muhammet'i evine almıştır. Bu nedenle evi nurla, yani ışıkla dolmuştur.
Gülen. 'İbn-i Erkam evlerinde' yetişmeden, sabırla pişip olgunlaşmadan yapılan her işin "ham hayal' olduğunu savunur. Giiîen'e göre bu evler. "Müjde ve muşlunun en karanlık ve karamsar günlerinde billur bir avize gibi asılı durduğu, hiyerarşik sistemin, yaratılışa uygun prensiplerin devlet bazında temsil edilmesinin İlk adımı, ilk şartı olan evlerdir.", "Ahir zamanda gelerek dini tahrip eden deccalin bir daha hortlamak üzere Öldürüldüğü evdir.'1
Gülen'in vaazlarında ve kitaplarında anlattığı İşık Evleri', bu cemaatin hücreleri durumundadır. Fethullah Gülen'in bu evlerle ilgili söyledikleri ve yazdıkları oldukça ilginç. Gülen'in 'Günler Bahan Soluklarken Çağ ve Nesil-5' adlı kitabından "Işık Evleri' ile ilgili anlattıkları şöyle:
"Işık eyler, ışık süvarilerinin kışlaları, hak erenlerin halvet-hane ve zaviyeleri, gözlerini ilim ve marifetle açıp-kapayan kudsilerin varidat iklimleridir. Tadım. havasını, rengini, rahiya-sını ötelerden ulan ışık evler, dünyada, ıtkba yamaçlarına kurul-muş ve fızik-ötesi alemlerin rasathaneleri gibidirler. Onların aydınlık ikliminde en miiptedi insanlar bile, mikro alemin en sırlı koridorlarında rahatlıkla dolaşabilir... ve makro alemin en girift , en ürpertici derinliklerini bir solukta geçer; geçer de, hareket noktasının aydınlığı sayesinde kara deliklerin merkezine ışıktan tahtlar kurarak inanca açık sinelere tefekkür, ma 'rifet ve zevk-i ruhani tayfları salarlar, "
Gülen'in tanımlamasına bakınca bu evlerde yetişenlerin, insanüstü varlıklar biçimine dönüştüğü düşünülebilir. Gülen'in sözlerini sürdürelim:
"Işık evler, hangi şehir, hangi mahalle ve hangi sokakta bulunursa bulunsun Ötelere açık iç yapılarının renizi olan kapıları, pencereleri ve binaların ön cephesinden caddeye sarkan cumbaları gibi balkonlar/y/a, her zaman emsali evlerden birkaç adım ötede bulundukları hissini uyarır ve sonsuza açılmaya namzet ruhlar için adeta birer terminal , birer liman vazifesi gördüklerini hatırlatırlar... ışık evler çevrelerindeki bina yığınları itibariyle, tıpkı hale içindeki yıldızlar topluluğuna nur ayetini tefsir eden bir mehtap veya ebedi nur, ebedi huzur arayanların firdevslere ulaştırma yolunda kurulmuş birer han gibidirler... "
Gülen, evleri övmeyi sürdürürken, büyülü, mistik bir hava vermeyi; şiirin ve müziğin etkisini kullanmayı da unutmaz:
"Bu evlerde herkes hemen her zaman, tabii, düşüncesinin berraklığı ölçüsünde hem kendi benliğinin derinliklerinden hem de bütün varlığın ruhundan kopup gelen bir şiiri dinler gibi olur... ve yine bu evlerde, uyanık her gönül, ışık çağından günümüze kadar uzayıp gelen renk renk ve asırlara sinmiş, pek çok hatıraların, hatıraların bağrında tüllenen hülyaların inşirah veren veya inleten birer name haline geldiğini duvar hisseder...
Bv evlerde idrak edilen aydınlık gün ve gecelerin içinde insan adeta bir saadet rüyası yaşar... bu büyülü dünyada her şeyi neş 'eye , sevince çeviren Öyle sihirli anlar ve dakikalar olur ki, insan buğu buğu dört bir yandan gelip ruhunu saran bayıltıcı mutluluklar karşısında, muvakkaten dahi olsa, dünyada olduğunu unutur ve hu tatlı rüyadan kat 'iyen uyandırılmak istemez..- "
Gülen'in "Işık Evleri' ile ilgili sözleri. Hasan Sabbalvın sahte cennetine ne kadar da benziyor? Gülen, daha da ileri giderek, cennet esintilerinin bu "İşık Evlerinde" estiğini ileri sürecek kadar abartılı sözler söyleyebiliyor:
"Bu evlerde, imanı, ibadeti, duayı, zikri, fikri, uhuvveti, vefayı ötelere ait derinlikleri ile dııyup-yaşama bahtiyarlığına erenler, adeta her an yeniden doğar, baharlar gibi duygularıyla ye.şerir, derken çeşit çeşit varidatla dolgunlaşan o kendilerine has hava, bütün gönüllerin bir saadet va'diyle kaplar ve çok defa onların, hayra açık sinelerinde Cennet yaylarının ferahlatıcı esintileri duyulur.
Onların nazarında, yeryüzündeki bütün toplanıp-dağılmalar. gelip-gitmeler, askerin kışlada, talebenin mektepte toplanıp dağılmasından, gelip gitmesinden farksızdır. Toplanırken talim ve terbiye için toplanırlar; dağılırken de bu kışla ve bu mektepte elek ettikleri teiniz duygu, nezih düşünce, güzel ahlak, imanlı fazilet ve Yaradan 'la irtibatlarının mükafatını almak için dağılırlar....Işık evlerinde hava kararıp, gece o sihirli atmosferiyle her yanı sarınca, birden bire her şeyin dili ve edası değişir; her ses, her kalp atışlarının ritmine uyar, her söz bir büyü halini alır...
Açık beyan yerini remizlere, işaretlere bırakır... ve evin içi
sabah saatlerinde güneşe uyanan bir kovana döner... derken
sırlı ve sihirli gelip gitmeler başlar. Çiçek- kovan arası gelip-
giden arılar gibi ışık almak ışık vermek ve nurdan düşünce
lerle petekler örmek için bu büyülü konup kalkmalar ta gece
yarılarına kadar sürer...              

Işık evler gelmiş-geçmiş mukaddes binaların en veliidu, en doğurganıdırlar; oralarda ışığa uyanan herkes, hemen karanlıkla hesaplaşmaya geçer. Bu itibarladır ki. ışık evlerinin çoğalıp gelişmesi tasavvurlar üstü ve hendesidir...ne asırlık karanlık düşünceler ne her yerde onlar için bir tuzak kurup bekleyen karanlık ruhlar ne de onları yakın takibe alan dış kaynaklı sapık zihniyetler, birer tecelli sırrı ile zuhur eden bu aydınlık evlerin çoğalma hızını engelleyemez ve onların önünü kesemez...Nasıl kesebilir ki, onlar...sürekli gelişip çoğalmaya göre programlanmıştır... "
Gülen'in "Işık Evleri' ve Işık Süvarileri' deyimleri, "karanlık güçlerle" mücadele için bu evlerden mutlaka geçmek gerektiği yolundaki yönlendirmeleri, bu evlerin insan ruhuna verdiği mutluluk duygularını abartılı bir şekilde sunuşu, dikkate değer. Bir mücadele, kavga \arsa. bu kavganın iki tarafı olması gerek. Gülen'in "asırlık karanlık güç" diye tanımladığı, kavganın öteki tarafı rejim ve varolan rejimde erki elinde tutanlar değil midir? 'Gülen'in talebelerine' "her yerde tuzak kurup bekleyen" varolan rejimden başka ne olabilir ?
Gülen. "Işık Evlerinin' geçmişine, cemaate yaptığı hizmetler ve büyüyüp, gelişmesine ilişkin düşüncelerini de şöyle dile getiriyor:
"...evet, baskının baskıların ve baskın ihtimallerinin tehdidi altında bile ışık süvarileri hiçbir zaman ışık etrafında bir araya gelmekten,   ışık ahp-vermekten,   ışık solumaktan.  ışıkla gerilmekten ve zulmetlerin bağrına ışık göndermekten geri kalmadılar... Işık evlerinin, kudret ve irade esintileriyle tohumlar gibi dört bir yana saçılıp, zuhur ve tecelli yamaçlarında çoğalmasıyla, hikmet ve inayet düzlüklerinde büyüyüp gelişmeleri, gelişip kabuk değiştirmeleri aynı zamana rastlar. Evet, belli bir döneme kadar birer birer, ikişer ikişer çoğalan ışık evler mübarek bir zaman diliminde birdenbire hendesi katlanmaya geçer ve onar onar. yirmişer yirmişer artmaya başlar...ve yine aynı dönemde, küçük ünitelerin yanında, aynı zevk aynı rahiya, aynı tad, aynı hava ve aynı ruhta, tıpkı birerli kandillerin yerine çok lambalı avizelerin alması gibi bu minik hizmet yuvalarının yerlerini daha kompleks ışık kaynakları ve birerli yıldız mahiyetindeki münferit evlerin yerlerini de içinde güneşlerin kol gezdiği galaksiler gibi, bütün dünyayı kucak/ayan entegre ışık evleri alır...
Evet, bugün büyüğüyle-küçüğüyle' ışık evler yıllar ve yıllar imana, imandaki huzur ve itmi'nana susamış gönüllere rahmet yüklü bulutlar gibi. gönderdiği bol bol 'ab-ı haya!' re insanımızın gönül tepelerine saldığı marifet, muhabbet, ruhani zevk şualarıyla diriliş üfleyen bir İsrafil sür'u ve vicdanlarını şahlandıran Cebrail solukları olmuştur. Evet. onlara uğrayanlarda pek çok menfi hisler silinmiş, İnat ve karşı koyma düşünceleri kırılmış, müdavimleri de kendilerini, cennet koridorlarında temaşadan temaşaya koşan seyyahlar gibi görmeye, hissetmeye başlamışlardır...
... Onların ışık evlerin derinliklerinde hissettikleri, hissedip yaşadıkları rengarenk hayatı, onlarla ayın duygu ve aynı düşünceyi paylaşmayanların ... hele şartlanmış dimağların, bedenine yenik düşmüş ruhların kendi çalım ve gururu altında ezilmiş bahtsızların duyup anlamaları mümkün değildir.
Her akşam, işinden, okulundan . dairesinden ayrılıp bir "vaha "ya koşuyor gibi. ışık evlere koşup gelenler, bu evlerin kendilerine has büyüleyici duygularına dalar, şurada-hurada zihinlerine ilişen kötü duygu ve tutkulardan sıyrılır başları cennetlere ulaşmış gibi derin bir huzura ererler. Her akşam ve her vazife dönüşü ışık evlerin müdavimleri için, hayata yeniden dönüş ve kendilerini idrak ediş demektir...
Biz hepimiz, mabetleşen bu ışık evlerin gölgesinde varolmanın, yaşamanın, ümitlenmenin, ölçülü bulunmanın ne demek olduğunu daha iyi anlar, kendimizce hayatı daha derinden kavrar ve varlığı daha farklı buluruz. Güya her gün onlara ulaşacağımız ana kadar birer kadavraymışız da onlara ulaşınca, kudretten ilahi nefhalara ermiş gibi, dirilip, başkalaşıp ötelere uyanıp ve birer mana insanı haline geldiğimizi hissederiz... bizler, çok defa bu sihirli muhitte, hazların en erişilmezine, itmi'nan ve sükunun en baş döndürücülerine erer, her şeyi bir aşk'ü şevk neşvesi içinde tanır, duyar ve kendi kendimize, 'yoksa bu yaşadığımız hayat cennet hayatı mı? " diye mırıldanırız.
Bugün bu sahip olduğumuz bütün müesseseler; bir dönemde yokluğun bağrına atılan bir küçük çekirdekten meydana gelmiş devasa bir ağaca benzetilebilir. Evet, karanlıkların birbirini takip ettiği bu dönemde yakılan bir mum misali, açılan küçücük hücreler, ardından ışık evler ve daha büyük kompleksler tıpkı Hz.. Muhammed'in nurunun bir sperm mahiyetinde ilk sebep olarak bütün arz ve semanın esasını teşkil ettiği gibi, onur-u a zamın vesayetinde avın şeyi yapmışlardır.
İlk dönem itibariyle. Islami tebliğ ve irşad hareketinin başlangıcına baktığımızda. Allah Rasülü de hu işe. hu tür evlerle başlamıştır. Evet bir evle başlamıştır...Emeviler de. Ömer Abdülaziz etrafına aldığı üç-beş insanla ve mini bir hücreyle işe başlamıştır...İmanı Gazali de ayın yolu takip etmiştir. Aslında ilk ışık çağında İmam rabbani're, ondan da günümüzün büyük çilekeşi Beddiüzzüman Hazretlerine kadar, belli dönemlerde ümmet-i muhammed'e mürşitlik yapan bütün üstün kametler hep aynı yolu takıp etmişlerdir. "
Gülen kendisini, sıraladığı İslam tarihinin bu önemli isimleriyle özdeşleştirip, 'Işık Evleri" sistemini kurdu. Polis Koleji öğrencileri de bu İşık Evleri" ile İlk tanışan ve en çok giden
topluluğu oluşturdu. Polis Koleji'nin ilk hazırlık sınıfı öğrencileri olan devre arkadaşlarımın ve sonraki yıllarda gelen alt devrelerimizin götürüldüğü bu 'Işık Evleri', Cebeci, Demetevler. Aydınlıkevler, Keçiören, Abidinpaşa gibi kenar semtlerde, gözden uzak yerlerdeydi:

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder