Uluslararası Uyuşmazlık Çözümü
Prof. Dr. Ercan Yılmaz
Uluslararası toplum her toplum gibi uyuşmazlık yaşar. Aslında uyuşmazlık olarak adlandırılan şey insan yaşamının doğallığının bir parçasıdır.
Nasıl ki toplum ve toplumun içinde farklı gruplar hatta bireyler uyuşmazlık yaşıyorlarsa uluslararası aktörler de uyuşmazlık yaşarlar. Önemli olan uyuşmazlığın niçin yaşandığı değil, nasıl gerekli bir şekilde çözüleceğidir. Çünkü bu doğal bir sorundur. Ama önemli olan bu durumun yapıcı bir şekilde çözülmesidir. Bu durumda iç hukuka göre bazı sıkıntılar vardır. Sebebi ise iç hukukta uyuşmazlık vukuu bulduğu zaman devreye giren bir takım otoriter mekanizmalar var. Örneğin, bireyler olarak uyuşmazlık yaşıyorsanız polis, hakim, savcı vs. yani genel olarak kamu otoritesi devreye girer ve bu uyuşmazlığı çözer. Yani beğenilse de beğenilmese de böyle bir otoriter durumun varlığı insanlara, topluma güven sağlar. Ancak, uluslararası ortam böyle değildir. Uluslararası ortam biraz anarşiktir. Anarşi sözcüğü buradaki kullanımıyla kaos
anlamında değildir. Uluslararası anarşi demek, devletlerin üzerinde bir otoritenin olmaması demektir. Çünkü uluslararası arenada en egemen güç devletlerdir. Onların üzerinde bir otorite yoktur. BM örgütü egemen değil midir? Hayır, değildir. En kıdemli olarak gördüğümüz bir örgütlenme bile uluslarüstü bir örgüt değil, uluslararası bir örgüttür. Dolayısıyla onların varlığı ve efektif alanda çaba göstermesi, devletlerin onlara verdiği destekle orantılıdır. Peki, böyle bir ortamda egemenler eşit, onların üzerinde bir otorite yok iken bu uyuşmazlıklar nasıl çözülecek?
Elbette bir takım mekanizmalar var. En yumuşak olandan biraz daha güç kullanımına doğru sıralayacak olursak ilk olarak ‘görüşme’ ile karşılaşırız.
Bir uluslararası sorun ortaya çıktığı zaman bunu en kolay, en düşük maliyetli bir şekilde görüşme yoluyla çözebilirsiniz. Bu anlamda görüşme, aslında çok önemli bir uyuşmazlık çözüm stratejisidir, önemli bir yöntemdir. Ortadoğu’da bu durum pek de iyi kullanılmaz hatta yöntem olarak bile görülmez. Fakat bir batılı ülkede örneğin ABD’de arama motoruna ‘negotiation’ yazıldığında onlarca hatta yüzlerce kitap yine onlarca bu alan üzerine yoğunlaşmış ve uzmanlaşmış dergi karşımıza çıkar. Görüşme aslında önemli bir stratejidir bizler her ne kadar onun
önemi kavrayamasak da. Gerçi görüşmenin önemli bir uyuşmazlık çözüm stratejisi olarak algılanmaya başlanması İkinci Dünya Savaşı’ndan sonradır. 1960-70’lerde Harvard Üniversitesi’nde bir takım çalışmalar başlar. Ardından diğer üniversitelerde devam eder. Bu alanda özellikle 1981 yılı milattır. Çünkü William Ury ve Roger Fisher’in “Getting to YES” adlı kitabı yayınlanır. Bilimsel olarak görüşme ve uyuşmazlık çözüm stratejisi olarak araştırılmış ve bu kitapla yayınlanmıştır. Kitabın içeriğine bakıldığında, özellikle 3-4 önemli özellikten bahsedilir. Bir tanesi, görüşmeleri yaparken duygularına değil çıkarlarına odaklan. Yani özetle kişi ile hedeflediğin ulaşmak istediğin çıkarları ayır ve onlara odaklan. Bizlerin de yaptığı en büyük hatalardan biridir bu. Sorunlar bir tarafa bırakılıp kişiye odaklanılır. Profesyonel kişi bunu yapmamalıdır.
Sorun ve kişiyi birbirinden ayırıp soruna odaklanmalıdır. Katı bir görüşme izlenilebilir ama kişi üzerinde yumuşak olunmalıdır. Kişi üzerinde yumuşak olunmazsa muhtemelen o kişi de tepki gösterecektir ve mevcut durumun üzerine bir de ilişki sorunu eklenecektir. Dolayısıyla durum daha kompleksli hale gelecektir. Kitapta geçen bir diğer bulgu birinciyle alakalı “duygusal davranma”. Özellikle görüşme esnasında duygusal davranıldığı zaman rasyonalite ikinci plana itilmiş oluyor ve böyle olduğu zaman da ulaşılmak istenilen hedeflere ulaşılamıyor. Üçüncü bir bulgu, sonuca ulaşırken çokça alternatif geliştir. Belki de düşündüğün ilk alternatif en iyi alternatif değildir ve karşı tarafla eğer
yapıcı bir diyaloğa geçtiysen ilk alternatifinden daha farklı çözüm yolları üretebilirsin.
Görüşme yapılırken neler yapılmalı, neler yapılmamalı? Örneğin görüşme ortamıyla beden dilini işbirliği ve statüsel eşitlik imar edecek biçimde
düzenlemek. Öyle bir ortamda görüş ki görüşen taraflar ne çok rahat bir ortamda olduklarını düşünsünler ne de üzerlerinde fazla hakimiyet
hissetsinler. Hatta yuvarlak masa kullan ki eşitlik ima etsin.
Oturuş pozisyonu, giyilen kıyafet vs. biraz da karşı tarafın kültürü dikkate alınarak bütün bunlar daha önceden planlanıp görüşmeye başlanılmalıdır.
Görüş konusuna girmeden önce karşı tarafa güven vermek. Çünkü güven o kadar önemli bir faktördür ki, bu anlamda aslında birçok sorunun en temel nedenidir. Birçok sorun aslında güven eksikliğinden kaynaklanan türev sorunlardır. Dolayısıyla eğer bir sorun çözülecekse en temel sorun olan güvenden başlanılması gerekir. Bunun için de yapılabilecek çok strateji var ama en basiti karşı taraf ile ortak noktalar ortaya koyulmalıdır. Karşı tarafı aktif dinlemek önemlidir. Makul bir göz teması kurulmalıdır.
Bu durum da kültürden kültüre değişir ancak uzun göz teması her ne kadar kültür farklılıkları gösterse de önemli bir faktördür. Yer yer karşı tarafın söylediklerini özetlemek onun dinlendiğinin göstergesidir.
Konuşmacının sözünü kesmemektir. Bütün bunlara toplam olarak aktif dinleme adı verilir.
Görüşme yaparken tehdit kullanmama, hatta tehdidi mümkünse hiç kullanma ma. Uyuşmazlık konusu karmaşık ise bölümler halinde basitten başlayarak ilerleme yapılmalıdır. Çünkü bazı sorunlar vardır kompleks bir yapıya sahiptir. Parçalamada basitten başlayıp zora doğru ilerlenildiği takdirde başarılı olma şansı yüksektir. Sebebi ise basit sorunlardaki uzlaşılar daha zor sorunların uzlaşıları için cesaret vericidir.
Sonuç olarak görüşme önemli bir uyuşmazlık stratejisidir. Bilimsel araştırmalarla ortaya çıkan detayların bilinmesi halinde iyi bir görüşmeci olunabilir ve az maliyetle sorunun çözümüne ulaşılır.
Görüşmenin dışında bir diğer strateji ise arabuluculuk ‘mediation’. Görüşme sorunun muhatapları arasındaki trafiktir. Eğer bu trafik başarılı olmazsa, ki bazen olmaz, o zaman üçüncü bir taraf devreye girerek tarafları uzlaştırmaya, sorunu çözmeye çalışır. Üçüncü kişinin içinde olduğu bu durum arabuluculuktur. Arabuluculuk basit bir eylem değildir, bir süreçtir aslında ve değişik versiyonları vardır. Bazı durumlar vardır ki arabulucular sadece iletişimi kolaylaştırır. Buna da daha çok soft mediation denilir. Bu durumda sadece süreci yumuşatıp görüşme trafiğini sağlıklı tutmakla yetinir. Ama bazı durumlar vardır ki taraflar çözüm üretme noktasında tıkanırlar ve böyle bir durumda arabulucudan
beklenen şey formül üretmektir. Arabulucular bazen bağlayıcı karar alma yetkisine sahiptir. Hatta bu duruma hakemlik de denilebilir. Normalde
arabulucunun bulguları tavsiye niteliğindedir, bağlayıcı değildir. Çünkü bu bulgular taraflar tarafından onay görebileceği gibi kabul edilmeme
gibi biri durum da söz konusudur. Taraflar tarafından arabulucuya bir nevi hakemlik (arbitration) görevi de verilebilir. Bu durumda hard hard
mediation denilen duruma yaklaşılmış olunur. Bu durum her iki taraf sorunu çözemiyor ise uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak başvurulur. Bunların
dışında geleneksel arabuluculuk yöntemi de vardır fakat bu yöntem bazı durumlarda sağlıklı değildir. Geleneksel açıdan güçlü sayılabilecek
statüler vardır ve bunlar geleneksel açıdan sorun çözülmek istenirse sonuçtan daha avantajlı olarak ayrılacaklardır. Dolayısıyla profesyonel arabuluculuk tan kast edilen eşit, adil, herhangi bir ayrım gözetmeksizin ortaya çıkarılabilen çözümlerdir.
Uluslararası arabuluculuk uyuşmazlıkları çözmede çok etkin bir yöntemdir. Birçok arabuluculuk profesyonel düzeyde yapılmadığı için başarısız oluyor. Aslında sorunlar biliniyor ama sürecin detayları bilinmiyor. Kıbrıs’a bakın! Sayısız arabuluculuk denemesi var fakat başarısız. Niye? Çünkü sürecin ayrıntıları bilinmiyor. Detaylı bir süreç için neler gerekir? Öncelikle arabulucunun tarafların uyuşmazlığına aşina olması gerekir. Yani süreçten tamamen uzak, sadece güçlü olduğu için devreye girebilecek bir konumda değil. İkinci olarak, kültürel olarak tarafların değerlerine duyarlı olması gerekir. Olayları algılayış biçimlerine hatta kişilik yapılarını dahi arabulucu dikkatle göz önüne alması gerekir.
Ara bulucuların sorunlar için yeterince mesai yapması gereklidir. Eğer taraflar belli bir olgunlukta görüşüyorlar ise onlara belli bir formülü diretmemeye
çalışması gerekir. Yani o formül kendince ne kadar adil olsa da sonuçta ara bulucu dışarıdan biridir. O yüzden tarafların istediği gibi sorunları, onları tatmin edecek şekilde çözmeyebilir. Kıbrıs Türkleri’ne ilişkin hazırlanan Annan Planı kötü hazırlanmış bir rapor değildi fakat neden bu kadar reaksiyon verildi? Arabulucu formül üretebilir ama sorunun tarafları bir şekilde çözüm üretiminde bulunabiliyor sa arabulucu kendisi çözüm dayatmasında bulunmamalıdır. Çünkü bu durumda adil olsa bile tepki ile karşılaşır. Annan Planı’nın başarısız olma nedeni de buydu. Görüşme trafiğini açık tutmak bu konuda sabırlı olmak yapılması gereken en önemli hamlelerdir.
Arabulucunun bazı önemli noktaları vardır. Bir tanesi sorunun, çatışmanın olgunlaşmasıdır. Çatışmaya yerinde müdahale edilirse arabulucu olarak
başarılı olma şansınız daha yüksektir. Bu konuda William Zartman’ın bir bulgusu ‘ripeness’ı anımsıyoruz. Kabaca, iki taraflı çatışma düşünülürse her iki taraf da kazanacağını düşünür. O yüzden de bir süre bu alanda mücadele verir. Arabulucu bu süre zarfında müdahalede bulunmak isterse bu duruma izin verilmez. Çünkü taraflar nasılsa kendisinin kazanacağını düşünürler. Ama belirli bir noktaya gelindiğinde kazanamayacaklarını hissederler ve bunun etkisi daha fazla bir yıkımdır. İşte tam da bu etki ripe noktadır. Bunu tam olarak ne zaman hissederler? Çatışmaya göre değişir fakat belirli bir sürenin geçmesi gerekir. Bu bazen haftalar, bazen aylar bazen de yıllar sonra olabilir. Büyük çatışmalara dikkat ederseniz, ne zaman görüşmeye ve arabuluculuğa sıcak bakmaya başlarlar? Taraflar sonuç için olumlu düşüncelerden vazgeçmeye başladıkları zaman arabulucular devreye girerler. Kimler arabulucu olurlar? Kişi, kurum, devlet, örgüt… Ama sağlıklı arabulucular güvenilir olmalı, sırdaş olmalı,
sağlıklı bilgi toplayabilmeli ve aynı zamanda da güç sahibi olabilmeli. Bu güç psikolojik, fiziksel veya her ikisi de olabilir.
Hakemlik, gönüllü ve zorunlu olarak ikiye ayrılır. Gönüllü hakemlik, taraflar hakemi tayin eder ve onun verdiği sonucu kabul edebilecekleri gibi etmeme hakkına da sahiptirler. Zorunlu hakemlik ise yine taraflar hakemi tayin ederler ve onun vardığı sonuç kabul görür. Devletler, örgütler, uluslararası aktörler diledikleri kişi, kurum ve örgütleri hakem tayin edebilirler. Bu konuda bir sınırlama yoktur. Tahkimname denilen hakemlik sözleşmesi ile hakemler tayin edilebilir. Taraflar bazen bir anlaşmayla sorun çıktığında bazen de sorun ortaya çıktıktan sonra hakem taahhüd edebilirler. Bunun takdimi daha çok uluslararası hakemlere aittir. Hakemlikle görevli efektif çalışırsa önemli bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. 1925’te imzalanan Locarno Antlaşması’nın bir alt antlaşması çatışma olasılığı yüksek Avrupalı devletlerarasında sorunu hakeme götürme yönündeki antlaşmadır. 5 yıllığına Avrupa’ya istikrar getiren bir unsur olarak tarihe geçmiştir.
Uyuşmazlık çözümünün dördüncü ayağı yargısal çözümdür. Yargısal çözüm birtakım uluslararası mahkemelerin devreye girip devletleri veya diğer uluslar arasındaki sorunu çözmesidir. Uluslararası aktörler; devletler ve legal uluslar arası örgütlerdir ve bunların yargısal konumları sorunu çözüme götürür. Şu gözden kaçan bir gerçektir ki direkt olarak uluslararası yargıya gidilemez. Çünkü iç hukuktan farklı olarak devletler üzerinde bir otorite yoktur.
Devletler üzerinde bir otorite olmadığı için uluslararası yargının çalışması da devletlerin ona veya diğer aktörlerin onun yargı yetkisinin kabul etmeleri ile orantılıdır. Dolayısıyla devletler veya örgütler olarak bir mahkemenin yargıya yetkisini kabul ederseniz eğer yargılama gerçekleşir.
Aksi halde yargılama mümkün değildir. Devletler veya örgütler yargı yetkisini kabul ettikleri yönündeki rızalarını nasıl ortaya koyarlar?
Bunun birkaç yöntemi var. Birincisi anlaşma yoludur. Örneğin A ve B devleti sorun ortaya çıktıktan sonra veya önce sorunu yargıya götürme konusunda bir anlaşma yapabilirler.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder