29 Ocak 2017 Pazar

HERKESİN KENDİ YERİ KADAR KAYIPTAYIZ!…




HERKESIN KENDI YERI KADAR KAYIPTAYIZ!…


PROF. DR. TÜLAY ÖZÜERMAN


CHP’nin bir genelge ile partiye kayıtlı olan herkesi alana çağırması gerekirken, İzmir il örgütünde gençlik kolları ve kadın kollarının görevlerine son verilmiş olması hiçbir mantıklı gerekçe ile açıklanamaz. Gençlik Kolları Başkanlığı’nın genç bir kızımız tarafından temsil ediliyor olması siyasette kadınları özendirici önemli bir adımdı. CHP İzmir İl Kadın kollarının çalışmaları il sınırlarını aşmıştı. Kadınlarımız yalnız metropol içinde değil, ilçe, belde ve köylerde çalışmalarını yürütüyorlardı.
Gençlik ve kadın kollarının CHP’nin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’ın İzmir ziyaretine katılmış olmalarından rahatsızlık duyanlar olduğu söylentileri yaygın.  Asıl rahatsız olmamız gereken bu rahatsızlık söylentileri. Bu süreçte Sayın Deniz Baykal’ın her yerde olması ve partililerle birlikte çalışması için tüm örgütün çaba göstermesi gerekirken, yanında olanlar cezalandırılıyorlarsa hepimizin büyük kaygılar taşımamız gerekir…
Bazılarının referanduma var güçleri ile asılmak yerine, referandum sonrası süreçte kendilerine yer edinme telaşının öne çıkmış olması sürecin yaşamsallığının anlaşılamamış olduğunun bir göstergesi. Hala farkına varamadıkları gerçek şu ki; herkesin kendi yerlerinin toplamı kadar kayıptayız
Örgüt içi mücadele, örgütlü mücadelenin önüne geçmemelidir. Mücadelenin örgüt içinde yürütüldüğü yerde kişiler ve beklentileri öne çıkmış demektir. Örgütlü mücadele, katkı koyabilecek herkesi kucaklayan, sen, ben, biz, o,… gibi ayrımların olmadığı, “hepimiz” anlayışı ile yapılan mücadeledir.
Türkiye çok önemli bir virajda. Yandaş medya ile gerçeğin üzeri örtülerek pazarlama yapılıyor olmasına karşın, toplumun çok önemli bir kısmı “hayır” cephesinde yer alırken, gerçek tüm çıplaklığı ile anlatılabilse, AKP’li üyeler dahi “hayır” diyeceklerdir. “Hayır” dedirtmesi gerekenlerin kendi içlerinden birilerine “hayır” deme lüksleri var mı?
Mezheplerin, kimliklerin, soy sop söylemleri ile siyasetin konusu edilip, ortalığa saçıldığı ayrıştırmacı zeminin kaypaklığında kayıp gitmemek için birleştirici söylemleri sahiplenenlerin kendi aralarında bu birlikteliği tutkallamayı başarmaları gerekiyor.
Örgüt bütünlüğü zedelenerek CHP’nin tüm ülkeyi kucaklayıcı söylemlerinin yaşama geçirilmesi mümkün müdür?
Medyada sürekli olarak “Baykalcılar tasfiye ediliyor” başlıklı yazıların yer alması parti için olumlu bir gelişme değildir. Parti içinde bazıları değil, herkesin önceki başkanın emeklerini sahiplenmesi gerekirken, bunu yapanların cesur kabul edilmesi düşündürücüdür. Parti içi mücadele ülke adına verilen mücadelenin önüne geçmemelidir.
Sandıkta geleceğimizi oylayacağız. Kanun yapmak hukuk yapmak anlamına gelmez. Kanunu kimin koyduğu, kanunun kendisinden daha önemlidir. Bugün evet baskısını her ortamda hissettiren bir anlayışın, anayasa değişiklikleri ile ülkeye demokrasi getireceğine kim inanır?
Bugün soluduğumuz baskı, yarın sandıktan evet çıkınca hukukun hesap alanı dışına çıkarak rahatlayan siyasal iktidarın daha hangi bahanelerle özgürlüklerimizin önüne bariyerler kuracaklarını düşünmek bile istemiyorum. Şu an bu satırları yazıp, yayınlayabildiğimiz göreceli özgürlükleri arayacağımız kesin.
“Ya bendensin, ya da değil” anlayışının her yeri kaplamasını istemiyorsak, CHP kendi içindeki anlamsız tasfiyeyi sonlandırmalı, ülkede Atatürkçü, Cumhuriyetçi, ulusalcı aydınlara yapılan tasfiyeyi durdurmak için destek verecek herkesi kucaklamalıdır. “Hayır”cı cephe, kendi içindeki bazı ayrıntıları bu süreçte görmezden gelerek; var gücü ile “hayır” diyenler üzerinde kurulan psikolojik baskıyı bertaraf edecek enerjiyi oluşturmaları gerekiyor.
Toplumun çok önemli bir kısmı farkında değil; yalnızca Cumhuriyet’in değil; demokrasi ve onun kurumları, başta hukuk olmak üzere tasfiye ediliyor. Türkiye şu an tekçi bir rejimle yönetiliyor. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplandığı günümüz sürecinde yargı içinde bu tekçi yapıya karşı çıkanlar, anayasa değişiklikleri sonrası yapılanmada daha kolay tasfiye edilecekler. Demokrasi ve hukukun son kalıntılarının yok edilmesine herkesin “hayır” diyerek karşı çıkması gerekiyor.
Bugün bizlerin özlediği bir demokrasi ortamının olmadığını TÜSİAD ve YARSAV’a yöneltilen ağır eleştirilerden anlayabiliyoruz. Biri görüşünü açıklamadığı, diğeri de “Hayır” dediği için topun ucundalar.
Demokrasi ne zamandan bu yana  iktidarı ele geçirenlerin kendi hazırladıkları yasalara “evet” demeyenlerin üzerinde kurulan baskının adı oldu? Hangi bilimsel kitapta böyle bir tanım var? Okuyup, öğrendiğimiz her şeyi buharlaştırdıkları gibi, bu yazdıklarımızı da adeta buzun üzerine yazıyor olmamak adına, “hayır” diyen herkesin güç birliği halkasını genişletmesi gerekiyor.
Farkında mısınız? Çok uzun süredir artık hiç kimse özgürlüklerden söz etmiyor. 2000 öncesinde dilimizden düşmeyen sözcüktü. Bugün özgürlük hepimiz için sadece baskı altında olmama anlamına geliyor. Ne mi diyorum?!.. Aklımızı başımıza toplayalım diyorum… Sen, ben, o çekişmesinin zamanı çoktan geçti; çok geç olmadan “hepimiz” için toplaşmalıyız. Gelecek nesillere başka bir 12 Eylül faciası yaşatmamak gibi bir sorumluluğumuz var.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder