1945 -1950 ARASI “ DEMOKRATİKLEŞME ” SÜRECİNDE BASIN
BARIŞ YETKİN*
* Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Doktora öğrencisi,
yetkinbaris@yahoo.com
ÖZET
İkinci Dünya Savası’nın hemen öncesinden başlayarak ve savaş sürecinde basın çok sıkı kayıt altına alınmıstır. Savasın bitimiyle birlikte çok partili demokratik düzene geçilmis, bu süreçte gerek basında ve gerekse genel olarak siyasal yasamdaki kayıt ve kısıtlamalar önemli ölçüde kaldırılmıstır.
Bu süreç o dönemde “ Demokratikleşme ” olarak adlandırılmış bulunmaktadır. Bu çalısmanın konusu, bu kayıtların ve kısıtlamaların neler olduğuna değinildikten sonra bunların demokratiklesme ile birlikte hangi yasal düzenlemelerle kaldırıldığı, ancak uygulamada bu alanda neler yasandığı, gerek iktidar yanlısı ve gerekse muhalefeti tutan basın tarafından bu sürecin nasıl değerlendirildiğidir.
Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savası, Demokratikleşme, basın, basın özgürlüğü, 1945 – 1950 arası Türkiye.
Basın, hemen her ülkede olduğu gibi, ama Türkiye’de belki daha da çok, siyasal gelismeler içinde yer almıstır. Bu özelliği nedeniyle siyasal iktidarlar basını kısıtlayıcı önlemler almak yoluna giderken, iktidar karsıtları da basın özgürlüğü nü sağlamak ve genisletmek amacını gütmüstür. Osmanlı Devleti’nde
hükümetin 1858 tarihli Ceza Kanunu ile basını ceza tehdidi altına almasına, 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi ile gazete çıkarmanın izne bağlamasına ve
1867 tarihli bir Kararname ile de basın üzerindeki baskıyı arttırmasına karsılık, Yeni Osmanlılar da yürüttükleri muhalefette çıkardıkları gazeteleri baslıca bir
silah olarak kullanmıslardır.
II. Mesrutiyet’in ilanı üzerine, toplumsal ve siyasal alanda yasanan karmasa, aynen basında da görülmektedir. Bu dönemde gazeteler, siyasal gelişmeler in önde gelen belirleyicileri arasında yer almıslardır. Millî Mücadele sırasında ise, Atatürk’ün önce Sivas’ta Drade-i Milliye ve arkasından Ankara’da Hakimiyet-i Milliye gazetelerini çıkarmış olması, basının siyasal gelismeler içindeki yerinin ve öneminin baslıca kanıtı olarak gösterilebilir. Millî Mücadele sırasında ve hemen sonrasında isbirlikçi, mandacı, hilafetçi ve saltanatçı yayın yapan Dstanbul basınındaki gazetecileri yargılamak üzere, millî güçlere karsı yürüttükleri kampanya nedeniyle, TBMM Dstanbul’a bir Dstiklal Mahkemesi göndermisse de bu mahkeme tüm gazeteci sanıkların beraatlarına 2 Ocak 1924’te karar vermistir. Bu karar gerçekte Cumhuriyet rejiminin basın özgürlüğüne saygılı olacağının ilk göstergesidir.
Bununla birlikte Seyh Sait isyanı üzerine 4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu, hükümete basın özgürlüğünü kısıtlama ve gazete kapatma yetkisini tanımıstır. Bu yasanın varlığına karsın, 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması, basında yeni bir canlanmaya ve yeni muhalif gazetelerin çıkmasına neden olmustur. Ancak yine de, bu dönem uzun sürmemistir. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kendini feshetmesinden sonra hükümet basın üzerindeki denetimini yeniden kurmak yoluna gitmistir.
Dste, 1945’ten baslayan çok partili yasama geçiş sürecinin basın açısından hukukî ve fiilî çerçevesi, bir yandan 25 Temmuz 1931 tarihini tasıyan 1881
sayılı Matbuat Kanunu’nda 1940 yılında yapılan değisiklik ve ona eslik eden ya da izleyen yasal ve kurumsal düzenlemelerle; bir yandan da, 1 Eylül 1939’da resmen baslayan II. Dünya Savası’nın gerektirdiği önlemlerle çizilmistir. Ancak, “ Demokratiklesme ” 1 olarak anılan 1945-1950 arası dönemde basına konulmuş olan bu kısıtlamalar ve engellemelerin kaldırılması yoluna gidilmiştir.
1 İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1945’teki “ Gençliğe Hitap ” konuşması Türkiye’deki Siyasetin özgürlestirilmesi ve demokrasiye geçisin ilk isareti sayılmaktadır Bkz. Ek-1.
1945-1950 ARASI “ DEMOKRATİKLEŞME ” SÜRECİNDE BASIN
1. II. DÜNYA SAVASI DÖNEMİ
1.1. Yasal Düzenlemeler
Basın Özgürlüğünü kısıtlayan ve denetim altına alan yasal düzenlemelerin basında, 25 Temmuz 1931 tarihli 1881 sayılı Matbuat Kanunu ile 29 Nisan
1940 tarihli 3812 sayılı yasada yapılan değisiklikler gelir. Yasanın 30. maddesi su şekli almıstır:
“ Millî Hisleri inciten veya da bu maksatla millî tarihi yanlış gösteren yazıları nesredenler elli liradan beş yüz liraya kadar cezalandırılır. ….kendilerine mevdu
vazifenin ifasından dolayı Büyük Millet Meclisi azasından, İcra Vekilleri Heyetinden ve resmî heyetler devlet memurlarından biri veya birkaçı hakkında isim ve madde gösterilmeyerek mübhem ve suizanı davet edecek mahiyette mütecavizan yazı ve resimlerle Büyük Millet Meclisi’nin ve İcra Vekilleri Heyetinin resmî heyetlerle devlet memurlarının veya da bir kısmının seref ve haysiyeti ihlal olunursa üç aydan altı aya kadar hapis ve yüz liradan eksik olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur.” 2
Ayrıca, yasanın 35. Maddesinin (g) bendinin yeni biçimi, “ Devlet Emniyeti ile alakadar meseleler hakkında yapılmakta olan tahkikattan ve yine devlet emniyeti bakımındanalınan tedbirlerden bahseden yazılar yasaktır….” 3 biçiminde olmuştur.
Bu yasal Düzenleme ile basına Ağır kısıtlamalar getirilmistir:
a-“ Millî hisleri inciten veya bu maksatla millî tarihi yanlış göstermek ” ifadesi, gerçekte bir “ Resmî Tarih ” Anlayışının sonucudur. Tarihsel olay ve gelismelerin yönetim tarafından tanımlanmalarının dısında baska yorum ve değerlendirme yapılamayacağı anlamına gelmektedir.
b-TBMM ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile devlet memurlarına iliskin düzenleme ise, hukukun temel ilkelerinden olan “ Kanunsuz Suç ve Ceza olmaz ” hükmüne aykırıdır.
Yasada açıkça belirtilmemiş bir eylemin suç sayılamayacağı ilkesi ve hükmü böylece ortadan kaldırılmıştır.
c-35.Maddenin (g) bendi ise, söz konusu soruşturma ve tedbirleri basının ilgi alanı dışına çıkartmaktadır.
2 Yasanın metni için bkz. 8 Ağustos 1931 günlü Resmi Gazete ve Düstur, 3.Tertip, C.XII, Tesrinisani 1930-Tesrinievvel 1931, s. 1069-1085.
3 Söz konusu değisiklikler için bkz. 6 Mayıs 1940 tarihli ve 4501 sayılı Resmi Gazete ve Düstur, 3.Tertip, C. XXI, Tesrinisani 1939-1940, s. 754-756.
Basının yasal olarak denetim altına alınabilmesi amacıyla, devlet kurulusları olusturulmuş ve zaman içinde güçlendirilmistir. 21 Eylül 1939’da kurulan Başvekâlet Matbuat Bürosu, 2837 sayılı ve 22 Mayıs 1940 tarihli yasayla Başvekâlet Umum Müdürlüğü yapılmıştır. Adı geçen yasanın 4. maddesinde bu kurulusun görevinin basına kamuoyunu aydınlatmak ve ülke çıkarlarına uygun yayın yaptırmak olduğu öngörülmüstür.4 4475 sayılı ve 16 Temmuz 1943 tarihli “ Basın Ve Yayın Umum Müdürlüğü Teşkilât, Vazife Ve Memurları Hakkında Kanun ” un 1. maddesi bu kuruluşun görevleri arasında hükümetin uygulamalarının basında doğru ifade edilmesini sağlamak, ulusal çıkarlara aykırı yayınları denetlemek olduğunu belirtmistir.5 Tüm bu yasal düzenleme ve uygulamalar, “ Güdümlü ” bir basını isaret etmektedir.
Basın üzerindeki yaptırımlar için yalnızca 1881 sayılı Matbuat Kanunu ile yetinilmemistir. 1936’da 3038 sayılı yasa ile Türk Ceza Kanunu’na eklenen 141 ve 142. maddelerdeki hükümler, 1938’de 3531 sayılı ile daha ağırlastırılmıs, ancak ele aldığımız dönem içinde 1946 yılında 4934 sayılı yasa ile maddeye “ Memleket içinde, cemiyetin siyasî veya hukukî herhangi bir nizamını zorla değistirmek gayesiyle cemiyet tesis, teskil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse ” lerin Cezalandırılacağı hükmü eklenmistir. Böylece, bu maddenin uygulama alanı içine sol girisimler ve partiler de alınmıstır.6 142. Madde ise, bu amaçla propaganda yapmayı cezalandırmakta ve bu propagandanın basın yoluyla yapılmasını, öngörülen cezayı yarı oranında arttırmayı hükmetmektedir. Bu, 7,5 yıl ağır hapis cezasına esdeğerdir.
Bu dönemde ve sonraki yıllarda tanık olunacağı üzere, toplumsal ve ekonomik düzene yöneltilen hemen hemen her türlü elestiri 142. madde kapsamında değerlendirilmiştir.
20 Kasım 1940’ta Dstanbul ve daha yedi ilde ilan edilen sıkıyönetim de basın üzerinde ciddî bir denetim ve yönlendirmede bulunmustur. Gazete ve dergi kapatma yetkisini geniş bir biçimde kullanmıstır. Dstanbul’un basının merkezi olduğu ve yine sıkıyönetim kapsamı içinde bulunan Ankara’nın da basın dünyasında ikinci önemli kent olduğu düsünülürse, sıkıyönetimin basın üzerinde çok büyük bir denetim kurduğu söylenmelidir.
4 Server Dskit, Türkiye’de Matbuat Ddareleri Ve Politikaları, Ankara, Basvekâlet Basın Ve Yayın Umum Müdürlüğü Yayını, 1943, s. 312.
5 A.e., s. 335.
6 Çetin Özek, 141-142, Dstanbul, Ararat Yayınevi, 1968, s. 127.
1.2. Basında CHP Egemenliği
Bu yıllarda Gazete sahiplerinin ve yazarlarının büyük çoğunluğu CHP Milletvekili ya da bu partinin üyesidir. 1939 tarihli CHP Nizamnamesi’nin 160. maddesi bunlara parti çıkarlarına ve siyasetine uygun, hükümetin uygulamalarını kamuoyuna benimsettirici yayın yapmak ve bu çizgide olmayan yazı ve haberleri yasaklamak yükümlülüğünü getirmistir.7 Bu dönemde baslıca partili yazarlar sunlardır: Yavuz Abadan, Falih Rıfkı Atay, Fazıl Ahmet Aykaç, Abidin Daver, Vedat Dicleli, Nihat Erim, Ahmet Sükrü Esmer, Sadi Irmak, Recep Peker, Necmeddin Sadak, Resat Semsettin Sirer, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Kutsi Tecer, Esat Tekeli, Asım Us, Hüseyin Cahit Yalçın, Suut Kemal Yetkin… Bu dönemde birçok yazarın CHP’ye yakın olması denetim ve yasal düzenlemelerin yapılmasını engellememistir.
1.3. Uygulama
Görüldüğü gibi, gerek yasal düzenlemelerle, gerek kurumsal denetimle ve sıkıyönetim tarafından getirilen kısıtlamalar nedeniyle II. Dünya Savası boyunca basın özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Ancak, bu yılların bir dünya savasının dünyayı sardığı ve sınırlarımıza dayandığı yıllar olması, bu durumu doğal karsılamayı zorunlu kılmaktadır.
Basbakanlık önce Basvekâlet Matbuat Bürosu, arkasından da Basvekâlet Basın-Yayın Umum Müdürlüğü aracılığı ile basında hangi haberlerin ne biçimde yer alacağını ve hangilerinin yer almayacağını sağlamıstır.8 Bununla birlikte, bu konuda asırılığa kaçıldığı da görülmektedir.9 Nadir Nadi, bu kısıtlamaların gerçekte hükümetin ne olursa olsun hiçbir sekilde elestirilemeyeceği anlamına geldiğini belirtmektedir.10 Sıkıyönetim ise, Cumhuriyet gazetesini 2, Tan’ı 4, Vatan’ı 4, Tasviri Efkâr’ı 4, Haber’i 2, Vakit, Yeni Sabah ve Akbaba’yı 1’er kez kapatmıstır. Ayrıca Hükümet de Cumhuriyet’i 3, Tan’ı 4, Vatan’ı 5, Tasviri Efkâr’ı 4, Son Posta’yı 4 ve Vakit ile Akbaba’yı 1’er kez kapatmıstır.11
7 Cemil Koçak, “Dkinci Dünya Savası Ve Türk Basını”, Tarih Ve Toplum Dergisi, Cilt VI, 1986, s.286. 297.
8 A.e., s. 312.
9 Uygulamadan örnekler için bkz. Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, 2. basım, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1999, s. 160-161.
10 Nadir Nadi, Perde Aralığından, 2. basım, Dstanbul, Cumhuriyet Yayınları, 1965, s.22.
11 Alpay Kabacalı, Baslangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü, Dstanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, 1990, s. 143.
2. ÇOK PARTİLİ DÖNEM
2.1. Yasal düzenlemeler
II. Dünya Savası’nın sona ermesiyle birlikte iç ve dış kosullar nedeniyle, bilindiği gibi, çok partili düzene geçilmistir. Çok partili düzenin baslaması ile tek partili dönemde geçerli kılınmış bazı yasalarda değisiklikler yapılması ve ayrıca yeni yasalar çıkarılması, çok partili demokratik düzene aykırı olan düzenlemelerin kaldırılması yoluna gidilmistir. Bu “ Demokratikleşme ” sürecinde basını cendere altında tutan önlemlerin kaldırılması ayrı bir önem tasımaktadır. Basın özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasinin de olamayacağı o dönemde sıkça dile getirilen bir konu olmustur. Basın alanındaki bu demokratiklesme sürecine Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesi alınmamıs, tersine kapsamı daha da genisletilerek uygulanması sürdürülmüsse de, Türkiye’nin demokratiklesme süreci olarak nitelendirilen bu dönemde basın özgürlüğünün sağlanmasına yönelik uygulamalar söz konusudur. Eski dönemin izlerini silmek adına bazı uygulamalar söz konusudur. Öncelikle hükümete gazete ve dergi kapatma yetkisi veren, 1881 sayılı Matbuat Kanunu’nun 50. maddesi değistirilmistir. TBMM’nin 13 Haziran 1946 tarihinde kabul ettiği söz konusu madde değisikliğinde, bundan böyle bir yayın organının ancak mahkeme kararı ile kapatılabileceği öngörülmüstür.12
Bu değisikliği basın suçlarından mahkum olanlar için bir af yasası çıkarılması izlemistir. 14 Haziran 1946’da TBMM tarafından kabul edilen bu af yasasına göre;
“ Gazete, Kitap veya mecmua vasıtasıyla veya 1881 sayılı Matbuat kanununa aykırı hareket suretiyle 7.VI.1946 tarihine kadar islenmiş olan suçlardan dolayı kovusturma yapılamaz. Bu suçlar sebebiyle verilmiş olan cezalar ortadan kaldırılmıstır.”
12 TBMM TD, C. XXII, s. 222.
Böylesine olumlu bir yasal girisime karsın sıkıyönetimin varlığı basın özgürlüğü açısından bir sorundur. Savaş nedeniyle alınmış olan önlemlerin basında gelen sıkıyönetim, savasın bitmesine karsın, iki yıl daha sürmüş ve ancak 22 Aralık 1947’de saat 24.00’te kaldırılmıstır.13
2.2. Uygulamada Basın Özgürlüğü
Çanakkale, Edirne, Dstanbul, Kırklareli, Kocaeli ve Tekirdağ illerinde 2 yıl daha süren sıkıyönetim basın üzerindeki denetimini aynen sürdürmüstür.
Örneğin; 1946 milletvekili seçimlerinin sonuçlarının basında tartısılmaya baslanması üzerine Dstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı gazetelere 24 Temmuz 1946 tarihli şu
“ Tebliğ” de bulunmuştur:
“…..Bazı Gazetelerin bilhassa seçim sonuçları hakkında vatandasları şüpheye düsürücü ve bu yüzden memleketin huzurunu sarsıcı ağır neşriyatın[a] devam ettiği görülmektedir. Sıkıyönetim bölgesinde bu gibi ağır tahriklere müsaade edilmeyeceği ve bu kabil yazılara karsı Sıkıyönetim Komutanlığının harekete geçeceği tebliğ olunur. – Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Asım Tınaztepe.”14
Bu tebliğe uymadıkları gerekçesiyle Yeni Sabah ve Gerçek gazeteleri süresiz olarak kapatılmıslardır. Arkasından Tasvir ve Demokrasi gazeteleri de aynı akıbete uğramışlardır.15
Demokrat Parti, Sıkıyönetim’in bu gibi uygulamaları karsışında harekete geçmek zorunluluğunu duyarak Başbakanlık’a başvurmuştur. Buna ilişkin gazete haberi,
“ D.P. Sıkıyönetimin devamının Anayasaya aykırı olduğu[nu], Tarafsız davranmadığını, İstanbul’da basına baskı yaptığını söyleyerek kaldırılması için Başbakanlığa dilekçe veriyor ” 16 biçiminde kamuoyuna yansımıştır.
Çok partili demokratik düzenin daha baslangıcında basın özgürlüğüne gölge düsmüstür. Zekeriya Sertel’in sahibi ve basyazarı olduğu ve hükümete muhalif yayın yapan Tan gazetesinin idare binası ile basımevi, Demokrat Parti ileri gelenlerinin de yazar kadrosunda yer alması düsünülen ve kurulusuna da katkıda bulundukları Tan Basımevi’nde basılan Görüşler Dergisi, 4 Aralık 1945 günü, büyük bir kalabalık tarafından basılarak tahrip edilmiştir.
13 Ulus, 23 Aralık 1947.
14 Vatan gazetesinin 25 Temmuz 1946 günlü sayısında yayınlanmıstır.
15 Vatan, 22 Nisan 1947.
16 Vatan, 29 Temmuz 1946.
Bu olay, gazetenin ve derginin yayın yasamını sona erdirmistir.17 Zekeriya Sertel’in ve esi Sabiha Sertel’in gazetede yer alan yazıları incelendiğinde, ana fikir olarak, CHP iktidarının demokrasiye geçiş söylemlerinin içtenlikli olmadığı, zaten gerçekte bir diktatör olan Dsmet Dnönü’nün bu geçisi yapamayacağı, ama Amerika Birleşik Devletleri’nin destek ve yardımını sağlamak ve bu ülke yardım için demokratik bir rejimi sart kostuğu için demokrasiye geçildiği kanısının uyandırıldığı konularının işlendiği ve baska alanlarda da CHP iktidarının sert bir biçimde eleştirildiği görülür.18 Zekeriya Sertel, daha sonra Anılarında bu konuda söyle demiş bulunmaktadır:
“İnönü, Amerika’ya dayanabilmek için, Lafta olsun Demokrat görünmeye çalısıyordu. Demokrasiden yana olduğuna dış âlemi inandırmak zorundaydı.
Çünkü, Amerika, Türkiye’nin bir Diktatörlük olmasını beğenmez görünüyor, Demokratik bir düzene geçemedikçe Türkiye’ye yardım elini uzatamayacağı izlenimini veriyordu.”19
Bu noktada belirtmek gerekir ki, Savas’ın bitiminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 19 Mart 1945 tarihinde Türkiye’ye bir nota vererek 1925 yılında iki ülke arasında
imzalanmış olan Türk - Sovyet Tarafsızlık Ve Saldırmazlık Antlaşması’nı feshettiğini, 7 Haziran 1945 günlü bir nota ile de doğu sınırımızda kendi lehine değişiklikler yapılmasını, Boğazlar’ın yönetiminde Türkiye ile birlikte bulunmak istediğini ve kendisine üs verilmesini bildirmiştir.20
Bu durum, Türkiye’nin ABD ve İngiltere’nin yardımını isteme gereksinimini doğurmuştur. Dolayısı ile Tan’ın bu yayınlarının hükümeti rahatsız ettiği anlaşılmaktadır.
17 4 Aralık 1945 sabahı saat 10’da Dstanbul Üniversitesi öğrencilerinden olusan bir grup öğrenci Beyazıt Meydanı’nda toplanıp Babıâli’ye yürüdüler. Babıâli’deki Tan gazetesi ve sol yayınları satan kitabevleri yağmalandı. Ardından da grup, Beyoğlu’na giderek Görüsler Dergisi, Yeni Dünya ve La Turquie gazetelerine saldırdı. Bkz. Ek-2.
18 Zekeriya Sertel’in bu konuyu ele alan baslıca basyazıları için bkz. Tan, 22 Ağustos 1945, 8 Eylül 1945, 15 Eylül 1945, 21 Eylül 1945, 7 Ekim 1945, 20 Kasım 1945,
22 Kasım 1945, 23 Kasım 1945, 30 Kasım 1945; Sabiha Sertel’in yazıları için bkz. Tan, 5 Ağustos 1945, 24 Ağustos 1945, 2 Eylül 1945. Bkz. Ek-3.
19 M. Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım (1905-1950), Dstanbul 1968, s.259.
20 Gelismelerin ayrıntıları için bkz. Feridun Cemal Erkin, Türk-Sovyet Dliskileri Ve Boğazlar Meselesi, Ankara, 1968.
Tan’a saldırıyı tetikleyen Hüseyin Cahit Yalçın’ın 21
3 Aralık 1945 günlü Tanin Gazetesinde yayınlanan “ Kalkın Ey Ehli Vatan ” başlıklı yazısı olmuştur.
CHP’li olan Yalçın, Sovyet ve komünizm tehdit ve tehlikesinden söz etmekte, bu tehdide karşı “ Mücadele her vatandaşın hakkı ve vazifesidir ” ve “ Bu işte cevap hükümete düşmez, söz, eli kalem tutan gazetecilerin ve hür vatandaşlarındır ” çağrısında bulunmuştur. Bu yazıyı bir işaret gibi algılayan hükümet yanlısı gençler, ertesi gün polisin de önlem almamasından yararlanarak Tan gazetesi ve Görüsler dergisine saldırmıslardır. Tan, Görüşler tahrip edilecek ve bir daha yayınlanamayacaklardır. Sıkıyönetimin de hiçbir engellemede bulunmaması, olayı gerçeklestirenlerden hiçbirinin yakalanmaması ve yargı önüne çıkarılmaması ayrıca dikkat çekicidir.22
Diğer yandan, Türk basın tarihinin önemli yayın organlarından Marko Pasa, muhalif yayın nedeniyle peş pese kapatılma cezasına çarptırılmıstır. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali tarafından kurulan Marko Pasa, yazarları arasında Rıfat Ilgaz ve Haluk Yetis’in yer aldığı, karikatürleri ile Mim Uykusuz’un katkıda bulunduğu 23 Muhalif çizgisiyle ilk sayısı 25 Kasım 1946 tarihinde24 olmak üzere yayınına baslamıstır. Marko Pasa ve devamı gazetelerin isledikleri ve eleştirdikleri konular, Türkiye’de yabancı asker bulundurulması, yabancı sermaye, irticanın yeniden gündeme gelmesi, yoksulluk, yolsuzluk… v.b olmuştur.
Kısa sürede yüksek tiraja ulasmıssa da arka arkaya kapatılması, yazarlarının da sıklıkla tutuklanması nedeniyle düzenli bir biçimde yayını sürdürememistir.
Hükümete yönelttiği elestiriler yüzünden kapatılması nedeniyle, Malumpasa adıyla yayınını sürdürmek istemistir. Malumpasa da kapatılınca bu kere Ali Baba adını almıssa da yeniden bir kapatılma cezasından kurtulamamıstır.
Tan olayı üzerine Zekeriya Sertel’in Hatırladıklarım, 1905-1950 (İstanbul 1968) ve Sabiha Sertel’in Bir Roman Gibi, 1919-1950 (Ant Yayını, Dstanbul 1969) adlı anılarının ve Alpay Kabacalı’nın adı geçen Türk Basınında Demokrasi kitabının yanı sıra çok sayıda yayın yapılmış bulunmaktadır. Bu çalısmada bunlardan yararlananların baslıcaları sunlardır: Oral Çalıslar, “ Tan Matbaası Davası Bitti Mi? ”,
Cumhuriyet, 4 Aralık 1945; Alpay Kabacalı, “Tan Olayı ”, Tarih ve Toplum Dergisi, C.IV. 1985, s.374378; Yıldız Sertel, “Çok Satan, Ciddî Günlük Gazete Tan”,
Cumhuriyet
Dergi, 28 Ocak 1996; Yıldız Sertel, “ Özgürlük Savasçılarına Baltayla Saldırı ”, Cumhuriyet, 4 Aralık 1995; Yıldız Sertel, “ Tarihten Bir Yaprak –Tan Olaylarının Perde Arkası ”,
Cumhuriyet, 1 Aralık 1998; Hıfzı Topuz, “ Tan ve Bitmeyen Devlet Terörü ”, Cumhuriyet, 4 Aralık 1995; Mete Tunçay, “ Tek Parti Döneminde Basın – 1925 Takrir-i
Sükun’dan Tan Olayına”, Tarih ve Toplum Dergisi, C.VII, 1987, s. 48-49; Çetin Yetkin, “Tan Gazetesi Olayı ” başlıklı bölüm, Karşıdevrim, 1945-1950, Antalya, Y.A.R.
Müdafaa-i Hukuk Yayınları, 6. basım, 2007, s.463-476.
23 Bkz. Ek-6.
24 Bkz. Ek-5.
Sırası ile bu defa da Yedi Sekiz Pasa, Bizim Pasa, Öküz Mehmet Pasa ve Medet adları altında yayınlanmıs, ancak bunlar da kapatılmışlardır. Bu kosullar altında yayınını sürdüremeyerek 10 Temmuz 1950 tarihinde çıkarılmasına son verilmiştir.25
1946-1950 yılları arasında, ülkedeki tüm demokratiklesme söylemlerine karsın, uygulamalar tam tersi olmustur. Gazeteciler ve yazarlar aleyhine çok sayıda ceza davası açılmıs, çoğu gazeteci ve yazar bu nedenle tutuklanarak cezaevine konulmus, ancak yargılama sırasında bunlardan büyük bir kısmı tahliye edilmisler ve sonunda da haklarında beraat kararı verilmistir. Bu tür davalar içinde göze çarpan belli baslıları sunlardır:
Tan matbaasının tahribinden sonra, gazetenin sahibi, yazı isleri müdürü ve yazarları hakkında hükümete hakaret ettikleri iddiası ile ceza davası açılmıştır.
Bu dava kapsamında Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Cami Baykurt ve Halil Lütfi Dördüncü 20 Subat 1946’da tutuklanmıslar, 23 Mart 1946’da çesitli hapis cezalarına çarptırılmıslar26 , ancak Yargıtay tarafından bu cezaları 14 Mayıs 1946’da bozulmuş ve serbest bırakılmıslardır.27
Cezaevindeki hükümlü ve tutukluların içinde bulundukları kosulları elestirdikleri için Tan, Halil Lütfi Dördüncü, Cami Baykurt ve Esat Adil Müstecaplıoğlu hakkında ceza davası açılmıştır.28
Esat Adil Müstecaplıoğlu hakkında ayrıca, kendisi Cumhuriyet Savcısı, baska bir deyisle kamu görevlisi olduğu için, kamu görevlileri siyasetle uğraşamayacakları
gerekçesiyle bir baska dava açılmıstır.29
İzmir’de İzmir gazetesi yazarlarından Müçteba Üstündağ TBMM’ne hakaretten tutuklanmıstır.30
Sabahattin Ali, Falih Rıfkı Atay’a hakaretten üç ay hapis cezasına mahkum olmustur.31 Sabahattin Ali ayrıca, Cemil Barlas’a hakaretten 4 ay hapis cezasına çarptırılmıstır.32
25 Marko Pasa hakkında bkz. Levent Cantek, Markopasa – Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi, Dletisim Yayınevi, Dstanbul, 2001.
26 Bkz. Ek-7.
27 Vatan, 15 Mayıs 1946 Bkz Ek-8.
28 Ulus, 27 Nisan 1946.
29 Vatan, 28 Nisan 1946.
30 M. Taner Beyazıt, Dzmir Basınında Demokrasi Mücadelesi, 1923-1950, Dzmir, 1993, s. 231.
31 Ulus, 29 Nisan 1946.
32 Ulus, 11 Mart 1947.
Samim Kocagöz, Vatan gazetesinde yayınlanan bir yazısından dolayı 2 Eylül 1946’da tutuklanmıs, ancak yargılama sonunda beraat etmistir.33
Ankara’da yayınlanan Başkent gazetesinde yazdığı bir yazıda hükümete hakaret ettiği gerekçesiyle Kazım Arar ve yazıisleri müdürü Yalçın Uraz hakkında ceza davası açılmıs, aynı gazetedeki bir yazısından dolayı Cumhuriyet Savcısı Remzi Balkanlı, Müstecaplıoğlu için açılan davadaki aynı gerekçe ile yargılanmıstır.34
Remzi Balkanlı, 5 Nisan 1947’de bir ay beş gün hapis cezasına çarptırılmıstır.35
Aynı gazetede bir yazısından dolayı Sabri Yurdabekçi ile yazıisleri müdürü Kazım Arar altısar ay hapis cezasına mahkum olmuşlardır.36
Aziz Nesin, hükümete hakaret suçundan İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’nce on ay hapse ve ayrıca sürgün cezasına çarptırılmıştır.37
Trabzon’da yayınlanan Trabzon gazetesi muhabiri Vural adlı kisi ile yazıişleri müdürü Kemal Kefeli üçer ay hapis cezası ile cezalandırılmışlardır.38
Ankara’da yayınlanan Kuvvet gazetesi sahipleri Hamdi Arpağ ve Ali Rıza Baskan ile yazıisleri müdürü Nizam Payzın, Matbuat Kanunu’nun 34. maddesine aykırı
davranmaktan yargılanmışlardır.39
Adnan Menderes’in, T.B.M.M.’nin mesruiyetini sorguladığı ve hükümete hakaret ettiği iddia edilen bir konusmasını gazetelerinde yayınladıkları için bazı
gazeteciler tutuklanmıŞtır. İzmir’de yayınlanan Demokrat Dzmir gazetesinden Adnan Düvenci, Mithat Perin; Yeni Asır gazetesinden Ali Sevki Bilgin, Adnan
Bilget; Kuvvet gazetesinden Salih Gürkan, Samet Ağaoğlu; Tasvir gazetesinden Atıf Sakar ve Demokrat gazetesinden Fuat Arna, tutuklu yargılandıkları bu
davanın sonunda beraat etmişlerdir.40
33 Çetin Yetkin, Siyasal Dktidar Sanata Karsı, Ankara, Bilgi Kitabevi, 1970, s. 145.
34 Ulus, 19 Aralık 1946.
35 Ulus, 6 Nisan 1947.
36 Ulus, 28 Ocak 1947.
37 Yetkin, Siyasal Dktidar Sanata Karsı, s. 145.
38 Ulus, 7 Haziran 1947.
39 Ulus, 8 Temmuz 1947.
40 Ulus,10 Ağustos 1947.
Mehmet Ali Aybar, 3 Mart 1948’de Zincirli Hürriyet’te yayınlanan bir yazısında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye hakaret ettiği iddiası ile yargılanmış ve üç yıl ağır hapis cezasına mahkum olmuştur.41
Bunlar, ele alınan dönemdeki basın davalarından yalnızca bir bölümüdür. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı davranıldığı iddiası ile edebiyatçı lara açılan davalar da bulunmaktadır.
3. BASINDAKİ YORUM VE DEĞERLENDİRMELER
3.1. CHP yanlısı yayın organlarında
Demokratiklesme olarak adlandırılan bu süreçte iktidarda bulunan CHP üyesi veya yandası yazarlar, rejimi ve hükümeti elestirirken asırılığa kaçmaması, rejimi tehlikeye düsürecek yazılar yazmaması konusunda muhalif basını sürekli bir biçimde uyarmıslardır. Çoğu zaman da yasal sınırların asıldığını, bu uyarılarının dikkate alınmadığını, ağırlasan dış siyasal kosulların göz önünde tutulmadığını, bu nedenle de Türkiye’nin güç durumda bırakılabileceğini, devlet otoritesini sarsıcı yayınlar yapıldığını, hatta muhalif basının Sovyetler Birliği’nin ve komünizmin sözcüsü olduğunu öne sürmüşlerdir. Dktidar yanlısı basın cephesinde bu tür yayınlara karsı alınan ve alınacak olan önlemlerin doğal karsılanması görüsü egemendir.
Örneğin, Halkevleri’nin yayın organı Ülkü dergisinin 1 Temmuz 1946 tarihli sayısında Hıfzı Rasit Öymen, CHP’yi elestirenleri “yapıcı ve tenkid fikri
yerine büyük bir gaflet çukuruna düsmüs” olarak nitelendirmistir.42 Yine aynı derginin 1 Ekim 1946 günlü sayısında Kemal Turhan söyle demektedir:
“…bir takım gazeteler…. Bir nevi bağımsızlık kisvesi altına büründüler, memleket idaresinin ve milli toplulukların haysiyet ve serefine yüklendiler. Bunu bir sürüm vasıtası yaptılar. Hele seçimler bu çesit kazanç düskünleri için kaçırılmaz birer fırsat sayıldı. Kararmış gözlerle nelere saldırılmadı!
Ağırlasan siyasi sartlar içinde memleketin istiklali ve toprak bütünlüğü üzerinde daha hisli ve uyanık olanlar, bazı gazetelerin devamlıca otoriteyi sarsmasına ve milli toplulukların haysiyet ve serefine saldırmasına göz yumamazlardı….”43
41 Mehmet Ali Aybar, Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm – Seçmeler, 1945-1967, Dstanbul, Gerçek Yayınevi, 1968, s.124-128.
42 Hıfzı Rasit Öymen, “Propaganda ve Hafıza Kanunları”, Ülkü – Milli Kültür Dergisi, sayı 115, 1 Temmuz 1946, s. 3.
43 Kemal Turan, “Bir Güven Konusu”, Ülkü – Milli Kültür Dergisi, sayı 121, 1 Ekim 1946, s.1. Bkz. Ek 9.
Falih Rıfkı Atay, basyazarı olduğu CHP’nin yayın organı Ulus gazetesinde şunları yazmıştır: “ Esef edilecek nokta sudur ki, muhalifler Türkiye meselesinin bütün ağırlığıyla ortaya çıktığı su zamanlarda dahi kızıl kola tahrik fırsatı vermenin zararlarını iyice kavramamıstır.”44
Başbakan Recep Peker’in 17 Temmuz 1946 tarihli Ulus gazetesinde yayınlanan konusmasının basınla ilgili bir bölümü de söyledir:
“İşte ‘ Görüşler ’ yerine ‘ Gün ’ adıyla bir Komünist dergi çıkıyor. ‘ Tan ’ yerine ‘ Gerçek ’ adıyla gündelik kızıl bir gazete seçim gürültülerinin havası içinde beslenerek ve kendi ölçüsüne göre sözüm ona hakiki demokrasinin davacısı hüviyetini takınarak sınıf kavgası edebiyatının zehrini saçıyor…”45
DP’nin elestiri ve görüslerini basın aracılığıyla kamuoyuna duyurması, idarenin DP yanlısı basına karsı uyguladığı önlem ve engellemeleri tetiklediği söylenebilir.
CHP ve DP taraflı yayın organlarında muhalefete ve iktidara karşı izlenen sert tutum, aynı sertlikteki tartışmaları TBMM’ye taşımıştır. Havanın çok gerginleştiği bir anda Cumhurbaşkanı her iki parti arasında bir hakem sıfatıyla, bu partilerin yöneticileri ile görüştükten sonra, Türk siyasal tarihinde “ 12 Temmuz Beyannamesi ” olarak anılan bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiride, muhalefetin, dolayısıyla da muhalif basının iktidar ile aynı olanak ve güvence içinde olacaklarını açıklamıştır. Ancak, bu bildirinin uygulamada bir yararı olmamıstır. Ulus gazetesinde imzasız olarak yayınlanan “ İşi Azıttılar ” başlıklı bir yazıda, eleştiri ve saldırıların “ Normal siyasi münasebetlerin eşini kaydetmediği bir tarzda ” olduğu belirtilmiştir.46
44 Falih Rıfkı Atay, “Tahriklerin Devamlı Kaynağı”, Ulus,31 Ağustos 1946.
45 “Recep Peker’in Konusması”, Ulus, 17 Temmuz 1946.
46 “Dsi Azıttılar”, Ulus, 11 Aralık 1947.
Türkiye’nin, Sovyetler Birliği’nin kendisine yönelttiği tehditlere karsı ABD’nin desteğini sağlamaya çalıstığı bir süreçte47 DP’nin ve yandası basının iktidarı
“ Demokrasiye gerçekten geçmek İstememek ” le suçlamaları, 48 CHP’li yazarların üstünde durduğu bir baska konudur. Asağıda görüleceği üzere, muhalif basın, çok
partili sisteme geçisin Sovyetler Birliği’ne karsı ABD’nin desteğini elde etmek için bir aldatmaca, bir oyun olduğunu öne sürmektedir.
1950 seçimlerini kazanan DP iktidarında başbakan olacak olan Adnan Menderes ’in bile komünistlikle suçlanmış olması,49 CHP’nin DP’nin muhalif basınına karsı nasıl bir tutum içinde olduğunu açıkça ortaya koyduğu söylenebilir.
CHP iktidarının DP yanlısı basına karsı izlediği tutum, 14 Mayıs 1950 seçimlerine doğru aynı çizgide, ama daha siddetlenerek sürmüştür.
3.2. Muhalif yayın organlarında
Muhalif basın, iktidara yakın yayın organlarının tam tersi savlarla kendini anlatma derdi içine girmistir. Muhalif basında ilk göze çarpan tutum, komünizm ile bir ilgilerinin olmadığı, hatta kendilerinin antikomünist olduklarını kanıtlamak çabası olmustur.50 Bir baska göze çarpan husus, CHP iktidarının çok partili düzene geçmek girisiminde samimi olmadığı yolundaki yayınlardır. Sabiha Sertel’in kaleme aldığıasağıdaki yazısı örnek olarak gösterilebilir:
“Türkiye’de rejim, hangi tarafa çekersek hangi manada kullanırsak, muayyen bir zümrenin keyfine göre, hangi manada tefsir edersek mahiyetini değiştiren bir idare sistemi midir, yoksa orta oyunu mudur? Birinci perde de sahnede nazizm mizanseni vardır, aktörler Cloyter rolünü oynarlar. İkinci perde de sahnenin demokrat mizanseni vardır, aynı aktörler bir Abraham Lincoln rolü oynarlar. Üçüncü perdenin mizanseni sosyalisttir, yine aynı aktörler bir Fourier veya Sen Simon rolü oynarlar.
47 Bu tarihlerde ABD, yardım edeceği veya destekleyeceği ülkelerin demokratik rejime sahip olmasını sart kosmaktaydı.
48 Örneğin; Nihat Erim, “ Çirkin Bir Taktik ”, Ulus, 17 Mayıs 1946; “ Köprülü Memleketi Nasıl Jurnal Ediyor ”, Ulus, 15 Mayıs 1946.
49 Adnan Menderes, “ Teessür Verici Bir Manzara ”, Vatan, 19 Mayıs 1946.
50 Örneğin, DP’nin kuruluş asamasında kurucular ile birlikte hareket eden Zekeriya Sertel, 11 Ekim 1945 tarihli Tan’da “ Okuyucularımla Açık Konuşma ” baslıklı yazısında kendisinin komünist olmadığını kanıtlamak istemiştir. Zekeriya Sertel, “ Okuyucularımla Açık Konuşma ”, Tan 11 Ekim 1945.
Böyle değilse, Tarihin hangi devrinde bir Rejimin böyle muhtelif mahiyeti olduğu görülmüştür.” 51
KAYNAKÇA
Kitaplar ve Makaleler Atay, Falih R.:
Öte yandan, muhalif basın, II. Dünya Savası kosulları yüzünden halkın çektiği sıkıntıları CHP’nin halkı ezmesi olarak dile getirmis, devletçiliğin halkı sömürmek için kullanıldığı suçlamasında bulunmus, her olanakta iktidarın polis ve jandarma aracılığı ile zulüm yaptığını öne sürmüs, 1946 seçimlerinde yolsuzluk yapıldığını belirtmiştir.
Aybar, Mehmet A.: 52 Beyazıt, Taner:
5. SONUÇ
Cantek, Levent:
Bir ülkede demokrasinin var olup olmadığının önemli kriterlerinden biri de, basın özgürlüğüdür. Antidemokratik rejimlere sahip ülkelerde basın özgürlüğünün olduğunu söylemek söz konusu olamaz.
Çalıslar, Oral:
Türkiye’de de çok partili demokratik düzene geçilirken basın üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, Erim, Nihat: basına özgürlük tanınması gerekmistir. Bu amaçla, yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Erkin, Feridun C.:
Ancak, yeni yasal düzenlemelere rağmen, basın rejiminin özgürlestirilmesi sancısız değildir. Özgürlükçü bir basın rejimine geçisi güçleştiren olgular bir yandan iktidardan,
bir yandan da muhalefetten kaynaklanmıştır.
İşkit, Server:
Hükümet ve hükümet yanlısı yazarlar, muhalif basının rejimi tehlikeye düşürücü, izlenen dış politikayı zayıflatıcı, tahrikçi yayınlar yaptığını öne sürerken; muhalif basın ise, hükümetin eski baskıcı alıskanlıklarından vazgeçemediğini, çok partili demokratik düzene geçmekte samimi olmadığını savunmuslar ve sıkıyönetimin iki yıl daha sürmesinden de yakınmışlardır.
Kabacalı, Alpay:
Bu arada, Sovyetler Birliği’nin üs ve toprak talepleri karsısında dış destek arayan hükümet, basının bu tür elestirilerinden rahatsız olarak yandası basın aracılığı ile sert bir tepki göstermistir. Bu çerçevede her iki tarafça da çok sert ve kırıcı yayınlar yapıldığı görülmektedir. Bu gerçeklere rağmen, çok partili demokratik düzene geçişte basının önemli bir işlevi olduğu;
Koçak, Cemil:
Türkiye’de demokratiklesmenin ve buna bağlı olarak basın özgürlüğünün kazanılmasının sancılı geçtiği söylenmelidir. Menderes, Adnan:
Nadi, Nadir:
51 Sabiha Sertel, “Bu Bir Orta Oyunu Mudur?”, Tan, 5 Aralık 1945.
52 Yetkin, Karsıdevrim, 1945-1950, s. 575.
“ Tahriklerin Devamlı Kaynağı ”, Ulus, 31 Ağustos 1946.
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm – Seçmeler, 1945-1967, Dstanbul, Gerçek Yayınevi, 1968.
İzmir Basınında Demokrasi Mücadelesi, 1923-1950, İzmir, 1993.
Markopasa – Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi, İstanbul, Dletisim Yayınevi, 2001.
“Tan Matbaası Davası Bitti Mi? ”, Cumhuriyet, 4 Aralık 1945.
“ Çirkin Bir Taktik ”, Ulus, 17 Mayıs 1946.
Türk-Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi, Ankara, 1968.
Türkiye’de Matbuat Ddareleri ve Politikaları, Ankara, Basvekâlet Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü Yayını, 1943.
Başlangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü, İstanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, 1990.
“ Tan Olayı ”, Tarih ve Toplum Dergisi, C.IV. 1985, s.374-378.
Türk Basınında Demokrasi, 2. basım, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1999.
“ İkinci Dünya Savası ve Türk Basını ”, Tarih Ve Toplum Dergisi, C.VI, 1986, s.286-297.
“ Teessür Verici Bir Manzara ”, Vatan, 19 Mayıs 1946. Perde Aralığından, 2. basım, İstanbul, Cumhuriyet Yayınları, 1965.
Öymen, Hıfzı R.: “Propaganda ve Hafıza Kanunları”, Ülkü – Milli Kültür Dergisi, No.115, 1 Temmuz 1946, s. 3.
Özek, Çetin: 141-142, Dstanbul, Ararat Yayınevi, 1968.
Sertel, Sabiha: “Bu Bir Orta Oyunu Mudur?”, Tan, 5 Aralık 1945. ………………. Bir Roman Gibi, 1919-1950, Dstanbul, Ant Yayını, 1969.
Sertel, Yıldız: “ Çok Satan, Ciddî Günlük Gazete Tan ”, Cumhuriyet Dergi, 28 Ocak 1996.
………………. “ Özgürlük Savasçılarına Cumhuriyet, 4 Aralık 1995. Baltayla Saldırı ”,
………………. “ Tarihten Bir Yaprak –Tan Olaylarının Perde Arkası ”, Cumhuriyet, 1 Aralık 1998.
Sertel, Zekeriya M.: Hatırladıklarım (1905-1950), Dstanbul, 1968.
………………. “ Okuyucularımla Açık Konuşma ”, Tan, 11 Ekim 1945.
Topuz, Hıfzı: “ Tan ve Bitmeyen Aralık 1995. ''
'' Devlet Terörü ”, Cumhuriyet, 4 Turan, Kemal: “ Bir Güven Konusu ”, Ülkü – Milli Kültür Dergisi, No.
121, 1 Ekim 1946, s.1.
Yetkin, Çetin: Karşıdevrim, 1945-1950, 6. basım, Antalya, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, 2007.
………………. Siyasal İktidar Sanata Karşı, Ankara, Bilgi Kitabevi, 1970.
TBMM Tutanak Dergisi
TBMM TD, C. XXII, s. 222.
Resmi Gazete
Resmi Gazete, 8Ağustos 1931.
Resmi Gazete, No. 4501, 6 Mayıs 1940.
Düstur
Düstur, 3.Tertip, C.XII, Tesrinisani 1930-Teşrinievvel 1931, s. 1069-1085.
Düstur, 3.Tertip, C. XXI, Tesrinisani 1939-1940, s. 754-756.
Dergiler
Marko Pasa, 25 Kasım 1946, No.1.
Marko Pasa, 17 Aralık 1948, No. 8.
Gazeteler
Tan, Ulus ve Vatan gazetelerine ait çeşitli sayılar.
4 Aralık 1945 sabahı saat 10’da Dstanbul Üniversitesi öğrencilerinden olusan bir grup öğrenci Beyazıt Meydanı’nda toplanıp Babıâli’ye yürüdüler.
Babıâli’deki Tan gazetesi ve sol yayınları satan kitabevleri yağmalandı. Ardından da grup, Beyoğlu’na giderek Görüsler dergisi, Yeni Dünya ve La Turquie
gazetelerine saldırdı.
İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1945’teki “ Gençliğe Hitap ” konuşması Türkiye’deki siyasetin özgürleştirilmesi ve demokrasiye geçisin ilk işareti sayılmaktadır.
Ek-3
Sabiha ve Zekeriya Sertel’in İnönü iktidarını sert biçimde eleştirdiği yazılarının yer aldığı Tan gazetesinin bazıları.
22 Ağustos 1945 tarihli Tan gazetesi
12 Ağustos 1945 tarihli Tan gazetesi
25 Ağustos 1945 tarihli Tan gazetesi
2 Eylül 1945 tarihli Tan gazetesi
8 Eylül 1945 tarihli Tan gazetesi
11 Eylül 1945 tarihli Tan gazetesi
15 Eylül 1945 tarihli Tan gazetesi
21 Eylül 1945 tarihli Tan gazetesi
22 Kasım 1945 tarihli Tan gazetesi
7 Ekim 1945 tarihli Tan gazetesi
30 Kasım 1945 tarihli Tan gazetesi
23 Kasım 1945 tarihli Tan gazetesi
Hüseyin Cahit Yalçın
Sabattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mustafa Mim Uykusuz’un yazarlığını yaptığı, Türk basın tarihinin en yüksek tirajlı yayınlarından biri olan 25 Kasım 1946 tarihli Marko Pasa’nın ilk sayısı.
-Bu ne hal Ulan; kıçın bütçemiz gibi açılmıs!
Çizgi: Mim Uykusuz (Marko Pasa, 17 Aralık 1948, Sayı: 8)
23 Mart 1946’da çesitli hapis cezaları verilen Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Cami Baykurt ve Halil Lütfi Dördüncü (soldan sağa)
Tan gazetesine yönelik saldırının ardından Sabiha ve Zekeriya Sertel hakkında “ Hükümetin ve meclisin manevi sahsiyetine hakaret ” ten dava açıldı. Yargılanmanın ardından Serteller Beraat ettiler.
Ülkü Dergisinin 1 Ekim 1946 tarihli ve 121. Sayısında Kemal Turan’ın konusması.
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder