4 Kasım 2019 Pazartesi

MADIMAK KATLİAMI ÖRNEK OLAYI., ÖNCESİ VE SONRASI., BÖLÜM 3

MADIMAK KATLİAMI ÖRNEK OLAYI., ÖNCESİ VE SONRASI.,  BÖLÜM 3



Ancak son bir nokta işaret edilmelidir: Bilim ve kültür merkezine dönüştürülen Madımak Oteli’nin anma köşesinde Atatürk büstüne konulan ibare ile Başbağlar’da Erzincan valisinin yaptığı konuşma arasında son derece çarpıcı bir benzerlik vardır. Şöyle demektedir Erzincan valisi: “Bizler şanlı bir tarihe sahibiz. Köklü medeniyetler kurmuşuz. Üç kıtada hükümran olmuş, masumların, mağdurların barınağı, sığınağı olmuşuz. Birçok badireleri, sıkıntıları, hep birlikte el ele vererek atlatmasını bilmişiz. Hürriyet ve istiklalimize kastedenlere en unutulmaz dersleri vermişiz.” Bu iki ifade arasındaki çarpıcı yaklaşım benzerliği, en azından Aleviler açısından, devletin nasıl bir hatırlama istediğini gösteren önemli bir işaret olarak okunmakta ve bu anlam da doğrudan, kendilerine yönelen “unutma talebi” ya da “unutturma operasyonuna” tahvil edilmektedir. 

Alevileri Madımak katliamının unutturulmak istendiğine inandıran son örnek olarak Sivas davasının izlediği seyir gösterilebilir. Bu dava farklı boyutlarıyla sürmektedir.12 Burada davanın bütün gelişimine değinmeye gerek yoktur. Ama davanın nasıl ilerlediğine ilişkin Alevi imgesini nelerin beslediğine örnek olarak iki ayrıntıyı vermek yeterlidir. Bunlardan ilki davanın bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak’ın yıllardır bir türlü yakalanamamasıdır. Devlet, zanlının Türkiye’den kaçtığını, Fransa’da yaşadığını iddia etmekte ama nedense zanlı Fransa’da saptanamamakta ama bu arada ilgili kişiye emekli maaşı ödenmesine devam edilmektedir.13 

Polisin zanlıyı nerede aradığına dair ciddi kuşkular söz konusudur. İkinci ayrıntı daha da öğreticidir. Yine davanın sanıklarından Mumammed Nuh Kılıç’ın 
Almanya’da yaşadığı ve dönercilik yaptığı kesin olarak saptanmıştır. Üstülek bu saptamayı yapan Türk güvenlik güçleri değil, medyadır. Ancak zanlının yeri, 
ikametgahı açıkça saptanmış olmasına karşın, Türkiye’ye iadesi için girişimler söz konusu olduğu iddia edilmekte ama nedense bir türlü Türkiye’ye getirilmesi 
sağlanamamaktadır. 

Son bir vurucu ayrıntı olarak ise, davanın sanıklarından İhsan Çakmak’ın katliamın üzerinden 14 yıl geçtikten sonra AKP’li İstanbul Büyükşehir 
Belediyesi’ne bağlı Belde A.Ş.’de çalışırken 2007 tarihinde yakalanabilmesidir. Sanık hakkında kamu davası açılmış, firari olduğu saptanmış ve sözüm ona 
güvenlik güçleri tarafından aranmaktadır ama aynı anda sanık AKP’li belediyenin bir personeli olarak normal hayatını sürdürmeyi başarmıştır. 
Bu ayrıntılar dışında davanın neredeyse tüm avukatlarının bugün AKP’nin saflarında aktif siyaset yapıyor oluşu, AKP’den önce aynı gelenekten gelen ve 
Adalet bakanlığı yapan Şevket Kazan’ın Sivas zanlılarını cezaevinde ziyaret etmesi ve avukatlıklarını üstlenmesi gibi vurucu ayrıntılar da hemen anımsanabilir. 

Buraya kadar çekilmeye çalışılan genel fotoğrafın gösterdiği gibi, Aleviler, Alevi hareketi ve kimi muhalif hareketler nezdinde, açık ve kesin olarak siyasal iktidar Madımak katliamını unutturmak istemektedir. Bu bakımdan Alevilerin ve Alevi hareketinin, siyasal iktidardan kendilerine yönelen temel talebin Madımak’ın unutulması olduğuna ikna olmaları, yalnızca Alevilerle ilgili değil, doğrudan siyasal iktidarın eylem ve tutumlarıyla ilgilidir. 



Bu ikna oluş ölçeğinde, siyasal iktidara karşı bir direniş hattı olarak “unutmama ve unutturmama” başlı başına, içeriğine ilişkin bütün olası tartışmaları  bastırarak, siyasal bir hat olarak belirmektedir. Nihayet bu siyasal hat, kendisini somut olarak Madımak’ın müze yapılması talebinde göstermekte, müze talebi,  Utanç Müzesi” adlandırmasıyla bir tür yüzleşme talebine evrilmektedir. Ancak Alevi hareketinin bu talebi son derce sert reflekslerle karşılaşmakta, bu da Alevilerin hissettikleri “büyük yalnızlığı” daha da artırmakta; yalnızlığın bu düzeyde hissedilişi ise giderek yeniden başlı başına bir siyasal hat olarak  hatırlamanın kendisini kutsamaya varmaktadır. 

Madımak Oteli’nin utanç müzesi olarak bir yüzleşme mekanına dönüştürülmesi talebinin karşılanma biçimleri, aynı zamanda Alevilerin “unutturma, asimilasyon, hatırlamama” olarak okudukları şeyin aslında bunlarla pek de ilgili olmadığını da gösteren son derece vurucu bir zemin oluşturmaktadır. Aleviler bunu fark etmedikleri ve buradan siyasal bir tavır üretemedikleri ölçüde, kendileri Madımak’a baktıklarında ne görüyorlarsa, kendi dışlarındakinin aynı şeyi gördüğünü varsaymakta, bu görülen aynı şey ile utanç müzesi arasında da kolaylıkla bir bağlantı kurulduğundan, kendi dışlarındakinin bu bağlantıyı, kurmuyor, kuramıyor oluşlarını, kendilerine yönelik bir asimilasyon girişimi ya da unutturma operasyonu olarak okumaktadırlar. Oysa sorun bundan çok daha boyutludur. 

Müze ve yüzleşme talebi ne anlama gelmektedir? Bu soru şimdilik, bir gazetecinin “basit ama acıtıcı bir madımak sorusu” üzerinden yanıtlanabilir: 
“Yıllardır Sivas’ta gerçekleşen Madımak katliamının sorumluları aranıyor. – Önce “birileri geldi, oteli yaktı, gitti” denildi. (…) Daha sonra “derin devlet yaptı” denildi. İki sene önce “PKK yaptı” denildi. Geçen sene “Ergenekon yaptı” denildi. En son dün “ “bir Özel harekat ekibi yaptı” denildi. 

Tamam,..o yaptı, bu yaptı…tamam…O kışkırttı, bu kışkırttı…Bu konuda benim basit, yalın ama acıtıcı bir sorum var. (…) Madımak Oteli’nin önünde toplanarak “otel yakma şenliği”ne katılır gibi olaya katılan, “yak ulan yak” diyen, tekbir getiren, slogan atan binlerce kişinin bu işteki sorumluluğu hakkında ne diyeceksiniz?” (vurgular aslında) (Hakan, 2011) 

Ahmet Hakan’ın Madımak resmine baktığında gördüğü manzaradan çıkardığı sonuç aslında Alevilerin çıkardığı sonuç kadar ,belirli bir anlamda naif görünüyor: 

O da Madımak yangını görüntülerine bakıyor ve tek bir resim görüyor. Ama o, bu resimde doğrudan öncelikle kitleleri fark ederek, yüzleşmesi gerekenlerin kimler olduğunu işaret ederken, Alevi hareketi, anlaşılabilir nedenlerle bunu açıkça öne süremiyor. Ama hem Alevi hareketinin, hem Ahmet Hakan’ın gözden kaçırdığı şey şu: Bir Madımak yok! 

Madımak birden fazla! En basiti Alevilerin Madımak’a bakıp katliam gördüğü yerde örneğin başka siyasal aktörler açıkça bir dinsel görev, kutsal bir eylem, 
bir cihat görüyor.14 Başka aktörler Aziz Nesin’in kışkırttığı bir kitle görüyor.15 
Madımaklar bu biçimde farklılaştırılınca ister istemez, son derece basit, yalın bir talepmiş gibi duran “Madımak Utanç Müzesi Olmalı” talebi, basit ve yalın 
olmaktan çıkıp oldukça karmaşık bir talep olarak beliriyor. 

B. Madımak var Madımak’tan İçeri 

Bu karmaşık bir görünüm arz eden talep son derece sert reflekslerle karşılanmaktadır. Bu sert refleksler ise, bu kez doğrudan özellikle AKP’den, 
hükümetten Alevilere yönelmektedir. Madımak Oteli’nin “utanç müzesi” olarak düzenlenmesi talebi Alevi hareketinin katliamdan bugüne dek yüksek sesle dillendirdiği en önemli taleplerinin başında gelmektedir. Ancak bu talep özellikle AKP’nın “Muharrem iftarı”16 uygulamasının başlamasıyla birlikte yeniden canlı bir biçimde tartışma gündemine girmiş ve nihayet Alevi çalıştayı17 süreci içinde ciddi tartışmalara konu olmuştur. Alevi hareketinin temsilcileri çalıştayın katıldıkları etaplarında öncelikle bu talebi açık seçik bir biçimde dile getirmiş ve yazıya geçirmişlerdir. Buna göre, örneğin Alevi hareketinin Türkiye’deki çatı örgütü olan Alevi-Bektaşi Federasyonu, genel ve evrensel olduğu kabul edilen değerlere referansla uluslararası deneyimleri anıştırmakta ve “Sivas katliamının; insanlık tarihine kara bir leke olarak yazılması, insanlığın ortak vicdanında mahkum edilmesi ve hafızalardan silinmemesi gerektiği”nden hareketle, otelin utanç müzesine dönüştürülerek Kültür Bakanlığı’na tahsisini istemektedir. (Eşit Yurttaşlık, tarih yok) Alevi hareketinin en önemli bileşenlerinden olan HBVAKV ile AKD’nin çalıştay sürecinde iktidara sundukları rapor ise Madımak’ın müze yapılması talebini daha farklı ve dikkat çekici bir biçimde temellendirmektedir: 

^^ “Alevilerin Sivas Madımak Oteli’nin “Utanç müzesi”ne dönüştürülmesi istemi, kimi çevrelerin savlarının aksine, Alevi toplulukların yas ve acıyı ebedileştirme arzusundan kaynaklanma maktadır. Bilindiği gibi, Sivas katliamı bu ülkede tekil bir örnek değildir. Aksine, Cumhuriyet dönemini de kapsayan, Aleviliğin yüzlerce yıllık tarihinin barındırdığı katliamlar zincirinin bir halkasından ibarettir. Ancak artık ülkemiz bu ayıbıyla yüzleşmek ve acının bütün yükünü ve 
ağırlığını tek başına taşıyan Alevi toplulukların sırtından almak zorundadır. Bu doğrultuda Madımak Oteli’nin müze yapılması talebi aynı zamanda acının paylaşılması ve katliamın utancıyla yüzleşilmesi talebidir de. Madımak Oteli müze yapılmalıdır ki gelecek kuşaklar ve bu katliamı yaşayan, paylaşan, tanık olan herkes, Aleviler ve Aleviler gibi ayrımcı uygulamalara ve acılara uğratılmış topluluklar karşısında başımızı utançla eğebilelim ama aynı zamanda, bir daha böylesi olayların yaşanmaması için gerekli dersi almak üzere, Alevilerin sırtına yüklenen anımsama yükünü paylaşabilelim.” (HBVAKVAKD, 2009) (Vurgular bana ait.) Ayhan Yalçınkaya.^^

 Alıntıda dikkat çeken şeylerin başında, Madımak talebinin salt Alevi evreniyle sınırlı olarak ileri sürülmediği, Aleviler gibi ayrımcı uygulamalara uğrayan topluluklarla da ilişkilendirilmesi gelmektedir. İkincisi, Aleviliğe siyasal bir silah olarak doğrultulmuş “yasın edebileştirilmesi arzusu” reddedilmekte; tersine Aleviler dışındaki kesimlere, özellikle Sünniler kastedilerek, anımsama yük ve ağırlığının paylaşılması çağrısı çıkarılmaktadır. 

Bu istek karşısında, “yasın edebileştirilmesi arzusu”nu ileri sürenlerin konumu, anımsama yükünü Alevilerin sırtında bırakmak isteyenlerle yer değiştirmekte  dir. 
Fakat çalıştay süreci içinde talebin nasıl karşılandığına ve nihayet AKP’nin çalıştay dolayımıyla Madımak konusuna nasıl yaklaştığına gelmezden önce, bu talebin AKP’in ideolojik ikliminin bir parçası olanlarca nasıl karşılandığını göstermek üzere, bir örneğe değinilmelidir. Bu konuda örnek, çok olmasına karşın temsil edici vasfı ve en nihayet çalıştay nihai raporunda kendini hissettiren yaklaşım gereği, özellikle bu örnek seçilmiştir ve onunla sınırlı kalınacaktır. Bu örnek, ilgili ideolojik iklimi oldukça temsili bir biçimde sunan Prof. Dr. Yasin Aktay’dır. 

“ 2 Temmuzla yüzleşmenin yolu” başlıklı yazısında Yasin Aktay ilgili müze talebini şöyle okumaktadır: Müze yapılma talebiyle “Madımak’ın “kendi 
komşularına kin ve nefret duymayı sağlaması isteniyorsa ki, aşikar görünen odur, bunun bir siyasal talep olarak bu kadar ısrarla dillendirilmesinde hiçbir 
iyi niyet eseri yoktur.” (Aktay, 2007) Müze talebiyle kin ve nefret arasında nasıl bir ilişki kurduğu muamma olarak kalan Aktay, müze talebi üzerinden Madımakla yüzleşmeye çağıran Alevilerin öncelikle Madımak’la yüzleşmeye “ehil kafalara sahip olmadığını” öne sürmekte, bunun için AKP’yle Madımak katliamı arasındaki ilişkilendirme gayretlerinin varlığını kanıt olarak sunmaktadır. Bu durumda, Madımak katil zanlılarının tüm avukatlarının neden AKP saflarında örgütlendiğini ve AKP tarafından siyasal olarak ödüllendirildiğinin yanıtını da kendisi muhtemelen verecektir.18 “2 Temmuz’u yapan kafanın aynısının iki gün sonra Başbağlar’da ortaya çıktığını” belirten Aktay, devamla “o günden beri Türkiye’de bir kesim 2 Temmuz dedikçe başka bir kesim Başbağlar demeye alışmıştır” diyor. Bu tespitle kendisinin de bu belirli bir kesimin organik bileşeni olduğunu da ifşa ediyor. Şöyle ki yazının daha hemen başında Aktay, henüz Başbağlarla ilgili bu maddesine gelmeden önce, şöyle diyordu: “Madımak’ta “öldürülenler Alevi miydi? Ya da ki gün sonra Başbağlar’da öldürülenler Sünni miydi? Yoksa öldürenler mi Aleviydi” Aktay bununla da yetinmiyor, AKP savunusu adına, Madımak katliamı ile AKP tabanı arasında ilişki kuran kafalar için “bu olsa olsa ‘2 Temmuz’u nasıl onlar yapar da biz yapamayız’ diyecek bir kafadır. (…) Belki iki gün sonra kanları yerde kalmasın diyerek Başbağlar’da olayla hiçbir ilgisi olmayan masum insanları katlederek intikam almaya duygusal imkanı veren bir kafadır.” 
Böylece, Madımak’ta katledilenlerin aidiyeti ne olursa olsun, Madımak katliamında harekete geçtiği açıkça gözlenen derin ‘Alevifobik’ Sünni 
refleksini, bu refleksle seyrana çıkmış gibi binlerce kişinin “yak ulan yak” nidalarıyla otelin yanışını izlediğini, buradaki Sünnilikle ilgili sorgulanması 
gereken her şeyi göz ardı etmeye çalışıyor. 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder