SORULAR & CEVAPLAR ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 2
I. GENEL AÇIKLAMALAR
1. Bireysel başvuru nedir?
Bireysel başvuru, temel hak ve özgürlükleri kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edilen bireylerin diğer başvuru yollarını tükettikten sonra
başvurdukları istisnai ve ikincil nitelikte bir hak arama yolu olarak tanımlanabilir.
12/9/2010 tarihinde yapılan halkoylaması ile 1982 Anayasası’nın yargıya ilişkin hükümlerinde önemli değişiklikler içeren 5982 sayılı Kanun kabul edilmiştir.
Bu Kanun’la getirilen düzenlemeler içinde en dikkat çekenlerden biri de 1960’lı yıllardan beri ülkemizde tartışılan bireysel başvuru hakkının yeni bir hak arama
yolu olarak hukuk düzenimize girmesidir.
Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte kişiler,Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
kapsamındaki birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi durumunda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilmektedirler.
2. Bireysel başvurunun temel nitelikleri nelerdir? Bireysel başvuru yolunun temel niteliklerinin şu şekilde sıralanması mümkündür:
a. Bireysel başvuru, Anayasa’da belirtilen hakları ihlal edilenlere tanınan özel bir hak arama yolu olup diğer hak arama yollarına göre yöntemi ve sonuçları
itibarıyla farklı yönleri bulunmaktadır.
b. Bireysel başvurunun varlık nedeni, Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesini önlemek; ihlal gerçekleşmişse ihlali ve
sonuçlarınıortadan kaldırmaktır.
c. Bireysel başvuru kural olarak kamu gücü işlemlerine karşı yapılır. Dolayısıyla bireysel başvuruda kamu gücü karşısında korumasız durumdaki bireyin haklarının garanti altına alınması temel amaçtır.
ç. Bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi, öncelikle tüm idare ve yargı mercilerinin görevidir. Zira idare ve
yargı mercileri somut hak ihlallerinin önlenmesinde daha etkin konumdadırlar. Bu nedenle söz konusu şikâyetlerin Anayasa Mahkemesine intikal ettirilmesinden önce ilgili mercilerin bu ihlalleri gidermeleri beklenir.
d. Bireysel başvuru, (ek) bir istinaf ya da temyiz yolu da değildir. Kanun yolundaki yargılamalar esnasında ortaya çıkan her türlü hukuka aykırılığın
giderilmesinden ziyade, sadece Anayasa’da işaret edilen haklardan birinin ihlal edildiği iddiası, bireysel başvuruya konu olabilmektedir.
3. Bireysel başvuru yolu hangi ülkelerde uygulanmaktadır?
Bireysel başvuru kurumu, uygulama kapsamı ülkeden ülkeye farklılık gösterse de başta Kıta Avrupası ülkelerinden Almanya, Avusturya, İspanya, İsviçre ile
Meksika gibi bazı Latin Amerika ülkelerinin yanı sıra ve Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti gibi Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda ve Güney Kore gibi 40’tan fazla ülkede uygulanmaktadır.
Anglo-Amerikan hukukunda ise teknik anlamda bireysel başvuru kurumu olmamakla birlikte, “ writ of certiorari, writ of mandamus veya writ of prohibition” adı verilen kanun yolları bireysel başvuruyla benzer işlevlere sahiptirler.
4. Ülkemizde bireysel başvuru kurumuna neden ihtiyaç duyulmuştur?
Bireysel başvuru kurumunun kabul edilmesindeki en önemli amaç, kamu gücü işlemlerinden kaynaklanan temel hak ihlallerinin ulusal hukukumuz içinde ortadan kaldırılmasıdır.
Tabii ki buna bağlı olarak ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yapılan başvuruların sayısının azaltılması da beklenmektedir.
Ülkemiz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine 1954 yılında taraf olmuş; AİHM’e bireysel başvuru hakkını 1987’de, AİHM’in zorunlu yargılama yetkisini ise 1990’da kabul etmiştir. Bireysel başvurunun başlamasından önce, örneğin 2011 yılı sonunda, AİHM önünde ülkemiz aleyhine yapılmış derdest başvuru sayısı yaklaşık 20 bine ulaşmıştı. Bu başvuruların büyük bir kısmı yargının işleyişiyle ilgiliydi.
Diğer ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında, ulusal hukukunda etkin bireysel başvuru yolu bulunan ülkeler aleyhine AİHM önünde açılmış çok az sayıda dava
olduğu görülmektedir. Yine AİHM tarafından bu ülkeler aleyhine verilen ihlal kararları az sayıdadır (Almanya ve İspanya örnekleri).
Avrupa Konseyi’nin çeşitli organları da AİHS’in iç hukukta uygulanmasını sağlamaya yönelik mekanizmaları kurmaları yönünde taraf devletlere yükümlülüklerini hatırlatmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 2004(6) sayılı Tavsiye Kararında, AİHM’deki dava yükünün azaltılabilmesi için bireysel başvuru yönteminin iç hukukta tanınmasının gerekliliğine değinilmiştir.
Bu kapsamda 19/2/2010 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Interlaken Deklarasyonu ile taraf devletler ulusal hukuklarında
AİHS’i uygulayıcı ve temel hak ihlallerini etkin bir şekilde ortadan kaldıracak mekanizmaları en kısa sürede kurma taahhüdünde bulunmuşlardır.
Nitekim aynı kaygılarla toplanan
Nisan 2011 tarihindeki İzmir Konferansı ve Nisan 2012 tarihindeki Brighton Konferansının ardından bu ilkeleri hayata geçirmek amacıyla 15 No.lu Protokol
hazırlanmış ve imzaya açılmıştır. Bu Protokol’ün 1. maddesi ile AİHS’in Başlangıcına şu paragraf eklenmektedir: “ Yüksek Sözleşmeci Taraflar, ikincillik ilkesine uygun olarak bu Sözleşme ve O’na Ek Protokollerde tanımlanan hak ve özgürlüklere saygıyı sağlamada esas görevin kendilerine düştüğünü ve bu çerçevede ilgili ülkeler Sözleşme tarafından kurulmuş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin denetimi altında bir takdir marjından yararlandıklarını deklare ederler”.
Öte yandan Venedik Komisyonu’nun 85. Genel Kurul toplantısında kabul edilen Anayasa Yargısına Bireysel Ulaşıma ilişkin Rapor’un 82. paragrafında bu etkili
mekanizmalardan en önemlisinin anayasa mahkemelerine bireysel başvuru hakkının tanınması olduğu vurgulanmaktadır.
Ülkemizde Anayasa Mahkemesi tarafından 2004 yılında hazırlanan ve bireysel başvuruyu da içeren anayasa değişikliği önerisi, Venedik Komisyonu tarafından
29/6/2004 tarihli ve 296/2004 sayılı görüş ile olumlu bulunmuştur.
Ayrıca Venedik Komisyonu 18/10/2011 tarihli ve 612/2011 sayılı görüşü ile 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’u değerlendirmiş ve bireysel başvuruyla ilgili düzenlemelerin diğer Avrupa ülkelerindeki bilinen örnekleri takip ettiğini ve Avrupa standartlarına uygun olduğunu tespit etmiştir.
Dolayısıyla Avrupa Konseyi Kurumları açısından esas olan taraf devletlerin iç hukuklarında insan hakları ihlallerini giderici mekanizmaları oluşturmalarıdır.
AnayasaMahkemesine bireysel başvuru hakkı, kuşkusuz bu mekanizmalardan en önemlisidir.
Ayrıca bireysel başvuru, ülkemizde insan haklarının etkin bir şekilde korunması suretiyle hukuk ve demokrasi standartlarının yükseltilmesine imkân sağlayacaktır.
Öte yandan, ulusal düzeyde temel hak ve özgürlüklerin korunmasının önemli bir aracı hâline gelen bireysel başvuru iki farklı görevi gerçekleştirir.
İlki, tek tek bireylerin temel hak ve hürriyetlerini gerçekleştirmesinin bir aracı olması (ki bu onun sübjektif yönünü ifade eder), ikincisi ise Anayasa’nın
yorumlanması ve korunmasının bir mekanizması olmasıdır (ki bu onun objektif yönüne işaret eder).
Bireysel başvurunun bu iki yönü birbirini tamamlar niteliktedir. Aslında Mahkeme, bu hak arama yolunda bireysel hakların korunması sayesinde anayasa hukukunun yorumlanması ve güncellenmesi çalışması da yapmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvuru, temel metinlerde düzenlenen hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi aşamasında uygulama birliğinin sağlanması açısından önemli bir işleve sahiptir.
5. Bireysel başvuruyla ilgili hukuki düzenlemeler nerelerde bulunmaktadır?
Bireysel başvuru 12/9/2010 tarihinde düzenlenen referandumla kabul edilen 5982 sayılı Kanun’un 1982 Anayasası’nın 148. ve 149. maddelerinde yaptığı
değişiklikler ve geçici 18. maddesi hükümleri ile hukuk sistemimize girmiştir.
6216 sayılı Kanun’un özellikle 45 ilâ 51. maddelerinde bireysel başvuru kurumuna dair Anayasa hükümlerini daha somut hâle getiren düzenlemeler yer almaktadır.
12/7/2012 tarihli ve 28351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü de (İçtüzük) bireysel başvurunun işleyişi konusunda oldukça ayrıntılı hükümler içermektedir.
Bu noktada bilinmelidir ki, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin verdiği kararlar, ilgili olduğu konularda Mahkemenin yaklaşımını, ilgili hakların
anlamı ve içeriğini ortaya koymaktadır. Mahkeme “Bölümleri” tarafından ortaya konulan ilkesel nitelikteki kararlar, sonraki başvuruların çözümüne dayanak
sağladığından bireysel başvuru yapılmadan önce Mahkeme içtihadının incelemesinde yarar bulunmaktadır.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder