YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ ALANINDA ATILAN ADIMLAR,
Kamu hizmetlerinin sunumu bağlamında Türkiye kamu yönetimi uzun yıllar boyunca katı merkeziyetçi bir görünüm arz etmekteydi.
Bu yapı, yerel yönetim birimleri olan belediyeler ve il özel idarelerinin görev alanındaki pek çok görevin yerine getirilmesine ilişkin karar süreçlerinin merkezin elinde tutulması ve bunlarla ilgili hizmetlerin merkezi hükümet kuruluşları tarafından yerine getirilmesi sonucunu doğurmuştur. Yerel nitelikli kamu hizmetlerinin sunumunun merkezi hükümet kuruluşları tarafından yerine getirilmesi, bu hizmetlerin etkili, verimli, kaliteli ve süratli sunumuna engel olmakta; çoğu zaman sunulan hizmetler yerel talepleri karşılamaktan uzak
kalmaktaydı. Bunun yanında merkezin, zaten sınırlı yetkilere sahip olan belediye ve il özel idareleri üzerindeki katı vesayet denetimi ve bu idarelerin görevlerini yerine getirirken karşılaştıkları mali imkan-sızlık gibi sorunlar, kapsamlı bir yerel yönetimler reformunu zorunlu kılmaktaydı.
Belirtilen çerçevede; yerel demokrasinin güçlendirilmesi, merkezi ve yerel yönetimler arasındaki görev paylaşımının yeniden yapılması, yerel yönetimlerin idari ve mali açıdan özerk olarak yeniden tanımlanması ve yerel hizmetlerin vatandaşa en yakın yerde sunulması (hizmette yerellik ilkesi) amacıyla uzun yıllardır ülke gündeminde olan yerel yönetimler reformu uygulamaya konulmuş tur. On yıllık demokratik değişim ve dönüşüm sürecinde, yerel demokrasi bağlamında önemli bir yere sahip olan mahalli idare birimleri ile ilgili atılan adımlar neticesinde yerel yönetimler, idari ve mali özerklik açısından daha güçlü hale getirilmiş; belediyelerin ve il özel idarelerinin, “yerinden yönetim” ilkesi çerçevesinde, daha etkili ve verimli biçimde görev yapabilmelerine imkan sağlanmıştır.
Bu kapsamda; mahalli idare birimlerine ilişkin yeni kanunlar çıkartılarak çağdaş bir yerel yönetimler mevzuatı oluşturulmuştur. Demokrasinin yerel düzeyde güçlendirilmesi ve kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli şekilde sağlanması amacıyla büyük şehir belediye sınırları yeniden düzenlenmiştir.
Çalışmanın envanter bölümünde kronolojik olarak detaylı bir şekilde sıralanan bu adımlardan başlıcaları aşağıda açıklanmıştır:
Yeni ve Çağdaş Bir Yerel Yönetimler Mevzuatı
Bir ülkede demokrasinin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biri, yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluk alanlarının genişliği ve yeterli kaynağa sahip olup olmadıklarıdır. Türkiye’de uzun yıllar boyunca aşırı merkeziyetçi yapı nedeniyle yerel yönetimlerin gücü sınırlanmış ve mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmamıştır. 2005’teki yeni Belediye Kanunu yürürlüğe girinceye kadar 1930 tarihli Belediye Kanunu’nun geçerli olması bu durumun en belirgin örneğidir. Bu anlamda, çağın gerisinde kalmış, aşırı merkeziyetçi ve
yerel yönetimlere yetki vermekten hareket alanlarını sınırlandıran bir bakış açısı uzun süre hâkim olmuştur.
Demokratikleşmenin ve yerelleşmenin bir gereği olarak, belediyeler ve il özel idareleri, Anayasamızda yer alan “yerinden yönetim” ilkesi ve “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” çerçevesinde yeniden ele alınmış ve bu alandaki temel kanunlar son on yılda tümüyle yenilenmiştir. Çıkarılan kanunlar önemli yenilikler getirmiş; çağın gereklerine göre mahalli idare birimlerini yeniden ele almışlar dır. Burada yerel demokrasi bağlamında öne çıkan temel özellik, merkezi idarenin, mahalli idareler üzerindeki vesayetinin azaltılması ve yerel
demokrasi gereklerine uygun bir yapılanmaya doğru gidilmesidir. Bu kapsamda getirilen önemli yenilikler şunlardır:
1. 5393 Sayılı Belediye Kanunu:
Belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları, teşkilat yapıları ve organları yeniden tanımlanmış ve belediye yönetimleri “hizmette yerellik” ilkesi çerçevesinde hizmet sunacak şekilde idari ve mali özerkliğe kavuşturulmuştur. Ayrıca belediye meclisi kararları üzerindeki vesayet yetkisi sınırlandırılmış,
belediye sınırları dahilindeki mahalli ve müşterek nitelikteki tüm ihtiyaçlar belediyelerin görevi olarak yeniden düzenlenmiş, belediye hizmetlerinin sunumunda katılımcılığın sağlanması amacıyla “Kent Konseyleri” hukuki statüye kavuşturulmuş, belediyelerin, diğer kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri uygulamalarına ve sözleşmeli personel çalıştırmalarına imkan tanınmıştır.
2. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu:
Bu kanunla; Büyükşehir Belediyelerinin sınırları, nüfuslarına bağlı olarak genişletilmiş ve Büyükşehir Belediyesi ile büyükşehir ilçe belediyeleri arasında
yaşanan görev ve yetki kargaşasına son verilmiştir. Büyükşehir Belediyeleri dahilinde yapılacak olan yatırımların tek bir merkezden koordine edilmesine imkan sağlayan kanun kapsamında ayrıca çarpık ve düzensiz kentleşme, kaçak yapılaşma ve gecekondulaşmanın önlenmesi için Büyükşehir Belediyelerine ilçe
belediyelerin imar planları ve imar uygulamaları üzerinde denetim yapma imkanı getirilmiştir.
3. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu:
Kanun ile, İl Özel İdarelerinin görev, yetki ve sorumlulukları, teşkilat yapıları ve organları yeniden tanımlanmış ve İl Özel İdareleri “ Hizmette Yerellik ” ilkesi
çerçevesinde hizmet sunacak şekilde Sessiz Devrimidari ve mali özerkliğe kavuşturulmuştur. İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresinin karar organı olarak düzenlenmiş; il genel meclisi başkanının meclis üyeleri arasından seçilmesi hükme bağlanmış; il genel meclisi kararları üzerindeki vesayet yetkisi sınırlandırılmış, il özel idaresi teşkilatı genel sekreterlik olarak yeniden düzenlenmiş; belediye sınırları dışındaki kırsal altyapıya ilişkin görevlerinin yanında ilin çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar ve eğitime ilişkin mahalli müşterek nitelikteki pek çok görevin il özel idarelerince yerine getirilmesi öngörülmüştür.
Bu görevlerin yerine getirilmesi için de il özel idarelerinde sözleşmeli personel istihdamına imkân tanınmıştır. Böylece hizmetlerin vatandaşa en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulması ilkesi benimsenmiş, getirilen hükümlerle İl Özel İdarelerinde daha demokratik ve vatandaş odaklı bir anlayışın hakim olması amaçlanmıştır.
4. 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu:
Kanun ile, mahalli idareler tarafından bazı yerel hizmetlerin ortaklaşa yerine getirilmesi için daha önceden oluşturulan Mahalli İdare Birlikleri ilk defa yasal
statüye kavuşturulmuş ve yeni kurulacak mahalli idare birliklerinin hukuki statüleri, kuruluş yapıları, organları, görev, yetki ve sorumlulukları hükme bağlanmıştır. Köylere Hizmet Götürme Birlikleri de hukuki ve yasal statüye kavuşturularak temel amacı kırsal alanda yaşayan vatandaşların başta içme suyu ve ulaşım olmak üzere temel altyapı hizmetlerine erişimini sağlamak olan KÖYDES projelerinin uygulanması için kurumsal altyapı hazırlanmıştır.
Böylece mahalli idareler arasındaki işbirliğinin arttırılması, ortak hizmet sunmalarının kolaylaştırılması, ortak yerel hizmetlerin daha verimli, etkili ve
kaliteli bir şekilde sunulması amaçlanmıştır.
5. İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun:
Bu kanunla hem merkezi bütçeden yerel yönetimlere aktarılan toplam kaynak arttırılmış, hem de bu kaynağın yerel yönetimlere dağıtım sistemi değiştirilmiştir.
2002 yılında 4,7 milyar TL olan kaynak aktarımı, bu değişiklik sayesinde 2012 yılında 27 milyar 713 milyon TL’ye ulaşmıştır.
Demokrasinin Yerel Düzeyde Güçlendirilmesi Amacıyla Büyükşehir Belediye Sınırlarının Yeniden Düzenlenmesi 2012 yılında yürürlüğe giren düzenleme ile kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli şekilde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye sınırları yeniden düzenlenmiştir. Kanunla, Türkiye’de demokrasinin yerel düzeyde güçlendirilmesi, belediye hizmetlerinde verimliliğin sağlanması ve daha iyi hizmet sunulması amaçlanmıştır. Bu kapsamda önceden 16 olan Büyükşehir Belediyesi sayısı 29’a çıkmıştır. Büyükşehir Belediyelerinin sorumluluk ve görev alanları ilin mülki sınırlarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Ayrıca söz konusu kanunla Büyükşehir Belediyelerinin gelir kaynakları artırılmıştır. Büyükşehirlerde il özel idarelerinin tüzel kişilikleri kaldırılmış, beldeler ve köyler mahalleye dönüştürülmüştür. Getirilen düzenlemeyle İl Özel İdarelerinin yerel hizmetlere ilişkin görevleri ise belediyelere devredilmektedir. Bu değişiklikle, daha etkili bir yerel yönetim yapılanmasına gidilerek, yerel demokrasinin daha da güçlendirilmesi hedeflenmektedir.
SONUÇ
Bu çalışma, son on yılda atılan bütün adımları değil; esas olarak demokratik leşme ve insan hakları alanında atılan adımları ve bunların atılmasını mümkün kılan başlıca unsurları kapsamaktadır.
2002’deki en önemli adım olarak görülebilecek olağanüstü halin kaldırılması ile başlayan bu süreç, Türkiye’yi kurumları ve vatandaşlarıyla birlikte çok yönlü
olarak rahatlatan, hayatı normalleştiren bir tür sessiz devrime dönüşmüştür.
< Son on yıllık zaman diliminde, geçmişten bu yana karşı karşıya bulunulan sorunlara çözüm bulma noktasında yeni bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu yaklaşım, alışılagelmiş güvenlik paradigmasının dışına çıkan ve ülke sorunlarının çözümünde evrensel demokratik değerleri ön plana çıkaran bir bakış açısını yansıtmaktadır. Geride kalan on yıllık zaman diliminde Türkiye, demokratikleşme açısından adeta makas değiştirmiş ve geçmişin yanlış politikalarını terk ederek büyük reformlar gerçekleştirmiştir. >
Geride kalan on yıllık zaman diliminde Türkiye, demokratikleşme açısından adeta makas değiştirmiş ve geçmişin yanlış politikalarını terk ederek büyük reformlar gerçekleştirmiştir.
2009’da başlayan “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” ile söz konusu paradigma değişimi Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bütün yakıcı sorunları kapsar hale gelmiştir. Her şeyin konuşulabildiği, inkar politikalarının tamamen terkedildiği bir ortam oluşmuştur. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi süreci ile on yıllardır bastırılan, görmezden gelinen pek çok konu gündeme taşınarak ülkenin normalleşmesine
katkı sağlanmıştır. Böylece konuşulamayan, tartışılamayan neredeyse hiçbir konu, tabu kalmamıştır.
Atılan tüm adımlar, Türkiye’nin kronikleşmiş sorunlarının çözümüne ciddi katkılar sağlamıştır. Olağanüstü halin kaldırılmasıyla Türkiye’nin geniş bir kesiminde yaşayan vatandaşların gündelik hayatlarının kolaylaştırılması; geçmişle kapsamlı bir yüzleşmeye gidilmesi; millet iradesinin karşısındaki her türlü vesayetin aşılması; kültürel hakların genişletilmesi; Kürtçe’nin kullanımı başta olmak
üzere pek çok alanda özgürlükçü bir anlayışın hakim kılınması bu çerçevede öne çıkan adımlardır.
Kuşkusuz bu süreç, uzun ve meşakkatli bir yolculuğun sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Belirtilen bu zaman diliminde mevzuatta kapsamlı bir tarama çalışması yapılmış ve değişik dönemlerde hukuk sistemine yerleştirilen anti-demokratik ve özgürlük karşıtı hükümler ayıklanmıştır.
Dolayısıyla etkileri günlük hayatta hissedilen pek çok düzenleme hukuk sisteminin dışına çıkarılmıştır. Demokratikleşmenin hiç bitmeyecek bir süreç olduğu akılda tutulduğunda, söz konusu çalışmalara yenilerinin eklenmesi ve bu doğrultuda hız kesilmemesi önemli bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ekonomik alandaki gelişmelerin sağladığı katkı ile birlikte düşünüldüğünde; demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanında gerçekleştirilen reformlar, Türkiye’nin özgüvenini de yükseltmiştir. 2002 yılı öncesindeki istikrarsızlık, anti-demokratik müdahaleler ve benzeri olumsuzlukların etkisiyle ortaya çıkan umutsuzluk havası, sonraki on yıllık dönemde gerçekleştirilenlerle ortadan kaldırılmış, insanlar geleceğe daha umutla bakar hale gelmiştir.
Atılan demokratikleşme adımları, toplumun beklentilerine paralel olarak gerçekleştirildiklerinden ve sahici ihtiyaçlara cevap verdiklerinden çok büyük bir toplumsal destek görmüştür. Türkiye’nin son on yılda yakaladığı istikrar ortamının ve kaydettiği ekonomik gelişmelerin temel sebebi de budur.
< Sonuç olarak; Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük yolculuğunda, 2002-2012 arasındaki süreçte keskin virajlar dönülmüş ve güçlü adımlar atılmıştır. Bununla birlikte, değişen Türkiye’de ve dünyada yapılması gerekenler, kuşkusuz yapılanlarla sınırlı değildir.
- Vatandaşlarımızın daha fazla özgürlük, güvenlik, demokrasi ve huzur taleplerinin karşılanması ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmayan bir kamu bürokrasisi için reformlar aynı kararlılıkla sürdürülmelidir. >
Sonuç olarak; Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük yolculuğunda, 2002-2012 arasındaki süreçte keskin virajlar dönülmüş ve güçlü adımlar atılmıştır.
Bununla birlikte, değişen Türkiye’de ve dünyada yapılması gerekenler, kuşkusuz yapılanlarla sınırlı değildir.
Vatandaşlarımızın daha fazla özgürlük, güvenlik, demokrasi ve huzur taleplerinin karşılanması ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmayan bir kamu bürokrasisi için reformlar aynı kararlılıkla sürdürülmelidir.
Sahip olduğu tarihi, kültürel, coğrafi derinliği ve farklılıkları zenginlik olarak gören, adaleti ve toplumsal barışı esas alan yaklaşımı ile Türkiye; daha fazla
huzur ve refah ülkesi haline gelecek; vatandaşlarının daha mutlu, özgür ve güven içinde olduğu bir ülke konumunu güçlendirecektir.
Böyle bir Türkiye, demokratik rejimi, barışçı dış politikası, güçlü ve istikrarlı ekonomisi ile oyun kurucu bir aktör olarak, bölgesel ve küresel istikrara daha
fazla katkı sağlayacaktır.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder