12 TEMMUZ (1947) BEYANNAMESİ VE SONUÇLARI BÖLÜM 5
D. SEÇİM SONUÇLARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER
? Yerli ve Yabancı Basındaki Değerlendirmeler
1950 yılının 16-17 Mayıs günlerinde basında yer alan yorumlarda belli konuların öne çıktığı görülmektedir:
? Seçimler, Batı dünyasının dikkatini çeken bir olgunlukta ve sükûn içinde geçmiş, katılım oranı beklenenden yüksek olmuştur.
? Seçimlerde hiçbir usulsüzlük yaşanmamış, dürüst bir seçim gerçekleşmiştir.
? Halk kendi kaderini kendi eliyle çizmesini bilmiş; kansız, ihtilâlsiz bir iktidar değişikliği gerçekleşmiştir.
? Halk bir programa ya da ana hatları belli bir politikaya oy vermemiş, devlet idaresine kendi iradesinin hâkim olduğunu görmek istemiştir.
? Ülkeye yaptığı büyük hizmetlere karşın Cumhuriyet Halk Partisi, iktidar yıpranmasının getirdiği yenilgiden kaçınamamıştır.
? Sonuçlar bir devrim olarak nitelendirilmekte; bu devrim, İnönü ve Halk Partisinin eseri olarak kabul edilmekte, İnönü’ye övgüler yağdırılmaktadır.
? Cumhuriyet Halk Partisine muhalefette, Demokrat Partiye ise iktidarda düşen sorumluluklar hatırlatılmaktadır.
Bu bölümde; Cumhuriyet, Ulus, Milliyet ve Vatan Gazetelerindeki baş yazılarından alıntılar ile New York Times ve BBC’nin haberlerine yer verilmiştir.
O Günün Manası (Nadir Nadi)
14 Mayısı Türk milleti başarılı bir imtihan günü olarak daima hatırlıyacaktır. Tarihimizde ilk defadır ki bugün kansız, ihtilâlsiz bir iktidar değişikliğine şahid oluyoruz. Demokratik sistemin temeli sayılan halk iradesi yurdumuzda tam bir olgunlukla gerçekleşti. Seçime iştirak nisbeti ileri Batı milletlerinde de az görülen bir yüksekliğe varmıştı. Memleketimizin her köşesinde milyonlarca vatandaş, hiç bir hâdiseye meydan vermeksizin sandık başlarına giderek sükûn ve emniyetle reyini kullandı. Emzikli kadınlar, ihtiyarlar, sakatlar, yatalak hastalar bile bu mukaddes vazifeyi ihmal etmediler. Bugün bizde halk, kendi kaderini kendi elile çizmiş olmanın sevinci içindedir.
Bu şüphesiz herşeyden önce büyük Türk milletinin eseridir.
Halk Partisinin yirmi beş yıllık çalışmalarını gözden geçirdiğimiz zaman müsbet ve başarılı eserlerin hatâlı teşebbüslere kıyasla ağır bastığını kabul etmemek insafsızlık olur. Cumhuriyet tarihi bunları uzun uzun çocuklarımıza anlatacak ve bir çoklarile haklı olarak övünecektir. Nitekim evvelki gün milletçe geçirdiğimiz büyük imtihanda Halk Partisinin başarı hissesini de unutmamak lâzımdır.
Unutmamak lâzımdır ki, bu Parti, uzun zamandır alıştığı tek taraflı İdare sistemine rağmen gene bu milletin öz malı olduğunu evvelki günü hazırlayan hareketile isbat etmiştir.
16 Mayıs 1950 günlü Cumhuriyet Gazetesi (Başyazı).
14 EROL TUNCER,
Hayat insanları yıprattığı gibi, iktidar da partileri yıpratır. Bir müddet oradan uzaklaşmak ve milletin bağrında muhalefete geçmek, canlılığını kaybetmiyen siyasî teşekküller için derlenip toparlanma, bir yeniden kuvvet kazanma vesilesidir.
O gün halk bir programa yahud da ana hatları belli bir politikaya rey vermedi. Halk o gün daha ziyade Devlet İdaresine kendi iradesinin hâkim olduğunu görmek istedi.
Bu şartlar altınde Demokrat Partiyi bekleyen vazifelerin ağırlığını ayrıca belirtmeğe bilmem lüzum varmı?
Unutmamalıyız ki muhalefette iken kazanılan sevgiyi iktidarda da muhafaza etmek çok güçtür. Şimdi bütün gözler bu partiyi idare edenlere dikilmiştir. Millet artık söz değil, müsbet iş bekliyor.
Büyük İsmet İnönü (Hüseyin Cahit Yalçın)
Seçim neticelerine dair gelen malûmat Demokrat Partinin büyük bir muzafferiyetini gösteriyor. Onların muvaffakkıyetlerindeki parlaklığı örtmeğe, yaygara ve isnatlarla etrafı gürültüye boğmağa kalkacakdeğiliz.
Seçimler memleketin her tarafında büyük bir sükûn, intizam ve itidal dairesinde cereyan etti. Her vatandaş hür surette oyunu kullandı. Bahse değer hiç bir hâdise çıkmadı. Seçimlere iştirâk nisbeti her türlü tahminin ve intizarın üstündedir. Bu, isbat ediyor ki Türk Milletinde mukadderatını kendi eline
almak azmi pek kuvvetlidir ve demokratik rejimin icabettiği fikrî gelişme yüksektir.
Mücadelede galip gelen demokratları tebrik ederiz.
Siyasî partiler için iktidar mevkiine gelmek kadar iktidar mevkiinden düşmek de mukadderdir. Halk Partisi memlekette demokratik rejimin tatbikine başlamış olması yüzünden ne kadar iftihar edebilirse bugünkü sükutunu da alnı açık ve başı dik bir surette karşılıyabilir.
Halk Partisi bu seçimleri kaybetmenin ve iktidarı rakibine terketmenin şekil ve tarzı ile memlekete muazzam bir hizmet ifa etmiştir. İçerdeki insafsız propaganda Türk demokrasisinin ciddiyeti ve samimiyeti hakkında ecnebi efkârı umumiyesinde şüphe uyandırmaktan hali kalamazdı. Fakat bugün işte görülüyor ki Halk Partisi demokrasinin hakikî bir taraftarıdır. Memlekette ekseriyeti kaybedince derhal çekilmiştir. Bu memleket bir diktatörlük idaresi altında değildi ve değildir. İrticaa karşı mücadelede Halk Partisi Demokratların daima yanında bulunacaktır. Sol ve sağ düşmanlara karşı Türk Milleti tek bir kaledir.
Şu dakikada şahidi olduğumuz büyük inkılâp onun eseridir. Atatürk demokratik inkılâbın temelini attı, heykelini yükseltti. İsmet İnönü o heykele can verdi. Bir diktatör salâhiyetiyle ve Millî Şef unvaniyle Cumhur Başkanlığına gelen İsmet İnönü yalnız kendi vicdanından ve irfanından aldığı emre uyarak millî hâkimiyet cihazını harekete getirdi. Şimdi milletin iradesi karşısında memleketin kanununa her fert gibi pek tabiî surette boyun eğerek alelâde bir vatandaş sıfatiyle siyasî mücadelede yerini alıyor.
Tarihte mislini hatırlamadığımız bu ulvî hareketin bir Türk devlet adamı tarafından medeniyet tarihine hakkedilmiş olması millî bir şereftir.
Bir demokratik rejimin nasıl kurulacağını, nasıl işliyeceğini bize gösterdiği kadar ciddî, şuurlu ve vatansever bir muhalefetin nasıl vazife göreceğini de bize o öğretecektir.
16 Mayıs 1950 günlü Ulus Gazetesi (CHP’nin yayın organı) (Başyazı).
1950 SEÇİMLERİ 15
Seçim Neticelerinden Alınacak Dersler (Ali Naci Karacan)
Yirmi beş yıllık bir idarenin millet iradesinin emriyle yenilenmesi kararını ifade eden muazzam değişikliğin memleket için hayırlı olmasını dileyelim.
Memleket evvelki günkü seçimlerle beraber, asırlardan beri görmediği, alışmadığı bir millî hâkimiyet rejiminin eşiğinden geçmiş, kendisi için yepyeni bir demokratik âleme girmiştir. Bu hâdise Atatürk’ün eşiz prestiji sayesinde gerçekleştirdiği inkılâpların hattâ yekûnuna müsavi değerde, çünkü o
inkılâpların tamamını teminat altına alan, Türkiye için hattâ 1908 Hürriyet hareketinden çok daha mühim bir mâna ifade etmektedir.
Yüzde yüz dürüst, yüzde yüz namuslu, yüzde yüz teminat altında sağlandığına kimsenin şüphe edemiyeceği bir seçimde, millet, kendi iradesini, istediği gibi hâkim kılabilmiştir. Bu bakımdan 14 Mayıs 1950 günü Türkiye siyasî tarihinde bir devrin kapanarak başka bir devrin açıldığı bile iddia olunabilir. Bir merhale aşılmış, milletçe doksan dereceli bir dönüm noktasına varılmıştır.
Medenî dünyayı hayrette bırakan nokta ise, milletin iradesini hattâ kütleler halinde gerçekleştirirken dahi, en medenî ve herhangi bir garp devletine gıpta ettirecek bir siyasi olgunluk mertebesine eriştiğinin gözle görülerek elle tutulacak surette maddeleştirilebilmesi dir.
Mücadelenin bittiği bugün, onun (DP’nin) kavgası, vatanperver bir partiye yakışacak surette, efendilikle yaptığını övelim, fakat aynı zamanda yirmi beş yıldan beri iktidara alışmış olan Halk Partisinin de, uğradığı ağır seçim hezimetine rağmen, neticeleri büyük bir inkılâp partisine yakışacak
vakar ve sükûnetle, kendisini ancak yükseltebilecek bir tolerance zihniyeti ile karşıladığını da yine memleket hesabına iftihar ile kaydedelim.
Bugünkü neticelerin alınmasında Demokrat Partinin hissesi elbette ki, çok büyüktür; fakat bu neticelerin emniyetle gerçekleştirilmesi yolunda C. H. Partisinin hizmeti de unutulamaz.
İsmet İnönü’ne Tebrik Mektubu (Ahmet Emin Yalman)
Bir gün, bana şu sözleri söylediniz: «Beni dördüncü defa Cumhurreisi mevkiinde görmiyeceksin, bunu sana söz veriyorum. Mensup olduğum parti seçimi kaybederse zaten mesele yoktur. Kendi partim kazanırsa, ben Cumhurreisliğini kabul etmiyeceğim.»
Muhterem İsmet İnönü,
Zekâları, bilgileri, iyi tedbir ve hesapları, cesaretleri sayesinde zaferler kazanmış kumandanlar çoktur.
Siz de bunlardan birisiniz. Fakat sizin bunların haricinde öyle bir zaferiniz vardır ki milletlerin mukadderatında baş rolleri oynıyanların pek azına bunun eşi nasip olmuştur. O da; kendi nefsinize, kendi ihtiraslarınıza, kendi buyurma itiyatlarınıza, kendi iktidar iptilânıza karşı elde ettiğiniz büyük zaferdir. Türk milleti, kendi mukadderatına hâkim olmak yolunda eşşiz bir zafer kazanırken, sizin kendi nefsinize karşı yaptığınız mücadeleden ve kazandığınız galebeden çok istifade etmiştir. Sizin bu millî zaferin âmilleri arasında yüksek bir mevkiiniz vardır. Bu sayededir ki on iki senedenberi işgal ettiğiniz Cumhurreisliği mevkiinden ayrılırken, küçülmiyeceksiniz, milletin nazarında yeni bir
mertebeye yükseleceksiniz.
Cumhurreisleri gelirler, geçerler. Fakat Millî Şef sıfatile sahip olduğu mevkii ve bunu müdafaaya hizmet eden silâh ve vasıtaları, millete kısım kısım teslim eden, bir hulûskarlar ve yâran grubunu kısa zamanda tasfiyeye uğratan ve milletin murakabeli bir idareye kavuşması için kendi itiyat ve iptilâlarını fedaya razı olan bir eski şefin ve olgun insanın asil macerasını insanlık tarihi pek nadir bir surette
kaydetmiştir.
1- 16 Mayıs 1950 günlü Milliyet Gazetesi (Başyazı).
2- 17 Mayıs 1950 günlü Vatan Gazetesi (Başyazı).
16 EROL TUNCER Newyork Times Gazetesi
17 Mayıs 1950 günlü Milliyet Gazetesinde « Newyork Times diyor ki» başlığı altında verilen haberin girişi şöyledir:
Bu sabahki (16 Mayıs) Newyork Times Gazetesi şunları yazmaktadır:
Cumhuriyet Halk Partisinin seçimlerde uğradığı yıkıcı ve hayret verici mağlubiyet, yalnız Türkiye’nin değil fakat bütün Batı demokrasisinin de iftihar etmesi lâzım gelen bir neticedir.
Gazete bu seçimlerde en büyük şerefin İsmet İnönü’ye ait olduğunu yazmakta ve şunları söylemektedir:
Zira memleketine demokrasi yolunda büyük terakkiler kaydettiren İnönü’dür.
BBC Muhabiri
16 Mayıs 1950 günlü Akşam Gazetesinde yayımlanan Londra çıkışlı bir haberin metninde şu ifadeler yer almaktadır: «Türkiyede seçimleri takib etmiş olan batılı gazete muhabirleri, Türkiyenin göstermiş olduğu siyasi olgunluğa ehemmiyetle işaret etmektedirler.»
B.B.C.’nin siyasî muhabiri ise bu hususta şunları yazmaktadır:
Pazar günü Türkiyede yapılan seçimler, Türkiyedeki demokrasinin tam bir demokrasi olduğu hakkında hiç bir şüphe bırakmamıştır. Türkiye, tam mânasile demokratik bir rejime intikal işini muvaffakiyetle başarmıştır.
B.B.C.’nin siyasi muhabiri, Londra’nın bazı siyasî çevrelerinde hâkim olan şu kanaati de belirtmiştir:
Türkiyenin bu şekilde demokrasi rejimine geçmesinde İnönü mühim bir rol oynamıştır. O, kendi partisinin düşmesini kolaylaştıran bir hâdiseyi hazırlamış ve Atatürkün yolundan gitmek hususundaki azmini böylelikle belirtmiştir.
? İnönü ve Bayar’ın Değerlendirmeleri
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, 29 Haziran 1950 tarihinde CHP’nin VIII’inci Kurultayındaki açış konuşmasında 1950 seçimleri için şu ifadeleri kullanmıştır:1
Bu şartlar içinde memleketin anlayışında tekâmülü bir damla kan dökülmeksizin temin edebilmemiz ve 1950 seçimlerinde ifade edilen millet iradesine göre, huzur ve sükûn içinde İktidar değişmesini idrak etmemiz milletimiz için büyük bir ilerleme işareti ve Partimiz için idealizmin, iyi niyetin ve engin vatan
aşkının yeni bir delili olmuştur.
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ise 1 Kasım 1950 tarihinde TBMM’yi açış nutkunda, 1950 seçimleri için şunu söylecektir: 2
Son seçimlerde milletimizin göstermiş olduğu olgunluk ve sağduyusunun hariçteki itibarımızın bir kat daha artmasına âmil olduğunu burada kaydetmeyi bir vazife bilirim.
1- 30 Haziran 1950 günlü Ulus Gazetesi.
2- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem IX, Cilt: 2, Birleşim I, 1 Kasım 1950, s. 13.
1950 SEÇİMLERİ 17 E. SON SÖZ
Toplumdaki değişim isteği, 1950 seçiminde Demokrat Partiyi yüksek düzeyde bir oy oranıyla iktidara getirmiş, seçimde uygulanan liste usulü çoğunluk sistemi, Demokrat Partinin sandalye sayısını olağanüstü bir biçimde arttırırken muhalefetin sandalye sayısını da önemli ölçüde azaltmış; iktidarın sandalye sayısı muhalefet partilerinin sandalye sayısının yaklaşık altı katı olmuştur.
Demokrat Parti Meclisteki ezici üstünlüğünü 1954 ve 1957 seçimlerinde de sürdürecektir.
İktidarla muhalefet arasında Mecliste ortaya çıkan bu büyük güç farklarının, iktidarların özgüvenini arttıracak bir faktör olması beklenirdi. Ancak bizim gibi demokratik birikimi yetersiz ülkelerde büyük güç farklarının iktidarlara özgüven aşılamak yerine onları aşırı davranışlara yönelttiği, siyasal gerilimin sürekli olarak artmasına yol açtığı ve partiler arası diyalogun gelişmesini engellediği görülmektedir.
Oysa çok partili demokrasiye geçişte liste usulü çoğunluk sistemi yerine nispî temsil sisteminin uygulanması sağlanabilseydi, Mecliste iktidar ve muhalefet partileri arasında dengeli bir güç dağılımı ortaya çıkabilecekti (s.162, 163). Dengeli bir sandalye dağılımı ise siyasal gerilimin düşürülmesine yardımcı olacak, dolayısıyla demokrasinin sağlıklı bir biçimde gelişmesine yol açacak bir etken olabilirdi.
? Kuvvetler birliğine dayanan, dolayısıyla çok partili dönemin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan 1924 Anayasasında yeni dönemin gereklerine uygun değişikliklerin yapılmamış olması; demokratik rejimi, siyaset alanındaki bunalımların aşılmasına yardımcı olacak fren ve denge mekanizmalarından yoksun bırakmıştır.
1950 seçimlerine kadar bu konuda hiçbir girişimde bulunmamış olan Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Parti, Anayasada değişiklik yapılmasının gerekli olduğu nu kabullenmek zorunda kaldıklarını, sadece yayımladıkları seçim beyanname lerinde bu hususa yer vererek belirtmişlerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi de kendi seçim beyannamesinde yeni bir anayasa vaadinde bulunmuştur:1
Çok partili serbest münakaşa hayatını ve milletin seçtiği vekillerle idare sistemini daha ziyade kuvvetlendireceğiz.
Bu maksatla Anayasamızı sağlam bir garp demokrasisinin temel prensiplerine göre değiştirmek istiyoruz. Milletvekillerinden mürekkep bir meclisten başka, ikinci bir meclis, bunların vazifeleri, birbiriyle münasebetleri, Devlet Reisinin vazife ve salâhiyetleri ele alınacak başlıca konular olacaktır.
Meselenin halli işini, seçimlerden sonra toplanacak C.H.P. Kurultayına sunmak kararındayız.
Demokrat Parti seçim beyannamesinde Anayasa konusunda şunları ifade etmiştir:2
Bu maksatla anayasada vatandaş hak ve hürriyetlerini ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir devlet nizamını teminat altında bulunduracak esaslı tâdiller yapmak kararındayız. Çünkü bugünkü anayasamız, millet hâkimiyetini kabul etmesine rağmen, kuvvetler birliği esasına dayandığı ve vatandaş hak ve hürriyetlerini kâfi teminat altında bulunduracak müeyyidelerden mahrum olduğu için millet hâkimiyeti yerine tek parti ve zümre hâkimiyetine mâni olmamıştır.
Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek güce sahip olan DP, 10 yıllık iktidarı boyunca bu konuda hiçbir girişimde bulunmayacak, konuyu başta CHP olmak üzere, muhalefet partileri sahiplenecektir.
1 EK – XVII.A.
2 EK – XVII.B.
Meclisteki ezici çoğunluğuna dayanarak her şeyi yapabileceğine inanan Demokrat Parti, 10 yıllık iktidar dönemi boyunca Mecliste muhalefeti yok sayacak; iktidarın bu girişimlerini engelleyecek mekanizmaların oluşturulamadığı bir ortamda muhalefet iyice hırçınlaşacak; her gün biraz daha yükselen siyasal gerilim, ne yazık ki 1960 askerî müdahalesine yol açacaktır.
Sonuç olarak, çok partili döneme girerken, anayasada gerekli değişikliklerin yapılmaması ve seçimlerde nispî temsil usulünün kabul edilmemiş olması, rejimin geleceği açısından önemli bir kayıp oluşturmuştur.
Söz konusu gereklerin yerine getirilmesi halinde, siyasal arenadaki gerilim düşecek ve 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesiyle sonuçlanan bunalım ortamı, büyük ihtimalle yerini sağduyunun hakim olduğu bir ortama bırakabilecekti.
Belki de siyasal tarihimizin akışı değişecek, demokratik süreci kesintiye uğratan askerî müdahalelere yol açılmamış olacaktı.
DİPNOTLAR;
1. İsmet İnönü'nün 1 Kasım 1945 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında yaptığı konuşma, inönü'nün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1946, s.400.
2. Aynı konuşma, a.g.e., s. 401.
3. Gös. yer. Cumhurbaşkanının 1945 Temmuzu'nda kurulan Milli Kalkınma Partisi'ni yok sayması dikkate değer.
TÜRKİYE'DE ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYATIN KURULMASINDA BİR. İLK .. 143
4. Demokrat Partinin ilk günlerindeki propagandaların yarattığı sıkıntılar karşısında partinin durumunu Bayar şu sözlerle tarif etmektedir:
"İki jandarma eri gönderebilirler ve partiyi kapatabilirlerdi ve memlekette hiçbir şey olmazdı. Fakat ben İsmet İnönü'nün bunu arzulamadığından emindim". Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşa'lı Yılları 1944-1973, Tek Partiden Çok Partiye 1944-1950, Ankara 1990, s. 91.
5. Parti içindeki muhaliflerin çok kullandığı bu tez her iki tarafın da işini zorlaştırmış, neticede 1948 yılı ortalarında Millet Partisi halinde yeni bir
muhalefet partisi olarak ortaya çıkmıştır. Muvazaa söylentileri dönemin Mizah Dergilerine de yansımıştır. İki örnek için eklere bakınız.
6. Gerçekten de başta Nihat Erim olmak üzere iktidar partisinin ileri gelenleri Demokrat Partinin propagandalarını zararlı bulmakta, daha önceki dönemlerde gündeme getirilen anarşi endişesini seslendirmeye başlamışlardı. Şikayetlere mukabil İnönü'nün yapılanın bir tecrübe olduğu ve olmazsa
vazgeçileceği yolundaki sözleri için bkz. Toker, aynı eser, s.91
7. Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasi Partiler (1859 - 1952), istanbul 1952, s. 688.
8. inönü'nün şahsi evrakını inceleyen Toker, inönü'nün parti liderleri ile doğrudan görüşmeleri yanında bilhassa muhalefet partisi lideri Bayar'ın
gelişmeler karşısındaki tavırlannı öğrenmek için aracılar kullandığını yazmaktadır. Ancak Bayar'ın da inönü'ye ılımlı ve olumlu mesajlar vererek
sürecin partisinin yaranna devamını sağlamaya çalıştığı anlaşılmaktadır, Toker, age., s. 183.
9 Tunaya, Siyasi Partiler, s. 688; İktidar ve muhalefetin karşılıklı suçlamalarıyla ortamın iyice birbirine girdiğine işaret ettiği "Nutuk Düellosu" başlıklı yazısında Hüseyin Cahit Yalçın, "o kanaatteyim ki, liderler eski münakaşalar yerine susmayı bükere göze alsalar anlaşmaya götüren yolun yarısını katetmiş olduğumuzu göreceğiz ve hep rahat bir nefes alacağız. Onun için sırf bir memleket evladı gibi düşünerek diyorum ki: Ben ilk susan liderin partisinden olacağım" sözleri ile tepkisini dile getiriyordu.Tanin, 12 Temmuz 1947.
10. Tunaya, gös. yer.
11. Tunaya, Siyasi Partiler, s. 689.
12. Aynı eser.
13. Bundan önceki iki denemede de yeni parti kurucularının ülke çapında teşkilatlanırken kadrolarını oluştururken yeterli hassasiyeti göstermediklerini,
bunun kurulmaya çalışılan çok partili siyasi ortamı başarısızlığa iten en önemli sebeplerden biri olduğunu bilen İnönü, yöneticilerin sorumluluğunu
hatırlatmaktaydı. Önceki tecrübelerin yürütücülerinin bu husustaki ihmalleri ve sebepleri hakkındaki değerlendirmeler için bkz. Hasan Rıza Soyak,
Atatürk'ten Hatıralar, I-II, istanbul 1973.
14. Tunaya, Siyasi Partiler, s. 689.
15. Memleketin emniyeti konusu kanımızca, hem iç hem de dış politik duruma işaret etmektedir. Zira daha önceki parti denemelerinde halkın hemen her bakımdan iki parçaya ayrıldığı, kahvehaneleri ve hatta camilerini ayırdığı, particiliğin ayrımcılık manasına alındığı bir ortam yaşanmıştı ki, denemelerin başarısızlığının altmda yatan en önemli sebeplerin başında gelmekteydi. Diğer taraftan çok partili siyasi hayatın başlamasında amil olan dış politik gelişmeler de ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eder boyutta olduğundan Cumhurbaşkanı nın bir cümlede her iki duruma da işaret ettiğini düşünmek yanlış olmaz.
16. Tunaya, Siyasi Partiler, gös. yer.
17. İnönü'nün yazdığı resmi konuşmalarına son şekli vermeden önce çok sayıda kopya çıkarttırarak yakın arkadaşlarına gönderip düşüncelerini almak alışkanlığında olduğu hakkında bkz. Hilmi Uran, Hatıralarım, Ankara 1959, s. 474;. Uran, İnönü'nün çalışma arkadaşlarının düşüncelerini her zaman dikkate aldığını ve gerekli düzeltmeleri yapmaktan çekinmediğini belirtmektedir. Metin Toker de, 3 Temmuz günü Nihat Erim'e dikte ettirdiği 10 sayfalık metni Meclis Başkanı, Başbakan, Şemsettin Günaltay, Hüseyin Cahit Yalçın ve Falih Rıfkı Atay'a gönderdiğini, daha sonra Genel başkan vekili Şükrü Saraçoğlu, Hilmi Uran ve Celal Bayar'a da birer suret verildiğini belirtmektedir.
Bu metinde İnönü'nün yapılacak ilk kongrede Cumhuriyet Halk Partisinin başından fiilen ayrılmak kararım uygulamaya koyacağı söz konusu
edilmekteydi. Cumhurbaşkanı böylelikle partiler arasında hakemlik görevini daha iyi yapabileceğini düşünüyordu. Ancak Nihat Erim ve Hüseyin Cahit Yalçın'nın desteğine karşın başbakan Peker, Hilmi Uran ve Kazım Karabekir'in bu fikre şiddetle muhalefet etlikleri biliniyor.
İnönü'nün değerlendirmeleri aldıktan sonra metni altı sayfaya indirdiği, dolayısıyla bu ilk nüshanın yayınlanandan oldukça farklı olduğunu
hakkında bkz. Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 184.
18. Uran, Hatıralarım, s. 475, Toker, age, s. 185.
19. Uran, gös. yer. Cumhurbaşkanın aynı zamanda parti başkanı olmamaları gerektiği hususu muhalefet partilerinin daima ısrarla savundukları bir konudur.
Bu hususta geniş bilgi için bkz. Ali Arslan, '' Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı İle Siyasi Parti Üyeliğinin Birbirinden Ayrılması Süreci (1923-1961) "
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 34, Ankara 1996, s. 223-234.
20. "Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde bu vazife üzerinde bulunduğu müddetçe Genel başkanlığın bütün yetki ve sorumlulukları
Genel Başkan Vekiline ait olacaktır" şeklindeki düzenleme için bkz., Tunaya, Siyasi Partiler, s. 576; Uran, age, s. 475; Hikmet Bilâ, CHP 1919-1999,
istanbul 1999, s. 126-127.
21. Hilmi Uran, Peker'in sert tavırlarını daima şikayet mevzuu yapan muhalefet partisinin bundan memnun olmasını beklerken Bayar'm "adet yerini bulsun
diye yapılmış bir şeydir" diyerek yapılan yeniliği hafife almasından dolayı hayal kırıklığı yaşadıklarını anlatmaktadır. Üran, Hatıralarım, s. 478.
22. Uraıı, Hatıralarım, s. 479.
23. Hilmi Uran, Hatıralarım, s. 480.
24. Nihat Erim, "Cumhurbaşkanı'nm Beyannamesi", Ulus, 12 Temmuz 1947.
25. Fuat Köprülü, "Son Tebliğin Büyük Manası", Kuvvet, 12 Temmuz 1947,
26. Köprülü, aynı makale.
27. Asım Us, "Cumhurbaşkanımızın Parti Münasebetleri Hakkındaki Karan", 13 Temmuz 1947.
28. Us, aynı makale.
29. Etem izzet Benice, "inönü'nün Beyannamesinden Sonra Son Durum", Son Telgraf, 13 Temmuz 1947, sayı 3804.
30. Benice, "inönü'nün Tebliğinden Sonra Demokrat Parti'ye Düşen Hizmet ve Mesuliyet Payı", Son Telgraf, 15 Temmuz 1947, sayı 3806.
31. A. E. Yalman, 'Tebliğden Çıkan Mânâlar", Vatan 13 Temmuz 1947, sayı 2202.
32. Vatan, gösterilen yer.
33. Vatan 15 Temmuz 1947, sayı 2204.
34. A. Emin Yalman, "Önümüzdeki Güzel Ufuklar", 12 Ağustos 1947, sayı 2232.
35. Vatan 25 Ağustos 1947, sayı 2243.
36. Akşam, 13 Temmuz 1947, sayı 10324.
37. Yalman, "Milli Hakimiyet Bloku", 8 Eylül 1947, sayı 2257.
38. Ulus, 19 Eylül 1947.
39. inönü'nün çok partili hayatı ülkenin iç ve dış gelişiminin şartı olarak göstermesi olayın kendi şartlarımız kadar dış politikadaki gelişmelerin yönlendirdiği bir süreç olduğunu düşündürmektedir, inönü'nün nutku için bkz. Vatan 2 Kasım 1947, sayı, 2309.
40. Nihat Erim, "Demokrat Parti'nin Son Tebliği", Ulus, 26 Temmuz 1947.
41. "Hakikatleri Açık Lisan ile Konuşalım, A. Emin Yalman,Vatan 16 Temmuz 1948, s.2566.
42. Feroz ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971, Ankara 1976, s. 34; Çok partili siyasi hayat denemesinin dış politika gereği olduğu yolundaki kanaatlerin o günlerde yurt dışında da oldukça yaygm olduğu hakkında bkz. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Politikada 45 Yıl, İstanbul 1984, s. 190-191.
43. Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 187. inönü, 12 Temmuz günü kabul ettiği Dışişleri Bakanı Hasan Saka'ya "Yüzlerce yıllık hanedan, sandıktan çıkan oylann neticesine boyun eğiyor, vapura binip memleketi terk ediyor. Bizde hala sandık oyunuyla iktidarda kalacağız düşüncesinde olanların aklına şaşarım" demektedir.
44. Toker, a.g.e., s. 195.
45. Celal Bayar, Başvekilim Adnan Menderes, (Derleyen ismet Bozdağ), istanbul 1986, s. 85-86; Mahmut Goloğlu, Demokrasiye Geçiş1946-1950, istanbul 1982, s. 168-169.
46. Uran, Hatıralarım, s. 476.
47. F. Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisin'nin Mevkii, Ankara 1965, s. 203-204
48. Partiler içi çekişmeler hakkında geniş bilgi için bkz. Cihat Baban, Politika Galerisi, İstanbul 1970.
49. Feroz ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971, Ankara 1976, s. 37;
Falih Rıfkı Atay ise İsmet inönü'yü "demokrasiyi Atatürk devrimlerinin tavizleri üzerine kurmak gafleti" ile suçlarken Ulus Gazetesinden ayrılmasını, "Hasan Saka ve Şemseddin Günaltay'm aralıksız Atatürk devrimlerinden taviz vermelerine katlanamayarak Ulus gazetesinde CHP'yi savunmamak kararını vermesi" olarak izah etmektedir. Geniş bilgi için bkz. Falih Rıfkı Atay, Bayrak, İstanbul 1980, s. 170-171.
50. Beyanname sonrası gelişmeleri Cumhuriyet Halk Partisi açısından değerlendiren yaklaşımları için bkz. Asım Us, 1930-1950 Haura Notlan,
istanbul 1966, s. 718- 722.
51. Us, a.g.e., s. 718- 719; Cumhurbaşkanı ve yakın çevresi tarafından tenkit edilen başbakan Peker'in parti grubunda çoğunluk sağlayarak gerekirse
Cumhurbaşkanına karşı bir çıkışa geçmek hazırlıklan hakkında ayrıca bkz. Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 197-198.
52. Bu yoldaki iddia ve kaynaklan için bkz. Rıfkı Salim Burçak, Türkiye'de Demokrasiye Geçiş 1945-1950, Ankara 1979, s. 129-131.
53. Cem Eroğul, Demokrat Parti, Tarihi ve ideolojisi, Ankara 1998, s. 62-63.
54. Hikmet Bilâ, CHP, s. 128.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/798/10200.pdf
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder