YEDİĞİMİZ KÜFÜRLER
EMİN ÇÖLAŞAN:
Yediğimiz küfürler!..
Sevgili okurlarım, Türkiye'de eğer iktidar karşıtı bir gazeteci iseniz, yazılarınız bu doğrultuda ise, her türlü hakaret ve küfür yemeyi göze alacaksınız.
Bu küfürler çoğunlukla e-posta, ya da sosyal medya aracılığı ile gelir.
Yakası açılmadık laflardır.
Ölmüş ananıza bile sövmekten utanmazlar.
Ancak bazen aralarında fikir ayrılığı çıkar!
Bazıları sizi Ermeni, bazıları Rum, önemli bir bölümü ise Yahudi olarak görür!
“Ermeni dölü…”
“Rum piçi…”
“Yahudi dönmesi…”
* * *
Bunların tamamı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı tiplerden oluşur.
Çoğu kırsal kesimde, ya da büyük kentlerin varoşlarında yaşar.
Ekonomik durumlarını bilmiyorum ama önemli bir bölümünün düşük gelirli olduğunu tahmin ediyorum.
Ne yazdığınıza, yazdıklarınızın doğru veya yanlış olduğuna bakmazsınız doğrudan söverler.
* * *
Avukatım Serhan Özdemir bu işin üzerine ciddi bir biçimde gidiyor. Bu şahıslar hakkında hem (ceza davası açılması için) savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor, hem de tazminat davaları açıyor.Savcılıklar bunların adresini belirledikten sonra iş tamam…
Ancak sonraki aşamada bunların bir bölümü benden rica etmeye başlıyor:
“Lütfen davanızı geri çekin, gerçekten param yok. Çok zor durumda kaldım.”Söverken, durup dururken hakaret yağdırırken işin bu boyutlarını düşünmüyorlar, savcılık ve mahkeme tebligatlarını alınca hepsinde şafak atıyor.
* * *
Şimdi size geçen hafta yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesine karşı çıkmış ve yazımda bunu işlemiştim. Ertesi gün önüme gelen e-posta mesajlarından biri şöyleydi.
Virgülüne kadar aynen veriyorum:
“Müftüler nikah kıysın. Sen de çatla. Sn. Çölaşan, sen bu kafa ile daha çölü geçemezsin. Sen hanımını herkese teşhir et. O zaman laikliğin elden kaçmaz.”
Mesajın altına ismini yazmış.Mesajın gönderildiği adres ise uluslararası bir şirketin hesabı.
* * *
Sondan ikinci cümle olmasa üzerinde bile durmam. Vatandaşın biri beni eleştirmiş derim…
Ancak o cümle tepemi attırdı:
“Sen hanımını herkese teşhir et.”
* * *
Şirketin telefon numarasını buldum, yetkililerine ulaştım ve durumu anlattım. Acaba bu şahıs gerçekten onların çalışanı mıydı?
Eğer öyleyse, şirketin resmi internet adresi üzerinden bu lafları nasıl yazabiliyordu?Gelen mesajı istediler, aynen gönderdim…
* * *
İki gün sonra haber geldi:“Evet, bu bizim çalışanımızdır. Ne yazık ki siyasi konulara şirketimizin adınıbulaştırmıştır.
Bu konudaki belgeler dün elime geçti. Şirket bu çalışanına yazıyla soruyor:
“…Şirket uzantılı e-posta adresinizden, mesai saatleri içerisinde siyasi içerikli ve hakaret içeren mesaj gönderdiğiniz tespit edilmiştir. Yazılı savunmanızı üç iş günü içerisinde göndermeniz…”
* * *
Şimdi bu adamın şirkete verdiği yazılı savunmaya özetle bakalım:
“Savunmamın alınmasına konu olan mesele, şahsi bir meseledir. Şirketinizle hiçbir alâkası yoktur.
Fikir özgürlüğü çerçevesinde yazdığım bu yorumu kendime ait olan e-postamdan atacakken, sehven (yanlışlıkla) iş yerinin e-postasından atmışım… Siyaset yapmadım… İş akdimin feshedilmesi halinde kanuni yollara başvuracağımı bildiririm. 23 Ekim 2017.”
Evet, bunun şahsi bir mesele olduğunu savunuyor!
* * *
Şirket 24 Ekim günü kendisine noter kanalıyla tebligatta bulunuyor. Yine özetliyorum:“…İşyeri unvanının geçtiği hiçbir yerde bu tip bir işleme ve olaya izin verilmeyeceği açıkken, İş Kanunu ve ilgili mevzuatça da konu açıklanmışken, tarafınızca böyle bir işlem yapılması kabul edilemez…İş akdiniz İş Kanununun 18. maddesi uyarınca (Tazminatsız) feshedilmiştir. Bilgi edinmeniz.”
* * *
Bugün size hemen her gün yaşadığımız bu gibi olaylardan somut bir örnek verdim.Kamuoyu önünde her gün “Allah” diyen, gerekli gereksiz her dakika Müslümanlıktan dem vuran bu gibilerin bir marifetini daha göstermek istedim.
Siz yazı yazıyorsunuz, hiç tanımadığınız bir adam size “Sen karını herkese teşhir et” diyebiliyor…Ve bunun fikir özgürlüğü olduğunu iddia ediyor.
Her gün nelerle uğraşıyoruz.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder