Uzman Gözüyle, Dünden Bugüne 'Ortadoğu' BÖLÜM 1
Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, Hür Haber'in sorularını yanıtladı... Arap Baharının dünü ve bugününe ilişkin çarpıcı tespitleri ile Hasan Köni röportajı...
HÜR HABER / DÜNYA-ORTADOĞU
RÖPORTAJ: ÖZLEM YILMAZ
SUNUŞ: Türkiye konum itibarıyla Ortadoğu'daki değişim rüzgarından en çok etkilenen ülkelerden birisi olarak dikkat çekiyor. Sürekli değişen bölge dinamikleri Türkiye'nin bu durumunu da etkilemeye devam ediyor.
Ortadoğu denince -Gündemdeki sıcaklığından ve Türkiye'ye yakınlığından mütevellit-akla en çok Suriye, Irak , İran gibi yakın ülkeler geliyor, fakat 'Arap Baharı' diye adlandırılan ve Ortadoğu'da son yıllarda yaşanan en büyük dalgalanmalardan biri olan süreçte Mısır, Lübnan, Tunus, Libya, Yemen diye uzayıp giden bir "ülkeler listesi"...
Aylardır haber kanallarını, tartışma programlarını, gazeteleri, yazılı ve sosyal medyayı saran ' Arap Baharı ve yansımalarını', Galatasaray Üniversitesi ve İstanbul Kültür Üniversitelerinde ders veren, 14 yıl Türk-Amerikan Derneği Başkanlığı yapan ve Ortadoğu çalışmaları kapsamında İsrail'e gönderilen heyetlerde yer alan ünlü Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, Hür Haber için değerlendirdi.
İşte Prof. Dr. Köni ile Ortadoğu'daki hareketlilik ve değişimi geçmişten günümüzemasaya yatırdığımız söyleşimiz:
"TÜRKİYE 'ARAP MÜSLÜMANI' DEĞİL, ESKİDEN BERİ BATININ YANINDA"
SORU: Hocam, öncelikle Ortadoğu'ya genel bir pencereden başlayalım isterseniz, daha sonra genelden özele doğru gidelim. Genel olarak 'Ortadoğu manzarası'nı nasıl betimleyebiliriz?
Ortadoğu sisteminde, Amerika'nın siyasal sistemi için tek bir önemli ülke var, o da İsrail… Yanında olan Müslüman ülkeler yanında kaldığı müddetçe bir problem yok. Tabi Türkiye biraz daha değişik. Yani Arap Müslümanı değil. Eskiden beri batının yanında yer almış, batı içerisinde bir devlet kurabilmiş. Yani Araplar gibi Batı'nın uzağında değil...
AMERİKA NEDEN İSRAİL'E İHTİYAÇ DUYUYOR?
Ve tabi İsrail ile arası çok iyi. Niye ? 1948 de ilk tanıyan devlet. Zaten ondan sonra NATO'ya giriyoruz. Bir de Amerika kendi içindeki lobinin gücü nedeniyle-niye kötü düştü ; çünkü Museviler Amerika'nın ekonomik yapısını elinde tutuyorlar ve Amerika'da yapılan seçimlerde de önemli olan ekonomi… Yani hangi taraf ne kadar çok para koyarsa o taraf seçimleri alıyor. Böyle bir senelik bir gümbürtü yapıyorlar , ondan sonra parti disiplini de yok , partiler dağılıyor… Seçim zamanı bir araya geliyor demokratlar-cumhuriyetçiler, seçim oluyor hepsi bir tarafa gidiyor. Burda kimler çok para harcarsa, para harcayan adam onun istediklerini yapmazlarsa, yönetim sırası geliyor diyor ki; "sana şu kadar para harcadım 'bunları bunları' yapmıyorsun seni cezalandıracağım,bir dahaki seçimde öbür tarafa aktaracağım oyumu" diyor.
TÜRKİYE'DE İSTENEN BAŞKANLIK MODELİ
Hatta bizim devlet de diyor ki; "Başkanlık sistemi olursa Obama gibi böyle zavallı duruma düşmeyelim." Sayın başbakanın güç istemesinin sebebi o , dengeli olduğunda seni kesiyorlar kımıldayamıyorsun.
SORU: Erdoğan'ın "Amerikan tarzı başkanlık"tan kastettiği bu mudur?
Evet. İşte bu Amerikan tarzında kuvvetler ayrılığı o kadar güçlü ki kımıldayamıyorsun. Bir tarafta cumhuriyetçiler, sen seçimi alsan bile oy çokluğu yığıldığı zaman, nitelikli oy olayında kımıldayamıyorsun. Burada da böyle bir durum var. O yüzden seçim sırasında söz verdiğinizi yapmak zorundasınız Amerika'da. Sonradan 'şöyle oldu böyle oldu' diye bir lüksünüz yok.
IRAK, İSRAİL VE İRAN ÜÇGENİ...
SORU: Ortadoğu'dan bahsederken hep Amerika'dan da bahsediyoruz. Sizce Arap Baharının zemini ve geçmişi nasıl şekillendi?
Ortadoğu barışının önünde, 94 te İsrail bizi çağırdığı zaman, oraya bölümü incelemeye giden ekip içindeydim. 94’te bize söyledikleri şey şu ; ‘Amerika için Ortadoğu barışı önemlidir, ne için önemli, lobi var.’ Önümüzdeki ülkeler şunlar : Suriye,Irak ve İran. Bunlar aynı zamanda biraz daha Suudi Arabistan ve Körfez Şeyhlikteki gibi değil, biraz daha dışarıdaki , Amerika'nın denetiminin dışındaki ülkeler. Özellikle Şah düştükten sonra İran, Irak ve Suriye de öyle. Bunları düzenlediğimiz zaman İsrail Ortadoğu barışını rahatlıkla yapar dediler. Türkiye de zaten barış geliyor diye ’96'da İsrail ile bir takım anlaşmalar imzaladı. Biliyorsun en sevişen dönemleri yaşadı. Zaten 91’de de Saddam’a müdahele etmişlerdi. Şimdi bu müdaheleden sonra Türkiye ile de yakınlaşınca şöyle bir durum ortaya çıktı; İsraili çeviren Arap ülkeleri var, bunlar Filistin'i destekliyor ama Arap ülkelerinin üzerinde Balkanlardan Doğu Türkistan'a giden bir hat boyunca Türkler var. Eğer İsrail, Türkler ile dost olursa , Çin için bir problem yok. Yani Araplar İsrai'li yok edemezler. Zaten bir Amerika var.
"ORTADOĞU'YA BASKI İÇİN BİR SEBEP GEREKİYORDU"
91 yılından itibaren Musevi lobisinin en önemli adamları Amerikan sistematiğinde önemli yere geldiler. Richard Perle, Rumsfeld, George Bush gibi isimler 2001 yılında Musevi lobisinin desteği ile iktidara geldi. Clinton savaşarak değil de , barış yoluyla bunları çözmek istiyordu, 2001 yılından itibaren Ortadoğu'da bir operasyon yapılmasına karar verildi. Çünkü Irak üç’e parçalanmış ama Saddam duruyor. İran'da aşırı Şii dinciler var, devamlı Ortadoğu kaynıyor. Ortadoğu’ya baskı yapılması için bir sebep bulunması gerekiyordu. Dediler ki Irakta kitle imha silahları var. Kitle imha silahlarını Arapların yapacak hali yok ki, roketler vardı ama siz (Amerika) veriyordunuz İran’a, İran-Irak savaşında. Yalan söylediler. O bahane ile operasyon yapıldı. Sizin de bildiğiniz üzere, nitelikli oy çoğunluğu lazımdı, ilk başta bir oylama yapıldı, baktılar nitelikli oy çoğunlu yakalanamadı. Çok kızdılar, çuval geçirdiler. Sonra dediler ki aaa kitle imha silahları yok. Fakat Irak’ı bir diktatörden kurtarıyoruz bahanesine büründüler.
YA TÜRKİYE'YE DE DEMOKRASİ GETİRMEK İSTERLERSE?
SORU: Nasıl bu kararları alabiliyorlar? Bunun uluslararası hukukta bir yeri, zemini var mı?
Devletler hukukunda bir devlet başka bir devletin iç işlerine karışamaz. Yani demokrasi getirme adına ülkeye girip rejime karışamaz.… O zaman, her ülkeye girerler. Bugün senin ülkeni beğenmezler, yarın benim ülkemi beğenmezler… İşin korkunç tarafı şu, biraz sonra buradaki hükümeti de beğenmeyebilirler. Derler ki "efendim, bunlar biraz fazla İslamcı " , bir bakarsın Türkiyeyi değiştirmeye çalışırlar. Yani tehlikesi bu. Birleşmiş Milletlerin 2/4. Maddesinde diyor ki ; Hiçbir ülke diğerinin iç işlerine karışamaz. Karışmayı dahi teklif edemez. Biz de batı sisteminde olduğmuz için yuttuk bunu. 2001 yılında da o meşhur 11 Eylül olayları oldu. Ondan sonra da Afganistan'a girdiler.
SORU: Sizin de bahsettiğiniz gibi 11 Eylül başlıca örnek olmak üzere, tüm bunlar İslamofobi'yi körüklemiyor mu? İslamofobia kavramını nasıl yorumluyorsunuz?
"İSLAMOFOBİ KONUSUNDA BİR SÜRÜ KOMPLO TEORİSİ VAR"
İslamofobi konusunda bir sürü komplo teorisi var. Eğer ben bir gazeteci olsaydım bir sürü şey söylerdim. Ama bir akademisyen-bilim adamı olarak, spekülatif yorumlar yapamam. Elimizde tam delil yok, ama böyle bir hissiyat var mı .. Var…
SORU: Peki son olarak Boston saldırıları da aynı şekilde, radikal İslamcı Çeçen kardeşler tarafından gerçekleştirildi.Bu da bir örnek değil mi müslüman fobisinin kıvılcımlarını körüklemek adına?
"BUNLAR BELKİ DE PSİKOLOJİK OPERASYONLARDIR"
Bunlar belki de psikolojik operasyonlardır. Ama delillendiremiyoruz şu anda. 30 sene sonra bunları siz okuyacaksınız. Asya'ya girmek zorundaydılar çünkü enerji politikaları çok önemliydi, Rusya bütün enerji sistematiğini Avrupa'ya doğru geçiriyorlardı. Usame Bin Laden Afganistanda dediler, Taliban vermiyor bunu dediler, Talibandan istediler. İşin ilginç tarafı Talibanı yaratan Amerika, Suudi Arabistan parası ve Pakistan İstihbaratıydı. Ruslara karşı kullanıldı, Ruslar orada perişan oldu. Ama o an Talibanı dövmeleri gerekiyordu. O sırada çıkan haberler, El-Kaide ile Saddam arasında çıkan yakın ilişkiler var. Halbuki Saddam’ın grubu Baasçı gruptu, yani Sol.. El-Kaide onlardan nefret ediyor, böyle bir şey olamaz.
ORGENERAL WESLEY CLARK'IN KONUŞMALARI
Amerikanın Ortadoğu'ya girmesi lazımdı. Şimdiye kadar bu olayları bilmiyorduk. Fakat 2004 yılında Amerikan devlet başkanlığına adaylığını koyan, Orgenaral Wesley Clark’ın konuşmaları var. Diyorki 2001 yılında Ramsfelt’i ziyarete gittim, o sırada bir general olan arkadaşıma rastladım. "N’apıyorsunuz" diye sorduğumda ; Irak’a giriyoruz dedi. Neden dedim ? Kitle imha silahı var dedi. El-kaide falan yok, emir geldi, Ortadoğu'daki 7 ülkeyi re-stabilize edeceğiz. Somali, Libya, Mısır, Irak, İran , Suriye ve Yemen. ‘ Aman bu memorandum doğru mu ? ‘ dedim. "Evet" diye cevap veriyor, Clark da "aman bana gösterme" diyor.
"ARAP BAHARI KARARI 2001'DE ALINDI "
Şimdi ben bunu 2012 de izledim. Ortadoğu'yu yeniden düzenlemek için ta 2001 de karar vermişler. Kim? İktidara gelen neo-con lobisi. Ve ilk gelişme 2003 te başlıyor. Ben de saf bir Türk profesörü olarak(!) 1994 yılındaki ziyaretimizden sonra bir defa daha gittim İsrail’e konferanslara. İsrailin önündeki düşmanların, Suriye, İran, Irak olduğunu biliyordum. O yüzden 2011 de Arap Baharı başladığında anlamadım dedim ki , bunların Suriye, Irak, İranı vurması gerekirken, Tunus (Zaten batının yanında) peşinden Libya ( Libya Amerika ile barışmıştı, tazminat ödedi ve petrol de veriyordu) peşinden Mısır. Biz düz analiz yapabilen orta boyda bir ülkenin öğretim üyeleriyiz. Bizim kapasitemiz böyle bir boyutu öngöremezdi. İşte böyle başladı Arap baharı…
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder