10 Ekim 2017 Salı

48 CELSE DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 2

48 CELSE  DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 2


Mustafa Kemal’in kurşunları hepiniz öleceksiniz hakkınızda fetva verildi.

    Onun içeriği var, mailin, aynı mailin işçi partisinin üyelerine de gitmiş hepiniz bir gün öleceksiniz, hakaret dolu küfür hakkında fetva verildi diye özel büro altında şey geldi internete girdim özel büroya baktım saçma sapan yazılar saçma sapan şeyler dedim ki ben işte Mustafa Kemal’in kurşun askerleri öleceksiniz falan Hayrettin Ertekin senin hakkında fetva verildi deyince benimle ilgisi yok ben kurşun asker falan değil işadamıyım hemen araştırma yaptım bu numarayı tespit ettim kanada’dan servis sağlayıcıyı aradım kendisine dedim ki özel büronun ben numarasını almak istiyorum sitede yok çünkü olması gereken yasal olarak olması hiçbir açıklama yok dedi ki kimsiniz özel büronun dedim editörüyüm ondan sonra peki dedi bize faks çekin şuraya ben faks çektim özel büro diye yazdım gönderdim bu numarayı bize dedim ki numaram değişti yeni numaram eski numaram sizde kaç bu numarayı verdi bunu değiştirin lütfen başka numara dedim bu numaranın sonuna 7’i yaptım 67’i bu numarayı bana vermiş oldu bu numarayı aradım dedim ki kimsiniz özel büro dedi buyurun dedi dedim ki bana mail çekmişsiniz katli vacipsin işte öldürüleceksin falan nedir bu dedi ki haberim yok bilgim yok bu dedi bir çok arkadaş buradan yazı yazıyor yazmış olabilirim dedim ki dikkat edin bana böyle mesajlar falan çekmeyin benim alakam ilgim yok benim yazılarım yazdığım yazılar Şişli gazetesi kendi gazetem olan gazetede yazı yazmıştım ki yazdığım yazıda sayın başkanım yazdığım yazıları sizlere okuyacağım birazdan bu yazımın içeriğinde de Mustafa Kemal Atatürk’ün kahramanlıklarını anlatan ve nasıl bir Çanakkale zaferi kazandığını anlatan çok çok duygulu bir yazıydı bu yazı zoruna gitmiş herhalde Erkut Beyin o maili göndermiş veya otomatik olarak herkese onu göndermiş sonra dedi ki özür dileriz bir daha gelmez falan dedi ama dedi böyle dedi bu şekilde konuşman beni tehdit vari konuşman dedi yanlış dedi biz dedi birazdan dedi seni katledeceğiz dedi dedim bekliyorum adresim dedim vereyim size Beşiktaş köy içi caddesi o pasaja gelin en üst katta bekliyorum kaçta isterseniz buyurun dedim gelmedi sonra bir daha aradım saat 7 oldu çıkacam bekliyorum gelin yine gelmedi sonra bir daha aradım dedim ki bakın yaptığınız yanlış olduğunu bilmeyerek hala dedim ısrar ediyorsunuz yok dedi biz dedi karar aldık seni affettik bu bir hasta bu bir hasta bunun Erkut Ersoy olduğunu ben Kandıra F tipi cezaevine geldiğimde orda öğrendim çünkü polisler bana sormuştu bu özel büro buradaki yazan özel büroyu tanıyor musun diye bende dedim ki Erkut Ersoy olduğunu bugün yazdım şimdi buraya sayın başkanım  bu kişi herkese mail göndermiş tanımıyorum orda baktım haline Gazi bey falan şahittirler oradaki bulunanlar şahittirler dedim ki sen tedavini ol sen hastasın sana hiçbir şey söylemiyorum hakkında davada falanda açmıyorum dedim öylece kaldı bunu da yüce mahkemenizin takdirine sunuyorum yani tanımıyorum sadece telefonunu aldım ve benim tehdit niye tehdit ettiğini sormak için aldım sayın başkanım illegal olaylarla ilgili raporum diye yazmış ben böyle bir rapor yazmadım altına 2000 tarihinde 17.06.2000 tarihinde diye bir de not düşmüşler Hayrettin Ertekin ben bu tarihte Haydarpaşa hastanesinde 99 depreminden dolayı yoğun bakımda komada yatıyordum eşim orda vefat etti orda yan yanaydık ve bu yazı başbakanlık denetleme başkanı Kutlu Savaş’ın yazısıdır, üretmişler keşke ben böyle bir yazı yazabilecek bu kadar içerikli devleti bu kadar tanıyabilecek biri olsaydım bu yazı bana ait değildir. Bu yazıyı koyanlarını amaç ve maksatlarını bilmiyorum 451, 449, 447, 445 ne olduğunu bilmiyorum burada her halde susurluk raporu var tahmin ediyorum yüce mahkemenizin takdirine bırakıyorum ben yazmadım böyle bir yazı keşke yazabilseydim öyle bir yazıyı, bir yine benim bilgisayarımda çıktığı iddia edilen öz geçmiş Ceyhun Fikret Arat Ceyhun Fikret Arat Türk silahlı kuvvetlerinin çok değerli bir generalidir benim de milli savunma bakanlığında yardımcısıydım yedek subay olarak kendisi o zaman kurmay albaydı daha sonra milli güvenlik kurulunda genel sekreterliğe vekaleten baktı genel sekreter yardımcısıydı 1982’den 86’ya kadar şu an emekli olmuştu bizde kendisine iş bulma işte çalışmak istiyorum İstanbul’a geldim çocukların okul eğitim masrafları ağır geldi maaşım yetmiyor dedi biz de kendisine bizde yeteri kadar yönetimde general olduğu için fazla olmaması için Türk Telekom un sayın genel müdürüyle konuştum Türk Telekom yönetim kurulu danışmanı olarak şu an orda çalışıyor bunu bir suç gibi koymuşlar bir kişinin bir değerli bir generalin kendi öz geçmişini yazdığı bir evraktır sayın başkanım bu suç olamaz bunu suç delili olarak koymuşlar yine Çin’de tanıştığım soyadını bilmediğim Emre Gülaltay ile ilgili evrakı suç delili olarak koymuşlar bu evrakta bir tutuklama kararı yok sadece kendisinin zanlı olarak aranıyor ayrıca benim bir Çin’den aldığım vaylıs kameradır. Bilgisayar yanına koyuyorsunuz her hangi bir kablo olmadan görüntüleri bilgisayara aktarır bunu bomba düzeneği diye almışlar parçalamışlar Ankara’ya göndermişler bomba düzeneği olmadığına dair karar vermişler ama dosyada da yine 366’ıncı sayfada şey olarak koymuşlar delil olarak koymuşlar bununda iadesini talep ediyorum 6 dolara aldığım bir vaylıs kameradır. İnternet ve bilgisayar kullanan arkadaşlar bunu bilirler Beykoz ilçe Jandarma komutanlığından bir kişiyi ehliyeti ve alkollü olduğu için kurtardığıma dair Beykoz jandarmaya sormuşlar telefon kayıtlarında o telefon kayıtları iki albay arkadaşım beni işletmesi beni maçtaydım çok sinirliydim Fenerbahçe’nin Beşiktaş ile olan maçıydı tahmin ediyorum o maçta haksız yere bir gol yedik ve sinirlenmiştim beni ordan viyaypiden işte gideyim diye bak dedi bir arkadaşımız çok değerli hemen git o adamı al dedi aramış bende çıktım ama o telefon konuşmaları bana tamamen ordaki sinirli anımda beni yatıştırmak için yapmışlar ama sayın savcılık sormuş öyle bir olayın olmadığını Kurtuluş Horosan diye bir kişinin yakalanmadığını o telefondaki konuşmadan dolayı sormuşlar yani beni işletmişler o an bende maçtan çıktım Beykoz’a kadarda gitmiştim, yine özel kuvvetler komutanlığında görev yapan Erhan Daşkın diye bir binbaşının kardeşi benim çok sevdiğim bir arkadaşım doktor bayan kardeşi onla ilgili hukuki yardım talebiyle geldiler kendisi tutuklu imiş askeri cezaevinde bende kendisine avukatım Lütfi İşbulan’ın yardımcı olabileceğini söyledim ve Lütfi beyle görüşmesini söyledim emekli bir avukat emekli bir albay avukat tutmuşlar ilgilenmediğinden yakınarak onu söylemişti o telefon konuşmamdı ve o telefon konuşmamın akabinde de Erhan Daşkın’ın dosyasını suç delili olarak koymuşlar yüce mahkemenize yine takdim ediyorum telefon konuşmalarında beni normal telefondan ara ofisimden ara diye bir ibare var ben efendim 2003 yılında kulağında oluşan bir arıza yine tansiyona bağlı bir arızadan sol kulağımı kaybettim doktor raporuyla bir cihaz takılması gerektiğine karar verdiler ve bunun raporu karnemde de var telefonlardaki beni normalden ara dediği zaman ben kendi ofisimdeki telefona vadofone yaptırdım normal telefonla konuşamıyorum sol olduğu için bu kulağımı da kaybetmeyeyim diye cep telefonları çıkardıkları sinyalle kulakları bozar kulaklara zararı vardır ve kulaktan beyne giden beyinciği de belli bir zaman sonra zarar vererek başka hastalıklara neden olmasına fırsat verir ve ben normal telefonu bastığım zaman normal telefondan bu kulağımla da yüksek sesle çıktığı için normalden beni arayın demişimdir veya garaja gireceğim zaman beni iş yerimden arayım demişimdir. Böyle bir konuşma geçmiştir yine sayın başkanım  telsizle ilgili sordukları benim adımı sormuşlar Hayrettin Ertekin’in tesizin ruhsatı var mi diye bu telsizin ruhsatı rüzgar adlı teknenin vardır eğer bu telsiz ruhsatını bu kayıtları bulunan teknenin ait mi diye sormuş olsalardı tekneye ait gelirdi ama Hayrettin Ertekin deyince Hayrettin Ertekin’in o tekneyle bir ilgisi yok ve alakası yok bunun raporunu sunuyorum benim sormuşlar benim tabiî ki yok yine sayın başkanım  tabiat varlıklarıyla ilgili suç dedikleri küçücük küçücük kırık olan bodrum da kardeşimin abimin  mağazasında dekor ettiği şu kadar şu kadar bunların her biri 10 gram  5 gram bunlara zincir konulur içine şu kısmına da manken yerine kolye takılır bu odur bunlar 12 tane vitrine konur ve bunlar teşhir olarak yabancı turistlerin ilgisini çeksin diye, şu tüfek kırma tüfek bir dedemin rahmetli dedemin istiklal savaşından kalma hatıra olarak sakladığımız dolma önden basarak dolma olan dediğimiz tüfektir. Çalışmaz bunu biz kendi elbisesiyle dedemin elbisesiyle beraber bir duvara pano yaptırdık, vitrin yaptırdık o vitrine koyduk bu silahı da onun üzerine astık altına da yazdık Gizik Turan doğum ve Ölüm istiklal madalyası sahibi diye yazdık o elbiselerini almamışlar tüfeği almışlar üzerinden yüce mahkemenize takdim ediyorum. Yine şu sahte diyerek piyasayı yanıltır diyerek aldıkları el koydukları gümüş paraların etrafı 14 ayar altınla 5’er gram her biri çevrili bunlar numaralı olarak kalıptır. Yani kavçık kalıbıdır bir sipariş vermek için fabrikaya gelen yabancı, ben şundan 5 tane, şundan 50 tane bundan, 10 tane diye kolyedir bu buna el koymuş, tabiat varlıkları yasasına göre, madem bu sahte diyorsunuz, niye el koyuyorsunuz, etrafındaki altına mı ihtiyacınız var, iade edilmesi gerekir bunun bu bir kalıptır. Buraya yapıştırılmış panoya altına yazılmış bir numara, iki numara, üç numara diye müşteri geldiği zaman sipariş verir bundan, bu da yeni değildir. 20 yıldır orada var 20 yıldır o fabrikada duruyor, sayın başkanım,  iddia edildiği plastik muştalar kaplama yapılmış üzeri iki tanedir buyurun biraz önce dün sizlere bunun kırıldığını üzeri kaplama olan bu boksır marka bunların bu parmak delikleri insana girmez çünkü bu küçük 15-16 yaş çocukları için kalıbı fakat boyuna asılan cins daha küçüktür, yani ele girecek şekilde değildir, yani bunun boyu 11 santimdir, ama insan eli 17 santimdir, bu 11 santim küçük kolyedir, hafiftir, 10 gramdır plastiktir içi kırılır bu bunu suç aleti olarak koymuşlar, yine sayın başkanım  yine vahim o brom sikke dedikleri şeye bozuk ve sahte dedikleri ben bunları yüce mahkemenizden talep ediyorum, talep yazımla beraber kendilerinin sikke, bozuk sikke yani üzeri altın kaplı olan a altınlar orda 100 gram altın var 4 milyarlık altın var, onları iade istiyorum efendim, onlar tarihi eser falan değil, eğer varsa da bilirkişiye gönderilmesini talep ediyorum. kendileri yazmış zaten, şimdi iki adet ruhsatlı tabanca, iki adet kurusıkıdan bozma tabanca, bu kurusıkı dedikleri tabanca bozma falan değil iade etmişler, bir tanedir, iki tane değildir. Biri gaz tabancası bir tanesi kuyumcu dükkânında oğlumun bulundurduğu faturalı olarak satın almış ve onu yazmışlar, 5 adet şarjör diyor, nerden geldi bilmiyorum, ben hiç böyle şarjör görmedim, bilmiyorum. 169 adet fişek herhalde tabanca fişeğidir. Benim bilgim yok, ben bunları görmedim hiç, bıçaklar diyor. bu bıçaklar nerden alındığı yazmıyor, bu bıçak böyle bir bıçak yok ve Şişli’deki evin kiracısının eğer orda arandı bulunduysa sorumlusu odur, eğer bıçaksa, evde almış, bilmiyorum ekmek bıçağımı, kasap bıçağımı onu da bilmiyorum bir adet kılıç, bu kılıç benim ben, bu kılıcı oğluma saklasın diye oraya çerçeve yaptırıp ofisin 400 metrekare ofisin duvarlarına oydurarak kartonpiyerlerle yer yaptık, ışıklarla vitrinler yaptırdık, orda duruyor sergileniyor ve hatıradır alıp da sokağa çıkıp darbe yapmak için alınmış değil, bir de telsizler var telsizleri zaten teknenin telsizleridir. O her türlü şeyi vardır, yasaldır, bulunması zaten suçtur, 4 tane de bomba el bombası ama herhalde onu geri aldılar, öyle bombam falan yok, ben ne içi boşaltılmış ben bomba görmedim, sayın başkanım, ben bombayı yedek subaylığımızda Şırnak’ta bulunduğumuz 82 ve 83 yılında katıldığımız operasyonlarda komutanlarımızın elinde gördüm, onun haricinde görmedim, yine Muzaffer Tekin ile ilgili tanıdığımı söylemişler, ben Muzaffer Tekin tuzla piyade okulunda yedek subay okulundayken bizim yan bölükte sanıyorum, 2’inci bölükteydi, 8’inci bölükte bölük komutanıydı, biz öğrenciydik, orda ama hiç karşılaşmadık, hiç konuşmadık bilmiyorum belki içtimada falan selam vermişimdir o kadar başka hiçbir şey yok, kendisi Muzaffer Tekin sayın Muzaffer Tekin kendisini yaraladığında haber müdürümüz beni aradı dedi ki, bizim generalleri yönetim kurulundaki generaller şu an uçakla Ankara ya gidiyorlar, ulaşamadım, bir alt yazı geçti CNN Muzaffer Tekin isimli bir albay yaralamış kendini haber yapacağız acil girmemiz lazım, flaş haber tanıyor musunuz, böyle bir insanla nasıl bilgi alabiliriz dedim, ben tanımıyorum ama dedim arayın Rıza paşayı onlar tanıyordur, aradık, ulaşamıyoruz uçakta hakikaten uçaktaydı onlar gidiyorlardı Ankara’ya ben de hemen diğer tanıdığım emekli bir subay Kaya Varol’u aradım dedim ki Muzaffer Tekin  isimli bir şahısın yaralandığı duydunuz mu? CNN’i açın oda açmış dedi ki ben Muzaffer Tekin’i tanırım, Muzaffer Tekin  dedi son derece milliyetçi kahraman dedi bir subay benim devre arkadaşımdır, ama dedi ben 4-5 yıldır görüşmüyorum ben sana onla ilgili bilgi vereyim dedi. Tuzla piyade okulunda 72 mezunudur. Sarışındır, Tuzlada babası emekli albaydır. MİT’te çalışan değerli bir Salih Reşit Tekin’dir diye yazmışım buraya, yani böyle telefonla konuşurken yazmışım, aynı notu bizim haber müdürümüze öbür telefondan haber müdürüne söylemişim, ajandama yazmam, eğer ben tanımış olsaydım, bunları niye sorayım Kaya Varol’u buraya çağırırım, huzurda sorulabilir, tapelerde de var, nasıl sorduğum, bunu da yüce mahkemenizin takdirine bırakıyorum. bunu polisler işaretlemişler, Muzaffer Tekin’i ismi geçiyor, bunu nerden tanıyorsun, bana sordular dedim ki, ben gerçekten karşılaşmadım burada tanıştım kendisiyle, ama kendisinin o daha sonraki tuzla piyade okulunda olduğunu Muammer Ünal isimli yüzbaşımız vardı bizim Muammer Ünal sonra general oldu, paşamıza sorduk dedi ki yok ya öyle dedi intihar edecek bir şey insan değildir dedi, bilmiyorum bende dedi bir eşini arayacağım dedi, sadece o kadar, ben ordan başka türlü bir haber almak yani gazetecilik ve televizyon sahibi gazete için haber almak dışında sormuşum, onun haricinde sormadım. böyle bir şey sormadım, yine iddia edildiği iki tane telsiz dedikleri telsizin faturası işte kullanma tarifleri şeyleri bunları koymuşlar, avukatlarımız, pasaport Gülten Tatar’la ilgili pasaport ve bir nüfuz cüzdanı Gülden Tatar benim Beşiktaş’taki Mıstık pasajının altındaki büyük kafe olan yerimin müdürüydü orda çalışıyordu, 10 yıl önce orayı ben devrettim sattım, orada müdürdü. pasaportu falan orada kalmış, kendisi evlendi daha sonra soyadı değişmiş Sivas’a gitti, pasaportunu falan biz orayı devrederken, evraklarıyla beraber çantayla getirdiler, çıkmış ve bu 10 yıl önceki yani kullanılmayacak pasaport sende ne arıyor dediler, yani o pasaport yanımda çalışan bir bayanındır, ama o pasaport yani bitmiş yerine kendine almıştır yeni pasaportunu, o pasaporttur. Ve Harp akademileri giriş kartı harp akademilerine konferans vermeye çağırıyorlar, davet ediyorlar bir de daimi giriş kartı veriyorlar, küçük kapıdan girerken kimsiniz, nesiniz, niye geldiniz diye sorduklarında gösteriyoruz, ona el koymuşlar, yani başka bir şey ve bu önemli. çok önemli sayın başkanım yüce mahkemenizin burada dikkatini çekmek istiyorum. saat 7,30, 8’de 7,58’de konuştuğum telefon konuşmalarının nasıl konuştuğumu kendileri beni 22,08’de. saat 05,30’da nezarete atıldığımı. yani nezarete konulduğumu yazıyorlar. birinde de. raporun 3,10’da evinden yani evimden alında. hayır 4,20’dir o yanlış yazmışlar 3,10 değil. belki 3,10’da geldiler de. o sitedeki güvenlikçilerle, muhtarla onları bulmaya çalışmış olabilirler. 5,30’da nezarette olduğumu kamera kayıtlarından yani nezaretin kamera kayıtlarından almışlar. ama saat 8’de de 7,59, 7,57, 7,56’da telefonla konuştuğum, mesaj çektiğimi, Kaan Türk ile konuştuğumu, bu silahın Ali’ye ait olduğunu de dediğimi, yukarının bize ait oldu mu, olmadı mı dediğini söylediğimi söylüyorlar, bunu açıklamaların istiyorum, ben hücrede telefon verdiler mi konuştum veya nasıl oluyor, bunu yüce mahkemenizin takdirine bırakıyorum, sayın başkanım,  bir evrak daha dün avukatım verdi bunu, 246 01 29 nolu Feyzi Bıyıklı Şişli yani aramaların yapılıp el konduğu yerin telefon listesi telefonu pardon Feyzi Bıyıklı ait telefon yani Şişli’deki evimize kiracımız, kendine telefon almış ve bu telefonu kendi kullanıyor herhalde bildiğim kadarıyla, ben yeni verdiler bana, bunu da yüce mahkemenizin takdim ediyorum efendim, yine kontratı geldi dün bunun, şimdi bu evin kontratı ve kendisi ben kendisine haber gönderdim gelmesi için avukatımıza dedim ki bulun bıçağı, mıçağı varsa gelsin sahiplensin benim bıçakla ne ilgim var diye, sayın başkanım, daha sonraki hakkımdaki suçlamalar bir yazım var bu yazım internette enternet gurup dediği yazı, bu yazımın altındaki imza ve sayfalarını da imzaladım, burada suç var ise hepsini kabul ediyorum, yüce mahkemeniz incelerse, burada bir siyasi kritik durumu, MHP’nin durumunu konuşmuşum, bu MHP’nin nasıl bir parti olduğunu, kimlere hizmet ettiğini, Ak partiyi burada övmüşüm, Ak partinin neler yaptığını, Avrupa protokolü mutabakatını, Kıbrıs ile ilgili konuları, Karan Fok ile ilgili konuları, paradiye ile ilgili konuları, Türkleri bölmek isteyen harici bedbahları, Haluk Çay ile ilgili süreci bunları anlatmışım burada suç varsa kabul ediyorum, yüce mahkemenize takdim ediyorum, biraz önce Erkut Ersoy’un bu harp akademilerinde verdiğim ve teşekkür aldığım ve sayın komutanı şilt ve beraat verdiği Atatürk’ün 69’uncu yıl dönümü ile ilgili yapmış olduğum konuşmanın metnidir. Bu metinden kısa bir başlık okumak istiyorum bugün 10 Kasım  ben Hayrettin Ertekin sizi hiç görmedim fakat sizi benden daha iyi tanıyan olmadığını size anlatmaya geldim aziz atam Türk milletinin ulu önderi ölümsüz insan 20’inci ve 21’inci asra damgasını vuran büyük lider, yol gösterici, aydınlatıcı baş öğretmenim büyük asker komutanım, yüksek dehanız ile milletin ve insanlığın geleceğini yönlendiren eşsiz insan yüce Atatürk hakkında ne kadar güzel sözler söylesek bulabildiğimiz en parlak sözlükleri bir araya getirerek onu anlatmaya çalışsak onu yeterince tasvir etmediğimiz edebildiğimiz söyleyemeyiz onun gerçek değerini ifade edemeyiz Atatürk’ü anlatmak değil anlamak ve anlayarak yaşamak önemlidir. O fikir ve düşünceleriyle ülkemizin sınırlarını çoktan aşmış ve evrenselleşmiş onun fikir ve düşüncelerinin evreselliği göz önüne alan UNESCO kendi prensipleri dışında dışına taşarak tarihinde ilk defa 10 Kasım 1963 dünya Atatürk’ü anma günü ilan etmiştir. bununla da yetinmemiş doğumunun 100’üncü yılında 1981 yılında dünyaya Atatürk’ü anma yılı ilan ederek bütün ülkelerin ve o yıl içinde yaptığımız kültürel her türlü kültürel faaliyetlerin ve Atatürkçülük ve onun düşünceleri sisteminin uluslar arası ortamda tartışılmasına zemin hazırlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Atatürk’ün Türk tarihinde çok özel kendi dönemine olduğu kadar daha sonrasına damgasını vuran çığır açıcı yeri vardır bu yer nasıl elde edildiği ortaya koymak için müsaadenizle gençlik yıllarından başlayarak aramızdan ayrılıncaya kadar geçen zaman içerisinden birinci elden kaynaklardan dayanarak sizlere örnekler sunacağım Atatürk’ün liderliğini kabul ve tescil ettirdiği bir olayı Ali Fuat paşa sınıf arkadaşım Atatürk isimli hatıratlarında açıklar sayın Başkanım  bu 20 sayfalık harp akademilerinde yaptığım ve 600 tane kurmay subayın ayakta alkışladığı konuşmadır bunu suç olarak maalesef dosyaya koymuşlar bunun her kelimesinin suçunu kabul ediyorum yine bir aynı enternet grup sitemden Türkiye Cumhuriyeti tehlikededir diye bir yazım var, Türkiye Cumhuriyeti tehlike değildir diyenlerin varsa cevabı bu yazıma cevabını istiyorum internette orda durur hala sayın savcıların okumasını tavsiye ederim bana Çin’deki Emre’yi neden bildirmedin suçlu olduğunu veya arandığını söyleyen insanların ben kendilerine buradan ihbarda bulunuyorum Türkiye Cumhuriyeti yıkmak ve bölmek için bayrağımızı yakan askerimize, polisimize kurşun çıkan milyonlarca hain aramızda dolaşıyor Adana’da bayrak yakıyorlar, Mersin’de devletin Diyarbakır’da başbakan giremiyor, Şırnak’ta kendilerine adres veriyorum oradaki hepsi terör örgütleridir.

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder