10 Ekim 2017 Salı

48 CELSE DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 1


48 CELSE  DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 1



              T.C 
           İSTANBUL
      13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ )  

                           DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209
CELSE NO :48
CELSE TARİHİ :05/02/2009

BAŞKAN : KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :HAKKI KELEŞ 123036



05/02/2009 tarihli oturum  açıldı,


Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy, Hayati Özcan, Adnan Akfırat, Murat ÇağlarE ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.
 Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

 Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk ile bir kısım sanıklar müdafilerinden, Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Taner Uzun, Av. Lütfi İşbulan, Mehmet Adnan Akfırat müdafi Av. Zerrin Öztürk, Hayati Özcan müdafi Av. İbrahim Erdoğan geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu. 

Sanık Hayrettin Ertekin  huzura alındı.

Sanık Hayrettin Ertekin sorgu ve savunmasına devamla;

Sayın başkanım, yüce mahkemenize saygılar sunuyorum, sayın savcılarım saygılar sunuyorum. 03.02.2009 günü verdiğim savunmanın yarım kalan kısmını bugün tamamlamaya çalışacağım, sayın başkanım, suçlandığım sözde örgüt faaliyetleri çerçevesinde medya yapılanmasıyla ilgili mensubu olarak gösterilmem ilişkin savunmalarımdan bir kısa özet sunmak istiyorum, Savcılık Makamı iddianamesinde özetle; enternet grubun sahibi olduğumu, çeşitli gazete, internet sitesi ve televizyonlarda sözde örgütün amacı doğrultusunda yazı, yayın ve propaganda faaliyetleri yaptığımı, örgütün amaç ve faaliyetlerine uygun olarak medyayı ele geçirmek için faaliyetlerde bulunduğumu ifade etmiştir. Bu medyayı medya sahibi olmam milli istihbarat teşkilatına gönderilen şemada bulanan saygın kişilerin yerinde olmak için değil, ben zaten saygın bir işadamıyım, saygın bir kişiyim, ailem, sosyal çevrem, arkadaşlarım, görüştüğüm insanlar hepsi beni sever, sayarlar bugüne kadar hiçbir sabıkam yoktur. ve bu saygınlığımı cezaevinde tutuklu olduğum halde Silivri Cezaevine geldiğim iki ay öncesinde iki aydır bana gelen aşağı yukarı 1200 mektubu yüce mahkemenizin okumasını takdir ediyorum, saygınlığın ölçüsünü ne olduğunu da yüce mahkemenizden inşallah kararınızı da öğrenirim. sayın başkanım bu mektuplar tanımadığım insanlardan ve çalışanlarımdan, elleriyle yazılmış ve gönderilmiş ve okurken insanların tüyleri diken diken ürperiyor, benim gibi bir insanın neden burada tutulduğunu hangi hakkaniyet kurallarında orada olduğunuzu siz çık yerinize ben biz gelelim diye tanımadığım insanlar sadece işyerimizde çalışan ve etrafımızda bizim mahallenin marketi bile mektup yazmış sayın başkanım, marketi bile her gün açarken yüreklerim sızlıyor senin olmadığın senin gelmeyeceğini düşündükçe böyle bir acılı mektuplar var, bu saygınlığımı her halde bu insanlar biliyorlar ki, bu mektupları yazıp el yazılarıyla göndermişler arzu ederseniz yüce mahkememiz sadece bir bölümünü getirebildim, acaba bu saygın denen insanların medya sahibi olanlar ve sonradan medyayı ele geçirenler bilmiyorum ne vergi verdiler, ne vergi veriyorlar benim vergi kayıtlarımın da, vergi dairelerinden 30 yıldır ticaret yaptığım İstanbul vergi dairelerinden, mercan, Beşiktaş, Mecidiyeköy, Ankara, Kayseri vergi dairelerinden sorulduğu zaman hatta destarlıktan sorulduğu zaman, o şahsiyetli insanlarla kıyaslanmasını talep ediyorum. bunu bu kişileri bizde biliyorduk, isimlerini de biliyorduk, ama huzurunuza gelip asılsız ve suçsuz yere suçlanmasınlar diye hiçbir gün dile getirmedim, çünkü onlarda bu asılsız iddia ve iftiralarda karalansın, yüce mahkemenizin verdiği karar gibi çok olumlu karşıladım, hiçbir zaman mağdur olsunlar istemiyorum, ama buradaki mağdur olan insanların acaba bunlar saygın değiller mi burada ben saygın değil miyim, burada sağdan soluna kadar insanların hangi birisi saygın değil, hepsi Türkiye Cumhuriyetinin evladı, bunların niye mağdur edildiğini sayın savcılarımızın açıklamasını istiyorum. yüce mahkemeniz çok titiz davrandı, çok güzel bir karar verdi, bu kararda Türkiye Cumhuriyetinin hukuk normlarına göre verilmiş en iyi kısa karardır. Sayın başkanım tabiî ki o insanlar mağdur olmasın istiyoruz gelmesin isimleri de açılmasın, ama orada ismi olmayan insanlar bile burada mağdur benim ismim yok ben ne lobi belgesi bilirim, ne benim evimde geçti ne bir hiçbir şekilde ismim yok. Ne Ethem Sancağı tanırım, ne Aydın Doğan beyi tanırım. Aydın Doğan bey benim televizyonuma reklam veriyor Puaş’ın reklamlarını yayınlıyoruz her ay para alıyoruz şimdi o zaman Aydın bey benim televizyonda reklam verdi para verdi diye bu örgütün üyesi mi, Aydın bey saygın bir işadamı Aydın beyin kişiliği, ahlakını Türkiye Cumhuriyetinde en iyi takdir edenlerden biriyim, 10 bin kişi çalıştırıyor 140 tane şirketi var Türkiye’de hiç kimsenin bilmediği 15 tane okul yaptırdı,15 tane, Türkiye’nin her yerinde okulu var ama hiçbirine de ismini vermiyor böyle saygın bir insan iki tane üç tana aslan gibi hanım efendi yetiştirmiş ama ismini yazmışlar yazabilmişler oraya onu savunmak için söylemiyorum onun gibi birçok insan var orada suçlanmışlar bende orda olmadığım halde buradayım medyada olduğumuz için acaba bu medyayı, bu gazeteyi biz ticari olarak orada bir reklam pastası yabancı şirketlerin reklam pastaları var o reklam pastasından pay almak orada çalışan istihdam yaratmak için bizin ona kişisel olarak ihtiyacım yok, ben günlük bir çorba bir tabak, birde kepek ekmek yiyorum akşamda bir salata yiyorum bunun haricinden hiçbir lüksüm yoktur içki kullanmam, sigara içmem hiçbir israfım yoktur belki bir hafta sonu elma falan yiyorum benim bunlara ihtiyacım yok ama benim yanımda bir insan çalıştığı zaman o insanın gözlerine baktığım zaman o insan maaşını aldığı zaman ben mutlu olan biriyim Aydın Doğan beyde öyledir, Ethem Sancak’ da öyledir ama bizi terör diye getirip medyayı satın alacak, ele geçirecek işte yani düşünebiliyor musunuz, hayatını öne atarak bütün toplulukların önüne çıkan sayın Doğu Perinçek saygın değil mi, bana göre Türkiye Cumhuriyetinin en saygın siyasetçisi lideridir. En saygınındır, hiçbir şeye karışmamış hakkında bir tane usulsüzlük, yolsuzluk, meclis araştırması yok e niye burada sayın başkanım şimdi bunları saygınlığı üzüldüm iki gündür saygınlık ben saygın değil miyim, buradakiler saygın değil mi, Ümit Sayın’ın soyadı sayın saygın mı değil mi siz karar vereceksiniz ama bu saygınlığı keşke ilk başka sayın savcılarımız düşünüp de sizin önünüze böyle bir saygınlık kriteri ölçen bir dava dosyası getirmeselerdi sayın başkanım bu konuyu çok uzatmak istemiyorum yüce takdirleriniz çok iyi bir karar verdiler bu kararınızın gönülden destekliyorum inşallah bizde o saygın insanlar gibi bir gün isimlerimizi bu medyada her yerde dün iki tane haber çıkmış gazetede bir Cumhuriyet, bir milliyette kestim saklıyorum söylediğim şeylere yer vermemişler ama ben tutuklandığım günden itibaren 200 tane gazetede haber çıktı bu gazetelerde çıkan haberleri okuyorum 3 yıl hapis yatmışım, sabıkam varmış efendim Yunanistan’dan Yunanistan’da merkez bankasını dolandırmışım 70 milyar dolar hesabıma geçirmişim böyle yazılarda yazdılar ne zaman yazdılar ATV ihalesine TSMF ye müracaat ettiğimizde, internet sitelerinde o malum medya karalama kampanyası başlattı hakkımda geldiler tehdit ettiler girmeyeceksin bu ihaleye dediler telefon açtılar tapeler var sayın başbakanın başındaki yanındaki yardımcısı aradı Turkuaz grubunun reklamlarının şirketinin sahibi Ediz Aydın tapelerde var sayın başkanım orda okursanız beni ikaz ediyor sen akıllı adamsın burası beyefendiye lazım konuşalım akşam hayır dedim biz orda olacağız dedim bu ihalede hayır uzatılacak şartlar oluşuncaya kadar bu ihale yapılmayacak biz noterden çektik noterden bu ihalenin her şartına katılıp yüzde 10 fazlasını vermek ve grubumuzla almak için teminat mektubu verdik HSBC bank Hong Kong şubesinden teminat mektubu verdik geri getirdiler bize teslim ettiler ertesi gün televizyonumuzu baştılar 400 polisle bütün bilgisayarlarımıza el koydular yanımda çalışan yüzde 20 ortak hissesi verdiğim kişiyi aldı götürdüler beni almadılar sahibi benim beni almıyorlar bana gelmediler sayın başkanım e ben gittim polise dedim ki televizyonun sahibi benim niye beni almıyorsunuz yok işte falan yarım saat sonra bir başka emniyet genel müdürü telefon açtı Hayrettinciğim bir emrin var mı sen çok değerli bir insansın istensen bir gelip konuşalım bunlar nedir sayın başkanım bir ticaret yapmaya çalışıyoruz bir şey almaya çalışıyoruz bize 50 bin tane baskı geldi 100 lerce baskı geldi ve buraya gelmemin nedeni de odur ben kesinlikle terörist falan olduğum için suçlu olduğum için buraya gelmedim bana bu ihaleye girmemem konusunda telkinde bulundular ben gireceğimi orada olacağımı beyefendinin bu işte varsa gelir orda ihalede olur dedim ama maalesef maalesef bizi sokmadılar ve tehdit ettiler halada devam ediyorlar deli raporu almam için beni her gün psikiyatriye sevk ettiler ben deli falan değilim ben Allaha şükür aklı başında ama depremden dolayı bir ezildi vücudum böbrek rahatsızlığımla başlayan bir kalp 10 yıldır kalp ve tansiyon hastasıyım benim hastalığım bu hastalığımın raporları bütün raporları yüce heyetiniz yargıladığı dava dosyasına gönderilmiş idi, sayın, bunları takdim etmek istiyorum, sayın başkanım Siyami Ersek göğüs ve kalp hastalıkları hastanesi 2003 raporu benim hastanede yatırıldığımı ve taburcu edildiğimi belirten bir rapordur. Efor testlerim ve buradaki efordan sonra kardiyolojiye sevkim ve hastaneye yatışım tekrar yine 2004 yılında tekrar bir acil olarak yatırılışım, yine efor testleri ve rapor ve burada sol alt ekstremde oluşan flebit tespit edilmiştir yani kalp kapakçığında yırtılma demektir sayın başkanım ve kesin yatak istirahatı 2004 yılında ne Ergenekon var ne bir şey var ben o zaman başhekim yazmış beni ondan sonra Amerika bir tekrar anjiyo olup kalp piliyle sayın başkanım raporlarıma bakın 5 olması gereken referans aralığının 45 olduğu, bunları yüce mahkemenize sunuyorum, sanki ben 1 yıldır hastaymışım gibi, 2006 yılında yine acil olarak Siyamı Ersek göğüs hastalıklarına yatırılmışım yine raporları, tekrar 2005 yılında sıfır olması gereken trigelist 174 yani ölüm noktası demektir, başka yok yani 174 eğer en sonu 150’dir ağırlığı 150’den sonrayı geçerse ölümdür 174’e çıkması da ölüm nedenidir. Otopsi raporlarında 174’e çıkmıştır ölmüştür der böyle rapor verilir sayın başkanım  bunu ben yazmadım ve bir yığın bu raporları yüce mahkemenize sunmamıştım sanki hasta değilmişim akıl hastasıymışım ben bunu cezaevi doktoruna da söylediğim zaman ben bunu yüce mahkemenize takdim ediyorum ve kullandığım ilaçlar sayın başkanım  buradaki kullandığım ilaçlar ve sağlık karnemdeki ilaçları görünce zaten bunu da ayrıca her gün günlük 8 tane ilaç alıyorum sayın başkanım  şu gördüğünüz ilaçları almadığım gün bir gün almasam ertesi günü yaşama şansım yoktur bu gördüğünüz bunlar tansiyon ilaçları bu eko pirinler her gün almam gereken, bu kolesterol ilaçları, bunun haricinde yine bir 8 tanede ayrıca bir ilacım var bunlarda akşamları gece almam gereken ilaçlar şimdi sayın başkanım  böyle bir insanın böyle bir kişinin bu iddialara ilişkin savunmama başlamadan önce önemli belirtmeliyim ki, şahsım olarak Ülkemde cereyan eden siyasi ve toplumsal gelişmeleri titizlikle ve yakından takip etmekte, sürekli araştırarak, okuyarak her türlü bilgi ve araştırmalarımı yakın çevrem ve görüşmelerde bulunduğum kişilere aktarmakta ve çevremde bulunan kişilerle bilgi alışverişinde bulunmak suretiyle kendimi geliştirmekteyim. Ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum beni her geçen gün biraz daha düşünmeye sevk etmiş ve Ülkeme daha yararlı işler yapma noktasına getirmiştir. Ancak hiçbir şekilde, düşünce açıklamalarımı yasal zemin dışında taşımamım, Hukukun öngördüğü ilke ve kurallara, Cumhuriyetin esaslarına uygun ve yaraşır biçimde yaşantımı sürdürdüm. Nitekim, tüm yaşamım boyunca, kendime çalışmayı esas edinerek, ülkemin kalkınması için birçok ticari teşebbüste bulunmuş, kuyumculuk, ithalat-ihracat, gıda, turizm sektörlerinde faaliyet gösterdiğim gibi, yeni iş alanları için yurtdışında Türkiye’nin ekonomik darboğazdan çıkması için ortaklıklar yaptım Taylan’da, 350 kişinin çalıştığı ve bütün Hollanda, İngiltere, Almanya ve Rusya’ya gümüş takı sattığımız bir fabrikaya ortak oldum ve orayı geliştirdim ve orada hiç Türkiye’den sermaye götürmeksizin orada ticaret yapıyorum ve orada Tayland ticaret iş konseyinde gerek ilgili kamu yönetimiyle çok iyi sıkı ilişkilerim var, Türkiye’ye oradan her ay bir para getiriyoruz ve Rusların gidip başka başka ülkelerden aldığı gümüşleri artık benden alınması için Türkiye’de Rusça bilen insanlar götürdüm ve bunları yaparken tek amacım, Türkiye’ye döviz kazandırmak, para kazandırmak ve memleketin ekonomik sıkıntılarına kaktı olmaktır. Çin’de aynı şekilde, Çin’de ilk defa İslami kurallarla kesilmiş tırnaklı hayvan etinin kesilip entegre edildiği sucuk, sosis, salam ve kıyma olarak et olarak satıldığı marketler ve kesimhanesini açtık, Türkiye’den kasaplar götürdüm, telefon konuşmalarımın tapelerinde var, ilk denemede de, sucuk karışımı toz götürmüştüm, sayın savcılarımız oraya bu toz nedir diye sordular, bu toz esrar falan değil, yani o bahsettikleri toz değil, bu toz afyondan yaptırdığımız karışım tozuydu, daha sonra Çin gümrük yasaları bun müsaade etmedi, 20 kilo ile başlamıştık, sonra Çin aynısının burada yapılabileceğine dair rapor verdi ve Çin’de o karışımı yaptırıyoruz daha ucuz oluyor ve biz o işi başladık ve orada da 3800 Çinli çalışıyor 16 tane Türk çalışıyor, kasap 16 Türk kasap çalışıyor ve bu işi oradaki yüzde 49 ortaklığımın parasını da, Hong Kong HSBC bank aracılığıyla Türkiye’ye getiriyorum, başka hiçbir yere götürmüyorum, başka hiçbir yerde ev, uçak bunları almıyorum, Türkiye Cumhuriyetine getiriyorum, Merkez bankası kayıtlarına bakıldığı zaman bunlar görülebilir, böyle bir işadamının terörist gibi, Çin gazetelerinde, işte Mister Ertekin tutuklanmış diye haberim çıktı, neden tutuklanmış olduğumuzu açıklama gönderdik. Ergenekon dedik anlamadılar, bunu anlatmak için büyükelçilikten ricada bulundum, lütfen bunu anlatın anlamıyorlar, sanki ben Çakal Carlos gibi böyle kafa bastırılarak arabaya falan ben öyle biri değilim lütfen iddianamedeki yazılanların hiçbirine inanmayın, hiçbiri öyle değil, sayın başkanım  yüce heyetiniz çok deneyimli yargıçlar olarak bunun üstesinde geleceğine inanıyorum. Medya irtibatı iddiası adıma geçmişine neden olan Enternet Şirketi’nin sahibi olmam nedeniyle halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiğim sonucu varıldığı ve oradaki yazıların yazıldığı iddia edilen yazıları da tek tek getirdim, onları da takdim edeceğim, biraz önceki bahsettiğim medyayı ATV ve Sabah grubunu almak için Ediz Aydın adlı şahıs, reklam şirketi olan Turkuaz ve Leon şirketlerinin sahibi ile beni arayıp ne konuştuğumuzu yüce mahkemenin 2000 daha henüz daha TMSF bunu açıkladığı gün açıkladığından 1 hafta sonra, bu görüşmemizin, konuşmamızın ben burada okumayacağım, yüce mahkemeniz okursa ve burada beni nasıl ikaz ediyor, burası beyefendiye lazım, sen akıllı adamsın, çalık holding bizimde ajansımız, yani ya sayın başbakan Tayyib Erdoğan’ın isteği üzerine giriyoruz, tamam mı, onlara karşı bizde bir yabancı girişimiz var. Bizde bu işe omuz attık, bugün bakalım görecekler, nasıl omuz olur, sabah ofisime iki kişi geliyor, benim görüşmem söyleniyor, görüştüğüm insanlar bir telefonla tanıyorum onları, isimlerini vermiyorum beyefendiyle bir görüşmeniz gerekiyor deniyor ve telefon açılıyor telefon bana veriliyor, Akif Beki beyefendinin selamları var, işte zamanı olmadı, birazdan Amerika’ya hareket edeceğiz, ama gelen arkadaşların söylediklerini dikkate alırsan sevinirim. telefon tapelerinde var bu, telefon tapelerinde var konuşma, bende dedim beyefendiye siz selam söyleyin biz orda olacağız. biz o ihalede olacağız dedim. ertesi günü sabah saat 4’de televizyonu bastılar. takdir yüce mahkemenize bırakıyorum. bununla ilgili daha sonra hukuki süreç başlayacaktır. Sayın Başkanım, düşmanlığa ve isyana tahrik ettiğim iddia edilen bu iddia son derece gayri ciddi, Çünkü Enternet ismi, şahsıma ait bir internet sitesinin değil, resmi ortağı olduğum Bulgaristan-Sofya’daki sizlere takdim ettiğim şirketim kuruluş, unvan ve resmi ortağı olduğum bu gruba hitaben aylık strateji yazıları yazmaktayım. Yazdığım strateji yazıları da İngilizce olarak Türkiye’nin tanıtmak, Türkiye’yi dünya üzerinde çünkü ticaret yaptığımız firmalar benim kim olduğumu bir Türk olarak bize çok kötü bakıyorlardı bir Türk olarak toplantıya girdiğimiz zaman Türk deyince elinizi dahi sıkmaktan imtina ediyordu İngilizler, Ruslar dahi, Bulgarlar dahi kendi Osmanlı imparatorluğundan çıkan 27 tane çıkan ülkenin vatandaşları Türkleri başka türlü görüyorlardı ben bunların hepsine derslerini verdim, hepsine Türklerin ne olduğunu ticari faaliyetlerimde hepsine anlattım Türk nasıl ticaret yapar, nasıl hakkaniyet kurallarına uyar, nasıl başarılı olur, hepsini anlattım bu İsrail’in son Heron uçakları diye alınan Milli savunma bakanı ile ilgili yaptığım konuşma var, sayın bakan görüşmedik dedi ama maalesef telefon kayıtlarında kendisini yalanlıyor, kendisi aramış ve konuşmuşuz, niye saklıyor bunu anlamıyorum, aramış kendisiyle konuşmuşuz. Pazartesiye randevu vermiş, bu uçakları biz Bulgaristan’da yaptık öyle 3 milyon avro falanda değil, bizim yaptırdığımız uçaklar, 500 kilometre menzilde uçan sadece bir defaya mahsus yakıt ihmali yapan ve bu uçağın yer aldı gözlem istasyonlarına her 3 saniyede bir resim gönderen, yer kumandasından gece ve gündüz kumanda edilerek yer istasyonlarındaki bütün hedefleri ilgili birime ulaştıran 3 adet uçağı biz kendilerine belli bir fiyata vermeyi teklif etmiştik, görüşmeler oldu Türkiye’de de yapılabileceğinin bunun yazılımını yaptığımızı, optik bütün merceklerini Nicon firmasından aldığımızı, İsrail’e gerek olmadığını, bunu gerekirse Türkiye Cumhuriyetinin silahlı kuvvetlerine gerekirse, ilgili birimlere bunu verebileceğimizi, paranın söz konusu olmadığını sadece mevcut faturaların ödenmesi kaydıyla en iyisini yaptığımızı, Bulgar akademisindeki profesörlerle beraber çalışarak bunları kendilerine söyledik ve maalesef ısrarla birilerinin Ankara’daki lobi faaliyetlerinden dolayı bu uçakları kiralama maksadıyla verdiklerini, fakat bu uçakların havada bu gözlemleri yaparken maalesef bilgisayar kayıtlarında yeni istasyona gelirken cipies üzerinden ve cipiares üzerinden İsrail’deki firmaya da aynı resimlerin aynı saniye içinde gittiklerini biz tespit ettik, bunun son derece tehlikeli ve riskli olabileceğini, o koordinatlarda Türk savaş uçaklarının olabileceğini bunların güvenlik açısından tehlikeli olabileceğini kendilerine izah ettim. Benim yardımcım olan ortağım olan İlyas Bağkocaaslan la beraber bunları kendilerine izah ettik, tamam dediler, tamam dediler, ama yine İsrail lobisi, İsrail’in güçlü Ankara’daki lobisi, kiralama yöntemi, satma yöntemine hala yanaşmıyorlar, terörün bitmesini çünkü istemiyorlar, dış güçler, bunları daha sonra gireceğim sayın başkanım,  çok uzamayacağım bunları, savunmamda Sayın Mahkemenize belirttiğim üzere, ben Devletini ve Milletini seven, Dünya genelinde gelişen siyasi ve toplumsal olaylara yakından ilgi duyan ve sürekli okuyup yazarak fikir ve düşüncelerimi aydın kişiler ve yakın çevremle paylaşmaktan çekinmeyen bir kimseyim. Savcılık Makamı tarafından iddianamede, telefon konuşmalarımda olduğu gibi, bazı kişi ve arkadaşlarla yapmış olduğum yazışmalarımda, kamuya kapalı bir şekilde, kim olduğu bilinmeyen sayısız kişilere yönelik olmayan, sadece karşılıklı konuşma, yazışma ve gönderilerden ibaret, hiçbir şekilde eyleme dönüşmemiş, özel düşünce açıklamalarıma yer verilmiştir. Söz konusu yazışma ve düşünce açıklamamda, demokratik hukuk devleti niteliklerini taşıyan Ülkemde, herhangi bir suç teşkil eden taraf bulunmamaktadır. Düşünce açıklamalarının suç teşkil etmediği, istisnai olarak suç teşkil edebilmesi için son derece sınırlı şartların arandığı bir durumda, sırf telefon konuşma, internet ortamında yazışma ve sözde birkaç kişiyi tanıyor olmamdan hareketle, örgüt üyesi ve bu üyelik kapsamında son derece ciddi nitelik taşıyan suçlamalara muhatap olmamı kabul etmek mümkün değildir. Düşünceyi aşan dışarıya tesir eden ve elverişli vasıtalar kullanılmak suretiyle işlenen veya teşebbüs edilen somut bir suç olmadıkça, birtakım yakıştırma, düşünce açıklamalarından ibaret konuşma veya internet ortamındaki yazışma ya da tanışıklıklardan yola çıkarak suçlama yapmak açık bir hukuka aykırılıktır. Bunun aksinin kabulü halinde, kamuoyunda fikir özgürlüğüne baskı kurulması kanaati oluşacak, bireyler fikir ve düşüncelerini açıklamaktan imtina edecek ve bu durum, gelişen süreç içerisinde anayasal düzen ve demokrasinin büyük ölçüde yara almasına neden olacaktır. Her vatandaşın olduğu gibi, meslek ve kariyer sahibi bir insan olarak Ülkemin meselelerine duyarlı olmam, bu konuda düşünce ve itirazlarımı ortaya koymam, 1982 Anayasası’nın güvencesi altında bulunan demokratik bir hakkın, yani düşünce açıklama hürriyetinin icrasından ibarettir. Düşünce açıklamalarından korkmamak ve sırf bundan dolayı suçlanmamak gerekir. Bu nedenledir ki, gerek İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve gerekse iç hukuk kurallarımız ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin, düşünce açıklama hürriyetinin mümkün olduğu kadar geniş kullanılmasını sağlayan kural ve uygulamaları kabul etmektedir. Sayın başkanım kalan kısmını sayın avukatlarımda değinecekleri için uzatmamak için ben sadece birkaç konuyu da açıklamak istiyorum, o konulardan yine bir 2005 yılında raporum burada kalmış, sayın başkanım, yine aynı şekilde raporlar, bunları da takdim ediyorum, yüce mahkemenize, adli tıpa yazılmış olan yazıdan cevap gelmediği gibi, orada muayenede olmadım sadece 30 saniye hangi cezaevinden geliyorsunuz, hastalığınız var mı dendi, var dedim, peki dışarı çıkan bekleyin dediler, hala bekliyorum, bir cevap gelmedi sayın başkanım, orada her hangi tansiyonum dahi ölçülmedi benim, iki, bir iddia var orada futbolda şike diye, Ünal Karaman benim çok sevdiğim Milli takımda görev yapan çok değerli bir değer verdiğim bir kardeşim, Ankaragücü ve Konya spor takımı da antrenörlük yapıyor idi, aile dostumuz olduğu için onun hep başarılı olmasını istemişimdir. Bir arkadaşım, milletvekili arkadaşım telefon açıyor, Ünal ile konuştum diyor, a öylemi falan selam söyleyin, bende konuştum diyorum, Ankaragücü maçını almasını söyledim, alın artık kötü durumdasınız dedim diyor, bende a öylemi alsın tabi iyi olur diyorum, ondan sonra Bursa maçını da alsın, ne olacak diyor, Samet ne olacak, bunlar ikisi de Türkmen çocuğu diyor, böyle bir normal o yoğun bir toplantıdaydım, kısa kesmek için lafları böyle kelime kelime söylerken benim futbola şike yaptığımı söylüyor, ben Beşiktaşlıyım hayatımda şike nedir bilmem, şikeyi de bilmiyorum antrenörle mi yapılıyor, kaleciyle mi yapılıyor veya nasıl yapıyor bilmiyorum, maalesef çok üzüntü duyduğum ve elem duyduğum bir oraya nasıl konmuş bilmiyorum benim şikeyle bir ilgim alakam olamaz, sadece Ünal hocayı sevdiğim için milli takımda kendisiyle her milli maçına da gittim, dünya kupasında da kendisine destekçi oldum, moral olarak, psikolojik olarak ve çok değerli bir insandır ve başarılıda oldular dünya 3’üncülüğü kazandılar kendilerini tekrar kutluyorum, ikincisi, gazetelerde çıktı bu, benim cep telefonumda Azerbaycan meclis başkanıyla bir Azerbaycan’da evinin altındaki saunadan çıktığımızda bir resim çekilmişti, o resimde Oktay Hasadov beyin bu gördüğünüz sayın Hasadov beyin 20 yıllık arkadaşımdır bu arkadaşımın resmi var orada, Sami Hoştan beye benzetmişler Sami Hoştan ile eğer o resmin bir kayıt olan sistemine hangi tarihte girilip bakılmış olsaydı, hangi ülkenin astel Azerbaycan Türk Telekom’un Azerbaycan telekomünikasyon kurumundan çekilmiş olduğunu görürlerdi, ama gazetelere servis yaparken maalesef ben çünkü Sami Hoştan beyi tanımıyorum, hiç karşılaşmadım, bir de İzmir’de uçakla aynı seyahat ettiğimiz yazılmış oraya ben aynı uçakla seyahat etmedim, İzmir’den sadece bir kere Kıbrıs’tan dönerken, İstanbul sisli olduğu için uçak İzmir’e indi, iki saat orada bekledik, ben uçakta o gün Sami bey var mı yok mu bilemem. 200 kişilik uçakta oda Kıbrıs’tan gelebiliyor olabilir veya gidiyor olabilir, iki saat orada bekledim. İki saat sonra tekrar bir hayırlı olsuna gitmiştim, ordaki komutanımızın devir teslim törenine gitmiştim. sabah uçakla geldim, oradan da İstanbul’a indim, onun haricinden İzmir’den herhangi bir ülkeye seyahat etmişliğim yoktur. Resim çektirdiğim iddia ediliyor. sayın Sedat Peker ile resmim olduğu söyleniyor, ben o resmi bilmiyorum olabilir de, gayet normal Sedat Peker Türk insanıdır ve saygın bir işadamı olarak okuyoruz gazetelerde, televizyonlarda ve kendisinin ben kendisini tanıyorum, tanımıyorum diye oraya zabta geçmiş, onu da söyleyeyim size niye tanımıyorum diye yazmışlar Sedat Peker’i bizi aldıkları gün dediler ki, bir dosya koydular, Sedat Peker ile bilmem, bir internette yazı çıkmış, bu yazıda Veli Küçük, Sedat Peker bilmem Hayrettin Ertekin akıl danışmanı onların diye, 2003 yılında da Sedat Peker bir kez telefon açmıştı, yine ülke meseleleriyle ilgili bir konu sormuştu, bu çuval geçirme hadisesiyle ilgili abi sizin bilirsiniz ne oldu bu konu nedir bu Türkiye Cumhuriyetinin başına gelen milli duygularıyla beraber ona bir kısa cevap vermiştim. bir de geçmiş olsun demiştim, onun haricinde benim yani tanıma şeyi bir iş ortaklığım, gezmişliğim, tozmuşluğum bir yere gitmişliğim yok, ama kendisi hatta başka bir şey daha söyleyeyim Sedat Peker’in şu an aynı cezaevinde kaldığımız özel kuvvetler komutanıyla aynı hücrede kalıyoruz, şu an biz tutuklandı Levent Albayım Sedat Peker’in güneydoğudaki gönderdiği çocuklara yardım, giyecek ben buna da şahit oldum, bir kamyon giyecek, yiyecek, içecek gönderdiğini, depremde biz depremde kaldığımızda binlerce insana yemekler verdiğini, bunları hiç kimse konuşmuyor, Sedat Peker’i efendim neymiş mafyaymış, Sedat Peker’in mafyalı sadece varsa suçu kendi çeker, zaten şuan haksız yere de orda yatıyor, onu da söyleyeyim size çünkü iddia edildiği kişi Kayserili. ben bu konu geçince mektup yazdım, o mektupta da var Kayserili bir düzenbazın iftirasından yatıyor orda. çünkü yazdım nedir bu konu ben tanışıklığım söyleniyor, bende Kayseriliyim, acaba iflas etmiş düzenbaz ,herkesi dolandırmış, onun yüzünden yatıyor. yani ben o konuşla kendisiyle tanışıklığın sınırını bilmiyorum, ama kendisiyle polisler ısrarla tanışıyorsunuz, internette isminiz çıkmış, bakın bunu söyleyeceksin, işkence yaptılar bana, işkence yaptılar, suç duyurusunda bulundum, illa resim ürettiler, fotoşoplardan Sedat Peker ile resim ama uyduramadılar, çünkü 6 yıldır mı 5 yıldır mı tutuklu kendisi, onun için kendisi daha açıkça anlatır herhalde, nasıl tanışıklığımızı, nereye gitmişiz, ne yapmışız bir zeki diye arkadaşım var çok değerli balıkçı bir arkadaşım, onun telefonumu vermesiyle tanıştığım ve tanışmada hiçbir çekince görmediğim ben işadamıyım. belki bir gün gelir altın alır. Parası kısmet olur, inşallah tahliye olduğunda gelir altın alır. yani öyle bir insandır, yoksa efendim çete, mafya böyle bir şey yok. benim çete ile mafyayla işimde olmaz. ayrıca da yani ben kendisinden 13 yaş 14 yaş büyüğüm, bana çeteyle mi veya bir şeyle mi söyleyecek veya gel beraber mi bir şey, hayır böyle bir şey söylemez de bende hiçbir zaman gidip onla böyle işlere girmem. Ayrıca da benimle böyle bir şey kimse konuşamaz. sayın başkanım, resimli olmak, eğer resimse Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı bugün ceza almış, 6 yıl ceza almış bir Deniz feneri soygununda geçmiş kişiyle resmide var, eğer benim resmim var ise, ben görmedim var olduğunu, bilmiyorum var ise yani sayın başbakanında var. oysa ki ben sabıkasızım buyurun buna da takdim ediyorum. yüce mahkemenize resimse bu da resim, sayın başkanım benim bütün sabıka kayıtlarımı çıkardım, benim hiçbir kaydım yok, bütün hepsini tek tek istettim en son güne kadar ben bilmek istiyorum sabıkalı diye yazıyor basın benim sabıka kaydım hiçbir zaman olmadı ben hayatımda bir kere yargılandım, oda Adil Serdar Saçan’ın bir şahit olduğum bir davada, şahit olduğum sadece davada maalesef kendisini Diyarbakır’da polislikten ihraç ettirdiği dönemde, bende Diyarbakır’da yedek subay olarak görev yapıyordum Hanifi Avcı ve diğerleri de orda, Salih Güngör orda görev yapıyorlardı kendisi komiserdi Fethullahçı yapılanmanın içinde örgüt içinde diye kendisi ihraç edildi, Almanya’ya işçi olarak gitti daha sonra mahkeme kararıyla dönmüştür ve onu Salih Güngör benim arkadaşım olduğunu bildiği için ofisimde bir onun yardımcısıyla karşılaştıkları için ondan dolayı beni de gözaltına aldı hiç ilgim alakam olmayan, efendim yunan bankalarıymış falan, bunlar hepsi uydurma yalan şeylerdi. Zaten beraat ettim, o konudan da 3’ücüncü celsede beraat ettim. tutukluda kalmadım sayın başkanım, bir başka konu, gazetede yazıyor doğrumu bilmiyorum televizyonumuzu satın almak isteyen Tuncay Özkan’ın doktoru Özcan soruşturmaya tabi tutularak bizinis kanalının sahibi Hayrettin Ertekin’in yüzünde gözaltına alındı. Diyor bilmiyorum sayın savcılarımız bunu böyle mi ben gazetede okudum doğruysa yazık o insana yazık, ben televizyonumu sadece frekansını kiraya verdim, bu yayınları yapmayın diye, bu ekspertiz raporlarının hepsini tek tek inceledim, bıçak, muşta, falan filan bunları yazmış, hiçbirinde hepsini iade ettiler, sadece bir toplu tüfekle bir glock silah yazılıyor glock silah benim değil, burada zaten hepsinin iade edildiğini ve bunların suç aleti olmadığını ekspertiz raporlarıyla var sayın başkanım, ikincisi Metro kuyumculuğun yani hiçbir ilgim alakam olmadığı metro kuyumculuğun işyerlerinde arama yapılarak benimmiş gibi gösterilmiş ve tekne dahil benim gibi gösterilmiş, bununla ilgili de maliye bakanlığı gelirler vergi dairesinden soru sorduk, cevabı burada sayın başkanım, bir tane sahte belge uydurma belge, yüce Türk milletine 89 nolu ve 87, 86, 87, 88 yüce Türk milletine 9 Şubat çağrısı yapıyorum diye, nerden konmuş bilmiyorum benim bilgisayarımdan çıktığı söyleniyor benim bilgisayardan böyle bir şey çıkmadı, altına yazı yazmışlar. Hayrettin Ertekin diye, bu bunu yapan bunu yapan Atatürk Düşünce Derneğinin bilgisayarlarında internet ortamında insanlara gönderip o bayrak şeyini yapan yazıdır benim ilgim yok ben katılmam katılmadım hiç kimseyi de tanımıyorum ordan bu sahte belgedir sayın başkanım bende olması mümkün değildir. Hayati Tekin diye bir kişinin ifadesini almışlar yat bu oğlumun yatının alırken muamele işlerini evrak işlerini yapan aynı Hayati Tekin isimli televizyonda güvenlikçi olarak çalışan kapıda gelenleri kontrol eden bir Hayati vardı işten çıkartmış Can Ataklı, önünü iliklemedi ben gelirken diye, işten çıkardı bana geldi o çocuk, işte Can Ataklı beni işten attı, işte benim eşim hamile diye ağladı, sızladı bende kardeşim televizyona ben müdahale etmiyorum, bir git elini öp belki seni tekrar işe alır diye o arada da Can Ataklı’yı aradım dedim ki, bunu al yazık eşi hamileymiş diye hayır almayacağım o saygısızın biridir falan dedi Can Ataklı’da ertesi gün işinden oldu başka konudan dolayı bu Hayati Özcan yanlış telaffuz etmişim Hayati Özcan deyince bunu gitmiş almışlar oda diyor zaten Hayrettin Ertekin’in beni tanımış olması yalan beyandır. Ben yanlışla söylemişim Hayati ama isim benzerliği telefonda diyorlar ki, Hayati Özcan’la konuşman nedir, Hayati Tekin ile konuşman nedir diyorlar, ben televizyondaki Hayati diye anladım, ama bu muamele işini yapan Hayati’dir yanlış anlaşılmanın sebebidir. İki, özel büro Erkut Ersoy, sadece şu sekreterin önünde duran bir ajandanın içinde ajandanın içinde özel büro diye bir numara var bana bir mail geldi 2005 yılında mı, 2006’mı bilmiyorum bir mail geldi. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder