Böyle Mi Oluyor Cumhuriyeti Savunmak?
BÖYLE Mİ OLUYOR CUMHURİYETİ SAVUNMAK! BU MU YURTSEVERLİK!
Serdar Ant
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Türkiye hâkim sınıflarının politikası, ABD ile birlikte PKK’yı etkisizleştirmektir. Bu politika, böyle dillendirilir; fakat genellikle ABD desteğiyle Kürt halk kitlelerini bastırma beklentisini içerir. ABD ile birleşip Kürdümüzü bastırma hayal ve gafletine son verilmelidir.” (Aydınlık, 13 Eylül 2009)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Yanlış anlaşılmasın. ‘Dağdan inen PKK’lılar niçin bırakıldı, cezalandırılsın’ demiyoruz. Tam tersine Kandil’de ve Türkiye’nin dağlarındaki toplam beş bin, altı bin PKK’lının silahlarını bırakması ve toplumumuzun bir parçası olarak normal yaşamlarına dönmesi, istiyorlarsa yasalar çerçevesinde siyaset yapmalarına kimsenin bir diyeceği olamaz, olmamalıdır.” (22 Ekim 2009 tarihli “Barış ve Kaos” başlıklı bir yazısı…)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“CIA’nın eski Ortadoğu sorumlusu Graham Fuller 1990 yılı başında Türkiye’de yaptığı araştırmalardan sonra hazırladığı raporda, Kemalizm’in bittiği saptamasında bulunuyordu. Fuller, Türkiye’ye ‘yeni kimlik’ olarak ‘Ilımlı İslam’ı öneriyordu. Gerçekten de burjuvazinin demokratik devrimci atılımı olarak Kemalizm, artık tarihte kalmıştır ve Türkiye’nin geleceği üzerinde rol oynama şansına sahip değildir.” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 9)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Kemalizm, burjuvazinin demokratik sivil toplum projesiydi. Kapitalizmin sivil toplumu ise, ancak işçi sınıfının ve diğer emekçilerin sömürülmesi üzerine kurulabilirdi. Bu nedenle Kemalist rejim, aynı zamanda burjuvazi ve toprak sahiplerinin emekçiler üzerinde diktatörlüğü idi. Kemalizm, burjuva sınıfsal karakteri nedeniyle Kürt halkına ulusal baskı uyguladı. Bu baskı, ayaklanan Kürt kitlelerine karşı kırımlara vardı. Emekçilere ve Kürt ulusuna tavrı, Kemalizm’in tarihe ayak bağı olan yönünü oluşturdu.” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 9)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Aslında İkinci Cumhuriyetçiliğin temelleri 1930’larda atılmıştır. Kemalizm, rolünü oynamıştır ve tarihte kalmıştır” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 16-19)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Kemalistlerin zorba diktatörlüğünü faşizmle karıştırmayalım” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 80)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununu inkâr politikası iflas etti. Cumhuriyet’in getirdiği statükonun çözümsüzlüğü ortada… Asıl çıkmazda olan ideolojik olarak Türk milliyetçiliğidir, uygulamada ise askeri yöntem… Sorun Kürt sorunudur, milliyet sorunudur.
Kuzey Irak’taki Kürt milliyeti, yaşadığı topraklarda silahlı bir otorite kurmak için ayaklandı. Irak’ın bu milli harekete şiddet uygulamasına karşıyız. Kürtler kendi geleceklerini özgürce belirlemelidirler.
Milletlerin kendi kaderini tayin hakkı, hiçbir politik gerekçeyle rafa kaldırılamaz. Eğer bir millet emperyalizmi güçlendiren bir çözümü benimsiyorsa, bu tavrın üzerine de şiddetle gidilemez. Burada şiddete göğüs germek bir ilke tutumudur.” (Yüzyıl, 17 Mart 1991)
FERİT İLSEVER (İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı)
“Sorun, Kürt sorununu çözmekse bunun için taa Bağdat’a kadar gitmeye ne gerek var? İşte sorunun büyük kısmı burada, ülkemizde bulunuyor. Buradan Irak Kürtlerine “bağımsızlığı”, “federasyonu” bol keseden dağıtanlar, kendi Kürdümüzün dilini bile çok görüyor. Orası için çözümler tartışılırken, Türkiye için neden konuşulmasın? Örneğin federasyon niçin özgürce tartışılmasın? Artık bu sorunun özgürce konuşulacağı ve Kürtlerin iradesinin serbestçe belirleyeceği ortam yaratılmalıdır. Barışçı bir çözüm için PKK ile görüşülmelidir.” (Yüzyıl, 17 Mart 1991, sayı: 6)
İŞÇİ PARTİSİ’NİN 1995 YILINDA CUMHURBAŞKANI DEMİREL’E SUNDUĞU ANAYASA TASLAĞI’NDAN…
“Ortak kimlik Türkiyelilik olmalıdır.”
“Kürt realitesi anayasa hükmüyle kabul edilmelidir.”
“Yine anayasada belirlenmelidir ki, Türkiye… Cumhuriyet’in iki asli kurucusu olarak Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanıdır.”
“…her kademede seçimle gelen, o kademe halkına sorumlu olan ve o kademenin güvenlik güçlerine de kumanda eden tek bir demokratik yönetim sistemi de kurulmalıdır.”
“Ana dille laik ve demokratik eğitim görmek… Anayasa güvencesiyle gerçekleştirilmelidir.”
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
Siirt’teki bir Kürt açısından kimdir Mustafa Kemal? Ulusal katliam, Kürtlere katliam yapmış bir insandır. Bu da doğrudur. Dolayısıyla Mustafa Kemal’in Türkler açısından taşıdığı anlamın Kürtler açısından var olmasını bekleyemeyiz. (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“…Biz her iki milletin de ulusal değerlerine saygılıyız. Her iki milletin de ulusal marşını söyleyebilmeliyiz. Bunu aslında 89-90-91’de koşulların elverişli olduğu dönemlerde Güneydoğu’da Sosyalist Parti’nin mitinglerinde ve toplantılarında yapıyorduk. Bir milletin ulusal değerlerine sahip çıkmak, diğerlerini görmezlikten gelmek veya reddetmek, düşmanlık konusu yapmak bizim tutumumuz olamaz. Her iki milletin ulusal değerlerini, ulusal şahsiyetlerini, ulusal sembollerini savunmak durumundayız.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Türklerin ulusal değerleri Bayrak, Mustafa Kemal, Marş; bütün bunlar Kürtler için ne ifade ediyor? Bir Türk gibi Türklerin ulusal değerlerini savunmalarını bekleyemeyiz Kürtlerden, beklemek de gerekmiyor, ayrıca doğru da değil. Biz Kürtlerin ulusal değerlerine saygıyı Türklerin içinde propaganda ederiz, Türklerin ulusal değerlerine saygıyı da Kürtlerin içerisinde propaganda ederiz.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Kürtlerin önemli bir kısmı açısından Şeyh Sait değer verilen bir yere oturtuluyorsa, bizim buna karşı saygılı bir tavır içinde olmamız gereklidir. Yani bir tarihi kişilik olarak, bir ulusal şahsiyet olarak değer veriyorlarsa, ulusal mücadele içinde Şeyh Sait’i bir yere koymaya çalışıyorlarsa en azından o ulusal harekete, ulusal duygulara saygının gereği olarak buna saldıran bir tutum almamalıyız.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
Serdar ANT, edebiyatgazetesi, 24.05.2011
Serdar Ant
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Türkiye hâkim sınıflarının politikası, ABD ile birlikte PKK’yı etkisizleştirmektir. Bu politika, böyle dillendirilir; fakat genellikle ABD desteğiyle Kürt halk kitlelerini bastırma beklentisini içerir. ABD ile birleşip Kürdümüzü bastırma hayal ve gafletine son verilmelidir.” (Aydınlık, 13 Eylül 2009)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Yanlış anlaşılmasın. ‘Dağdan inen PKK’lılar niçin bırakıldı, cezalandırılsın’ demiyoruz. Tam tersine Kandil’de ve Türkiye’nin dağlarındaki toplam beş bin, altı bin PKK’lının silahlarını bırakması ve toplumumuzun bir parçası olarak normal yaşamlarına dönmesi, istiyorlarsa yasalar çerçevesinde siyaset yapmalarına kimsenin bir diyeceği olamaz, olmamalıdır.” (22 Ekim 2009 tarihli “Barış ve Kaos” başlıklı bir yazısı…)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“CIA’nın eski Ortadoğu sorumlusu Graham Fuller 1990 yılı başında Türkiye’de yaptığı araştırmalardan sonra hazırladığı raporda, Kemalizm’in bittiği saptamasında bulunuyordu. Fuller, Türkiye’ye ‘yeni kimlik’ olarak ‘Ilımlı İslam’ı öneriyordu. Gerçekten de burjuvazinin demokratik devrimci atılımı olarak Kemalizm, artık tarihte kalmıştır ve Türkiye’nin geleceği üzerinde rol oynama şansına sahip değildir.” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 9)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Kemalizm, burjuvazinin demokratik sivil toplum projesiydi. Kapitalizmin sivil toplumu ise, ancak işçi sınıfının ve diğer emekçilerin sömürülmesi üzerine kurulabilirdi. Bu nedenle Kemalist rejim, aynı zamanda burjuvazi ve toprak sahiplerinin emekçiler üzerinde diktatörlüğü idi. Kemalizm, burjuva sınıfsal karakteri nedeniyle Kürt halkına ulusal baskı uyguladı. Bu baskı, ayaklanan Kürt kitlelerine karşı kırımlara vardı. Emekçilere ve Kürt ulusuna tavrı, Kemalizm’in tarihe ayak bağı olan yönünü oluşturdu.” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 9)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Aslında İkinci Cumhuriyetçiliğin temelleri 1930’larda atılmıştır. Kemalizm, rolünü oynamıştır ve tarihte kalmıştır” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 16-19)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Kemalistlerin zorba diktatörlüğünü faşizmle karıştırmayalım” (Kemalist Devrim 1, Teorik Çerçeve, Kaynak Yayınları, 1992, s. 80)
DOĞU PERİNÇEK (İP Genel Başkanı)
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununu inkâr politikası iflas etti. Cumhuriyet’in getirdiği statükonun çözümsüzlüğü ortada… Asıl çıkmazda olan ideolojik olarak Türk milliyetçiliğidir, uygulamada ise askeri yöntem… Sorun Kürt sorunudur, milliyet sorunudur.
Kuzey Irak’taki Kürt milliyeti, yaşadığı topraklarda silahlı bir otorite kurmak için ayaklandı. Irak’ın bu milli harekete şiddet uygulamasına karşıyız. Kürtler kendi geleceklerini özgürce belirlemelidirler.
Milletlerin kendi kaderini tayin hakkı, hiçbir politik gerekçeyle rafa kaldırılamaz. Eğer bir millet emperyalizmi güçlendiren bir çözümü benimsiyorsa, bu tavrın üzerine de şiddetle gidilemez. Burada şiddete göğüs germek bir ilke tutumudur.” (Yüzyıl, 17 Mart 1991)
FERİT İLSEVER (İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı)
“Sorun, Kürt sorununu çözmekse bunun için taa Bağdat’a kadar gitmeye ne gerek var? İşte sorunun büyük kısmı burada, ülkemizde bulunuyor. Buradan Irak Kürtlerine “bağımsızlığı”, “federasyonu” bol keseden dağıtanlar, kendi Kürdümüzün dilini bile çok görüyor. Orası için çözümler tartışılırken, Türkiye için neden konuşulmasın? Örneğin federasyon niçin özgürce tartışılmasın? Artık bu sorunun özgürce konuşulacağı ve Kürtlerin iradesinin serbestçe belirleyeceği ortam yaratılmalıdır. Barışçı bir çözüm için PKK ile görüşülmelidir.” (Yüzyıl, 17 Mart 1991, sayı: 6)
İŞÇİ PARTİSİ’NİN 1995 YILINDA CUMHURBAŞKANI DEMİREL’E SUNDUĞU ANAYASA TASLAĞI’NDAN…
“Ortak kimlik Türkiyelilik olmalıdır.”
“Kürt realitesi anayasa hükmüyle kabul edilmelidir.”
“Yine anayasada belirlenmelidir ki, Türkiye… Cumhuriyet’in iki asli kurucusu olarak Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanıdır.”
“…her kademede seçimle gelen, o kademe halkına sorumlu olan ve o kademenin güvenlik güçlerine de kumanda eden tek bir demokratik yönetim sistemi de kurulmalıdır.”
“Ana dille laik ve demokratik eğitim görmek… Anayasa güvencesiyle gerçekleştirilmelidir.”
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
Siirt’teki bir Kürt açısından kimdir Mustafa Kemal? Ulusal katliam, Kürtlere katliam yapmış bir insandır. Bu da doğrudur. Dolayısıyla Mustafa Kemal’in Türkler açısından taşıdığı anlamın Kürtler açısından var olmasını bekleyemeyiz. (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“…Biz her iki milletin de ulusal değerlerine saygılıyız. Her iki milletin de ulusal marşını söyleyebilmeliyiz. Bunu aslında 89-90-91’de koşulların elverişli olduğu dönemlerde Güneydoğu’da Sosyalist Parti’nin mitinglerinde ve toplantılarında yapıyorduk. Bir milletin ulusal değerlerine sahip çıkmak, diğerlerini görmezlikten gelmek veya reddetmek, düşmanlık konusu yapmak bizim tutumumuz olamaz. Her iki milletin ulusal değerlerini, ulusal şahsiyetlerini, ulusal sembollerini savunmak durumundayız.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Türklerin ulusal değerleri Bayrak, Mustafa Kemal, Marş; bütün bunlar Kürtler için ne ifade ediyor? Bir Türk gibi Türklerin ulusal değerlerini savunmalarını bekleyemeyiz Kürtlerden, beklemek de gerekmiyor, ayrıca doğru da değil. Biz Kürtlerin ulusal değerlerine saygıyı Türklerin içinde propaganda ederiz, Türklerin ulusal değerlerine saygıyı da Kürtlerin içerisinde propaganda ederiz.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN (İP Genel Başkan Vekili)
“Kürtlerin önemli bir kısmı açısından Şeyh Sait değer verilen bir yere oturtuluyorsa, bizim buna karşı saygılı bir tavır içinde olmamız gereklidir. Yani bir tarihi kişilik olarak, bir ulusal şahsiyet olarak değer veriyorlarsa, ulusal mücadele içinde Şeyh Sait’i bir yere koymaya çalışıyorlarsa en azından o ulusal harekete, ulusal duygulara saygının gereği olarak buna saldıran bir tutum almamalıyız.” (Ulusal İnkârcılık Üzerine, Teori, Ağustos 1994, sayı: 56)
Serdar ANT, edebiyatgazetesi, 24.05.2011
***
SERDAR ANT'A YANIT
İnternet ortamında farklı platformlarda ikide birde çıkıp aynı teraneleri tekrar etmek belliki bir amaca yönelik faaliyetler kapsamında.
İnsanda biraz vicdan olur, ar olur. Sende bunların hiçbirini göremedim. Bu yazıyı beğenen arkadaşlara da eğer bir art niyet yoksa vicdanlı olmaya davet ediyorum. Sana daha önce de verilen yanıt aşağıdadır.
Yusuf Tunçer
26 Ağustos 2009
Sayın Serdar Ant,
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin’in 18 Haziran 1994’te Ankara’da İşçi Partisi Genel Merkezinde yaptığı bir konuşmanın bazı bölümlerini alarak, Mustafa Kemal’in “Kürtlere katliam yaptığını” söylediğini, Şeyh Sait konusunda Kürt gericileri karşısında boynu bükük, suskun bir tavır aldığını iddia etmişsiniz.
Teori dergisinin Ağustos 1994 tarihli sayısında yayınlanan bu konferans, başlığından da anlaşılacağı gibi, 1990’lardan sonra Türk solu içerisinde gelişmeye başlayan “Ulusal İnkârcılık” düşüncesini gündeme getirmek ve buna karşı alınacak tutuma belirlemektir.
Teori Dergisinde yer alan bu konferansın amacı şöyle açıklanmıştır:
“Ulusal İnkârcılığa Karşı Bizim Tutumumuz Ne Olmalıdır? Ulusal İnkârcılık Nedir? Konferansın adını bu şekilde daha da netleştirebiliriz.
Yakın geçmişte birkaç olay oldu. Birincisi şu: İstanbul 1 Mayıs Mitinginde ve İzmir mitinginde meydana gelen ve basına da yansıyan birtakım sol grupların tutumlarıdır. İstiklal Marşı okunurken bazıları arkalarını döndüler, slogan attılar ve ıslıkladılar. Bu ilk defa karşılaştığımız manzara değildir. Ulusal simgelere karşı solun önemli bir kesiminin inkârcı bir yaklaşım içerisine girmesi aşina olduğumuz bir tutumdu, ama son 1Mayıs’ta, ülkemizde özellikle son birkaç yıldır yaşanan milliyetçi kabarış koşullarında ve milli temalarla gericilerin halkı artık peşleri sıra sürüklemeye başladığı bir dönemde, bu tutumun tekrarlanması, konunun üzerinde durmamızı gerektiriyor.”
Mehmet Bedri Gültekin, bu konferansta ulusal değerler ve ulusal sorunlar konusunda özetle şu görüşü dile getirmiştir:
“Tartıştığımız mesele nedir? Bayrağa saygısızlık olayı var ve sol adına yapılıyor… Mesele sosyalistleri ulusal değerlerin düşmanı olarak gören anlayışı yıkmaktır. Ulusal Değerleri biz savunuyoruz. Gerçek savunucusu biziz. En samimi savunucusu biziz, kitlelere bu mesajı vermektir. Mesele, ulusal sorunların ancak sosyalistlerin önderliği ile çözülebileceği mesajını vermektir.”
Mehmet Bedri Gültekin, yine bu konferansta henüz bugünkü gibi ABD emperyalizminin Ortadoğu’da stratejik oyuncağı durumuna gelmemiş, Kürt sorunu konusunda da şunları söylemiştir:
“Bizim aynı zamanda her iki milletin içerisinde olan milliyetçi önyargılara karşı mücadele etmek, düşmanca eğilimlere karşı mücadele etmek gibi bir görevimiz vardır.”
Görüldüğü gibi, Mehmet Bedri Gültekin, ta 1994’lerden düşmanca olmayan çözümlerin ilk ışıklarını vermiştir.
Şeyh Sait meselesine gelince “Mustafa Kemal’le kıyaslanma içerisinde alınırsa bir ulusal önder olarak kıyaslanmayacak bir şahsiyettir. Mustafa Kemal’e saldırırken diğer yandan Şeyh Sait’i yüceltmek Marksist olma iddiasındaki PKK’nın büyük bir tutarsızlığıdır.” görüşlerine yer vermiştir.
Gene aynı yazıda Atatürk açıkça savunulmuş Şeyh Sait hareketinin bir irtica hareketi olduğu da belirtilmiştir.
Sayın Ant,
Bu yanıtı yalnızca size tatmin etmek amacıyla yazmıyorum. Sizin kısa alıntılarla karalamak istediğiniz konferansın başka insanlar tarafından yanlış anlaşılması ihtimalini göz önünde tutarak yazıyorum.
Sizin yazınızı okuyan internet okuyucularını da Ağustos 1994 tarihli TEORİ dergisini okumalarını öneriyorum. Orada gerçeği göreceklerdir.
Sayın Ant,
İşçi Partililer 1960’lardan beri bu konu ile ilgili olarak düşündüler, tartıştılar ve çözüm önerilerini yazdılar. Elbette bu görüşlerini dile getirirken bazı yanlışlar da yaptılar. Örneğin Şeyh Sait’in niteliği doğru olarak konulmasına rağmen yanlış fikirlerden etkilenen Kürt kökenli insanlarımızla diyalog ve birlik kapısını açık tutabilmek için onların bu konudaki fikirlerine saygı duymak şeklindeki ifade amacı aşan ifadelerdir ve doğru değildir.
Aynı şekilde Atatürk ve Kürtler hakkındaki ifadeler de amacı aşan ifadelerdir.
Bugün Kürt sorununu artık bütün Türkiye tartışıyor. Çünkü tartışmayı isteyen ABD ve Avrupa’dır. Oysa 1990’lara kadar Türkiye’nin kendi dinamikleri ile konuyu çözüme ulaştırma şansı çok daha fazlaydı. O gün İşçi Partisi’nin çabalarına kulaklarını tıkayanlar, bugün Batı’nın işaret fişeği üzerine ortalığa çıkmış bulunuyorlar.
Sayın Ant,
Mehmet Bedri Gültekin’in söz konusu yazısı olsun, İşçi Partililerin diğer yazılarında olsun baştan sona kadar hâkim olan anlayış antiemperyalizm temelinde etnik kökeni ne olursa olsun bütün halkımızın birliğidir. Irkçı milliyetçiliğe karşı çıkılmaktadır. Birlik savunulmaktadır. Bunun nasıl olabileceği tartışılmaktadır.
Doğal olarak İşçi Partililerin konu ile ilgili yaklaşımı zaman içinde giderek olgunlaştı. Kimi yanlışlardan arındı. Dünyamızın 1990’larda yaşadığı kimi tecrübeler (Yugoslavya, Çekoslovakya ve Sovyetler Birliği) ile Türkiye’nin 1990’larda iki binlerde yaşadığı sürecin de bu olgunlaşmanın yaşanmasında önemli bir katkısı oldu.
Sayın Ant,
Eleştirileriniz için teşekkür ederiz. Ama İşçi Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in ABD AKP ve Fethullah koalisyonunun azgın saldırısının hedefi olduğu bugünlerde sizin işi gücü bırakıp İşçi Partisi’ne nasıl saldırırım diye arşivlere dalmanızın ve kimi cümleleri yazının bütününden kopararak ele almanızı iyi niyetle açıklamak mümkün değildir.
İşçi Partisi’ne ve Doğu Perinçek’e bugün ABD ve Fethullah saldırıyor. Çünkü İşçi Partisi ve Doğu Perinçek bu güçlerin Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi uyarınca etnik temelde yeniden yapılandırmak ve Fethullah’ın Ilımlı İslam diktatörlüğünü gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu büyük gerçeği unutmayın.
Saygılarımla.
Halim Yurdakul
İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı
İnternet ortamında farklı platformlarda ikide birde çıkıp aynı teraneleri tekrar etmek belliki bir amaca yönelik faaliyetler kapsamında.
İnsanda biraz vicdan olur, ar olur. Sende bunların hiçbirini göremedim. Bu yazıyı beğenen arkadaşlara da eğer bir art niyet yoksa vicdanlı olmaya davet ediyorum. Sana daha önce de verilen yanıt aşağıdadır.
Yusuf Tunçer
26 Ağustos 2009
Sayın Serdar Ant,
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin’in 18 Haziran 1994’te Ankara’da İşçi Partisi Genel Merkezinde yaptığı bir konuşmanın bazı bölümlerini alarak, Mustafa Kemal’in “Kürtlere katliam yaptığını” söylediğini, Şeyh Sait konusunda Kürt gericileri karşısında boynu bükük, suskun bir tavır aldığını iddia etmişsiniz.
Teori dergisinin Ağustos 1994 tarihli sayısında yayınlanan bu konferans, başlığından da anlaşılacağı gibi, 1990’lardan sonra Türk solu içerisinde gelişmeye başlayan “Ulusal İnkârcılık” düşüncesini gündeme getirmek ve buna karşı alınacak tutuma belirlemektir.
Teori Dergisinde yer alan bu konferansın amacı şöyle açıklanmıştır:
“Ulusal İnkârcılığa Karşı Bizim Tutumumuz Ne Olmalıdır? Ulusal İnkârcılık Nedir? Konferansın adını bu şekilde daha da netleştirebiliriz.
Yakın geçmişte birkaç olay oldu. Birincisi şu: İstanbul 1 Mayıs Mitinginde ve İzmir mitinginde meydana gelen ve basına da yansıyan birtakım sol grupların tutumlarıdır. İstiklal Marşı okunurken bazıları arkalarını döndüler, slogan attılar ve ıslıkladılar. Bu ilk defa karşılaştığımız manzara değildir. Ulusal simgelere karşı solun önemli bir kesiminin inkârcı bir yaklaşım içerisine girmesi aşina olduğumuz bir tutumdu, ama son 1Mayıs’ta, ülkemizde özellikle son birkaç yıldır yaşanan milliyetçi kabarış koşullarında ve milli temalarla gericilerin halkı artık peşleri sıra sürüklemeye başladığı bir dönemde, bu tutumun tekrarlanması, konunun üzerinde durmamızı gerektiriyor.”
Mehmet Bedri Gültekin, bu konferansta ulusal değerler ve ulusal sorunlar konusunda özetle şu görüşü dile getirmiştir:
“Tartıştığımız mesele nedir? Bayrağa saygısızlık olayı var ve sol adına yapılıyor… Mesele sosyalistleri ulusal değerlerin düşmanı olarak gören anlayışı yıkmaktır. Ulusal Değerleri biz savunuyoruz. Gerçek savunucusu biziz. En samimi savunucusu biziz, kitlelere bu mesajı vermektir. Mesele, ulusal sorunların ancak sosyalistlerin önderliği ile çözülebileceği mesajını vermektir.”
Mehmet Bedri Gültekin, yine bu konferansta henüz bugünkü gibi ABD emperyalizminin Ortadoğu’da stratejik oyuncağı durumuna gelmemiş, Kürt sorunu konusunda da şunları söylemiştir:
“Bizim aynı zamanda her iki milletin içerisinde olan milliyetçi önyargılara karşı mücadele etmek, düşmanca eğilimlere karşı mücadele etmek gibi bir görevimiz vardır.”
Görüldüğü gibi, Mehmet Bedri Gültekin, ta 1994’lerden düşmanca olmayan çözümlerin ilk ışıklarını vermiştir.
Şeyh Sait meselesine gelince “Mustafa Kemal’le kıyaslanma içerisinde alınırsa bir ulusal önder olarak kıyaslanmayacak bir şahsiyettir. Mustafa Kemal’e saldırırken diğer yandan Şeyh Sait’i yüceltmek Marksist olma iddiasındaki PKK’nın büyük bir tutarsızlığıdır.” görüşlerine yer vermiştir.
Gene aynı yazıda Atatürk açıkça savunulmuş Şeyh Sait hareketinin bir irtica hareketi olduğu da belirtilmiştir.
Sayın Ant,
Bu yanıtı yalnızca size tatmin etmek amacıyla yazmıyorum. Sizin kısa alıntılarla karalamak istediğiniz konferansın başka insanlar tarafından yanlış anlaşılması ihtimalini göz önünde tutarak yazıyorum.
Sizin yazınızı okuyan internet okuyucularını da Ağustos 1994 tarihli TEORİ dergisini okumalarını öneriyorum. Orada gerçeği göreceklerdir.
Sayın Ant,
İşçi Partililer 1960’lardan beri bu konu ile ilgili olarak düşündüler, tartıştılar ve çözüm önerilerini yazdılar. Elbette bu görüşlerini dile getirirken bazı yanlışlar da yaptılar. Örneğin Şeyh Sait’in niteliği doğru olarak konulmasına rağmen yanlış fikirlerden etkilenen Kürt kökenli insanlarımızla diyalog ve birlik kapısını açık tutabilmek için onların bu konudaki fikirlerine saygı duymak şeklindeki ifade amacı aşan ifadelerdir ve doğru değildir.
Aynı şekilde Atatürk ve Kürtler hakkındaki ifadeler de amacı aşan ifadelerdir.
Bugün Kürt sorununu artık bütün Türkiye tartışıyor. Çünkü tartışmayı isteyen ABD ve Avrupa’dır. Oysa 1990’lara kadar Türkiye’nin kendi dinamikleri ile konuyu çözüme ulaştırma şansı çok daha fazlaydı. O gün İşçi Partisi’nin çabalarına kulaklarını tıkayanlar, bugün Batı’nın işaret fişeği üzerine ortalığa çıkmış bulunuyorlar.
Sayın Ant,
Mehmet Bedri Gültekin’in söz konusu yazısı olsun, İşçi Partililerin diğer yazılarında olsun baştan sona kadar hâkim olan anlayış antiemperyalizm temelinde etnik kökeni ne olursa olsun bütün halkımızın birliğidir. Irkçı milliyetçiliğe karşı çıkılmaktadır. Birlik savunulmaktadır. Bunun nasıl olabileceği tartışılmaktadır.
Doğal olarak İşçi Partililerin konu ile ilgili yaklaşımı zaman içinde giderek olgunlaştı. Kimi yanlışlardan arındı. Dünyamızın 1990’larda yaşadığı kimi tecrübeler (Yugoslavya, Çekoslovakya ve Sovyetler Birliği) ile Türkiye’nin 1990’larda iki binlerde yaşadığı sürecin de bu olgunlaşmanın yaşanmasında önemli bir katkısı oldu.
Sayın Ant,
Eleştirileriniz için teşekkür ederiz. Ama İşçi Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in ABD AKP ve Fethullah koalisyonunun azgın saldırısının hedefi olduğu bugünlerde sizin işi gücü bırakıp İşçi Partisi’ne nasıl saldırırım diye arşivlere dalmanızın ve kimi cümleleri yazının bütününden kopararak ele almanızı iyi niyetle açıklamak mümkün değildir.
İşçi Partisi’ne ve Doğu Perinçek’e bugün ABD ve Fethullah saldırıyor. Çünkü İşçi Partisi ve Doğu Perinçek bu güçlerin Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi uyarınca etnik temelde yeniden yapılandırmak ve Fethullah’ın Ilımlı İslam diktatörlüğünü gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu büyük gerçeği unutmayın.
Saygılarımla.
Halim Yurdakul
İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder