1 Mart 2017 Çarşamba

İŞİD SONRASI IRAKTA TARTIŞMALI YENİ AKTÖR: HAŞDİ ŞAABİ BÖLÜM 3



İŞİD SONRASI IRAKTA TARTIŞMALI YENİ AKTÖR: HAŞDİ ŞAABİ  BÖLÜM 3


11. Feylak El-Vaad El-Sadık: 

Lideri aynı zamanda Hareket al-Mustaafin El-İslamiye grubunun da genel sekreteri olan Şeyh Muhammed Hamza El-Tamimi’dir. Ancak askeri birimin başında Ammar Haddad’ın olduğu bilinmektedir. İran’ın dini lideri Ali Hameney’e doğrudan bağlılık göstermektedir. 

12. Ketaib İmam Hüseyin: 
Ana etkinlik alanı Selahaddin’ dir. Haziran 2014’ ten sonra kurulmuştur. Hareket El-Risale El-İslamiye adlı grubun silahlı kanadıdır. İran’ın dini lideri Ayetullah 
Ali Hameney’e sadıktır. 

13. Ketaib İmam El-Ghaib: 
Ketaib Hizbullah’ın içerisinden çıkmış bir gruptur. Daha çok Felluce ve Samarra’da görülmektedir. 

14. Ketaib Ensar El-Hicce: 
Şeyh Muhammed El-Kinani tarafından organize edilmiştir. Dava Partisi Irak Teşkilatı’nın silahlı kanadı olarak bilinmektedir. 
Irak Başbakanı Haydar El-Abadi tarafından özel olarak desteklendiği söylenmektedir. Ketaib Şehid Sadr’a bağlılığı olduğu bilinmektedir. 

15. Ketaib El-Ghadab: 
Abdulkerim Elİnzi liderliğindeki Dava Partisi İç Teşkilat bünyesinde kurulmuştur. Lideri Abu El Fakkar ElŞemmeri’dir. Bağdat, Tikrit, Samarra’daki operasyonlarda yer almıştır. Nuri El-Maliki tarafından desteklendiği söylenmektedir. Aynı zamanda İran’ın dini lideri Ali Hamaney’i önder olarak kabul etmektedir. 

16. Ketaib El-Difa Al-Mukaddas: 
Diğer isminin Kuvvet Seyid Sadr olduğu söylenmektedir. Liderinin Ebu Assadullah El-Aboudi olduğu bilinmektedir. Kutsal mekanları korumayı amaçladığı ifade edilmekle birlikte Nuri El-Maliki tarafından desteklendiği söylenmektedir. 

17. Ketaib Ruhallah: 
Şeyh Ebu Talib El-Mayahi tarafından kurulmuştur. Diyala, Bağdat’ın kuzeyindeki Zabıtiye ve Selahaddin’e bağlı Beled’de etkinlik göstermektedir. 
İran’ın dini lideri Ali Hamaney’e bağlılık göstermektedir. Ketaib Ruhallah’ın doğrudan İran tarafından desteklendiğini bilinmektedir. 

18. Ketaib Ahrar El-Irak: 
Şeyh Abbas El-Maliki tarafından Ekim 2014’te kurulmuştur. Ketaib Ruhallah’la birlikte hareket etmektedir. 

19. Ketaib El-Tayyar El-Risali: 
Adnan El-Şehmani tarafından organize edildiği bilinmektedir. Adnan ElŞehmani aynı zamanda Irak Parlamentosu’nda Kanun Devleti Koalisyonu içerisindeyken 
ayrı bir grup siyasi grup teşkil etmiştir. Daha çok Bağdat’ta etkinliği bulunmakta dır. Şehmani’nin daha önce Mehdi Ordusu içerisinde yer aldığı, Mukteda El-Sadr ile yaşanan anlaşmazlık sonrası 2007 yılında Mehdi Ordusu’ndan ayrıldığı bilinmektedir. 

20. Ketaib El-Şehit El-Aval-Kuvvet El-Burak: 
Liderinin Vasık Firdevsi olduğu söylenmektedir. Anbar’ın batısındaki Ayn El-Esad Havaalanına yaptığı operasyonla gündeme gelmiştir. 

21. Ketaib El-Şehit El-Aval: 
Liderliğini Ali El-Musevi’nin yaptığı söylenmektedir. 

22. Saraya Ashura: 
Irak İslam Yüksek Konseyi’nin (IİYK) silahlı kanadı olarak bilinmektedir. Askeri lideri bilinmemekle birlikte doğrudan IİYK lider Ammar El-Hekim’e bağlı olduğu 
söylenmektedir. Özellikle Bağdat çevresi ve Samarra’da etkindir. 

23. Ketaib Ensar El-Akide:
Bağdat ve Selahaddin’in bir bölümünde etkili olan bu grubun liderliğini Irak İslam Yüksek Konseyi üyelerinden Şeyh Celaleddin Sağır’ın yaptığı söylenmektedir. 
Saraya Ashura adlı grup ile yakın çalıştığı bilinmektedir. Zikar ve Kerbela’da etkindir. 

24. Saraya El-Cihad: 
Hareket El-Cihad ve Bina adlı siyasi oluşumun silahlı kanadıdır. Haziran 2014’te kuruluşunu ilan etmiştir. Lideri aynı zamanda 2014 Irak seçimlerinde 
IİYK önderliğinde kurulan Muvatın Listesi’nden milletvekili olan Hasan El Sari’dir. Hareket El-Cihad ve Bina adlı siyasi oluşumun merkezi Vasit ilindedir. 
Aynı zamanda Babil, Basra, Necef, Kerbela ve Bağdat’ta da büroları bulunmaktadır. 
Hareket El-Cihad ve Bina adlı siyasi oluşum “ http://www.newsalgalibon.net/ ” adlı İnternet sitesi üzerinden yayın yapmaktadır. 

25. Kuvvet Şehid Sadr: 
Dava Partisi Irak Teşkilatı tarafından organize edildiği söylenmektedir. “Şehit Sadr” vurgusuyla Dava Partisi kurucularından Muhammed Bakır El-Sadr’a atıf 
yapılmaktadır. 

26. Liva Youm El-Kaim: 
Ketaib El-Mevt El-İstişariye adlı gruba bağlı olduğu bilinmektedir. Ancak bu grup hakkında detaylı bilgi yoktur. Lübnan Hizbullahı ile yakın ilişkisi olduğu bilinmektedir. 
Liva Youm El-Kaim’in Liderliğini Abuzir El-Hassani’dir. Ancak Hassani’nin Aralık 2014’te öldüğü söylenmektedir. Bağdat’ın Ebu Garip bölgesinde 
etkindir. Lübnan Hizbullahı’nın lideri Hasan Nasrrallah’a atıf yapmaktadır. 

27. Liva Zülfikar: 
Lideri Ebu Şahad ElCuburi’dir. Mukteda El-Sadr’ın ailesine bağlılık göstermekte dir. Aynı zamanda Hz. Zeynep Türbesini korumak için Suriye’de de savaşmıştır. 

28. Hizbullah El-Sairun: 
Genel Sekreteri Rahman El Cezayiri olan oluşumun Lübnan Hizbullahı’ na bağlı olduğu söylenmektedir. Faaliyet alanı ve kuruluş yeri olan Vasit ile Bağdat’ta etkindir. 

29. Liva Esedullah Galip: 
Suriye’deki Beşşar Esad rejimine destek vermek ve Suriye’deki kutsal mekanları korumak amacıyla kurulan grubun lideri Suheyl ElAraci’dir. Bağdat ve Vasit illerinde etkilidir. 


30. Liva El-Muntadar: 
Merkezi Basra’dadır. Ketaib Seyid Şuheda grubunun altında çalıştığı bilinmektedir. Hareketin liderliğini geçtiğimiz dönemde Irak Cumhurbaşkanı 
Celal Talabani’nin danışmanlarından biri olan Seyid Daghir El-Musevi yapmaktadır. El-Musevi’nin Irak İslami Yüksek Konseyi’ne yakın bir kişi olduğu bilinmektedir. 

31. Mukavemet İslamiye Liva Yevmul Maud: 
Aslında Eylül 2008 yılında Mukteda Sadr tarafından Mehdi Ordusu’ nun bir kolu olarak kurulmuştur. Ancak Mehdi Ordusu’ nun faaliyetlerini durmasıyla 
aktivitesine son vermiştir. Samarra ve Tikrit operasyonuyla yeniden kendini göstermiştir. 

Bu grup http://www.almaoaod.net/ adlı internet sitesi üzerinden faaliyetlerini duyurmaktadır. 

Bunların dışında ismen bilinen başka oluşumlar da bulunmaktadır. Bu oluşumlar genellikle büyük milis gruplarının birer parçasıdır ve sadece belli 
bir bölgenin korunması ya da belli bir bölgede etkinlik kurması amacıyla oluşturulmuştur. 

Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi ifade etmek mümkündür: 

32. Hareket El-Abdal 
33. Saray El-Zehra 
34. Hizbullah El-Abrar 
35. Liva Ammar ibn Yasir 
36. Liva El-Imam El-Hasan El-Mücteba 
37. Ketaib El-Fatah El-Mubin 
38. Liva El-Şabab El-Risali 
39. Liva El-Sadıkıyn 
40. Liva El-Kaim 

41. Liva El-İmam El-Kaim Daha önce de ifade edildiği gibi yerel olarak Haşdi Şaabi yapısıyla entegre olan pek çok grup ortaya çıkmıştır. Bu gruplar dışında 
burada adı yazılmayan gruplar olabileceği de akılda tutulmalıdır. 

42. Liva El Karia 


SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 

Görüldüğü gibi Haşdi Şaabi oluşumu oldukça karmaşık ve hatları net olmayan bir yapıya sahiptir. Haşdi Şaabi içerisinde yer alan grupların sayı ve büyüklüklerine ilişkin 
farklı rakamlar ifade edilmektedir. Bu konuya ilişkin oldukça spekülatif ve geniş aralıkta rakamlar verilmektedir. Bu nedenle silahlı grupların ve sahip oldukları 
savaşçıların tam sayısını bilmek mümkün değildir. Ayrıca farklı gruplar farklı bölgelerde etkinlik göstermektedir. Bu nedenle gruplar arasındaki etkinlik ve sayı orantısı farklılık göstermektedir. Bu karmaşıklığın giderilmesi ve bu gruplar arasındaki çeteleşmenin önüne geçilmesi amacıyla kurumsallaşma çalışmaları yapılsa da Irak’taki pek çok kesim tarafından Haşdi Şaabi oluşumunun sorunlara yol açabileceği endişesi dile getirilmektedir. 

Haşdi Şaabilerin medyada görünürlüğü artmış durumdadır. Özellikle Haşdi Şaabi içerisindeki milis güçlerin sosyal medya hesapları üzerinde olumlu bir algı yaratmaya çalıştığı görülmektedir. Bu noktada IŞİD’in iletişim ve medyada yaptığı propagandanın benzerinin yapılmaya çalışıldığı görülmektedir. Haşdi Şaabi içerisinde yer alan milis güçlerin sosyal medya hesaplarında paylaşılan video ve fotoğraflarda olumlu algı yaratacak görüntülerin kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra, IŞİD’e karşı üstünlük sağlandığını gösteren pek çok video ve görüntü de paylaşılmaktadır. Böylece medya üzerinden bir algı operasyonu da yapılmaktadır. 

Ancak Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla ortaya çıkan ve daha sonra IŞİD’le mücadele sürecinin yürütücüsü konumuna gelen Haşdi Şaabi, mezhepsel bir tehlikeyi de ortaya çıkarmaktadır. Her ne kadar Ayetullah Ali El-Sistani, “bütün Müslümanlara” IŞİD’e karşı cihat fetvası verse de Sistani’nin Şii din adamı olarak verdiği bu fetvanın mezhepsel bir tepkiyi doğurduğu görülmektedir. Bu durum terörün yanında mezhepsel çatışma tehdidini de ortaya çıkarmaktadır. 


Diğer taraftan Haşdi Şaabiler içerisindeki Hıristiyan ya da Sünni gruplara yer verilerek Haşdi Şaabilere halk gözünde meşruiyet kazandırılmaya çalışılmaktadır.Ancak Haşdi Şaabi içerisinde Şiiler dışındaki grupların da geçmişi göz önünde bulundurulduğunda Haşdi Şaabi yapısının halen meşruluk problemi bulunduğu bir gerçektedir. 
Zira daha önce de ifade edildiği gibi Haşdi Şaabi içerisinde yer alan Sünni grupların neredeyse tamamı daha önce ya hükümetle çalışmış ya da işbirliği yapmıştır. 
Özellikle Haydar El-Abadi öncesi dönemde Irak hükümetinin uygulamalarından rahatsız olan Sünni halk bazında, Haşdi Şaabi içerisinde yer alan aşiret ve 
gruplar üzerinden meşruluk sağlanması mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle Sünnilerin genel ve yerel düzeydeki sıkıntılarının giderilmesi konusunda kapsayıcı ve gerçekçi politikalara ihtiyaç bulunmaktadır. Bu noktada Sünnilerin siyasi sürece entegrasyonu ve Sünnilerin yerel hak ve talepleri üzerinde politikalar üretilmesi gerektiği düşünülmektedir. 

Milis grupların yeniden ortaya çıkmış olması Irak hükümetinin meşruiyetini zayıflatmaktadır. 
Hükümetin ordu ve polis gibi güvenlik birimlerini güçlendirerek devleti istikrara götürecek dengeli bir yapı kurmak yerine milis gruplardan oluşan bir yapıyla 
güvenliği sağlamaya çalışması, devletteki kurumsallaşmaya zarar verecektir. Daha önce de ifade edildiği gibi Haşdi Şaabi yapısı içerisinde bütüncül bir varlıkla IŞİD’le mücadele ediliyor görüntüsü verilse bile savaş alanında bile her grup kendi bayrağıyla ve kendi liderlerinin direktifiyle hareket etmektedir. 
Irak hükümeti bu oluşumu kontrol altına almaya çalışsa bile 40’tan fazla gruplaşmanın yaşandığı bu yapının kontrol altına alınmasının kolay olmayacağını söylemek mümkündür. Kontrol altına alınsa bile Irak’taki daha önceki örnekler yine de Haşdi Şaabi yapısı içerisinde ayrışmaların yaşanabileceğinin gösterir niteliktedir. 
Ayrıca yukarıda belirtilen hemen her bölgede aktif olan büyük milis grupları, küçük gruplar üzerinde baskı yaratmakta ve bu grupları kontrol altına almaya çalışmaktadır. 
Bu nedenle gruplar arasında çatışma dinamiklerinin ortaya çıkması ihtimal dahilindedir. Hükümetin bu gruplar üzerinde tam kontrol ve denetim 
sağlayamaması durumunda zaten istikrarsız ve zayıf bir yapıya sahip hükümetin ülkedeki isikrarsızlığın önüne geçmesininzor olacağını söylemek mümkündür. 

Yerel siyaset açısından da düşünüldüğünde Haşdi Şabilerin, IŞİD’le mücadeledeki pozisyonu, silahlı ve parasal gücü, Şiiler arasındaki popülaritesi düşünüldüğünde, Haşdi Şaabi üzerinde etkinlik sağayacak taraf ya da tarafların, Irak’taki askeri güç ve siyaset dengesi arasındaki bağlantı düşünüldüğünde, Irak siyasetinde de etkili bir pozisyon alacağı göz ardı edilmemelidir. 

Bu noktada Haydar El-Abadi, Haşdi Şaabi üzerinde etkinlik sağlayamaya çalışsa da şimdilik tam anlamıyla bir etkinlik kurabilmiş değildir. Özellikle Irak eski 
başbakanı ve üçüncü dönem başbakanlık peşinde koşan Nuri El-Maliki’nin Haşdi Şaabi üzerinde etkinlik kurmaya çalıştığına yönelik söylentiler Irak siyasetinde 
yüksek sesle konuşulmaktadır. Bununla birlikte daha önce Irak İslam Yüksek Konseyi’ne bağlı milis grup olarak ortaya çıkan ve daha sonra partileşerek siyasi 
hayatta da etkili olan Bedir Örgütü lideri Hadi El-Amiri’nin de Haşdi Şaabi üzerinden büyük bir etkinlik sağladığı ve popülaritesinin arttığı görülmektedir. Bu noktada Haşdi Şaabi üzerinden yürütülecek siyasi çıkar çatışması da Irak’ın geleceğini olumsuz olarak etkileyebilecek en önemli meselelerden bir olarak karşımıza çıkmaktadır. 


Haşdi Şaabi içerisinde yer alan grupların askeri, silah ve lojistik açıdan İran tarafından desteklendiği açıktır. Bu süreçte ayrıca İran’ın Irak’taki etkisinin de hissedilir derecede arttığı görülmektedir. İran’ın Haşdi Şaabililere her konuda destek verdiği açık olarak belirtilmektedir. İranlı askeri danışmanların doğrudan operasyonlarda çok fazla yer almadığı, bunun yerine askeri strateji, operasyonel planlama, eğitim konularında büyük görevler üstlendiği söylenmektedir. İranlıların özellikle nokta operasyonlar yaptıkları da ifade edilmektedir. 

Ancak bu durum Irak’taki milliyetçi Şii ve Sünnilerin tepkisini çekmeye başlamıştır. İran’ın etkinliğini pek çok grup bir “işgal” girişimi olarak tanımlamakla birlikte, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Yunusi’nin “Başkentimiz Bağdat” açıklaması bu algıyı güçlendirmektedir. Bu nedenle Haşdi Şaabi yapısının gittikçe inandırıcılığını yitirmeye ve İran’ın kontrolünde bir güç olarak algılanmaya başladığı görülmektedir. Hatta pek çok Iraklı İran’ın kendisini korumak için Irak’taki Haşdi Şaabilere destek verdiğini, bu vasıtayla Iraklıları kullandığını ve Iraklıların İran için öldüğünü söylemektedir. Bu nedenle Irak hükümetinin bu algıdan sıyrılmak ve bütün Irak halkı nezdinde meşruiyetini sağlamak için Haşdi Şaabi yapısını İran etkisinden kurtarması gerektiği düşünülmektedir. Ancak mevcut durum itibariyle İran’ın Haşdi Şaabi ve Irak siyasetindeki ağırlığı gittikçe artmaktadır. Haşdi Şaabi üzerindeki İran kontrolü ve denetimi kırılmadığı sürece hem Haşdi Şaabi yapısının Iraklı kimliği gittikçe kaybolabilecek hem de İran’ın Irak’taki kontrolü artabilecektir. Bu durum Irak’ın bağımsız politika geliştirmesinin önüne geçebileceği gibi iç siyasi ve güvenlik dengesini de bozabilecek ve Irak’taki istikrarsızlığı arttırabilecektir. 

Bununla birlikte Haşdi Şaabi oluşumunun geleceğine ilişkin belirsizlik de devam etmektedir. Haşdi Şaabi’nin kalıcı bir yapı mı yoksa geçici bir oluşum mu olacağı belli değildir. Özellikle burada iki konunun tartışmalı olduğunu söylemek mümkündür. 
Öncelikle IŞİD’le mücadele amacıyla ortaya çıkan Haşdi Şaabi yapısının IŞİD sonrası süreçte güvenlik ve siyasi açıdan nasıl bir pozisyon alacağı bilinememektedir. 
Bunun yanı sıra Haşdi Şaabi bünyesinde yer alan milis güçlerin varlığının devam edip etmeyeceği de tartışmalıdır. Her ne kadar Haşdi Şaabi içerisinde gönüllü olarak savaşan ve bir mesleği olan kişilerin (öğretmen, mühendis, devlet memuru, doktor gibi) IŞİD sonrası süreçte işlerine ve görevlerine döneceği söylense de bunun bir garantisi yoktur. Ayrıca Haşdi Şaabi içerisinde IŞİD’e karşı mücadele eden ve bir mesleğe sahip olmayan kişilerin de kendi yaşadıkları yerlerde Irak hükümetine bağlı ordu ve polis güçlerine entegre edeceği söylenmektedir. Ancak ne kadar kişinin Irak güvenlik güçlerine entegre edileceği belli olmamakla birlikte, Irak’ta belki de bugünkü problemlerin ana unsuru olan güvenlik güçleri içerisindeki etnik ve mezhepsel dengenin tek taraf lehine bozulup bozulmayacağı ve bu dengenin nasıl sağlanacağı da bir soru işareti olarak durmaktadır. 

Nitekim Haşdi Şaabileri legalize etme çabalarına rağmen, Sünni ve Kürt halkın Haşdi Şaabilerden tedirgin olduğu çok açıktır. Son dönemde Şiiler arasında da 
Haşdi Şaabilere karşı bir rahatsızlık baş göstermektedir. Toplumsal ve kitlesel bir durum ortaya henüz çıkmamış olsa da, Haşdi Şaabiler içerisinde yer alan bir 
kısım kişilerin halkı rahatsız edecek davranışlarda bulunduğu ve bu nedenle Şii halkın bile tepki göstermeye başladığı söylenmektedir. Ayrıca IŞİD’e karşı mücadelede Sünniler kendi bölgelerini kurtarmak için mücadele vermezken, bu savaşta çok sayıda Şii’nin hayatını kaybetmesi nedeniyle bir tepki oluşmaya başladığı ve Haşdi Şaabi oluşumunun sorgulanmaya başladığı da görülmektedir. Bununla birlikte halk, Haşdi Şaabi oluşumunu bir kurtarıcı olarak görse bile Haşdi Şaabi içerisindeki gruplara yönelik de bir tepki ortaya çıkmaya başlamıştır. Mevcut durum itibariyle Haşdi Şaabiler, denetimsiz olmaları ve kontrol ettikleri alanlardaki yönetimi de ellerinde bulundurmaları nedeniyle bağımsız hareket etmektedir. Haşdi Şaabiler içerisindeki bir grup insanın hırsızlık, gasp, adam kaçırma, haraç alma gibi eylemler yapmaya başlaması, halkı tedirgin etmektedir. Bununla birlikte Haşdi Şaabilerin kontrol altına aldıkları bölgelerdeki uygulamaların uluslararası medya kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin de dikkatini çekmektedir. Başta Uluslararası Af Örgütü gibi saygın kurumların yaptıkları araştırmalarda Haşdi Şaabilerin insan haklarını ihlal eden uygulamalara başvurdukları ifade edilmektedir.9 

Öte yandan mevcut durum itibariyle Haşdi Şaabi içerisindeki milis gruplar ile Kürtler ve Sünni Araplar arasında yerel birkaçolayın dışında bir çatışma yaşanmazken, yine de taraflar arasındaki gerginliğingeniş çaplı bir çatışmaya dönme riski olduğunu görmezden gelmek mümkündeğildir. Ayrıca her ne kadar sayıları artsa bile Haşdi Şaabilerin, IŞİD’le tek başına mücadele etme gücünün ve yeteneğinin olmadığı bu süreçte görülmektedir. Özellikle karışık bir nüfus yapısına sahip bölgelerde bu durum daha fazla hissedilmektedir. 

Bu nedenle Haşdi Şaabiler özellikle Irak’ın kuzeyindeki Kerkük gibi bölgelerde Peşmerge, asayiş, silahlı Sünni Aşiretlergibi oluşumlarla da işbirliği yapmaktadır. 

Bu işbirliğinin artması IŞİD’le mücadeleyi güçlendireceği gibi IŞİD sonrası çatışma dinamiklerinin ortaya çıkmaması için biruzlaşma imkanı yaratabilecektir. 

Son olarak, IŞİD tehdidi geçmesinin ardından bu milis güçlerin Irak güvenlik güçlerine entegrasyonu sağlansa bile, bu güçlerin ideolojik ve siyasi olarak grupsal bağlılıklarının devam edeceğini söylemek mümkündür. Bu milis yapılar hükümette yer almasalar bile hakim ya da etkili oldukları bölgelerde idari paylaşımdan pay almak isteyebilecektir. Böylece merkezi hükümetin gevşek bir yapıya dönüşerek yerelleşmenin artmasına yol açması muhtemeldir. 
Ayrıca Irak’ta devlet yapısı içerisinde milisleşme ve kontrol mücadelesi yaşanması olasılığı da güçlü bir biçimde kendini göstermektedir. Irak’ta önceki 
yıllarda yaşanan tecrübeler bu olasılığı ortaya koymaktadır. Bu durum çatışma dinamiklerini arttırabilecektir. Bu nedenle IŞİD sonrası süreçte özellikle Sünnilerin siyasi sürece entegre edilmesi, devlet otoritesi içerisinde dengenin sağlanması, 

Sünnilerin yaşadıkları bölgelerde öz yönetim haklarının verilmesi ve temel vatandaşlık haklarının geri getirilmesi gibi noktaların dikkatle incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Yaşanan bu süreç Sünnilerin siyasi ve güvenlik denklemi içerisinde yer almadan Irak’taki güvenlik ve siyasi istikrarın yakalanamayacağının en büyük göstergesi olmuştur. 


KAYNAKÇA 

1 Koalisyon içerisinde yer alan ülkeler şunlardır: ABD, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Bahreyn, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Bugaristan, Kanada, Hırvatistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Mısır, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İngiltere, İspanya, İzlanda, Irak, İtalya, İrlanda, Japonya, Ürdün, Kosova, Kuveyt, Letonya, Lübnan, Litvanya, Lüksemburg, Makedonya, Moldova, Karadağ, Fas, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Panama, Oman, Polonya, Portekiz, Katar, Güney Kore, Rpmanya, Suudi Arabistan, Sırbistan, Singapur, Slovakya, Somali, İsveç, Tayvan, Türkiye ve Ukrayna. Ayrıca Avrupa Birliği ve Arap Birliği de kurumsal olarak koalisyona destek vermektedir. 

2 Haşdi Şaabi içerisinde görev alan Iraklı komutanlarla yapılan görüşme, Bağdat, Mart 2015. 

3 Ebu Mehdi El-Mühendis, İran Devrim Muhafızlarına bağlı olarak 1980’lerde Kuveyt’te yapılan bir dizi saldırıdan sorumlu tutulmaktadır. 
Ebu Mehdi El-Mühendis’in İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ile yakın ilişkileri bulunmaktadır. Ebu Mehdi El-Mühendis’in 
Kuveyt’te Fransa ve ABD büyükelçiliklerine düzenlenen bombalı saldırılar ile Kuveyt Emirine yönelik yapılan bombalı araçlı saldırı ve uçak kaçırma eylemlerine karıştığı iddia edilmektedir. 

4 YDH, “ Tıkrit’te 100 İranlı Askeri anışman ”, 
http://www.ydh.com.tr/HD13711_tikritte-100-iranliaskeridanisman.html, Erişim: 5 Nisan 2015. 

5 Haras Vatani, temel olarak her vilayetin kendi yerel koruma gücüne sahip olması fikrinden hareketle ortaya çıkmıştır. Haras Vatani’nin kurulmasının gündeme gelmesinin en büyük sebeplerinden biri Irak hükümetine bağlı ordu ve güvenlik güçlerinin özellikle Sünni bölgelerdeki uygulamaları ve IŞİD 
operasyonları sırasında bölge halkının korunmasında etkisiz kalması olarak gösterilebilir. Bilindiği gibi IŞİD’in Musul’a girmesinin ardından Irak hükümetine bağlı güvenlik güçleri IŞİD’e karşı koyamayarak görev yerlerini terk etmiş ve IŞİD neredeyse savaşmadan Sünni bölgelerde kontrol sağlamıştır. 
Ayrıca Haşdi Şaabilerin ortaya çıkmasından sonra Sünnilerin tepkisinin azaltılması için de Irak hükümeti tarafından Haras Vatani meselesi gündeme getirilmiştir. 
Bununla birlikte Haşdi Şaabi ve içerisindeki milis güçlerin Haras Vatani içerisine dahil edilerek meşrulaştırılması ve böylece tepkilerin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. 
Ancak Haras Vatani’nin yapısı ve yetkileri konusunda tartışmalar devam etmektedir. 

6 Bu bölümün büyük kısmı Irak’ta Ekim ve Aralık 2014, Ocak ve Mart 2015 tarihlerinde Irak’ta yapılan saha çalışmalarından edinilen bilgilere göre hazırlanmıştır. 
Bunun yanı sıra http://jihadintel.meforum.org/ adlı internet sitesinden de faydalanılmıştır. Erişim: 2 Nisan 2014. 

7  “Ayetullah Sistani’den IŞİD’le Savaşanlara 20 Emir”, 
http://www.ydh.com.tr/HD13655_ayetullahsistaniden-isidle-savasanlara-20-emir.html, Erişim: 5 Nisan 2015. 

8  Vasık Battat’ın açıklamaları için bakınız: https://www.youtube.com/watch?t=18&v=ZkAV7BCjkiw, Erişim: 2 Nisan 2014. 

9  Örnek rapor için bakınız: Amnesty International, “Iraq: Absolute Impunity: Militia Rule in Iraq”, 
https://www.amnesty.org/en/documents/MDE14/015/2014/en/, Erişim: 5 Nisan 2015. 


ORSAM 
Süleyman Nazif Sokak No: 12-B Çankaya / Ankara 
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 
www.orsam.org.tr, orsam@orsam.org.tr 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder