4 Mart 2017 Cumartesi

ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU BÖLÜM 8


ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU  BÖLÜM 8



TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASINDA TÜRKMENLER, 
4. İç Savaş Döneminde İlişkiler (2011’den Günümüze) 

Bilindiği üzere 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta seyyar satıcılık yapan üniversite mezunu Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlamış olan Arap Baharı’nda Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini iç çatışmalara ve iktidar değişikliklerine götüren bir süreç yaşanmaktadır. Bölge ülkelerinden Suriye, süreci en kanlı ve en uzun yaşayan ülke durumundadır. 

Diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi Suriye’de de ilk gösteriler Suriye halkının içinde bulunduğu kötü yaşam şartlarının, eşitsizliklerin, işsizliğin, adaletsizliğin, ifade özgürlüğü kısıtlamalarının bir dışa vurumu olarak protestolar şeklinde başlamıştır.7 

Tunus ve Mısır örneğinden cesaret alan ve onurlu bir yaşam isteyen Suriye halkı, daha yüksek sesle ve kalabalıklarla meydanları doldurmaya başlayınca 
Beşar Esad bir takım iyileştirmeler yapacağını açıklamak zorunda kalmıştır.8 

Evveliyatı da olmakla birlikte, Arap Baharı’nın Suriye’ye ulaştığı 2011 yılı başlarından itibaren Türkiye, Suriye rejimine sık sık reform tavsiyesinde 
bulunmuş, halkına karşı bütün gücüyle saldıran Esad yönetimini son noktaya kadar ikna çabası içinde olmuştur. (Davutoğlu 2003) Bu çabalar Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 9 Ağustos 2011 tarihinde Beşar Esad ile yaptığı son görüşmeye kadar sürdürülmüştür. 
Ancak Türkiye’nin bu çabaları bir sonuç vermemiş; Davutoğlu 15 Ağustos 2011’de “Operasyonlar durdurulmazsa Suriye ile konuşulacak bir şey kalmaz” diyerek ilişkilerin taşınacağı boyutların işaretini vermiştir. 

Yukarıdakiler kadar etkili olmasalar da Suriye Türkmenleri adına ortaya çıkan bazı siyasî girişimler de söz konusudur. Suriye Türkmenleri Birliği ve Yerel İdareler Gençliği Hareketi (Lazkiye), Adalet ve Barış Partisi ve Özgür Türkmen Gençleri (Halep), Türkmen Birliği (Hatay), Suriye Türkmen Partisi (Islahiye), Türkmen Gençlik Hareketi (Yayladağı), Suriye Türkmen Gençlik Birliği (Şam-Hacerü’Esved). Bunlardan büyük çoğunluğu Hareket ve Kitle’yi desteklemektedir (Orhan, 2013: 13). 

2012 yılında iki ülkeyi kriz noktasına taşıyan Suriye tarafının bazı tecavüzleri olmuştur. Bu çerçevede 9 Nisan’da Kilis sınırında Esad güçlerinin muhaliflere açtığı ateş sonucunda bir Türk vatandaşı yaralanmış, 22 Haziran 2012 günü keşif yapan bir Türk askeri uçağı hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülmüştür. Bu olay sonrasında Türkiye angajman kurallarını değiştirerek, Suriye tarafından sınıra yaklaşan her askerî unsurun tehdit olarak algılayacağını açıklamıştır. 2012 Temmuz ayına gelindiğinde ise Türkiye ile Suriye arasındaki tüm resmi işlemler durdurulmuştur.9 

2012 yılının Ekim ayında artık iki ülke arasındaki ilişki savaş boyutlarına ulaşmıştır. 2012’de Suriye tarafından Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine düşen top mermileri (3 Ekim) sonucunda beş kişinin ölmesinin hemen ardından bir gün sonra TBMM, hükümete sınır ötesi operasyon yetkisi vermiştir. (4 Ekim) Bu kararın sonrasında Türkiye üyesi olduğu NATO’dan Suriye sınırlarını korumak adına füze savunma sistemleri talep etmiş ve 2013’ün ilk aylarında sınıra yakın bölgelere bu sistemler yerleştirilmiştir. 

İki ülkenin söz konusu durumunu daha da içinden çıkılmaz bir hâle sokacak olaylar 2013 yılında da devam etmiştir. 11 Şubat 2013’te Özgür Suriye Ordusu kontrolündeki Cilvegözü Sınır Kapısı’nda ve 11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bombalı saldırılar düzenlenmiş, Türkiye, çok sayıda vatandaşının öldüğü bu saldırıların arkasında Suriye’nin olduğunu açıklamıştır. 

Savaş hâlinin başladığı süreç içinde Türkiye, Suriye’nin bütün tecavüzlerine karşı sınırlarını koruma pozisyonunda olmuştur. Bu bağlamda sınır ihlali yaptıkları gerekçesiyle bir helikopterini (16 Eylül 2013) ve bir savaş uçağını düşürmüş (23 Mart 2014); sınırları içine düşen top mermilerine karşılık vermiştir. 

Türkiye’nin Suriye Muhalefeti ile İlişkileri ve Türk Dış Politikasında Suriye Türkmenlerinin Yeri: 

Türkiye, 2012’den itibaren Suriye ile ilişkilerinde dikkatini ve enerjisini iç savaş sürecinde şekillenen Suriye muhalefetine harcamaktadır. 
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun şu açıklamaları konuyu özetler niteliktedir: 

“Halkın meşru talepleri doğrultusunda Suriye’nin yeniden inşasına ilişkin geçiş sürecinde sorumluluk alacak etkin ve kapsayıcı bir muhalefetin ortaya 
çıkması yönündeki çabalara tarafımızdan destek verilmektedir… Suriyeli muhalif gruplarla temaslarımız, hiçbir siyasi, etnik, dini veya mezhep grubunun 
çıkarı ve bu gruplar arasında herhangi bir ayırım gözetilmeksizin sürdürülmektedir. Her hâlükârda mevcut krizin çözümünü Suriyeliler tayin edecek ve Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecektir. Türkiye, uluslararası camianın diğer üyeleriyle işbirliği içinde, bu süreçte Suriye halkına verdiği desteği kararlılıkla sürdürmektedir. (Davutoğlu 2013)” 

Esad’ın göstericilere silahla müdahale emrini vermesinden bu yana (Mayıs 2011), iç savaş ortamına sürüklenmiş olan Suriye’de muhalefet, askeri 
ve siyasi olmak üzere iki koldan gelişmiştir. Askeri kanat Esad rejimini silah yoluyla devirmenin mücadelesini verirken siyasi kanat dünyada bir kamuoyu oluşturma ve Suriye’nin meşru yönetimi olarak kabul edilme çabası içindedir. İç savaşın başlamasıyla Türkiye net tavrını ortaya koyarak muhalifleri desteklemiştir. Bu destek, dünya basınında farklı haberlerle yer alsa da, Türk makamlarının resmi açıklamalarına göre insani ve lojistik10 destekle sınırlıdır. Türkiye özellikle siyasi muhalefeti muhatap alarak, Suriye meselesini uluslararası kurumlar ve oluşumlar nezdinde çözmek eğilimindedir. 

Bu bağlamda, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Ağustos 2011’de Esad yönetimine karşı olan grupların birleşmesiyle İstanbul’da kurulmuştur (Bu oluşumda Türkmenler, 16 üye ile temsil edilmektedir). 

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu SMDK 2012 tarihinde, Doha’da (Katar) kurulmuş olsa da İstanbul’da ofisleri bulunmaktadır (Türkmenler bu oluşumda 3 üye ile temsil edilmektedirler). Bu oluşumlar Kasım 2013’te Suriye Geçici Hükümetini seçmiş ve 11 bakanlıktan biri Türkmenlere 
ayrılmıştır. Söz konusu oluşumlarda Türkmenlerin temsil edilebilmesini, Türkiye’nin desteğini de hesaba katmak şartıyla, Türkmen muhaliflerin siyasi bir başarısı olarak görmek gerekir. 

İç savaş sürecinde, Suriye’nin genel muhalif yapılanmasına paralel bir şekilde bölge Türkmenleri de askeri ve siyasi anlamda yapılanmaya başlamışlardır. Bu yapılanmalar doğal olarak Türkmen nüfusunun yoğun olduğu Halep ve Lazkiye bölgelerinde etkili olmuştur. Türkmenlerin siyasi ve askeri yapılanmalarına değinmeden önce genel durumlarından kısaca söz etmek istiyorum. 

Türkmenler uzun yıllar gördükleri baskılar ve sürekli oyunun dışında olmaları sebebiyle Suriye’de siyasetten uzak kalmışlar yahut uzak tutulmuşlardır. 
Halep bölgesinden şimdiye kadar seçilebilmiş milletvekilleri de yönetimin karakteri gereği etkisiz kalmışlardır. Suriyeli Türkmenler için siyaset hep korkulan yahut lüzumsuz bir şey olarak görülmüştür. Bu psikolojideki bir toplumda da elbette siyasî birikime haiz insanların olması beklenemez. 

2000’li yıllara gelindiğinde Suriye rejiminin nispeten yumuşaması, Türkmen gençler arasında eskiye göre üniversite okuyanların sayısının artması, sosyal medya üzerinden gerek Türkiye gerekse kendi aralarında diyalogun başlaması gibi etkenler, bireysel anlamda da olsa gençlerde bir Türklük bilincinin oluşmasını sağlamıştır. Eğer bugün Suriye’de siyasî ve askerî anlamda bir Türkmen uyanışından söz edilebiliyorsa, bu gelişme sözü edilen gençlerin omuzlarında yükselmektedir. 

Aslında siyasetten uzak duruş sadece Türkmenler arasında değil Suri-ye’de yaşayan bütün azınlıklar için geçerli bir durumdur. Suriye rejimi kendi ideolojisi dışında hiçbir etnik ve dinî odaklı siyasete ülke içinde müsamaha göstermemiş, aksine en ufak muhalif hareketlenmeyi kanlı bir şekilde bastırmıştır.11 Doğaldır ki böylesi bir ortamda bütün gruplar gibi Türkmenler arasında da siyasi anlamda etkili bir teşkilatlanma veya muhalefet kültürü gelişmemiştir. Bu olumsuz şartlara rağmen olayların başladığı günden bu yana 3 yıl içinde önemli mesafeler kat edilmiştir. Karışıklıkların başlamasıyla birlikte diğer gruplar gibi Türkmenler de siyasi anlamda Suriye dışında örgütlenme fırsatı bulmuşlardır. Siyasî 
örgütlenmeler 1941 yılından 12 bu yana ilk kez Suriye Türkmenlerine “ Biz de Varız ” deme imkânını vermiştir. 

Bu çerçevede, Şubat 2012’de Suriye Türkmen Kitlesi adıyla ilk siyasi oluşum kurulmuştur. Türkmenler arasında kısaca “Kitle” adıyla anılan oluşumun faaliyet alanı ağırlıklı olarak Lazkiye bölgesi, yani Bayır-Bucak Türkmenlerinin bulunduğu yerlerdir. İkinci olarak ise, Mart 2012 tarihinde Suriye Demokratik Türkmen Hareketi kurulmuştur. Bu oluşum Halep merkezli çalışmakta ve Türkmenler arasında kısaca “Hareket” olarak bilinmektedir.13 

Hareket’in ve Kitle’nin önde gelen isimleri, 15 Aralık 2012 tarihinde Suriye Türkmenleri Platformu 1. Toplantısı’nı İstanbul’da düzenlemişlerdir. 
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun da katıldığı ve destek sözü verdiği bu toplantıda, Suriye Türkmenlerini tek çatı altında toplamak amacıyla 
iki siyasi oluşum birleşme kararı almıştır. Platformun sonuç bildirgesinde Türkmenlerin, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana 
oldukları; demokratik ve müreffeh bir Suriye için her kesimin bölge, ırk, mezhep, düşünce farklılıklarına bakılmaksızın onur, özgürlük ve adalet 
temelinde çalışması gerektiğine inandıkları vurgulanmıştır. Her ne kadar birleşme kararı alınmış olsa da sonradan Kitle ve Hareket müstakil olarak 
faaliyetlerine devam etmişlerdir.14 

Suriye Türkmenleri Platformu, ilk toplantısından sonra partiler üstü bir meclis oluşturma çalışmalarını tamamlayarak 28-31 Mart 2013 tarihlerinde 
Ankara’da Suriye Türkmenleri Meclisi Kuruluş Toplantısı düzenlemişlerdir. Suriye genelinden 350 delegenin oy kullandığı toplantı sonucunda Suriye Türkmenleri Meclisi kurulmuştur.15 Toplantıda Türkiye Cumhuriyeti başbakanlık düzeyinde temsil edilmiştir. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında, Türkmenlerin onurlu bir mücadele verdiğini, bu birleşmenin Suriye koalisyonu içindeki pozisyonlarını güçlendireceğini ve Türkmenlere destek vermeye devam edileceğini ifade etmiştir.16 İlerleyen günlerde Meclisin yönetim kadrosu Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından da kabul edilmiştir. 

Suriye Türkmenlerinin siyasi çabalarındaki son gelişme ise 2 Mart 2014 tarihinde Suriye Türkmen Milli Hareket Partisi’nin kurulması olmuştur. 

Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ve Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) temsilcileri bu yeni Türkmen siyasi oluşumunu yaptıkları konuşmalarla desteklediklerini açıklamışlardır.17 

Gerek bütün Suriye’yi temsil eden koalisyonun gerekse Türkmen siyasi hareketlerinin varlığı bütün çabalara rağmen, görece olarak, an itibarıyla 
kâğıt üzerindedir. Uluslararası yeterli destek ve baskılar olmadığı sürece de siyasi oluşumların akıbetini sahada çarpışan birliklerin belirleyeceği ortadadır. 

Bu minvalde, Suriye’deki iç savaşın başlarında en kalabalık ve en etkili grup olan Özgür Suriye Ordusuna18 eklemlenmiş olan Türkmen birlikler,19 ÖSO’nun bir türlü organize olamayışının neticesinde, daha önce ÖSO içinde yer alan grupların kurduğu İslâmi Cephe20 ile yakınlaşmışlardır.
21 Süreç içinde her ne kadar çizgi dışına çıkan gruplar olsa da Türkmenlerin oluşturduğu askeri birlikler başlangıçta bulundukları bölgeleri savunmada ve diğer gruplarla işbirliğinde rejim güçlerine karşı önemli başarılar elde etmişleridir. 

Görece olarak, 2013’ün sonlarına kadar Türkmenlerin lehine devam eden bu durum, Türkiye sınır bölgelerinde -özellikle Halep ve civarında- IŞİD 
(Irak-Şam İslâm Devleti) adındaki, içinden çıktığı El-Kaide’nin bile kabul etmediği, bir örgütün ortaya çıkışıyla son bulmuştur. 

Ocak 2014 başlarında İslâmi Cephe karşısında Halep’te ağır kayıplar veren IŞİD kendisine hedef olarak Halep’in kuzeyindeki Türkmen birliklerinin üssü konumundaki Çobanbey kasabasını seçmiş, bir hafta kadar süren saldırılarla Şubat başında bu bölgeyi kontrolü altına almıştır.22 

Çatışmaların yoğun olduğu günlerde Türkiye, sınırındaki bir karakol yakınına düşen havan mermisinin karşılığını bir IŞİD konvoyunu vurarak vermiştir.23 

Bu müdahale Türkmenleri korumak adına yapılmış olarak yorumlansa da arkası gelmediği için sonuç değişmemiştir. Sonuçta, bu lokal olayda 30 kadar Türkmen ölmüş, beş bin civarında sivil Türkmen, hatta silahlı gruplar içinde olanların bir kısmı, bir gecede sıfır noktasındaki Kilis’in Elbeyli ilçesine kaçarak canını kurtarmıştır. Çobanbey ve civarı hâlen IŞİD kontrolündedir. Keza, mücadeleye devam ediyor olsalar da Lazkiye’deki Türkmen birlikleri de zor anlar yaşamaktadırlar. 

Sınıra sıfır noktasında Türkmenlere karşı yapılan bu eylem bir takım soruları da gündeme getirmektedir. Hatay’da durdurulan TIR ile ilgili olarak Türkiye, en yetkili ağızlardan “Türkmenler için gönderilen yardım (Ocak 2014 başları)”24 ifadesini kullanmıştır. Akabinde Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, 8 Ocak 2014 tarihinde Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Fayez Amro ile yaptığı görüşmede “Kim ne derse desin Türkmen kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Her ne suretle olursa olsun Suriyeli kardeşlerimize ve her ne suretle olursa olsun Su”riye’deki Türkmen kardeşlerimize gereken her türlü desteği vermek konusunda en ufak bir tereddüt göstermeyeceğiz” 25 açıklamasını yapmıştır. 

Bu açıklamalardan iki hafta sonra, IŞİD’in civardaki (Azez ve çevresi) birliklerini toparlayarak, Türkmen silahlı birliklerinin üssü konumundaki Çobanbey’e saldırması zamanlama olarak manidardır. Hatta, Mart ayı başlarında bu örgütün, Türkiye’nin Suriye dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Türbesini kuşatması26 da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Acaba Türkiye’nin sahada Türkmen kartını devreye sokma ihtimalinden dolayı mı bunlar yaşanmıştır? Yahut bu tip olayların artmasıyla bölgede kendini sahipsiz hissedecek Türkmenlerin, Türkiye’nin dışında yerel bir oluşumun çekim alanına girmesi mi hesaplanmaktadır?27 100’e yakın Türkmenin öldüğü Höllük mahallesinin 1 Mayıs’ta varil bombalarıyla vurulması olayı aynı eksenli midir? Bu sorulara ancak ileriki günlerde cevap verilebilecek gibi görülmektedir.28 

Yakınımızda olduğu için Halep ve Lazkiye’deki Türkmenlerden haberdarız. Ya iç bölgelerdekiler? Şam’da, Humus’un Zara beldesinde ve diğer yerlerdekilerden 2014’ün başından beri neredeyse hiç haber yok. Bütün organizasyon eksikliklerine rağmen oluşturulan birlikler sayesinde 2013 sonlarına kadar Suriye Türkmenleri nispeten iyi durumda idiler. İroni olacak ama Suriye’nin içinde bulunduğu kaotik süreçte Türkmenler, 70 yıldır kendilerini ifade etme noktasında en parlak günlerini yaşamaktadırlar. Ancak, Halep’in kuzeyindeki Türkmen yerleşimlerinde durum malumdur. Bu yılın başlarından itibaren sığındıkları köylerinden de olmaya başladılar. Böyle giderse Türkiye’nin Suriye’de destek vereceği Türkmen kalmayacak gibi görünmektedir. 

Yukarıda kısmen değindiğimiz üzere iç savaş sürecinde Türkiye’nin Suriye Türkmenlerine ilgisi ve desteği bariz bir şekilde artmıştır. Her ne kadar bu gün gelinen nokta Türkmenler adına pek iç açıcı olmasa da Türkiye’nin bölge Türkmenlerine karşı tavrı tarihte olmadığı kadar belirgin hâle gelmiştir. Sayın Davutoğlu’nun şu sözleri Türk Devleti’nin Suriye Türkmenlerine dair olan politikasını özetler niteliktedir: 

“Ülkemizin Suriye muhalefetine yönelik desteği bağlamında Suriyeli Türkmenler özel ve öncelikli konuma haizdir. Ülkenin asli kurucularından biri olan ve 
devrim mücadelesinin başından bu yana en ön saflarda yer alan Türkmenlerin Suriye’nin geleceğinde hak ettikleri yeri alabilmelerini teminen destek çalışmalarımız sürmektedir. Bu süreçte Türkmenler arasında birlikteliğin sağlanması ve dayanışma içinde hareket edilmesi önem taşımaktadır. 

Suriye’nin farklı bölgelerinden gelen Türkmen temsilcilerin 29-31 Mart tarihlerinde Ankara’da bir araya gelerek Suriye Türkmen Meclisi’ni ihdas etmeleri Türkmen siyasi hareketinin dönüm noktalarından biri olmuştur. Suriye Türkmen Meclisinin, bölge ve siyasi görüş ayrımı gözetmeden tüm Türkmenleri 
kucaklaması ve Türkmenler için olduğu kadar Suriye’nin geleceği için de somut öneri ve projeler geliştirmesi görünürlüğünün ve etkinliğinin artmasına 
katkı sağlayacaktır. ” (Davutoğlu 2013) 

Sayın Davutoğlu’nun sözlerinde dikkat çektiği noktalar var. Türkmenler arasında birlikteliğin sağlanarak dayanışma içinde hareket edilmesi ve Türkmen Meclisi üzerinden hem Türkmenler hem de bütün Suriye’nin geleceği için somut öneri ve projeler geliştirilmesi. Görebildiğimiz kadarıyla bölgesel farklılık ve fikir ayrılıkları siyasetle uğraşan Türkmenlerin ellerini zayıflatmaktadır. Bunda yetişmiş elemanın azlığı en önemli etkendir. Sahadaki durumda da bir koordinasyon eksikliği görülmektedir. Gönderilen kısıtlı yardımların yerlerine ulaştırılmasında da aksaklıklar yaşanmış ve yaşanmaktadır. Öyle Türkmen yerleşim yerleri var ki, üç yıldır yapılan insani yardımlardan tek kalem bir destek ulaşmamıştır. 

Ayrıca bu açıklamada her ne kadar Türkmenlerin Türk Devleti nezdinde “özel ve öncelikli” bir konumda olduğu ifade edilse de, Türkiye’yi anavatan olarak gören bölgedeki Türkmen halkının beklentilerini karşıladığı söylenemez.29 Türkmen halkı, özellikle güvenliklerinin sağlanması noktasında Türkiye’nin aktif olması gibi duygusal bir beklenti içindedir. 

Şu noktada Türkmenlerin durumu ortadadır. Bize yansıdığı kadarıyla bir söylem ve eylem uyumsuzluğu vardır. Türkmenler, mevcut yapılanlar için her ne kadar Türkiye’ye müteşekkir olduklarını ifade etseler de, yapıl(a)mayanlar çerçevesin de, Suriye meselesinde Türkmen dosyasının önceliğiyle ilgili tereddütler taşımaktadırlar. 

Bir daha vurgulamak gerekirse, Suriye’de yaşanan iç savaş süreci,olumsuzlukları bir tarafa, önceden hiçbir alt yapı tecrübesi olmamasına rağmen bir Türkmen siyasi oluşumunu ortaya çıkarmıştır. Türk Devleti ve kamuoyunun desteği ile bu siyasi oluşumun faaliyetleri, yeni Suriye’de Türkmen varlığının kabul ettirilmesinde etkili olabilir. 

DİPNOTLAR;

1 Halep’te o günlerde kurulan ve Türkler yer aldığı cemiyetlerden bazıları şunlardır: 
Halep Cemiyet-i Esamiyesi Heyet-i Merkeziyesi, 
Necat-ı Cemiyeti Vataniye, 
İstikbal Cemiyeti, 
Milli İsyan Partisi, 
Şark Karib İhtilası Cemiyeti 
(Türk İstiklal Harbinde Güney Cephesi, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara,1966). 
2 http://www.mfa.gov.tr/suriye-siyasi-gorunumu.tr.mfa 
3 1960’lı yılların ortalarında Türkiye’nin Kıbrıs meselesi yüzünden dış politikada yaşadığı uluslararası yalnızlığı aşmak için iki ülke arsında bir yakınlaşma 
görülse de bu durum ileri boyutlara taşınamamış, Suriye Türkmenlerinin durumları gündeme dahi gelmemiştir (Dağ 2010: 89). 
4 http://www.mfa.gov.tr/suriye-siyasi-gorunumu.tr.mfa 
5 M.Tan, A. Belli, A. Aydın (2012), 2002 Sonrası ve Arap Baharı Kapsamında Türkiye-Suriye İlişkileri ve Bölgesel Yansımaları, 
II. Bölgesel Sorunlar ve Türkiye Sempozyumu, 
http:// iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10.pdf 
6 T.C. Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, “Geniş Türk Coğrafyasında Tamamlanmış 
ve Halihazırda Devam Eden Projeler”, 
http://www.kdk.gov.tr/depo/3cGTCSonHali.pdf 
7 17 Şubat 2011’de Polisin Şam’da bir esnafı dövmesi üzerine bir grup, “Suriye halkı aşağılanamaz” 
sloganlarıyla olayı protesto etmiştir. Bu slogandan türetilen “onur” kavramı giderek yaygınlaşmış ve Suriye halk hareketinin de çıkış sloganı olmuştur. 25 Mart 2011 Cuma günü muhalif gruplar tarafından “Onur Cuması” ilan edilmiş ve Cuma namazı çıkışlarında ülke genelinde pek çok gösteriler yapılmaya başlanmıştır. 
8 Örneğin hükümeti feshetmiş (29 Mart 2011), kimliksiz Kürtlere vatandaşlık vermeye söz vermiş 
(7 Nisan 2011), 48 yıldır süren olağanüstü hâli kaldırmıştır (19 Nisan 2011). Ancak bu önlemler sokakların ateşini söndürmeye yetmemiştir. Protestocular kendisinden görevi bırakmasını istemeye başlayınca da Esad orduyu harekete geçirmiş ve protestoculara ateş emrini vermiştir 
(13-18 Mayıs 2011). Cisr el-Şugur’da 120 Esad askerinin öldürülmesi (6 Haziran 2011) süreci geri dönülmesi mümkün olmayan noktalara taşımıştır. Artık bütün protestocular rejim tarafından terörist olarak görülmeye, gösterilere ağır silahlarla müdahale etmeye başlanmıştır. 
    Suriye rejiminin bu şekilde halkına çevirdiği silahtan rahatsız olan çeşitli rütbelerdeki bazı askerler muhaliflerin safına geçmeye başlamışlardır. 
Rejimin kadrolarındaki çözülmeler sadece askerlerle sınırlı kalmamıştır. Zaman zaman kabineden ve meclisten ayrılmalar yaşanmıştır (6 Ağustos 
2012’de Suriye Başbakanı Riyad Hicab muhaliflere katılarak Ürdün’e sığındı). 
Suriye’de yaşanan iç savaş sürecinde önemli tarihler için Bkz: 
http://dunya.milliyet.com.tr/2-yillik-ic-savasinkronolojisi/dunya/dunyadetay/07.01.2013/1652039/default.htm 
http://www.aksam.com.tr/guncel/ankara-diplomasi-kapisini-sonuna-kadar-acik-tuttuk/haber-116766 
9 Mart ayında Türkiye Şam büyükelçiliği kapatılmış, Mayıs ayı içinde Suriyeli diplomatlar sınır dışı edilmiş,, aynı yılın Temmuz ayı sonlarında da 
Halep Konsolosluğu kapatılmıştır. 
10 ÖSO, 7 Aralık 2012’de Antalya’da 260 muhalif komutanın katılımıyla düzenlenen konferansta 30 üyeli Yüksek Askeri Komite Konseyi oluşturulmuştur (Bu toplantıya ABD, Fransa, İngiltere, Körfez ülkeleri ve Ürdün de katılmıştır). ABD başta olmak üzere pek çok ülke bu yeniden düzenlenen oluşumu destekleyeceğini açıklamıştır. Yeni oluşum uluslararası literatürde “Supreme 
Military Command (Yüksek Askeri Konsey)” adıyla anılmaya başlamış olsa da eski adı olan Özgür Suriye Ordusu halen ülkedeki geçerli adlandırmadır. Konsey tarafından ÖSO’nun başına seçimle General Salim İdris getirilmiştir. ÖSO’nun bu yeni yapılanmasının muhaliflere gelen yardımları organize şekilde dağıtacağı ve radikal grupları minimize edeceği hesaplanmaktadır (O’Bagy, 2013). 
11 İhvancılara karşı Baba Esad’ın 1982’de yaptığı Hama katliamı ile oğul Esad’ın 2004’te Kamışlı’da kanlı şekilde Kürt muhalefetini bastırması, 
rejimin her türlü muhalefete karşı tutumunu gösteren önemli örneklerdir.
12 1941 yılında Türkmenler Halep kalesine Türk bayrağı çekmişlerdir. 
13 Suriye Türkmen Demokratik Hareketi saha çalışmaları olarak Halep merkezi ve kırsalında Türkmenlerin birlikte hareket etmelerini sağlayacak örgütlenmelere gitmişlerdir. Bugün realitesi tartışılır olsa da kuruluş aşamasında heyecan uyandıran bazı alt örgütlenmeler şunlardır: Gençlik Kolları, Türkmen Öğretmenler Sendikası, Suriye Türkmenleri Yardımlaşma Derneği, Şehit Aileleri ve Gazileri Koruma Derneği, Mumbuç Türkmenleri Derneği, İnsani Yardım Merkezi gibi sivil örgütler oluşturulmuş, Türkmen Haber Ajansı, Türkmen’in Sesi Radyosu (Türkmen FM 100.6), Türkmen’in Sesi Gazetesi gibi yayın organları kurulmuş, Türkçe eğitim veren iki de okul açılmıştır (Tarık Silo Cevizci, kişisel görüşme, 22 Nisan 2013) 
14 Bu ayrılışta yahut tam olarak birleşememede, oluşum içinde Halep Türkmenlerinin nüfusları oranında temsil edilmemeleri etkili olmuştur. Ek olarak, öteden beri Lazkiye (Bayır-Bucak) Türkmenleri ile Halep Türkmenleri arasında süren bir sürtüşme de söz konusudur. Lazkiye ile Halep Türkmenleri arasındaki sürtüşme, Suriyeli Türkmen öğrencilerine Türkiye’nin tahsis ettiği burslardan neredeyse tamamının Lazkiye Türkmenlerine veriliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de yaşayan Abdullah Türkmen’in ifadesine göre şu ana kadar 560 Suriyeli Türkmen’e Türkiye burs vermiş, bunlardan sadece 30’unu Halep Türkmenleri almıştır (Abdullah Türkmen, kişisel görüşme, 16 Nisan2013). 
15 Meclis, 39 üyeden ve 9 kişilik Yönetim Kurulu’ndan oluşmaktadır. Başkanlığına Lazkiye Türkmenlerinden Samir Hafız’ın seçildiği Meclis’in yönetim kadrosunun 4’ü Lazkiye, 2’si Halep, 1’i Hama, 1’i Humus ve 1’i de Rakka Türkmenlerindendir. Dağılımda Lazkiye Türkmenlerinin başkanla birlikte 5 üyeyle temsil edilmesi eleştirilen hususlardandır (Abdullah Türkmen, kişisel görüşme 16 Nisan 2013). 
16 http://www.youtube.com/watch?v=EvrNexDCcQM 
17 http://www.aa.com.tr/tr/dunya/295683--suriyeli-turkmenler-parti-kurdu 
18 ÖSO, 29 Temmuz 2011’de Suriye Hava Kuvvetleri’nde albayken muhaliflerin safına geçen Riyad el-Esad tarafından kurulmuştur. Suriye ordusundan kaçan askerlerin oluşturduğu bu kuvvet ülkedeki milis kuvvetlerin pek çoğunu da saflarına katmıştır. Beşar Esad güçlerine karşı sürdürülen silahlı mücadelede Suriye genelinde etkili şekilde varlık gösteren bir çatı oluşumdur. 
ÖSO sadece askerlerden oluşmamaktadır. Düzenli ordudan ayrılan askerlerin yanında siviller de bu oluşum içinde silahlı mücadeleye katılmış durumdadır. Sivil katılımlarla ülke genelinde ÖSO’nun asker sayısının 70 bin olduğu tahmin edilmektedir 
(http://www.hurriyet.com.tr/planet/21358275.asp (18.04.2013)). 
19 Sahada çarpışan veya koruma görevi üstlenen Türkmen askeri birlikler Halep ve Lazkiye bölgelerinde yoğunlaşmışlardır. Bunlar Suriye genelindeki oluşturulan Cepheler içinde yer almazlar. Doğrudan ÖSO’ya bağlıdırlar. Bu birlikler çok çeşitli gruplardan oluşmaktayken zamanla Halep çevresindekiler I. Fetih Tümeni, Lazkiye-Türkmen Dağındakiler ise II. Fetih Tümeni olarak yapılandırılmıştır. 
20 http://www.ydh.com.tr/HD12479_islami-cephe-osodan-ayrildi.html 
21 http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201425_y%C3%B6netici%20%C3%B6zeti-say%C4%B1%2023.pdf 
22 http://www.cnnturk.com/haber/dunya/suriyede-el-kaide-ile-turkmenlerin-catismasi-suruyor; 
    http://www.haksozhaber.net/isid-cobanbeyi-ele-gecirdi-44597h.htm 
23 http://www.ntvmsnbc.com/id/25495461/ 
24 http://www.radikal.com.tr/politika/efkan_ala_yemin_etti-1169011; 
http://t24.com.tr/haber/ basbakan-erdogan-mit-tirlari-turkmenlere-silah-goturuyordu,254419 
25 http://www.iha.com.tr/davutoglu-suriyedeki-turkmenlere-yardim-edecegiz-politika-322588; 
    http://www.aa.com.tr/tr/turkiye/272195--suriyedeki-turkmenlere-her-turlu-destegi-verecegiz 
26 http://onedio.com/haber/isid-suleyman-sah-turbesi-ni-kusatti-268653 
27 http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/02/kurds-turkmen-alliance-syria-security-alqaeda.html 
28 Bu gelişmelerin Türkiye’yi savaşa çekmek gibi bir amacının olabileceği yorumları da yapılmaktadır.
http://www.haber7.com/yazarlar/mehmet-acet/1123812-suriyeli-turkmenleresadlri-asil-hedef-turkiye-mi 
29 Sahadakilerin aksine, Türkmen siyasi hareketi olan Türkmen Meclisi yetkilileri Türkiye’ye teşekkür ettiklerini zaman zaman açıklamaktadırlar. 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=25699683&tarih=2014-01-30 

KAYNAKÇA 

Dağ, Ahmet Emin (2010), Halep Türkmenleri (1918-2008), İstanbul: Marmara Ün. Türkiyat Araştırmaları Merkezi, Basılmamış Doktora Tezi. 
Davutoğlu, Ahmet (2013), 214 Yılına Girerken Dış Politikamız, Dışişleri Bakanlığı’nın 2014 Mali Yılı Bütçe Tasarısının TBMM Genel Kurulu’na Sunulması Vesilesiyle Hazırlanan Kitapçık, 
http://www.mfa.gov.tr/site_media/html/2014-yilina-girerken-dis-politikamiz.pdf 
Genel Kurmay Başkanlığı (1966), Türk İstiklal Harbinde Güney Cephesi, Ankara. 
Gönlübol, Mehmet (2007), Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), İstanbul. 
O’Bagy, E. (2013). The Free Syrian Army . ISW (Middle East Sucurity Report 9), March 2013, Washington: ISW. 
Orhan, O. (2013). Suriye Türkmenleri: Siyasal Hareketler ve Askerî Yapılanma. ORSAM 
(Rapor No: 150, Orsam-Ortadoğu Türkmenleri Programı Rapor No: 22), Ankara: ORSAM. 
Özçelik, İsmail (2005), Milli Mücadele’de Anadolu Basınında Güney Cephesi – Adana, Antep, Maraş, Urfa -,(1919-1921), Ankara. 
Tan, M., A. Belli, A. Aydın (2012), 2002 Sonrası ve Arap Baharı Kapsamında Türkiye-Suriye İlişkileri ve Bölgesel Yansımaları, II. Bölgesel Sorunlar ve Türkiye Sempozyumu. 
Yavuz, Celalettin (2005), Geçmişten Geleceğe Suriye-Türkiye İlişkileri, Ankara. 


9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder