BÖLGESEL GELİŞMELER SURİYE KRİZİ VE MISIR
Semir YORULMAZ
Mısır, Suriye’yi Arap Milliyetçiliği bağlamında olmasa da, halen ulusal güvenliği açısından önemli bir ülke olarak görmektedir. Suriye’nin Irak gibi içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenmesi ve bölünmesiyle ilgili senaryolara Mısır her zaman karşı çıkmıştır. Zira Mısır’a göre Suriye’nin bölünmesi, sadece Mısır’ın değil bütün Arap ülkelerinin güvenliğini tehdit etmektedir.
Rusya’nın Suriye’de başlattığı hava operasyonlarına Ortadoğu’daki diğer Arap ülkelerine kıyasla, Mısır’ın tepkisi, bölgedeki dengelerin ne kadar karmaşık ve kendine has olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Ortadoğu’da ‘merkezi’ konumda bulunan Mısır, Rusya’nın Suriye’de başlattığı hava operasyonlarını
‘terörle mücadeleye destek’ bağlamında olumlu karşılayarak, Suudi Arabistan gibi önemli müttefiklerinin tam tersi bir tutum içerisine girmiştir.
Mısır’ın son dönemde giderek etkinliği artan ve kendisini de doğrudan tehdit eden IŞİD tehlikesine karşı Suriye’deki Rus müdahalesini desteklemesi,
Arap basınında hatırı sayılır derecede tartışma konusu olmuş ve özellikle Mısır medyasında “Mısır’ın bölgedeki etkin rolünü tekrar üstlenmesi”
bağlamında aktarılmıştır. Mısırlı yöneticiler, Mısır’ın Rusya müdahalesine desteğini, IŞİD tehlikesi başta olmak üzere ‘bölgede terörle mücadele’
kapsamında açıklarken, özellikle milliyetçi kesimler bu tutumun tarihsel ilişkilerden kaynaklandığını savunmakta ve “Arap Dünyası’nın ulusal
güvenliği açısından hayati öneme sahip Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması” anlayışıyla ele almaktadır.
Suriye ve Mısır Arasında Tarihsel İlişkiler ve Arap Milliyetçiliği
Arap milliyetçiliğinin anavatanı sayılan Suriye ve bunun Cemal Abdünnasır döneminde doruk noktasına ulaştığı Mısır arasındaki tarihsel ilişkilere bakıldığında, Arap-İsrail Savaşları en önemli başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Arapların İsrail’e karşı verdikleri mücadelede Suriye ve Mısır lokomotif görevini üstlenmiştir. 1958’de kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti, Suriye ve Mısır arasındaki tarihsel ilişkiler açısından önemli bir dönüm noktası olsa da bu birliktelik, 1961’de sona ermiştir. Ardından Suriye’deki Baas rejimi ve Mısır’daki Abdünnasır yönetimi arasında sert rüzgârlar esmeye başlamıştır. Buna rağmen, iki ülke Arap-İsrail çekişmesinde başrolde olmaya devam etmiştir. Bu durum, 1973 Ekim Savaşı’ndan sonra farklılaşmaya başlamış; İsrail’e karşı verilen mücadeleye rağmen birbirlerinden çok fazla hazzetmeyen Mısır ve Suriye rejimleri, Mısır’ın Camp David Anlaşmasını imzalama-sıyla beraber birbirinden iyice uzaklaşmıştır.
Bugün Mısır’ın, Rusya’nın Suriye’deki operasyonunu desteklemesi, Mısır medyasında tarihe atıfla, romantik milliyetçi bir havada yansıtılmaktadır.
Ancak bu desteği, Mısır ve Suriye arasındaki Arap milliyetçiliğine dayanan tarihsel yakınlıkla açıklamak mümkün değildir.
Zira İsrail’e karşı verilen ortak mücadelenin başarısız olmasında her iki ülke (1973 Ekim Savaşı her iki ülkede de başarı olarak görülse de) birbirlerine ciddi suçlamalar yöneltmektedir. Özellikle Suriye, Ekim Savaşı’nda Mısır’ı ve dönemin Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ı ihanetle itham etmektedir. Mısır’ın Camp David’i imzalaması, Suriye için bu ithamların temeli olmuştur.
Bu tarihten sonra Ortadoğu’da süregelen çekişmelerde her iki ülke farklı kulvarlarda yer almıştır. ABD ile iyi ilişkiler geliştiren Mısır, Körfez Arap
ülkeleriyle de ilişkilerini önemli bir yere oturmuştur. Ancak Suriye, genel itibarıyla Arap Dünyası’nın ‘tehlikeli düşman’ olarak kabul ettiği İran ile
ilişkilerini daha fazla geliştirerek, bugün ‘Direniş Ekseni’ olarak adlandırılan çizgide yer almıştır.
‘Arap Baharı’ Süreci
Suriye, 25 Ocak 2011’de başlayan Tahrir Meydanı ayaklanmalarını büyük bir dikkatle izlemiştir. Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından Mısır yönetimini devralan Askeri Konsey döneminde Suriye’deki olaylar nedeniyle ülkelerini terk eden Suriyelilerin önemli bir bölümü Mısır’a yerleşmiştir. Bu dönemde Kahire, Arap Birliği’nin merkezinin de burada bulunmasının etkisiyle, Suriyeli muhalifler için önemli bir merkez haline gelmiştir. Bu durum, Müslüman
Kardeşler’in iktidara yerleşmesiyle daha da pekişmiş ve Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz’da ordu darbesiyle görevinden uzaklaştırılmasına kadar devam etmiştir.
Mısır’ın Suriye’ye yönelik tutumunu 3 başlık altında toplayabiliriz:
Askeri Konsey Dönemi: Bu dönemde Mısır hükümeti, Suriye’deki olaylar karşısında ‘genel bir tutum’ içerisine girmiştir. Bu genel tutumu da ‘Suriye halkının taleplerinin karşılanacağı bir siyasi çözüm için yapılan çağrılar’ olarak açıklayabiliriz. Mısır, söz konusu çağrıları yaparken “dış müdahaleye kesinlikle karşı çıktığını” da vurgulamıştır.
Müslüman Kardeşler Dönemi: Mısır’da yönetimin cumhurbaşkanlığı seçimleri neticesinde Askeri Konsey’den Müslüman Kardeşler mensubu Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye devredilmesiyle beraber Mısır, Suriye kriziyle ilgili sesini daha fazla yükseltmeye başlamıştır.
Bu dönemde ‘siyasi çözüm ve dış müdahaleye karşı olma’ şeklinde bir tutumdan bahsedilse de, özellikle Mursi tarafından “Esad yönetiminin Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığı” sıkça vurgulanmıştır. Suriye muhalefetine destek veren Mursi döneminde, Suriye’ye savaşmak için giden ve orada ölenlerin fotoğrafları, Kahire’nin bazı sokaklarına asılmaya başlanmıştı. Yine bu dönemde Mursi, Suriye ile diplomatik ilişkilerin kesildiğini de açıklamış ve Suriye büyükelçiliğini kapatmıştır. Ayrıca, bu döneminde Suriye krizi, ‘aktif bir dış politika’ aracı olarak görülmüş, bu maksatla Mısır, Türkiye-İran ve Suudi Arabistan’ın da yer aldığı bir ‘Suriye Temas Grubu’ oluşturulmasına öncülük etmiştir.
3 Temmuz Sonrası Dönem:
Mursi’nin ordu tarafından görevden uzaklaştırılmasıyla beraber, ülkenin Suriye ile ilgili siyasetinde de değişikliğe gidildi. Mısır’ın yeni yönetimi, bugün Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) çatısı altında örgütlenen Suriye muhalefetine karşı mesafe koydu. Bunun başlıca nedeni, bu muhalefetin Katar ve Türkiye ile ilişkisidir. Müslüman Kardeşler’e karşı yeni yönetimin verdiği mücadele, Suriye’deki krize karşı ve krizdeki taraflara karşı takınılan tutumun belirlenmesinde başat rol oynamıştır.
Abdülfettah El Sisi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından Kahire, Suriye Ulusal Koordinasyon Komiteleri’nin ve ‘iç muhalefet’ olarak adlandırılan diğer muhalif unsurların konferanslarına ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra, Mısır yönetimi, Suriye yönetiminden önemli şahsiyetlerle Kahire’de görüşmüştür. Mısır yönetiminin Suriye’de devam eden savaşla ilgili en önemli adımı ise Rusya’nın son dönemlerde başlattığı hava harekâtına verdiği destektir.
Mısır’ın Rus Harekâtına Desteğinin Başlıca Nedenleri
Mısır, Suriye’yi Arap Milliyetçiliği bağlamında olmasa da, halen ulusal güvenliği açısından önemli bir ülke olarak görmektedir. Suriye’nin Irak gibi içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenmesi ve bölünmesiyle ilgili senaryolara Mısır her zaman karşı çıkmıştır. Zira Mısır’a göre Suriye’nin bölünmesi, sadece Mısır’ın değil bütün Arap ülkelerinin güvenliğini tehdit etmektedir.
Bunun yanı sıra, IŞİD başta olmak üzere Suriye’de cihatçı grupların varlığı ve ilerleyişi, Mısır açısından dikkate alınmaya değer bir konudur. Çünkü Mısır, Sina Yarımadası’nda IŞİD’e biat eden Sina Vilayeti adlı cihatçı-radikal bir örgütle savaşmaktadır. Mısır, radikal İslamcı gruplarla batıdaki sınır komşusu olan Libya’da da mücadele etmektedir. Sonuçta Mısır, IŞİD veya diğer cihatçı grupların Suriye ve Irak’ta güçlenmesinin ve daha fazla yayılmasının, hem Libya’daki radikal İslamcı grupları hem de Sina Yarımadası’ndaki ‘ Sina Vilayeti ’ örgütünü daha fazla güçlendireceği yargısından hareketle, Rusya’nın Suriye’deki hava bombardımanına destek vermektedir.
ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun IŞİD’e karşı başlatmış olduğu operasyonun bugüne kadar olumlu bir sonuç vermediği ve bu yüzden Rusya’ya destek verilmesi gerektiği de, Mısırlı yetkililer tarafından açıkça ifade edilmektedir. Bir diğer önemli nokta, Mısır, Rusya’nın Suriye krizinde, Türkiye gibi arasının bozuk olduğu ülkelerle zıt bir kutupta yer almasını da hesaba katmaktadır.
Rusya’nın Suriye’ye doğrudan müdahil olmasına yönelik “Esad’a doğrudan destek anlamına geldiği” yönündeki eleştiriler ise Mısır yönetimi tarafın dan pek de ciddiye alınan bir konu gibi durmamaktadır. Nihayetinde Mısır, Suriye’de Esad’ın yönetimde kalmasından ziyade, Müslüman Kardeşler’in yönetimde olmamasına önem vermektedir.
Mısır’ın Rus müdahalesine desteğinden dolayı üzerinde durulan önemli bir konu da, Mısır’ın iyi ilişkiler içinde olduğu ve 3 Temmuz darbesinden sonra en büyük destekçisi konumundaki Suudi Arabistan’ın yer aldığı tarafı değil de Körfez Arap ülkelerinin en büyük düşman kabul ettikleri İran’ın yer aldığı tarafı desteklemiş olmasıdır. Ancak Mısır konuya, İran-Suud penceresinden değil, tamamen ‘milli güvenliğine bağlı olarak bölgesel tehditlere karşı Rus müdahalesini desteklemek’ olarak bakmaktadır.
Gazeteci
Semir YORULMAZ
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder