29 Mart 2017 Çarşamba

Gücün Geleceği…


Gücün Geleceği… 

Rifat Serdaroğlu
Cuma, Eylül 09, 2011


Dışişleri Bürokrasisi ve Diplomatlar ülkenin yaşayan hafızalarıdır. Yıllar içinde diğer devletlerle yaşadıklarımız olaylar karşısındaki tutumumuzun sorgulanması, olayla ilgili diğer devletlerin davranışları ve nedenlerinin incelenmesi, geçmişte yaşanan benzeri olaylarla kıyaslanması ve gelecek için olabilecek hadiselerde takınmamız gereken tavrımızın ne olması gerektiğini, hep devletimizin pırlanta bürokratları tarafından hazırlanır ve kendilerine sorulduğunda siyasi iradeye verilir…
Aklı başında ve ülkesini gerçekten seven siyasetçilerin bu kadrodan yararlanıp beraber çalışması beklenir. Bu yolu izleyen siyasetçiler, yanlış yapıp hem ülkelerine zarar vermezler, hem de kendilerini “Alay Konusu” yaptırmazlar.
Türkiye Başbakan’ının bir hafta ara ile NATO’nun Libya’ya müdahalesi ve
füze kalkanı konusunda birbiriyle yüz seksen  derece farklı  beyanatlar  vermesi ve hem Dışişleri Bürokrasisinin devre dışı bırakıldığını, hem de Başbakanın, dış politika konusunda rüzgarın önünde savrulan dümensiz bir gemiye döndüğünü bizlere net olarak gösteriyor.

Türkiye-İsrail arasında yaşanan krizi iyi okuyabilmek için ABD’yi anlamak, ABD’yi bu konuda anlamak için de,  daha önce bahsettiğim ve www.ozetkitap.com da yayınlanan, Gücün Geleceği adlı eseri iyi okumak gerekir.

Eserin önsözünde ABD Savunma Bakanı Robert Gates 2009 yılında; Amerikan Hükümetine diplomasi, ekonomik yardımlar ve iletişim gibi “Yumuşak Güç” unsurlarının kullanımı için daha fazla ödenek ayrılması gerektiğini, Dışişleri Bakanlığı bütçesinin 36 Milyar Dolar iken, Askeri harcamaların yıllık tutarının
500 Milyar Dolar olduğunu söylüyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise aynı yılda yaptığı konuşmasında şöyle bir tespit yapıyor;  “ABD, acil sorunları tek başına çözemez ama geri kalan ülkeler de bunları ABD olmadan çözemez. Bu yüzden ‘Akıllı Güç’ denilen (Dayatmaya ve ödetmeye odaklı ‘sert güç’ ile ikna etme ve cezbetmeye dayalı ‘yumuşak gücün’ bir alaşımıdır) gücü kullanmalı, elimizde bulunan güç türlerinin tümünü devreye sokmalıyız..”
ABD, İsrail’in Batı Şeria’dan çekilmesini ve bağımsız Filistin devletinin tanınmasını istemektedir.
Fakat Amerika’daki Yahudi Lobilerinden çekindiği için bu isteğini dolaylı olarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bunun için de kullanılacak kişi bellidir.
Kim Yahudi Lobisinden “Cesaret” madalyası aldı ise, kim komşusu İran’ın ve Rusya’nın olumsuz enerjisini üzerine çekmek pahasına “ Füze Kalkanı ” için ülkesinin kucağını açıyorsa, kim önce vizeleri kaldırıp “Kardeş” ilan ettiği Suriye’yi bir ay sonra “ Düşman ” ilan edecek seviyeye geldi ise o kişi emre amadedir zaten…
ABD’ye göre; Aşırılık yanlısı İslami unsurlarla bugünlerde verilen mücadele, bir medeniyetler çatışması değildir, İslam’ın kendi içindeki savaştır. Radikal bir azınlık, İslam dininin basite indirgenmiş ve ideolojikleşmiş bir türevini, çok daha geniş bir bakış açısına sahip Ilımlı Müslümanlara(!) baskı ve şiddet yoluyla dayatmaktadır. Bu problem Ortadoğu’dan kaynaklanmaktadır ve ABD bu problemi, İsrail Lobisini kırmadan çözmek istemektedir.

8 Eylül 2011 Perşembe günlü Hürriyet Gazetesinin 24. Sayfasında, Temmuz ayında görevi bırakan ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in
“Netanyahu-Nankör Müttefik” başlığıyla bir yazısı yayınlandı.
Görevi devretmeden önce Başkan Barack Obama yönetimine rapor verirken, ABD’nin savunma işbirliği konusunda İsrail için yaptıklarını (füze kalkanı) sıraladıktan sonra; “Bunun karşılığında ABD ne alıyor, bir hiç” dedi. Gates; “Netenyahu nankör bir müttefik. Üstelik Batı Şeria’dan vazgeçmeyerek , Amerika’yı Ortadoğu’da yalnız kalma tehlikesi ile baş başa bırakıyor” diye ekledi…

Yine  8 Eylül 2011 günü ABD’nin Türkiye Büyükelçisi yazılı bir açıklama yapıp; “Türkiye ve İsrail’in aralarındaki problemi çözüp, ilişkilerini tekrar eski düzeye getirmelerini beklediğini” söyledi!…
Bundan sonra ne olacağını görmemek için ya kör olmak, ya da AKP’li olmak gerekir.
Nasıl ki AKP Hükümetinin İsrail’e karşı yeni tutumu,  dışarıdan dayatmanın bir politikası ise, çözüm de dayatılacak ve AKP Hükümeti tarafından anında yerine getirilecektir.
Bizce çözüm; “Özür” konusunda ABD’yi dinlemeyen Netenyahu Hükümeti düşürülecektir. Yeni hükümet ya Netenyahu’ya ya da daha yumuşak birine kurdurulur, yarım yamalak bir özür dilenir ve bu iş kapanır gider…
Halk dilinde anlatmaya çalışalım;
Borç aldığın yere efelenemezsin, efelenmeye kalkarsan fiyakanı bozarlar.
Büyük patron emreder;
Bünyamin (Benjamin) ile El-Tayyip öpüşürler ve barışırlar… Ama önce El-Tayyip Arap ülkelerinde ve gidebilirse Gazze’de muhteşem bir şekilde karşılattırılır ve alkışlattırılır!…
Sonra mı? Sonrası başka yazıya…

Sağlık ve başarı dileklerimle

Rifat Serdaroğlu


https://haberguncel.blogspot.com.tr/2011/09/gucun-gelecegi-rifat-serdaroglu.html

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder