SEÇİM İTTİFAKLARI BÖLÜM 5
Bu Örnekte de görüldüğü gibi,
Almanya’da seçim ittifakları partilerin kampanya stratejilerinin bir parçası olmakta ve ağırlıkla seçim sonrasındaki muhtemel koalisyonların seçim
öncesinde kısmi de olsa netleştirilmesi biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda Almanya’da geçmiş seçimlerde seçim öncesinde seçim sonrasını şekillendirecek pek çok örtük ittifak kurulmuş ve başarılı olmuştur.
Daha önce de belirtildiği gibi bu örtük ittifakların asıl amacı seçim sonrasında kurulacak koalisyonlara yeşil ışık yakmak olduğundan pek çoğu koalisyon
kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 1953’te seçim öncesinde iş birliği sinyalleri veren Hristiyan Demokrat Birliği (CDU)-Hristiyan Sosyal Birliği (CSU)-Alman Partisi (DP) yüzde 48,38 oy alarak hükümeti kurmuştur. 1957’de yine aynı ittifak bu kez yüzde 53,55 oy ile seçimleri kazanmıştır. Aynı zamanda bu seçimlerde kurulan bir diğer bölgesel ittifak olan Bavyera Partisi (BP)-Katolik Merkez Partisi (CCP)-HPP ittifakı ise başarılı olamamıştır. 1961’de CDU-CSU ittifakı yüzde 45,31 oyla seçimi kazanarak hükümeti kurmuştur.
Bu ittifak oylarını artırarak 1965 ve 1969 seçimlerinde de hükümeti oluşturmuş tur. 1972 seçimlerine gelindiğinde CSU-CDU ittifakı yüzde 44,86 oy alırken Sosyal Demokrat Parti (SPD)-Hür Demokratlar (FDP) ittifakı oyların yüzde 54,21 ini alarak seçimi kazanarak hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde de ittifakların seçimlerde belirleyici rol oynadığı görülmüştür. 2005 erken genel seçimlerinde CDU-CSU ittifakı FDP ile koalisyon yaparak hükümeti kurarken 2009’da yine CDU-CSU ittifakı seçimleri kazanarak hükümeti
oluşturmuştur. 2013’te bu ittifak oyların yüzde 41,5’ini alarak seçimden birinci parti olarak çıksa hükümeti kuracak çoğunluğu alamadığı için SDP ile koalisyon kurarak hükümeti kurmuştur. 2017’de ise yine CDU-CSU örtük ittifakı oyların büyük bir kısmını almasına ve seçimlerden sonra 5 ay geçmesine rağmen hükümet hala kurulamamıştır.
TÜRKİYE’DE SEÇİM İTTİFAKLARI DÜZENLEMESİ;
21 Şubat’ta AK Parti ve MHP uzlaşısı ile seçim ittifakları üzerine hazırlanan yasal düzenlemeler TBMM Başkanlığına yasa teklifi olarak sunuldu ve kamuoyuna açıklandı.
Düzenleme Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Siyasi Partiler Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu ve Milletvekilliği Kanunu olmak üzere dört kanunda önemli değişiklikler içeriyor. Söz konusu teklif bir taraftan seçim ittifakları ile ilgili önemli düzenlemeler öngörürken diğer taraftan seçimlerin güvenliğine yönelik de bazı iyileştirici değişiklikleri kapsıyor.
Söz konusu yasa teklifi kabul edildiği takdirde siyasi partilerin parlamento seçimlerinde yasal olarak ittifak kurabilmesinin önündeki engelleri kaldırıyor ve ittifakların kapsamını netleştiriyor.
Öncelikle ittifakın geçerli toplam oyu yüzde 10’u geçtiği takdirde bu ittifaka dahil olan siyasi partilerin her biri, tek başlarına yüzde 10’luk oy oranına ulaşamasalar da barajı geçiyor. Dolayısıyla yüzde 10 barajının mahiyeti ittifaka dahil olan partiler için değişiyor. Seçim ittifakları düzenlemesinin hayata geçirilebilmesi için, siyasi partilerin seçimlerde başka bir siyasi partiyi destekleme kararı almalarını yasaklayan mevcut kanun maddesi de kaldırılıyor.
Yasa teklifi ayrıca ittifak kuracak partilerin izlemesi gereken yasal prosedürü netleştiriyor. Bir ittifak altında seçimlere gitmek isteyen partilerin seçim takviminin başlamasından sonra bir hafta içerisinde ittifak protokolü ile YSK’ya Resmi başvuruda bulunması kuralı getiriliyor.
İttifaktan vazgeçen, Siyasi Partilerin ise bu durumu aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilme tarihinden üç gün öncesine kadar bildirmeleri
zorunlu kılınıyor. Değişiklikler kapsamında ittifakların adına ve bileşenlerine Oy pusulalarında nasıl yer verileceği de netleştiriliyor.
İttifaka dahil olabilecek partilerin sayısında herhangi bir kısıtlama öngörülmez ken ittifakta yer alacak partilerin pusulada aynı kutucuk içinde yer alması, kutucuğun üzerinde varsa ittifakın adı, yoksa da sadece “ittifak” ibaresinin bulunması kuralı getiriliyor. Seçimlere katılacak birden fazla unvanı olmayan ittifak olması durumunda YSK’nın kura yolu ile bu ittifakların sıralamasını belirlemesine yönelik düzenleme yapılıyor. Bu ittifaklara dahil olan partilerin isimlerine ise ittifakın adı altında tek tek yer verilmesi öngörülüyor.
Teklif kapsamında seçim ittifakına dahil olan partilerin ve ittifakın oylarının sayılmasında da önemli düzenlemeler yapılıyor. Bu düzenlemelerle seçmenlerin pusuladaki ittifak sütununda yer alan partiye doğrudan oy verebilmesi mümkün kılınıyor. Bu sistemle partiler ittifak içinde olsa bile ne kadar oy aldıklarının belli olması ve çıkaracakları milletvekili sayılarının kendi aldıkları oy üzerinden hesaplanması olanaklı hale geliyor.
Bu kapsamda yasa teklifinde oy kullanımı ve sayımına dair önemli düzenlemeler yapılıyor. Seçmenler ittifakın adı altında yer alan partilere doğrudan oy verebiliyor. Bu oy hem o partinin bizatihi oyunun hem de ittifakın toplam oyunun belirlenmesinde sayılıyor. Ayrıca seçmenin ittifak sütununun herhangi bir yerine mühür basması durumunda bu oyların geçersiz değil ittifakın ortak oyu olarak sayılabilmesi sağlanıyor. Daha sonra bu “ortak oy”un ittifaka dahil partiler arasında aldıkları oy oranlarına göre dağıtılması kuralı getiriliyor. Böylelikle ittifak yapan siyasi partilerin geçerli oyunun ittifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin tek başına aldıkları oy sayısına ittifakın ortak oylarından gelen payın ilave
edilmesiyle oluşmasına yönelik düzenleme yapılıyor.
Sandık sonuç tutanağında ittifakların her birinin aldığı ortak oyların sayısının da ayrı ayrı gösterilmesiyle partilerin bizatihi oyları ile ortak oylardan gelen payları nın net bir şekilde görülebilmesine imkan sağlanıyor.
Teklifte yer alan bir diğer düzenleme ittifak yapan siyasi partilerin milletvekilleri sayılarının belirlenmesi ile ilgilidir. Düzenlemeler uyarınca ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında ilk etapta ittifakın toplam oyunun esas alınması öngörülüyor. Bu oy miktarına göre önce ittifakın elde ettiği toplam milletvekili sayısının belirlenmesi, sonrasında bu sayının ittifakı yapan siyasi partiler arasında aldıkları geçerli oy sayısı esasına göre paylaştırılması düzenleniyor.
Seçim ittifakları ile ilgili yapılan düzenlemeler aynı zamanda seçim güvenliği ile ilgili de bazı düzenlemeler içermektedir. Yapılan değişiklikle Yüksek Seçim Kurulunun seçim güvenliğinin sağlanması amacıyla, vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine sandıkların taşınmasına, seçim veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verebilmesine imkan sağlanıyor. Yine sandık çevrelerinde güvenliğin sağlanması amacıyla seçmenlerin ihbarı üzerine kolluk güçlerinin sandık çevresine gelebilmeleri ihbar sebebi ortadan kalkınca sandık çevresinden ayrılmaları öngörülüyor.
Öngörülen bazı düzenlemeler ise seçimlerin daha sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesine yönelik alınan tedbirlerden oluşmaktadır.
Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi zorunluluk haline getirilerek sayım işlemlerinin sorunsuz ve daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak getiriliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde oy pusulalarının aynı zarfa konulması kuralı getirilerek aynı anda gerçekleştirilecek seçimlerde oy pusulalarının sehven farklı zarflara konulmasının veya zarfın atılacağı sandıkların karıştırılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
< Ayrıca hastalığı veya engeli nedeniyle yatağa bağımlı olan seçmenler in seçimlere katılabilmesinin sağlanması amacıyla Yüksek Seçim Kuruluna seyyar seçmen sandığı oluşturma yetkisi veriliyor. >
SONUÇ:
SEÇİM İTTİFAKLARININ TÜRKİYE SİYASETİNİN GELECEĞİNE MUHTEMEL ETKİLERİ
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında AK Parti ile MHP arasında oluşan uzlaşı ikliminin en önemli sonuçlarından biri Türkiye’de seçim ittifaklarının yasal bir şekilde yapılmasına imkan tanıyan düzenlemelerdir. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ile birlikte seçimlerin ilk turda kazanılabilmesi için oyların yüzde 50+1’inin alınması gerekliliği ittifakları siyasi partiler açısından kilit bir konu haline getirdi. Bu bağlamda her iki partinin üzerinde mutabakata varması ile hazırlanan 26 maddelik yasal düzenleme partilerin hangi kurallar çerçevesinde ittifak kurabilecekleri, bunun yöntemi ve ittifak oylarının sayımı hususlarını belirlemektedir.
Seçim ittifakları siyasi partilerin seçimlerde iş birliği yaparak çıkarlarını maksimize etmeleri esasına dayanmakta ve farklı seçim ve hükümet
sistemlerinde yaygın bir biçimde görülmektedir. İttifaklar kuruluş biçimine göre temel olarak seçim öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayrılmaktadır.
Seçim sonrası ittifaklar farklı partilerin hükümeti kurma sürecinde bir araya gelerek iş birliği yapması şeklinde görülmektedir.
Seçim öncesinde kurulan ittifaklar ise partilerin seçimlerde beraber çalışılacağını deklare etmesi ortak bir platform aracılığıyla seçimlere gidilmesi ya da ortak bir liste ile seçim adaylarının belirlenmesi şekillerinde gerçekleştirilmekte dir. Yine bazı partilerin bir diğer parti ya da partiler lehine bazı bölgelerden çekilmesi de seçim öncesi ittifakların bir örneğidir.
Seçim ittifaklarının oluşturulmasında etkili olan unsurlardan biri ittifakın kurulduğu ülkede uygulanan siyasal sistemdir. Bu bağlamda temel ayrım başkanlık sistemi ve parlamenter sistem eksenindedir. Başkanlık sistemlerinde ittifaklar hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinde gerçekleşmektedir. Bu sistemde başkanın seçilmesi için yüzde 50+1 oy gerektiği durumlarda tek bir partinin adayının bu sayıya ulaşması zor olduğu için parti ittifakları yaygındır. Başkanlık seçimlerinde görülen bir diğer ittifak biçimi başkanlık seçimlerinde, ikinci tura kalındığı takdirde, kendi adayları ikinci tura kalamayan partilerin diğer partileri desteklemesi ve seçmenlerini bu partilere yönlendirmesidir. Burada
dikkat edilmesi gereken iki tur arasındaki sürenin uzunluğunun bu tür ittifakların başarılı olup olmamasında etkili olduğudur. Zira bu süre kısa olduğu ve ittifak kuran partiler arasında ideolojik yakınlık olmadığı takdirde bu tür ittifaklar başarısız olmaktadır. Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde parlamento seçimlerinde ise partiler güçlerini birleştirerek daha etkili bir iktidar ya da muhalefet biçimi ortaya koymaktadır. Bu sebeple seçim öncesi ittifaklar ve seçim sonrası koalisyonlar parlamento seçimlerinde yaygındır.
Parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde gerçekleştirilen seçim ittifaklarında hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmeye çalışan partiler seçim öncesi ve sonrasında ittifak kurmaktadır. Parlamenter sistemde asıl amaç hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmek olduğundan seçim öncesi ittifaklar ağırlıkla seçim sonrasına da taşınmaktadır. Bu sebeple parlamenter sistemlerde ittifaklar oluşturulurken partiler arasındaki ideolojik uyum şartına daha çok dikkat edilmektedir. Buna ek olarak orantısız temsil durumunun yaygın olduğu ve ideolojik kutuplaşmanın görüldüğü sistemlerde seçim öncesi ittifakların kurulma ihtimali daha yüksektir.
Dünyadaki seçim ittifakları örnekleri incelendiğinde ittifakların seçim sonuçları ve sonrasındaki siyasi tablo üzerinde belirleyici olduğu görülmektedir. Gerek başkanlık gerekse de parlamenter seçimlerde çok sayıda parti ittifakı oluşturulmuştur. Bu çalışmada ele alınan Meksika, Brezilya ve Güney Kore örnekleri yakından incelendiğinde başkanlık sistemlerinde hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinde ittifakların yaygın olduğu görülmektedir. Meksika’da ittifaklar hakim parti iktidarının sona ermesinin ardından yükselen siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle son 20 yılda daha yaygın bir şekilde gerçekleşmektedir. “Koalisyoncu başkanlık” olarak tanımlanan Brezilya’da ise hükümet sisteminde
ittifaklar siyasal sistemin bir parçası haline geldiğinden ötürü kanunda detaylı bir şekilde tanımlanmaktadır. Güney Kore’de ittifaklar partilerden ziyade liderlerin inisiyatifi ve karşılıklı güven esası ile oluşturmaktadır. Bir yarı başkanlık sistemi olan Fransa’da ise seçim sisteminin iki turlu dar bölge çoğunluk sistemi olması, sistemdeki sol ve sağ partileri kendi içlerinde ittifak kurmaya yöneltmiştir.
Çalışma kapsamında ele alınan ve parlamenter sistem örnekleri olan İtalya ile Almanya’da da farklı şekillerde seçim ittifakları yapılmaktadır.
İtalya’da seçim sisteminden ve parti sayısının fazlalığından kaynaklanan problemler partileri ittifak yapmaya zorlamaktadır. Bu ülkede ittifakların
yaygın olması seçim barajının ittifaka dahil partiler ile bağımsız partiler için ayrı ayrı belirlenmesine yol açmıştır. Almanya’da ise partiler seçim kampanyaları esnasında seçim sonrasında hangi partiyle ittifak yapabileceklerine dair çeşitli sinyaller vermektedir. Bu durum partilerin seçim sonrasındaki muhtemel pozisyonlarını ortaya koymaktadır.
Analizde de belirtildiği gibi seçim ittifaklarının kapsamının oluşmasında ülkelerin tarihi geçmişleri, siyasal kültürleri, yönetim sistemleri ve toplumsal refahları gibi birçok faktör etkilidir.
Türkiye örneği incelendiğinde seçim ittifakları düzenlemelerinin Türkiye’deki siyasal sistemin gereklilikleri ile uygun bir şekilde biçimlendiği görülmektedir. Türkiye’nin yönetim sisteminin başkanlı bir siyasal sisteme dönüşmesinin bir sonucu olarak parti sistemi iki partili bir yapıdan çok iki blok etrafında şekillenecektir. Toplumun mevcut ideolojik yönelimleri, sosyal bölünmelerin
oy verme davranışına etkisi, partiler arasındaki oy geçişkenliğinin tarihsel seyri ile siyasal ve toplumsal kutuplaşma eğilimleri böyle bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye siyasetinin partiler açısından tarihsel seyrine bakıldığında merkez-çevre, sağ-sol, muhafazakar-laik tanımlamaları aynı zamanda bu iki blokun sınırlarının belirlenmesinde işaretleyici olarak kullanılan kavram setleridir. 1946-1960 yılları arasında işleyen saf iki partili sistemin temel belirleyici dinamiği yakın geçmişin siyasal mirasıydı. Dolayısıyla bu dönem sonrasında Türk parti sisteminin iki ana ekseni de bu kurucu dönemin toplumsal ve siyasal konumlanması üzerinden yürümüştür. 1965 sonrasında “sağ ve sol siyaset” halinde devam eden bu iki eksen istisnai dönemler hariç “blok” özelliğini korumuştur. Bu iki blokun içerisinde merkeze yakınlığı ve uzaklığı farklı olsa da birçok parti kurulmuştur. Ancak iki bloktaki partilerin her birinin temel özelliği ideolojik yönelimleri ve seçmen profilleri açısından birbirine benzemeleridir.
Bu iki blok arasındaki en belirleyici unsur seçmenlerin bloklar arası değil blok içi geçişkenlik özelliği göstermesidir. Daha açık bir ifadeyle ideolojik yönelimleri benzer seçmenlerin aynı blok içinde (sağ ya da sol) yer değiştirmesi yaygındır.
Yani blok içi oy geçişkenliği fazla iken; ideolojik bloklar arasındaki oynaklık düşüktür. Partiler ne kadar bölünürse bölünsün oylar bloklar içinde yer değiştirmiştir. Blok içi oy geçişkenliğinin fazla olmasının sebebi ise askeri darbelerden dolayı partilerin uzun ömürlü olamaması ve parti-seçmen özdeşliğinin uzun dönemli olarak sağlanamamasıdır. Bunun sonucu olarak sağ muhafazakar bir seçmenin, farklı seçimlerde ANAP, DYP, RP vb. partilere oy vermesi yüksek olasılıkken CHP, DSP ya da SHP gibi sol partilere oy vermesi istisnai bir durumdu.
Demokratik çok partili hayata geçilmesinden bu yana CHP geleneği hiçbir zaman tek başına iktidar olmasa da, parti isimleri bazen değişmekle birlikte siyasetin sol-Kemalist blokun kesintisiz ve sürekli taşıyıcılığını yapmıştır.
Bu açılardan bakıldığında aslında sistemde birçok farklı parti bulunmasına rağmen seçmen tercihleri açısından iki ana bloklu siyasal sistemin muhalefetteki
taşıyıcı kolonu vazifesi görmüştür.
2002’den itibaren Türkiye’nin parti sistemi “hakim parti”li bir yapıya doğru gitmektedir. Sistemde hakim bir partinin olması bu iki bloklu siyasetin belirginleşmesini daha da kolaylaştırmaktadır.
Ancak hakim partinin sistem üzerindeki esas etkisi uzun dönemli olarak iki bloklu bu yapıda muhalefet kanadının iktidara gelmesinin gittikçe zorlaşmasıdır.
Bundan sonraki süreçte partiler arasındaki ideolojik yakınlık ve uzaklık meselesi daha fazla gündeme gelebilecektir. Zira ittifak yapacak partiler arasındaki ideolojik uyum ittifakın bileşenlerinin belirlenmesi ve başarılı ya da başarısız olmasında etkili olacaktır.
CHP-HDP-İYİ Parti düzleminde partilerin ideolojileri ve seçmen tabanları arasında uyumsuzluk olduğundan bu partilerin ittifak yapmaları ve yaptıklarında seçmen tabanlarını ellerinde tutmaları zor görünmektedir.
Dolayısıyla bu üç partinin arasındaki olası ittifak görüşmelerinin AK Parti-MHP ittifak görüşmelerindeki gibi sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi güçtür. Bu süreçte CHP’nin ittifak çalışmalarını seçimlere kadar üstü örtülü bir şekilde devam ettirmesi beklenmektedir. Çünkü HDP ile açıktan ve belirli prosedür ve şartlara bağlı bir ittifak görüşmesi CHP’yi kendi ulusalcı ve Atatürkçü seçmenine karşı zor durumda bırakacaktır.
İYİ Parti’nin ise CHP’nin HDP ile ittifak kurmasını bekleyeceği ve doğrudan bu partilerle ittifak görüşmesine girmeyeceği düşünülebilir.
Bu partinin HDP’ye yaklaşılmasından rahatsız olan CHP seçmeninin kendisine geleceğini varsayarak ittifak hesaplarını yapması kuvvetle muhtemeldir.
Seçim ittifaklarının her siyasal sistem için avantaj ve dezavantajları bulunmakta dır. Türkiye’nin yeni siyasal sisteminde olduğu gibi başkanlı bir siyasal sistemde seçim ittifaklarının en büyük dezavantajı seçim sonrası ile ilgilidir. Eğer seçim öncesi partiler arasında kurulan ittifak seçim sonrasını da içerecek şekilde bir protokole bağlandıysa yönetim krizinin çıkması ihtimal dahilindedir. Bu durumun iki farklı dinamiği bulunmaktadır. Eğer ittifakı oluşturan partinin adayı cumhur başkanı ise ve mecliste yasaları geçirmek için yeterli çoğunluk desteğine sahipse ittifakın küçük üyesinin seçim sonrasında ittifaktan çekilmesi çok da önemli değildir. Fakat Cumhurbaşkanının mecliste kendi partisinden yeterli desteği yoksa ittifakı oluşturan küçük parti meclisteki desteği için yürütme içerisinde daha fazla paya sahip olmak için sık sık pazarlığa başvuracaktır.
Ama her ne olursa olsun başkanlı siyasal sistemlerdeki bu tür bir kriz parlamenter sistemdeki koalisyonların oluşturduğu krizden farklıdır.
Çünkü parlamenter sistemdeki siyasal krizler hükümetin uzun süre kurulamamasına ya da kurulan hükümetin aniden çökmesine yol açmaktadır.
Ancak başkanlı bir siyasal sistemde başkanın partisinin mecliste yeterli çoğunluğu alamadığı durumlarda başkan, yasaları geçirmek için diğer
partilerle de pazarlık yapar. Başkan sabit bir süre için seçildiği için de derin bir yönetim krizi yaşanmaz. Bu anlamda seçim ittifakları koalisyonlardan
farklı bir dinamiğe sahiptir.
Türkiye’de seçim ittifakı tartışmalarında özellikle bazı hususlarda dezenformas yon yapılması ittifaklar meselesinde yanlış bir algının oluşmasına neden olmaktadır. Bunun toplumun ittifaklara yaklaşımı üzerinde de etkili olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. En çok dezenformasyon yapılan hususların başında koalisyon ile ittifak kavramlarının eşdeğer tutulması gelmektedir. Bu iki kavram eşdeğer olarak yansıtılarak ittifakların istikrarsızlık yaratacağına dair bir argüman dolaşıma girmiştir.
Bu iddianın savunucuları AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber istikrar sağlanacağını vaat etmelerine rağmen ittifakların yasal hale getirilmesiyle bu vaadin boşa çıktığını iddia etmektedir. Dolayısıyla ittifaklar ile beraber sistemin daha da istikrarsızlaşacağı bu çevrelerin temel argümanı olsa da bu argümanın pek çok açıdan problemli ve eksik olduğu görülmektedir. Esasen – daha önce de vurgulandığı gibi– seçim öncesi ittifaklar partiler arasında yapılan pazarlığın niteliğine göre sadece seçimlerle sınırlı olabileceği gibi seçim sonrasında yürütmedeki görev paylaşımını da kapsayabilmekte dir. Fakat Türkiye’de ittifak görüşmeleri sürecinde böyle bir durumun gündemde olmadığı görülmüştür. Zira AK Parti ile MHP arasındaki ittifak görüşmeleri sürecinde her iki taraf da seçim öncesi ittifakların seçim sonrasında hükümet kurma sürecinde pazarlık anlamına gelmediğini vurgulamıştır. Bununla uyumlu olarak iki taraf da ittifak meselesini seçim sonrasında hükumette olmak için bir pazarlık unsuruna dönüştürmemiştir. Kaldı ki parlamenter sistemdeki koalisyon görüşmelerinin en önemli özelliği hükümeti kurmak için güvenoyualmaya yönelik gerçekleşmesidir. Başkanlık sistemlerinde hükümeti kurmak için güvenoyuna gerek yoktur. Başkanın seçilmesi hükümeti kurmak için yeterlidir.
Başkanın parlamentoda çoğunluk desteğine ihtiyaç duyması ise yasaların meclisten geçirilmesi ile ilgilidir.
Partiler arasında seçim ittifakının Türkiye siyaseti açısından bir diğer önemli sonucu ittifak yapan partilerin toplam oyu yüzde 10’nu geçtiğinde ittifakın içindeki partilerin kendi oyu yüzde 10’nun altında kalsa bile barajı geçmiş sayılacak olmasıdır.
Bu durumun yakın dönem için Türkiye siyaseti açısından bir sorun ortaya çıkarmasa da ileriye dönük bazı sonuçlara yol açabilmesi muhtemel dir. İttifakın içindeki partilerin bazılarının oyları yüzde 1’in altında olsa bile toplamları yüzde 10’u geçmesi durumunda barajı geçmiş sayılacağı için bu tip bir uygulama ileride partilerin bölünme motivasyonunu artırabilir.
Oylarının ziyan olmayacağını düşünen seçmenler cumhurbaşkanının seçilmesinin zaten istikrarı sağlayacağı düşüncesiyle milletvekilliği seçimlerinde küçük partilere oy vermek için kendilerini daha rahat hissedeceklerdir.
Bu minvalde birbirlerine ideolojik olarak çok uzak ve programları farklı olan partiler bile sadece kağıt üzerinde ittifak yaparak az sayıda da olsa milletvekili çıkarmak için uğraşacaklardır.
Seçim çevresi ile ilgili (dar ya da daraltılmış bölge) bir değişikliğe gidilmediği için çok küçük oy oranına sahip partilerin büyük illerden milletvekili çıkarabilmeleri ihtimal dahilindedir. Özellikle Türkiye’nin hakim partili bir sistemde olduğu göz önüne alındığında 2019 seçimlerinde olmasa bile sonraki dönemlerde hakim partiyi mümkün olduğu kadar aşağı çekmek için karşıt bütün partiler kağıt üzerinde ittifak yaparak çok küçük marjinal partileri bile meclise taşımaya çalışacaklardır. Kaldı ki kağıt üzerinde ittifak yapmanın küçük partiler açısından önemli bir maliyeti yoktur. Ancak diğer partiler ittifak yaparken herhangi bir ittifaka dahil olmamanın maliyeti büyüktür.
Temsilde adalet açısından küçük partilerin birkaç milletvekili ile mecliste temsil edilmesi olumlu olarak görülebilir. Ancak Türkiye’nin parti sistemi açısından ileriye dönük olarak ortaya çıkaracağı maliyetler daha yüksektir. Bu açılardan bakıldığında ittifak düzenlemesiyle Türkiye’de parti sisteminin çok parçalı bir yapıya dönüşmesini engellemek için söz konusu düzenlemeye taban barajı eklenebilir.
6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder