PKK TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA, BÖLÜM 9
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÖRGÜTÜN EYLEMLERİNİ YOĞUNLAŞTIRMASI VE SİYASALLAŞMA FAALİYETLERİ
I. ERUH VE ŞEMDİNLİ BASKINLARI
1984 yılında PKK, Kuzey Irak'taki varlığını artırma çalışmalarına hız vermiş, örgütün üst düzey görevlileri bölgeye yerleşmiş, iki silahlı propaganda
birliği oluşturulmuş " Hezen Rızgariye Kürdistan(HRK) "Kürdistan Kurtuluş Birliği" adını alan örgüt Mayıs ayından itibaren Güneydoğu Anadolu'ya giriş
yapmıştır. 15 Ağustos'ta Eruh ve Şemdinli baskınlarını yaparken Türkiye ise yoğun operasyonları başlatmıştır.
1984 yılı şubat ayında Helve kampında yapılan toplantıda Öcalan mutlaka aynı yıl içerisinde Botan'a girilerek üslenilmesi konusundaki fikirlerinin
uygulanmasını istedi150. Öcalan, seçilen bölgedeki faaliyetlerin ne şekilde olacağına dair talimatlar da gönderiyordu. Talimatı alan gruplar hazırlıklara
başladılar. Amaç büyük bir eylemle silahlı propagandadan gerillaya geçiş ile örgütün amaç ve varlığını duyurmaktı. Yapılması kararlaştırılan eylem Eruh,
Çatak ve Şemdinli ilçelerini basarak büyük sansasyon yaratmaktı151. Yine Öcalan'nın emri ile iki silahlı propaganda birliği kurulmuştu.
1984 yılında PKK'nın toplam gücünün 5000 civarında olduğu belirtilmiş, yine bu bölge de APO'nun emriyle " Kürdistan Kurtuluş Birliği (HRK) adında
silahlı propaganda birliği oluşturmuş ve Hakkâri ile Eruh-Şırnak Bölge komitesinde yerleşmesi sağlanmıştı. Bu birlikler ile Türkiye Cumhuriyeti
hükümetine karşı silahlı eylemlere başlandığını da bütün dünyaya duyurmuştu152.
15 Ağustos 1984 saat 21.30'da Eylemler Eruh ve Şemdinli'de gerçekleştirildi. Çatak'da ise emir gelmediği için eylem gerçekleştirilemez (Ancak
bu tarihten bir yıl sonra Çatak'ta da aynı eylem gerçekleştirilir)153. Bu baskınlarda 1 asker şehit olurken 9 asker ve 4 sivil yaralandı. Özellikle eylem
sonrası bildiriler dağıtıldı, ve HRK' nın154 (Kürdistan Kurtuluş Birliği) kuruluşu ilan edildi.
Olay sonrası baskını gerçekleştirenler Eruh jandarma birliğindeki silah ve cephaneyi de kamyonlara yükleyerek kayıp vermeden kaçtılar. Bu olayla birlikte
PKK, bölgede sürdürdüğü silahlı propagandayı artık bir üst aşama olan gerilla hareketine dönüştürmüştür.
1. Bölge Halkının Tepkisi
Bu eylemlerin rahat bir şekilde gerçekleştirilmesi PKK tarafından bile hayretle karşılandı. Ancak güvenlik güçlerinin takibinden ve tepkisinden dolayı
da epeyce yıpranıyorlardı. Halkın örgüte olumsuz bakması da bu konuda örgütü sıkıntıya sokuyordu. Zira silahlı propaganda döneminde fazla sesini çıkarmayan
bölge halkı son olaylardan kendisisin de zarar göreceğini anlayınca örgüte karşı açık tavır almaya başlamıştı. Çok sayıda elemanı öldürülen veya yakalanan örgüt bu gelişmeler üzerine paniğe kapıldı. Öcalan paniğin önünü almak için Türkiye'de bulunan tüm militanlarını Kuzey Irak'ta toplamak zorunda kaldı. Beklenen
gelişme ters tepmiş silahlı propaganda safhası ileriye götürmek yerine örgütü daha da geriletmişti. Ortaya çıkan gerçek şuydu. Bölge halkı olayları tasvip
etmiyordu. Öcalan bu konuda Partiyi çok tehlikeli bir konuma getiren o uğursuz 1985 kışının devrimci tarzda aşılmasını sağlamak amacıyla " bahar talimatları
yayınlandı" demesi bile yılgınlığın ne boyutlarda olduğunun göstergesidir.
Halkın desteğinin olmaması sorununu PKK bir an önce aşmak istemekteydi. Yapılan değerlendirmelerde ortaya konan hedef, bölgesel çapta gerilla faaliyeti veya milis örgütlenmesiydi. Milis örgütlenmesinin gerekliliği PKK için her açıdan önem taşıyordu. Milis demek hem suç ortağı hem de taze askeri güçtü. Halk olmadan gerilla olmazdı. Onun için halkı bir şekilde bu işe ortak etmek gerekiyordu. Bu ortaklık gerçekleştiği takdirde onu devletten koparacak,
yasal olarak suçlu durumuna getirerek işbirliğine mecbur bırakacaktı. Örgütün bunları düşündüğü dönemler Devletin de geçici köy koruculuğunu uygulamaya
başlayacağı dönemlere rastlamaktaydı. Bu andan itibaren halkı erken örgütleyen bu girişimde önde olacaktı.
Öcalan, silahlı propaganda birliklerini geliştirme, sayısını artırma ve doğrudan Parti Merkezine bağlı çalışılmasının talimatlarını da veriyordu. Gerilla
aşamasına geçmeyi hedeflerken silahlı propaganda birliklerinden de geriye dönüş söz konusuydu. İstenen seviyede etkinlik gösteremeyen, tek başına bırakılınca iş yapamayan alan sorumlularının yetkisi ellerinden alınarak doğrudan Öcalan'a bağlandı. Üzerinde önemle durulan bir husus da kadro eğitimi oldu. Çünkü çok sayıda teslim olan militanın varlığı, inançsızlığı gösteriyordu. 1985 kışı boyunca bu konuların üzerinde durulurken, baharla birlikte hareketlilik de başlayacaktı155.
II. ERNK’NIN KURULUŞ MAKSADI VE HEDEFLERİ
PKK bir taraftan silahlı eylemleri sürdürürken diğer taraftan da uluslararası faaliyetlere giriyordu. Öcalan bu amaçla bir kuruluş bildirgesiyle, 21
Mart 1985 tarihinde ERNK'yı156 (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) kurduğunu duyurdu. ERNK'nın görevi Kürt sorunu konusunda bilgi sağlamak,
Kürtlere karşı yapılan insan hakları ihlallerini tespit edip bu bilgileri ulusal ve uluslararası kuruluşlara bildirmek ve bu yolla insan hakları örgütlerinin,
parlamentolarının siyasi liderlerin, partilerin ve diğer demokratik kuruluşların desteğini karşılamak idi. Bu tür faaliyetler için bir bülten de çıkarılarak diğer
dillere çevrilmesi de öngörüldü.
PKK'nın büyük umutlarla giriştiği ERNK ilanı, 1985 ortalarına gelindiğinde fiyaskoya dönüşmüştü. Kendi deyimleriyle sanki yeniden başlıyormuş
gibi en basit işlerden başlamak gerekiyordu.
Ancak 1985 yılının sonlarına doğru PKK militanları yeniden toparlanmayı başarıyorlardı. Bu arada güvenlik güçlerine karşı yürütülen saldırıların yanına
köy baskınları da ekleniyordu. Zira PKK militanlarının köylere rahat rahat gelememesi için başvurulan bir yöntem olan köy korucuları PKK'nın serbestliğini
önemli ölçüde engellemişti. Bunun bedeli ise birbiri ardına basılan köyler ve öldürülen köy korucuları olacaktı. PKK 1985 yılındaki eylemleri için varolma
savaşı ve direnişi adını uygun bulmuştu157. Gerçekten de 1984’de 28 kayıp veren PKK, 1985'de 100 kayıp verecektir.
1986 yılında yapılması düşünülen eylemlerin hazırlıkları ve yeni stratejilerin saptanması 1985 yılında uğranılan başarısızlıkların etkisiyle, oldukça
uzun bir zaman dilimini kapsayacaktı. Kış boyunca yapılan çalışmalarda ortaya çıkan sonuç, daha ileri bir döneme geçilerek direnişin sürekli hale getirilmesi
olmuştu. Uğranılan başarısızlıklar neticesinde ilanı güçlü bir şekilde yapılamayan ERNK, 1986'da yeniden canlandırılacaktı. Adını 1986 Bahar Atılımı olarak
koydukları yeni eylem dönemi, Mart ayında güvenlik kuvvetlerine yapılan saldırıyla başlıyor ve aynı şiddette devam ettiriliyordu.
1986 yaz ayları süresince devam eden PKK eylemlerinde Asker-sivil 200 insan ölecekti. 1986 yılı içerisinde Hakkari’nin Uludere ilçesinde 12 güvenlik
görevlisinin şehit edilmesi, ERNK'nın en kanlı eylemi oluyordu. Ancak bu arada ERNK komutanı olan Agit kod adlı Mahzum Korkmaz Siirt'te bir çatışmada ölü
olarak ele geçirilmişti158.
PKK aldığı darbelerden sonra, 1986 yılında yeni bir strateji uygulamaya başlamış, devrimci terör-silahlı propaganda siyaseti ile sivillere, köylere
saldırmaya ve katliama başlamıştır. Nitekim 1986 senesinde 67 sivil PKK tarafından öldürülmüş, 48 kişi yaralanmıştır. Ağustos 1986 da ise Çukurca
Karakoluna yaptığı saldırı ile, 2 subay 12 er şehit edilmiş, bunun üzerine başlatılan operasyon sonunda, 165 PKK’lı öldürülmüştür159.
Netice olarak 1986 yılı PKK yayın organlarında büyük atılım dönemi olarak adlandırılıyordu. 1987 yılında nasıl binr strateji izleneceğine ise 25-30
Ekim 1986 tarihinde yapılacak olan 3. Kongrede karar verilecekti160.
III. 1986 SONRASI GELİŞMELER
1. III. Kongre Kararları ve Uygulamaları
1986 yılı sonunda önemli hadiselerden birisi de PKK'nın 3. Kongresini yapması olmuştur. Amaç; Lübnan’da Bekaa vadisindeki Helve kampında yapılan
bu kongrede, geçmişin muhasebesini yapmak ve yeni dönemin görevlerini belirlemekti. Temel amaç ise; örgüt elamanlarını zor ve baskı ile sindirme, tehdit etme ve APO'nun kendisini kabul ettirmekti161.
III. Kongre 25-30 Ekim 1986 tarihinde Lübnan'da bulunan Helwe kampında yapılmıştır. Öcalan'ın "...savaşmıyorlar..." gerekçesiyle üst düzeyde
büyük tasfiyeler yaptığı bu kongre kötü gidişi engelleme kongresi olarak nitelendirilmiştir.162
Tasfiye edilenlerin yerine ileride büyük katliamlar gerçekleştirecek ve Öcalan tarafından sürekli taltif görecek olan Halil Kaya, Şemdin Sakık, Şah
İsmail Al, Nizamettin Taş, Halil Ataç, Haydar Altun, Şahin Baliç, Cemil Işık, Şehmus Yiğit, Müslüm Durgun, Cihangir Hazır çeşitli görevlere getirilmişlerdir.
Kongrede silahlı grupların bölgede tutunabildiği, önemli ölçüde kitle desteğinin sağlandığı, örgütün kendisini Dünya kamuoyuna tanıttığı
değerlendirmeleri yapılarak örgüt mensupları motive edilmiştir.
Kongrede alınan kararlar:
1. HRK'nın lağvedilerek yerine ARGK163 (Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu) 'nın kurulması, imkanların elverdiği bölgelerde silahlı propaganda yerine gerilla faaliyetlerine yönelinmesi,
2. ARGK'nın ihtiyaç duyduğu personelin askerlik yasası gereğince temin edilmesi.
3. Örgüt ilerlemesinin önünde önemli bir engel olan Geçici Köy Korucularının kendilerinin ve yakınlarının katledilmesi, evlerinin kundaklanması, mallarının yağmalanması gibi yöntemlerle sindirilmesi.
4. Helve kampının adının Mahzum Korkmaz Akademisi olarak değiştirilmesi ve bu kampın bir kadro okulu haline getirilmesi, yurt içinde şehir ve kitle faaliyetlerine daha fazla önem verilmesi, legal girişimlerin başlatılması.
5. Başlıca faaliyet bölgelerinin Botan, Garzan, Orta Eyalet, Serhat, Dersim, Mardin ve Güney Batı Eyaletleri olarak tanzimi.
6. HPP (Örgüt içi İstihbarat) ve TEVSAL (Örgüt Dışı İstihbarat) birimlerinin kurulması)
7. Cezaevlerinin daha aktif hale getirilmesi, çalışmalarının derhal başlatılması ve buna bağlı olarak cezaevleriyle ilişkilerin merkezileşmesi ve örgütlü biçime kavuşturulması.
8. Firar olaylarının organize edilmesi, tahliye olanlarla ilişki kurulması164.
Alınan kararlar şiddetin artırılacağının habercisiydi. Nitekim PKK'nın, daha başlangıçta yüklendiği misyonu gerçekleştiremeyeceği endişeleri oluşmuştu.
Bunun aşılması ve üslendiği rolleri yerine getirmesi için bazı girişimlerde bulunulması gerekiyordu.
Barzani'nin Irak sınırından Türkiye'ye girişte, PKK'ya zorluk çıkarmaya başlaması örgütü güç duruma düşürüyordu. Nitekim Barzani, 1986 yaz aylarında
PKK ile yapılan protokolü tek yanlı olarak feshetti. Ortaya çıkan güçlükleri ortadan kaldırabilmek için Suriye ve İran hemen devreye girerken, PKK'nın
Kuzey Irak'ta kalmasının temellerini sağlamaya yönelik olarak Talabani ile PKK arasında anlaşma yapılmasını temin etmişlerdir. PKK işbirliğinin varlığını
göstermek isteyen Talabani, Irak'ta çalışan bir Türk mühendisini kaçırarak bazı taleplerde bulundu. Bu sayede de Türkiye gündemine taşındığı gibi PKK'nın
Kuzey Irak'ta kalışının gerekçesini oluşturuyordu165. PKK, Talabani ve Barzani ile ilişkilerin düzelttikten sonra Türkiye sınırları içerisinde de bazı örgütsel
düzenlemelerde de bulundu.
III. Kongre sonunda Kürdistan Kurtuluş Birliği ( HRK) isimli askeri teşkilat kaldırılmış, yerine Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (ARGK) kurulmuş,
askeri mücadelenin genel kurmayı olarak bu kuruluş kabul edilmişti. Bir diğer karar ise Türkiye ile ilgili idi. Bu faaliyetler yedi mıntıkaya ayrılmıştı. Buna göre;
BOTAN (Siirt, Şırnak, Uludere, Beytuşebap, Hakkâri ve Van) GARZAN (Batman, Kurtalan, Sason, Bitlisin bir bölümü), ORTA EYALET (Diyarbakır, Bingöl, Muş,
Elazığ'ın bir bölümü) SERHAT ( Kars,Ağrı); DERSİM (Tunceli), MARDİN, GÜNEY BATI (Antep, Urfa, Adıyaman ve Maraş)166.
Kongre'den sonra yoğun bir eğitim dönemi başlatıldı. Baharla birlikte silahlı militanlar küçük gruplar halinde Suriye, Irak ve İran üzerinden Türkiye'ye
tekrar girdiler. Askerlik yasası adı altında uygulanacak taktik değişiklik, kendini hemen gösteriyordu. Devrimci şiddet gerçek amacına yönelmeye başlamıştı.
Hedefte öncelikle sivil halk vardı. Bu kişiler devlet ajanı, işbirlikçi olarak gösterilen bölgede devletin temsilcisi konumundaki muhtar, köy korucusu olan
köylerdi. şiddetin özellikle halk üzerindeki etkisi gittikçe artırılmaya çalışılıyordu. Bu noktada güdülen amaç sürekli olarak devletin acz içerisinde olduğu,
vatandaşını koruyamadığını ispatlamaktı. Öldürülecek kişiler özenle tespit ediliyordu. Güvenlik güçlerine kim haber veriyorsa mutlaka öldürülüyordu.
Bölgenin sosyal ve kültürel yapısında şiddetin yerini iyi bilen örgüt, bu cezalandırmaların nasıl bir etki yaratacağını da iyi biliyordu167.
PKK’nın bu politikaları sonuç vermeye başlamıştı. Bu konuda hazırlıksız olan devlet vatandaşını koruyamıyordu. Nitekim basında da bu yolda haberler
sıkça yazılmaya başlamıştı. Bu aşamada uygulanan şiddetten elde edilmek istenen sonuçlara uygun olarak PKK her eylemden sonra adını ve savunduğu düşünceleri topluma duyuruyordu. şiddet teorinin öngördüğü gibi hızla bölge halkını olayların içine çekiyordu. Bir süre sonra da gerçekle söylentiler bir birine karışmaya başladı. Bu arada olaylara yeni bir dinamik kazandıracak olan askerlik yasasının çıkarıldığı ve uygulamanın hayata geçirilmesi pratikte beklenenden çok daha fazla gelişmelere yol açtı168.
Askerlik yasasının PKK tarafından uygulanması neticesinde bölgedeki ailelerden çocuklar zorla alınıp dağlara götürülüp eğitiliyordu. Bunlar içerisinden
ölenler olursa da ailelerin devlete duyacakları nefrette örgüt için bir avantaj olarak değerlendiriliyordu169.
Öcalan'ın bu önlemleri şu sonucu veriyordu: PKK'nın militan sayısı arttı. Özellikle Botan bölgesinde 50-100 kişilik gruplar rahatça dolaşır oldular. Bunların
yaptıkları katliamlar PKK'ya gündemde kalma imkanı da sağladı170.
Güvenlik güçleri duruma hakim olamayınca bölge halkının devlete güveni azaldı. Ama halk iki taraf arasında sıkışacağını biliyordu. Ancak daha acımasız
olanın ve kendisine zarar verecek olanın yanında durmayı tercih ederek PKK'nın yanında yer almaya başladılar. Daha doğrusu böyle davranmak zorunda kaldılar171.
PKK tarafından uygulanan devrimci şiddet, bölge insanını tam bir ikilem içerisinde bırakıyordu. Coğrafi şartların ve altyapı yetersizliği, bölgenin dağınık
yerleşim biçimi, yaylalara çıkma zorunluluğu, zaten zayıf olan kamu örgütlenmesi ile örgütün silahlı şiddeti birleştiğinde, bölge halkı için çözümsüzlük ortaya çıktı.
Öcalan bu durum için bölge halkı her iki tarafı da devlet gibi görüyor diyecekti172.
a) PKK'nın Stratejisi173
Gerilla için tespit edilen temel bölge Botan'dı. Bu bölgenin silahlı faaliyet için temel olarak seçilmesi tesadüfen değil bölgenin coğrafi, sosyal ve siyasi
yapısından kaynaklanıyordu. Merkez Botan alındığında çevre bölgeler buraya bağlı olarak gelişme gösterecekti. Büyüyen askeri güç, coğrafi imkanlardan
faydalanarak, dağ silsilesini takiben Tunceli, Bingöl, Diyarbakır, Bitlis ve Adıyaman'a kadar yayılabilirdi. Suriye ve Irak'tan girildiğinde Torosların sırtları
takip edilerek Anadolu içlerine kadar gitmek mümkün olacaktı. Botan'da yapılacak bir askeri harekatın gerisine düşerek çembere karşı dış çember
oluşturulabilecekti. Arazinin bu şekilde değerlendirilmesi oldukça profesyonel nitelik taşıyordu. Öcalan bu temel stratejiden hiç bir zaman vazgeçmeyecekti174.
Temel üs bölgesi oluşturmak üzere seçilen Botan’da ortaya konan iki hedef vardı:
a) Birincisi Botan'ı içerisinde bölgelere ayırarak halkı örgütleyip, milis birlikleri oluşturmak,
b) ikincisi de devleti halktan tecrit etmek.
Sıkıyönetim sonrasında PKK tüm ağırlığını Botan'a verdi Şırnak, Siirt ve Mardin temel eylem alanları olarak seçildi. Silahlı gücün 200 olan sayısının bir
kaç bine çıkarılması kararlaştırıldı.
Diğer taraftan İran Irak savaşının geldiği yeni aşamada Irak Ordusu İran'la işbirliği yapan Barzani güçlerine saldırdı, dağılan Barzani kuvvetleri
İran'a çekilmek zorunda kaldı. Bu olay üzerine PKK bölgede Barzani’nin terk ettiği çok sayıda silah ve mühimmata el koydu. Diğer bir kısım Barzani
taraftarları da PKK'ya katıldı. PKK artık Türkiye içerisinde değil aynı zamanda Irak içlerinde kalan bazı bölgeler de PKK'nın faaliyet alanları içerisindeydi.
Bu durum, Öcalan için oldukça önemli olan stratejik bir bölgeye yerleşme imkanı sağladı. Bu bölgenin özelliği hem coğrafyadan hem de tarihi nedenlerden
dolayı eşsiz avantajlara sahip olmasından kaynaklanıyordu. Bölge, hiçbir dönemde devlet egemenliğine girmemişti. Üstelik geçiş bölgesinde bulunuyordu.
Bölgede geliştirilecek ticaret, lojistik konusunda PKK'ya sınırsız imkanlar sunabilirdi. Kuzey Irak'taki Merkez Karargaha, Şam'dan gelen talimatta geç
kalınmadan bölgede "eğitim kampları kurulması" isteniyordu. Coğrafyanın, gerilla savaşı için tarif ve tanımı yapılan özelikleri taşıması, gelecekte olacakların habercisi idi. Irak hükümeti ile yıllardır savaşan bölge aşiretleri, bölgeyi adeta dantel gibi işlemişti.
Tüm bu gelişmelere karşı Öcalan, istediği tempoyu bir türlü yakalayamıyordu. Öcalan'a göre kendisinden sonra yola çıkan "Peru, Seylan, kısa
sürede nasıl eğitim ve örgütlenme ile kendilerini yaygınlaştırdılarsa, kendi çabalarının güdük kalması affedilemezdi." Bu döneme kadar yürütülen faaliyetler şunu göstermişti:
Sayı arttıkça sevk idare ile ilgili sorunlar artıyordu. yapılan işlerin, militanların gözünde büyütülmesi ve sayının artışı ile ortaya çıkacak olan yönetim
problemini aşmak amacı, ile "resmiyet" in oturtulması hedef haline getirildi.
Faaliyet gösterilen alanlardaki örgütlenme kendi içersinde fonksiyonel olarak ayrılırken coğrafya da altı eyalete bölündü175. Bu bölünmede temel
belirleyici özellik ekonomik farklılık, arazi yapısı, halkın yaklaşımı, silahlı faaliyetin farklı alanlardan geldiği, farklı gelişme düzeyi idi. yapılması gereken ise, artık stratejik önceliklerin tespit edilmesiydi.
Her eyalette bir eyalet askeri konseyi oluşturulması karar altına alındı. Bu konseylerin amaçları ise şunlardı.
Bölgelere uygun savaş taktiklerini geliştirmek, savaş planlarını hazırlamak, eyalet düzeyinde sevk ve idare görevini yerine getirmek. Bu görevleri gerçekleştirmekten
sorumlu tutulan eyalet askeri konseylerinin ise şu şekilde teşkilatlanması esasa bağlanıyordu176:
A. Planlama ve Harekat
B. Eğitim
C. Denetim ve istihbarat
D. Lojistik
E. Muhabere
F. Sağlık Bölümleri
Botan'da gerillayı uygulamaya çalışan örgüt, diğer alanlarda ise silahlı propagandayı hayata geçirmeye çalışıyordu. Artık faaliyet gösterilen bölgeler
oldukça genişlemişti. Gerek denetim, gerekse planlama için her ne kadar geçmişte uygulanan kurye sistemi ile başarılı sonuçlar alınmış ise de artık haberleşmede bu yöntem yavaş kalıyordu. Bu sıkıntının aşılması ise, telsiz kullanımı ile bu dönemde çözüme kavuşturuldu. Telsiz dinleme, iç haberleşme olarak iki yönlü kullanılırken aynı zamanda belli kural ve talimatlara dayandırıldı. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı günlerde çevresindekilere dert yanan Öcalan şunları dile getiriyordu177:
"....Bir çok ülke pratiğine bakıyoruz, gerillaya üç yüz kişiyle başlamışlardır, iki yıl içerisinde on bin kişiye çıkmışlardır. Bizde başlangıçta üç yüz kişi ile başladık
ama halen bin beş yüz kişiyiz, neden...." diyordu.
Sayı, üçyüzden binbeşyüze çıkmıştı ancak ortada yeni problemler vardı. En büyük problem ise güven sorunuydu, örgüt sayıca küçük iken düşman sızmaları
kontrol edilebiliyor, bilgi ve özellikle de muhalefet oluşumu daha başlangıçtan itibaren etkisiz hale getirilebiliyordu. Ancak şimdi bu zorlaşmıştı. Bu hususta
tehlikelere dikkat çeken Öcalan, şunu öneriyordu.
"....Kontrollü bir biçimde önce eğitime sonra denemeye giderek güven verdiği oranda ve kendisini kanıtladığı oranda onu komutanlaştırma sürecine almak giderek onu daha etkili görevlere almaya kadar bu sorunları incelemek önem taşır demektedir..."
Güven olayının üstesinden gelmenin yolu, diğer sosyalist ülke ordularında uygulandığı tarzda çözülmeye çalışıldı. Bu silahlı gruplarda yer alan, Siyasi
Komiserlik uygulamasıydı. Siyasi komiser, silahlı faaliyetin, politik niteliğinin de temel uygulayıcısı olacaktı. Bu tür konuların kurumlaşma ile çözülmesi için,
gerillanın tüm faaliyetlerini kapsayacak bir dizi talimatın yayınlanmasına başlandı.
b) Öcalan'ın Stratejik Tespitleri
Ocak 1989'da gelinen safha ve eyaletler ile ilgili değerlendirme yapan Öcalan şunları söylüyordu178.
"l. ...Botan Eyaleti. Temel bir bölge olarak en başta, temel parti taktiğinin işlerliğe kavuşturulmak istendiği merkezi, dağlık, hem nüfus itibarı ile hem de ulusal niteliği açısından devrimimizde belirleyici bir rol oynaması gereken yine yurt dışına açılmamızda da aynı olumluluğu gösteren ve Botan bölgesi dediğimiz alan gelmektedir. Bu alanın özelliklerini iyi biliyoruz.. Bütünü ile incelemeye tabi tutulmuştur. Adım adım bilinmektedir...."
Öcalan'a göre Botan, ...Irak-İran savaşının sonuçları ile önümüzdeki dönemde varlığını sürdürecek olan bölgedeki çelişkilerden en çok yararlanılabilecek
bir alandı. Bu özellik PKK'ya eşsiz bir avantaj sağlıyordu. Sınır boyunca yaşanan istikrarsızlık, üslenme imkanı sağlarken kızıllaşabilecek bir gerilla bölgesi şartları
taşıyordu ve iki yıl içerisinde bölge yarı-kurtarılmış alan haline gelebilirdi. Böyle bir alanın oluşturulmasının ardından yapılacak olan Halkı parti politikasına tabi kılmak ve savaş ekonomisini yaratmaktı, Öcalan'a göre ...bu bölge tahminlerden öte avantajları beraberinde taşıyordu..."
"...Partinin temel mücadele alanı olması temel taktik gelişmelerin burada çok rahatlıkla yer almış olması ve bütün yurt dışından beslenmeye bütün Kürdistan'ın diğer bütün parçalarından beslenmeye uygun olması yani Sovyetler'deki Kürt azınlığından tutalım huduttaki İran Kürt'leri, Güney Kürdistan'daki Kürtler ve Suriye Kürtleri bütün bunlar bu alanı muazzam besleyecek durumdadır. Artık Botan'da devletten çok kendi denetimleri söz konusudur ancak buna kurtarılmış alan denemezdi. Bu haliyle bölge temel merkez niteliğine sahip olup, tüm bölgelere buradan girilecekti. Bir diğer önemli bölge ise, sınırları dönem dönem değişse de, temel alan olarak özelliğini sürdüren Serhat Eyaleti'dir. Öcalan bu bölgeyi tarif ederken Kuzeyde Kars, Ağrı, ile kısmen Erzurum ve kısmen Van alanlarını kapsayan alandır demektedir. Tespit coğrafi olarak bütünlük göstermekte, bu hali ile gerek kuzey-güney gerekse doğu-batı uzanımında yeterince derinliğe sahipti. Bu şekilde
Van gölü kuzeyini oluşturan kompartımanı bir bütün olarak kapsamaktadır.
Arazi yapısı, dağları, yer yer ovaları kapsaması, örgütlenme konusunda ikili özellik gösterilmesini zorunlu kıldığını söyleyen Öcalan, bu cephe ve gerillanın
birlikte örgütlenmesini öngörüyordu. Her ne kadar bölgeye yerleşmiş az sayıda silahlı ve yeni yeni geliştirilmeye çalışılan milis örgütlenmesi varsa da, dağ
silsilelerinin iyi değerlendirilmesi durumunda gerillanın bölgeye yerleştirilebileceğini belirtiyordu. Bu hususta dikkati çeken en önemli konu, bölgelerdeki sosyal yapının en ince detayına kadar dikkate alınmasıdır.
Aynı dönemde ele alınan diğer bölge ise, Dersim'dir. Dersim bölgesinin coğrafi tanımı şu şekilde yapılıyordu. Muş, kısmen Bingöl yine kısmen Erzurum,
Elazığ, Sivas ve Erzincan'ı içine alan bölgedir. Bu şekilde tanımlanması yapılan bölge benzer coğrafi, ekonomik, sosyal, kültürel bir durum yaŞamaktadır. Bu bölge Diyarbakır ile Türkiye arasında yer alıyordu. Sosyal durum ise şu şekilde ifade ediliyordu179:
Türkiye kapitalizminin etkisini en çok yaşayan, kaldı ki kendi içinde en çok ayrışan geniş bir küçük burjuva yaşantının hüküm sürdüğü bir alandır. Geleneksel aşiretçi kabilesel düzen parçalanmış olmakla birlikte kapitalist kişilik de henüz tam nüfuz edememiştir..."
Öcalan'a göre "...gerillanın, orta merkezi bölgeden sonra gelişebileceği ikinci bölge Dersim'di. Bu gelişmenin temel dayanağı ise coğrafyasıydı. Çünkü bu bölge doğal bir kale görünümündeydi. Eğer yerleşmeye daha erken başlansa ve bu iş yeterince ciddiye alınsaydı, en az Botan kadar gerilla uygulaması geliştirilebilirdi.
Tarif edilen bir diğer bölge ise Mardin'di Mardin idari bölümlenmedeki il tanımından çok daha geniş bir bölgeyi kapsamaktaydı. Bu bölge bir yandan Botan ile öte yandan ise Suriye ile komşu durumundadır. Siyasal bilincin yüksek olduğu" bu bölgede temel hedef partinin ideolojisinin yerleştirilmesiydi. "Diyarbakır-Bingöl, Garzan Eyaleti ise Diyarbakır kısmen Bingöl ile yine kısmen Muş'u kapsamaktadır. Öcalan bu bölgenin stratejik değerlendirmesini yaparken de bu saha kuzey-güney arasında geçiş hattıdır, diyordu.
Güney-Batı Eyaleti ise kısmen Malatya'yı Adıyaman'ı, K.Maraş'ı, Gaziantep'i, şanlıurfa'yı kapsayan bölge olarak tespit edildi. Kapitalist etkilere erkenden açılmış önemli ölçüde Çukurova'ya bağlanmış olarak tanımlıyordu. Bu kapitalist gelişmenin nasıl sonuç vereceği ve bundan nasıl faydalanılacağını ise şöyle değerlendiriyordu. Bölge potansiyel açısından, sınıf nitelikli kadro çıkarması açısından zengindir. Belirtilen bölgede önemli sayıda "Türk" nüfusun varlığı ise burada uygulanacak politikaların özel olarak tespitini gerektiriyordu.
Coğrafya, bu bölümlenme ile kuruluş yıllarındaki mülki şekillenmeden oldukça uzaklaştı. Artık bölge askeri bakış açısıyla değerlendirmeye alınıyordu. Bu
nedenle de ön yargılardan ve idari endişelerden uzak, bir amatörden çok profesyonel askeri öngörü ile coğrafyayı kompartımanlara bölmüştü. Merkezin Botan'a yerleşmesi ile de ortaya şu durum çıkıyordu. Tespit edilen her bölge, gelecekte gerilla hareketi için genişlik ve derinlik itibarı ile kendi kendine yetebilecek büyüklükteydi.
Bölgeler arasındaki sınır hattı tereddüde yer bırakmayacak kadar net ve tabii coğrafi engellerle dayandırıldı. Bu durum sıcak çatışmalarda büyük avantaj sağlayacaktı.
Çünkü böyle bir durumda kolayca takipten kurtulmak mümkün olabilirdi. yerleşilecek en uygun bölgeler ise illerin sınır hattı ve tartışmalı ara bölgeleri oldu180.
Nitekim bu husus gerillanın varlığını devam ettirmek için dikkate alması gereken en önemli konuydu ve merkezi idare nispeten ara bölgelerde zayıftı.
Her bölge kendi dağ silsilesine sahip olup kuzeyden güneye, doğudan batıya geçişe imkanı veriyordu. Botan, gelecekte kızıllaşacak öncelikli bölge olduğuna göre, buraya yönelecek olan askeri gücü etkisiz kılmanın bir yolu da şüphesiz gerillayı bölgenin gerilerine yaymaktan geçiyordu. Eylemlerin ilk bu alanda başlaması da tesadüf değil askeri zorunluluktandı..."
Öcalan, 1989 yılında eğitilerek Türkiye'ye sokulan militan sayısının binbeşyüz olduğunu açıkladı181. Bu durum işlerin istenen düzeyde gelişmediğini
gösteriyordu. Olumsuzluğun sorumluluğu ise Öcalan hariç yönetimi elinde bulunduranlara aitti. Kendisi Şam'da olan öcalan üst düzey militanlara
gelişmelerin planlanan seviyede olmamasının nedenlerini şu şekilde açıklıyordu:
Abbas (Duran Kalkan) arkadaş yıllardır sabotörlükten başka bir işle uğraşmıyor. Zeki (Semdin Sakık) arkadaş uzun süredir söz vermiş olmasına rağmen,
çok elverişli bir alanda olmasına rağmen, eğitim ve örgütlenmeyi geliştiremedi. Süleyman arkadaş Mardin'deki düşkün yaşamın, yani yarı ağa yarı küçük
burjuvalığın daniskasını yapmıştır. A. Ma. arkadaş en geri en başarısız bir kişiliğin sergilenmesinden başka ne yapmıştır. TC'nin bir kusmuğu olarak başı belalı bir biçimde dolanıp durmakta daha önce cezalandırılan D. sahtekarından farklı olarak hangi konumda yaşıyor.
Öcalan, kendisinin ise nasıl özveri ile çalıştığını anlattıktan sonra beceriksiz yöneticilerin güç bela temin edilen silahları bile muhafaza edemediklerinden
yakınıyordu. Vietnam örneğini dile getirerek Vietnam'da 10 kişi iki tüfekle savaşırken, bizde tüfekler yer altında çürüyor diyordu. Üstelik iki keçiyi
güdemeyecek adamların şimdi ne oldum delisi olduğunu söylüyordu, Öcalan'a göre bu kadar fedakarlık ve destek olmasına rağmen, gelişme sağlanamıyordu.
Silahlı eylemler kısır bir döngüye doğru hızla gidiyordu. Bu durum Öcalan'ı oldukça sinirlendirmişti ve militanlarına şunları söylüyordu. "...Siz dünyada hiç
dışarıdan bu kadar beslenen devrim gördünüz mü? Hem de hiç kimsenin tanımadığı Kürdistan gibi bir ülke adına, ne Mao, ne Lenin'ne de Ho Che Mihn hiç birisi böyle çalışmadı. Zaten en çok yaptıkları 50 kişiyi eğitmek oda 15 gün içinde bir iki seminerden geçirmek ve birkaç çakar, almaz silah verip ülkeye göndermek...".
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
150 Parti Tarihi; PKK üyeleri tarafından yazılan döküman, s.82.
151 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK, Ankara,1999, s.40.
152 A.Cem Ersever; Kürtler PKKK ve A.Öcalan s.102.
153 Parti Tarihi; PKK üyeleri tarafından yazılan döküman, s.81.: A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s.101-106.
154 Ayrıntılı bilgi için bkz.Ümit Özdağ; Kuzey Irak ve PKK,ADD,(Kuzey Irak Özel Sayısı), c.3 S.1, Ankara,1996, s.83.
155 Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ank.1999, s.96 v.d.
156 ERNK- (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi), partinin ideolojisi doğrultusunda her kesimden halkın eklenmesi ve kullanılmasını sağlamak maksadıyla kurulmuştur. Halkın kazanılması, eğitim ve psikolojik harekat faaliyetleri yürütmüştür. 21 Mart 1985 te ilk bahar saldırısı gerçekleştirmiş fakat başarısız olmuştur. 5 Ağustos 1985 te Van/Çatak'a bağlı taşbıçak mezraasında 1 kadın, 7 çocuk 2 si erkek 10 kişi katletmeştir. (Ümit Özdağ; Türkiye Kuzey Irak ve Türkiye, s. 44).
157 Yeni Gündem, Mayıs, 1987,s.12.: A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s 109-111
158 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK,s.46.
159 Ümit Özdağ; Kuzey Irak ve PKK,ADD, (Kuzey Irak Özel Sayısı), c.3, S.1, s.85.
160 Atilla Şehirli; Türkiye'de Bölücü Terör Hareketleri (ve Devletin aldığı tedbirler), İstanbul 2000, s.300.:A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s.114: Ümit Özdağ;
Türkiye Kuzey Irak ve Türkiye, s.47.
161 A.Cem Ersever ; Kürtler PKKK ve A.Öcalan, s. 107-114.
162 Ümit Özdağ;Türkiye Kuzey Irak ve PKK, s.48.
163 Ayırntılı bilgi için bkz.A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan,s.16-121.
164 Atilla Şehirli; PKK'nın Kongre ve Konferansları ile Uyguladığı Strateji ve taktikler, Fırat Üniversitesi I. Milletlerarası Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Güvenlik ve Huzur Sempozyumu (27- 29 Mart 2000 Elazığ) (1 st International Security and peace İn the East and Southeast Anatolia Symposium Terorism, its effect and solution suggestions Elazıg 27-29 March 2000) s.789-833. A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan, s.115.
165 Tercüman; 23 Temmuz, 1987.; Milliyet; 5 Mart 1987. ; Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ank.1999, s.98.A.Cem Ersever, Kürtler PKK ve Öcalan, s117-120.
166 A.Cem Ersever ; Kürtler PKKK ve A.Öcalan s. 114-119.
167 Cumhuriyet; 26 Ocak 1987; Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ank.1999, s.100.
168 Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ank.1999, s.100.
169 Atilla Şehirli; Türkiye'de Bölücü Terör Hareketleri (ve Devletin aldığı tedbirler), İstanbul 2000, s.304.
170 Atilla Şehirli; Türkiye'de Bölücü Terör Hareketleri (ve Devletin aldığı tedbirler), İstanbul 2000, s.304.
171 Atilla Şehirli; Türkiye'de Bölücü Terör Hareketleri (ve Devletin aldığı tedbirler), İstanbul 2000, s.304.
172 Abdullah Öcalan; Parti Önderliğinin Çözümlemeleri, c.III, s.20.
173 PKK’nın stratejisi yazılırken büyük ölçüde Nihat Ali Özcan’ın “PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi” adlı kitabından faydalanılmıştır. Bkz. Nihat Ali Özcan,
PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ankara 1999.
174 Nihat Ali Özcan; PKK Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi, ASAM Yayınları, Ank.1999, s.102.
175 Abdullah Öcalan; Yeni Dönemin Görevi Üzerine Yetkince Yürüyelim, Şam 1989, s.5.
176 Abdullah Öcalan; Yeni Dönemin Görevi Üzerine Yetkince Yürüyelim, Şam 1989, s.7.
177 Abdullah Öcalan; Parti Önderliğinin Ocak Çözümlemeleri, Şam 1989, s.170.
178 Abdullah Öcalan; Parti Önderliğinin Ocak Çözümlemeleri, Şam 1989, s.322
179 Abdullah Öcalan; Parti Önderliğinin Ocak Çözümlemeleri, Şam 1989, s.325
10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR;
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder