27 Kasım 2017 Pazartesi

Sınırı Aşan Sular ve Türkiye

Sınırı Aşan Sular ve Türkiye



Atilla SANDIKLI

Atilla SANDIKLI
Yayın Tarihi : 23.9.2004
Hukukta sınır aşan ya da uluslararası sulara ilişkin olarak bağlayıcı bir yasa, kural veya genel kabul gören teamülü bir uygulama yoktur. Bu alanda ortaya çıkan sorunlar, ilgili taraflar arasında, daha önce yapılmış benzer nitelikteki anlaşmalar, uluslararası teamülü hukukun genel ilkeleri dikkate alınarak iki ya da çok taraflı anlaşmalar yoluyla ve özel koşulları içinde çözülmeye çalışılmaktadır.
BM UHK’nin yaklaşık çeyrek asırlık bir çalışma sonunda ortaya koyduğu, “Uluslararası Su Yollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımlarına İlişkin Sözleşme” de uluslararası toplumun bütününün iradesini yansıtmaktan uzak olup, çok sayıda ülkenin değişik maddeler üzerinde çekinceleri bulunmaktadır. Bu konuda öncelikle bir çerçeve sözleşmenin, ihtilafların çözümüne ilişkin zorunlu kuralları öngörmesi ve konuyu ilgili devletlerin takdirine bırakmamasının uygun olmadığını özellikle vurgulamak gerekir.
Söz konusu sözleşme ancak 35 ülkenin onayından sonra yürürlüğe girecek olup şu ana kadar sadece 12 ülke söz konusu sözleşmeye taraf olma işlemini tamamlamıştır.
Sonuç olarak, uluslararası su yollarının ulaşım dışı amaçlarla kullanımı hakkındaki sözleşmenin uluslararası genel ve teamül hukuku uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti açısından, sözleşmeyi benimsemeyen 178 BM üyesi ülke için olduğu gibi hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.
Esas olarak; sınır aşan sular üzerinde bulunan devletlerin kendi toprakları içinde kalan su yolu üzerindeki egemenlik hakkına sözleşmede atıfta bulunulmaması, uluslararası hukukun temel ilkeleri ile çelişmektedir. İlaveten ilgili maddelerde ihtilafların çözümü için devletlerce uygulanması zorunlu kılınan yöntemler belirtilmiş olup, bu husus sorunları çözmede ülkelerin uygun görecekleri usulleri seçmek hakkına sahip olduğunu ön gören, BM Anlaşması’nın 33’üncü maddesi ile çelişmektedir.
Memba ve mansap ülkelerinin hak ve yükümlülükleri arasında bir denge kurulması yerine, daha çok aşağı kıyıdaş ülkelerin haklarına ağırlık vermiş olan söz konusu sözleşmeye, Türkiye’nin imza koymamasının temel nedenleri şu başlıklar toplanabilir:
- Sözleşme “uluslararası sular” kavramı temeli üzerine oturtulmuştur. Kaldı ki Türkiye, bu kavram yerine tarafsız uzmanların da benimsediği “sınır aşan sular” kavramını kullanmaktadır. Aksi takdirde “uluslararası kavramı”, Fırat ve Dicle nehirleri ile fiziksel ilişkisi olmayan başka ülkeleri de taraf durumuna sokabilir.
- 7’nci maddede geçen “önemli zarar vermeme” yükümlülüğü, 5’nci maddede geçen, “hakça ve makul kullanım” kavramı ile çelişmektedir. Hem hakça kullanılıp hem de önemli zarardan kaçınmak bir araya getirilmesi zor eylemler olup, üstelik “önemli zarar” kavramı soyut ve görecelidir. Bu durumda aşağı kıyıdaşlar, yukarı kıyıdaşların hareketlerini kısıtlama olanağına kavuşurlar.
- Sözleşmenin üçüncü bölümünde yer alan karşılıklı bilgilendirme kavramı dışında kalan hususlar da Türkiye için ciddi bir handikaptır. Bilgilendirme esasına göre, aşağı kıyıdaş ülke, bilgiyi aldıktan itibaren 6 ay süreyle birinci cevap verme sürecine girecektir. Bu süre içinde cevap veremez ise otomatik olarak ikinci bir 6 aylık süreyi kullanma hakkına sahip olacaktır. Bu bir yıllık süre içinde, mansap ülkesi, memba ülkesine olumsuz cevap verir ya da onu görüşmelere davet ederse, yine 6 aylık bir süre devreye girecektir. Sonuç olumlu bile olsa yukarı kıyıdaş ülke kendi ülkesindeki bir tesis için 18 ay bekletilebilecek, hatta en sonunda yukarı kıyıdaş devlete “hayır” bile diyebilecektir. Zamanla yarışılan 21’inci Yüzyıl’da böyle bir görüşme süreci Türkiye tarafından doğal olarak kabul görmemiştir.
- Anlaşmazlık halinde, tarafsız bir başkan ve komitenin kurulması ise, Türkiye bakımından ulusal projelerin uluslararası platformlarda tartışılması demektir ki, bu henüz tamamlanmamış GAP için de uygun bir kabul olamaz.
Türkiye’nin önerisi :


Ortadoğu’nun en önemli sınır aşan akarsuları durumundaki Fırat ve Dicle nehir sularının kullanımında Türkiye, yukarıda özetle verilen uluslararası kavramlara olabildiği ölçüde yakın uygulamaların önemine vakıftır.
Türkiye’nin, aşağı kıyıdaş güney komşuları ile sınır aşan suları sorununun aşılması yolunda geliştirdiği ve komşularına sunduğu en güncel planının tam adı Fırat- Dicle Havzası Sınır Aşan Sularının Hakça, Akılcı ve Optimum Kullanımı İçin Üç Aşamalı Plan’dır.
Sınır aşan sularla ilgili literatürde kısaca “Üç Aşamalı Plan” olarak adlandırılan bu planın nihai hedefi, söz konusu havzadaki tarafları tatmin edecek bir çözüme ulaşmak ve böylece anılan sınır aşan suları, bölge güvenliğinin teminatı haline getirmektir. Planın üç aşaması şöyle özetlenebilir:
Birinci Aşama : Su kaynakları envanter çalışmaları ile ilgili olup şu faaliyetleri kapsayacaktır:
- Aşağıdaki seçilmiş ölçüm istasyonlarına ait tüm mevcut verileri teati etmek,
BİLGİ TEATİ NOKTALARI
ÜLKELER
FIRAT
DİCLE
TÜRKİYE
BELKISKÖY
CİZRE
SURİYE
KADAHİYE
ABU KEMAL
-
IRAK
HUBEYDE (HİT)
NASIRİYE
FİSH KHOB
MUSUL-KUT

Üç ülkenin uzmanlarınca Fırat ve Dicle havzasında seçilen ve havzayı temsil eden meteoroloji istasyonlarına ait aylık bazda buharlaşma, sıcaklık, yağış, mevcut ise kar kalınlığı ile ilgili tüm verileri teati etmek,

- Yukarıda bahsi geçen verileri kontrol etmek,
- Gerektiğinde yukarıda belirtilen ölçüm istasyonlarında farklı dönemlerde müşterek ölçümler yapmak,
- Ölçümleri değerlendirmek ve düzeltmek,
- Mevcut su kalitesi verilerini teati ve kontrol etmek,
- Su tüketimlerinin ve su kayıplarının tespit edilmesinden sonra çeşitli istasyonlarda doğal akımları hesaplamak.

İkinci Aşama : Toprak kaynaklarının envanter çalışmalarını kapsayacak olup, bu amaçla aşağıdaki faaliyetler gerçekleştirilecektir:

- Her ülkede kabul edilerek uygulanan toprak sınıflandırma ve drenaj kriterleri hakkında bilgi teatisinde bulunmak,
- İşletmede olan, inşa halindeki ve planlanan projelerin toprak sınıflarını kontrol etmek,
- Eğer yukarıda ifade edilen çalışmalar diğer taraflarca da mutabık kalınacak kabule şayan gerekçelerle gerçekleştirilemez ise toprak sınıfları imkan bulunabildiği ölçüde tespit edilecektir,
- İşletmede olan, inşa halinde ve planlanan projelerin, toprak sınıfları ve drenaj koşullarına göre bitki desenlerini etüt etmek ve tartışmak,
- Yukarıdaki maddelerde belirtilen çalışmaları esas alarak işletmede, inşa halinde ve planlanan projelerdeki sulama suyu ve yıkama suyu ihtiyaçlarını hesaplamak.

Üçüncü Aşama : Bu safhada su ve toprak kaynaklarının değerlendirilmesi yapılacak olup, bu amaçla aşağıdaki faaliyetlerin yürütülmesi öngörülmektedir:

- Planlanan projelerdeki su kayıplarını en aza indirebilmek için sulama tipi ve sistemini tartışmak ve belirlemek, işletmedeki projelerin modernizasyon ve ıslah imkanlarını araştırmak,
- İkinci aşamanın beşinci sırasındaki proje bazında yapılan çalışmalara dayanarak, her ülkedeki içme, kullanma ve endüstri suyu temini, rezervuarlardan ve sulama şebekelerindeki iletim sistemlerinden buharlaşma kayıpları da dahil olmak üzere, tüm projelerin toplam su tüketimlerini belirlemek,

- Dicle’den Fırat’a su transferi imkanını göz önünde bulundurarak arz-talep dengesini sağlamaya yönelik bir benzeşim modeli geliştirmek,
- Planlama safhasındaki projelerin ekonomik yapılabilirliklerini belirlemek için yöntem ve kriterleri tartışmak.
Bu temel ilkeler üzerine kurulu olan üç aşamalı planın iki çok önemli özelliği bulunmaktadır:

Birincisi, Fırat ve Dicle’nin tek bir sınır aşan akarsu sistemi olarak değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu iki nehir, Şattülarap’ta doğal akımlarının sonucunda birleşmekle kalmayıp, Irak’taki Thartar kanalı yoluyla da yapay olarak, Irak’ın tarihi tezlerine de uygun biçimde irtibatlandırılmıştır. Dolayısıyla, halen Fırat Nehri tarafından sulanan bazı alanların su ihtiyacının Dicle’den alınacak sularla da giderilebileceği, Fırat Nehri’nden yapılan mevcut ve ileride doğabilecek tarımsal kullanımların mutlaka Fırat’tan yapılmaya devam edilmesine gerek kalmayacağı anlaşılmaktadır.
İkinci nokta ise, ülkelerin, veri toplanması ve değerlendirilmesi ile ilgili yaptıkları çalışmaların birbirleri arasında büyük farklılıklar göstermesi olup, sağlıklı bir mukayeseye temel teşkil edebilecek mahiyette olmamasıdır. Bunu engellemeye yönelik olarak, arada eşgüdümün sağlanabilmesi amacıyla su ve toprak kaynakları envanter çalışmasının ortaklaşa gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye, bu şekilde yapılacak bilimsel çalışmalar sonucunda tespit edilebilecek gerçek su ihtiyaçlarının ortaya çıkmasıyla, su kaynaklarının her üç ülke tarafından “hakça, akılcı ve optimum” bir yöntemle kullanılmasının mümkün olacağı inancındadır.
Bu yönde atılacak adımlarla oluşturulacak olumlu ortam, bölgedeki yalnızca su kaynaklarının değil, diğer doğal kaynakların da iş birliği ve karşılıklı menfaatler çerçevesinde kullanılmasına zemin hazırlayacak ve bu suretle ilişkilerde kök salmış olan güvensizlik ortamının ortadan kalkmasına katkıda bulunabilecektir.

EK-A

ULUSLARARASI SU YOLLARININ/DENİZCİLİK DIŞI (ULAŞIM-DIŞI) KULLANIM YASASI ULUSLARARASI HUKUK KOMİSYONUNUN 43. OTURUMDA YAPTIĞI ÇALIŞMALARIN RAPOR TASLAĞI- III. KISIM
BÖLÜM 1
GİRİŞ :
MADDE 1- İlgili Maddelerin Kapsamı:


1. İş bu maddeler denizcilik dışı uluslararası su yolların in ve bunların sularının denizcilik dışı amaçlarla kullanımı ve korun­malarına ilişkin Önlemler durumunda geçerlidir.
2. Uluslararası su yollarının denizcilik amaçlı kullanımı, diğer kullanım alanları denizciliği etkilemedikçe veya denizcilikten et­kilenmedikçe bu kapsama girmez.

MADDE 2- Terimlerin Kullanımı:


İş bu maddelerin amaçları için:
“Uluslararası su yolu”, farklı devletlerde kısımlara sahip olan bir su yolu anlamına gelir,
“Su yolu”, fiziksel bağlantıları gereği, tek bir bütün oluştu­ran ve ortak bir noktadan denize dökülen yüzey ve yer altı sula­rı sistemi anlamına gelir.
“Su yolu devleti”, kendi sınırları içinde uluslararası bir su yolunun bir kısmı yer alan bir devlet anlamına gelir.

MADDE 3- Su Yolu Antlaşmaları:


1. Su yolu devletleri bundan sonra “su yolu antlaşması” olarak bahsedilecek olan iş bu maddelerin öngördüklerini, belirli bir su yolunun veya bunun kısımlarının ve tipik özellikleri için uygulayan ve düzenleyen bir veya daha fazla antlaşmaya katılabilirler.
2. İki veya daha fazla su yolu devletinin sonuçlandırdıkları bir su yolu antlaşması, uygulanacağı suları tanımlamalıdır. Böyle bir antlaşma, bir veya daha fazla su yolu devletinin su yoluna ait sulardan yararlanmasını dikkate değer boyutta olumsuz ola­rak etkilememesi koşulu ile, uluslar arası bir su yolunun tamamı ya da bir bölümü konusunda ya da belirli bir proje, program ya da kullanım konusunda yapılabilir.
3. Bir su yolu devletinin, belirli bir uluslararası su yolunun tipik özellikleri ve kullanım nedeniyle, işbu maddelerin öngördükleri­nin uyarlanmasını ve uygulanmasını gerekli görmesi halinde, su yolu devletleri bir su yolu antlaşması ya da antlaşmalarını so­nuçlandırmak amacı için en iyi niyetli diplomatik ilişkilere girme yaklaşımı ile birbirlerinin fikirlerini değerlendireceklerdir.

MADDE 4- Su Yolu Antlaşmalarının Tarafları:


1. Her su yolu devleti, bütün uluslararası su yollarına uygula­nan her türlü su yolu andlaşmalarına ilişkin müzakerelere katıl­ma, bu tür antlaşmalara taraf olma ve ilgili her türlü danışmalar­da bulunma hakkına sahiptir.
2. Bir su yolunun sadece belirli bir bölümüne veya belirli bir pro­je, program veya kullanıma ilişkin olarak tasarlanan bir su yolu anılaşmasının yürürlüğe konması halinde, uluslararası su yolu kullanımı, dikkate değer boyutta etkilenecek olan bir su yolu devleti, bu tür bir anılaşma için yapılan danışma ve diplomatik görüşmelere, kendi kullanımının bunlardan etkilendiği oranda, katılmak ve bunlara taraf olmak hakkına sahiptir.

BÖLÜM Il
GENEL İLKELER :

MADDE 5- Hakça ve Akılcı Yararlanma ve Katılım:

1. Su yolu devletleri, kendi toprakları içerisinde bir uluslararası suyolundan hakça ve akılcı bir şekilde yararlanacaklardır. Özellikle, uluslararası bir su yolu, su yolu devletlerince söz konusu su yolunun optimum kullanımını ve yararlılığını sağlamak için ve bu su yolunun, gereken şekilde korunması ile tutarlı olacak şekilde kullanılacak ve geliştirilecektir.
2. Su yolu devletleri, bir uluslararası su yolunun kullanımı, geliştirilmesi ve korunmasına hakça ve akılcı bir şekilde katılacaklardır. Bu tür bir katılım iş bu maddelerde belirlendiği üzere, hem su yolundan yararlanma hakkını, hem de bunun korunması ve geliştirilmesinde işbirliği yapma görevini içerir.

MADDE 6- Hakça ve Akılcı Yararlanma İçin Geçerli Olan Etkenler:


1. Uluslararası bir su yolundan hakça ve akılcı bir biçimde, beşinci maddenin anlamı içinde yararlanılması, aşağıda belirle­nenler dahil, her türlü geçerli etken ve durumların dikkate alınmasını gerektirir.
a. Coğrafi, hidrografik, hidrolojik, iklimsel, ekolojik ve doğal niteliğe sahip diğer etkenler,
b. İlgili su yolu devletlerinin sosyal ve ekonomik gereksinimleri,
c. Bir su yolu devletinin su yolu kullanımının veya kullanımlarının diğer su yolu devletleri üzerindeki etkileri,
d. İlgili su yolunun mevcut ve potansiyel kullanımları,
e. Su yolunun su kaynaklarının bütünlüğünün korunması, geliştirilmesi ve ekonomik kullanımı ve bu amaçlarla alınan önlemlerin maliyetleri,
f. Planlanmış veya mevcut olan belirli bir kullanıma eşdeğerce karşılık olabilecek alternatif bulunup bulunmadığı; 2-5 maddenin veya bu maddenin birinci paragrafının uygulanması sırasında, ilgili su yolu devletleri, gereksinim duyduğunda, işbirliği sağlayacak biçimde; karşılıklı danışmalarda bulunacaklardır.


MADDE 7-Dikkate Değer Boyutlarda Zarara Yol Açmama orunluluğu:


Su yolu devletleri, uluslararası bir su yolundan diğer Su yolu Devletlerine dikkate değer boyutlarda zarar vermeksizin yararlanacaklardır.
MADDE 8- İşbirliği Yapmak İçin Genel Zorunluluk:


Su yolu devletleri, uluslararası bir su yolundan optimum şekilde yararlanılması ve yeterli şekilde korunmasını sağlamak amacıyla, egemen eşitlik, toprak bütünlüğü ve karşılıklı menfaat temeli üzerinde işbirliği yapacaklardır.
MADDE 9-Düzenli Veri ve Bilgi Alışverişi:


1. 8’nci maddeye uygun olarak, su yolu devletleri, su yolunun durumu Özellikle hidrolojik, meteorolojik, ekolojik niteliğe sahip durumlar ve ilgili öngörüler konusunda düzenli olarak mevcut Özveri ve bilgi alışverişi yapacaklardır.
2. Bir su yolu devleti, kendi elinde mevcut olmayan bilgiler, bir başka su yolu devleti tarafından istenildiğinde; bu isteği karşılamak için elinden gelen tüm çabayı göstereceklerdir. Ancak bu isteği karşılamayı, söz konusu bilgiyi toplama ve gerekiyorsa işleme tabi tutma hedeflerini, istekte bulunan devletin ödemesi koşuluna bağlayabilir.
3. Su yolu devletleri, bilgilerin ulaştırıldığı diğer su yolu devletlerinin kullanımına kolaylık sağlayacak biçimde, veri ve bilgilerin toplanması ve gerekiyorsa işleme tabi tutulması için ellerinden gelen tüm çabayı göstereceklerdir.

MADDE 10- Kullanımlar Arasındaki İlişki:


1. Aksini gösteren bir anlaşma veya yerleşik bir uygulama olmadıkça, uluslararası bir su yolunun herhangi bir kullanımının diğer kullanımlara karşı önceliği yoktur.
2. Uluslararası bir su yolunun kullanım alanları arasında uyuşmazlık olması durumunda, bu uyuşmazlık 5 nci ve 7 nci maddelerde belirtilen ilke ve etkenler uyarınca ve yaşamsal insan ihti­yaçlarının gereklerine özel dikkat gösterilerek çözülecektir.


BÖLÜM III
PLANLANAN ÖNLEMLER HAKKINDA BİLGİ :


MADDE 11- Planlanan Önlemler Hakkında Bilgi:

Su yolu devletleri, uluslararası bir su yolunun durumu hakkında bilgi alışverişinde bulunacaklar ve planlanan önlemlerin, su yolunun durumu üzerindeki olası etkileri konusunda birbirle­rinin görüşlerini alacaklardır.

MADDE 12- Planlanan Önlemlerin Olası Olumsuz Etkilerine Ilişkin Bildiri:


Bir su yolu devleti, diğer su yolu devletleri üzerinde dikkate değer boyutlarda olumsuz etkilere sahip olabilecek nitelikte planlanmış önlemleri uygulamaya koymadan veya uygulama iznini vermeden önce, ilgili devletlere gerekli bildirileri zamanında ulaştıracaklardır. Bu tür bildiriler, gönderildikleri devletlerin planlanan önlemlerin olası etkileri değerlendirebilmelerini sağlamak amacıyla mevcut teknik veri ve bilgilerle sunulmalıdır.
MADDE 13- Bildiriye Yanıt Verme Süresi:


Başka şekilde andlaşma yapılmadıkça, 12 nci madde uya­rınca bildiri sunan bir su yolu devleti, bildiriyi alan devletlere planlanan önlemlerin olası etkilerini incelemek, değerlendirmek ve vardıkları sonuçları bildiriyi sunan devlete iletmek üzere altı aylık bir süre tanıyacaktır.
MADDE 14- Yanıt Verme Süresi İçinde Bildiri Sunan Devletin Yükümlülükleri:


3 ncü maddede belirtilen sürede bildiri sunan devlet, bildirinin sunulduğu devletlere elinde bulunan ve doğru değerlendirme için gerekli olan her türlü ek veri ve bilgiyi, talep üzerine sağlayarak, bu devletlerle işbirliği yapacaktır ve bildirinin sunulduğu devletlerin onayı olmadan planlanan önlemleri uygulamaya koymayacak veya uygulama izni vermeyecektir.

MADDE 15- Bildiriye Yanıt Verme:


1. Bildirinin sunulduğu devletler kendi varmış oldukları sonuçları, bildiriyi sunan devlete mümkün olduğu kadar erken ileteceklerdir.
2. Bildirinin sunulduğu bir devlet, planlanan önlemlerin uygulanmasının 5 nci ve 7 nci maddelerin öngördükleri ile çelişkili olacağı sonucuna varırsa, bu sonucu, 13 ncü maddede belirtilen süre içinde, gerekçeli nedenleri açıklayan bir doküman ile birlikte bildiri sunan devlete iletecektir.

MADDE 16- Bildiriye Verilen Yanıt Olmaması Hali:


Eğer, bildiriyi sunan devlet, 23 ncü maddede belirtilen süre içerisinde, 15 nci maddenin 2 nci pragrafı uyarınca hiçbir yanıt almazsa, 5 nci ve 7 nci maddelerin koyduğu yükümlülüklere bağlı olarak, sunmuş olduğu bildiri ve diğer her türlü veri ve bilgilerle uygun bir şekilde planlanan önlemleri uygulamaya koymaya geçebilir.
MADDE 17- Planlanan Önlemlere İlişkin Danışma ve Görüşmeler:


1. 15 nci maddenin 2 nci paragrafı uyarınca bir irtibat kurulmuş ise; bildiriyi sunan devlet; irtibatı kuran devlet ile bu durumun hakça çözüme kavuşturulmasına yönelik bir bakış açısı ile da­nışma ve görüşmelere başlayacaktır.
2. Danışma ve görüşmeler, her devletin, diğer devletin haklarını ve doğal çıkarlarını iyi niyetle ve akıllı bir biçimde gözönünde alması temeli üzerine gerçekleştirecektir.
3. Danışma ve görüşmelerin yürütüldüğü süre içerisinde, bildiriyi sunan devlet, bildiriyi alan devletin, irtibatı kurduğu anda talep etmesi durumunda, planlanan önlemleri uygulamaya koymaktan veya uygulama iznini vermekten, altı ayı aşmayacak bir süre boyunca kaçınacaktır.

MADDE 18- Bildiri Sunulmamış Olması Durumundaki İlişkiler:


1. Eğer bir su yolu devleti, bir diğer suyolu devletinin kendisini dikkate değer boyutta olumsuz etkileri olabilecek önlemler planladığına inanması için ciddi nedenlere sahip ise, bu devlet, diğer devletin 12 nci maddenin öngördüklerini uygulamasını isteyebilir. Bu istek, söz konusu inanca yol açan nedenlere ilişkin kanıtları içeren bir açıklama ile birlikte sunulacaktır.
2. Önlemleri planlayan devletin 12 nci maddede belirtilen şekil­de bir bildiri sunmak yükümlülüğü altında olmadığı sonucuna varması durumunda, bu sonuca dair gerekçelere ilişkin kanıtları içeren bir açıklama ile birlikte bu sonucu diğer devlete bildirecektir. Bu sonuç diğer devleti tatmin etmiyor ise, bu iki devlet, diğer devletin isteği üzerine derhal 17 nci maddenin 1 nci ve 2 nci paragraflarında belirtilen şekilde danışma ve görüşmelere baş­layacaklardır.
3. Danışma ve görüşmelerin yürütüldüğü süre içerisinde önlemleri planlayan devlet, diğer devlet danışma ve görüşmeleri başlatma isteğinde bulunduğu zaman bu yönde bir talepte bulun­muş ise, planlanan önlemleri uygulamaya koymaktan veya uygulama iznini vermekten altı ayı aşmayacak bir süre boyunca kaçınacaktır.

MADDE 19- Planlanan Önlemlerin Acil Olarak Uygulamaya Konması:


1. Planlanan önlemlerin uygulamaya konmasının toplum sağlığı, toplum güvenliği veya diğer eşit oranda önemli çıkarları korumak açısından hayati aciliyete haiz olması durumunda, önlemleri planlayan devlet, 14 ncü maddenin ve 17 nci maddenin 3 ncü paragrafının öngördüklerine karşın 5 nci ve 7 nci maddelere bağlı olarak derhal uygulamaya geçebilir.
2. Bu durumlarda, önlemlerin aciliyetine ilişkin resmi bir duyuru, ilgili veri ve bilgilerle birlikte, 12 nci maddede belirtilen diğer suyolu devletlerine iletilecektir.
3. Önlemleri planlayan devlet, ikinci paragrafta anılan devletlerden herhangi birinin talebi üzerine, 17 nci maddenin 1 nci ve 2 nci paragraflarında belirtilen şekilde, derhal talepte bulunan devletle danışma ve görüşmelere girecektir.


BÖLÜM IV
SAVUNMA VE KORUMA :


MADDE 20- Ekosistemin Savunulması ve Korunması:
Su yolu devletleri, tek başlarına veya birlikte, uluslararası su yollarının ekosistemlerini savunacak ve koruyacaklardır.

MADDE 21- Kirliliğin Önlenmesi, Azaltılması ve Denetlenmesi:

1. Bu maddenin amaçları için “uluslararası bir su yolunun kirliliği”; uluslararası bir su yoluna ait suların bileşiminde veya kahtesinde doğrudan ya da dolaylı olarak insan davranışlarından kaynaklanan herhangi bir zarar veren değişim demektir.
2. Su yolu devletleri, tek başlarına veya birlikte uluslararası bir suyolunun, diğer su yolu devletlerine veya doğal ortamlarına dikkate değer oranda zarar verebilecek şekilde kirlenmesini önleyecek ve kontrol edebileceklerdir. Buna insan sağlığı ve güvenliğine, suların yarar amaçlı kullanımına veya su yolunun canlı kaynaklarına verilecek zararlar da dahildir. Su yolu devletleri, bu bağlantıdaki hareket politikalarını uyumlu hale getirmek amacıyla, gereken adımları atacaklardır.
3. Su yolu devletleri, içlerinden herhangi birinin isteği üzerine, uluslararası suyolunun sularına girmesinin engellenmesi, sınırlanması, araştırılması veya izlenmesi gereken yabancı maddelerin listesini hazırlamak amacıyla danışmalarda bulunacaklardır.

MADDE 22- Yabancı veya Yeni Türlerin Su Yoluna Girişi:

Su yolu devletleri, bir su yolunun ekosistemi üzerinde; diğer su yolu devletlerine dikkate değer boyutta bir zarar gelmesi ile sonuçlanacak yıkıcı etkilere sahip olabilecek yabancı veya yeni türlerin uluslararası suyoluna girişini önlemek için gereken tüm önlemleri alacaklardır.
MADDE 23- Denizcilik Ortamının Savunulması ve Korunması:

Su yolu devletleri, tek başlarına veya birlikte; genel olarak kabul edilen uluslararası kural ve standartlar dahil, uluslararası bir suyolunun denizcilik ortamının savunulması ve korunması için gereken tüm önlemleri alacaklardır.
BÖLÜM V
ZARAR VERİCİ DURUMLAR VE ACİL DURUM HALLERİ :

MADDE 24- Zarar Verici Durumların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması:

Şu yolu devletleri, tek başlarına veya birlikte, sel ya da buzlanma, sudan geçen hastalıklar, millenme, erozyon, tuzlu su karışması, kuraklık ya da çölleşme benzeri doğal nedenlerle veya insan davranışları sonucu oluşan ve diğer su yolu devletlerine zarar verebilecek durumların önlenmesi veya etkilerinin azaltılması için gereken tüm önlemleri alacaklardır.

MADDE 25- Acil Durum Halleri:


1. Bu maddenin amaçları için “acil durum”; su yolu devletlerine veya diğer devletlere ciddi boyutta zarar verebilecek veya zarar verme tehlikesine sahip ve sel, buz kırılmaları, yer hareketleri veya deprem gibi doğal nedenlerle ya da endüstriyel kazalar örneği gibi insan davranışları nedeniyle aniden ortaya çıkan bir durum demektir.
2. Bir su yolu devleti, kendi sınırları içerisinde ortaya çıkan her hangi bir acil durumu etkilenmeleri muhtemel olan diğer devletlere ve yetkili uluslararası organizasyonlara gecikmeden ve elinde bulunan en hızlı araçları kullanarak bildirecektir.
3. Sınırları içerisinde acil bir durum ortaya çıkan bir su yolu devleti etkilenmeleri muhtemel olan diğer devletlerle ve gerekli görülürse, yetkili uluslararası organizasyonlarla işbirliği yaparak, acil durumun zararlı etkilerini önlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak için, derhal olayların gerektirdiği, pratik olarak uygulanabilecek tüm önlemleri alacaktır.
4. Gereksinim duyulduğunda, su yolu devletleri acil durumlarla baş edebilmek için, birlikte acil hareket planları geliştirecekler ve gerekli durumlarda etkilenmeleri muhtemel diğer devletlerle ve yetkili uluslararası organizasyonlarla işbirliği içinde olacaklardır.


BÖLÜM VI

DİĞER KOŞULLAR :

MADDE 26-Yönetim:

1. Su yolu devletleri aralarında herhangi birinin isteği üzerine, uluslararası bir su yolunun yönetimi konusunda, ortak yönetim mekanizmalarının kurulmasını da içeren karşılıklı danışmalarda bulunabilirler.
2. Bu maddenin amaçları için, yönetim özellikleri;
a. Uluslararası bir su yolunun sürekli gelişmesini planlamak ve kabul edilen her türlü planların uygulanmasın sağlamak; ve
b. Su yolundan akılcı ve optimal bir şekilde yararlanılmasını, korunmasını ve denetlenmesini sağlamak anlamına gelir.

MADDE 27- Düzenleme:


1. Su yolu devletleri, uygun olan durumlarda uluslararası bir su-yolunun su akışının düzenlenmesinin gereklerine ve fırsatlarına göre davranmak için işbirliği yapacaklardı r.
2. Başka yönde bir antlaşma olmadıkça, su yolu devletleri, gerçekleştirmeye karar verdikleri inşaat bakım işlemlerine veya benzeri düzenlemelerin harcamalarının karşılanmasına, karşı­lıklı haklarının korunması esası ile, katılacaklardır.
3. Bu maddenin amaçları için “düzenleme”, uluslararası bir su­yolunun su akışını değiştiren, yönünü çeviren veya bir başka şekilde kontrol eden her türlü kalıcı önlemler veya hidrolik çalışmaların kullanımı anlamına gelir.

MADDE 28-Tesisler:


1. Su yolu devletleri, kendi sınırları çerçevesinde kurulu tesislerin, hizmetlerin ve uluslararası su yolu ile ilgili diğer çalışmaların bakımı ve korunması için ellerinden gelen tüm çabayı göste&s

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder