10 Kasım 2017 Cuma

TÜRKİYE-AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU BÖLÜM 3


TÜRKİYE-AB GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DİYALOĞU BÖLÜM 3


TÜRKİYE-AB GKA VE VİZE DİYALOĞUNUN TARİHÇESİ

Arka Plan

1980’li yıllara kadar Avrupa ülkelerinin neredeyse hiçbiri Türk vatandaşlarından kısa süreli ziyaretlerinde vize istememiştir. Fakat 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türkiye’den birçok kişinin Avrupa’ya siyasi sığınma amacıyla göç etmesi üzerine bu ülkeler Türk vatandaşlarına vize uygulamaya başlamışlardır. Halen devam eden bu vize zorunluluğu, çeşitli bakımlardan sorunlu bir durum meydana getirmektedir.

1. Avrupa ülkelerinin Türk vatandaşlarından vize istemelerinin hukuki dayanağı tartışmalıdır. Türkiye ile AET arasında 1970 yılında imzalanan ve 1 Ocak 1973’te 
yürürlüğe giren Katma Protokol’ün 41. maddesinde tarafların, Protokol yürürlüğe girdikten sonra karşı taraf vatandaşlarının yerleşme ve hizmet sunumu 
serbestliğini engelleyecek yeni bir düzenleme getiremeyeceği belirtilmektedir. 1 Ocak 1973 itibarıyla Türkiye’ye vize uygulamayan 11 AET ülkesinin 1980 darbesinin ardından vize uygulamaya başlaması ise bu hükümle çelişmektedir. Bu çelişki karşısında Avrupa mahkemelerine açılan bazı bireysel davalar kazanılmışsa da AB ülkelerinin Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamaları değişmemiştir. 

2. AB, diğer aday ülkelerin vatandaşlarına vize serbestliği tanırken Türk vatandaşları için bunu uzun süre gündeme almamıştır. 1999’dan beri adaylık statüsüne sahip durumdaki Türkiye’ye vize uygulayıp üyelik süreci bakımından Türkiye’yi geriden takip eden Batı Balkan ülkelerine (Kosova hariç) vize uygulamaması ve Ukrayna ve Moldova gibi ülkelere de vize serbestliğini yakında tanıyacak olması, Türkiye’de çifte standartlı bir yaklaşım olarak algılanmaktadır.

3. 1995 yılında AB ile Türkiye arasında Gümrük Birliği Anlaşması imzalanmış, böylelikle Türkiye orijinli mallar Avrupa’da serbest dolaşıma girmiştir. Malların 
serbest dolaşımı mevcutken Türk vatandaşları Avrupa’ya vizesiz seyahat edememektedirler. Özellikle Avrupalı iş adamları Türkiye’ye kolaylıkla gelip giderken Türk iş adamlarının Avrupa’ya gitmek için vizeye ihtiyaçlarının olması, karşılıklı ticarette eşitsiz bir durum meydana getirmektedir. Türk vatandaşları için hem maddi8 hem de psikolojik bir bariyer oluşturan vize zorunluluğunun Gümrük Birliği Anlaşması’nın ruhuna aykırı olduğuna dair görüşler ortaya konmaktadır.9 

4. Türkiye’den Batı Avrupa’ya düzensiz göçün önlenmesi, Türk vatandaşlarına vize uygulanmasında haklı bir gerekçe olmaktan uzaktır.10 Geçtiğimiz onyıllar 
içinde Türkiye’nin kaydettiği siyasi normalleşme ve ekonomik performansla eş zamanlı olarak Avrupa’ya giden göçmen ve siyasi sığınmacıların sayısı önemli 
miktarda düşüş göstermiş hatta Avrupa’da artan işsizlik ve 2008 krizi gibi sebeplerle giderek birçok kişi iş bulmak için Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’de yapılan anketlere bakıldığında da Türk vatandaşları arasında Avrupa’ya göç etme yönünde güçlü bir niyet gözlemlenmemektedir.11 Günümüzde Bosna-Hersek, 
Karadağ, Makedonya, Sırbistan ve Arnavutluk’ta kişi başına düşen yıllık gelir Türkiye’den düşük olmasına rağmen bu ülkelerin vatandaşları AB’ye vizesiz 
seyahat edebilmektedirler. Hatta Dünya Bankası’nın 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen yıllık gelir, bazı AB ülkeleriyle kıyaslanabilir düzeydedir.12 
Yine aynı verilere göre Türkiye, işsizlik oranı bakımından tam üyeliğe aday dört ülkenin yanı sıra Slovenya, Fransa, Litvanya, İrlanda, GKRY gibi birçok AB ülkesinden daha iyi durumdadır.13


Türkiye, yukarıda sayılan haksız durumların giderilmesi için AB’den vize serbestisi talep etmiş, AB ise GKA’nın imzalanması ve uygulanmasına bağlı olarak Türkiye’ye birtakım vize kolaylıkları önermiştir. Bu sebeple iki taraf arasındaki GKA müzakereleri oldukça uzun sürmüştür. 

AB, Türkiye ile bir GKA imzalanmasını 2000’li yılların başlarında gündeme getirmiştir. Avrupa Komisyonu, AB Konseyi’nin bu konudaki müzakere direktiflerini 28 Kasım 2002 tarihinde kabul etmesinin ardından anlaşma önerisini 10 Mart 2005 tarihinde Türkiye’ye sunmuş, öneri üzerinde iki taraf arasındaki müzakereler 27 Mayıs 2005 tarihinde başlamıştır. Yaklaşık bir buçuk yıl içerisinde gerçekleştirilen dört turun ardından müzakereler görüş ayrılıkları nedeniyle donmuş, 2009 yılında yeniden başlamıştır. AB’nin 17 Aralık 2009’da Türkiye’ye sunduğu yeni taslak metin üzerinde sürdürülen müzakereler olumlu yönde ilerlemiştir. 21 Haziran 2012 tarihinde AB Konseyi ve Türkiye temsilcileri, anlaşma metnini Brüksel’de paraflamışlardır. Aynı gün Konsey, Avrupa Komisyonu’nu Türkiye ile vize serbestliğine yönelik diyaloğa girmeye davet etmiştir. Komisyon’a bu yetki verilmiş olmasına rağmen AB Türkiye’den GKA’yı vize serbestliği süreci başlamadan önce imzalamasını beklemiştir. 
Türkiye’nin bir yılı aşkın süre boyunca anlaşmayı imzalamaması üzerine Konsey, anlaşma parafe edildiğinde vize serbestliğinin “tedrici ve uzun vadeli bir perspektifle” değerlendirileceğini belirtmiş olduğu halde,14 Türkiye’nin tutumunu yumuşatması için vize serbestliğinin müzakereye açılmasını kabul etmiştir. Aylar süren müzakereler sonucunda vize serbestisi için bir yol haritası üzerinde anlaşılmıştır. Nihayet 16 Aralık 2013 tarihinde AB İçişleri Komiseri Cecilia Malmström’ün Ankara’ya gelmesiyle AB ile Türkiye arasında GKA imzalanmış, anlaşmayla beraber imzalanan mutabakat metniyle vize serbestliği için diyalog süreci de resmen başlatılmıştır. 

AB’nin GKA’nın imzalanması karşısında Türkiye’yle vize serbestliğini müzakere etmeyi kabul etmesinin ana sebebinin Türkiye üzerinden kanunsuz yollarla 
Avrupa’ya geçecek göçmenleri engellemek olduğu anlaşılmaktadır. Avrupa’ya düzensiz göçün ana yollarından biri olan Türkiye’nin GKA’yı imzalayarak sınır 
güvenliği ve kontrollerinde AB ile işbirliği yapması, Avrupa’yı düzensiz göçe karşı koruyacak önemli bir tedbir olacağından AB, Türkiye’nin ısrarlı tutumu karşısında vize serbestliğini müzakere etmeye razı olmuştur. Ayrıca anlaşma imzalandığında henüz yeterli geri kabul kapasitesine sahip durumda olmayan Türkiye’nin geri kabul kapasitesini artırması ve üçüncü ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzalaması için AB tarafından üç yıllık bir süre tanınmıştır. 

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması, 25 Haziran 2014 tarihinde TBMM’nin uygun bulmasının ardından 1 Ekim 2014’te resmen yürürlüğe girmiştir.15 GKA yalnızca Türk vatandaşlarını, vatansızları ve Türkiye ile ikili geri kabul anlaşmaları bulunan üçüncü ülke vatandaşlarını kapsayacak şekilde yürürlüğe girerken, diğer üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabulüne 1 Ekim 2017 tarihinden itibaren başlanması öngörülmüştür. Fakat 2015 yılı ortalarından itibaren Avrupa’ya yönelik düzensiz göçlerin yoğunlaşmasıyla iki taraf bu takvimde değişikliğe gitmek üzere anlaşmıştır. 

29 Kasım 2015 Türkiye-AB Zirvesi 

Türkiye GKA’yı yürürlüğe koyduğu esnada, Avrupa ülkelerine başta Suriye’den olmak üzere Asya ve Afrika’nın çeşitli bölgelerinden düzensiz göçler beklenmedik bir biçimde artış göstermeye başlamıştır. Bu göç dalgasının ne zaman sona ereceğinin belirsiz oluşu, AB’yi çevre ülkelerle sınır güvenliğinin sağlanması ve düzensiz göçün önlenmesi konularında işbirliğini geliştirmeye yöneltmiştir. Bu bağlamda AB, düzensiz göçün durdurulması için en kritik gördüğü ülkelerden biri olan Türkiye’ye siyasi ilişkilerin kuvvetlendirilmesi ve birtakım teşvikler karşılığında düzensiz göçün yönetimi ve sınır güvenliği alanlarında reformları hızlandırmasını öngören bir Ortak Eylem Planı önermiştir.16 İki taraf arasında yürütülen müzakereler, 29 Kasım 2015 tarihinde Brüksel’de toplanan Türkiye-AB zirvesinde varılan anlaşmayla neticelenmiş, Ortak Eylem Planı’nın harekete geçirilmesi karara bağlanmıştır. 

Buna göre iki taraf, sınır güvenliğinin sağlanması, insan kaçakçılığının önlenmesi, terörle mücadele gibi konularda eşgüdümlü hareket edeceklerini açıklamışlardır. Türkiye, GKA’yı üçüncü ülke vatandaşları için yürürlüğe koyma tarihini 1 Haziran 2016 olarak yeniden belirlerken bunun karşılığında AB Türkiye’ye kapasite artırımı ve Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere 3 milyar avroluk ek kaynağı da içeren bir maddi destekte ve gerektiğinde teknik yardımda bulunacağını taahhüt etmiştir. GKA’nın tam olarak uygulanmasına endeksli bir süreç olan vize diyaloğunun takvimi de böylelikle erkene çekilmiş, AB’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı kısa süreli vizelerin kaldırılmasına yönelik adımların 2016 yılı içinde atılmaya başlanması ve “yol haritasındaki gereklilikler karşılandığı takdirde” sürecin Ekim ayına kadar tamamlanması hedeflenmiştir. Zirvede ayrıca Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine yeni fasılların açılmasıyla ivme kazandırılması ve iki tarafın düzenli üst düzey zirveler ve diyalog mekanizmalarıyla devamlı iletişim halinde olması kararlaştırılmıştır.17

Alınan bu kararlarla sınır güvenliği ve göç yönetimi konularında AB ile Türkiye arasındaki işbirliğinin hızlandırılması ve yoğunlaştırılmasına çalışılırken iki taraf arasındaki külfet paylaşımı daha somut bir hale getirilmiş olmaktadır. İki tarafın karşı karşıya kaldığı “ortak zorluklar” olarak nitelendirilen bu konularda 
güçlendirilecek dayanışmanın siyasi, ekonomik ve stratejik alanlara da olumlu katkıda bulunması beklenmektedir.

29 Kasım zirvesinin ardından Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, vize serbestisi için gereken reformların yerine getirilmesi için çalışmalarını hızlandırmıştır. 
Vize yol haritasındaki bazı hususların ivedilikle tamamlanması 64. Hükümet’in 10 Aralık 2015’te yayımlanan 2016 yılı eylem planında hedeflenmiştir.18 11 Aralık 
2015 tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplanan Reform Eylem Grubu, vize serbestisinin Ekim 2016’da yürürlüğe girmesini hedef olarak belirleyerek bu doğrultuda Türkiye’den beklenen adımların süratle atılacağını açıklamıştır.19 Bu sırada yönetmeliklerle yapılabilecek mevzuat değişiklikleri de süratle yerine getirilmiştir. Örneğin 15 Ocak 2016 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelikle, geçici koruma altındaki yabancılara çalışma izni için başvuru hakkı tanınmıştır.20

Mart 2016 Türkiye -AB Mutabakatı

Mülteci krizine kendi aralarında çözüm bulamayan AB ülkeleri, Türkiye ile GKA yürürlüğe girinceye kadar geçecek zamanda düzensiz göçün kontrol altına alınabilmesi konusunda yeni tedbir arayışlarına girmişlerdir. Türkiye’nin ortak külfet paylaşımı konusundaki olumlu tutumu sayesinde, 7 Mart 2016 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen Türkiye-AB zirvesinde bir dizi önemli karar üzerinde mutabakata varılmıştır. Alınan bu kararlar üye ülkeler arasında bir süre tartışılmış ve 17-18 Mart tarihlerinde yapılan AB Konseyi zirvesinin sonucunda netlik kazanmıştır.

Buna göre Türkiye, 20 Mart 2016 tarihinden itibaren kendi toprakları üzerinden Ege’deki Yunan adalarına geçen bütün düzensiz göçmenleri geri almayı kabul 
etmiştir. Türkiye ile Yunanistan arasında 2002 yılından beri yürürlükte olan geri kabul sözleşmesine dayanan ve geri gönderimlerin hızlandırılmış bir şekilde uygulanmasını öngören bu uygulama, Ege denizi üzerinde yoğunlaşan düzensiz göç ve insan kaçakçılığını caydırmayı ve istenmeyen can kayıplarını ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Türkiye’ye bu şekilde geri gönderilecek her Suriye vatandaşı karşılığında AB ülkelerine bir Suriyeli mülteci alınmasına karar verilmiştir. Bu suretle öncelikle AB ülkelerinin kendi aralarında belirlemiş olduğu 72 bin kişilik kotanın doldurulacağı, daha sonra ise gönüllülük esasına göre Suriyelilerin AB ülkelerine kabulünün devam edeceği açıklanmıştır. Bu süre zarfında Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilere gerekli hizmetlerin sağlanması için daha önce taahhüt edilmiş olan 3 milyar avroluk kaynağa ek olarak 2018 yılı sonuna kadar 3 milyar avroluk ek destek verilmesi üzerinde anlaşılmıştır.

Mutabakat metninde vize diyalog sürecine de değinilmiş, Türkiye’nin gereken kriterleri karşılaması durumunda Avrupa Komisyonu’nun en geç Haziran 2016 sonuna kadar Türkiye ile karşılıklı vizelerin kaldırılması için Konsey’e olumlu görüş bildireceği ifade edilmiştir. Türkiye-AB ilişkilerinin diğer boyutlarına ilişkin kararlar da bulunan mutabakatta, üyelik müzakerelerinde yeni bir faslın açılması, Gümrük Birliği Anlaşması’nın gözden geçirilmesi ve Suriye’de insanların güvenli biçimde yaşayabileceği alanların oluşturulması için ortak çalışmalar yapılması benimsenmiştir.21

Mutabakatın açıklanmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Avrupa Komisyonu’nun 4 Mart 2016 tarihinde yayımlamış olduğu vize yol 
haritası değerlendirme raporunu dikkate alarak, Komisyon’un bir sonraki değerlendirme raporunu yayımlayacağı 4 Mayıs 2016 tarihine kadar gereken 
reformların yürürlüğe konması için çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu tarihte yayımlanan raporda Komisyon, Türkiye’nin yol haritasındaki kriterleri yeterli 
ölçüde yerine getirdiği kanaatine vararak Konsey ve Parlamento’ya vizelerin kaldırılmasını tavsiye etmiştir. 

GERİ KABUL ANLAŞMASI (GKA) ANLAŞMANIN İÇERIĞI

Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA,22 temel olarak, Türkiye’den bir AB üyesi ülkeye ya da AB üyesi bir ülkeden Türkiye’ye giriş yapan ve burada yasal statüde bulunmayan kişilerin karşı tarafa iade edilmesini öngörmektedir. Anlaşmaya göre AB ülkeleri, sınırlarına yasa dışı yollarla girmiş veya burada bulunmak için yasal koşulları sağlamayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, vatansızların ve üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye iadesini isteyebilecektir. Mütekabiliyet esası uyarınca, AB ülkeleri de Türkiye’de kanunsuz olarak bulunan vatandaşlarını ve kendi toprakları üzerinden Türkiye’ye geçmiş olan düzensiz göçmenleri geri kabul etmek zorunda olacaklardır. Fakat şimdiye kadar bu yönde kayda değer bir göç dalgası mevcut olmadığından, GKA esasen Türkiye’ye geri kabul yükümlülüğü getiren bir anlaşma olarak yorumlanabilir.

AB üyesi bir ülkenin, Türkiye’den bir kişinin geri kabulünü talep etmek için kişinin AB’ye Türkiye üzerinden geçmiş olduğunu ve kendisine Türkiye 
makamlarınca vize ya da ikamet izni düzenlemiş olduğunu belgelemesi gerekmektedir (madde 4/1). Eğer şahsın geçerli bir pasaportu ve Türkiye’ye girmesi için gereken vize, ikamet izni gibi belgeler varsa yazılı bir geri gönderim talebi olmaksızın doğrudan geri gönderilebilecektir (madde 7/3). Gerçek veya sahte bir belge üzerine Türkiye makamlarınca vurulmuş giriş/çıkış damgası, Türkiye’de düzenlenmiş fatura, kredi kartı fişi, makbuz, bilet, kira sözleşmesi gibi belgeler de geri gönderim için yeterli delil sayılacaktır (Ek 3). Bu tür delillerin mevcut olmadığı durumlar için ise, talep eden devlet tarafından düzensiz göçmenin sınırı yasa dışı biçimde geçtikten hemen sonra yakalandığına dair beyanları, kişinin kimliği hakkında üçüncü kişilerin vereceği bilgiler ve kişinin kendi beyanları da “kesin olmayan karineler” olarak belirtilmektedir (Ek 4). 

Düzensiz göçmenin Türkiye’den AB topraklarına geçtiği yazılı olarak belgelendirilemediğinde bu tür beyan ve ifadeler de kişinin Türkiye’ye geri gönderilmesi için temel teşkil edebilecektir. Türkiye makamlarının buna itirazı ise, anlaşmada öngörülen süre içerisinde aksi yönde delil göstermek yoluyla 
mümkün olabilecektir.

AB’ye Türkiye yoluyla geçmiş oldukları ancak “kesin olmayan karineler” ile tespit edilebilen üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızların Türkiye’ye iadeleri için 
beş yıllık bir zaman aşımı süresi mevcuttur. Dolayısıyla bu kişilerden Türkiye’yi beş yıl ve daha fazla süre önce terk etmiş olanlar için geri kabul talebinde bulunulmayacaktır. Türkiye’den geçtikleri belgelendirilebilenler için ise herhangi bir zaman aşımı söz konusu değildir (madde 2/3). Üçüncü ülke vatandaşları ve vatansızlardan geri kabul için koşulları haiz kişinin tespiti üzerine geri gönderim yapmak isteyen ülkenin Türkiye makamlarına altı ay içerisinde başvuruda bulunacak, Türkiye makamları bu başvuruya 5 ila 60 gün içinde cevap verecektir (Madde 11). Talebin uygun bulunmasını müteakip, şahsın geri gönderimi üç ay 
içinde tamamlanacaktır. Öte yandan sınırı yasal olmayan yollarla geçtikten hemen sonra yakalananlar üç günlük hızlandırılmış bir prosedürle geri gönderilebilecektir (madde 7/4).

GKA’ya göre aşağıdaki şartları taşıyan kişiler Türkiye’ye iade edilmeyecektir (madde 4/2):

• Türkiye vizesi bulunmayıp Türkiye yolunu yalnızca havaalanı transferi için kullananlar
• AB üyesi bir ülkeden vize veya ikamet izni almış olanlar
• Kendileri için vize şartı bulunmayan bir AB ülkesine girmiş olanlar


Anlaşma çerçevesinde Türkiye’ye gönderileceklerin Türkiye sınırına kadarki ulaşım masraflarını talep eden devlet karşılayacaktır. Bu kişilerin Türkiye’de barındırılmaları ve - şayet üçüncü ülke vatandaşları iseler- ülkelerine gönderilmeleri için gereken masrafları ise Türkiye üstlenecektir (madde 16).

Türkiye ile AB arasında imzalanan GKA, özgürlük, güvenlik ve adalet alanlarında Lizbon Anlaşması’nın dışında kalmayı tercih eden Birleşik Krallık, 
İrlanda ve Danimarka ile AB üyesi olmayan Schengen bölgesi ülkelerini (İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn) kapsamamaktadır. Türkiye, vize yol 
haritasına koyduğu meşruhatlarda, söz konusu ülkeler Türkiye vatandaşlarına vize muafiyeti uyguladıkları takdirde GKA’yı bu ülkelere yönelik de uygulayacağını belirtmiştir.

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder