10 KASIM ATATÜRKÇÜLERİMİZE DE DERS OLDU
Tarihçi-yazar
Mustafa SOLAK
Cumhurbaşkanı ve hükümet son haftalarda Atatürk vurgusu yaptıkça milleti örgütlemeyi değil de geçmişe takılanlarımız “samimiyet” sorgulamasına başladılar. Oysa aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Samimi olup olmadığı yaptığı işle belli olur. Fakat sürekli samimiyet testine sokulmak, her uygulamada da kendi istediğimi gibi olmazsa “samimi” bulmamak, kaşımızdakinin sınırlılığını anlamamızı engeller. Eğer derdimiz kişilerin geçmişine takılmaksa onu eleştirerek içimizi rahatlatabiliriz ama milleti birleştiremeyiz.
MİLLETİ SAMİMİYET TESTİYLE DEĞİL, TEŞVİK EDEREK BİRLEŞTİRİLİR
Birisinin niyeti "samimi değilsin" diyerek değil "güzel ama şunu da yaparsan daha güzel olur" diyerek açığa çıkarılır. Elbette her yanlış uygulamasında da hemen laf vurmak için yer aranmamalıdır. Özellikle bu kurumlara veya kişilere yüzbinler, milyonlar gönül veriyorsa böyledir. Kimse sempati duyduğu, üye olduğu kurumun, kişinin hemen samimiyet testisine sokulmasını gururuna yedirmez. “Siz zaten geçmişte böyleydiniz”, “aptal,”, “makarnacı” gibi küçümsemeler, hakaretler iletişimi kapar, haklı olduğunuz konuda ikna edemezsiniz.
Cumhurbaşkanın ve hükümetin son haftalarda Atatürk’e yaptığı atıflar nedeniyle sosyal ortamda sadece samimiyet testi değil, alaya almalar, hakaretler de cabası. Anıtkabir’e gelen AKPlilere “sizin ne işiniz var!” diyenler milleti birleştirmiyor. Çok ilginç, Atatürk’e yanlış yapıldığında karşı duranlar aynı zamanda AKPliler Atatürk’ü hatırladığında da karşı duruyor. İster isteksiz ister istekli davransınlar, istediğiniz şeyi yapıyorlar işte. Buna da yanıt hazır: “Samimi değiller”. İçini mi okudunuz AKP üyelerinin?
Daha önemlisi AKPlileri iterek mi Atatürk’ü önemli hale getirecekler?
Böyle diyenlere göre Atatürk’ü sahiplenmek kendi tekellerinde. Peki önemsediğiniz kurum ve bunların yöneticileri Atatürk’ü çok mu iyi anlıyor?
Atatürk üzerinden dernek, sendika ve partilerde yönetime gelmek, çıkar peşinde koşanlar yok mu?
Böyle diyenlerin önemsediği kurum ve kişiler tutarlı Atatürkçü de başkalarını sorgulamaya mı sıra geldi?
Tüm bunları yapınca milleti ayrıştırmış mı birleştirmiş mi oluyorlar?
Bunları sormalı ve milletimizi birleştirmenin yollarını aramalıyız terörizme karşı mücadele ederken. Peki bu konuda Atatürk ne yapıyordu?
LOZAN GÖRÜŞMELERİ ESNASINDA CUMHURİYET TARTIŞMASI
Lozan’da müzakereler sürüyordu. Bir gün, Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Atatürk’ü akşam yemeğine davet etti. Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa, akşam sofrada biraraya geldiler. Rauf Bey günlerdir kendisini rahatsız eden kaygılarını dile getirdi:
“Meclis senin Cumhuriyet kuracağından korkuyor. Dedikodular giderek yayılıyor, bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar! Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre emaneti sahibine iade etmenin zamanı geldi. Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, Cumhuriyet değil.”
Birlikte mücadele ettikleri arkadaşları böyle düşünüyordu. Yalnız sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy çekimser kalmıştı, birkaç gün süre istedi. O bile yanında durmadı. Ertesi gün Atatürk şunu söyledi:
“Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icraî organ olan TBMM verecektir. Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi? Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?”
Rauf Bey “işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!” dedi. Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmazdı. Bunu biliyorlardı. Masadaki komutanlar rahatladılar.
Rauf Orbayların hesabı varsa Atatürk’ün de vardı. Atatürk vatan savaşının bir sel gibi herkesi önüne katıp sürükleyeceğini bağımsızlık, özgürlük gibi mecburiyetler karşısında herkesin tutarlı veya tutarsız milli mücadelenin akışı doğrultusunda hareket etmek zorunda kalacağını kavradığı için karşı çıkmadı ve Mecliste okudu. Mücadelesinin haklılığına, ülkenin zorunluluklarına güvendi. Herkesle kavga etseydi birleştiremezdi, onların olanaklarından yararlanamazdı.
BİRİLERİNİN HESABI VARSA BİZİM DE OLMALIDIR
Atatürk’e “sen neden padişahlık ve emperyalizme karşı birlikte mücadele etmedin” mi diyelim? Yoksa padişahı kovmadan Kurtuluş Savaşı mümkün değildir” mi diyelim?
İkisi de hatalı yaklaşım olurdu. Atatürk padişahın da karşı çıkamadığı bir vatan savaşını esas aldı. Ve hedef daralttı.
Cumhurbaşkanı ve hükümet 2019’u düşünerek taktik gereği Atatürk vurgusu yapıyor olabilir. Başka hesapları da olabilir. Her hesabı dikkate alalım ama biz emperyalizm destekli terörizme karşı vatanımızı savunacaksak ve Atatürk’ün değerini daha da kavratacaksak “samimi” değilsin diyerek, onlara gönül verenleri iterek değil sorarak ve teşvik ederek yapabiliriz. Birilerinin hesabı varsa bizim de olmalıdır. Bu ise birilerini yaftalamakla değil ikna ile olur. “Cumhurbaşkanı madem ‘Atatürk'ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız’ diyor, o zaman Atatürk şunu da yapardı” diye zorlamalıyız.
“Millet madem Atatürk dediniz, Atatürk böyle yapardı, bölge merkezli dış politika izlerdi, devlet öncülüğünde sanayileşmeye çalışırdı” diyerek, teşvik ederek millet birleştirilir.
Atatürk Amasya Genelgesi’nde “vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir” diyerek öncelikli meselenin vatanın bağımsızlığı noktasında milleti birleştirmek gerektiğini belirtir. Biz de AKP’ye ve tüm kurumların tabanına emperyalizme karşı mücadele ederken toplumu laik-antilaik, dindar-ateist, erkeğe çok eşlilik getiren, kadını “boş ol” sözüyle boşayan, Atatürk’ü “darbeci” olarak ima eden gayri milli müfredatın millette huzursuzluk yarattığını söylemeliyiz. Bu durumda hükümetin dediğimizin niyeti tabanı açısından da somutlaşacak ve sorgulanacaktır. Tutarsızlığı görüldükçe kendi tabanları da eleştirecek ve o zaman dediklerimiz daha fazla takip edilecektir.
10 KASIM’DA KİMİ KEMALİST VE SOSYALİSTLERE ÇIKAN DERSLER
Bu arada 10 Kasım’ın kimi Kemalist ve sosyalistlerimiz için de dersle doludur.
Atatürk konusunda “herkes aynı düşünceye sahip değil, 2019’a yığınak yapmalıyız” diyerek müfredata karşı mücadelede Atatürk’ün ilkelerinin çıkarılmasına, Atatürk’ün “darbeci” gösterilmesini, Şeyh Sait, Kubilay Olayı, İstiklal Mahkemeleri’nin kuruluşunun farklı bakış açılarıyla verileceği” cümlesiyle Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı ifadelerin dile getirilebilecek olmasına itiraz etmeyen bir anlayış var. Bu Atatürkçülerimize göre birleştirici olan Atatürk değil laiklikmiş. Hükümetin “tek parti döneminde camileri ahıra çevirdiniz” söylemi, müftüye nikah yetkisi, laikliği ahlaki yozlaşma sebebi bulduğu müfredat düzenlemesi toplumu laik-antilaik kamplaşmasına yöneltmeye yönelikken Kemalistler ve Sosyalistler hükümeti vatanseverlik noktasından zorlamalıdır. Umarım Atatürk’ün birleştirici olduğunu Anıtkabir’e her zamankinden daha fazla giden yurttaşlarımız göstermiştir.
ADD başkanlığı yaptığımda bir üyemiz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz demeyelim, militarist ifade” demişti de “nasıl yanıt verelim” diye yöneticiler olarak bakakalmıştık. En iyisi hayat öğretir deyip susmuştuk. Bugün milyonlar bu sloganı atıyor.
“Kürt yurttaşlarımızı incitmeyelim, ‘eşit vatandaşlık’ tanımı getirelim” diyenler pek bu cümleyi kullanmıyor artık. Onlara “kastın hukukun eşit uygulanması mı?” deyince “evet” diyorlardı. “Niye eşit vatandaşlık diyorsun dediğimizde” yanıt veremiyorlardı. Çünkü gönül verdiği kurum böyle diyordu, ikna olmasa da savunmak durumunda kalıyordu. Şimdi onlarda rahatladılar.
“Ulusalcılık, milliyetçilik demeyelim. Bunlar ırkçı ifadeler” diyenler arasında Atatürk ilkelerini kabul edenler vardı. Ama Atatürk ilkeleri arasında “Milliyetçilik” olduğunu hatırlattığımızda “biz Milliyetçilikle onu kastetmiyoruz” diye demogoji yapanlara “Milliyetçiliği ırkçılık olarak anlayamazsınız. Çünkü Milliyetçilik bağımsızlıktır, biyolojik esaslı değil siyasi, kültürel içeriklidir. Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ demiştir” diye yanıt verirdik de yine anlatamazdık. Çünkü o kişiler, Atatürkçü bildikleri ne demişse analiz etmeden ezberlemekle kendini sorumlu sanıyordu. Şimdi Atatürk’ün Milliyetçilik ilkesinin dediğimiz anlama geldiğini umarım kavramaya başlamışlardır.
Emperyalizme karşı milletimize Atatürk önemini anlatarak, geçmişe takılmadan ama bütün olasılıkları, niyetleri de hesaba katarak milletimizi birleştirmeye çalışalım.
Unutmayalım ki samimiyet emperyalizme karşı verilen mücadele ile olur. Dahası samimiyetsiz olduğunu düşünsek de birilerini emperyalizme karşı ne kadar vatanın bütünlüğü noktasında doğru tavır almaya zorlarsak o kadar başarıdır.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder