ANNAN PLANI BİR İŞGALDİR BÖLÜM 2
Soru: KUZEYDE PARÇA DEVLETTE TAŞINMAZ MALLARIN RUMLARIN MÜLKİYETİNE GEÇECEĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ. HALBUKİ ANNAN PLANLARINDA KUZEY PARÇA DEVLETTE RUMLARIN SAHİP OLABİLECEĞİ MAL ORANI SINIRLANMIŞTIR. BU SINIRLAMA ONLARIN TÜM MALLARA SAHİP OLMASINI ÖNLEYECEK DEĞİL Mİ?
Yanıt: Hayır önleyecek değildir. Planda Taslak Ek 7 madde 16 da yer alan bu sınırlama bir aldatmacadan ibarettir. Annan planlarında Rumların mülkiyetinde kalacak mal oranı değişmiştir. Üçüncü plana göre kuzeyde Rumlara kalacak mallar kuzey topraklarının genelde 9HO unu köylerde ise %20 sini aşamaz. Bu maddeyi okuyanlar kuzeydeki malların mülkiyetinin genelde %90, köylerde ise %80 Türklerde kalacağını sanmakta ve rahat bir nefes almaktadır. Halbuki bu düzenlemenin hemen arkasından gelen Taslak Ek7 Kışını C "Satış, Takas ve Uzun Vadeli Kiralama" başlığını taşımaktadır. Planın bu bölümüne göre, Rumların
Kuzeydeki mallan satmaları, takas etmeleri ve uzun vadeli kiralamaları teşvik edilecektir. Madde 20 ye göre bu işlemlerin yapılması halinde artık madde 16' daki sınırlamalar geçerli olmayacaktır.
(Gör: Taslak Ek 7 madde 20. "Tasarrufu kaybedenler mallarım uzun süre kiralayabilmeleri konusunda teşvik edileceklerdir". Madde 20 a. "Kiralanan mallar oran kapsamından muaf tutulacaktır". Madde 19 "Kiralama parça devlette yaşayan diğer kişilere yapılabilir") Bir kişinin kiralayabileceği malın sının yoktur. Buna göre, Kuzeyde örneğin Dipkarpaz'da yaşayan bir Ruma veya Kormacitte yaşayan bir Maro-nit'e Kuzeydeki tüm Rum malları uzun vadeli kiralanarak veya kiralanmış gibi gösterilerek mümkündür. Sınırı aşmak o kadar kolaydır ki,planın böyle bir sınır koyma zahmetine girmesine hiç gerek yoktu.
Bu düzenlemeye göre Kuzeyde eşdeğercinin veya esaslı İnkişaf yapanın doğrudan alabileceği çok az miktarda malın dışındaki taşınmaz mallar basit bir kira sözleşmesinin gösterilmesi ile hiç sınırlama olmadan Kumlarda kalacaktır. Bu nedenle Annan Planının istisnalar dışında kuzey parça devletteki tüm taşınmaz malların mülkiyetini Rumlara geçireceğini söylemek hatalı değildir.
Soru: ANNAN PLANINI DESTEKLEYENLER KUZEYDE HAKSIZ MAL ALANLARIN BU MALLARI KAYBEDECEĞİNİ HAKLI MAL ALANLARIN İSE HİÇBİR SORUNLA KARŞILAŞMAYACAĞINI SÖYLÜYORLAR. BU DOĞRU DEĞİL Mİ?
Yanıt: Doğru değildir. KKTC de mal dağıtımında uygulanan İTEM yasasının farklı değerlendirmesi ve Annan Planının yukarıda anlatılan olağan dışı hesaplaması nedeniyle en haklı mal alanlar dahi sorunlarla karşılaşacaktır. Öyle anlaşılıyor ki planı kaleme alanlar Kuzeyde eşdeğer ve esaslı inkişafla alınabilecek malların dışındaki tüm taşınmaz malların Rumlara devrini yeterli bulmadılar ve eşdeğerle esaslı inkişaftan alınacak malların büyük bölümünün de Rumlara geçmesini sağlayacak bir düzenleme hazırladılar.
Bu konuda gerçeği ortaya çıkarmak zor olmamalıdır. Güneyde çok fazla mal bırakmış birkaç kişiyi örnek olarak ele almak ve Annan planına göre Güneydeki ve Kuzeydeki mallarının değerini hesaplayarak neyi alabileceklerini saptamak gerçeği ortaya çıkarabilir. Bunun gibi arsa satın alarak üzerine ev inşa eden birkaç kişinin arsa için ne kadar ödemek zorunda kalacağını hesaplamak da bize yardımcı olacaktır ve İnsanlarımızı ileride şok yaşamaktan koruyabilir. Özellikle Annan planını destekleyen dürüst ve samimi aydınların bu hesaplamayı yapması gerekmektedir. Güneyde ve Kuzeyde istisnalar dışında tüm taşınmaz malların Rumlara geçeceği gerçeği ortaya çıktıktan sonra topraksız Türk halkının ekonomik gelişmesini sağlayabilip sağlayamayacağı ve onurlu bir halk olarak yaşayabilip yaşayamayacağı sorusuna yanıt aramak gerekecektir.
Soru: PLANIN KIBRIS TÜRKLERİNİ GÖÇE ZORLAYACAĞINI VE İŞÇİ SINIFI HALİNE GETİRECEĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ. FARKLI GÖRÜŞTE OLANLAR BUNUN TAM TERSİNİ SÖYLÜYORLAR. BU İDDİALARIN HANGİSİ DOĞRU?
Yanıt:Annan planının Kıbrıs Türklerine hazırladığı felaket, zengin olan Rumlara yarar sağlayacak bir hesaplama yöntemi getirmesinden ibaret değildir. Annan planı KKTC'nin varlığını kabul etmiyor. Devletin Kıbrıs Türk halkına sağlayacağı korumayı ortadan kaldırıyor. Bunun yaratacağı birçok olumsuzluk vardır.
Meydana gelecek en büyük olumsuzluklardan biri de KKTC'de kamu görevli sayısının Avrupa standartlarına uygun olmaması nedeniyle kamu görevlilerinin bir bölümünün görevine son verilecek olmasıdır. Bu kişiler bundan sonra nerede iş bulup çalışacaklardır?
KKTC nin emeklilere karşı yasal sorumluluğu vardır. KKTC ortadan kalkınca bu yasal sorumluluk ortadan kalkacaktır. Bu durumda kuzey parça devletin emekli aylıklarını ödemesi arzuya ve imkâna bağlı olacaktır.
Bir kişinin kuzeyde bir arsa satın aldığını düşünelim. Yeterli eşdeğer karşılığında alınmış bir arsa değilse bu mal Ruma iade edilecektir. O zaman KKTC Tapusuna güvenerek mal almış olan kişinin zararını kim ödeyecektir? Annan planına göre bu zararı kuzey parça devlet ödeyecektir Bu şekilde tazminat alma hakkı doğan o kadar çok kişi vardır ki kuzey parça devletin bu tazminatları ödemesi imkansızdır. Bütçesi son derece sıkıntıya girecek çek olan kuzey parça devletin veya oluşturucu Türk devletinin yasal acıdan sorumlu olduğu parayı ödeyemezken sorumlu olmadığı parayı, yani emeklilerin aylıklarını Ödemesi düşünülemez. Dolayısıyla Annan planı halkımızı birkaç yönden göçe zorlayacaktır.
Soru: MİTSOTAKİS ANNAN PLANININ AÇIKLANDIĞI GÜNLERDE PLANIN UYGULANMASI HALİNDE KİBRİSİN 10 YILDA YUNAN ADASINA DÖNÜŞECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİ. BU GÖRÜŞ DOĞRU MU?
Yanıt: 10 yıl süre abartılıdır. Planın kabulü halinde 3 yılda Kıbrıs Türklerinin çözülmesi başlayacaktır. Çünkü bu süre İçinde Kuzeydeki taşınmaz mallar üzerindeki ekonomik faaliyetler dondurulduğundan büyük bir sıkıntı baş gösterecektir. Göçmenler l yıl içinde Toprak Komisyonuna başvuracaklar ve Komisyondan nasıl bir karar çıkacağını araştırmaya başlayacaklardır. İşte o zaman halkımız yukarıdaki hesaplama yöntemi - dığını anlayacaktır. Bu durum göçün başlaması demektir. Kıbrıs'ta bugün Güneyde yaşayan Türklerin konumunda yaşamaya razı olanlar kalacaktır. Halbuki Annan planı hesaplamaların nasıl yapılacağını çok acık bir şekilde anlatmıştır. Halkımızın bugünden bu hesaplamaları öğrenmesi ve kaç eşdeğerci veya ev inşa edenin elinde mal kalacaksa bunun ortaya çıkması gerekir.
Soru: ANNAN PLANININ TERKEDİLEN MALLARIN RUMLARA KALMASI SONUCUNU DOĞURACAĞINI SÖYLÜYORSUNUZ. PLAN KABUL EDİLMEDİĞİ TAKDİRDE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI İLE BU MALLAR YİNE RUMLARA KALACAK DEĞİL Mİ?
Yanıt: Hayır kalacak değildir. Annan planının kabul edilmemesi halinde KKTC vatandaşlarım koruyacak çözüm yolları bulunabilir.
Planın kabul edilmemesi değil edilmesi halinde Avrupa Birliği müktesebatı ve İnsan Haklan Mahkemesi KKTC vatandaşları İçin tehdit oluşturacaktır. Çünkü Annan planına göre plan, Avrupa Birliği müktesebatına uygun olduğu ölçüde geçerli olacak yani Annan planı ile KKTC deki taşınmaz malların büyük bölümünü alan Rumlar bunu yeterli bulmadıkları takdirde geriye kalanı da Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi kanalıyla alabileceklerdir. Halbuki KKTC nin Avrupa Birliği dışında kalması ve örneğin serbest ticaret bölgesi olması halinde daha fazla kalkınma olanağı vardır. Ayrıca böyle bir durumda AB nin KKTC yi tanımak ve AB ye katmak için büyük gereksinimi doğacaktır. O zaman KKTC, AB ile yapacağı ikili müzakerelerde kabul ettireceği delegasyonlarla vatandaşlarını koruma olanağı bulabilir.
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin Loizidu karan ve Kıbrıs'a ilişkin diğer kararlan siyasi kararlardır. Bu davalar dinlenirken Türkiye Dış İşleri davalara fazla önem vermemiş ve ciddi savunmalar yapmamıştır. Daha sonra bu kararlan siyasi kararlar olarak niteleyerek hükümleri yerine getirmeyeceğini açıklamıştır. Bu kararların siyasi amaçla verildiği açıkça ortadadır. Kararlar Türki-yeye baskı yapılmasını sağlamak, göz dağı vermek ve taviz vermeye zorlamak için verilmiştir. Mahkeme karan olmaktan çıkarak haksız Rum propagandasının bir parçası haline gelmişlerdir. Nitekim psikolojik savaş malzemesi olarak kullanıldıkları açıkça görülmektedir.
Loizidu kararının ne kadar hatalı bir karar olduğunu herkesin anlaması gerekir.
Bilindiği gibi, bu davada adı geçen bayan Tür-kiyenin ve Türk ordusunun Kuzeyde kalan malına gitmesine engel olduğunu iddia etmiş ve tazminat talep etmişti. Türk ordusu "buyur malına gidebilirsin" dese ne olacaktı? Bilindiği gibi tanınsın veya tanınmasın Kuzey Kıbrısta KKTC diye bir devlet kurulmuştur. Halkoyuna sunulmuş 1985 KKTC Anayasası ile kuzeyde Rumların terk ettiği taşınmaz mallar kamulaştırılmıştır. Bu kamulaştırma Rum yönetiminin yaptığı gibi gizli ve şaibeli değil acık ve en üst yasal düzeyde gerçekleşmiştir. Rum tarafında değerli Türk mallarının kamulaştırılması gibi yasaya aykırı ve bedelsiz değil Güneyde Türklerin terk ettiği taşınmaz mallar tazminat olarak gösterilerek yapılmıştır. Eşdeğer mal alan Kıbrıslı Türkler Güneydeki taşınmaz mallarını tazminat olarak verilmek üzere devlet lehine feragat etmişlerdir. Bu yasal düzenleme çerçevesinde Loizidu'nun mallarının tapusu da bir Türke verilmiştir. Bayan Loizidunun sorunu malına gidememek değil malının kamulaştırılmış olması idi. Oraya gittiği zaman malın sahibi ile karşılaşacağına göre evine yine giremeyecekti ve değişen bir şey olmayacaktı. Dolayısıyla davada gerçekler saptırılmıştır. Loizidu kararı KKTC'yi yok saymakta ve mal sahibi olan Kıbrıslı Türkleri insan kabul etmemektedir. Dolayısıyla insan haklarım ihlal eden bir karardır. Kıbrıs Türk halkına karşı cifte standart uygulamıştır. Hukuk tarihine bir yüz karası olarak geçecek bu kararın doğru olabilmesi için:
a) 1960'da Kıbrıs'ta Türklerle Rumlar arasında bir ortaklık devleti kurulmamış olması yani Kıbrıs Türklerinin azınlık durumunda olması gerekirdi.
1963'de ortaklık şartlarını değiştirmeyi talep edenin Rumlar değil Türkler olması gerekirdi.
b) Akritas planım Rum liderlerin değil Türk liderlerin imzalaması ve Rum toplumuna karşı etnik temizlik niyetini açığa vurmaları gerekirdi.
d) 15 Temmuz darbesini Yunanistanın değil Türkiye'nin yapmış olması gerekirdi.
e) 1975'de Birleşmiş Milletler gözetiminde nüfus mübadelesi anlaşmasının yapılmamış olması gerekirdi.
f) Kuzeyde demokratik ve Güneydekinden daha yasal bir devlet kurulmamış olması gerekirdi.
g) 1985 Anayasasının halk oyu ile yürürlüğe girmemesi gerekirdi.
g) Mülkiyet hakkını korumak için Kıbrıs koşullarında tazminat ödemenin uygun ve kabul edilen bîr hukuk ilkesi olmaması gerekirdi.
Bu anlatılanların tümünün tersinin doğru olduğunu biliyoruz.
Ortaklık devletini yıkan Rum yönetiminin devlet olarak tanınması ve ortaklığa sadık kalan Türk devletinin tanınmaması hukuk ilkelerine terstir. Buna karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bize "ne yapalım Rum devletinin tanınmasını siz veya Türkiye kabul ettiniz" diyor.
Rum yönetiminin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Avrupa Birliğine girmesi Garanti Anlaşmasına ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına aykırıdır. Buna karşı Avrupa devletleri "ne yapalım, siz kabul ettiniz" şeklinde bir açıklama yapmaya çalışıyorlar.
Anılan planının kısa sürede Kıbrıs Türklerini göçe zorlayacağını ve kalanların ikinci sınıf insan haline geleceğini çok iyi biliyorlar. Buna karşılık "ne yapalım bunu siz istediniz" diyebilmek için gayret gösteriyorlar.
Kıbrıs Türk Halkına çok büyük haksızlıklar yapılmıştır. Bugün halkımız yok olma veya ikinci sınıf insan durumuna düşme tehlikesi ile karşı karşıya getirilmiştir. Kurtuluş yolu haksızlıklara karşı direnmektir. Kıbrıs Türk Halkının Kurtuluşu, KKTC'ye inanmak ve tanınmasını ısrarla talep etmekle gerçekleşecektir.
KKTC tanındığı veya ambargolar kalktığı anda KKTC'nin önündeki kalkınma yollan açılacaktır. KKTC, varlığını koruyabildiği takdirde serbest ticaret bölgesi olarak AB ülkesi bir devletten çok daha fazla kalkınma olanağı bulabilir. KKTC, kendini kanıtladıkça, Loizidu kararı gibi siyasi kararlar tarihe karışacak ve dava açanlar karşılarında KKTC'nin çok daha haklı karşıt davalarını bulacaklardır. Sadece sınırların açılmış olması Loizidu kararının gerekçesini ortadan kaldırmıştır.
Soru: ANNAN PLANININ UYGULANMASI HALİNDE KISA SÜREDE KIBRISTAKİ TÜM TAŞINMAZ MALLARIN MÜLKİYETİNİN RUMLARA GEÇECEĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ. HALBUKİ RUM YÖNETİMİ DE ANNAN PLANINI İMZALAMAK İSTEMİYOR. RUMLARA BU KADAR YARAR SAĞLAYACAK BİR PLANDAN MEMNUN KALMALARI GEREKMEZ Mİ?
Yanıt: Annan planını tarafsız ve bilimsel bir gözle inceleyenler bu planın mülkiyet ve ekonomik konularda Rum taleplerini karşıladığını, Kıbrıs Türklerini İsrail'deki Araplar gibi Rumlara hizmet veren ikinci sınıf insanlar haline getireceğini görürler. Ancak bunlara karşı Avrupa Birliği de Rum yönetiminden bir şeyler istemektedir. Avrupa Birliği Rum Yönetimini tek basma üye kabul etmekle uluslararası anlaşmaları, kendi ilkelerini ve insan haklarım ihlal etmiştir. Doğal olarak bu sorunlardan kurtulmak istemektedir. Ayrıca iki Rum devletinin AB de koordineli faaliyet gösterme olasılığı AB için bir kâbustan başka bir şey değildir. Bu nedenle Avrupa Birliği kendi çıkarı için Kıbrıs Türklerini Kıbrıs Cumhuriyetine katmayı ve ortak devlette etkili bir konuma getirmeyi arzu etmekledir. Devlet yönetiminde ve dış ilişkilerde Kıbrıslı Türklere Rumları frenleme ve etkisiz hale getirme görevi vermek istemektedir. Bu görev AB için o kadar ciddi bir gereksinimdir ki gerçekleştirmek için her çareye başvuracaktır. Bu nedenle son fırsat olarak belirlenen tarihler geçtikçe konu gündemden düşmeyecek aksine canlanarak devam edecektir.
Rum Yönetimi ise böyle bir tavizi vermeden AB ye girme ve yerini sağlamlaştırma çabası içindedir. Annan planına karşı olmaları planın Kıbrıs Türklerine ekonomik alanda bir şey verecek olmasından değil ortak devlette Türklere - AB yi koruyacak ölçüde- söz hakkı verecek olmasındandır.
Soru: KKTC'NİN TANINMASI VE İLERİDE AVRUPA BİRLİĞİNE GİRMESİ HALİNDE MAL SORUNUNU ÇÖZMEK DAHA DA ZORLAŞACAK DEĞİL Mİ?
Yanıt: Hayır zorlaşacak değildir.
KKTC'nin tanınması ve Avrupa Birliğine girmesi halinde KKTC ile AB arasında varılacak anlaşmaya konacak derogasyonlarla KKTC vatandaşlarının mülkiyet haklarının korunması mümkündür. Böyle bir durumda KKTC halkının korunması oldukça kolay olacaktır. Çünkü KKTC'nin istekleri AB'nin benimsediği insan hakları ilkeleri ile uyum içindedir.
İnsan hakları ilkelerinin iki önemli özelliği vardır.
a) İnsana değer verme. Yani insanın maldan ve paradan önemli olması. Buna göre Rum malı. Türkün yaşamından önemli olmamalıdır.
Bir halkın yansını göçmen durumuna düşürecek diğer yarısını ise topraksız işçi sınıfı haline getirecek bir plan insan haklarına uygun olamaz.
b) Eşitlik. Rumlar için doğru olanın Türkler için de doğru olması. Yani çifte standart uygulanmaması. Annan planı maalesef bir çok yönden çifte standart içeren bir belgedir. Belki de tarihe Birleşmiş Milletlerin hazırladığı görünüşte güzel, uygulamada bir halkı diğerinin kölesi haline getirecek bir utanç belgesi olarak geçecektir.
Birçok Avrupa devletinin yasasına göre 28 yıl bir malı kullanan kişi zamanaşımı gerekçesi ile o mala sahip olur. Birleşmiş Milletler gözetiminde nüfus mübadelesi olan bir ülkede zamanaşımı ile malların kazanıldığının kabul edilmesi gerekir.
Eğer Türk halkının yerinde Rumlar olsa Arman Planı nasıl bir düzenleme içerecekti? Şüphe yok ki malların zaman aşımı ile kazanıldığı kabul edilecekti.
Gerekli görüldüğü takdirde karşılığı olmadan taşınmaz mal alanlar için bir fon oluşturulacak ve bu kişilerin taksitlerle Ödeme yaparak mallarına sahip olmaları düzenlenecekti. Garantör devletlerle uluslararası kuruluşların bu fona katkıda bulunmaları sağlanarak mallarını yitirenlerin tazminatlarını daha erken almaları sağlanacak ve böylece şikâyetler giderilecekti. Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılan bir nüfus mübadelesinden 28 yıl sonra insanların evlerini yitirmeleri ve tekrar göçe zorlanmaları tartışma konusu dahi olmayacaktı. KKTC ayrı bir üye olarak AB ye girdiğinde aynını yapılmamasını yani aynı ilkelerin KKTC halkına da uygulanmasını talep edebilir. Böyle bir talebi reddetmek kolay olmayacaktır.
Kuzeyde terk edilen Rum mallan halkoylaması sonucu kabul edilen 1985 Anayasası ile kamulaştırılmıştır. Bu malların kamulaştırılmamış olduğunu öne sürmek hukuka aykırı olduğu kadar KKTC halkına karşı saygısızlıktır. Ortaklık devletini zorla yıkanların yıllar sonra ödüllendirildiği, mağdur tarafın tekrar tekrar göçe zorlandığı Av-rupanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Böyle bir uygulama Avrupanın saygın vatandaşlarına karşı tasavvur dahi edilemez.
Arınan planı KKTC tapularını geçerli saymamış ve Kıbrıslı Rumların rızası olmadan Kuzeydeki mallar ellerinden alındığı için eski tapuların geçerli olmaya devam ettiğini kabul etmiştir. Çifte standart olmasa aynı ölçü Maraşa da uygulanacaktı. Maraşın kapalı bölgesindeki mallar da eski mal sahibi Evkafın rızası olmadan elinden alınmıştır. Hem de yasalar çiğnenerek bu İşlem gerçekleştirilmişti.
Dolayısıyla bu malların da yasal mal sahibi olan Evkafa ait olduğu kabul edilmelidir.
İnsan haklan ilkeleri ışığında Rumlara sadece kimsenin oturmadığı sınır bölgeleri ile Maraşın kapalı bölgesini vermek önerilebilir. Çifte standart uygulamamak ise Maraşın kapalı bölgesinin Türk malı olarak kabul edilmesini ve toplu mal takasında tazminat olarak müzakere edilmesini gerektirir.
Annan planının hesaplama yöntemine göre Maraşın kapalı bölgesindeki malların astronomik "current value" su vardır. Çünkü "current value" 1974 savası olmasaydı ve kent normal gelişmesini sürdürseydi malların kazanacağı değeri tasarlamak ve takasta esas almak demektir. Çifte standart sona erdirildiği anda bu bölgenin Rumlara verilmesinin ne kadar büyük özveri olduğu ve muhtemelen Kuzeydeki tüm Rum mallarını tazmin edeceği anlaşılacaktır.
Soru: ANNAN PLANININ HAKSIZ MADDELERİNİ MÜZAKERELERLE DÜZELTMEK MÜMKÜN DEĞİL Mİ?
Yanıt: Hayır değildir. Her şeyden önce planı hazırlayan Birleşmiş Milletler görevlileri planda öze ilişkin değişiklik yapılamayacağını ifade etmektedirler. Yukarıda anlatılan ve KKTC halkını topraksız ikinci sınıf insan haline getirecek olan maddelerin tümü öze ilişkindir ve bu maddeleri müzakere ederek düzeltmek mümkün değildir.
Ciddi sorunlardan biri olan takasa tabi mallar üzerindeki İşlemlerin askıya alınması maddesini ele alalım. Bu maddenin kuzeyde ve güneyde birçok malı tartışmalı hale getireceğini, yıllarca sürecek beklemenin güneyi etkilemezken kuzeydeki ekonomik yaşamı donduracağını görmüştük.
Mallanıl Komisyon aracılığıyla tek tek takası ilkesi kabul edilince, Komisyon karar verene kadar tartışmalı mallar üzerindeki İşlemlerin durdurulması kaçınılmazdır. Ne kadar müzakere edilirse edilsin bu soruna bir çözüm bulmak mümkün değildir. Çözüm Komisyon aracılığıyla bireysel mal takasının dışına çıkarak yani Arman planını terk ederek bulunabilir.
Birleşmiş Milletler yetkilileri soyut ifadelerle planın adil olduğunu anlatmakta ancak kuzey parça devlette nerede hangi malın Türklerin tasarruf ve mülkiyetinde kalabileceği, Türklerin hangi yatırımı yapabileceği sorularını yanıtsız bırakmaktadır. Hangi parselden söz edilse basit bir araştırmadan sonra oranın da Rumlara geçeceği anlaşılmaktadır. Annan Planı,Adanın ekonomik anlamda bir Yunan Adası olmasına karsı bir gurup Kıbrıslı Türk bürokrat ve siyaset adamının rahat bir yaşama kavuşmasını ve Avrupa Birliği'nde Rum Yönetimini frenleme görevini yerine getirmesini arzu eden bir düşünce içinde hazırlanmıştır. Planın bu sonucu sağlamak için yıllar süren çok titiz bir çalışma ile hazırlandığı anlaşılmaktadır. Kötü niyetle hazırlanmış böyle bir planın müzakere ile düzelmesi mümkün değildir.
Kıbrıs'a kalıcı barış getirmek ve Kıbrıs Türk Halkına layık olduğu refah ve huzuru sağlamak için Annan Planını tamamen terk etmek, insan haklarına saygılı, cifte standart içermeyen bir plan tasarlayıp müzakere etmek gerekil.
Mali müesseseler, inşaat, sağlık, eğitim, ulaştırma ve diğer sektörlerde faaliyet gösteren 553 işyeri Rumlara terkedilecek, bunun sonucunda 18.3 milyon$ milli gelir kaybı olacaktır.
Öngörülen toprak ayarlamaları sonucunda 442 ticarethane ve 188 otel ve lokanta Rumlara terkedilecektir, sonuç olarak 43 milyon $ milli gelir kaybı olacaktır
İmalat sektöründe 160 işyeri Rumlara terkedilecek bölgede kalacak ve 12 milyon $ tutarında milli gelir kaybı olacaktır
SONUÇ OLARAK
Toprak tavizleri nedeniyle KKTC’nin GSMH’nın %22’sine tekabül eden 200.3 milyon $ tutarındaki milli gelir kaybı olacak
Ayrıca 40 milyon $ bütçe gelir kaybı olacaktır.
KKTC’nin VERİMLİ TOPRAKLARININ
%64.4’ü
RUMLARA TERK EDİLECEKTİR
RUMLARA BIRAKILACAK BÖLGE KKTC TOPRAKLARININ %21’ine EŞİTTİR
KKTC SU KAYNAKLARININ %75.6’sı RUMLARA BIRAKILACAKTIR
ANNAN PLANINA GÖRE KKTC’ye BIRAKILAN %24.9’luk TOPRAĞIN
%27.6’sı Tarıma ve yerleşime uygun değil
%11.8’ine Rumlar Yerleşecek
TARIMDA
HUBUBAT %70
PATATES %75
NARENCİYE %67
ÜRETİMİNDE KAYIP OLACAKTIR
TARIM SEKTÖRÜNÜN TOPLAM KAYBI 127 milyon$ OLACAKTIR
Annan haritasına göre; KKTC topraklarının 682.56km2’si Rumlara terk edilecektir
KKTC toprakları 3,241.68 km2’den
2.559.12 km2’ye düşecektir
Rumlara bırakılacak topraklarda 51 yerleşim yeri terkedilecek ve asgari 55.000 Türk göç edecektir
TOPRAK DURUMU
BUGÜNKÜ ANNAN PLANI
KKTC %35 %24.9
RUM KESİMİ %59.6 %72.3
Türk nüfusunun asgari %54’ü yeniden göç etmek zorunda kalacaktır
80.000’in üzerinde Rum Türk tarafına yerleşecektir
BUGÜNKÜ DURUM (KM) %
TOPLAM KIBRIS 9,251.51 100.00
* Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 5,509.78 59.60
* KKTC 3,241.68 35.00
* Üstler 256.01 2.08
* Ara Bölge 244.04 2.60
TOPLAM TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ Km2 2,559.12
İşlenmeye uygun olmayan toprak 706.20
Göç edecek Rumlara verilecek toprak 230.00
KKTC’de yaşayan Rumların toprağı 8.30
KKTC’deki Maronitlerin toprağı 32.10
KKTC’deki Klise ve Manastırlara ait toprak 23.17
Gazi Magosa kalesi güneyinde Rumlara bırakılacak toprak 2.08
Lefkoşa’da Rumlara verilecek toprak 0.53
İŞLEMEYE ve YER DEĞİŞTİRMEYE UYGUN TOPRAK 1,556.74
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder