10 Ekim 2018 Çarşamba

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 1

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 1


( Başkanlık Sistemi Türkiye için Uygun Bir Model mi? ) 
Fürkan ALYÜZ
(falyuz@gmail.com) 
* Hitit Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Kamu Yönetim Öğrencisi (2011) 


Özet ;

Türkiye Cumhuriyeti hükümet sistemi tercihini şimdiye kadar meclis hükümeti ve parlamenter sistemden yana kullanmıştır. Bu konudaki güncel tartışmalar ise başkanlık sistemine geçilip geçilmemesi ekseninde devam etmektedir. Türkiye. de hükümet sistemi çeyrek yüzyıldan beri tartışılmaktadır. Parlamenter hükümet sistemi yerine başkanlık sistemi ya da yarı başkanlık sistemi önerilmektedir. Bir hükümet sisteminin, başka değişkenlerden bağımsız olarak, demokratik bir yönetim sisteminin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesinin sağlanması bakımından “iyi” ya da “kötü” olduğu söylenemez. 

Siyaset, toplumu yönetme ve sorunları çözme sanatıdır. Türkiye.de, özellikle koalisyon dönemlerinde, siyasetin çıkmaza girdiği veya parlamentonun işlevini yapamadığı sorgulanmaktadır. Başkanlık sistemi tartışması 1980.li yıllarda Özal ile başlamış Demirel.le devam etmiştir. 2010 anayasa değişiklikleri sonrası Türkiye için başkanlık sistemi tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir. Bu çalışmada başkanlık önerisini destekleyen görüşler ile buna karşı duran görüşler ele alınarak bir değerlendirme yapılacaktır. 

1. GİRİŞ 

Türkiye.de demokratik özgürlükler içinde siyasi mekanizmayı iyileştirmeye yönelik ortaya konan alternatif sistemler, çoğulcu demokrasinin uygulandığı rejimlerdir. Batı dünyasında geniş uygulama alanı bulan çoğulcu demokrasinin, parlamenter sistem, başkanlık sistemi, meclis hükümeti sistemi ve yarı başkanlık sistemi gibi farklı yönetim sistemlerine de uyum sağlandığı gözlenmektedir. 

Bir ülkede uygulanan hükümet sistemi elbette tartışma dışı olamaz. Ülkenin koşullarında hükümet sisteminin tıkanıklıklara uğraması, bu tıkanıkları aşacak düzeltmelerin yapılması olanağının bulunamaması sistemin ülke koşullarında istikrarlı demokratik bir yönetimin oluşturulmasını engellemesi gibi durumları ortaya çıkarsa, elbet arayışlar da ortaya çıkacak mevcut sistem tartışmaya açılacak ve yeni sistem ortaya atılacaktır. Türkiye. de hükümet sisteminin tartışılmasının parlamenter hükümet sisteminden vazgeçilerek yerine başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminin önerilmesinin arka planında parlamenter hükümet sisteminin tıkanması ve bu tıkanıklığın sistem içinde aşılamaması mı yatmaktadır? Bu soruya “evet” 
diyebilmek zordur. 

Türkiye krizlerden kaçınmanın yolunu hükümet sistemini değiştirmek değil, parlamenter sistemin eksikliklerini gidermek olduğunu kendi uygulamalarından bilmektedir. Bu çalışmada amaç, özellikle 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumdan sonra hız kazanan başkanlık sistemi tartışmalarına farklı bakış açılarından değerlendirerek tartışmaya katkıda bulunmak ve zihinlerde ki bulanıklığı daha netleştirmek olacaktır. 

Konuyla ilgili literatür taraması yapılmış ve konuyla ilgili güncel makaleler incelenmiş ve özellikle gazetelerin köşe yazıları takip edilmiştir. Bu bağlamda öncelikle hükümet sistemleri incelenecek daha sonra Türk siyasal sistemi ve başkanlık sistemi değerlendirmesi yapıldıktan sonra genel bir değerlendirme yapılarak çalışma sonlandırılacaktır. 

2. HÜKÜMET SİSTEMLERİ 

Hükümet sistemleri kuvvetler ayrılığı ve kuvvetler birliği esas alınarak sınıflandırılmaktadır (Gözler, 2008: 85). Günümüzdeki hükümet sistemleri ve çalışmanın konusunu parlamenter sistem ve başkanlık sistemi oluşturduğundan ağırlıklı olarak bu başlık altında kuvvetler ayrılığı teorisi üzerinde durulacaktır. 

Kuvvetler ayrılığı teorisinin gerçek olarak kurucusu olarak Montesquieu kabul edilir. Bununla birlikte bu teoriyi ilk kez dile getiren düşünür John Locke olmuştur (Gözler, 2008: 83). Montesquieu. ye göre bu kuvvetlerden ilki “yasama kuvveti” yani geçici veya sürekli kanunlar yapma işidir. İkinci olarak ise, savaş ve barış yapan, güvenliği sağlayan hükümdar veya idareci biçiminde tanımlanan “yürütme kuvveti” ismini vermiştir. Üçüncü ve son olarak, 
“suçluları cezalandırma ve özel kişiler uyuşmazlıklarını yargılama” kuvvetidir. Buna “yargı kuvveti” denilmektedir (Gözler, 2007: 195). Montesquieu. ye göre yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri sınırlıdır. Çünkü yasama gücü kendi koyduğu kuralları uygulama yetkisine sahip değil, yürütme ise; yasamanın koymuş olduğu kuralları yürütmektedir. Son olarak yasama gücü de sınırlıdır. Çünkü hâkimler kanunları telaffuz eden birer ağızdırlar (Gözler, 2007: 
198). Eğer bu üç erk kendi sınırları dışına çıkarsa ortaya güçler çatışması çıkar ve bu da hürriyetlerin ortadan kalkmasına neden olur. 

Konunun alt başlıklarından ilki olan, sert kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan başkanlık sistemi incelenecektir. 

2.1. BAŞKANLIK SİSTEM 

Kökeni ABD. nin 1787 Anayasası.na dayanan başkanlık rejiminin; başkanlık yarı-başkanlık ve seçilmiş başkanlık olmak üzere üç değişik uygulaması bulunmaktadır. Bugün ABD. de ve çoğu Latin Amerika. da Venezuela, Costa Rika, Kolomiya ve Şili gibi ülkelerde uygulanmakta olan başkanlık rejiminde yürütme ile ilgili yetkilerin neredeyse tamamı başkanda toplanmıştır (Sabah, 01.03.2005). 
Başkanlık sisteminin doğduğu yer Amerika Birleşik Devletleri dir ve bu ülkeyle özdeşleşmiştir. 

Sert kuvvetler ayrılığı ilkesinde dayanan bu sistemin temel özelliği, yasama ve yürütme organlarının ayrı ayrı seçilmeleri ve seçildikten sonra birbirlerinin varlıklarına son verememeleri dir (Gözler, 2007: 242). Başkanlık sistemi fren ve denge mekanizmasına dayanır (Akçalı, 2007: 60). Başkanlık sisteminin asli olarak üç temel özelliği vardır. Bunlar: başkan halk tarafından seçilir, yürütme organı tek kişiliktir, başkan yasama güvenine dayanmaz. 

2.1.1. Başkan Halk Tarafından Seçilir 

Bu sistemde yürütmenin başı olan başkan doğrudan doğruya belli bir süre için halk tarafından seçilir (Gözler, 2008: 92). Bu özellikten anlaşılması gereken şudur; başkanlık rejiminde başkan, yasama organından bağımsız bir durumdadır ve varlığı yasamaya bağlı değildir (Akçalı, 2007: 61). 

2.1.2 Yürütme Organı Tek Kişiliktir 

Başkanlık sisteminde yürütme organında esas olan monist (tekçi) yapıya sahip olmasıdır. 
Daha net bir ifadeyle ülkemizde şu an uygulanan parlamenter sistemdeki gibi kabine yoktur. 
Kolektif bir yürütme organı yerine yürütmenin tek yetkisi devlet başkanıdır. Yürütme organı başkanın egemenliğindedir (Gözler, 2010: 231). 

2.1.3. Başkan Yasama Güvenine Dayanmaz 

Yürütmenin başı olan başkan, halk tarafından belli bir süreliğine seçildikten sonra görev süresi dolana kadar görevini sürdürür. Buradaki temel yaklaşım sudur; her ikisi de meşruluğunu halk tarafından aldığı için başkan ve yasama organı birbirlerine bağımlı değillerdir ve kendi sınırları içindeki görevleri ve yetkileri kullanmakla sorumludurlar. Başkanın yasama organına karşı sorumlu olması söz konusu değildir (Gözler, 2008: 93). Başkanlık sisteminin bu özellikleri daha istikrarlı bir yürütme organı ve daha istikrarlı bir yürütme organı ve daha demokratik bir ortam oluşturmak gibi avantajları olduğu ileri sürülmüştür. 

Bu görüşlere bir sonraki konu başlığında yer verilecektir. 

2.2. PARLAMENTER SİSTEM 

Yumuşak kuvvetler ayrılığı sisteminde yasama gücü ile yürütme gücü birbirlerinden yumuşak bir biçimde ayrılmıştır. Yasama ve yürütme yetkileri birbirinden ayrı gibi gözükse de tam olarak bağımsız değildir. Organlar arasında işbirliğinden bahsetmek mümkündür. Güçlerin yetkilerinin zaman zaman iç içe geçmesinden dolayı bu sisteme “kuvvetlerin işbirliği” denilmesi de mümkündür (Gözler, 2010: 243). Parlamenter sistemin ana özelliklerini üç temel kural olarak incelemek mümkündür. 

2.2.1 Yürütme Organın Yapısı (İki Başlılık) 

Parlamenter sistemlerde yürütme organın yapısı bakımından gösterdiği başlıca özellik, onun “ikilliği” (dualisme) olmasıdır. Parlamenter hükümet düzeninde, devlet başkanı ve bakanlar kurulu vardır. Devlet başkanı cumhuriyet tarzı parlamenter sistemlerde “cumhurbaşkanı” dır. Devlet başkanı yasama karşısında sorumsuzdur (Gözler, 2010: 244). 

 2.2.2 Yürütmenin Göreve Gelişi 

Parlamenter hükümet sistemlerinde yürütme direkt halk tarafından seçilmez. Cumhur parlamenter sistemlerde devlet başkanı yasama organı tarafından seçilir (Gözler, 2010: 245). 

2.2.3 Sorumluluk; Yasama Güvenine Dayanma 

Parlamenter hükümet sistemlerinde hükümet (kabine, bakanlar kurulu) yasama organın “güven”ine dayanır. Yasama organı güvensizlik oyuyla kabineyi görevden alma yetkisine sahiptir (Gözler, 2008: 103). Kabinenin yasama organı karşısında iki tür sorumluluğu bulunmaktadır. Bunlar kolektif ve bireysel sorumluluktur. Bunun anlamı şudur; yasama organı kabine hakkında “güvensizlik oyu” vermişse bütün kabine düşer. Ayrıca parlamenter 
sistemlerde bakanlar tek tek de yasama organına karşı sorumludur (Gözler, 2010: 246). Yani kabine görevde kalırken yasama organı bir bakanı güvensizlik oyu verip görevden alabilir. 

2.3. YARI BAŞKANLIK SİSTEMİ 

Sade ve basit olarak yarı başkanlık sistemi; “cumhurbaşkanın halk tarafından seçildiği parlamenter sisteme yarı-başkanlık” denir (Akt. Gözler, 2008: 99). Fransa.da De Gaulle Anayasası ile başlayan ve Batı Avrupa anayasaları ile çeşitli Latin Amerika, Afrika ülkelerinin anayasalarına da yansımış olan yarı başkanlık düzenlemeleri oldukça dikkat çekici olsa da başkanlık sisteminden oldukça farklıdır (Turhan, 1989: 185). Yarı başkanlık sistemleri adından da anlaşılacağı gibi parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin bazı özelliklerini sentezleyen ara ya da melez hükümet modeli olarak tanımlamak mümkündür (Yazıcı, 2002: 
92). Yarı başkanlık sisteminin özelliklerine bakıldığında; iki başlı yürütme, seçimusulü, yasamanın güveni. 

2.3.1 İki Başlı Yürütme 

Bir tarafta cumhurbaşkanı, diğer tarafta ise hükümet bulunmaktadır. Bu özelliğiyle parlamenter sisteme benzemektedir (Gözler, 2008: 98). 

2.3.2 Seçim Usulü 

Hem cumhurbaşkanı hem de yürütmenin başı olan başbakan halk tarafından seçilir. Bu bakımdan başkanlık sistemine benzemektedir (Gözler, 2010:2 41). 

2.3.3 Yasamanın Güveni 

Başkanlık rejiminde yürütme organı yasama organının güvenine dayanmaz. Yarı başkanlık sisteminde, başkanlık sisteminden farklı olarak bakanlar kurulu yasama organına karşı sorumludur. Herhangi güvensizlik durumunda kabine görevden alınabilir (Gözler, 2008: 99). 

1982 Anayasası ile Türkiye, 1909 yılından itibaren ilk kez, hukuken, yarı başkanlık sistemine doğru bir eğilim içine girmiştir. Ama Bakanlar Kurulunun hükümetin genel siyasetinden sorumluluğu, meclisten güvenoyu alma zorunluluğu, parlamento önünde kolektif ve bireysel sorumluluğu rejimin parlamenter niteliğini açıkça belirtmektedir. 1961 Anayasasından farklı 
olarak 1982 Anayasasında başbakana, bakanların azlini isteme yetkisi tanınmasını klasik parlamentarizmden bir sapma olarak görmek doğru olmayıp, «rasyonelleştirilmiş parlamentarizm» yönünde bir gelişme olarak nitelemek daha doğrudur (Özbudun, 2005: 307). 

    Ülkemizde 21 Ekim 2007. de halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği, cumhurbaşkanını halkın seçmesini gerekmektedir. Fakat şu an görevde bulunan 11. 
    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül halk tarafından değil, TBMM tarafından seçilmiştir. Abdullah Gül. ün görev süresi dolduktan sonra (28 Ağustos 2012) 12. Cumhurbaşkanı TBMM tarafından değil halk tarafından seçilecektir. O tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyet saf parlamenter hükümet sistemi olmaktan çıkıp, yarı başkanlık sisteminin özelliklerini taşır hale gelecektir. 

3. BAŞKANLIK SİSTEMİNİN VE PARLAMENTER SİSTEMİN AVANTAJLARI VE 
DEZAVANTAJLARI 

Hükümet sistemleri başlığı altında değinilen başkanlık sistemi bu konu altında daha derinlemesine incelenecektir. Başkanlık sistemi, temsili rejim türlerinden biridir ve kuvvetler ayrılığı teorisini -parlamenter rejimden farklı olarak- sert şekilde uygular (Teziç, 2007: 423). 

Başkanlık sisteminin ABD.de mucidi “Kurucu Babalar” dır. İlk Başkan George Washington, 30 Nisan 1789.da görevine başlamıştır. Başkanlık sistemi, “westminster modeli” demokrasinin XVIII nci yüzyıl sonundaki koşullarına tepki olarak verilen bağımsızlık savaşı sonucunda Amerikalılar tarafından üretilmiştir. Başkan ve Kongrenin ayrı seçildiği, meclisin çift olduğu, başkanın ikinci seçmenlerce seçildiği, federal yapılı bir devlet yapısıdır. Sistem yasama-yürütme-yargı uzlaşınca işlemekte, aksi halde kilitlenmektedir (Teziç, 2007: 424). 

Her siyasal sistemin olduğu gibi başkanlık sisteminin de güçlü ve zayıf yanları bulunmaktadır. 

3.1. Başkanlık Sisteminin Güçlü Yanları (Avantajları) 

. Başkanlık sistemi istikrarlı bir yönetimin olmasını sağlar, 
. Başkanlık sistemi güçlü bir yönetimdir, 
. Seçmenler olası hükümet seçeneklerini önceden görerek oy verir ve seçilmişlere hesap sorma araçları daha fazladır, 
. Başkanlık rejiminin katılığı yürütmenin istikrarına, bu da rejimin istikrarına katkıda bulunabilir, 
. Başkanlık sistemi daha demokratik bir yönetime sahiptir. Nedeni ise, başkanın halk tarafından doğrudan seçilmesidir (Gözler, 2008: 96). 

3.2. Başkanlık Sisteminin Zayıf Yanları (Dezavantajları) 

. Başkanlık sistemi rejim krizlerine neden olabilir. Sistem içinde herhangi bir çözümsüzlük hali meydana geldiğinde bu sorunu seçime giderek çözme gibi bir durum söz konusu değildir. Bu gibi durumlarda demokratik olmayan yollar (askeri darbe) çözüm ihtimali dahilinde bulunmaktadır (Evcimen, 1992: 320). 

. Başkanlık rejimi katıdır; bu sistemde başkanın görev süresi bellidir. Tüm olumsuz durumlara rağmen süresi bitene kadar yani gelecek seçimlere kadar görev başındadır. 
. Başkanlık rejimi meşruluk sorununa yol açabilir. Yasama organının ve yürütmenin halk tarafından seçilmesi ve her iki organında birbirinden farklı olarak meşruluk iddiasında bulunmasına neden olabilir (Gözler, 2010: 240). 
. Başkanlık sistemi siyasal kutuplaşmaya sebebiyet verebilir. Bu sistemde seçimler ya hep ya hiç biçiminde oynanan bir oyunu andırır. “Kazanan her şeyi kazanır kaybeden her şeyi kaybeder” mantığı hakimdir. Kazananlar ile kaybedenler ilişki kurmak ve uzlaşmak için hiçbir nedeni kalmamakta bu da siyasi kutuplaşmaya sebep olmaktadır (Soysal, 2007: 307). 
. İktidarın kişiselleşmesine yol açabilir. Başkanlık sisteminde yürütme tek adamdan oluşmaktadır. Başkan devleti, halkı ve hükümeti düşündüğünü temsil ettiğini düşünerek iktidarını kişiselleştirme düşüncesine kapılabilir. Zamanla kendisini “kral, imparator” gibi hissetmesi yüksek ihtimaldir (Gözler, 2010: 241). 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

**

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder