17 Ekim 2018 Çarşamba

AĞRI İSYANLARI 1926 – 1930 BÖLÜM 3

AĞRI İSYANLARI  1926 – 1930 BÖLÜM 3



Çağlayan POLAT
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Tarih Ana Bilim Dalı
Danışman: 
Prof.Dr. Sadık SARISAMAN


Afyon KOCATEPE Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Nisan 2007
ÖNSÖZ


     Büyük medeniyetlere beşiklik yapmış Anadolu, jeopolitik konumu ve muhtelif zenginlikleri ile daima ilgi odağı olmuştur. Özellikle, Doğu Anadolu Bölgesi İran’a sınır ve Kafkaslar’a açılan kapı konumunda bulunması nedeniyle, bu etkilere çok daha fazla maruz kalmıstır. Tarihsel süreçte bölge halkı, sık sık isyanlara tesvik edilmistir . 

  Agrı isyanı da bölgede meydanda gelen ayaklanmalardan birisidir. Yapılan çalısmada görülmüstür ki; Agrı Ayaklanması, diger Kürt ayaklanmalarına göre en az incelenen isyanlardan birisidir. İsyan, önceleri eskıyalık faaliyetleri olarak baslamıstır. Hatta denilebi lir ki olayları baslatanlar dahi sonunda bu kadar büyüyecegini hesaplayamamıs lar dır. Ancak gelismeler sonunda isyan, temelinde Kürtçülük olan, Seyh Sait artıgı kisilerle, İran’daki asi retler ve Ermeni Hoybun örgütünün isbi rligi ile büyümüstür.

Agrı İsyanı denilince bazılarının aklına 16 Mayıs 1926 tarihinde baslamıs bir ayaklanma ve ararlıklarla meydana gelen olaylar ın ardından 1930 yılı yazında baslayan büyük isyan gelmektedir. Bazı yazarlar isyanı böyle degerlendirmis ve Agrı isyanını birinci, ikinci ve üçüncü Agrı isyanı diyerek numaralandırarak bölmüslerdir. Ancak gerçekte isyan bölgede baslatılan ve 1930 yılı sonuna kadar devam eden, bir merkezden idare edilen tek isyandır.
İsyan aynı liderler taraf ından yönetilmis ve bagımsızlık amacını gütmüstür.
İsyanı yayma çabalarına ragmen yöre halkının isyana isyancıların umdugu destegi vermedikleri tespit edilmistir. İsyanda İngiliz ajanı Lawrence’ın da rol aldıgı iddiaları olsa da bunu destekleyecek herhangi bir bulguya rastlanamamıstır.

   Dogrusu bu çalısmaya yönelik olarak daha önceden yapılmıs olan baska bir eser bulmakta çok zorlandım. 4 yıl süren ve özel likle son yılında büyük oranda genisleyen bu isyan, ülkemiz insanı tarafından da fazla bilinmemektedir. Bu isyanı detaylı ve belgelere dayanarak anlatan tarafsız bir eser de yoktur. Ayrıca gerek ATASE, gerekse de Cumhuriyet arsivlerinden isyana dair elde etmeyi umdugum belgeleri edinilemedim. Kullanılan belgeler ise isyan ile ilgi li çalısmayı dolaylı olarak destekleyecek 

belgelerdir. Bundan dolayı çalısmada basılı eserler, gazeteler ve anı lar agı rlıklı olarak kullanılmıstır.Bu çalısmada isyancılara karsı yapılan askeri harekâtların detayı üzerinde durulmamıstır. İsyancılarla askeri kuvvetlerimiz arasında yasanan olaylara genel olarak deginilmistir. Daha çok isyanın sebepleri, yörede yasayan insanlarımızın isyanın içine çekilmesi için harcanan çabalar, isyana verilen dış destek, olayları sonlandırmak için alınan tedbirler üzerinde durulmuştur.

Çalısma toplam iki ana bölümden olusmaktadır. Önsöz ve gi risten sonra isyan bölgesinin kısa tarihçesi hakkında bilgiler vererek konuya giris yapıldı. Yine bu bölümde Cumhuriyet ’in kurulma asamasında ve kuruldugu dönemde Kürtlerin durumu özet olarak anlatıldı. Bölgenin jeostratejik yapısı ve isyan yıllarında bölgedeki sosyal yasamdan da bahsedildi. İkinci bölümde isyanın dogdugu ortamdan baslayarak, tarihsel sırasıyla 1926–1930 yıllarında yasanan olaylar, karsılıgında yapılan askeri harekâtlar, isyanı sona erdi rmek için devletin aldıgı iç ve dıs tedbi rleri anlatıldı. İsyana destek veren ülkelere ve amaçlarına da ikinci bölüm içerisinde yer verildi. Bu ülkelerden Sovyetler Birligi baslangıçta isyancıları desteklediyse de, isyanın arkasında İngil izlerin bulunması kuskusu ile bu destegini kesmistir. İsyana en fazla etkisi ise isyanın son yılında olmustur. Bu nedenle Sovyetler Bi rligi ’nin isyana etkisini, isyanın baslangıcında degil “ İsyancıların dış  Baglantılarını Kesme Çabalar ı” bölümünde ele alındı.

Ayrıca yine ikinci bölümde yabancı basında Agrı isyanının nasıl degerlendirildigi belirtildikten sonra ve son bölümde de sonuç yazısı ile çalısma bitirildi.
   Çalısmamı meydana getirirken gerçekten çok zorlandım. Ancak danısmanım olan Prof . Dr. Sadık SARISAMAN, özel zamanını dahi bana ayı rarak çalısmayı 
tamamlamamda büyük destek oldu. Bana bu çalısmamda yol gösteren ve yardımlarını esirgemeyen danışmanım   Prof . Dr. Sadık SARISAMAN’a   Tesekkürlerimi ve sükranlarımı sunmayı da bir borç bilirim.

Çağlayan Polat
T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ TARİH ANA BİLİM DALI AĞRI İSYANLARI

Dış destekli ve bir teskilat tarafından yönlendirilen Cumhuriyet tarihinin önemli isyanlarından bir tanesi Agrı ve yakın çevresinde ortaya çıkmıstır. Agrı isyanlarının temelinde siyasi Kürtçülük hareketi ve İngiliz kıskırtması yatmaktadır. İsyanı yönlendiren ise Kürt- Ermeni dayanısmasını temsil eden Hoybun Cemiyetidir. 

Agrı isyanı ile İngiltere, Türkiye’yi buralarda ugraştırarak, Ortadogu’daki hâkimiyetini sürdürmek amacını gütmüştür.

İngilizler yeni Türk Devletini zor durumda bırakmak maksadıyla, Ortadogu bölgesindeki çıkarlarına hizmet edecek Hoybun Cemiyeti’nin kurulmasına ön ayak olmuşlardır. Bazı asiret reisleri ile yapamadıkları yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini Doğu ve Güneydogu Anadolu bölgesinde “Ermenistan ve Kürdistan” hayalini gerçekleştirmek için bu bölücü hareket Ermeniler ile beraber yürütülmüştür.

Seyh Sait isyanın ardından birçok Kürtçü lider, kadro ve aşiret reisi Irak, İran ve Suriye’ye kaçmıslardır. Bu kisiler legal ve illegal yollarla yürüttükleri faaliyetlerini bu ülkelere tasımıslar, Kürt Teali Cemiyeti, Kürt Teskilatı İçtimaiye Cemiyeti, Kürt Ulusal Birligi ve Kürt Millet Fırkası gibi çesitli yapılanmalar içerisine girmislerdir. Bu teskilatların mensupları İngiltere’nin organizatörlügünde, Ermeni Tasnak Komitesi mensupları kullanılmak sureti ile Xwebun-Hoybun teskilatları bir araya getirilmislerdir. 

Agrı isyanı ile İngiltere, Türkiye’yi buralarda ugrastırarak, Ortadogu’daki varlıgını sürdürmek gayreti içerisindeydi.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Agrı’da baslatılan hareketi bastırmak için, 4 yıl askeri Ö harekâtlar yapmıs ve 1930 Haziran ayında, Zeylan olayları ile baslayan süreç sonunda isyan 14 Eylül 1930 tarihinde sona erdirilmis ve bölge isyancılardan temizlenmistir.

AĞRI İSYANLARI

GİRİŞ

Tarihte yasanan ayaklanmaların birçogunun sebebi benzerdir. Meydana gelen ayaklanmaların sebepleri içerisinde din ya da özgürlük mücadelesi önemli bir yer tutar. 

Özellikle 18 nci yüzyıldan sonra Osmanlı toprakları da sık sık bu türden ayaklanmalara sahne olmuştur.
Batı dünyası, son yüzyıllarda doğunun zengin kaynaklarından ve insani unsurlarından faydalanarak doğuyu sömürge alanı haline getirmeye çalıştı. 

Doğu kökenli olan Türklerin tarihi de, bu durumdan payını aldı. Ayrıca, tarih sahnesinde Türklerin oynadığı özel rol, ilgiyi daha da fazla üzerlerine çekmelerine sebep oldu. Çesitli din ve ırklardan meydana gelen Türk ulusunu bölmek, birbirine düsman etmek, Türklerin rakiplerinin tarihi politikalarıydı.

Bu hedefe ulasmak için tutulan yolun temel kaidesini, yüzyıllar önce Türkten baska her komsusunu mahvetmis, ama yalnız Türkler karsısında hiç bir sürekli basarı saglayamamış olan Çin İmparatorlarının koydugu bilinen bir gerçekti. Zira, Çin İmparatorlugu’ndan baslayarak bu politika pek çok devlet tarafından Türkler üzerinde kullanılmaya çalısıldı.

Aynı konuda bilhassa XVII nci yüzyıllardan itibaren uygulanan politika ise, Büyük Britanya İmparatorlugu’nun uluslar arası politika olarak benimsedigi “Divide and Rule”  (Böl ve Yönet) kuralından ibaretti. Bu kuralı da en yalın biçimde dönemin Türk İmparatorluğuna karsı uyguladılar.1

Osmanlı İmparatorlugu kurulduktan sonra çok uluslu bir imparatorluk oldu. Fransız ihtilali olana kadar, imparatorlugun Hıristiyan unsurlarının devlete olan baglılıkları sürdü. Çünkü Osmanlı yönetimi onların dinlerine, dillerine ve milliyetlerine müdahale etmiyordu. Ancak Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardıgı milliyetçilik akımı Osmanlı’daki tüm dengeleri altüst etti.

1789’dan sonra gelisen milliyetçilik akımlarıyla da önce ülkenin batısı, sonra da dogusu ayaklandı. Osmanlı İmparatorlugu bu süreçte kurtulus yolunu çok uluslu, çok dinli bir imparatorlugun sınırlarının ve yönetiminin mümkün oldugunca korunması olarak görüyordu. Osmanlı İmparatorlugu’nun Birinci Dünya Savası sonunda yenilmesi, sartların olgunlasmasını sagladı. İtilaf devletlerinin de destegini alan bölücü hareketler zirve noktasına ulastı. Rumlar Mavr-i Mira ve Pontus Cemiyetleri, Ermeniler Tasnak ve Hınçak Cemiyetleri ile harekete geçtiler. Kürdistan Teali Cemiyeti ise Doğu ve Güneydoğu  Anadolu’da bir Kürt devleti kurmayı amaçladı.

Batı dünyası ülkeleri de uygun kosulların ortaya çıkmasıyla tek baslarına veya is birligi halinde Osmanlı Devletine karsı yıkıcı, parçalayıcı ve hırpalayıcı faaliyetler içine giriştiler.

16 ncı yüzyılın sonuna kadar tüm Avrupa’yı ciddi biçimde titreten Osmanlı İmparatorlugu’nun sosyal, askeri, ekonomik ve siyasal gücünün, dıs ve iç dinamiklerin olumsuz etkisiyle giderek zayıflaması devletin de sonunu hazırladı.

Dünya tarihinden Osmanlı _mparatorlugu’nu adeta silmekte olan Sevr Antlasması ile bir zamanların üç kıtaya yayılmıs imparatorlugu talana ugruyordu. Bu talanda; yabancı devletlerin stratejik çıkarları; Rum, Ermeni, Kürt ve Arapların milliyetçilik akımları, kisisel çıkarlar, eskıyalık hevesi ve yıkıcı propagandalar önemli rol oynadı. 
Bu heves ve propagandalar sonunda ortaya çıkan ideolojilerden biri de “ Kürtçülük İdeolojisi ” idi.

Avrupalıların gösterdikleri ilgi sonucu ortaya çıkan Kürtçülük ideolojisi batılı devletlerin destegiyle güçlenip örgütlü bir hale geldi. Kürtçülük ideolojisi Türkiye’nin dogu ve güneydogu bölgelerini içine alan Irak ve İran’ın topraklarının bir kısmını da kapsamak üzere bagımsız Kürdistan devletinin kurulması esasına dayandı.

Kürtçülük ideolojisi, seriatçı söylemlerle de desteklendi. Seriat devleti kurma çabalarının altında “İrtica” istegi yatıyordu. Uygarlık çabalarının tarih boyunca en büyük düşmanı olan irtica, Birinci Dünya Savası sonrasında yenik düsen Osmanlı Devleti’ nin yarattığı bosluk içinde yeniden ve mükemmel bir yapıyla örgütlendi. İstiklal  Savasında çeşitli maksatlarla gizli ve gizli olmayan bir takım parti ve dernekler, çıkarcıların faaliyet merkezleriydi. Bunlardan başlıcaları: 

Kürt Teali Cemiyeti, 
Teali-i İslam Cemiyeti, 
Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 
Kızıl Hançer Cemiyeti, 
Mukaddesatı Muhafaza Cemiyeti, 
Tarik-i Salah Cemiyeti, 
Saltanatı Koruma Cemiyeti     ve en önemlisi 
İngiliz Muhipleri Cemiyetiydi. 2

Tarih sahnesinde rol alan devletler, harp ve ayaklanma gibi musibetlere sebep olan faktörleri gerçek ve görünür yönleri ile karsı tedbirlerle yok edemedikçe kaybolup gitmeye mahkûm olurlar. Osmanlı İmparatorlugu’nun da sonu böyle oldu.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti bu kosullar altında kuruldu. Genç devletin ilk yıllarında da Osmanlının son dönemlerinde oldugu gibi irili ufaklı ayaklanmalar oldu. Bu 
ayaklanmaların içinde Agrı isyanından hemen önce olan Seyh Sait İsyanı, en önemlilerinden biridir.

   Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren meydana gelen ayaklanmaların sebepleri genel olarak irtica kökenli idi. Daha küçük çaplı olanlarda ekonomik ve sosyal avantaj saglama gibi amaçlar tasıyanlar olduysa da “bagımsız bir devlet kurma” düsüncesiyle meydana gelen en büyük çaplı isyan, Agrı isyanı oldu. Bölgede yasayan Kürtler hangi amaçlı olursa olsun, yasadıkları yörede çıkarılan tüm isyanlarda kullanıldılar.

   Kürtler, İran sınırlarının Türkiye ve Irak’la birlestigi daglık kesimlerde ve bu arazilerin civarı ile Türkiye sınırlarının Suriye ve Irak’la kesistigi bölgelerde yasayan Müslüman bir topluluktur. Bu sebeple Kürtler İran, Irak, Türkiye ve Suriye olmak üzere dört bagımsız devletin hüküm sürdügü topraklarda yasamaktadırlar. Bundan dolayı denilebilir ki Kürtlerin Cumhuriyet Dönemi isyanlarında, bu dört devletin de farklı rolleri olmustur. Ancak Türkiye hangi bölgede olursa olsun, isyanları körükleyici degil yatıstırıcı bir rol üstlenmeyi tercih etmiştir. Diger devletlerde meydana gelen Kürt isyanlarının sonucu ne olursa olsun Türkiye’ nin dogusunda patlak veren bu isyanların hiç biri amacına ulaşamadı ve başarılı olamadı. Zira isyanlara asla yörede yasayan halk tarafından umulan destek sağlanmadı.

   1930 yılında yayımlanan Cumhuriyet Gazetesi o yıllarda ülkemizde yasayan insanların konumunu çok güzel tanımlıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde yasayan insanların ırk ve din farkı olmaksızın umumen Türk olduklarını unutmamaya mecburuz…
Cumhuriyet Türkiye’sinde siyasi manasile Türk’ten baska bir camia farz etmekte isabet yoktur. Bu düsünce cumhuriyet düsüncesidir ve Türk milletinin muhtelif unsurlardan mürekkep olması hakikatine müdafi degildir. Türk camiasının Türk unvanı bu muhtelif unsurları kendi umumiyeti içinde hallederek onların hepsine yeni bir terkip ile umumi bir mahiyet vermistir.” 3

Günümüzde de ülkemizi huzursuz eden Kürtçü terör faaliyetlerinin tarihte cereyan eden isyanlara benzer bir strateji ve taktik izledigi müsahede edilmektedir. İster PKK,  ister KADEK, ya da ilerideki isimleri ne olursa olsun, Kürtçü terör örgütlerinin isyan çizgileri incelendiginde mutlaka dıs destek alarak gelisme gösterebildikleri görülür.
Türkiye’nin sömürülmesi, kalkınma gayretlerinin kösteklenmesi ve mümkün olursa bagımsızlıgını tamamen kısıtlanması için ugrasanlar, önceden oldugu gibi bu gün de  vardır. Bunlar halkın her türlü problemlerini, duygu ve heyecanlarını tahrik amacı ile istismar etmektedirler. Ve yine Kürtleri bu oyunun içine çekmeye çalısmaktadırlar.

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder