hükümet sistemleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hükümet sistemleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2018 Çarşamba

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 2

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI  BÖLÜM 2



3.3 Parlamenter Sistemin Güçlü Yanları (Avantajlar) 

. Parlamenter sistemde krizleri demokratik yollarla çözüme kavuşturma yolu vardır, 
. Parlamenter sistem esnektir, 
. Parlamenter düzen kutuplaşmaya yol açmaz, 
. Parlamenter sistemlerde devlet başkanının ılımlaştırıcı ve uzlaştırıcı etkisi vardır (Sosyal, 1993: 204). 

3.3. Parlamenter Sistemin Dezavantajları 

. Bu sistem hükümetler açısından istikrarsızlığa yol açabilir, 
. Parlamenter sistemde güçsüz hükümetler boy gösterebilir, 
. Parlamenter sistem düşük nitelikli bir demokrasiye yol açabilir (Gözler, 2010: 245). 

4. TÜRKİYE’NİN SİYASAL DÜZENİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİNİN 
UYGULANABİRLİĞİ TARTIŞMLARI 

İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri. nde uygulanan başkanlık sistemi, devlet yönetim modeli olarak ABD.nin kendi koşulları içerisinde doğduğu için sorunsuz şekilde işlemekte ve siyasal istikrar açısından bir sorun teşkil etmemektedir (Akçalı, 2007: 59). ABD örneğinden yola çıkılarak başkanlık sisteminin, siyasal yapının istikrarı açısından en iyi sistem olduğunu öne sürmek her şartta geçerli bir tez olmayabilir. Başkanlık sistemi ABD.nin tarihsel geçmişine, ekonomik, sosyo-kültürel yapısına ve koşullarına bağlı bir şekilde oluşmuş ve gelişmiştir. Toplumun genel siyasal yapısı, kurumları, siyasal katılım yöntemleri ve felsefesi 
üzerinde uzlaşma sağlayamamış, radikal akımların etkin bir biçimde var olduğu ve partilerin daha kesin çizgilerle ayrıştığı toplumlarda başkanlık sisteminin daha sorunlu işleyebileceği her zaman göz önünde bulundurulmalıdır (Akçalı, 2007: 76). Buna örnek olarak Latin Amerika. ya bakıldığında başkanlık sisteminin yasama ile yürütme arasında tıkanıklıklara neden olduğu ileri sürülerek krizlerden çıkma yolu olarak ordunun siyasete müdahale ettiği görülmüştür (Akman Aslan, 2007: 196). Uluslar arası karşılaştırmalı siyaset yazınında 
başkanlık sistemi hakkındaki eleştirel değerlendirilmenin Latin Amerika başta olmak üzere birbirinden değişik toplumsal farklılıklardaki olumsuz birikimden kaynaklandığını söylemek mümkündür (Yetiş, 2007: 240). Başkanlık sistemin hakkındaki kuşkucu yaklaşımın arkasında hegemonik1 krizlerin sık sık yaşandığı Latin Amerika ülkelerindeki başkanlık sistemi deneyimlerinde karşılaşılan sorunlara ilişkin değerlendirmek yatmaktadır (Yetiş, 2007: 246). 

1 Egemen bir iktisadi karar biriminin diğer iktisadi karar birimleri üzerindeki iktisadi, sosyal, kültürel, ideolojik üstünlüğü ve baskısıdır (Yayla, 2003: 77). 

Türkiye.nin hükümet sisteminin gelişim sürecine bakıldığında cumhuriyetin kurulmasından günümüze kadar parlamenter sistem geleneği içinde kalınarak siyasal yürütmenin yasama organı karşısında güçlendirildiği görülmektedir. Kurtuluş Savaşı.nın Anayasası olan 1921 Anayasası döneminde “ meclis hükümeti” sistemi uygulanmıştır. 1924 Anayasası ile birlikte “meclis üstünlüğüne” geçilmiştir (Soysal, 2007: 295). 1961 Anayasası ise meclis çoğunluğuna anayasa sınırlamaları getirilmiş olsa da parlamenter sistem içinde kalınmıştır. 1982 Anayasası da özellikle sorumsuz kanadı (Cumhurbaşkanı) başta olmak üzere siyasal yürütmeyi güçlendirse de parlamenter gelenekten sapmamıştır (Kamalak, 2007: 312). Bugün başkanlık sistemini talep edenlerin dayandığı en büyük gerekçenin „istikrar. olduğunu söylemek mümkündür. Bu isteğin mantığı tek kişiye üzerine kurulan yürütmenin görev süresinin 4-7 yıl 
ile belirli olmasıdır. Bu zaman zarfı içinde başkan görevinden alınamayacağı için istikranın sağlanacağı düşüncesini taşır. Halbuki yürütmenin görev süresinin belli olması tek başına bir anlam ifade etmez. Bunun nedeni diğer etkenlerin öneminin göz ardı edilmesidir (Kamalak, 2007: 315). Burada dikkati çekmesi gereken nokta, sadece hükümet sistemlerinin değil bir bütün olarak siyasal sistemleri incelemek gerektiğidir. Bu çerçevede, hükümet sisteminin biçimini yansıtan yürütmenin göreve gelişi yöntemi ile yürütme ve yasama organları 
arasındaki ilişkiler yanında siyasal kültür, siyasal parti sistemi, parti yapısı ve siyasal gücün dağılımının da göz önünde bulundurulmasıdır (Çam, 2000: 286). Bunları değerlendirirken dikkate almazsak, ABD. de „istikrarlı. işleyen hükümet sisteminin Latin Amerika ülkelerinde görüldüğü gibi istikrarsız, tıkanıklıkların olduğu hatta darbelerle sistemin çökmesinin izahı mümkün olmaz (Kamalak, 2007: 313). 

Bu bağlamda tartışılması gereken konuların başında, başkanlık sisteminin Türk siyasal düzenini istikrarlı bir yapıya mı dönüştüreceği yoksa sorunlar yumağı ile mi karşı karşıya bırakacağıdır (Yetiş, 2007: 246). Hükümet sistemlerini değiştirme tartışmalarında ülkede geniş anlamda demokrasinin kurumsallaşma düzeyi de göz önüne alınmalıdır. Bu bağlamda hukukun üstünlüğü ve bağlantılı olarak temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınıp alınmadığına bakılmalıdır. Bu güvencelerin tam anlamıyla sağlanamadığı toplumlarda istikrarı beklemek hayalcilikten başka bir şey olmaz. Bu yüzden de istikrar için çok önemli bir 
önkoşul olan hukuk devletine işlerlik kazandırılması Türkiye gibi demokrasinin yeterince kurumsallaşamadığı ülkelerde hükümet sistemi üzerine yapılan tartışmalarda göz önünde bulundurulmalıdır (Kamalak, 2007: 319). Türk parti sisteminin tipik çok partili sistem olduğunu söylemek mümkündür. Parti sisteminin parçalı-kutuplu yapısı yanında kurumsallaşmadan uzak olduğunu gösteren seçmen alışkanlığının yüksek, parti aidiyetinin zayıf ve güçlü lider etrafında giderek zayıflan örgüt yapısı gibi özellikler mevcuttur. ABD. nin parti sistemi ise ideolojik olarak birbirine çok yakın iki merkez parti (Cumhuriyetçi ve 
Demokrat Parti) egemenliğindedir. Merkez partilerin egemenliği, siyasal sistem içinde kutuplaşmaların olmadığı anlamına gelmektedir. Bu noktada federal yapı ve parti disiplinin olmaması da başkanlık sistemini ABD.de kusursuz yapmaktadır (Kamalak, 2007: 321). 

Başkanlık sistemi ve çok partili sistem kombinasyonunun ortaya çıkaracağı olası ihtimaller incelendiğinde; 

. Otoriter yönetimlere ortam hazırlama, 
. Yasama-yürütme ilişkilerinde çatışma ve tıkanma, 
. Parçalanmışlığın derinleşmesi ihtimalleri bulunmaktadır. 


Türkiye.de uygulanabilirliği konusunda lehte ve aleyhte çok tartışmalara sahne olan başkanlık sistemini isteyenlerin gerekçeleri; 

. Çoğunluk daha iyi temsil edilir. 
. Yasama bağımsızlığını artırır. 
. Rejimin istikrarına katkı sağlar. 
. Güçler ayrılığının garantisidir seklinde kendisini göstermektedir. 

Diğer taraftan başkanlık sistemini istemeyenlerin gerekçeleri ise; 

. Sistemin katılığa yol açacağı, 
. İktidar yoğunlaşması gerektirir, 
. Başkan ve Meclis farklı partiden olursa kilitlenme yaşanabileceği şeklinde zuhur etmektedir (Turhan, 1989: 183). 


Türkiye.de başkanlık sistemi tartışmalarının seyrine bakıldığında ilk defa ve ciddi olarak Turgut Özal.ın cumhurbaşkanlığı döneminde kamuoyunun girdiği söylenebilir. 1983 yılında tekrar çok partili siyasal yaşama dönüldüğünden bu yana Türkiye siyasetinde gözlemlenen en belirgin olgu başbakanlar ve cumhurbaşkanları arasındaki çatışmadır (Güney, 2007: 349). 

Uzun bir aradan sonra Adalet Ve Kalkınma Partisi.nin tek başına iktidara gelişinden sonra başkanlık sistemi tartışmaları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme taşındı. 21 Nisan 2003 tarihinde yaptığı açıklamayla “siyasetteki arzum başkanlık sistemi, benim için en ideali Amerikan modeli” ifadesini kullanmıştır (Erdoğan, 2005). Türkiye.de başkanlık sistemi tartışmaları nın seyrine ve içeriğine bakıldığında, tartışmaya taraf olanların hangi bağlamda başkanlık sistemini savundukları ölçütlerinden hareketle genel bir değerlendir me yapmak mümkündür. Her şeyden önce başkanlık sisteminin Türkiye.de istikrarsızlığa çözüm olacağını savunanların büyük çoğunluğunun başkanlık sisteminden ne anladığı, ne tür bir model önerildiği pek açık değildir. Başbakan Erdoğan.ın açıkça Amerikan sistemini işaret etmesi dışında genellikle önerilen ve detaylandırılmış bir sistem tartışması ile karşılaşmıyoruz. Siyasetçiler penceresinden bakıldığında başkanlık sistemi daha çok iktidardaki partiler tarafından gündeme taşındığı da bir gerçektir (Özdemir, Çelebi, 2007: 281). 

5. SONUÇ 

Türkiye, kendisine özgü özellikleri olan, çok parçalanmış bir siyasi parti sistemine sahip, seçim sisteminin tartışmalı olduğu, etnik ve dinsel çatışmaların yaşandığı, çok nüfuslu, az gelirli, demokrasi kültürü yeterince gelişmemiş bir ülkedir. Bu unsurları içinde barındıran ülkemizde, siyasilerin siyaset yapma sürelerinin neredeyse yaşam boyu olduğu sistemde başkanlık sistemi neyi çözebilir? Kanaatimce bu sorunun yanıtı nesnel değerlendirme sonucunda „hiç bir şey . olacaktır. Ülkemizde temel siyasi sorun hukuki olmaktan çok ahlakidir. Aynı ahlaki değerlerle yeni sisteme geçildiğinde, yani sürücü değil de at 
değiştirildiğinde çözüme kavuşturulacak olan ne olacaktır? 

Hükümet sistemleri, seçim sistemleri ve siyasi parti sistemleri sadece Türkiye.de değil dünyada da en çok tartışılan konulardandır. Türkiye.nin sorunu, istikrardır. Son 50 yıldan beri bu istikrar istemi, süregelmektedir. Büyük iddialarla (istikrar/güçlü hükümet/yürütmenin üstünlüğü) ortaya çıkan 1982 Anayasası.nın ve şu ana kadar yapılan 17 adet anayasa değişikliğinin dahi bu problemi çözemediği açıktır. Parlamentarizmin devamından yana olanların ortaya sürdüğü gerekçeler, başkanlık sistemini savunanların gerekçeleri ile birlikte  değerlendirilmeli, yapılacak analiz asla ideolojik olmamalı, ülkenin ve milletin esenliği esas tutulmalıdır. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, uzlaşmacı yeni bir Anayasa yapılmalıdır. Yapılacak yeni bir Anayasa, devlet ve toplumun mutabakatı ile yapılmalı, tepkici değil, bilgi toplumunun niteliklerini kapsamalı, tarihle uyuşmalı, milletin zengin tecrübe birikiminden yararlanmalı, çağdaş uygarlığın ve ilerlemenin tüm özelliklerini taşımalıdır. 

Türk iktidar yapısında özellikle seçimlerin arifesi gibi benzer zamanlarda değişim 
tartışmalarının sıklaştığı şu sıralarda, siyasi sistemlerin toplum yapısına nüfuz edici bir güç olduğu hususunun göz ardı edilemeyeceği gerçeği de dikkate alınıp, gerek ekonomik gerekse siyasi istikrarsızlığa tahammülü olmayan ülkemiz için ince elenip sık dokunarak karar verilmesi gerekmektedir. 

KAYNAKÇA 

Çam, Esat, (2000), Devlet Sistemleri, İstanbul: Der Yayınları. 
Erdoğan, R. T. (2005) ,“Başkanlık Sistemi Tartışılıyor; Dosya” Sabah Gazetesi 03 Ocak 2005 
Evcimen, Günsev, (1992), Başkanlık Hükümeti Sistemi: "Ratio Politica"sı ve Türkiye, Ankara: Ankara Üniversitesi SBF Dergisi C: 41 Sayı: 1. 
Gözler, Kemal, (2007), Devlet Genel Teorisi, Bursa: Ekin Kitapevi Yayınları. 
Gözler, Kemal, (2008), Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa: Ekin Kitapevi Yayınları. 
Gözler, Kemal, (2010), Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Bursa: Ekin Kitapevi Yayınları. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Akçalı, Pınar, “Siyasal İstikrar ve Başkanlık Sistemi: Amerikalı Birleşik Devletleri Örneği”, Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Akman-Aslan, Canan, “Başkanlık Sistemlerinin Latin Amerika Deneyimi: Çok-Parti Sistemlerimdeki Çeşitlilik, Sorunlar ve Fırsatlar”,  Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Güney, Atilla, “Sonuç Yerine: Türkiye.de Başkanlık Sistemi Neden Tartışılıyor”, Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Kamalak, İhsan, “Türk Siyasal Sistemine (Yarı) Başkanlık Sisteminin İthalinin Sonuçları Üzerine Bir Deneme”, Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Soysal, Mümtaz, “Türk Siyasal Sistemi Üzerine Görüşler”, Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Kamalak, İhsan, (der.) (2007) Yetiş, Mehmet, “ Hegemonik Kriz Koşullarında Başkanlık Sistemi”, Başkanlık Sistemi ve Türkiye, Kalkedon Yayınları, İstanbul. 
Özbudun, Ergun, (1962), Parlamenter Rejimde Parlamentonun Hükümeti Murakebe Vasıtaları, Ankara: AÜHF Yayınları. 
Özbudun, Ergun, (2005), Türk Anayasa Hukuku, Ankara: Yetkin Basım ve Yayıncılık. 
Sosyal, Mümtaz, (1993), 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Ankara: Gerçek Yayınları. 
Teziç, Erdoğan, (2007), Anayasa Hukuku, İstanbul: Beta Yayımcılık. 
Turhan, Mehmet, (1989), Hükümet Sistemleri Ve 1982 Anayasası, Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları. 
Yayla, Atilla, (2003), Siyasal Düşünce Sözlüğü, Ankara: Liberte Yayınları. 
Yazıcı, Serap, (2002), Başkanlık ve Yarı-Başkanlık Sistemleri, Türkiye İçin Bir Değerlendirme, İstanbul: İBÜY. 

http://www.sabah.com.tr/2005.01.03/siy.102 html 

***

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 1

TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 1


( Başkanlık Sistemi Türkiye için Uygun Bir Model mi? ) 
Fürkan ALYÜZ
(falyuz@gmail.com) 
* Hitit Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Kamu Yönetim Öğrencisi (2011) 


Özet ;

Türkiye Cumhuriyeti hükümet sistemi tercihini şimdiye kadar meclis hükümeti ve parlamenter sistemden yana kullanmıştır. Bu konudaki güncel tartışmalar ise başkanlık sistemine geçilip geçilmemesi ekseninde devam etmektedir. Türkiye. de hükümet sistemi çeyrek yüzyıldan beri tartışılmaktadır. Parlamenter hükümet sistemi yerine başkanlık sistemi ya da yarı başkanlık sistemi önerilmektedir. Bir hükümet sisteminin, başka değişkenlerden bağımsız olarak, demokratik bir yönetim sisteminin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesinin sağlanması bakımından “iyi” ya da “kötü” olduğu söylenemez. 

Siyaset, toplumu yönetme ve sorunları çözme sanatıdır. Türkiye.de, özellikle koalisyon dönemlerinde, siyasetin çıkmaza girdiği veya parlamentonun işlevini yapamadığı sorgulanmaktadır. Başkanlık sistemi tartışması 1980.li yıllarda Özal ile başlamış Demirel.le devam etmiştir. 2010 anayasa değişiklikleri sonrası Türkiye için başkanlık sistemi tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir. Bu çalışmada başkanlık önerisini destekleyen görüşler ile buna karşı duran görüşler ele alınarak bir değerlendirme yapılacaktır. 

1. GİRİŞ 

Türkiye.de demokratik özgürlükler içinde siyasi mekanizmayı iyileştirmeye yönelik ortaya konan alternatif sistemler, çoğulcu demokrasinin uygulandığı rejimlerdir. Batı dünyasında geniş uygulama alanı bulan çoğulcu demokrasinin, parlamenter sistem, başkanlık sistemi, meclis hükümeti sistemi ve yarı başkanlık sistemi gibi farklı yönetim sistemlerine de uyum sağlandığı gözlenmektedir. 

Bir ülkede uygulanan hükümet sistemi elbette tartışma dışı olamaz. Ülkenin koşullarında hükümet sisteminin tıkanıklıklara uğraması, bu tıkanıkları aşacak düzeltmelerin yapılması olanağının bulunamaması sistemin ülke koşullarında istikrarlı demokratik bir yönetimin oluşturulmasını engellemesi gibi durumları ortaya çıkarsa, elbet arayışlar da ortaya çıkacak mevcut sistem tartışmaya açılacak ve yeni sistem ortaya atılacaktır. Türkiye. de hükümet sisteminin tartışılmasının parlamenter hükümet sisteminden vazgeçilerek yerine başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminin önerilmesinin arka planında parlamenter hükümet sisteminin tıkanması ve bu tıkanıklığın sistem içinde aşılamaması mı yatmaktadır? Bu soruya “evet” 
diyebilmek zordur. 

Türkiye krizlerden kaçınmanın yolunu hükümet sistemini değiştirmek değil, parlamenter sistemin eksikliklerini gidermek olduğunu kendi uygulamalarından bilmektedir. Bu çalışmada amaç, özellikle 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumdan sonra hız kazanan başkanlık sistemi tartışmalarına farklı bakış açılarından değerlendirerek tartışmaya katkıda bulunmak ve zihinlerde ki bulanıklığı daha netleştirmek olacaktır. 

Konuyla ilgili literatür taraması yapılmış ve konuyla ilgili güncel makaleler incelenmiş ve özellikle gazetelerin köşe yazıları takip edilmiştir. Bu bağlamda öncelikle hükümet sistemleri incelenecek daha sonra Türk siyasal sistemi ve başkanlık sistemi değerlendirmesi yapıldıktan sonra genel bir değerlendirme yapılarak çalışma sonlandırılacaktır. 

2. HÜKÜMET SİSTEMLERİ 

Hükümet sistemleri kuvvetler ayrılığı ve kuvvetler birliği esas alınarak sınıflandırılmaktadır (Gözler, 2008: 85). Günümüzdeki hükümet sistemleri ve çalışmanın konusunu parlamenter sistem ve başkanlık sistemi oluşturduğundan ağırlıklı olarak bu başlık altında kuvvetler ayrılığı teorisi üzerinde durulacaktır. 

Kuvvetler ayrılığı teorisinin gerçek olarak kurucusu olarak Montesquieu kabul edilir. Bununla birlikte bu teoriyi ilk kez dile getiren düşünür John Locke olmuştur (Gözler, 2008: 83). Montesquieu. ye göre bu kuvvetlerden ilki “yasama kuvveti” yani geçici veya sürekli kanunlar yapma işidir. İkinci olarak ise, savaş ve barış yapan, güvenliği sağlayan hükümdar veya idareci biçiminde tanımlanan “yürütme kuvveti” ismini vermiştir. Üçüncü ve son olarak, 
“suçluları cezalandırma ve özel kişiler uyuşmazlıklarını yargılama” kuvvetidir. Buna “yargı kuvveti” denilmektedir (Gözler, 2007: 195). Montesquieu. ye göre yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri sınırlıdır. Çünkü yasama gücü kendi koyduğu kuralları uygulama yetkisine sahip değil, yürütme ise; yasamanın koymuş olduğu kuralları yürütmektedir. Son olarak yasama gücü de sınırlıdır. Çünkü hâkimler kanunları telaffuz eden birer ağızdırlar (Gözler, 2007: 
198). Eğer bu üç erk kendi sınırları dışına çıkarsa ortaya güçler çatışması çıkar ve bu da hürriyetlerin ortadan kalkmasına neden olur. 

Konunun alt başlıklarından ilki olan, sert kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan başkanlık sistemi incelenecektir. 

2.1. BAŞKANLIK SİSTEM 

Kökeni ABD. nin 1787 Anayasası.na dayanan başkanlık rejiminin; başkanlık yarı-başkanlık ve seçilmiş başkanlık olmak üzere üç değişik uygulaması bulunmaktadır. Bugün ABD. de ve çoğu Latin Amerika. da Venezuela, Costa Rika, Kolomiya ve Şili gibi ülkelerde uygulanmakta olan başkanlık rejiminde yürütme ile ilgili yetkilerin neredeyse tamamı başkanda toplanmıştır (Sabah, 01.03.2005). 
Başkanlık sisteminin doğduğu yer Amerika Birleşik Devletleri dir ve bu ülkeyle özdeşleşmiştir. 

Sert kuvvetler ayrılığı ilkesinde dayanan bu sistemin temel özelliği, yasama ve yürütme organlarının ayrı ayrı seçilmeleri ve seçildikten sonra birbirlerinin varlıklarına son verememeleri dir (Gözler, 2007: 242). Başkanlık sistemi fren ve denge mekanizmasına dayanır (Akçalı, 2007: 60). Başkanlık sisteminin asli olarak üç temel özelliği vardır. Bunlar: başkan halk tarafından seçilir, yürütme organı tek kişiliktir, başkan yasama güvenine dayanmaz. 

2.1.1. Başkan Halk Tarafından Seçilir 

Bu sistemde yürütmenin başı olan başkan doğrudan doğruya belli bir süre için halk tarafından seçilir (Gözler, 2008: 92). Bu özellikten anlaşılması gereken şudur; başkanlık rejiminde başkan, yasama organından bağımsız bir durumdadır ve varlığı yasamaya bağlı değildir (Akçalı, 2007: 61). 

2.1.2 Yürütme Organı Tek Kişiliktir 

Başkanlık sisteminde yürütme organında esas olan monist (tekçi) yapıya sahip olmasıdır. 
Daha net bir ifadeyle ülkemizde şu an uygulanan parlamenter sistemdeki gibi kabine yoktur. 
Kolektif bir yürütme organı yerine yürütmenin tek yetkisi devlet başkanıdır. Yürütme organı başkanın egemenliğindedir (Gözler, 2010: 231). 

2.1.3. Başkan Yasama Güvenine Dayanmaz 

Yürütmenin başı olan başkan, halk tarafından belli bir süreliğine seçildikten sonra görev süresi dolana kadar görevini sürdürür. Buradaki temel yaklaşım sudur; her ikisi de meşruluğunu halk tarafından aldığı için başkan ve yasama organı birbirlerine bağımlı değillerdir ve kendi sınırları içindeki görevleri ve yetkileri kullanmakla sorumludurlar. Başkanın yasama organına karşı sorumlu olması söz konusu değildir (Gözler, 2008: 93). Başkanlık sisteminin bu özellikleri daha istikrarlı bir yürütme organı ve daha istikrarlı bir yürütme organı ve daha demokratik bir ortam oluşturmak gibi avantajları olduğu ileri sürülmüştür. 

Bu görüşlere bir sonraki konu başlığında yer verilecektir. 

2.2. PARLAMENTER SİSTEM 

Yumuşak kuvvetler ayrılığı sisteminde yasama gücü ile yürütme gücü birbirlerinden yumuşak bir biçimde ayrılmıştır. Yasama ve yürütme yetkileri birbirinden ayrı gibi gözükse de tam olarak bağımsız değildir. Organlar arasında işbirliğinden bahsetmek mümkündür. Güçlerin yetkilerinin zaman zaman iç içe geçmesinden dolayı bu sisteme “kuvvetlerin işbirliği” denilmesi de mümkündür (Gözler, 2010: 243). Parlamenter sistemin ana özelliklerini üç temel kural olarak incelemek mümkündür. 

2.2.1 Yürütme Organın Yapısı (İki Başlılık) 

Parlamenter sistemlerde yürütme organın yapısı bakımından gösterdiği başlıca özellik, onun “ikilliği” (dualisme) olmasıdır. Parlamenter hükümet düzeninde, devlet başkanı ve bakanlar kurulu vardır. Devlet başkanı cumhuriyet tarzı parlamenter sistemlerde “cumhurbaşkanı” dır. Devlet başkanı yasama karşısında sorumsuzdur (Gözler, 2010: 244). 

 2.2.2 Yürütmenin Göreve Gelişi 

Parlamenter hükümet sistemlerinde yürütme direkt halk tarafından seçilmez. Cumhur parlamenter sistemlerde devlet başkanı yasama organı tarafından seçilir (Gözler, 2010: 245). 

2.2.3 Sorumluluk; Yasama Güvenine Dayanma 

Parlamenter hükümet sistemlerinde hükümet (kabine, bakanlar kurulu) yasama organın “güven”ine dayanır. Yasama organı güvensizlik oyuyla kabineyi görevden alma yetkisine sahiptir (Gözler, 2008: 103). Kabinenin yasama organı karşısında iki tür sorumluluğu bulunmaktadır. Bunlar kolektif ve bireysel sorumluluktur. Bunun anlamı şudur; yasama organı kabine hakkında “güvensizlik oyu” vermişse bütün kabine düşer. Ayrıca parlamenter 
sistemlerde bakanlar tek tek de yasama organına karşı sorumludur (Gözler, 2010: 246). Yani kabine görevde kalırken yasama organı bir bakanı güvensizlik oyu verip görevden alabilir. 

2.3. YARI BAŞKANLIK SİSTEMİ 

Sade ve basit olarak yarı başkanlık sistemi; “cumhurbaşkanın halk tarafından seçildiği parlamenter sisteme yarı-başkanlık” denir (Akt. Gözler, 2008: 99). Fransa.da De Gaulle Anayasası ile başlayan ve Batı Avrupa anayasaları ile çeşitli Latin Amerika, Afrika ülkelerinin anayasalarına da yansımış olan yarı başkanlık düzenlemeleri oldukça dikkat çekici olsa da başkanlık sisteminden oldukça farklıdır (Turhan, 1989: 185). Yarı başkanlık sistemleri adından da anlaşılacağı gibi parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin bazı özelliklerini sentezleyen ara ya da melez hükümet modeli olarak tanımlamak mümkündür (Yazıcı, 2002: 
92). Yarı başkanlık sisteminin özelliklerine bakıldığında; iki başlı yürütme, seçimusulü, yasamanın güveni. 

2.3.1 İki Başlı Yürütme 

Bir tarafta cumhurbaşkanı, diğer tarafta ise hükümet bulunmaktadır. Bu özelliğiyle parlamenter sisteme benzemektedir (Gözler, 2008: 98). 

2.3.2 Seçim Usulü 

Hem cumhurbaşkanı hem de yürütmenin başı olan başbakan halk tarafından seçilir. Bu bakımdan başkanlık sistemine benzemektedir (Gözler, 2010:2 41). 

2.3.3 Yasamanın Güveni 

Başkanlık rejiminde yürütme organı yasama organının güvenine dayanmaz. Yarı başkanlık sisteminde, başkanlık sisteminden farklı olarak bakanlar kurulu yasama organına karşı sorumludur. Herhangi güvensizlik durumunda kabine görevden alınabilir (Gözler, 2008: 99). 

1982 Anayasası ile Türkiye, 1909 yılından itibaren ilk kez, hukuken, yarı başkanlık sistemine doğru bir eğilim içine girmiştir. Ama Bakanlar Kurulunun hükümetin genel siyasetinden sorumluluğu, meclisten güvenoyu alma zorunluluğu, parlamento önünde kolektif ve bireysel sorumluluğu rejimin parlamenter niteliğini açıkça belirtmektedir. 1961 Anayasasından farklı 
olarak 1982 Anayasasında başbakana, bakanların azlini isteme yetkisi tanınmasını klasik parlamentarizmden bir sapma olarak görmek doğru olmayıp, «rasyonelleştirilmiş parlamentarizm» yönünde bir gelişme olarak nitelemek daha doğrudur (Özbudun, 2005: 307). 

    Ülkemizde 21 Ekim 2007. de halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği, cumhurbaşkanını halkın seçmesini gerekmektedir. Fakat şu an görevde bulunan 11. 
    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül halk tarafından değil, TBMM tarafından seçilmiştir. Abdullah Gül. ün görev süresi dolduktan sonra (28 Ağustos 2012) 12. Cumhurbaşkanı TBMM tarafından değil halk tarafından seçilecektir. O tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyet saf parlamenter hükümet sistemi olmaktan çıkıp, yarı başkanlık sisteminin özelliklerini taşır hale gelecektir. 

3. BAŞKANLIK SİSTEMİNİN VE PARLAMENTER SİSTEMİN AVANTAJLARI VE 
DEZAVANTAJLARI 

Hükümet sistemleri başlığı altında değinilen başkanlık sistemi bu konu altında daha derinlemesine incelenecektir. Başkanlık sistemi, temsili rejim türlerinden biridir ve kuvvetler ayrılığı teorisini -parlamenter rejimden farklı olarak- sert şekilde uygular (Teziç, 2007: 423). 

Başkanlık sisteminin ABD.de mucidi “Kurucu Babalar” dır. İlk Başkan George Washington, 30 Nisan 1789.da görevine başlamıştır. Başkanlık sistemi, “westminster modeli” demokrasinin XVIII nci yüzyıl sonundaki koşullarına tepki olarak verilen bağımsızlık savaşı sonucunda Amerikalılar tarafından üretilmiştir. Başkan ve Kongrenin ayrı seçildiği, meclisin çift olduğu, başkanın ikinci seçmenlerce seçildiği, federal yapılı bir devlet yapısıdır. Sistem yasama-yürütme-yargı uzlaşınca işlemekte, aksi halde kilitlenmektedir (Teziç, 2007: 424). 

Her siyasal sistemin olduğu gibi başkanlık sisteminin de güçlü ve zayıf yanları bulunmaktadır. 

3.1. Başkanlık Sisteminin Güçlü Yanları (Avantajları) 

. Başkanlık sistemi istikrarlı bir yönetimin olmasını sağlar, 
. Başkanlık sistemi güçlü bir yönetimdir, 
. Seçmenler olası hükümet seçeneklerini önceden görerek oy verir ve seçilmişlere hesap sorma araçları daha fazladır, 
. Başkanlık rejiminin katılığı yürütmenin istikrarına, bu da rejimin istikrarına katkıda bulunabilir, 
. Başkanlık sistemi daha demokratik bir yönetime sahiptir. Nedeni ise, başkanın halk tarafından doğrudan seçilmesidir (Gözler, 2008: 96). 

3.2. Başkanlık Sisteminin Zayıf Yanları (Dezavantajları) 

. Başkanlık sistemi rejim krizlerine neden olabilir. Sistem içinde herhangi bir çözümsüzlük hali meydana geldiğinde bu sorunu seçime giderek çözme gibi bir durum söz konusu değildir. Bu gibi durumlarda demokratik olmayan yollar (askeri darbe) çözüm ihtimali dahilinde bulunmaktadır (Evcimen, 1992: 320). 

. Başkanlık rejimi katıdır; bu sistemde başkanın görev süresi bellidir. Tüm olumsuz durumlara rağmen süresi bitene kadar yani gelecek seçimlere kadar görev başındadır. 
. Başkanlık rejimi meşruluk sorununa yol açabilir. Yasama organının ve yürütmenin halk tarafından seçilmesi ve her iki organında birbirinden farklı olarak meşruluk iddiasında bulunmasına neden olabilir (Gözler, 2010: 240). 
. Başkanlık sistemi siyasal kutuplaşmaya sebebiyet verebilir. Bu sistemde seçimler ya hep ya hiç biçiminde oynanan bir oyunu andırır. “Kazanan her şeyi kazanır kaybeden her şeyi kaybeder” mantığı hakimdir. Kazananlar ile kaybedenler ilişki kurmak ve uzlaşmak için hiçbir nedeni kalmamakta bu da siyasi kutuplaşmaya sebep olmaktadır (Soysal, 2007: 307). 
. İktidarın kişiselleşmesine yol açabilir. Başkanlık sisteminde yürütme tek adamdan oluşmaktadır. Başkan devleti, halkı ve hükümeti düşündüğünü temsil ettiğini düşünerek iktidarını kişiselleştirme düşüncesine kapılabilir. Zamanla kendisini “kral, imparator” gibi hissetmesi yüksek ihtimaldir (Gözler, 2010: 241). 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

**