TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ ORSAM SÖYLEŞİLERİ BÖLÜM 4
Hicran Kazancı Bey5*
5*. Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği Dışİlişkiler Sorumlusu Hicran Kazancı 27 Nisan 2010
ORSAM: Hicran Bey Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
Buraya nasıl gediniz?
Ne zaman geldiniz? Kısa bir özgeçmişini anlatabilir misiniz?
Hicran Kazancı: Kerkük Doğumluyum.
İlköğretim ve liseyi Kerkük’te tamamladıktan sonra, Bağdat’ta İdari Bilimler Fakültesini bitirdim. Daha sonra tarım ekonomisi okudum ve oradan mezun oldum. Kısa bir askerlik döneminin ardında, 1994’te Dış Türklere tanınan Türkiye’de okuma hakkından yararlanmak için Türkiye’ye geldim. Türkiye’de Uluslararası İlişkiler bölümünde master ve doktora yaptım. Doktoramı yaparken değişik araştırma merkezlerinde çalıştım. Amerika Kültür Merkezinde eğitim aldım. Siyasi Bilimler konusunda özel kurslar aldım. Daha sonra 2003 yılında Saddam devrildi. Kısa süre sonra bölgeye gittim. 1994’den beri Irak Türkmen Cephesi bünyesinde devamlı bulunuyor ve o hareketin içinde yer alıyordum. Zaman zaman Türkmen öğrencilerin sekreterliğini yaptım, Irak Türkmen Cephesi temsilciliğinde eğitim sorumlusu, dış ilişkiler sorumlusu olarak hizmet ettim. Sonra 2005’te kurultay oldu. 2007’ye kadar Sadettin beyin yanında danışmanlık yaptım. Sonra siyaset bilimlerini kazandım ve Washington’da altı ay eğitim aldım. Şimdi Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği Dış İlişkiler Sorumlusuyum.
Peki geçmişte yaşadığınız sıkıntıları anlatabilir misiniz? Buraya gelme sebeplerinizi nedir?
Tabii buraya eğitim amacıyla geldik. Geçmişte bir takım sıkıntılar çektik. Sadece benim değil tüm Türkmen toplumunu kapsayan sıkıntılar.
Esas sıkıntı nereden başladı? Irak’a baktığınız zaman halk babadan oğula geçen krallık rejiminden demokrasiye geçmek istedi ve Cumhuriyet kuruldu. Fakat demokrasi bile tankla, topla geldi. Bugüne kadar hep öyle geçti. Irak’ın yakın tarihine baktığınız zaman iktidarlar ya darbeyle geldi, ya darbeyle devrildi. Ortadoğu’yu anlamak için Irak’ı anlamak gerekir. Farklı etnik ve mezhepten oluşan bir yerdir. Ortadoğu’da zaten güç politikası hakimdir.
Seçimle gelme süreci pek yok. Hep askeri darbelerle gelmişler, iktidarı ele geçirmişler. Esas sorun oradaki bütün iktidarların kendi görüşüne sahip olmayanları düşman görmeleridir, bu Türkmen olur, Arap olur, Kürt olur fark etmez. Dolayısıyla baktığınız zaman Irak’taki bütün etnik gruplara bastırma, idam, öldürme politikaları uygulanmıştır.
Yani şunu diyebiliriz ki Irak’ın halkına eşit davranma politikası yok. Tüm iktidarlara baktığınız zaman Türkmenlere karşıydılar, hep aynı şeyi yaşadık.
“Bunlar Türkmen’dir, Türklerin soyudur, Türkiye ile bağlantıları var” diye engellemeye çalıştılar, sayılarını az gösterdiler, yok saydılar, çevreleme
ve Türkiye ile bağını koparma politikası uyguladılar. Devamlı ve geliştirerek hep baskı yaptılar. Bunları yapanlar bizim yakın tarihimizi herhalde tam olarak okumamışlar.
Okumuş olsalardı böyle bir mantıkla gitmezlerdi. Çünkü Türkmenler her zaman Irak’ın yapılanmasında rol oynamıştır, parçalanmasında değil. Bugüne
kadar kraliyet dönemi, kraliyet öncesi, cumhuriyet dönemi, iktidara ve hükümete hep açık olmuştur. Yani hiçbir zaman silahlı girişimde bulunmamışlar. Bu Türk geleneğine uyan bir şeydir. Kerkük’e de bakıldığı zaman Türkmenler hiçbir etnik kökenle, mezheple ilgili hiç sorun yaşamadı. Hep siyasi arenada sorunlar yaratıldı.
Türkmenlerin farklı etnik gruplarla, farklı milletlerle bir arada yaşama kültürü var. Onun için bütün tahriklere rağmen büyük veya yoğun bir etnik çatışma çıkmıyor Kerkük’te. Bu da Türk kültüründen dolayıdır. Genelde baskılardan dolayı kaynaklanan göçler başladı, zaman zaman yoğun düzeyde oldu, bazen gizli, bazen çok zorladılar. Bakıldığı zaman hep baskıdan kaçmak için geldiler. Az bir kısmı da eğitim için geldi.
Yüksek tahsil alıp oraya geri dönmek için. Tarihe baktığımız zaman büyük şehidimiz rahmetli Necdet Koçak örneğinde olduğu gibi, eğitimini aldı geri döndü. İstese burada kalabilir, çok yüksek yerlere gelebilirdi. Ama dönmeyi tercih etti. Çünkü “bana orada ihtiyaç var” dedi. Doğrusu da budur. Burada kalanlar da keşke gelenleri örgütleseydi. Burada çok kalan var, yüksek mertebeye ulaşmış çok Türkmen var Türkiye’de. Ama maalesef hala iyi organize olamadık. Farklı nedenlerden dolayı, tabii bu benim şahsi görüşüm. Daha sonra baktığımız zaman Türkmenler aşırı uç partilerin peşinde oldular, bilseler onların yerine devletle ilişki kurarlardı. Çünkü Iraklıysan ve partilerle ilişki kuruyorsan toplumda kendi menfaatleri için çalıştığın anlamı taşır, farkında olmadan kendi toplumuna büyük zararlar verirsin. Tabii insanlar hata yapabilir, fakat önemli
olan zamanında bu hatanın farkına varabilmek. Orada böyle tablo ortaya çıktı. Bu tablo Saddam sonrası bizim politikamızı çok olumsuz etkiledi.
Bakınız Irak Türkmenleri Türkiye’de yerleşen Dış Türklerden daha önce yerleşen toplumdur. Ama baktığımız zaman ne Türkiye parlamentosunda milletvekilimiz var, ne sivil toplum bazında organize bir örgütümüz var, ne de medya üzerinde bir etkimiz var. Bunlar olmadığı için oradaki politika dünya arenasında bizi etkiledi. Çünkü diplomasi artık eskisi gibi değil, eski uluslararası ilişkilere bakıp da iş yaptığınız zaman bugün başarılı olamıyorsunuz. Nedeni ise artık bir kamuoyu diplomasisi var, sivil toplum örgütleridir, iş adamlarıdır, medyadır, karar mekanizmasını bunlar etkiliyor. Çok güçlü ülkelerin bile mekanizmasını etkiliyor. Ama maalesef biz Türkmenler pek yerimizi alamadık, iç meselelerimizle uğraştık. Bugün de dış politika, iç politikanı yansımasıdır. Eğer senin iç politikan iyiyse, dış politikan da iyidir. Ama içte kargaşa yaşıyorsan, bu dış politikaya da yansır ve uluslararası arenada pek itibar göremezsin.
Ailenizden veya tanıdıklarınızdan buraya göç eden kaç kişi var? Yoksa sadece siz misiniz?
Sadece ben varım. Bir de ağabeyim Kanada’ya gidecekti ama Saddam düşünce Irak’ta kaldı. Daha çok göçler 1990- 91’den sonra oldu. Bu esnada çok insan göç etti. Bizim başka gidecek yerimiz yoktu, fakat Türkiye o zaman Kürtlere de kapısını açtı. Ondan sonra üçüncü ülkeye gitmeler başladı. Daha iyi bir hayat, daha iyi bir yaşam kurmak için üçüncü ülkelere Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya gittiler.
Biraz önce Türkiye’deki Türkmen’lerin organize olamadığını, bir araya gelemediğini söylediniz, ama şimdi görüyoruz ki Türkiye’de birçok Türkmen kuruluşu var. Dernekler var, vakıf var. Fakat bir tanesi çok eski bir kuruluş Türkiye’deki bir çok dernekten bile eski 1959’da Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, şu anda mevcut olan bütün dernekler bunun içinden çıkmış insanlar tarafından kurulmuş derneklerdir.
Acaba doğrumuydu burada ne yapılması gerekiyordu?
ITKYD faaliyeti hala devam eden bir kurumdur. Eğer dernek olmasaydı, bugün bu doktorlarımız, profesörlerimiz olamazdı. Burada çok önemli işler yapmış ve insanlarımıza çok faydalı olmuştur. Üçüncü ülkelere giden insanlar önce Türkiye’ye gelirlerdi ve buradaki bütün ihtiyaçlarını dernek sağlardı, onlara çok faydası olurdu. İş bulmada, ikamette, üniversitede, hatta gelen öğrencilere burs almada bunlar büyük işlerdir.
Ama baktığınız zaman dernek zaten sivil toplum örgütüdür, yani kültürel faaliyettir.
Bugün bu yeterli değil. Irak’taki siyaseti yapmak için Irak’ın yerlileriyle örtüşen bir politikanız olması lazım. Şimdi 1980’li yıllarda Türkmeneli’ni oluşturduk.
İşte tüm Türkmeneli bölgesi, baktığınız zaman o coğrafyada Türkmen vardır. Sayıları ne kadardır sorsanız tam olarak kimse cevap veremez.
Çünkü biraz önce söylediğimiz gibi Türkmenlere yönelik yıldırma politikası var orada. Tam sayımızı kimse bilmiyor o hale getirdiler bizi. Hep % 1 veya %1,5 deniliyor ve bu oranı tutturmaya çalışıyorlar. Birde politik nedenler var. Şimdi Türkmeneli bölgesi oluşturduk, bir de onu simgeleyecek bayrak yaptık.
Bu ne demektir. Toprak ve bayrak, bağımsız bir bölge demektir. Uluslararası arenada anlatıldı. Zaten Türkmen çoğunluğun olduğu bir bölgeydi ve 36. paralelin altında oluşmuş bir bölgeydi.
“Erbil Türk kenti” dedik. Daha sonra Erbil’i bıraktık, “Kerkük Türk’tür Türk kalacak” dedik. Daha sonra Kerkük’te 2005 seçim sonuçlarına baktığımız zaman ki bu seçimin hem yöntemi hem tekniği hem de sonucu tartışılır. Orada neler yapıldığı herkes tarafından biliniyor. Sonuç itibari ile bakıldığı zaman Türkmenler üçüncü sıraya düştü. Nereden nereye geldik. Türkiye’de nasıl herkes Osmanlı’nın güçlü zamanını anlatır ve kimse çöküş dönemini anlatmaz, aynı onun gibi bu da.
Esas olan çöküş dönemini anlatıp ondan ders çıkarmamız lazım. Şimdi biz de nereden nereye geldik, nerelerde hata yaptık, milli bir stratejimiz var mı, yok mu?
Türkiye’deki Türkmenler nerelerde yanlış yaptılar acaba?
Burada aşırı uç siyasi partilerin peşine düştüler, hala da bu devam ediyor. Bunun uzantılarını hala görmek mümkün. Sanki Kerkük Türkmenleri etiketlendi o partinin bir parçası gibi. Ama şöyle bir şey var, Türkiye devleti bir hukuk devletidir, kanunları var, devletin çıkarttığı talimatlar vardır. Bu çerçevede durduğun zaman bir partinin ilgilenmesine gerek yok. Bir ülkeye gittiğin zaman o ülkenin kuralları var, göçmen bürosu var, vakfımız var, derneğimiz var. Ama başka bir partiye gittiğin zaman bu partizanlık olur, diğer partiler de seninle ilgisini keser. Bizim bütün partilerle, devletle, hükümetle iyi ilişki kurmamız gerekir. Bunlar büyük hatadır. Biz o zaman Türkmeneli bölgesi demişiz, bir
taraftan bunu söylüyoruz, diğer taraftan Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyoruz. Burada ne oluyor meşruiyetini kaybediyorsun. Şimdi Kerkük Türk’tür, Türkmen’dir, Türk ocaklarına aittir diyoruz, ama 2008 Haziran ayındaki oluşuma katılıyorsunuz. Bunun hedefi nedir? Kerkük’ün Iraklı olduğunu gösteriyor. O zaman çelişkiye düşülmüyor mu? Düşülüyor. Bunları oturup da düzeltmemiz lazım. Her ulusun bir milli stratejisi vardır ve milli politika üretir. Milli politika ürettiği zaman diğerinin ilgi alanına girebilir, benim ulusal çıkarımla çatışabilir.
Çatışması da gayet doğaldır, uluslararasının platformun temel kuralıdır. Ama önemli olan bunu çözmeye çalıştığımız zaman düşmanlık ve teslimiyet temelinden uzak tutarsak o zaman başarılı bir politika uygularız. Yani o zaman Türkmeneli’nde patlak veren sorunlar henüz çıkış noktasındayken çözülür.
Ama öyle olmuyor.
Irak’ta bunu görüntüyle yapmaya çalışıyoruz. Şimdi Kerkük meselesi önemli bir meseledir. Bir grubun diğerine egemen olması görüntüsü var.
Biz hep bunu yapmayı düşünüyoruz. Görüntü. Ama bu görüntünün üstündeki örtüyü kaldırıp altına bakmamız lazım. Bu egemen güçlerin çatışmasından
doğan bir tablodur. Biz buna göre tam halk hareketimizi belirlememiz lazım. Yani sen Irak’ın siyasetinde yer almayacaksın, Musul’un Kerkük’ün penceresinden Irak’ın sorununa bakacaksın. O zaman Irak’ın siyasi değerleriyle örtüşen bir politika üretemeyiz.
Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin burada çok sorunları olduğunu biliyoruz.
Mesela oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık, bölgeye gidiş dönüş gibi sorunları var. Buradaki Türkmenlerin sorunlarını çözebilmek için ne yapılabilir ve bölgeye nasıl yansıtabiliriz?
Şimdi bölgede dağınık bir şekilde yaşadığımız için ve bir bütün haline gelemediği miz için bir şey yapamıyoruz. Bu sadece Türkmenler için geçerli değil, bütün toplumlar için geçerli. Türkmenlerin örgütlü bir hale gelmesi gerekir, eğer gelmezse sesini duyuramazsın. Ama örgütlü hale geldiğin zaman hukuk çerçevesi içerisinde geleceksiniz. Burada bir sivil toplum örgütü olarak kurulması gerekir. Tabi bizim burada yaşayan insanlarımız var. Bunlar katkıda bulunacak, örgütlü bir hale gelecek, ama bunların ilişkileri partiyle olmayacak. TBMM’de etkin hale gelebilecek, her yerle ilişkisi olacak. Ayrıca Türkiye’nin uyguladığı politikayla paralel olarak yürütülmesi gerekir. Çünkü hiçbir ülke, toprağında
barındığı nüfusun politikasını eleştirmesini kabul etmez. Çünkü her ülkenin daha önce söylediğim gibi ulusal çıkarı var ve ona dönük politika uygular. Bu sizinle ters düşebilir ama önemli olan burada düşmana teslimiyetten uzak olmaktır. Siz burada Irak değerleriyle örtüşen bir politika yaratacaksınız. Irak toprak bütünlüğünü korumak istiyorsanız bunu sözde, özde yapacaksınız. Ama biz bir taraftan istiyoruz, bir taraftan da harita çiziyoruz. Irak anayasasına baktığınız zaman Irak toprak bütünlüğü gevşek bir bütünlük, federal bir sistem içerisinde.
Oysa burada Türkmenlerin örgütlü bir hale gelmesi gerekir. Parlamentoyu etkileyecek şekilde, medyayı etkileyecek şekilde, hükümetle iyi ilişki
kuracak şekilde. Amerika’da veya Avrupa’da gelişmiş ülkelerin her hangi birinde, birisi çıkar, araştırmacı veya siyasetçi şunu söyler: “2010’un sonunda Amerika Irak’ı vuracak”. Yani öyle bir şey ortaya atar. O tarih gelir Amerika Irak’ı vurmaz, hatta iyi ilişkiler kurar. Şimdi o araştırmacı veya siyasetçi ne kadar iyi olursa olsun kaybolur gider. Ama maalesef bizde öyle değil, yıllardır bu örgüte zarar veren, yıllardır Türkmen politikasını olumsuz yönde etkileyen ve bu hale gelmesinde de yani Irak devletinde yer almamasında büyük katkısı olan insanlar her geçiş sürecinde yine sahneye çıkıyorlar, yine aynı şeyleri yapıyorlar, sanki geçmişte hiç bir şey yapmamış gibi davranıyorlar. İşte bunların bu sahadan inmesi gerekir, eğer kendileri inmiyorsa öyle bir sistem geliştireceksiniz ki, onlar hata yaptığı zaman o sahada kalmayacak şekilde. İşte bunu geliştirebilmemiz
için bir yöntem aramamız lazım. Bunu millet kendi yapmazsa sonu böyle olur. Bu hem orada hem de burada yaşayan insanlarımız için geçerli. Şimdi burada bir şey var, oradakiler ayrı buradakiler ayrı zannediliyor. Aslında öyle bir şey yok. Bir yer diğerinin tamamlayıcı olması lazım. Olmadığı müddetçe burada bir eksiklik kalır, öyle dağınık bir şekilde devam eder. Hata yapanların mutlaka çekilmesi gerekir. Bizim iyi bir mekanizma oluşturmamız lazım ve bu da neyle oluşur? Buradaki Türkmenlerle oluşur. Kim oluşturur? Güçlü bir sivil toplum örgütü, uluslararası alanda saygınlığı olan, komşu devletlerle iyi ilişkisi olan güçlü bir örgüt. Bunlara ihtiyacı var bizim Türkmenlerin. Herkesin bir arada olması, görüş birliği içinde olması lazım.
Zincirleme sistem içerisinde bir stratejileri olması lazım. Bu da en iyi burada yapılır. Bunların planı, projesi yapılıp ona göre yapılır.
Irak Türkmen Cephesi bu anlamda Türkiye’deki Türkmenlerin kuruluşu gibi gözüküyor. Türkmen sorunları ile ne kadar ilgilenebiliyor? Ne kadar kişiye ulaşabiliyorsunuz? Bunları bir araya getirmek için neler yapıyorsunuz?
Siz dış ilişkiler sorumlusunuz ve dışarıda da çok fazla Türkmen kuruluşu var. Bunları bir araya getirmek için çalışmalarınız oldu mu? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Tabi Türkiye’de bayağı Türkmen kuruluşlar var. Mesela derneğimiz, birçok ilde şubesi olan köklü bir kuruluşumuz. Güzel faaliyetleri olan, çeşitli faydalı dergiler çıkaran bir kuruluşumuzdur. Onlar da sürekli bu işlerin içinde ve onlarla toplantılar düzenliyor, konuşuyoruz. Diğer kuruluşlarımızla da iletişim halindeyiz. Türkmeneli Vakfı, Kültür Merkezi ve diğerleri var. Öğrencilerimiz var ve bunları organize eden Kültür Merkezi’dir. Devamlı bunlarla görüşüyoruz. Artık salt siyaset yapılmıyor. Siyasetin amacı da ekonomiyi düzelterek oradaki insanların refah seviyesini yükseltmektir. Ekonomi diyince elimizde şimdi büyük, ticari şeyler olmadığı için en azından insanların refah seviyesini düzeltmek
lazım. Adımlar atılıyor ama ne kadar başarılı, ne kadar başarısız bunu zaman gösterecek.
Türkiye’deki Türkmenlerin sıkıntıları neler? Bu sıkıntıları gidermek için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Şimdi Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği olarak bizim işimiz siyasidir. Türkmenlerin sıkıntıları derneklerle alakalıdır. Biz de bu işte bir sıkıntı olduğu zaman kurallar çerçevesinde yaparız. Eskisine nazaran pek sıkıntı kalmadı. Çünkü Türkiye’ye bakıldığı zaman buradaki iç politika oturmaya başladı. Her şey kural çerçevesinde çözülüyor. İçte demokrasi düzeldiği zaman dışa da yansır, itibarınız yükselir. Vatandaşlık sıkıntısı, ikamet sıkıntısı vardı, şimdi hepsidüzeldi. Ama hepsinin bir kuralı var. Şimdi sen gelmişsin. “Sen Türkmensin, gel seni vatandaş yapıyım” diye bir şey olamaz. Belirli bir süre kalırsın, suç işlemezsen belli kurallar çerçevesinde Türk vatandaşı olursun. Bu sadece Türkmenler
için değil, herkes için geçerli. Türkiye’de yaşayan Türkmenler için siz siyasi bir kuruluşsunuz, siyasi görevleriniz var.
Bu kapsamda sizi ne kadar tanıyorlar? İlişkiniz ne düzeyde? Bizim ilişkimiz sadece Ankara ve İstanbul’la sınırlı değil, her ilden herkesle bire bir görüşme imkânı sağladık. Ya o gelmiş ya da biz gitmişiz, ama herkesin sıkıntılarını dinlemişiz. Her zaman bunu periyodik olarak yapıyoruz.
Her yere ulaşıyoruz diyorsunuz. Peki, Türkmenler nerede yoğunlukta lar? Başta İstanbul sonra Ankara, İzmir, Konya, Eskişehir. Bunların hepsine ulaştınız mı?
Diyarbakır’dan tutun Mersin, İstanbul çevresine ulaştık. Sınır bölgesinde Türkmenler ne durumda? Diyarbakır’da, Elazığ’da, Urfa’da eğitim görmüş
doktor, hakim, avukat oralarda yerleşmiş insanlarımız da var.
Irak’la ilişkilerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Bölge halkı buradakilerin sıkıntılarını ve ne yaptıklarını biliyor mu? Bunları oraya yansıtabiliyor musunuz?
Biraz önce söylediğim gibi sıkıntıların büyük kısmı giderildi. Türkiye’deki iç politikanın düzelmesi bölgeye de yansıdı. Türkiye’nin bölge ülkeleri ile çok iyi ilişkileri var. Bunları herkes biliyor, Irak’ta da ağırlık kazandı. Türkiye Ortadoğu’da büyük bir ağırlık kazandı. Eskiden Avrupa’ya yönelik sanki Ortadoğu’ya sırtını dönmüş gibi bir imajı vardı. Şimdi bu imajı ters yönde değiştirdi. İsrail’in Gazze’de yaptığına karşı çıkıyor, Irak’ta azınlık gruplara yapılan haksızlığa karşı çıkıyor, böyle bir konuma geldi. Bu Türkiye’nin ağırlık kazanması olayı hem oradaki hem buradaki Türkmenleri garanti altına alır. İlişkisi ne kadar iyi olursa, Türkmenler o kadar rahat eder. Şimdi buradaki sıkıntıların çoğu giderildi. Oraya baktığımız zaman Irak’ın genel durumu iyiye gidiyor. Ben 2006 -2007’de oradaydım o dönemde çok kötü idi, mahalleler
arasından geçemezdik, bölgeden bölgeye geçemezdik.
Şimdi bunlar kalmadı, ama tamamen de bitmedi. Çünkü silahlı milisler var. Burada önemli olan Irak’ta şunu yapmaya çalışırız.
Irak’ın kaç ordusu var? Bir merkezi hükümetin Irak ordusu, bunun yanında kuzeyde peşmerge ordusu, öbür tarafta Baas partili silahlı milisler.
Şimdi siz düşünün Türkiye’de bir partinin silahlı ordusu var. Böyle bir şey olur mu? Amerika’da olur mu? İşte sıkıntılar buradan çıkıyor. Irak’ta bir merkezi hükümet ve Irak ordusu olması ve onun dışındakilerin lağvedilmesi lazım. Birde İçişleri Bakanlığına bağlı polis gücünün kalması ve bunların dışında kalanların iptal edilmesi gerekiyor. Bütün sıkıntılar silahlı liderler olduğu için çıkıyor. Şimdi merkezi hükümetin bile gücü yok, biliyorsunuz bunu zaten. Sıkıntıları çözecek kadar güçlü değil ki. Türkmenlerin sıkıntısı bütün bölge insanlarının sıkıntısıdır. Fakat Kerkük’te sıkıntı biraz daha fazladır. Neden? Çünkü 1991 sonrası 36. paralelin altında kaldı. Hem eski rejim tarafından hem de Irak’ta uygulanan
rejimin ortasında kaldı. Diğer bölgeler böyle olmadı. Bu sıkıntılar Kerkük’ün statüsünden kaynaklandı. Diğer yerlerin sıkıntılarının iki katı yaşandı. Çünkü orada gruplar arası bir egemenlik savaşı oluştu.
Peki bu sıkıntılar nedeniyle bölgeden Türkiye’ye göç devam ediyor mu? Oranın ekonomik ve siyasi durumundan kaynaklanan ufak çapta göçler oluyor. Dolayısıyla oradaki siyasi durumdan sonra ekonomik durumu da düzeltmeye yönelik çalışmalarımız da var. Neler yapıyorsunuz?
Mesela Kerkük’teki havaalanının açılması planlanıyor. Orası açıldığı zaman insanlar rahatlar. İnsanlar farklı yollardan gidip gelmekten biraz korkuyor, çekiniyor. Bir de güvenlik sağlandığı zaman oraya gitmek isteyen şirketleri yönlendirebiliriz. Her şeyin başı güvenliktir. Sen Kerkük’te güveliği sağlayamazsan, ekonomiyi arttıramazsın. Güvenlik sağlanamazsa insanlar farklı yerlere daha güvenli yerlere yatırım yaparlar. Bunda da çok haklılar. Güvenliği sağlamak için Irak merkezi hükümetiyle görüşüyoruz, Irak’taki güç odakları ile görüşülüyor. Biz burada aynı şekilde yabancı misyonlarla görüşüyoruz, BM ile diğer gruplarla da görüşüyoruz. İşbirliği yapıldığı görülüyor zaten. Tabi yani Kerkük’teki, Irak’taki siyasi gruplarla görüşmezsen, anlaşmazsan sen bir şey yapamazsın. Ama şöyle bir algılama var. Sen siyasi partiyle görüştüğün zaman onların bir parçası olduğun anlamına gelmiyor. Düşmanlık ve teslimiyetten uzak bir politika izlenmesinden yanayım.
Genel olarak Türkmenlerin seçim stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkezi hükümette ağırlık kazanması için tek başına girmesi söz konusu olamazdı. Dolayısı ile senin stratejinle, ilkenle örtüşen gruplarla seçime
girmen en doğrudur. Zaten bunu 2005’ten önce de söyledik. 2005’te konjonktür farkı olduğu için tek başımıza girdik. Ama şimdi ne oldu muhalefetle, gerekirse Şii, Sünni, Amerika ile gerekirse Kürt gruplar ile ilgilenen kişilerimiz var. Bunlar parlamentoya göre toplanır bir araya gelir.
Gelme ihtimalleri var mı? Böyle bir şey bekliyor musunuz?
Bekliyoruz ama ne zaman olur bunu zaman gösterecek.
Peki, Kerkük’te tek bir Türkmen listesinde diğer gruplarla birlikte hareket edilemez miydi?
Bu çok tartışıldı. Yaptığımızın en doğru seçenek olduğu kanısındayım. Ya hepsiyle gireceksin ya da tek başına gireceksin.
Peki nasıl bir hükümet bekliyorsunuz?
Çoklu bir koalisyon olabilir. Irak ulusal çıkarlarını göz önünde tutan grupların iş başına geleceğini umuyoruz. Önceden seçimlere baktığınız zaman tüm siyasi partilerin seçim propagandası mezhep üzerine kuruluydu. Daha sonra insanlar baktılar bu bir işe yaramıyor, sadece kan ve gözyaşı istikrarsızlığa götürdü. halk da partilerde halka dönük, insana önem veren, Irak kimliğini ön planda tutan, Irak’ı parçalamak niyetinde olmayanların etrafında toplandı.
Irak’ta Türkmenlerin geleceği için ne bekliyorsunuz?
Gelecek için umutluyum. Saddam döneminde rahat bir şekilde konuşamıyorduk. Şimdi her şey daha kolay, isteklerimizi söyleyebiliyoruz, bizi temsil eden milletvekillerimiz var, daha da fazla olacak ilerde. Bunları neye borçluyuz? Tabi ki Amerika’ya borçluyuz. Eğer onlar olmasaydı Saddam’ı devirmeseydi, Saddam belki de bir yüz yıl daha kalırdı Irak’ta. Ancak Amerikalıların biraz stratejik hataları da olmadı değil.
Başta da Türkiye’yi bu savaşa sokmak istedi, fakat Türkiye onları girmemesi için çok uyardı ve “cehennemin kapısını açıyorsunuz” dedi. Türkiye 2003 savaş öncesi Irak komşu ülkeler toplantısının mimarı oldu. Ancak Amerika hatasını anladı. Komşu ülkelerinin istemediği bir şeyi Irak’ta yapamazsın, o algılamaya geldi. Türkiyesiz Irak’ta bir şey olmayacağını ve Türkiye’nin Ortadoğu’da ağırlıklı bir ülke olduğunu anladı.
Bunların hepsi Türkmenler için olumlu bir gelişmedir. Gelecekte daha da iyi olacaktır, demokrasi algılaması daha da yerleşecektir. Biliyorsunuz Avrupa ülkelerine baktığınız zaman 100 yıllık deneyime sahipler. biz Saddam sonrası demokrasi ile tanıştık. Ama çok hızlı genişliyor,
2003’te Irak’a baktığınız zaman bugüne kıyasla çok fark var, hızla değişiyor. Bu da komşu ülkelerin katkısıyla olacaktır. Bir de Türkiye her zaman Arap ülkelerinde demokrasi ve reformları açısından, yapmış oldukları açısından örnek ülke konumundadır. Tabi onlar da örnek aldıkları zaman çok daha iyiye gideceklerdir. Gelecekte umudumuz budur, çok iyimserim.
Peki Türkiye’den siyasi anlamda beklentiniz nedir?
Türkiye bizler için çok şeyler yapmış, ama biz hiçbir zaman değerlendiremedik. Türkiye daha ne yapsın. Zaten her şeyi hem Irak hem de
Türkmenler için yapıyor. Sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Bana bu fırsatı verdiğiniz ve sesimiz olduğunuz için ben teşekkür ederim.
5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
*************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder