13 Aralık 2017 Çarşamba

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 1


ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI BÖLÜM 1


Yekta Güngör Özden Değişmez Maddeler Hakkında 



Sayın Cumhurbaşkanı Vekili,

Sayın Başbakan,

Sayın Genelkurmay Başkanı,

Sayın Anamulıaletel Partisi Başkanı,

Sayın Yüksek Mahkemeler Başkanları,

Sayın Bakanlar,

Sayın Kuvvet Komutanları,

Görevde ve çalışan saygı değer hukukçu meslektaşlarım, Rektörler ve Hakim Sayın konuklar;

Kuruluş Yasamız gereğince düzenlenen bu geleneksel törenden önceki haftayı üzüntüyle kapattık. Son 24 saatin 1 Saatten tuzlasını yem üyemizin 
andiçme törenine katıldıktan sonra kimi ulusal, uluslararası ve yargı sorunları üzerinde söyleşerek bizimle geçiren 8. Cumhurbaşkanım beklenmedik biçimde 
ve zamansız yitirdik. Genelde duygusal, konuşkan, hızlı, değişik, olayına gore direngen ve uzlaşmacı, Rahat ve de atak birisiydi. Ölümüyle bile sürpriz yaptı. 

Yorgun ama mutlu döndüğünü söylediği dış geziden olaylar ve anılar iletmişti. 

Kimi hukuksal konularda ve ilkelerde görüş ve düşünce ayrılıklarımıza karşın, ilişkilerimiz, konumlarımızın gerektirdiği düzeyde uygar biçimde yürümüş, 
kimi işlemlerden kaynaklanan kimi görevsel karşıtlıklarımız bu durumu asla etkilememiştir. Devlete, kumullara saygımız her zaman vurgulanmıştır. 

Siyasal yaşamımızın bu renkli kişisinden yaptıklarıyla her zaman söz edilecek ve gerçek yargıyı tarih verecektir. Yitirdiğimiz saat içinde sayın eşlerine ula
laşarak duygularımı sundum. Kendisini saygıyla anıyor, Tanrımın Engin minnet ve sevecenliğini, Ulusumuza ve acılı ailesine başsaglıgıyla biılikte diliyoıuın.

Büyük ulusumuz, büyük evlatlar yetiştirmiş, büyük devrimler gerçekleştirip büyük devletler kurmuştur. TBMM'niıı, devletin bası sil atıyla Türkiye 
Cumlmriyeti'ni ve Türk Ulusu' nun birliğini temsil ederek Anayasanın Uygulanmasını, Devlet organanlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetecek, Andına uygun çabalarıyla tüm özlemleri doyuracak bir Cumhurbaşkanı seçeceğine; ulusal egemenliği, ulusal istençle yansıtıp yaşama geçiren Demokrasi, kişilere değil, kural ve kurululara dayanan bir düzen olduğu için ilkelerde birleşeceğine, karanlığın gelmeyeceğine anıtı aydınlığın artacağına inanıyorum. Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunkumırza yeni bir sorun eklenmemesi, başta Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere ilgili konularla ülke sorunlarında hepimizi yüceltecek sonuçların alınması en içtenlikli dileğimdir.

Bağsız - koşulsuz Yüce Türk Ulusu'ııuıı olan egemenliği, yargılama alanında ulus adına kullanma yetkisini taşıyan yüksek mahkemelerden birisi bulunan, insan 
haklarına dayanan demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletinin tüm çağdaş nitelikleriyle gerçekleşmesi için özveriyle sürdürdüğü anayasa yargısı çalışmalısıyla hukuk devletinin simgesi ve güvencesi sayılan Anayasa Mahkemesi, 31. kuruluş yıldönümünü sizlerin katılmasıyla kutlamaktan büyük mutluluk duymakladır.

Anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini güvenceye bağlayıp hukuksal tanımıyla ulusu ve ülkeyi kapsayan devletin yapılanmasının ve işlemesinin 
siyasal ve ahlaka uygunluğunu amaçlayan temel belgeler olduğundan yaşamsal önemleri açıktır. Anayasalar ulusal dayanışmanın ve toplumsal barışın 
dayanağı, mutluluk ve erincin kaynağı, hukuk devletinin çağdaş aşaması "anayasal demokrasilim ocağı, ulusal onurun somutlaşmasıdır. Bu temel değerde, özellikle ilkeler bağlanımda birleşmek, devleti oluşturan güçlerin varlık nedenleri bilinmelidir. Ulusal Kurtuluş .Savaşının zillerle sonuçlanması, demokrasinin özü sayılan Cumhuriyet'le başlayan Türk Devriıni'niıı giiç koşullara, yoksunluklara, kayınlıklara karşın başarıyla sürdürülerek, kimi üzücü durumlar 
geçse de genelde kıvanç duyduğumuz düzeyin sağlanması, gücümüzün ürünü, yaşamımızın en anlamlı ödülüdür.

Bağımsızlık, özgürlük ve egemenlik olgularının yüceliği, demokrasinin erdemi, ulusal bilincimizin mayasıdır. Ülkemizi, kimi iç ve dış destekli girişimlerle 
karanlığa çekmek, bataklığa sürüklemek oyunları, hukukun etkinliği karşısında amacına ulaşamayacaktır. Anayasa, hukukun en saygın hiçimde yansıtan, ulusal and biçiminde yaşama geçiren, devlete ilişkin gereksinimlerle özlemleri doyuran içeriğiyle üstün kurallar anıtıdır. 

Günümüzde değerini, anayasa yargısı anlayışı ortaya koymaktadır. Anayasa kavramı, anayasa bilinci ve anayasa düzeyi, anayasa yargısıyla anlam kazanmakta, anayasa yargısı tüm anayasanın göstergesi olarak algılanmaktadır. "Anayasa böyle anlaşılır, böyle uygulanır" diyerek bir yasa kuralını anayasaya aykırı bulma ya da bulmama yargısını teknik bakımdan anlatan "yorum yetkisi"ııiıı Yalnız Anayasa Malikemesi'ııe verilmesi, çağdaş demokrasinin bu Mahkemenin kar;ularıyla biçimlenmesi nedeniyle "anayasal demokrasi" dönemini açmıştır. Mahkemenin tutumu, Türkiye Cumlnıriyeti'nde anayasa bilincinin ne ölçüde gelişip kökleştiğinin kanıtıdır. Sorumluluğunu hiç unutmadan, bağımsız yapısını güçlendirecek özenli, duyarlı ve yansız çalışmalarıyla hukuksal aydınlığımızı artırmakta, ilerici katkılarıyla çizgisini yükseltmektedir. 
Siyasayı hukuksallaştırmak çabasının kurumlaşması anayasa ile geçerlilik kazanır. Anayasa Malıkemesi'nin siyasayla doğal ve salt hukuksal ilişkisi, devletin varlığı ve siyasanın işleviyle, anayasa siyasasını öncelikle gündemde tutacak, böylece en gerçekçi, en doyurucu en sağlıklı anayasa gerçekleşecek, hukukla siyasanın bağlantısı, en yapıcı ve en uygar düzeye gelecektir. Hukukla adaletin çatışması, hukukun siyasayı engellemesi gibi olumsuzluklar, bu yöndeki kuruntu ve kuşkular da kalkacak, siyasanın devingenliği hukukun öncülük ve yol göstericiliğinde daha yararlı sonuçlar verecektir. Anayasa yargısı, hukukla siyasayı bağdaştıran, bu iki toplumsal ögenin sınırını çizen bilimsel bir olgu, kamuoyuna hukuksal çağrılarıyla demokrasinin gerçek güvencesidir. Anayasayı koruma görevi, temel hak ve özgürlükleri korumakla birdir ve bunun yasa koyucuya karşı olması da işlerin doğası gereği çok doğaldır. Anayasa yargısının sağlayacağı dinginlik, getireceği ölçüler, devleti devlet yapan özelliklerdir. Halkların kutsallığı, insan değerinin hukukla dokunmasına bağlıdır, insanı ve hakkını gözardı eden hiçbir düzenleme, sınırsız ve denetimsiz yasama işlevi hukukla bağdaşamaz. Bu tür durumların ulusal istence ve bu yolla ulusal egemenliğe dayandırılması da inandırıcı olamaz. Anayasal ölçütler, demokrasinin varlık koşuludur.

Devlet yönetiminde bir hizmet yarışı, görev anlayışı vc çalışma yöntemi sayılan siyasanın, çatışına nedeni yapılmadan, hukuk bir baskı ya da istemleri 
engelleme aracı kılınmadan, katılımcılığın ve çoğulculuğun tüm gerekleriyle yürütülmesinde yargıya önemli görevler düşmektedir. Haksızlıkları ve
adaletsizlikleri önleyerek devlete inan ve güveni anırmak görevi, her ilgiliyi gönendirir. Değinilecek nice sorunları bulunmasına karşın hukuk ve ytırgı konularında yineleme sayılacak görüşlerden ve ayrıntıdan kaçınıyoıııııı.

ÇALIŞMALARIMIZ

Anayasa Mahkemesi 1962 ilen 1993 Mart ayı sonuna değin 464 iptal davasından 212 sini iptalle, 249 ıııııı rcdlc sonuçlandırmış olup 3 dava İncelenmekledir. 
Du süre içinde 1178 itiraz davasından 117 si iptalle. 1036 sı redle sonuçlanmış olup 5 davanın incelenmesi sürmekledir.

6.10.1983 den 31.3.1993 e değin siyasal partiler için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 29 ihtar başvurusundan 20 si uygun bulunmuş, 
9 u yerinde görülmemiştir.

6.3.1979 dan 31.3.1993 e değin yine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca siyasal partilerin kapatılması istemiyle açılan 17 davadan 5 i kapatmayla 
8 i redle sonuçlanmış olup 4 davanın incelenmesi tamamlanmak üzeredir.

1962 den 31.3.1993 e değin TBMM üyeliğinin düşmesi ve dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin kararlara karşı 20 itiraz başvurusundan 14 iı 
iptalle sonuçlanmış, 6 sı reddedilmiştir.

1962 den bu yana 470 kişisel başvuru reddedilmiş, son oııbir yılda da değişik işler türünden 119 başvurunun 118 i karara bağlanmış olup, 1 i eldedir.

1978 den bugüne değin siyasal partilerin 140 mali denetim dosyasından 95 i sonuçlandırılmış olup 45 inin incelenmesi (anlamlanma aşamasındadır.

YENİ ANAYASA

Ulusumuza her yönden layık olduğu yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarını, çok olumlu bir girişim ve başardıklarında sahiplerini Unutulmaz kılacak 
övgüye değer çaba olarak karşılıyorum. 

Yasalar konusunda önceden görüş, kanı, oy açıklama yasağına özenle uymaktayız ama, Özü yönünden denetimimize kapalı olan Anayasa için bilgi ve 
deneyimlerimizi ulusumuzun yararına sunmaya hazırız. Uygulamanın ve öğretinin görüşlerinden yararlanmamak, kimi yanlışlıklara, buda ilerde üzüntü ve pişmanlıklara neden olur. 
Anayasa hepimizindir. Geçen yılki öneri ve eleştirilerimi yineliyorum, onlara ilgi gösterileceğini umuyorum.

Anayasa'nm Geçici 15. maddesinin son fıkrası öncelikle kaldırılabilir.

Yargının bağımsızlığını ve yargıç güvencesini bağımsız devlet olma koşulu saydığımdan, Cumhuriyetle birlikte Atatürk ilkelerini temel edinen 
devletimize parlamenter rejimin gereklerine uygun bir çağdaş Anayasa kazandırırken devletin tüm işlem ve eylemleri yargı denetimine açık tutulmalıdır. 

Güçler ayrılığı, uyumlu çalışma, ilke edinilerek belirgin çizgilerle uygulanmalıdır. Devletimizin kuruluş felsefesi, günümüzün ortamı ve koşullarıyla ülkemizin 
özelliği ve önerenlerin tutumlarıyla açıklanan görüşleri karşısında, ayrıntıya girmeden, Başkanlık sistemini yararlı bulmadığımı açıklıkla 
belirtiyorum. Yasama organına sunulan değiştirilecek Anayasa maddeleri arasında yargı bağımsızlığına ilişkin olana öncelik verilmemesi, bu maddenin ele 
alınmayıp özel radyo TV'ler gibi tüm oldu bitlilere geçerlik kazandırma ivediliği düşündürücüdür.

Yasama dokunulmazlığı da sorumsuzluk kuramıma dönüştürülmemelidir.

Anayasa yargısın... giderek önemini artırması, etki alanın, genişletmesi, dünyada bu işlerle yükümlü mahkemelerin kurulmasının hızlanması. Avrupa 
Anayasa Mahkemeleri Konferansının kurucu üyelerinden olduğumuz ve görevin özelliği gözetilerek, Anayasa Mahkemesi'niıı konumu, uye seçiminden kuruluşuna değin yapısı, yetkileri yeniden düzenlenmelidir. Mahkemenin tam bağımsızlığı için bütçesinden, üyelerinin özlük haklarına değin dünya örnekleri 
gözetilmeli, üyelerini belirlenecek koşullara göıe lıeı oıgan dogıudaıı seç ineli ve yasıuna organına da bu hak tanınmalıdır. Aylıklarda Başkan-uye ayırımı 
ve anayasal düzeni KHK'yle tersine çeviren uygulama kalkmalı, şikayet, yürütmenin durdurulması yolları açılmalı, kararları etkisiz kılacak yeni yasa 
ve anayasa değişikliklerine gidilmemelidir.

Siyasal Partilerin denetimi daha yapıcı duruma getirilmeli, gereksiz sınırlamalarla kurulma ve çalışma serbestisine aykırı kurallaı kaldırılmalı, Anayasa 
Mahkemesi'ne akçalı yönden yalnızca yaptırımı belirleme yetkisi bırakılmalıdır.

Adalet Ekmek gibidir. Hattâ Ekmekten de önemlidir. Ekmeksiz kalınabilir, Adaletsiz kalınamaz. Muhalefetleyken adaletten söz edip iktidarda unutmak 
çelişkisi hiçbir zaman yaşanmamalıdır. 
Herkese her zammı gerekli olacak adalete saygı, kişinin kendine, loplumutıa saygısının başlangıcıdır. Yaşam hakkı, hak arama özgürlüğü, kişiliğin onur ve 
erdem sayılan haklarıyla ve özgürlükleriyle tüuıleştiği gerçeği herkesi uyarmalı ve düşündürmelidir. 
Hukukçular geçer, hukuk kalır; Anayasa ve Yasalar geçer, Kurumlar ve düzen kalır. 

Ulusu da bunların varlığı ve aydınlığı yaşatır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devletinin sözde değil, özde varlığının kanıtıdır.

AÇIKLAMA VE GÖRÜŞLER

Erkler arasındaki uyuma, yargıda işlev özelliğine, ilişkilerdeki uygar anlayışa, birlikteliğe, temsilcilerinden tüm çalışanlarına değin dayanışmaya, karşılıklı saygıya önem verdiğimden başka kuruluşların içlerine karışmadığımızı, bu konularda konuşmayı kişisel meslek terbiyeme aykırı bulduğumu bir kez dalla vurguluyorum. Mahkememizin konumu, işlevi, ilgilileri ve Yüce Divan sıfatıyla çalışması hakkında zaman zaman yapılan, yanıtlan çok kolay, yanlış, hukuksallıktan uzak amaçlı, yanıltıcı konuşmalara katılmadığımı, seçim ya da başka nedenle olsun yargının gücünü kırıcı, saygınlığını gölgeleyici bu tür davranışlardan kaçınılacağını umduğumu söylemeyi bugün için yeterli buluyorum. Kişisel ya da kurumsal ayrıcalıklarla olanaklar sağlamak için konuşup görüş açıklamayı, isteyip beklemeyi kusur sayıyorum. Yargı yanaşmaz, yaranmaz, yalvarıp yakarmaz. Yargıç gerçek dışına asla çıkamaz. Kanıta dayanmadan kanı sahibi olamaz. Kaynağı, amacı gözetilmeyen, suçlanandan sorulmayan söylentiler, resmi ve özel yaşam için de tehlikeli ve zararlıdır. 
Anayasa Mahkeınesi'nin yorumlu red kararı da bağlayıcıdır. Tersine görüşle karara gidilmesi Anayasa'ya aykırı davranmaktır.

Bu arada güncelliği süren ilgili kimi konularda görüşlerimi sunmayı yararlı buluyorum :

1. Anayasa Mahkemesi, Siyasal Parti kapatmaya çalışmamakla, Kapatmalardan mutluluk Duymamakta, Ancak Anayasa'ya uygun biçimde görevini 
yapmaktadır. Kişi ve kuruluşların hiçbir zaman yapamayacakları eylemleri parti kurarak yapmak olanağını getirecek bir anlayışı da paylaşmak olanaksızdır. 
Ne yaparsa yapsın bir parti kapatılamazsa aykırılıklar ve sakıncalar önlenemez. Siyasal partiler, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi olduklarını, 
ne için kurulduklannı bildikçe sorun kalmaz. 

  Mahkememiz, salt bir görüş ve düşünce nedeniyle değil, Anayasa'nın yasakladığı durumlara yol açan ve açacak nedenlerle, kanıtlara dayanarak, uluslararası kuralları da gözeterek karar vermiştir. Baskıyla ya da hatır için karar vermemiştir, Partilerde devlet içindir.  Öğeleriyle birlikte devlete karşı, devleti yıkacak parti anlayışına katılmak güçtür. O zaman sakıncalı eylemler için parti kurulur.

2. Anayasa Mahkemesi, Devletin TEK'liği ülkenin Bütünlüğü, TÜMlüğünü,  Ulusun BİR'liği konusunda ödünsüz tutumunu özenle sürdürmektedir. Hangi dinsel ya 
da etnik kökenden olunursa olunsun, toplumsal kimi özelliklerin ayrılık nedeni sayılmasına, ulus kavramı içinde " Türk Vatandaşlığı " kurumunda birleşen 
yurttaşların kimliklerinin yadsınmasına, çoğunluklan çıkarılıp azınlığa düşürülmesine karşıdır. Her tür ırkçılığa kapalı olan Anayasamız, her yurttaşı dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasal düşüncesi, felseli inancı, dini, mesleki ve öbür kişisel durumları ne olursa olsun yasa önünde eşit tutarak, ayrıcalıkları önlemiştir. 

Bu soruna geçen yılki konuşmamda ayrıntılarıyla değinmiştim.

     Parlamenter demokrasimizi, tüm evre ve aşamalarıyla devletin kuruluş sürecini, ilkelerini gözardı edip, toplumu siyasal ya da dinsel belli bir anlayışın 
kölesi gibi göstererek resmi ideolojiyle suçlamak yanlıştır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı zafere ulaştıran, saltanatı kaldırıp demokrasiyi amaçlayarak 
Cumhuriyeti kuran, Türklük bilincini güçlendirip bizi hak ve özgürlükleriyle kişilikli yurttaşlar durumuna getirerek ümmetten ulus düzeyine ve hayranlık 
yaratan Türk Devrimi'yle aydınlığa çıkaran, uygarlığın kapılarım açan, ulusal bilincimizde layık olduğu saygın ve özgün yeri alarak bugünkü soyut ve somut 
tüm değerlerimizin özeti ve simgesi olan Atatürk'ün çağdaş milliyetçiliği, Türkiye'deki her yurttaşı Türkiye'nin sahibi sayar. Kendilerini bu onurdan yoksun kılmak isteyenler Atürkçü olmak zorunda değillerdir ama ona saldıramazlar. Kimseden esirgenen bir hak, kimseye verilmeyen bir özgürlük yoktur. 

Devlet yaşamının ve toplumsal uyumun zorunlu gereği, ulusal ortak kimliğin resmen taşınması, özel kimliğin yadsınması değildir. Kimseye etnik ya da 
dinsel ayrılığı nedeniyle ayrı işlem yapılmamaktadır. Ülkenin heryeri hepimizindir. Varlığı belirgin etnik grupların hiç birisi hukuk yönünden azınlık sayılamaz. 

Cumhuriyeti oluşturan Türk Ulusu, yepyeni bir varlıktır. Çağdaş milliyetçilik, ırkçılığı dışlayarak herkesi yurttaşlık kurumuııda, kardeşlik bilinciyle kucaklar. 

Evrensel kültür, ulusal kültürü dışlamadığı gibi ulusal kültür de emik özellikleri ve folklor renkliliğini dışlamaz. İrkçılığı benimsemediğiıniz için, yurttaşı okluğumuz devletin adıyla tanınıp yaşamak, kökenin ıerkli olmadığı gibi Cumhuriyetle kökleşen ulus bilinci, herkesi kapsayan biı ve eşit tutan bir olgudur, uluslaşmanın ve ulusallığın kaynağıdır.

Ülkemizde bir etnik grup sorunu yoktur. Doğu, güneydoğu, yaşam pahalılığı, nüfus, sağlık, çevre, işsizlik, konut, kentleşme, orman, tarım, hayvancılık, 
gençlik, eğitim, üniversite, sosyal güvenlik, yargı, enerji, basın. Anayasa sorunu ve başka sorunlar olabilir. Bu sorunların içinde yalnız bir topluluk değil, 
herkes vardır. Yapay sorunlar yaratılmasına, "sorun çözmek önerisiyle ulusal yapının bozulmasına yol açılamaz.

Kurallar ve kurumlar düzeni olan, demokrasinin yaygınlaşıp kökleşmesine kimse karşı çıkamaz, ancak " Demokratik Çözüm " atlı altında dış destekli dayatmalar ve siyasal pazarlıklarla Türkiye Cumhuriyeti'in Yapısı Bozulamaz. Kanla çizilmiş Ulusal And sınırları değiştirilemez.

Ülke ve ulus aynını tanımayan uygarlık, herkesi insanlık niteliğinde birleştirmektedir.

3. LAİKLİK, değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez Anayasa kurallarında bir öz olarak yer almışken, kuşku yaratacak kimi girişimler ve gereksiz 
sözler, uygulamanın olumsuz örnekleriyle birleştirilince, bu konuya biı kez daha değinmek zorunluluğu doğmaktadır.

Özellikle, teokratik monarşiden Cumhuriyete ve demokrasiye geçmiş bir ülkede yeni devletin kuruluşunu gerektiren olaylar ve sonraki durumlar 
unutularak, Türk Ceza Yasasının 163. Maddesinin kaldırılmasından yararlanıp sistemli biçimde laikliğe saldırılması, aldatmaca, sözcük oyunları, çirkin suçlamalardan insanlık ve terbiye dışı baskı ve tehditlere değin sakıncalı tutumların izlenmesi, kuşkulu öldürme olayları devletin bu konuda yapması gereken çok şey olduğunu anımsatmaktadır. Anayasa'nın Başlangıç'ı, 1., 2„ 4., 5„ İLK.,  24/son., 42., 68/4., 81., 103., 130/1., 136.. 153/son. ve 174. maddeleri gözetilerek lâiklik ilkesine gereken değer verilmelidir. Hilâfetin niçin kaldırıldığı. Öğrenim Birliği Yasası'mn niçin çıkarıldığı unutulmamalıdır.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR




***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder