8 Şubat 2020 Cumartesi

Soğuk Savaştan Günümüze Ortadoğu 1956 Süveyş Krizi ve Krizi

Soğuk Savaştan Günümüze Ortadoğu  1956 Süveyş Krizi 


 Krizin NATO Ülkeleri Üzerindeki Ekonomik Etkileri 



 Soğuk Savaştan Günümüze Ortadoğu 1956 Süveyş Krizi ve Krizin NATO Ülkeleri Üzerindeki Ekonomik Etkileri 

İLKSEN KATI


SUNUŞ 

Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü olarak ikincini düzenlediğimiz Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Sempozyumu, öncelikle Türkiye'nin farklı üniversitelerinde bu alanla ilgilenen ve araştırmalar yapan lisansüstü öğrencilere çalışmalarını sunma ve değerlendirme imkanı getirmekte ve katılımcılarla bölümümüzün değerli akademisyenlerini bir araya getirerek birikimlerini ve çalışmalarını paylaşabilecekleri ve tartışabilecekleri ortak bir akademik zemin yaratmayı amaçlamaktadır. 

Bu sene farklı üniversitelerden daha çok katılımcının teveccüh gösterdiği 
sempozyumumuzda Türk Dış Politikası’ndan, medya çalışmalarına, kimlik sorunlarından Ortadoğu'nun siyasi tarihine, bölgesel çalışmalardan enerji bağımlılığına kadar uzanan uluslararası ilişkiler ve sosyal bilimlerin ilgili alanlarındaki özgün çalışmalar sunulmaktadır. 

Bu anlamda Sempozyum sunum ve tartışmalar ile geleceğin akademisyenleri olan lisansüstü öğrencilerin alana güncel katkılar vermesini sağlamaktadır. 

Gelecek yıllarda da gelişerek sürmesi için çaba göstereceğimiz Uluslararası İlişkiler Sempozyumu, bölümümüz akademisyenlerinin ve öğrencilerimizin de desteği ile gelenekselleşerek sosyal bilimler alanında ülkemizin belli başlı lisansüstü sempozyumlarından biri haline gelecektir. 

Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese, özellikle Düzenleme Kurulu’nda ve Yayın Kurulu’nda yer alan araştırma görevlilerimiz Yusuf Kenan Polat, Tolga Öztürk ve Taylan Seyirci’ye çok teşekkür ederim. Onların yoğun çabası bu etkinliğin gerçekleşmesini ve bildirilerin yayına hazırlanmasını mümkün kılmıştır. 

2014 Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Sempozyumu’nun tüm katılımcılar ve öğrencilerimiz için yararlı olduğunu umarım. 

Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı 
Yrd. Doç. Dr. Ceren Uysal Oğuz 



1956 Süveyş Krizi ve Krizin NATO Ülkeleri Üzerindeki Ekonomik Etkileri., 

İlksen KATI 

 Süveyş Krizi, Nasır Dönemi, NATO, 1956 Savaşı, Arap-İsrail çatışması, Süveyş Kanalı, Mısır, Birleşik Krallık, Fransa, İlksen KATI,


Özet 

19.yüzyılın sonlarından itibaren bugünkü İsrail topraklarına yerleşmeye başlayan Yahudiler ile bölgede yaşayan Arapların, I. Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen çatışmalarının sonucu 1948 Savaşı’nı oluşturur. Bu savaş sonrası Ortadoğu’da Batı karşıtlığı ve Arap milliyetçiliği akımları güçlenmiş, Mısır’da milliyetçi kesim darbe yaparak, cumhuriyet ilan edilmiştir. Batı ve Mısır arasında iplerin gerilmesine sebep olan durum ise dünya ticaretinin önemli geçiş noktalarından birisi olan Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesidir. Millileştirme sonrası Kanal’dan büyük oranda yararlanan Birleşik Krallık ve Fransa, Mısır ile düşman olan İsrail ile işbirliği yapmışlar ve 1956’da İsrail’in saldırmasına vesile olmuşlardır. “Süveyş Krizi” olarak da bilinen bu savaş sırasında Süveyş 
Kanalı ticarete kapatılmış, haliyle ticaret güzergâhlarında Süveyş Kanalı rota olarak kullanan devletler ekonomik açıdan ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Bu çalışmada da Süveyş Kanalı’nın tarihçesi, 1956 Süveyş Savaşı, savaşın nedenleri ve bu savaşın Avrupa’da NATO’ya üye devletler üzerindeki ekonomik etkileri incelenecektir. 

Giriş 

Devletler ekonomilerini geliştirmek amaçlı sömürgecilik faaliyetlerine başlamışlar ve 15. yüzyıldan beri sistematik olarak bu faaliyetlerine devam etmişlerdir. Bunu gerçekleştirirken boğaz, kanal gibi stratejik yerleri de ellerinde bulundurmaya dikkat ettiler. 
Çünkü bu stratejik yerler sayesinde devletler sömürgecilik alanında hem başat güç olmayı hem de ulaşımın daha kısa, güvenli ve az masraflı olmasını hedeflemişlerdir. 

Mısır, sömürgecilik tarihi boyunca önem arz etmiş yerlerden bir tanesidir. Gerek Nil Nehri sayesinde elverişli arazilere sahip olması ve gerek Doğu ve Batı arasında ticaret yolunun üzerinden geçmesi dolayısıyla önemli bir jeopolitik konumasahiptir. 1 Bunların yanında Mısır ve Süveyş’in birleştirmesi fikri de Mısır’ın konumunu önemli kılmıştır. M.Ö. 3000’lerden itibaren Mısır’da egemenlik kurmuş birçok devlet Süveyş’e bir kanal yapma çalışmalarında bulunsalar da tamamen kurulması Osmanlı Devleti dönemine rastlar. Özellikle Fransa konsolosu F. De Lesseps’in çalışmalarıyla 1769’da kanal kullanıma açılmıştır. I. Dünya Savaşı sonrası her ne kadar kanal savaş sonrası kurulmuş olan Mısır Krallığı altında gibi gözükse de Batı’nın özellikle de İngiltere’nin kendi çıkarlarını 
korumak için kanal üzerinde hâkimiyet kurduğunu söyleyebiliriz. 

II. Dünya Savaşı sonrası ABD ve SSCB’nin yaratmış olduğu bloklaşma ile “Soğuk Savaş” dönemine giriş yapılmış, bu dönemde sömürge devletleri artık bağımsızlıklarını elde etme girişimlerine başlamışlardır. Bunun yanında Ortadoğu’da İsrail Devleti’nin kurulması Arap dünyası tarafından hiç hoş karşılanmamış ve ileride önemli bir sorun haline sebep olacak Filistin-İsrail savaşlarının ilki 1948’de meydana gelmiştir. Bu durumla birlikte Pan Arabizm 
akımından Ortadoğu’daki devletler etkilenince, Batı’ya karşı sempati giderek azalmaya başladı. Mısır’da da bu durum kendini göstermiş, Batı yanlısı Kral Faruk tahtından düşürülerek yerine Cemal Abdül Nasır başa geçmiştir. Nasır başta Batı yanlısı politika izlemiş gibi görünse de daha sonra Batı karşıtı politika sergilemiştir. Bu politikanın en önemli faaliyeti de Süveyş Kanalı’nı millileştirmesidir. 

Kanal’ın millileştirilmesi sonucunda 1956’da İsrail, Mısır, Fransa ve İngiltere’nin de içinde bulunduğu bir kriz meydana gelmiştir. Bu kriz ABD ve SSCB’nin arabuluculuğu ile sona erse de Batı özellikle hem bölgedeki konumu hem de ekonomik açıdan olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu makalede kriz ve krizin NATO ülkeleri üzerindeki ekonomik etkileri incelenecektir. 

1.Süveyş Kanalı’nın Tarihi 

Mısır birçok uygarlığa sahiplik etmiş olduğundan Süveyş Kanalı’nın yapılma fikri çok eskilere dayanmaktadır. En eski kanalın firavunlar döneminde kazıldığı bilinmektedir. Bu kanallar başta sulama amaçlı kullanılsa da zamanla taşımacılık için de kullanılmıştır.2 Firavunlar döneminde yapılan bu kanalları Persler, Yunanlar ve Romalılar da kullanmıştır. Hz. Ömer döneminde kanal kullanılsa da diğer halifeler döneminde kanala olan ilgi azalmaya başlamıştır.3 

Süveyş Kanalı’nın açılması için yapılan ilk girişim 1500’lü yıllarda Venediklilerden gelmiştir. Venediklilerin buradaki amacı Akdeniz ticaretinde Portekizlilere kaptırdıkları güçlerini geri kazanmaktı. Daha sonra kanal açılması girişimleri Osmanlı Devleti Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’dan gelmiş olsa da Kıbrıs’ın fethi dolayısıyla bu girişim kağıt üstünde kalmıştır.4 

Kanal açılması fikrini destekleyen devletlerden birisi de Fransa idi. Özellikle XIV. 
Louis döneminden itibaren Mısır’ın Fransız kontrolü altında olması gerektiğine inanan Fransa, burada bir kanalın açılmasının gerekli olduğunu iddia ediyordu.
Bu yüzden zaman içerisinde birçok Fransız mühendis, hem Avrupa’yı hem de Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’yi ikna etmek için çalışmalar yürütmüşler ve en sonunda F. De Lesseps 1854’te Mısır valisi Sait Paşa’dan kanalı kazması için bir şirket kurması konusunda imtiyaz almış olsa da Osmanlı’nın o dönem Rusya ile savaş halinde olması ve İngilizlerin Fransızların bu girişimine engel olmak 
istemesi dolayısıyla bu iki devletten izin alamamıştır. 5 Ancak 1866’da Osmanlı Devleti, kanalın hafriyatının başlamasına izin vermiş ve 1869’da da Süveyş Kanalı kullanıma açılmıştır. 6 

Kanal açıldıktan sonra işletimini Fransızlar devralmıştır. Ancak 1875’de Mısır 
hükümeti mali sıkıntılara düşünce, Kanal üzerindeki hisselerini İngilizler almışlar ve 1882’de Mısır’ı İngiltere işgal edince, Süveyş Kanalı üzerindeki hakimiyetini güçlendirdi.7 Bu durum sonrası “serbest geçiş” ilkesinin ihlal edilmesinden endişe eden diğer devletlerle 1888’de İstanbul Anlaşması imzalanarak bu kanalın hukuki rejimi de belirlenmiş oldu. Ve bu durum 1956’ya kadar devam etmiştir.8 

2. 1956 Süveyş Krizi 

1956’da gerçekleşen Süveyş Krizi aslında II. Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen olayların birbirini tetiklemesi sonucu gerçekleşmiştir. 
Bu kriz Mısır, İngiltere, Fransa ve İsrail’i doğrudan, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni ise dolaylı olarak ilgilendirmiştir. 

A. Savaşın Temel Sebepleri 

Bu krizin temel sebeplerini kronolojik olarak ele alacak olursak, o dönem içerisinde gerçekleşen Arap-İsrail Sorunu bu krizin birincil sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. 1948 yılında Suriye, Ürdün, Mısır, Irak, Lübnan ile İsrail’in arasında Birinci Arap-İsrail Savaşı gerçekleşmiş, bu savaş sonunda ateşkes görüşmeleri başlamıştır. Her ne kadar ateşkes anlaşmaları bu görüşmeler sonucunda neticelenmiş olsa da, kalıcı bir barış durumu 
gerçekleşememişti. Bu yüzden bu durum geçici idi ve Araplar’ın “İsrail’in ortadan kalkması” amaçlı intikamlarını gerçekleştirmesi için imkân halen geçerli idi. Bu duygular ile Arap milliyetçiliğinin birleşmesi bundan sonra meydana gelecek olan İsrail- Arap savaşlarının devamını getirecekti. Her ne kadar Batılı devletler bu durumu fark etmiş ve bu durumu engellemek amacıyla 1950’de yayınladıkları bir deklarasyon9 ile Ortadoğu’ya bir silah ambargosu koymayı hedefleseler de, Sovyetler Birliği’nin bu deklarasyona katılmaması dolayısıyla Sovyet Rusya’nın Ortadoğu’daki nüfuzunu arttırmasına ve buradaki ülkelerin Sovyetler Birliği’nden silah temin etmesi ile Batılı devletler başarısız olmuşlardır.10 

Kalıcı bir barış anlaşmasının yapılmaması sorunun yanında bir de Arap mültecileri sorunu da krizin birincil sebebini besleyen yan sebep olarak nitelendirebiliriz. 1948 Savaşı sonrası radikal Siyonistlerin ve İsrail askerlerinin yapmış oldukları faaliyetler dolayısıyla, bölgede yaşayan Araplar ülkelerini terk etmişlerdir. Kısa bir süre sonra Mısır ve Ürdün’deki kamplardaki Arap mültecilerin sayısı 750.000’i bulunca haliyle Arap milliyetçileri için potansiyel askeri ve diplomatik silah ortaya çıkmıştır. 11 

Soğuk Savaş dünyada mevcut olan tüm ülkeleri etkilemiş, haliyle bu dönem 
Ortadoğu’da da kendini hissettirmiştir. Bu yüzden bu devletler özellikle 1948 Savaşı sonrası Arap milliyetçiliğinin de vermiş olduğu etkiyle birlikte, kendi içlerindeki dinamikleri sorgulamaya ve değiştirmeye başlamıştır. İşte bu durum da krizin ikincil sebebini oluşturmaktadır. Mısır ve Sudan’ın yönetiminde 1882’den beri söz sahibi olan İngiltere’ye ve 1922’den beri onunla işbirliği yapan Mısır Krallığı’na karşı tepkiler gelişmeye başlamıştır. Bu bağlamda, Mısır’da 23 Temmuz 1952’de Cemal Abdül Nasır liderliğinde başlayan Hür Subaylar Hareketi Kral Faruk’a karşı darbe gerçekleştirmiş, ülke yönetimine el koymuştur. 12 
Ve daha sonra Mısır Krallığı yıkılarak, cumhuriyet ilan edilmiş, Cemal Abdül Nasır 1954’te başbakan ve iki sene sonra Mısır’ın cumhurbaşkanı olmuştur.13 

Nasır başa geçtikten sonra başta batı yanlısı bir dış politika izlemiştir. Bu bağlamda 19 Ekim 1954’de İngiltere ile Süveyş Kanalı ile ilgili bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre, İngiltere yedi ay içerisinde Süveyş’teki üsleri boşaltacaktı. Fakat, yedi yıl içerisinde eğer yabancı bir kuvvet Arap Birliği üyelerinden birine veya Türkiye’ye herhangi bir saldırıda bulunursa üslere yeniden geri dönebilme hakkına sahip olacak ve tehlike son erene kadar bu 
üslerde kalabilecekti. Ayrıca Süveyş Kanalı Mısır’ın bir parçası olarak kabul edilerek, 1888 İstanbul Anlaşması’nda öngörülen kanaldan geçiş serbestliği ilkesine taraflar uymaya devam edecekti. 14 

Bu anlaşma ile Nasır diğer Batı devletleriyle de işbirliği yapacağı düşünülse de öyle olmamış, bu politikanın tam tersi bir politika izlemeyi tercih etmiştir. Çünkü o dönemde Ortadoğu’da İsrail yüzünden ciddi bir Batı karşıtlığı mevcuttu. Eğer devletler Batı ile herhangi bir ittifaka girerlerse, dolaylı olarak İsrail’i de tanımış sayılacaklardı ki bu da mümkün değildi. 15 Sonuç olarak, Sovyetler Birliği’ne karşı Ortadoğu’da bir ittifak kurmayı hedefleyen Batı, Türkiye’yi temsilci seçerek, Mısır’ı “Bağdat Paktı” adı altında yeni kurulacak bu ittifaka davet etmiştir. Ancak Mısır bu teklifi reddetmiş ve özellikle Pakta karşı Arap muhalefetini güçlendirmek için çalışmalarını yürütmüştür. Özellikle İngiltere’nin Irak’ı destekleyerek pakta dahil olmasını istemiştir. Bunun üzerine Irak 1955’te Pakta katılacağını 
belirtmiş, bu bağlamda Mısır 22 Arap Devleti’ni toplantıya çağırarak Irak’ı suçlamış ve Arap Kolektif Güvenlik Paktı’nı ihlal ettiğini ifade etmiştir. Ancak Irak Bağdat Paktı’na katılmayı tercih etmiştir. İngiltere bu pakt ile kendi güvenlik ağını kurunca, Mısır politikasını değiştirmiştir. 16 Bunun sonucunda 1955’de Endonezya’da gerçekleşen Bandung Konferansı’na katılarak Bağlantısızlar Hareketi’nin liderlerinden biri olmuş17 ve Batı’dan tamamen ayrı bir politika izlediğini kanıtlamıştır. Ayrıca bu hareketin diğer önemli temsilcilerinden Çekoslovakya ile yakınlaşarak 30 Eylül 1955’te silah anlaşması imzalayarak 
Batı’nın Ortadoğu’daki silah tekelini de bu şekilde kırmış oldu. 18 

Yukarıda bahsedilen olaylar bu krizin diğer sebeplerini oluştururken, Asvan Barajı ve Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi krizin patlak vermesine neden olmuştur. İsrail karşısında askeri anlamda güçlü olmak için Çekoslovakya’dan silah temin eden Mısır, bunun yanında ayrıca ekonomik anlamda da kalkınmanın gerekli olduğunu biliyordu. Bu bağlamda Nil Nehri üzerine yapılması planlanan önemli sulama projesi Asvan Barajı’nın gerçekleştirilmesine karar verdi. Ancak Nasır’ın bu projesi gerçekleştirmesi için dış kredi ve sermayeye ihtiyacı vardı. Bunu fark eden ABD, İngiltere ve Dünya Bankası Mısır’ın kendilerine karşı tavrına rağmen, bu projenin hayat bulması için gerekli yardımı yapacağını söylediler. Fakat, Mısır hem Çekoslovakya’dan silah almaya devam ettiği hem de Mısır’ın bu projenin gerçekleşmesiyle İsrail’e karşı ciddi bir tehdit oluşturacağını fark edince Batı, yaptığı teklifi geri çekti. 19 Bunun üzerine Mısır Hükümeti Süveyş Kanalı Şirketi’nin ulusallaştırdığını bildirerek Kanal yönetimine el koydu. 

B. 1956 Süveyş Savaşı 

Savaş öncesi meydana gelen olaylar 

Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi sonrası İngiltere ve Fransa hükümetleri, hem kanalı inşa eden, hem onun sahibi olan şirkette hisseleri bulunduğu ve hem de bu eylemin Nazır’ın Arap ülkeleri gözünde öneminin artması dolayısıyla bunu düşmanlık göstergesi olarak algılamışlardır. İsrail ise, uzun süredir komşusu olduğu güçlü Mısır’ı zayıflatmak için bir fırsat olarak nitelendirmiştir. Sonuç olarak, bu üç devlet Mısır’a karşı bir ittifak hazırlamaya karar verirler. Bu üç devletin temsilcileri Sevr’de toplanarak “Silahşör Operasyonu” adı altında Mısır’ı işgal planı hazırladılar. 20

Savaşın Gerçekleşmesi 

İşgal planının hazırlanması üzerine İsrail kuvvetleri 29 Ekim 1956’da Mısır’ı işgal etmiştir. Ertesi gün ise, Fransa ve İngiltere hükümetleri, savaşın durdurulmasını istediler, eğer iki taraf da buna uymaz ise, güç kullanacaklarını da belirttiler. İsrail bunu kabul etse de Mısır, Süveyş Kanalı’nın kendi toprakları içerisinde olduğunu ifade ederek çekilmeyi reddettiler. Bunun üzerine de İngiltere ve Fransa müdahalede bulundular. 21 

Bu durum gerçekleşirken özellikle ABD ve SSCB bu durumdan hoşnut olmamışlar ve ABD Fransa, İngiltere ve İsrail’i ciddi şekilde uyarması sonucunda bu savaş sona ermiş,22 1957 yılında da kanal deniz trafiğine tekrar açılmıştır.23 

3. Krizin NATO Ülkeleri Üzerindeki Ekonomik Etkileri 

Süveyş Kanalı’nın kapatılması politik açıdan bir krize yol açmış olsa da, aynı zamanda da ekonomik açıdan NATO’ya üye bazı ülkeleri ciddi derecede etkilemiştir. Birleşik Krallık, Fransa ve Hollanda gibi Avrupa’daki NATO ülkeleri genellikle kauçuk, hint keneviri, petrol gibi malların ithalatını büyük ölçüde Süveyş Kanalı yolu rotasına bağlı kalarak yapıyorlardı. 

Bunu şöyle ifade edecek olursak, Batı Avrupa’nın tümüne yılda 25 milyondan daha fazla ulaştırılan Irak Petrol Şirketi’nin boru hatlarını ayıracak olursak, Kanal rotası ile yaklaşık olarak 70 milyon ton petrol ihraç edilmekteydi. Kanalın kapatılmasıyla birlikte özellikle Suudi Arabistan ve Kuveyt’ten ithal edilen petrolde büyük oranda düşüş yaşanmıştır.24 

Örneğin, İngiltere elinde bulunan petrol, kauçuk, bakır gibi malları kullanma yoluna giderek bu durumu en az hasarla atlatabilmeye çalışsa da sadece iki ay yetebilecek kadar stoğa sahip olmalarından dolayı krizden etkilemişlerdir. Bununla birlikte yeterli miktarda yakıt ihtiyacı karşılanmamasından ötürü Avrupa’da hava, kara, deniz taşımacılığı da ciddi derecede etkilenmiştir.25 

 Kanal kapandıktan sonra eski rotanın yerine Cape etrafından dolanılan bir rota 
belirlenmek zorunda kalındı ve bu yüzden belli bir dönem içerisinde önceden taşınılan sadece yaklaşık %60’ını taşıyabildiler. Ayrıca, nakliye ücretinin artması ve malların kıtlığından ötürü ürünlerin fiyatlarında da artış meydana geldi. Haliyle de bu durum bu malları hammadde olarak kullanan sektörleri de olumsuz olarak etkilemiştir. 

Bu durum her ne kadar ekonomik krizmiş gibi algılanmasa da özellikle İngiltere’de kanalın kapatılmasından itibaren Sterlin döviz kuru güvenirliğini ABD’nin işgale müdahale etmesine kadar yitirdi. Bu durumla birlikte rezervlerin de ciddi oranda düşmesi, Sterlin krizine neden olmuştur. 26 

4. Sonuç 

1948 Savaşı, Arap milliyetçiliğinin Ortadoğu’da yükselişe geçmesi, Soğuk Savaşın getirmiş olduğu değerler dolayısıyla devletlerin iç dinamiklerini sorgulamaya başlaması gibi birçok temel siyasi sebepler sonrasında meydana gelen Süveyş Krizi, Nasır’ın dünya ticareti açısından önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi ile meydana gelmiştir. 

Bu kriz sadece siyasi açıdan önem arz ediyormuş gibi görünse de aslında bu krizin ekonomik boyutları da mevcuttur. 

İlk NATO genel sekreteri H. Ismay düşüncesi doğrultusunda hazırlanmış, NATO arşiv belgeleri arasında yer alan belge göre, Avrupa’daki NATO ülkeleri kriz meydana geldiği zaman başta elindeki stokları kullanarak geçici çözüm bulmayı hedeflemişlerdir. Ancak bu geçici çözüm ekonomik açıdan olumsuz olarak etkilenmelerine engel olamamıştır. Nakliyat olanaklarının eksikliği yüzünden hem ithalat hem de ihracat oranları ciddi ölçüde engellenmiş, bu yüzden Avrupa’da hem var olan mal stokları tükenmeye başladı hem de taşımacılık ciddi anlamda yara aldı. Bunun yanında eskiye oranla daha uzun yol kullanarak ithalatın yapılması da nakliyat masraflarını arttırdı. Bu artış ithal edilen malların fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu ham maddeleri kullanan sektörler de buna bağlı olarak zarar etmiş oldular. 

Tüm bu sebeplerin yanında özellikle İngiltere’de Sterlin döviz kuruna karşı güvenirliğin ve rezervlerin azalması Sterlin krizine yol açmış, 
bu durum İngiltere Bankası’nın müdahaleci taktikleriyle çözülmüştür. 

Kaynakça 

Adam Klug ve Gregor W. Smith, “Suez and Sterling, 1956”, Queens Economics Department Working Paper No.1256, Canada, 1999 

Adi Hakim ve Sherwood Marika, Pan-African History, New York, Taylor&Francis Group, 2003 

Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, çev. Yavuz Alogan, İstanbul, İletişim Yayınları, 2008 

Ali Oğuz Diriöz, “Mübarek Öncesi Mısır: Jeopolitik Konum, İç ve Dış Politika”, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt 4, sayı 37, Ocak 2012 

Berna Süer ve Ayşe Ömür Atmaca, Arap İsrail Uyuşmazlığı, Ankara, Odtü Yayıncılık 

Durmuş Akalın, Süveyş Kanalı ( Açılışı ve Osmanlı Devleti’ne Etkisi 1854-1882), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Denizli, Pamukkale Üniversitesi, 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011 

Economic Impact of Suez Crisis on Middle East, Economic Weekly from UN Headquarters, July 6 1957 

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: Cilt VI: Islahat Fermanı Devri (1856-1861), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1976 

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1861-1876), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1977 

Fahir Armaoğlu, 20.yy Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım yayınevi, Ocak 2010 

Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara, Turhan Kitabevi, 2011 

J.M. Roberts, 18. YY ve sonrası Dünya Tarihi II, çev. İdem Erman ve Tansu Akgün, İstanbul, İnkılap Kitabevi, 2011 

Michael Scott-Baumann, Access to History: Crisis in the Middle East: Israel and the Arap States 1945-2007, UK, A Hodder Education 
Publication, 2009 

NATO Archives, The North Atlantic Council, NAC-RDC-RDC(56)524, December 7, 1956 

Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Kitabevi, Kasım 2008 

Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih [1789-2012], İstanbul, Der Yayınları, 2013 

Sabit Duman, Modern Ortadoğu’nun Oluşumu, İstanbul, Doğan Kütüphanesi, 2010 

Tuba Çınar, Süveyş Kanalı’nın Açılması ve Osmanlı Dış Politikası’ndaki Yeri 81869-1882), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 


DİPNOTLAR;

1 Tuba Çınar, Süveyş Kanalı’nın Açılması ve Osmanlı Dış Politikası’ndaki Yeri 81869-1882), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.1’den 2 no’lu dipnot: Mehmet Mustafa Safvet, İngiltere ve Süveyş Kanalı (1851-1854), İskenderiye, 1903, s.3 
2 Durmuş Akalın, Süveyş Kanalı ( Açılışı ve Osmanlı Devleti’ne Etkisi 1854-1882), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Denizli, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s.3 
3 Akalın, s.5 
4 Akalın, s. 6 
5 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: Cilt VI: Islahat Fermanı Devri (1856-1861), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1976, s.91 
6 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1861-1876), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1977, s.44 
7 Fahir Armaoğlu, 20.yy Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım yayınevi, Ocak 2010, s.597-598 
8 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara, Turhan Kitabevi, 2011, s.244 
9 25 Mayıs 1950’de İngiltere, ABD ve Fransa’nın yayınladığı bu deklarasyona göre, “ Bu üç devlet Arap ülkeleri ve İsrail’e ancak bunların iç güvenliklerinin gerektireceği kadar silah satacaklarını ve bunu da, bu silahların başka bir devlete karşı kullanılmaması şartı ile yapacaklardır.” Armaoğlu, s.593’den 119 dipnot: Keesing’s Contemporary Archives, 1948-1950, p.10745; Moore, The Arap- Israeli Conflict, pp. 988-989; The Dynamics of World Power, 1945-1972, Vol.V, pp. 390-91; Documentation Française, N. Et E.D., No. 1340, 1950,pp.6-7 
10 Armaoğlu, s.593 
11 J.M. Roberts, 18. YY ve sonrası Dünya Tarihi II, çev. İdem Erman ve Tansu Akgün, İstanbul, İnkılap Kitabevi, 2011, s. 965 
12 Ali Oğuz Diriöz, “Mübarek Öncesi Mısır: Jeopolitik Konum, İç ve Dış Politika”, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt 4, sayı 37, Ocak 2012, s. 84 
13 Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih [1789-2012], İstanbul, Der Yayınları, 2013, s.963 
14 Uçarol, s.394 
15 Sabit Duman, Modern Ortadoğu’nun Oluşumu, İstanbul, Doğan Kütüphanesi, 2010, s.424 
16 Duman, s.440 
17 Adi Hakim ve Sherwood Marika, Pan-African History, New York, Taylor&Francis Group, 2003, s. 141 
18 Berna Süer ve Ayşe Ömür Atmaca, Arap İsrail Uyuşmazlığı, Ankara, Odtü Yayıncılık, s.39 
19 Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Kitabevi, Kasım 2008, s.301 
20 Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, çev. Yavuz Alogan, İstanbul, İletişim Yayınları, 2008, s.427 
21 Michael Scott-Baumann, Access to History: Crisis in the Middle East: Israel and the Arap States 1945-2007, UK, A Hodder Education Publication, 2009, s. 43 
22 Diriöz, s.85 
23 Armaoğlu, s.608 
24 Economic Impact of Suez Crisis on Middle East, Economic Weekly from UN Headquarters, July 6 1957, s.809 
25 Nato Archives, The North Atlantic Council, NAC-RDC-RDC(56)524, December 7 1956, s.5 
26 Adam Klug ve Gregor W. Smith, “Suez and Sterling, 1956”, Queen’s Economics Department Working Paper No.1256, Canada, 1999, s.17 



***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder