4 Kasım 2020 Çarşamba

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI. BÖLÜM 3

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI.  BÖLÜM 3



Dağlık Karabağ, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Askeri Güç Kullanımı, Ahmet SAPMAZ, Gökhan SARI,


    2010 yılında, ateşkes hattında yaşanan ihlaller sonucunda iki taraftan toplam 20 asker hayatını kaybetmiştir. Bu rakam 2009’da 19’dur. 
Herhangi bir ateşkes ihlalinin kontrolden çıkarak, büyük ölçekli bir savaşa neden olabilme ihtimali mevcut bulunmaktadır. 
Günümüze kadar sayısız ateşkes ihlali yaşanmış olmasına rağmen bunların büyük ölçekli bir savaşa dönüşmemesi, Bakü ve Erivan yönetimlerinin askeri güçlerini etkin bir şekilde kontrol edebilmelerinden kaynaklanmaktadır.36 

Azerbaycan devletinin en üst siyasi-askeri yönetim kademelerinde işgal altındaki bölgelere yönelik kuvvet kullanımı ciddi olarak tartışılıp masaya yatırılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.37 
Günümüzde kuvvet kullanmanın mevcut uluslararası hukuk düzeni içinde tek meşru şekli, meşru müdafaadır. Zira Shafa Qasimova’ya göre, Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgaline yönelik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun almış olduğu dört karar, işgali ortadan kaldıracak bir etki yaratmadığı ve uzun süredir sürdürülen tüm diplomatik çözüm yolları sonuçsuz kaldığı için Azerbaycan meşru müdafaa hakkını uluslararası hukuka uygun olarak kullanabilir.38 
Mevcut statükonun devamından Azerbaycan rahatsız olduğundan dolayı Bakü’nün işgal altındaki topraklarına yönelik askeri harekât gerçekleştirme olasılığı daha yüksektir. Azerbaycan’ın muhtemel bir askeri harekâtta başarıya ulaşabilme kapasitesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım görüşe göre, Azerbaycan ordusu işgal altındaki topraklarını ele geçirebilecek kadar geniş çaplı bir askeri operasyonu gerçekleştirebilecek yeteneğe sahip değildir.39 
Bu görüşe sahip olanlar Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Bakü’nün silah kullanmasının bazı sakıncaları bulunduğunu ifade etmektedirler. 

Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 
- Muhtemel bir savaş Bakü’nün çok değer verdiği enerji boru hatları altyapısına zarar verebilir..40 
- Çıkabilecek bir savaş ile Azerbaycan’ın uluslararası alandaki barış yanlısı tutumu bozulabilir ve dünya enerji piyasasındaki konumu olumsuz etkilenebilir. 
- Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, savaşta muzaffer olamaz ise iktidarını kaybedebilir. 
- Azerbaycan içlerine kayan bir savaş, çok sayıda insanın hayatına mal olabilir, yeni toprak kayıplarına yol açabilir.41 

Karşıt bir görüşe göre ise Azerbaycan ekonomisi ve askeri gücü, Ermenistan ile kıyas edilemeyecek bir üstünlüğe sahiptir. Muhtemel bir Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Ermeni kuvvetleri işgal altındaki Azerbaycan topraklarından atılabilir.42 Azerbaycan ordusunun tüm bileşenleri kendi bölgesinde etkili ve etkin bir güç haline dönüşmüştür. Gün geçtikçe gelişen ekonomi, paralelinde güçlenen silahlı kuvvetler ve moral değerler, zaferin garantisidir.43 
Bölgede ortaya çıkacak bir savaşın bir önceki savaşa göre daha tehlikeli olacağı ve büyük zararlar doğuracağı kesindir. Çünkü her iki taraf da geçmişe nazaran büyük ölçüde silahlanmışlardır ve muhtemel savaş koşullarına yönelik ordularını eğitmektedirler. 

b. Dağlık Karabağ Sorununu Etkileyen Bölgesel Dinamikler: 

(1) Ermenistan: 
29740 km2 yüzölçümüne ve 3.27 milyon nüfusa sahip bir ülkedir. Ekonomik açıdan zayıf, göç veren, her alanda Rusya’ya bağımlı olan ve bölgede gerçekleştirilen uluslararası projelerden izole edilmiş bir devlet konumundadır. Bağımsızlığı öncesinde başlayan Dağlık Karabağ sorunu, bağımsızlık sonrası da ülkenin iç ve dış politikasını etkileyen en önemli unsur olmaya devam etmekte dir.44 Bu konuda iç ve dış politikayı etkileme gücünde olan diyasporanın önemli bir yeri vardır. Ayrıca Dağlık Karabağ sorununda Erivan, taviz vermez bir politika izlemektedir. 
Ermenistan, SSCB’nin dağılması sonrasında, yerini alan Rusya Federasyonu ile siyasi ve askeri ilişkilerini sıkı bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir. Bölgede Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşmasına dâhil olmak suretiyle, uluslararası bir güvenlik örgütüne üye olan tek ülke Ermenistan’dır.45 
Rusya ile Ermenistan arasında imzalanan ikili anlaşma ile 3200 Rus askeri, 74 tank, 330 zırhlı muharebe aracı, 14 zırhlı personel taşıyıcı, 18 Mig-29 savaş uçağı ve iki S-300 V (SA-12 A Gladiator) bataryası Erivan’a 125 kilometre mesafede bulunan Gümrü’de konuşlanmış durumdadır.46 
Ermenistan’ın Türkiye sınırı Rus askeri birlikleri tarafından korunmakta, bu durum Ermenistan’ın Türkiye’den güvenlik tehdidi algılamasını hafifletmekte ve askeri anlamda Azerbaycan üzerine yoğunlaşabilmektedir.47 

(2) İran: 

Güney Kafkasya bölgesine ilgi göstermesinin ana nedeni, komşusu Azerbaycan’dır. Azerbaycan ile Rusya arasında 1828 tarihinde imzalanan Türkmençay Anlaşması sonrasında Kuzey Azerbaycan, Rus Çarlığı; Güney Azerbaycan ise İran devleti egemenliği altına girmiştir. 
Azerbaycan’da günümüzde 9 milyonu aşkın Azerbaycan Türk’ü yaşarken, İran’da 30 milyon Azerbaycan Türk’ü yaşamaktadır.48 İran, bağımsızlığını elde etmesi sonrası Azerbaycan’a karşı sürekli çift yönlü bir politika izlemiştir. Bunlardan ilki, Azerbaycan’ın siyasi, askeri ve ekonomik açıdan güçlü bir ülke konumuna gelmesini engellemektir. Çünkü Tahran yönetimi, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın işgali sorunu başta olmak üzere mevcut problemlerini çözmesi halinde Bakü’nün, Güney Azerbaycan’a ilgi göstermeye başlayacağından ve “Birleşik Azerbaycan”, hedefine yönelebileceğinden endişe etmektedir.49 Bu nedenle bir İslam Cumhuriyeti olan İran, Müslüman ve Şii Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan arasında, Ermenistan’ı desteklemeyi tercih etmektedir. Diğer yandan bünyesinde bulunan, Azerbaycan Türkleri arasında milliyetçiliğin 
gelişmesini önlemek maksadıyla, Azerbaycan’ın çok kötü bir duruma düşmesini de istememektedir.50 Kısacası İran, Azerbaycan’ın mevcut sorunları ile yaşamasından, yani statükonun devamından yanadır. 

İran’ın Azerbaycan’a yönelik politikasının diğer bir boyutunu ise Tahran’ın Batı ve İsrail ile olan sıkıntılı ilişkileri oluşturmaktadır. 

İran kendisine yönelik muhtemel bir askeri harekâtta veya kendini çevreleme stratejisinin bir parçası olarak, Azerbaycan’da Batının askeri varlığını görmek istememektedir. Son dönemde İran-Azerbaycan ilişkileri, Azerbaycan’ın İsrail ile sürdürdüğü askeri ve siyasi odaklı sıkı ilişkiler nedeniyle bir hayli gergindir. 

(3) Türkiye: 

Soğuk Savaşın bitmesiyle kendisi açısından mevcut güvenlik sorunlarının ortadan kalkacağını düşünürken, ortaya çıkan güç boşlukları, çevresinde yeni ve önemli güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir.51 Güvenlik sorunlarının yoğunlaştığı bölgelerden biri de Güney Kafkasya’dır. Türkiye açısından Azerbaycan; tarihi, kültürel, jeopolitik ve jeoekonomik nedenlerle önemlidir. Ermenistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye, Ermenistan’ın Türkiye topraklarına yönelik talepleri nedeniyle diplomatik ilişkisini kesmiş, Dağlık Karabağ işgali nedeniyle de 1993 yılından itibaren bu ülkeyle olan sınırını kapatmıştır. 2009 yılından itibaren Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik çabalar ise özellikle Ermenistan içinde yaşanan politik sebeplerle arzu edildiği şekilde sonuçlandırılamamıştır. 

1990’lı yıllar boyunca bölgedeki güç boşluğunu doldurmak için uğraş veren Türkiye, ekonomik ve iç politik nedenlerden ötürü başarılı olamamış ve 
nihayetinde bu boşluk Rusya tarafından doldurulmuştur. 

2000’li yıllarda Türkiye’nin Güney Kafkasya politikası; iş birliği, karşılıklı bağımlılık, barış ve istikrar üzerine inşa edilmiştir. Bu çerçevede başta enerji olmak üzere, ekonomik alanda Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı gibi büyük projeler hayata geçirilmiştir. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için Dağlık Karabağ sorununun çözümünü şart koşmuştur. Türkiye Dağlık Karabağ sorununa uluslararası hukuk çerçevesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü gözetilerek, görüşmeler vasıtasıyla çözüm bulunmasından yanadır.52 Diğer taraftan Türkiye, Azerbaycan ordusunun güçlendirilmesi hususunda büyük çaba harcamıştır.53 

c. Küresel Güçlerin Muhtemel Refleksleri: 

(1) ABD: 
Günümüzde bölgede Rusya’ya karşı politika geliştirebilecek en önemli aktördür. ABD, bölgeye enerji ve jeopolitik gerekçelerle ilgi duymaktadır. 
Vaşington bölgede özellikle Gürcistan odaklı bir politika izlemiştir. 
Rusya’nın Gürcistan’a yaptığı askeri müdahaleden en çok etkilenen ülke ABD olmuştur. Bölgedeki en önemli müttefiki Tiflis’e karşı Rusya’nın müdahalesine engel olamadığı için en azından büyük prestij kaybına uğramıştır. Bu savaşla Rusya; ABD’ye, Gürcistan da dâhil olmak üzere Vaşington’un Avrasya’daki çıkarlarına istediği zaman fazla bir maliyete de katlanmadan müdahale edebileceğinin mesajını vermiştir.54 
ABD son dönemde ilgisini Gürcistan-Azerbaycan ikilisinden, Türkiye-Ermenistan ikilisine kaydırmıştır. ABD, Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle kopan Türkiye-Ermenistan ilişkilerini yeniden tesis etmek istemiştir. Aynı zamanda ABD yönetimi, uzun bir süre Azerbaycan’a büyükelçi atamamıştır. Bu durum, Bakü tarafından Vashington’un ikili ilişkilere gösterdiği ilgisizliğin bir göstergesi olarak algılanmıştır. 55 Daha da önemlisi, Obama yönetimi Dağlık Karabağ politikasını Rusya’ya karşı uygulamakta olduğu “ilişkileri yeniden 
başlatma ve yumuşatma” politikası çerçevesinde ele almakta ve göreceli olarak pasif bir tutum sergilemektedir.56 
Minsk Grubu eş başkanlarından biri olan ABD, özelikle Kongre’de güçlü bir etkiye sahip olan Ermeni lobisinin etkisiyle Azerbaycan’ın taleplerine ve çıkarlarına yönelik gerekli hassasiyeti göstermemektedir.57 
Bu durumun en bariz örneği ABD Kongresinin 1992 yılında SSCB’nin yıkılması sonrası bağımsızlıklarını yeni kazanan devletleri desteklemek için çıkardığı “Özgürlükleri Destekleme Yasası”nda görülmüştür. ABD Kongresi, söz konusu yasaya eklenen 907 sayılı madde ile Azerbaycan’a yapılacak yardımı engellemiş ve buna neden olarak da Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ve Ermenistan’a karşı 
gerçekleştirdiği “saldırıları” göstermiştir.58 

(2) Rusya: 
Hem Azerbaycan hem de Ermenistan’ın Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik politikalarında dikkate almak zorunda olduğu bir devlettir. Günümüzde, bölgede en etkili aktör Rusya’dır. Moskova’nın soğuk savaş sonrası Güney Kafkasya politikası genel olarak Ermenistan ve Gürcistan odaklıdır. Bu politika Ermenistan ile çok yönlü ittifak, Gürcistan ile ise çatışmacı bir ilişki biçimi şeklinde tanımlanabilir.59 Rusya’nın Güney Kafkasya’daki rolü ve etkinliği iki temel varsayım ile özetlenebilir. Öncelikle Rusya, Güney Kafkasya’da sahip olduğu nüfuzunu sürdürmek istemektedir. 

İkinci olarak, tüm bölge devletlerine nüfuz edebileceği ve bu devletlerin Batının siyasi-askeri yapılanmalarına kaymalarını önleyebilecek bir ortam yaratarak, etki alanını korumak istemektedir.60 
Rusya ile Ermenistan ilişkileri karşılıklıdan ziyade Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı şeklinde sürmektedir. Bölgede dışlanan Ermenistan, zafiyetini giderebilmek için giderek daha fazla Rusya’ya bağımlı hale gelmektedir. Buna örnek olması açısından, 1995’te imzalanan ve Rusya’ya Ermenistan’da 2020 yılına kadar askeri üs bulundurma izni veren anlaşma, 2010 yılında gerçekleştirilen diğer bir anlaşma ile 2044 yılına kadar uzatılmıştır..61 Her şeye rağmen, Moskova-Erivan arasındaki ilişkilerin her iki ülkenin de çıkarlarına hizmet ettiği göz ardı edilmemelidir.62 
Rusya-Azerbaycan ilişkilerine bakıldığında, son dönemde, Moskova’nın Bakü ile olan ilişkilerine daha fazla önem vermeye başladığı görülmektedir. Karşılıklı üst düzey ziyaretlerin yanı sıra, özellikle petrol ve doğal gaz alanındaki işbirliği, Rusya’nın Azerbaycan’a iki adet S-300 bataryası satması, iki ülke ilişkilerinde yeni bir döneme mi girildi sorusunu akla getirmektedir. Rusya’nın Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan’a karşı son dönemde izlediği çift yönlü ve göreli dengeli politika; Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle taraflar arasında yeni bir çatışma çıkmasını önlemek, Moskova’nın bölgedeki etkinliğini sürdürmek ve aynı zamanda silah satışından elde ettiği gelirini artırmak amaçlarını gütmektedir.63 
Rusya, hem Azerbaycan hem de Ermenistan üzerindeki etkinliğini sürdürmek için sorunu istismar etmekte ve sorunun çözümü yerine devamını amaçlayan bir politika izlemektedir. Moskova soruna, taraflar haricinde dış güçlerin müdahalesine karşı çıkmakta, sorunun çözümünde asıl aktörlerin, Azerbaycan ve Ermenistan olduğunu vurgulamaktadır.64 
Rusya, Ağustos 2008 savaşından sonra Dağlık Karabağ konusunda, Minsk Grubu ile çalışmak istememekte ve sorunun çözümünü kendi başına üstlenmeye çalışmaktadır. Medvedev, Eylül 2008’de Güney Kafkasya’nın Moskova açısından ayrıcalıklı bölge olduğunu yinelemiştir. Bu beyanın hemen ardından, Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları Medvedev’in ev sahipliğinde Moskova Bildirisini 
yayımlamışlardır. Soruna barışçı çözüm için uluslararası hukuk ve garantilerin temel alınmasını vurgulayan bildiri, 1994’ten beri iki tarafın imzaladığı ilk belge olması dolayısıyla büyük önem taşımakta ve geçen zaman içerisinde Rusya’nın sorun üzerindeki etkinliğini halen devam ettirdiğini ortaya koymaktadır. 
Kimi analistlere göre Azerbaycan işgal altındaki topraklara yönelik bir askeri harekâttan üçüncü tarafların yani Rusya’nın müdahalesinden çekindiği için sakınmaktadır.65 

Bu noktada, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını yeniden kazanmak için Ermenistan’a karşı girişeceği muhtemel bir askeri harekâtta, sonucun belirlenmesine en büyük etkiyi yapacağı düşünülen Rusya’nın muhtemel reflekslerinin ele alınması bir zorunluluk teşkil etmektedir. 
Zira Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgalinde büyük etkisi olan Rusya’nın, sorunun çözümünde de büyük etkisi olacağı açıktır. Moskova, kendi çıkarları aleyhinde bölgede statükonun bozulmasına izin vermeyecektir.66 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder