30 Eylül 2018 Pazar

KURTULUŞTAN 12 EYLÜL E YAKIN TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 5

KURTULUŞTAN 12 EYLÜL E YAKIN TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 5



Bu arada “Kıbrıs” konusu durulmak bilmiyordu. 31 Ekim 1967'de Kıbrıs Türk Topluluğu Lideri Rauf Denktaş, Kıbrıs'ta Rum yönetimi tarafından tutuklandı. Denktaş'ın tutuklanması Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Diyarbakır'da düzenlenen mitinglerde protesto edildi. 12 Kasım 1967'de Lefkoşe Cezaevi'nden Türkiye'ye dönmek şartıyla serbest bırakılan Denktaş Ankara'ya geldi. Denktaş "Enosis fiilen olmuştur. Yeni bir siyaset takip etmek lazım. Beklemekle birşey elde edemeyiz" diyordu. 

15 Kasım 1967'de Rum birlikleri Boğaziçi ve Geçitkale Türk köylerine saldırarak işgal etti. Türk Silahlı Kuvvetleri alarma geçti. 17 Kasım 1967'de TBMM hükümete  "Türk Silahlı Kuvvetlerini yabancı ülkelere gönderme" yetkisini verdi. 18 Kasım 1967'de Türk jetleri Kıbrıs üzerinde 4 ihtar uçuşu yaptı. Kriz hızla tırmanıyordu. 
Yunan Cuntası, Türk notası karşısında olumsuz tavır aldı. 22 Kasım 1967'de ABD Başkanı Johnson, Kıbrıs anlaşmazlığı nedeniyle bir Türk-Yunan çatışmasının çıkmasını önlemek amacıyla özel temsilcisi Cyrus Vance'ı uçakla Ankara'ya gönderdi. 26 Kasım 1967'de Türkiye ile Yunanistan arasında anlaşma oldu. 

   Atina adada bulunan anlaşma dışı askerlerini BM Barış Gücü kontrolünde ve 1.5 ay içinde çekmeyi kabul etti. Böylece Kıbrıs buhranı Yunanistan'ın, Türkiye'nin isteklerini kabul etmesiyle sona erdi. 29 Aralık 1967'de Kıbrıs'ta "Geçici Türk Yönetimi" ilan edildi. Kıbrıs Türk Cemaati, Makarios'un Kıbrıs Anayasası'nı ve anlaşmaları  ihlal ederek yarattığı fiili durum karşısında Geçici Türk Yönetimi'ni kurdu. Türk yönetim başkanlığına Dr. Fazıl Küçük, yardımcılığı na ise Rauf Denktaş getirildi.

Dış kaynaklı “ Yardımlar ” sürüyordu. 11 Ağustos 1966'da Dünya Bankası Türkiye'ye 15 yıl vadeli yüzde 6 faizli 25 milyon dolarlık kredi açtı. Krediyle ilgili anlaşma Washington'da imzalandı. 1967'de Uluslararası Para Fonu'ndan, 27 milyon dolar, ABD'den 65 milyon dolar, Almanya'dan 184 milyon marklık kredi anlaşmaları imzalandı. 
,
Almanya'dan alınan 184 milyon markın 119 milyonu eski borçların tescili ve faizlerinde kullanılacaktı. 1968'de İngiltere'den 2,5 milyon sterlin, Dünya Bankası'ndan 150 milyon dolar istedik. Almanya, Türkiye'nin 1968 yılı içinde vadesi gelen 95 milyon Mark tutarındaki borç faizini ertelemeyi, ayrıca 80 milyon Mark kredi vermeyi kabul etti. 

1969'da Hollanda Hükümeti OECD konsorsiyum çerçevesinde Türkiye'ye 3,5 milyon gulden kredi veriyordu. Türkiye, adım adım batağa saplanıyor, vadesi gelen borçlarını ödemek için yeni krediler almak zorunda kalıyordu.

1966 yılı içinde “ithalat rekoru” kırıldı. İthalatımız bir önceki yıla oranla %25 artarak 143 milyon dolar fazlalıkla 715 milyon dolara, dış ticaret açığımız bir yılda  %100 artarak 226 milyon dolara çıkmıştı. Ülkede artan işsizlik ve geçim sıkıntısıyla yurtdışına işçi olarak gitmek için sıra bekleyenlerin sayısı Ocak 1966'da 650 bin olarak açıklanıyordu.

<  […] Tarımsal ithalatın serbest bırakılmasıyla, ucuz fiyatlı ürünler iç pazarlarımızı işgal etmeye başladı. Düşük fiyatlarla yapılan ithalat, IMF ve Dünya Bankası'nın yüksek faizli kredileri ile karşılanıyordu. Doğal olarak ülkede tarımsal sermaye birikimi ve üretim hızla gerilemeye başladı. Ulusal üretim ortadan kalktıkça, Türkiye daha fazla ithalat yapmaya, dışa gittikçe daha bağımlı hale gelmeye başladı. Tarımda dışa bağımlılık bugün de artmaya devam ediyor. Türkiye, bir zamanlar fazlasıyla ürettiği ve ihraç ettiği birçok tarımsal ürünü dışardan, AB ülkelerinden ve ABD'den alıyor artık. İthalat pirinçle başladı,
neredeyse tüm tarım ürünlerine yayıldı.

    […] Türkiye 1990'lara kadar pamuk ihraç eden bir ülkeydi. Dünyanın 7. büyük pamuk üreticisiydi. Bugün 3. sırada, ancak dünya pamuk ithalatçıları -evet, ne yazık ki ithalatçıları- arasında 3. sırada! Pamuk ithalatının yüzde 40'ını Amerika'dan, yüzde 20'sini Yunanistan'dan yapıyoruz. […] 1989'da Türkiye Mercimek ihracatında üçüncüydü. Bugün Dünyanın Dördüncü büyük ithalatçısı durumundadır. Fındık, Üzüm, İncir, Şeker pancarı ve diğer ürünlerde de aynı oyunlar oynanmakta, Köylü ve üretim bitirilmektedir. İdil Konyalı [12] >

     Eylül 1967'de Devlet Planlama Teşkilatı, hükümete verdiği özel tedbirler raporunda enflasyona karşı "kısmi tedbirler" yerine Türkiye ekonomisinin şartlarına uygun "temel tedbirler" alınmasını istiyordu. 1967 sonunda Hazine'nin nakit açığı 3 milyar lirayı aşmış, 1968 programında ek finansman ihtiyacı 1 milyar 265 milyon  lira olarak belirtilmişti.

<  Çok uzun zamandır toplumsal değerlerimizi maddi ölçütlere teslim edegeldik. Gayri Safi Milli Hasılamıza - ki eğer Amerikayı bununla ölçüyorsak - Hava kirliliği,  sigara reklamları, otoyollarımızdaki ölü ve yaralılarımızı toplayan ambülanslar dahil. Kapılarımızdaki özel kilitler ile bu kilitleri kıranları koyduğumuz hapishanelerimiz  dahil. Kızıl Çamlarımızın katli ve doğal güzelliklerimizin başıbozuk yayılımla yokedilmesi dahil. Napalm, nükleer başlıklar, sokak göstericileriyle savaşan polisin zırhlı araçları dahil. 
[…]  Çocuklarımıza şiddeti özendiren televizyon programları dahil. 
[…] Özetle, yaşamımızda yer alan herşeyi kapsıyor yaşamı yaşanır kılan özellikler dışında. Robert F. Kennedy, Kansas Üniversitesinde yaptığı konuşmadan, 18 Mart 1968 >

1968'e gelindiğinde tablo vahimdi:

1966 yılında 132,5 Ton olan ALTIN Stoğumuz 109 Tona düşmüş, bunun 98 tonu ise Rehindeydi. Son altı yıl içinde altın rezervimiz 15 ton, serbest altın miktarı ise 30 Ton azalmıştı. Yılın ilk beş ayı içinde protesto edilen senet sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %53 oranında artmış, protesto edilen senetlerin parasal değeri 533 milyon  TL'yi bulmuştu. “ Tahıl Ambarı Anadolu ” Almanya, ABD ve Kanada'dan Buğday ithaline başlamıştı. Dünyada esen '68 rüzgarları bizi de sarıyor ABD'nin 1965'de Vietnam'ı işgali, tüm dünyada yankı buldu. Tüm dünyada gençlik, özgürlük ve demokrasi için yürüyordu. 9 Ekim 1967'de Küba Devrimi'nin liderlerinden Ernesto Che Guevara Bolivya dağlarında öldürüldü.

  Che, tüm dünyada gençlerin özgürlük simgesi haline gelmişti. 1967'de Mao Tse Tung önderliğinde Çin'de başlayan "Kültür Devrimi", pek çok ülkede gençlik arasında örnek gösteriliyordu. 10 Mayıs 1968'de Paris'te “Barikatlar Gecesi”nde bir milyon kişi, “işçi öğrenci öğretmen el ele” sloganıyla sokaklara döküldü. İtalya'da 1967 Eylül'ünde onaltıbin işçinin katıldığı Olivetti grevi, 1968 Şubat ayında Torino'daki Michelin lastik fabrikalarına yayıldı. 

    Almanya'da 1967'de İran Şahı Rıza Pehlevi'nin ziyareti sırasında protesto göstericilerine polisin ateş açması ve bir gencin vurularak öldürülmesi, öğrenci hareketinin  ansızın yükselmesine yol açtı. Öğrencinin cenaze törenine katılan onbeşbin kişinin gösterileri, 2. dünya savaşından sonra Almanya'daki en büyük kitlesel gösteriydi. 
Protesto gösterileri kısa sürede Berlin dışına da yayıldı. 11 Nisan 1968'de devrimci gençlik önderlerinden Rudi Dutschke'nin Berlin'de konuşma yaparken vurulmasıyla  Almanya'nın 27 kentinde her gün onbinlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri yapıldı. 1968 ilkbaharında Fransa, İtalya ve Almanya'daki hareketler İngiltere'ye sıçradı.  17 Mart 1968'de yirmibin kişilik topluluk, Vietnam savaşını protesto için ABD Büyükelçiliğine doğru yürüdü. Polisle saatler süren çatışmalar oldu.

   Ekim 1968'de Londra'da Vietnam Savaşına karşı yapılan yürüyüşe katılanların sayısı 100 binin üzerindeydi. 21 Ekim 1967'de Vietnam Savaşı'nı protesto etmek için binlerce Amerikalı Washington'a yürüdü. Sloganları, Başkan Johnson'a yöneltilen bir soru biçimindeydi: “Bugün kaç çocuk öldürdün?” Siyahi özgürlük savaşçısı Martin Luther King 4 Nisan 1968'de, Vietnam savaşına son vereceğini vaadederek seçim kampanyalarını yürüten Başkan adayı Robert F. Kennedy 5 Haziran 1968'de suikastte yaşamını yitiriyordu.

Türkiye de kaynıyor

Hayat pahalılığı tüm yurtta işçi eylemlerinin yoğunlaşmasına neden oluyordu. 1966'da Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nda, Türk Pirelli Lastik Fabrikası'nda, 
Kula Mensucat ve İzmir Yün Mensucat fabrikalarında, binlerce işçiyi kapsayan grevler yapılıyordu. 26 Nisan 1966'da Lastik-İş sendikası 7 işyerinde grev başlattı. 

3 Haziran 1966'da Çelik Sanayileri İşçileri Sendikası, 12 bin işçinin çalıştığı Türkiye Demir Çelik İşletmesi'nde greve gitti. 26 Eylül 1966'da İskenderun-Batman boru hattı işçilerinin almış olduğu grev kararı, ' Milli Güvenliği Bozucu ' nitelikte görülerek Bakanlar Kurulu kararıyla ertelendi. 4 Ağustos 1967'de toplu sözleşme  görüşmelerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle SSK'da greve başlandı. SSK'nın 18 şubesi ve bunlara bağlı işyerlerinde 7 bin memur ve hizmetlinin katıldığı grevin,  56 bin işyerini ve 533 bin sigortalı işçiyi etkilediği açıklandı. 22 Eylül 1967'de Harp-İş Federasyonu, İncirlik'ten sonra, Amerikalılara ait Ankara'daki 7 işyerinde greve  başladı. Greve 600 işçinin katıldığı bildirildi. 6 Şubat 1968'de Ereğli Kömürleri İşletmesi'nin Kozlu üretim bölgesindeki ocaklarda çalışan 4 bin işçi işbaşı yapmadı. 

Bu hareket, akşam saatlerinde diğer bölgelere de sıçradı ve gece 10 bin işçi şehre yürüdü. 9 Eylül 1968'de Kavel Kablo Fabrikası, işçiler tarafından işgal edildi.
İşgal bir gün sonra anlaşmayla sona erdi. 10 Ocak 1969'de Singer'in Kartal Cevizli'deki Dikiş Makineleri Fabrikası, burada çalışmakta olan 450 işçi tarafından işgal edildi. 
İşçilerle polis arasında meydana gelen çatışmada 120 işçi gözaltına alındı,14 işçi ve 8 polis yaralandı. Kars'ın Susuz ilçesinde iki köyde köylüler toprak için yürüyüşe  geçti. Yürüyüşe jandarma müdahale etti. Ağrı'da 7000 kişinin katılımıyla “İşsizlik Mitingi” yapılıyordu. Ülkede işçi hareketlerinin yanısıra gençlik hareketleri de yoğunlaşmaya başlamıştı. Mayıs 1968'den itibaren İstanbul'daki üniversitelerde "NATO'ya Hayır" gösterileri yürütülüyor, boykot ve eylemler sürüyordu. 
   
   Haziran 1968'de İstanbul'dan sonra Ankara'da da 10 fakülte öğrencileri dersleri boykot etti. Ankara Fen Fakültesi işgal edildi. Çatışmalar yoğunlaştı.

<   Türkiye ' de ' 68 ' in , oyılın sonbaharında gerçekleştirilen üniversite işgalleriyle başladığı sanılır. Bu, '68'i, yalnızca bir öğrenci hareketi olarak kabul etsek bile doğru olmayacaktır. Türkiye'nin '68'i, genel ve kronik hale gelmiş siyasal ve iktisadi bunalımın içinden yükselen kitle hareketinin bir parçası olarak doğdu ve bu koşulların  devam ettiği yıllar boyunca başlıca özelliklerini korudu.
Aydın Çubukçu, >

   Tam da bu sırada, 15 Temmuz 1968'de ABD 6. filosu İstanbul'a demirledi. Haziran 1967'de İstanbul'a gelen 6. filo, yoğun protesto gösterilerine ve yürüyüşlere neden olmuştu. Yürüyüşçüler, Dolmabahçe'deki direkten ABD bayrağını indirmişler, İstiklal Marşı eşliğinde Türk bayrağını çekmişlerdi. 

< 6. Filo'ya Hayır gösterileri, 1968   >
< " Malum araba ", 1969
Fotoğraflar : ODTÜ Tarihçe 1956-1980 (14)  >

   6. Filonun 1968'de yeniden gelmesi, kanlı olaylara sebep oldu.

    15 Temmuz'da İTÜ'lü öğrenciler, ABD bayrağını indirip Türk bayrağını çektiler ve İstiklal Marşını okudular. 15 ve 16 Temmuz geceleri, Beyoğlu'nda dolaşmaya çıkan ABD'li denizcilere boya ve mürekkep atıldı. 17 Temmuz 1968 gecesi polis İTÜ Yurdu'nu bastı. Polis tarafından pencereden atılan İTÜ öğrencisi Vedat Demircioğlu 7 gün  komada kaldıktan sonra 24 Temmuz 1968 günü hayatını kaybetti. Büyük bir öğrenci kitlesi 18 Temmuz günü 6. Filoyu Protesto Yürüyüşü düzenledi. Kalabalık, sel gibi Dolmabahçe'ye aktı. Kıyıda beklemekte olan Amerikalı erler “denize döküldü”. 20 Temmuz 1968'de Beyazıt Meydanı'nda “Bağımsız Türkiye Mitingi” yapıldı. 
    29 Ekim 1968'de gençlik, Samsun'dan başlayıp 9 Kasım'da Ankara'da sona erecek “Mustafa Kemal Yürüyüşü”nü başlattı. Bu arada ABD adına Güney Vietnam'da  “Barış Koruma Programı” Müdürü olarak görev yapmış olan Robert Kommer, Ankara'ya büyükelçi olarak atanmıştı. 28

    Kasım 1968 günü Ankara'ya gelen Kommer'i gençlik örgütleri Cumhurbaşkanı Cevdey Sunay'a bir telgraf çekerek protesto ettiler. Kommer, ayağının tozuyla 
6 Ocak 1969'da ODTÜ'yü ziyaret etti. ODTÜ öğrencileri, Kommer'in Rektörlük önünde bekleyen arabasını ateşe verdiler. Bu olay devrimci basında 
“İkinci Milli Kurtuluş Savaşımızın meşalesi ODTÜ'de yakıldı” başlıklarıyla yer aldı.

Bu arada gençlik ve işçi hareketlerine karşı provokasyonlar ve saldırılar gündeme gelmeye başladı. 16 Şubat 1969 Pazar günü Taksim Meydanı'nda Amerikan 6. Filo'ya karşı yapılan ve 30 binin üzerinde işçi ve öğrencinin katıldığı “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü”ne “Kahrolsun Komünistler, Müslüman Türkiye” sloganlarıyla saldıranlar, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan isimli işçileri öldürmüş, iki yüz kişiyi de yaralamıştı. Olay, tarihe Kanlı Pazar olarak geçecekti.

Grevler durmak bilmiyordu. 11 Mart 1969'de günlük haber trafiği 190 bin kelime olan Anadolu Ajansı 48 yıldan beri ilk defa sustu. 

   Toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması nedeniyle alınan grev kararı ajansın Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana işyerlerinde uygulandı. 
Türk-İş grevi desteklediğini açıkladı. 15 Nisan 1969'da İstanbul'da Şehir Tiyatrosu oyuncuları greve gitti. 21 Nisan 1969'da Basın-İş Sendikası tarafından 
Türkiye Basımevi'nde 413 gündür sürdürülen Türkiye'nin en uzun grevi, işverenin grevci işçileri tazminatlarını vererek işten çıkarmasıyla sona erdi. 2 Haziran 1969'de Petrol-İş Sendikası, Mersin ATAŞ rafinerisinde grev kararı aldı. 1 Ağustos 1969'da Silahtar'daki demir döküm fabrikası, gece burada çalışan 2200 işçi  tarafından işgal edildi. Türkiye Metal-İş Federasyonu, 70 gündür süren görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Ereğli Demir Çelik Fabrikası'nda grev kararı aldı. 
Greve 4.400 işçinin katılacağı bildirildi. 24 Ağustos 1969'de 50 bin işçi Ankara'da miting yaptı. Türk-İş tarafından düzenlenen mitingde, hükümet ve parlamento protesto  edildi. 

1969 GENEL SEÇİMLERİ: "İnsan Haklarına Dayalı Hür Demokratik Hukuk Devleti"


12 Ekim 1969'da yapılan Genel Seçimler, 4 yıllık AP iktidarında yoksulluğun ve işsizliğin arttığı, dış borçların had safhaya ulaştığı, işçi ve gençliğin ekmek ve özgürlük  için meydanlara döküldüğü bir zamanda yapıldı. Sandıktan %47 oy oranı ile yine AP çıkmıştı.
CHP, %27'de kalmış, AP 260, CHP 144 milletvekili çıkarmıştı. 


.
Şekil1. Türkiye'de seçimler ve temsiliyet (15)

Değişen seçim sistemiyle  TİP, %2,68 oy oranıyla bu kez yalnızca 2 milletvekili çıkarabilmişti. (Türkiye, çok partili seçim sistemlerinin uygulanmaya başlandığı 1950  yılından günümüze seçim sistemini 8 kez değiştirmiştir. Milli Bakiye sistemi, 1965 seçimlerinde ilk ve son kez uygulanmıştır. 1950 - 2002 yılları arasındaki seçimlerde, partilerin mecliste temsiliyeti ile hükümetlerin iktidardaki gün sayısına bakıldığında 1965 seçimlerinin özel bir yeri olduğu görülmektedir.



<  15 Haziran yürüyüşünden
    Fotoğraf: Tarih Vakfı Arşivi >

  Bir yandan seçime giren partilerin temsiliyetinde en yüksek oranın yakalandığı, diğer yandan da hükümet süresinin en uzun sürelerden biri olduğu görülmektedir (Şekil 1). 

   2002 seçimlerinde temsiliyette oransızlık, çok partili seçimlerin yapıldığı 1950'den bu yanan en yüksek noktasına ulaşmıştır. Seçim sistemlerine ilişkin ayrıntılı bir çalışma, Emre Erdoğan tarafından yapılmıştır[15].)

< 16 Haziran Olayları
   Fotoğraf: İletişim Yayınları Arşivi >

Hükümetin ilk icraatlarından biri Sendikalar Kanunu'nda değişiklik yapılması oldu. Sanki yükselen işçi hareketine inat yapılan bu değişiklikle Türk-İş dışındaki sendikaların kapanmasına yol açacak bir baraj sistemi getiriliyor, bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için o işkolundaki toplam işçi sayısının en az üçte birini üye olarak temsil etmesi koşulu getiriliyordu. Yasanın 12 Haziran 1970'de TBMM'de kabul edilmesiyle birlikte işçiler sokağa döküldü. 15

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder