17 Eylül 2018 Pazartesi

ÇOK PARTİLİ DEMOKRASİ DÖNEMİNDE VARLIK VERGİSİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 3

ÇOK PARTİLİ DEMOKRASİ DÖNEMİNDE VARLIK VERGİSİ TARTIŞMALARI BÖLÜM 3



1957 Yılı Genel Seçimleri 

Bu seçimlerde Yahudi toplumunu temsilen CMP’den Dr. İzak Taranto, HP’den Dr. S. Becerano, DP’den İzak Altabef ve Yusuf Salman, CHP’den avukat Erol Dilek aday gösterilecekti.67 Seçim konuşmaları sırasında DP adayı Yusuf Salman şöyle konuşacaktı: 68 

“CHP devrinde ekalliyet olarak korku içinde yaşıyorduk. Sonumuzun ne olacağını bilmiyorduk. Varlık Vergisi çıkardılar. Malımızı mülkümüzü alarak bizleri Aşkale’ye sürdüler. Üniversite mezunu çocuklarımız asker oluyordu. Biz bu vatanda doğmamış gibi herkese silâh bize kürek veriyorlardı. 20 kur’a ekalliyeti silâh altına aldılar. Bütün Anadolu’yu gezdirerek “işte gâvur taburları” diye bizi takdim ettiler. Ekalliyet bunların hepsini unutmadı. Çok şükür DP sayesinde bütün vatandaşlık ve insan haklarına sahip olduk. Ölsek CHP’ye rey vermeyeceğiz”. 

CHP adayı avukat Erol Dilek ise İstanbul Kuledibi’nde yaptığı toplantıda CHP’yi şu sözlerle savunacaktı: “DP’liler modası geçen Varlık Vergisi propagandasını tazelemeye çalışıyorlar. 

Halbuki işin aslı bambaşkadır. Bu verginin kanun teklifini yapanlar bugün birer DP’lidir, İstanbul’da onların iddia ettiği adaletsiz tarhı yapanlar da bugün DP’lidir. Aşkale’ye sevk muamelesi yapanların başında ise bugün DP erkânından biri bulunmaktadır.” Seçim propagandası sırasında özellikle gayri müslim seçmenlerin yaşadıkları semtlerde yapılan konuşmalarda Varlık Vergisi konusunun tekrar gündeme gelmesi üzerine Devlet Bakanı Emin Kalafat verginin sorumlularının DP saflarında yer aldıkları iddiasına cevaben Tek Parti 
döneminde Millî Şef İnönü ve etrafındaki birkaç kişinin arzu ve iradeleri dışında herhangi bir yasanın çıkarılamayacağını hatırlatıp CHP adaylarının bu konuya hiç değinmemelerinin en akılcı davranış olacağını belirtti.69 DP’nin Kuledibi’nde düzenlediği toplantıda DP adaylarından Mithat Perin azınlıklar meselesine değinerek “gerek din, gerekse vicdan hürriyeti bakımlarından DP devrinde tam bir imkân sağlanmış din, ırk ve milliyet farkı hiçbir zaman düşünülmemiştir. Bu mevzuda bütün vatandaşlarımıza karşı hesap vermeye vicdanlarımız 
açık ve hazırdır” şeklinde konuştu. DP İstanbul milletvekili Rum asıllı Alexandros Hacopulos ise “Varlık Vergisi’nde zarar görenlere CHP iktidarı kırk para vermemiştir. Ayrıca 1941 senesinde 25-45 yaşları arasındaki gayri müslimleri süren CHP’ni asla unutmadık. Bunları hatırlayarak CHP’ne rey vermeyiniz” sözleriyle CHP’yi eleştirdi.70 1957 seçimlerini DP tekrar kazanacak, Yusuf Salman ve İzak Altabef İstanbul milletvekili seçileceklerdi. 

1957 genel seçimlerinden günümüze kadar uzanan yıllarda Türkiye aralıklı olarak bir muhtıra ve iki askerî darbe yaşayacaktı: 27 Mayıs 1960 ihtilali, 12 Mart 1971 muhtırası ve 12 Eylül 1980 ihtilali. Bu çalkantılı yıllarda Varlık Vergisi bir daha ne gayri müslim yurttaşlar, ne de siyasetçiler tarafından ağza alındı. DP’nin iktidar olduğu on yıl zarfında Varlık Vergisi’nin iade edileceğine dair büyük ümitler besleyen azınlıklar bu ümidin hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğini, bu konunun DP tarafından sadece CHP’ni eleştirmek için konu edildiğini idrak edeceklerdi. Varlık Vergisi’nin yeniden kamuoyunun ve basının gündemini 
işgal etmesi için 1992 yılını beklemek gerekiyordu. 

İspanya’da Yaşayan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na Göçlerinin 500. Yılı Kutlamaları ve Varlık Vergisi 500. Yıl Vakfı’nın Kuruluşu ve Varlık Vergisi’ne Bakış 1492 yılında İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmelerinin 500. üncü yıldönümünün kutlamaları Türk Yahudi Cemaati ileri gelenlerinin 1989 yılında kurdukları 500. Yıl Vakfı bünyesinde yürüttükleri etkin bir iç ve dış tanıtım faaaliyetleri çerçevesinde başladı ve yıl dönümü olan 1992 yılında doruk noktasına ulaştı. 
Vakfın kuruluş senedinde belirtildiği gibi amaç “...Türk toprağını vatan seçen Musevilere kucak açan Türk milletinin insancıl yaklaşımını en genişşekilde yurt içinde ve yurt dışına duyurmak ve Musevi yurttaşlarımızın şükran ifadelerinin açıklanmasına yardımcı olmak” idi. Hal böyle olunca bu tanıtımın bir yerde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin dikenli ve pek de hoş olmayan taraflarını ayıklamak suretiyle gerçekleşeceği açıktı. Cumhuriyet tarihinin örtbas 
edilemeyecek derecede kamuoyuna mal olan azınlık karşıtı siyaset örneği Varlık Vergisi idi ve bu konunun kutlamalar esnasında gündeme getirilmesi tartışmalara yol açacaktı. 

Şalom Başyazarının bir yazısında, 

    “Son senelerde yurdumuza gelen yabancı gazeteci ve bilim adamları bizlerle görüştüklerinde mutlaka Türk Yahudilerinin dile getirmekten kaçındıkları Varlık Vergisi olayı hakkında sorular yöneltmişlerdir. Bunun haksız bir olay olduğunu daima söyledik. Ancak belirtmek isterim ki o günün şartlarında yapılan bu yanlışlık uygulanmasa idi çok daha uzun dönemde bu sermayenin el değiştirmesi önemli ölçüde kendiliğinden oluşacaktı. 
Nüfusun yüzde 0.5’inden azını oluşturan Müslüman olmayan Türklerin ticaretin önemli bir bölümünü elde tutmaları bugün halen düşünülebilir miydi?” ifadesi kutlama etkinlikleri nedeniyle Türkiye Yahudileri konusunda haber yapan yabancı gazetecilerin bu konuyu sorgulamalarına bir cevaptı ve bu cevap bir yerde Varlık Vergisi’ni mazur görmekteydi.71 Şalom’un bu başyazısına tek eleştiri İsrail’de yaşayan Selim Amado’dan gelecekti. Amado bu satırlara şöyle itiraz ediyordu: 72 

“Demek onca, Varlık Vergisi, sermayenin el değiştirmesi, azınlıkların ticaret hayatındaki yerlerinin azaltılması politikasıdır. Saracoğlu hükumetinin hatası, acele etmesi, işi zamana doğal gelişmelere bırakmamış olmasıdır. 
Eğer bir ifade hatası yoksa bizlerden bir arkadaşın bu yazdıkları çok gücendirici dir. “Gerçekler bir bütün” ise, “Varlık Vergisi”, başta Yahudiler olmak üzere Türkiye’de yaşayan azınlıklara, Avrupa’ya hâkim olacağı sanılan Nazi Almanya’sı doğrultusunda indirilen feci bir darbedir. Bütün aydın Türklerin ifade ettiği gibi bir “facia”dır ve “hata” olmuştur. Vergilerini ödemeyenlerin taş kırmaya gönderilmesi, ailelerin sefil olması neticesini doğurmuştur. Gerçi Varlık Vergisi, Avrupa Yahudiliğinin o günlerde başına gelenlerin yanında “ehven-i şer” 
teşkil eder. Fakat, servetleriyle birlikte gururlarından, yaşayış standartlarından, uçurumdan düşercesine kopan insanların hatırasına hürmet, her Yahudiden beklenen bir davranıştır” 

Doç. Dr. Çetin Yetkin’in “Varlık Vergisi ırkçı bir olaydır. Yahudi toplumundan bazı kişilerle konuştuğumuzda olaya bu kadar net bakmak istemediklerini gördüm”73 gözlemiyse gene Selim Amado tarafından “Türkiye’li Yahudilerde geçmişini unutmak istemek, sonraki nesillere aktarmak istememek gibi sadece psikologların açıklıyabileceği kronik bir hastalık” satırlarıyla eleştiriliyordu.74 

1992 yılında Varlık Vergisi gündeme Rıdvan Akar’ın tezini kitaplaştırmasıyla gelecekti. Akar Şalom gazetesiyle yaptığı uzun söyleşide kendisine yöneltilen “Varlık Vergisi konusunun işlenmesi, sizin Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir katkınız mıdır?” sorusuna şöyle cevap verecekti:75 

“Ben bir katkı olduğuna inanıyorum. Ancak bu katkıda bulunmamı istemeyenler olduğunu da itiraf etmeliyim. Bunlar iki yönlüydü: Birinci kesim Türklerdi. Türklerden özellikle resmî tarih anlayışı ile kendini sınırlayanlar dı. 
Onlar şöyle düşünüyorlardı: “Bu tarihî bir olaydır. Tarihî bir olay olduğuna göre neden bunu yeniden ısıtıp insanları tedirgin ediyorsun?” 

Öyle bir tepki onlarca haklıydı çünkü bakış açıları bu tip şeylerin kendi saygınlığıyla karşılaştırılmasıydı. Benim de onlarla fazla bir derdim yoktu! 
Öte yandan beni rahatsız eden ikinci bir çevreden, azınlık çevrelerinden gelen tepki oldu. Onlar da Varlık Vergisi konusunun gündeme getirilmesinden rahatsızlık duydular. Örneğin Musevi Cemaati’nden böylesi bir tepki aldığımı itiraf etmeliyim: Hele hele 1992’de yani 500. Yıl Kutlamaları çerçevesinde Türkiye’nin dünyadaki imajının tazelenmesine yönelik bir takım girişimler gerçekleştirilirken, aynı yıl içerisinde bir araştırmacının, çok yakın tarihte Musevilere ve diğer azınlıklara karşı olumsuz bir uygulamayı gündeme getirmiş olması bu kutlamayı yapanlar tarafından biraz eleştirel bir gözle bakılıyordu.” 

16 Temmuz 1992 Tarihli Heybeliada Toplantısı 

500. Yıl kutlama etkinlikleri çerçevesinde 16 Temmuz 1992 günü Heybeliada’daki İsmet İnönü Evi’nde düzenlenen ve Prof. Dr. Stanford J. Shaw’un katıldığı “Türkiye ve Soykırım” konulu konferansta hazır bulunan Türk Yahudi Cemaati liderleri tahmin edilebileceği gibi Varlık Vergisi’ni önemsizleştirmeye, sıradanlaştırmaya ve mazur göstermeye çalışacaklardı. 
Rıdvan Akar’ı “aykırı görüş” getirmesi amacıyla toplantıya davet eden Şalom başyazarı ve yayın koordinatörü Silvyo Ovadya ve iç haberler müdiresi Suzan N. Tarablus toplantısı sırasında lüzum hasıl olduğu takdirde kendisine “biz sizi tanımıyoruz” şeklinde davranacaklarını ikaz ediyorlardı. Bu toplantıda İsmet İnönü bir “iyilik fetişi” şeklinde takdim edildi. Buna bir dinleyicinin “İnönü o kadar iyi insansa niye ilk seçimlerde Yahudilerin yoğun yerleşim merkezi olan Balat’tan en düşük oyu aldı?” şeklindeki tepki göstermesi üzerine 500. 
Yıl Vakfı üyesi Yılmaz Benadrete “oy verenler en aşağı, en cahil tabaka idiler, ondan O’na oy vermediler” cevabını verecekti. Toplantıda konuşan 500. Yıl Vakfı Başkanı Jak Kamhi, İsmet İnönü’nün teyzesini Girit’ten kurtardığını belirtmesi üzerine söz alan Rıdvan Akar Jak Kamhi’nin amcası da Aşkale’de öldü” cevabını verdi. Bunun üzerine Akar dinleyiciler tarafından ağır bir dille “provokatör”lükle suçlandı, “toplantıyı bozmak için kaç para aldın?” 
türünden sözlü sataşmalarla karşı karşıya kaldı.76 Bu tartışmalar sırasında Şalom yöneticileri Rıdvan Akar’ı kendilerinin davet ettiklerini belirtmemeyi ve onu tanımazlıktan gelmeyi tercih ettiler. 

31 Mart 1994 Tarihli Varlık Vergisi Paneli 

Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’nın 31 Mart 1994 tarihinde düzenlediği, yöneticiliğini Doç. Dr. Ayhan Aktar’ın yaptığı, Yılmaz Karakoyunlu, eski bakanlarından Hayrettin Erkmen, 500. Yıl Vakfı üyesi Yılmaz Benadrete, Dimitri Karataş ve Alexandra Hanım’ın katıldıkları “Varlık Vergisi” panelinde Benadrete ve dinleyiciler arasında bulunan 

500. Yıl Vakfı Koordinatörü Harry Ojalvo’nun konuşmaları gene Varlık Vergisi’ni mazur görmeye ve haklı temellere dayandığını kanıtlamaya yönelikti. Yılmaz Benadrete’ye göre düzenlenen “bu tür paneller Türk aydınının, Türk tarihçisinin net ve objektif görüş alması için yararlı” idi, ancak bir gözlemi ve çekincesi vardı: “Türk tarihçileri ve aydınları panik içinde bir mea culpa çıkarmak istiyorlar. Tarih açısından net realiteyi görmek gerekir, ancak tarihin 
yorumu önemli” bir olguydu. Yılmaz Benadrete’ye göre bu panellerde ortaya konulan “tarih yorumları”nın “bir tehlike”si mevcuttu. O da bu “yorumlar”ın Türkiye’nin yurt dışındaki imajına bir “gölge” teşkil etmeleriydi. Amerika ve Avrupa’da Türkiye Cumhuriyeti lehine lobicilik yaptığını belirten Yılmaz Benadrete şöyle konuşuyordu: 

“Bir Türk Yahudisi olarak bu Varlık Vergisi olayında küçük bir zümrenin yapmış olduğu hata üzerinde durmaktansa altı milyon Yahudi Avrupa’da yakılırken benim Cumhurbaşkanım, benim Başbakanım, benim bakanım ailemden para almış. Onu almış canımı kurtarmıştır, bunu çok iyi vurgulamak lazım. Bu olay bir ırkçı olay değildir, bir dinî olay değildir. Bu olay doğrudan doğruya fakirle zengin, ezilenle ezilmeyenin yani iktisadî baskı altında kalanların öyküsüdür. Bu 
dünyanın her yerinde vardır. Bu paraları verdikten sonra gene müreffeh duruma geldik. Bir hata işlenmişse bunların muhasebesini yapmak değil o muhasebeyi bırakalım, el ele verelim. Bütün mesele oradadır.” 

Panele katılan Yılmaz Karakoyunlu’nun tepkisi Yılmaz Benadrete’yi takdir etmekti:77 “Ne zaman Varlık Vergisi tartışmaya açıldığı bir muhitte, bir vasatta olursam Varlık Vergisi bir mağdurlar feryadı olarak takdim ediliyor. İlk defa olarak adaşım Yılmaz Benadrete bugün Varlık Vergisi’ni sadece insanları yok etmek, bir Türk iktisadi jenosit anlayışı içerisinde bir azınlık kitlesinin ekonomik olarak ortadan silmek gibi bir anlayışın dışında yaklaşmıştır. İktisadi 
istiklâl savaşı idi, Varlık Vergisi’nin yapılması lâzımdı.(…) Varlık Vergisi’ni kesinlikle Musevi, Ermeni, Rum cemaatlerini yok etmeye yönelik tarzda uygulama şeklinde takdim edenlerin hepsine karşı çıkıyorum. Sadece orada terâküm [birikme] etmiş boyutlarına göre normalin çok fevkinde terâküm etmiş bir sermaye vardı varsayımına dayanan müdahale ihtiyacı idi. Uygulanırken fazla hırpalayıcı oldu.” 

Panelde Varlık Vergisi’ni inceleyen araştırmacılara verilmeye çalışılan mesaj “bu 
çalışmalarda Türkiye’yi karalamaya malûm odaklar için malzeme teşkil etmeyecek şekilde dengeli ve dikkatli olunması” idi.78 

Türk Yahudi İşadamları ve Varlık Vergisi 

Sefarad Yahudilerin Osmanlı topraklarına göç etmelerinin 500üncü yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Osmanlı ve Türkiye Yahudileri konusunda iki tarih kitabı yayınlayan Prof. Dr. Stanford J. Shaw kitaplarında Varlık Vergisi’ni yaşamış ve mülakat yaptığı Yahudi işadamlarının şu yorumlarına yer veriyordu: 

“Bizler vatansever Türklerdik, ödememiz gerekeni memnuniyetle ödedik, herkes acı çekmeyi bekliyordu. Ancak daha fazla ödememizi istediler ama hiç paramız kalmamıştı. Diğer yandan Naziler hükümetin bizleri katletmesini veya onlara teslim etmesini bekliyordu ancak bunu yapmadılar. Yunanistan ve Avrupa’daki kardeşlerimizin çoğunluğunun aksine hayatta kaldık.” 

Prof. Shaw’ın görüştüğü birden fazla Yahudi işadamı şu ilginç yorumda da bulunuyordu: 

Varlık Vergisi aslında Türkiye Yahudileri için faydalı da olmuştu. Varlık Vergisi Türkiye Yahudilerinin ne kadar acı çektiklerini göstererek Nazilerin Türk Yahudilerinin temerküz kamplarına tehcir edilmeleri talebinin hükümet tarafından reddedilmesini mümkün kılmıştı. Yahudilerin Varlık Vergisi sayesinde servetlerini kaybetmeleri savaşşartları altında sıkıntı çeken Türk halkının servet sahibi Yahudilere karşı duyabileceği her türlü olumsuz duyguyu yok etmeye de yaramıştı. Prof. Shaw Türkiye karşıtı siyasî grupların Varlık Vergisi’nin azınlık 
karşıtı bir vergi olduğunu iddia ettiklerini ancak bunun doğru olmadığını, müslüman Türklerin de vergiden muzdarip olduklarını,79 Varlık Vergisi’nin özellikle Yahudilere karşı yönelik bir vergi olmadığını, vergiye tâbi olmayan Yahudilerin normal bir hayat sürdüklerini, çok az sayıda Yahudi’nin vergiden muzdarip olduğunu, birçok Türk Yahudisinin ödediği vergiden dolayı zor bir dönemde Türkiye’ye yardım etmiş olmakta iftihar ettiğini, vergi ödeyen Yahudi 
tüccarların savaş yıllarından sonra işlerini yeniden inşa edip eski servetlerine kavuştuklarını ve günümüz Türk toplumunda müreffeh yurttaşlar olarak yaşadıklarını ekliyordu.80 Buna benzer bir yorum 500. Yıl Vakfı üyesi ünlü işadamı Üzeyir Garih’den gelecekti. Üzeyir Garih’e göre Varlık Vergisi Yahudilerden ziyade “Türkiye’deki başka azınlıklara yönelmiş bir hâdiseydi, 
ancak “kurunun (yani Rum ve Ermeniler – R.N.B.) yanında yaş da ( yani Yahudiler – R.N.B.) yanıyordu”.81 Tabii ki tüm bu yorumların tarihî gerçeklerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktu zira Naziler Türkiye’yi istila etmedikleri gibi Türkiye Yahudilerini temerküz kamplarında toplanması gibi hiçbir talepleri olmamıştı. Bu tür yorumlar bir yerde Varlık Vergisi Kanunu uygulamasını mazur görmek hatta ve hatta haklı çıkarmayı amaçlıyordu. Bunun nedeni de bu 
hazin olayın 500. Yıl Vakfı’nın tanıtım kampanyasını gölgeyebilme ihtimalinden ileri geliyordu. 

500. Yıl Vakfı’nın düzenlediği etkinlikler 1992 yılının sonunda sona erecekti. 500. Yıl Vakfı’nın Varlık Vergisi meselesine çekingen veya vergiyi mazur gören yaklaşımı kutlamalardan yedi yıl sonra, Yılmaz Karakoyunlu’nun Salkım Hanım’ın Taneleri Romanından çekilen filmin 1999 yılında gösterime girmesinden sonra büyük tartışmalara sebep olacaktı. 

DİPNOTLAR;

1 Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı, Popüler Siyasî Deyimler Sözlüğü, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, s. 33-34. 
2 “İzmir ve Adana’da seçim yüzünden hadiseler”, Cumhuriyet, 7 Temmuz 1946. RIFAT N. BALİ 
3 Vâ-Nû, “Sabık varlık vergisi ve ileriki progresif vergiler”, Akşam, 9 Temmuz 1946. 
4 Vâ-Nû, “Bir bamteli: Varlık Vergisi”, Akşam, 17 Temmuz 1946. 
5 “Varlık Vergisi”, Cumhuriyet, 15 Aralık 1946. 
6 İzak Yaeş, “DP Kuledibi Semt Ocağı kongresi”, Or Yeuda, 30 Eylül 1948, sayı 16, s. 7 / “Musevi vatandaşlar ve DP”, Cumhuriyet, 26 Eylül 1948. 
   Salamon Adato’nun biyografisi için bkz. Rıfat N. Bali, Devlet’in Yahudileri ve “Öteki” Yahudi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 59-108. 
7 “Sadi Irmağın, Salamon Adatto’ya ekalliyetlere dair cevabı”, Cumhuriyet, 27 Eylül 1948. 
8 Necip K., “Salamon Adato ne demek istiyor ?...”, Edirne Postası, 2 Ekim 1948, sayı 1586, s. 1. 
9 İzak Yaeş, “Türkiye’de azınlık davası yoktur”, Or Yeuda, 14 Ekim 1948, sayı 18, s. 3 ve 14. 
10 “Meclis hükümet programının müzakeresine dün başladı”, Hürriyet, 1 Haziran 1950. 
11 Ahmet Hamdi Başar, “Musa’nın Adaleti (Varlık Vergisi münasebetiyle)”, Cumhuriyet, 8 Aralık 1942. 
12 “La question du Varlık de 1942 à 1950”, L’Etoile du Levant, 30 Haziran 1950. 
13 A. Benaroya, “Le Varlık et le gouvernement”, L’Etoile du Levant, 15 Temmuz 1952. 
14 “Ekalliyetler ve Devlet hizmeti”, Hergün, 22 Haziran 1950. 
15 Avram Leyon, “DP den beklediklerimiz”, Şalom, 29 Haziran 1950. 
16 “Varlık Vergisinin hesabı soruldu”, Milliyet, 4 Temmuz 1950 / “S. Tekelioğlu tehdit edilmiş”, Son Telgraf, 4 Temmuz 1950. 
17 Ali Naci Karacan, “Varlık Vergisi hatası tamir edilmelidir”, Milliyet, 5 Temmuz 1950. 
18 Avram Leyon, “Varlık Vergisi iade edilebilir mi?”, Şalom, 6 Temmuz 1950. 
19 “Varlık Vergisi mükllefleri mallarını mahkeme kararı ile istirdada uğraşıyorlar”,Yeni İstanbul, 14 Temmuz 1950. 
20 Hikmet Bil, “Allahtan bulun e mi?”, Hürriyet, 16 A.ustos 1950. 
21 İsmail Habib Sevük, “Varlık vergisinin münakaşası vesilesile”, Cumhuriyet, 1 Aralık 1950. 
22 “Varlık Vergisi Faciası hakkında”, TBMM’ne verilen dilekçe metni, Şalom, 7 ve 14 Aralık 1950. 
23 “Varlık Vergisi geri isteniyor”, Vatan, 28 Mart 1951 / “Varlık Vergisi iade edilecek mi?”, Hergün, 23 Mayıs 1951. 
24 Son Saat, 16-22 Mayıs 1951. 
25 Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, Nebioğlu Yayınevi, İstanbul, [1951], s. 9. 
26 Yekta Ragıp Önen, “Varlık vergisi faciası”, En Son Dakika, 18 Mayıs 1951. 
27 Şevket Rado, “Bir itiraf dolayısıyle”, Akşam, 18 Mayıs 1951. 
28 Selim Ragıp Emeç, “Varlık Vergisi faciası münasebetile..”, Son Posta, 19 Mayıs 1951. 
29 Ekrem Özden, “Hangi yüzle”, Zaman Akşam Postası, 20 Mayıs 1951. 
30 “Savcılığın dikkat nazarına”, Zaman Akşam Postası, 20 Mayıs 1951. 
31 Ercümend E.Talu, “Bir facia münasebetile”, Son Posta, 20 Mayıs 1951. 
32 Nusret Safa Coşkun, “Varlık vergisi faciası kitabının neşri iktidarın taktiğidir”, Zaman Akşam Postası, 21 Mayıs 1951. 
33 Ahmet Arif Meriç, Varlık Vergisinin Satılmış Kahramanı Faik Ökte’ye açık mektup, Raşit Bütün Matbaası, İstanbul 1951. 
34 Doğan Nadi, “Odanızda Oturun!”, Cumhuriyet, 17 Mayıs 1951. 
35 “Esad Tekeli’nin cevabı”, Ulus, 24 Mayıs 1951. 
36 Y.T., “Bir facia dolayısile”, Akşam, 26 Mayıs 1951. 
37 “Eski defterdar Faik Ökte ben hata ettim diyor”,Vatan, 26 Mayıs 1951 / “Yine o faciaya dair”, Son Posta 26 Mayıs 1951. 
     Bu mektup 1952 yılında bir daha yayımlandı: Faik Ökte, “Vur fakat dinle!”, Hizmet, 4 Temmuz 1952. 
38 “Eski Defterdarın kitabı”, Cumhuriyet, 28 Haziran 1951. 
39 “Varlık Vergisi”, Son Saat, 22 Mayıs 1951. 
40 M.Faruk Gürtunca, “Saracoğlu’nun cevabı”, Hergün, 22 Mayıs 1951. 
41 Sadettin Işık, “Varlık Vergisi ve Şükrü Saracoğlu”, Son Telgraf, 23 Mayıs 1951. 
42 Kandemir Varlık Vergisi’ni ödemeyen mükelleflerle birlikte Aşkale’ye yaptığı yolculuğu ve oradaki yaşamı Tasviri Efkâr gazetesinde yazı dizisi 
    olarak yayımlandı. (28 Ocak-8 Şubat 1943). Daha sonra yazı dizisi yarıda kesildi. Bunun nedenini yıllar sonra açıkladı. Yazı dizisinin kesilmesinin 
    nedeni Kandemir’in yazısında “ Kurt sesleri, Kurt izleri ” ve “dondurucu bir soğuk var” gibi cümleler kullanmış olmasından ötürü mahkûmların bütün 
    dünyaya “mazlum bir vaziyette gösterilmeleri üzerine” Şükrü Saracoğlu’nun Kandemir’in Aşkale’den derhal uzaklaştırılması talebiydi. 
    Aynı yılın Ağustos ayında Saracoğlu ile karşılaşan Kandemir kendisine Aşkale’nin koşullarını ve Saracoğlu’nun hocası olan Gad Franko’ya tahakkuk 
    ettirilen ve 375.000.- lira vergi tahakkukunun haksızlığını aktarması üzerine Kandemir Saracoğlu’nun durumu belki bir nebze idrak ettiğini yazdı. 
    (Yakın Tarihimiz, Türkpetrol Yayınları, C.1, Sayı 6, 1962, s. 181-183). 
43“Kandemir’in cevabı”, Son Saat, 23 Mayıs 1951. Gad Franko’nun biyografisi için bkz. Rıfat N. Bali, Devlet’in Yahudileri ve “Öteki” Yahudi, 
     İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 109-160. 
44 “Partilerin şehrimizdeki seçim toplantıları”, Cumhuriyet, 6 Eylül 1951. 
45 “İstanbul’da kime rey vermeli?”, Vatan, 11 Eylül 1951. 
46 “Garip bir idda”, Son Telgraf, 18 Ocak 1952, “Divanı Ali Kurulması teklifi”,Yeni Sabah, 18 Ocak 1952. 
47 “Ali Rıza Türel Leon Taranto’yu dava ediyor”, Son Telgraf, 22 Ocak 1952. 
48 Leon N. Taranto Tur’arslan, Varlık Vergisi Faciasının Neticelerinden Taranto-Bezmen Davası, Tan Matbaası, İstanbul 1951. Buna bir savunma 
    olarak Refik Bezmen de şu cevabı yayınladı : Adalete Saygı Gösterelim. Taranto-Bezmen Davası Münasebetile Bay Leon Taranto Tarafından Çıkarılan 
    Broşüre Kısa Bir Cevaptır, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1952. 
49 “Yahudi mülkümüzün temeline saldırmıştır”, Hüradam, 25 Ocak 1952. 
50 “Varlık Vergisi Bir Devlet Gangsterliğidir”, Hizmet, 26 ve 27 Haziran 1952. 
51 “Varlık Vergisi Faciası”, Hizmet 1, 3 ,4 ve 5 Temmuz 1952. 
52 “El empreesto de Varlık Vergisi”, Şalom, 19 Mayıs 1953. 
53 Nadir Nadi, “Tuhaf bir teklif”, Cumhuriyet, 29 Kasım 1953. 
54 “Bir cevab”, Cumhuriyet, 16 Aralık 1953. 
55 Avram Leyon, “Tokat mebusu sayın Ahmet Gürkan’dan bir rica”, Şalom, 24 Aralık 1953. 
56 Turhan Erker, “Doğru Filistine”, Hürses, 28 Aralık 1953. 
57 Avram Leyon, “Hürses gazetesine zaruri bir cevap”, Şalom, 7 Ocak 1954. 
58 “Hukuk devleti kurmak ihtiyacı”, Yeni Sabah, 27 Aralık 1953. 
59 Robert Bally, “El viaje de su ekselensia Celal Bayar por las Amerikas”, La Luz de Turkiya, 10 Şubat 1954. 
60 “CHP adayları”,Cumhuriyet, 12 Nisan 1954 / “DP adayları”, Cumhuriyet, 13 Nisan 1954, La Vera Luz, 22 Nisan 1954. 
61 “CHP İstanbul adayı Munis Tekinalp ile bir mülakat”, Şalom, 15 Nisan 1954. 
62 İlyazer Menda, “La kampanya elektoral”, La Vera Luz, 22 Nisan 1954. 
63 “CHP dün 10 Siyasi toplantı yaptı”,Cumhuriyet, 24 Nisan 1954. 
64 Robert Bally, “Hermanos ! Todos a votar”, La Luz de Turkiya, 28 Nisan 1954. 
65 “İstanbul’un seçtiği yeni milletvekilleri bugün mazbatalarını alıyorlar”, Cumhuriyet, 6 Mayıs 1954. 
66 Roberto Bally, “Varlık Vergisi un egzemplo muy lojik”, La Vera Luz, 15 Aralık 1954. 
67 “CHP İstanbul ve Ankara adayları”, Cumhuriyet, 6 Ekim 1957. 
68 “Ekalliyetler İçin Muhalefet ve İktidar Birbirini İtham Ediyor”, Hürriyet, 12 Ekim 1957. 
69 “Varlık Vergisi Faciasından Sadece CHP İdaresi Mesuldür”, Son Havadis, 13 Ekim 1957. 
70 “DP Din ve Irk Farkını Ortadan Kaldırmıştır”, Son Havadis, 17 Ekim 1957. 
71 Silvyo Ovadya, “Gerçekler bir bütündür”, Şalom, 8 Ocak 1992, s. 1. 
72 Selim Amado, “Takdir ve Üzüntü”, Haber, (Tel Aviv), 24 Ocak 1992. 
73 “Doç. Dr. Çetin Yetkin’le söyleşi”, Şalom, 18 Mart 1992, s. 6. 
74 Selim Amado, “500. yılın faydası”, Haber, (Tel Aviv), 3 Nisan 1992. 
75 “Rıdvan Akar ve Varlık Vergisi”, Şalom, 15 Nisan 1992, s. 5. 
76 Rıdvan Akar ile 31 Mart 1997 günü yapılan görüşme. 
77 Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Bilgi ve Belge Merkezi, 31 Mart 1994, “Varlık Vergisi” paneli bant kayıt çözümlemesi. 
    Yöneten Doç. Dr. Ayhan Aktar. Katılımcılar Yılmaz Benadrete, Yılmaz Karakoyunlu, Hayrettin erkmen, Dimitri Karataş, Aleksandra Hanım. 
78 “Tarih Vakfı’nda Varlık Vergisi paneli”, Şalom, 6 Nisan 1994, s. 8. 
79 Stanford J.Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, Macmillan, Londra, 1991, s. 256. 
80 Stanford J. Shaw, Turkey and the Holocaust, New York University Press, 1993, New York, s. 43-45 
81 “Mustafa Karaalioğlu, “Ben Müminim İşin Özü de Bu”, Yeni Şafak, 14 Temmuz 1996, s. 13 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder