KURTULUŞTAN 12 EYLÜL'E YAKIN TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 2
http://www.68liler.org/belgeler/12Eylul_Kitap.pdf
ÖNSÖZ
12 Eylül askeri darbesinin 25. yıldönümünde bu yazının amacı, Cumhuriyetin ilanından hareket edip zaman içinde bir yolculukla 12 Eylül 1980'e ve oradan
günümüze gelmek, bu kısa yolculukta Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve dış politikasına yönelik alınan kararlar arasında dikkat çekici unsurları vurgulamak.
Bir ümmetten millet yaratmış, yokluk içindeki bir ülkeyi yeniden kurmuş, halkı yanına alarak Kurtuluş Savaşı ile ülkenin bağımsızlığı için ölümü göze almış,
meydanlarda kazanılan zaferden sonra da aydınlığın ve uygarlığın yolunda savaşmaya devam etmiş büyük devrimci Kemal Atatürk'ün anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Nermin FENMEN (CHE'80)
Ankara, Ağustos 2005
Bir Cumhuriyet kuruluyor
1924 - 1938 yılları arasında TBMM'de yasalaştırılan konulara baktığımızda Cumhuriyet Türkiyesi'nin en büyük düşmanının bağnazlık, en önemli hedefinin ise eğitim, eğitimin de en önemli dayanağının kadın olduğu bilinciyle hareket edilmiş olduğunu görüyoruz.
1924'de Yeni Anayasa (Teşkilât-ı Esasiye Kanunu) kabul edildi. 1928'de Anayasa değişikliği yapılarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, laik bir devlet haline getirildi.
1937'de ise TBMM'nin aldığı bir kararla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na: "Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, devrimcilik" ilkeleri kondu, yani Cumhuriyetin altı oku. Bu ilkelerin pekiştirilmesine yönelik aşamalara göz atalım.
Eğitimde Seferberlik alanında 1924'de eğitimde birlik sağlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu, 1926'da Milli Eğitim Bakanı Mustafa Nejat tarafından açılan "Köy Muallim Mektepleri"ni, 1928'de "Millet Mektepleri"ni ve yeni Türk Harfleri'nin kabul ve uygulanmasıyla ilgili yasanın yürürlüğe girdiğini görüyoruz. Atatürk'ün emriyle 1931'de Türk Tarih Kurumu, 1932'de Türk Dil Kurumu kuruluyor. (Her iki kurum da 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kapatılacaktı).
Kadının bu süreç içinde yerini almasında cesur adımlar atılıyor. 1926'da kabul edilen Medenî Kanun ile Türk kadını medenî haklara kavuşuyor, çok evlilik yasaklanıyor. Türk kadınına 1933'de köy ihtiyar heyetlerine, 1934'de de milletvekili seçme ve seçilme hakkı veriliyor.
Cumhuriyet devrimlerinin pekiştirilmesinin önündeki en önemli engel olan bağnazlığın yokedilmesi gerekiyor. 1924'de hilafet kaldırılıyor. Halife ve Hanedan yurtdışına sürülüyor. (Bu kanunun 2, 3, 4 ve 5. maddeleri 15.5.1974 tarih ve 1803 sayılı Genel Af Kanunu ile kaldırılmıştır.) Şer'iye Mahkemeleri kaldırılıyor. 1925'de ise dinin siyasete alet edilmemesi hakkındaki kanun kabul ediliyor, tekke, zaviye ve türbeler kapatılıyor.
Ve 1932'de cesur bir adım daha atılıyor: Ezan Türkçe okunmaya başlanıyor. Türkçe ezan okunması konusu, Meşrutiyet dönemindeki bazı aydınlar tarafından da dile getirilmişti.
Ziya Gökalp (1876 - 1924), Vatan başlıklı şiirinde buna değinmektedir:
"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın.
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın.
Ey Türk oğlu, İşte senin orasıdır Vatanın."
Aynı yıllarda ekonomik yönden ve dış ilişkilerimizde meydanlarda kazanılan tam bağımsızlığın pekiştirilmesine çalışıldığına tanık oluyoruz. 1926'da yerli sanayinin
desteklenmesi amacıyla 'Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine Dair Kanun' yürürlüğe giriyor.
1929'da Anadolu-Bağdat, Mersin, Tarsus, Adana demir yolları ile Haydarpaşa Limanı Devletçe satın alınıyor. 1930'da Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu kabul ediliyor. 1931'de ithalat sınırlamaları sistemine ilişkin kanun ile Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı kurulmasını öngören kanun kabul ediliyor.1933'de Sümerbank, 1935'de Etibank kuruluyor. 1938'de KİT'lerin kurulmasına önayak olan "Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkındaki Kanun" yayınlanıyor.
Dış ilişkilerde tam bağımsızlık süreci devam ettiriliyor. 1936'da Montreux Boğazlar Sözleşmesi imzalanıyor, Boğazlar tümüyle Türk egemenliğine geçiyor. Aynı yıl Türk Hükümeti, Fransız Hükümeti'ne bir nota vererek Antakya ve İskenderun sancağına bağımsızlık verilmesini istiyor. 1937'de Hatay'ın bağımsızlığı, Milletler Cemiyeti tarafından kabul ediliyor.
1940 - 1946 dönemi: İlk Ekonomik tavizler;
1940 ile, Cumhuriyetin ilk muhalefet partili seçimlerinin yapıldığı 1946 arasında eğitim seferberliğinin sürdürüldüğünü görüyoruz. 17 Nisan 1940 da Köy Enstitüleri kuruluyor. 1942'de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açılıyor. 1946'da Köy Enstitülerinin sayıları 21'e ulaşıyor. Aynı dönemde Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk işçi hareketlerine, sendikalaşma hareketlerine tanık oluyoruz. 20 Şubat 1947'de işçi ve işveren sendikalarının kurulmasına ilişkin yasa kabul ediliyor.
Ulusal ekonomiye yönelik adımların sürdürülmesi kapsamında 18 Ocak 1940'da yayınlanan Milli Koruma Kanunu'nu görüyoruz. Bu kanun ile Devlet'in ekonomideki ağırlığı daha da sistemleştirilmiş, daha önce TBMM yetkisinde olan KİT'lerin kuruluşu Bakanlar Kurulu'nun yetkisine bırakılmıştır. Böylece, hükümet her türlü alanda, her türlüticari ve endüstriyel işletme kurma, hatta gerekli gördüğü özel sektör işletmelerine elkoyabilme ve bunları işletme imkanına sahip olmuştur.
Ancak ekonomik durum, savaş yıllarının da etkisiyle iç açıcı olmaktan uzaktı. Devletin, öngördüğü yatırımlar için kaynağa gereksinimi vardı.
1941'de özellikle gayrimüslim ticaret erbabını hedefleyen "varlık vergisi" kanunu çıkartıldı. Uygulama 1,5 yıl sürdü. Ödeme yapmayanlar çalışma kamplarına gönderildi.
Halkın tepkisinin yoğunlaşması nedeniyle uygulamadan vazgeçildi. Kaynak yaratma çabalarının yoğunlaştığı bir zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun Kapitülasyonlar döneminden bu yana ekonomik bağımlılığının giderek arttığı ve Kurtuluş Savası öncesinde fiili toprak işgaline dönüşen
Avrupa Devletleri ile ilişkilerin yerini ABD ile ilişkilerin almaya başladığına tanık oluyoruz:
1941'de ABD, 2. Dünya Savaşı süresince "ABD Başkanı'nın uygun göreceği herhangi bir maddi veya manevi karşılık" ile ödenmek koşuluyla ABD'den silah yardımı yapılmasını öngören " Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu "ndan (Lend-Lease Act) Türkiye'nin de yararlanmasına karar veriyor. 23 Şubat 1945'de Türkiye-ABD ikili yatırım antlaşması imzalanıyor. 1946'da Amerika ile askeri yardım antlaşması imzalanıyor, ABD Donanmasına ait Missouri savaş gemisi İstanbul'a geliyor.
Gemi, Amerika'da ölen elçimiz Münir Ertegün'ün tabutunu taşıyordu. Bu, basit bir ziyaret olmayıp, Türk-ABD ilişkileri için jest olarak algılanır.
Bu ziyaretin ardından Hükümet, ABD'den 500 milyon dolar kredi istemiştir.
Bu dönemde siyasi arenada hareketlilik gözlüyoruz. 7 Eylül 1944'de başlayan ve aralarında Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu, Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan
ve Alpaslan Türkeş gibi isimlerin bulunduğu "Irkçı-Turancılar Davası"nın 10 sanığı, on yıla kadar çeşitli hapis ve sürgün cezaları alıyor. 148. Maddeye muhalefet ile yargılanan Alparslan Türkeş 9 ay 10 gün hapse mahkûm ediliyor. Karar temyiz ediliyor ve Askerî Temyiz Mahkemesi kararları esastan ve usulden bozuyor, sanıklar 26 Ekim 1945 tarihinde tahliye ediliyor. 4 Aralık 1945'de ise dönemin en tanınmış ve sol eğilimli gazetelerinden "Tan" gazetesi ve matbaası kışkırtma sonucu öğrencilerce basıldığını, gazete ve matbaanın tahrip edildiğine tanık oluyoruz.
7 Ocak 1946'da Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi isimlerden oluşan bir grup CHP'den ayrılarak, Demokrat Parti'yi kuruyor. Cumhuriyet tarihinin ilk "parti kapatma" davası da bu döneme rastlar: 23 Mart 1946'da Türk Sosyal Demokrat Partisi kapatılır.
1946 SEÇİMLERİ: Eğitimde ”karşı devrim” süreci başlıyor
Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partili seçimi, 21 Temmuz 1946'da yapıldı. CHP 396, çiçeği burnunda DP ise 61 milletvekili çıkardı. Eğitim, siyaset, ekonomi ve dış ilişkiler konularında kronolojik gelişmeler, Cumhuriyet devrimlerinde bir değişim sürecine girdiğimizi gösteriyor.
1926'da Köy Öğretmen Okulları'nın açılmasıyla, ardından 1940'da Köy Enstitülerinin kurulmasına ilişkin yasa ile sürdürülen eğitim seferberliğinin
ardarda yara almaya başladığına tanık oluyoruz: 1947'de aynı yıl içinde önce Köy Enstitüsü öğrencilerinin enstitü yönetiminde söz sahibi olmalarına son veriliyor, kız ve erkek öğrenciler ayrılıyor, ardından Yüksek Köy Enstitüsü kapatılıyor.
Bunlar yerine 1949'da ilk İmam Hatip Kursları açılıyor. Aynı yıl içerisinde din dersleri 4 ve 5. sınıflarda seçmeli okutulmak üzere eğitim öğretim müfredatına konuyor, Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi açılıyor. 1 Mart 1950'de türbelerin açılmasına ilişkin yasa kabul ediliyor.
1941'de ABD ile başlayan yakın ilişkilere göz atacak olursak, bu dönem içinde 24 Kasım 1946'da bir ABD filosunun İzmir'e geldiğine, 1947'de Türkiye'nin IBRD
(International Bank for Reconstruction and Development / Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası) veya kısa adı ile Dünya Bankası'na üye olduğuna ve 12 Mart 1947'de Cumhuriyet tarihi içinde ilk ABD yardımının gerçekleştiğine tanık oluyoruz. 2 Mayıs 1947'de de yine İstanbul'a gelen bir ABD filosunun komutanıyla görüşmek için Başbakan İnönü, Ankara'dan İstanbul'a gidiyor. 4 Temmuz 1948'de ABD ile Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanıyor, hazır üye olmuşken 8 Ekim 1948'de Dünya Bankası'ndan 50 milyon dolarlık kredi alınmasıiçin girişimde bulunuluyor.
Bu arada Avrupa, boş durmuyordu. 2. Dünya Savaşı'nın dışında kalmak için çabagösterse de Türkiye'nin, ABD ile ittifak halindeki Avrupa devletlerince savaşa çekilmesi, taraf olmaya zorlanması için girişimler sürüyordu. Savaş yıllarının da etkisiyle gençTürkiye Cumhuriyeti'nin yoksulluğu, bu devletler için hala bir koz oluşturuyordu.
Türkiye'nin 3 Nisan 1948'de Avrupa Ekonomik İşbirliği'ne, 5 Mayıs 1949'da da AvrupaKonseyine katıldığını görüyoruz.
1950 GENEL SEÇİMLERİ: “Yeter, Söz Milletin!”
DP, 1950 seçimlerine büyük avantajlarla girdi. Yıllardır süren “Milli Şef” döneminin ardından DP, halk için büyük bir “umut”tu. DP, CHP'nin %39,5 oy oranına karşılık %53 ile daha düne kadar hemen tümü CHP'li milletvekilleriyle dolu olan parlamentoyu ele geçirmişti.
22 Mayıs 1950'de iktidarı resmen devralan DP, aynı gün Celal Bayar'ı cumhurbaşkanlığına çıkarttı. 2 Haziran 1950'de, Adnan Menderes Başbakanlığında oluşan DP hükümetinin ilk işlerinden biri de ordunun üst düzey görevlilerini tümüyle değiştirmek oldu.
Bu dönemindeki uygulamalara kısa bir yolculuk yapalım: 16 Haziran 1950'de ezan yeniden Arapça okunmaya başlanıyor. 4 Kasım 1951'de ilkokulların ders
programlarına din dersleri alınıyor.
1951'de aynı yıl içinde Ankara, İstanbul, Aydın, Isparta, Maraş, Konya, ve Kayseri'de imam-hatip okulları açılıyor.
Köy Enstitüleri 1954'de çıkarılan bir yasayla kapatılıyor.
1950 - 1954 dönemi ABD'ye bağımlılaşma sürecinin hızla sürdüğü bir dönem olmuştur. Marshall Planı devreye sokularak 1947'de çıkarılan Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu,1951'de iyice pekiştirilerek aktif hale getirildi. Dünya Bankası'ndan ilk borçlar alındı. 1951'de bir ABD Mühendislik Grubu, İncirlik Hava Üssü'nün inşaatına başladı. ABD HavaKuvvetleri, üssün orta ve ağır bombardıman uçakları için kullanılmasını planlamıştı.
İncirlik ilk kez, 1958'de ABD'nin Lübnan'a saldırmasında kullanılmıştır. 27 Haziran 1950'de ABD'nin savaşına destek için Kore'ye 4500 asker gönderildi. (Anayasaya göre savaş açma yetkisi ancak TBMM'ye aittir. DP ise, bu kararı Bursa'daki bir kabine toplantısında gizlice almıştır.) Savaşa karşı çıkan Barış Derneği yöneticileri tutuklandı.
Kore Savaşında 1298 şehit verecektik. ABD Senatörü Mac Carthy'nin "komünizmle mücadele dernekleri"nin Türkiye'de ilk kurulmaları bu dönemdedir. Ardından "1951 Tevkifatı" ile yüzlerce aydın, yazar, yurtsever tutuklandı, sürgüne gönderildi. Ve nihayet 18 Şubat 1952'de Türkiye NATO'ya üye oldu.
1954 GENEL SEÇİMLERİ: “Her Mahallede Bir Milyoner Yaratacağız!”
2 Mayıs 1954'de yapılan seçimlerde, DP oyların % 57'sini, meclisteki 541 sandalyenin de 503'ünü almıştı.
İlk icraatlerden biri 30 Haziran 1954'de Seçim Kanunu'nda yapılan değişiklikle propaganda yapma özgürlüğünü, iktidar partisi lehine bozmak oldu.
30 Haziran 1954'te Demokrat Partiye oy vermeyen Kırşehir ili, ilçe haline getirilerek cezalandırıldı. (1930 yılında CHP de, Silifke ilini Serbest Fırkaya oy verdiği için ilçe haline getirmiştir. Dolayısıyla bu uygulamanın eski örneği de vardır.)
6 Eylül 1955'de "Yunanlılar Atatürk'ün Selanik'teki evini yaktı" kışkırtmasıyla tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçecek katliamda İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde azınlıklara ait yerler, özellikle de Rumların oturdukları semtler yakılıp yıkıldı. Malları yağmalandı. 3 kişi öldü, 30 kişi yaralandı. Bu gelişmelerin ardından sıkıyönetim ilan edildi, yüzlerce ilerici, demokrat, aydın tutuklandı. (27 Mayıs İhtilali sonrası, olayların DP tarafından tertiplendiği iddiasıyla Yassıada Mahkemesi tarafından yargılanan yöneticiler çeşitli cezalara çarptırılmıştır.)
Takip eden yıllarda sayıları hızla artan İmam Hatip okullarına ek olarak 1956'da orta okullara din dersi konması süreci eklendi. 1960'da islam enstitüleri açıldı.
Dış politikada tavizler sürmekteydi: 1956'da İngiltere, Fransa ve İsrail Mısır'ı işgal ettiğinde Türkiye, Nasır'a karşı işgalci ülkelerin yanında yer alıyor,
Cezayir'in 1957-58'de Fransız sömürgeciliğine karşı bağımsızlık savaşı desteklenmediği gibi Cezayir'in bağımsızlığı konusunda Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada da çekimser kalıyordu.
1957 GENEL SEÇİMLERİ: “30 Yıl Sonra Türkiye Küçük Amerika Olacak!”
27 Ekim 1957'de yapılan seçimlerde CHP oy oranını artırmış, DP'nin %48 oy oranına karşılık %41'i yakalamıştı. DP'nin kendi dışındaki siyasi güçleri tasfiye etme çabası artık açık saldırı haline gelmeye başladı. Bu uygulamalardan biri de 1958 yılında "Vatan Cephesi" adıyla yapılan uygulamadır. CHP'nin karşısındaki kişileri "vatansever" gören buanlayış çerçevesinde radyolarda isim listeleri yayınlanmaya başlandı.
18 Nisan 1960'da "Tahkikat Komisyonları" kuruldu. Tahkikat Komisyonları gazetelere ve matbaalara el koymak yetkisine sahipti. Ayrıca Komisyonlar, kararlarına karşı çıkankişileri hiçbir yargılamaya tabi tutmadan tutuklayıp 3 yıla kadar alıkoymak gibi çok tehlikeli yetkilerle donatılmıştı. TBMM'de iktidar milletvekillerine olağanüstü yetkilerveren bu komisyonların kurulması üzerine İsmet İnönü, DP'liler için ünlü sözü, "Sizi ben bile kurtaramam"ı sarfetmiştir.
Bu arada 30 Ekim 1959'da sessiz sedasız, Anadolu topraklarında bir füze üssü kurulması kabul edildi. ABD, Türkiye'ye ilk nükleer başlıkların Şubat 1959 yılında konuşlandırıldığını belirtiyor. Bu gelişmelerden hiç haberi olmayan Türk kamuoyu, Türk topraklarında nükleer başlıklı Jüpiter füzelerinin yerleştirildiğini ancak Ekim 1962'de kopan ve dünyayı nükleer felaket eşiğine getiren Küba Füze Krizi ile öğrenmiştir. (Zamanında Akhisar füze üssünün montajında çalışmış olan George L. Smith'in anı ve fotoğrafları, "İbrahim 2" Jupiter füzelerinin 1961'de kurulduğunu belgelemektedir [3].)
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder