ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU BÖLÜM 3
4. Türkiye’de Askerlik Hizmetinin Kısa Geçmişi
Bugünün askerlik uygulamasını tartışabilmek için, en azından yeniçeri uygulamasının sonlandırıldığı ve ilk düzenli ordunun teşkil edildiği 1826 yılına kadar olan uygulamaların bilinmesi gerekmektedir. 1826’dan günümüze askere alma konusundaki düzenlemeler ve askerlik süreleri aşağıda verilmiştir.78
Dünya’da zorunlu askerlik uygulamasının bugünkü anlamda başlangıcı Fransız İhtilali dönemine gitmekle birlikte, uygulama bizde ilk defa 12 Mart 1914 tarihli ve 296 Sayılı Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkatı ile başlamaktadır. 1914 tarihinde başlayan zorunlu askerlik uygulaması ile askere almada eskiye nazaran hem yöntem hem de uygulama temelinde başarılı olunmuştur. 1927 yılında yine zorunlu askerliği temel alan ve bugün hala geçerli olan 1111 sayılı askerlik kanunu yürürlüğe girmiştir. 1927 yılından bugüne kadar, süresi kısalmakla birlikte, askere alma usul ve esaslarında önemli bir değişiklik olmadığı
görülmektedir.
Bugün, zorunlu askerlik 1111 Sayılı Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu çerçevesinde farklı statülerde yerine getirilmektedir. Dört yıllık üniversite (lisans) mezunlarından yedek subay adayı olarak seçilenler için 12 ay olan bu süre, aday olarak seçilmeyenler için erbaş ve er olarak altı aydır. Toplam en az üç yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan yükümlüler ise 21 günlük temel askerlik görevi ve 5112 Euro ödeme ile Dövizle Askerlik hizmetinden faydalanabilmektedirler. Bu şartları taşımayan diğer
tüm erkek ve sağlıklı T.C. Vatandaşları için zorunlu askerlik süresi ise erbaş ve/veya er statüsünde 15 aydır.
5. Türkiye’deki Mevcut Zorunlu Askerlik Uygulamasının Sorgulanması
5.1 Zorunlu Askerliğin TSK’da Etkinliği
Mevcut zorunlu askerlik uygulamasında, Askerlik Kanunu esaslarınca, hizmet için uygun olan ve olmayan, problemli olan ve olmayan herkes (sağlık nedeniyle “Askerliğe elverişli değildir” raporu alanlar hariç), bir seçim sürecine tabi tutulmadan silâh altına alınmaktadır.
Uygulamanın tek amacı eşitlikçilikle izah edilmektedir. Problemli erbaş ve erlerin TSK içindeki varlığı ve her geçen gün yükselen oranı, kurumsal verimlilik noktasındaki endişeleri bir kat daha artırırken, askere alımda seçim sürecinin ve gönüllülüğün gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
Zorunlu askerlikte en azından ilk bir yıl, kişinin kuruma ve kadroya uyumu ile geçmektedir ve bu süreci verimlilik ve etkinlikten daha çok kişisel eğitim/yatırım dönemi olarak tanımlamak daha doğrudur (Bu noktada ABD Ordusu’nda er statüsünde profesyonel askerlerin temel eğitim sürelerinin bir yıl civarında olduğunu hatırlatmakta da fayda var). Türk Ordusu için mevcut 15 aylık askerlik süresi korunsa bile; uzmanlık gerektiren pek çok kadro için, göreve etkin hazırlık süresinin bir yılı bulması ve hatta bazı görevler için bu süreyi de aşması nedeniyle, maliyet-etkinlik hesabı çoğu zaman negatif olarak gerçekleşmektedir. Birliklerin her yıl tüm zorunlu asker mevcudunun yenilendiği79 düşünüldüğünde (bu durum her yıl işçilerini eğitimsiz yeni elemanlarla yenileyen bir fabrikaya da benzetilebilir), kurumsal etkinlik konusundaki zafiyetler de tahmin edilebilir. Moskos, ABD Ordusu’nda tekrar zorunlu askerlik modeline dönülmesini önerdiği çalışmasında, Avrupa’da bir yıl ve altına düşmesine rağmen, askerlik süresi olarak 15-18 ayı uygun görmektedir.80
78 http://www.asal.msb.gov.tr/er_islemleri/Gun.kadar%20askerlik%20hiz.htm adresindeki bilgilerle oluşturulmuştur. Erişim tarihi 27 Ekim 2007.
79 15 aya tabi erler için acemi er eğitim birliklerindeki temel eğitim sonrasında kalan askerlik süresi, sevk ve izin süreleri hariç yaklaşık bir yıldır.
80 Charles Moskos, “Reviving the Citizen Soldier”, Public Interest, 147, Spring 2002.
Kısa zorunlu askerlik süresine bağlı kurumsal etkinlik probleminin zorunlu askerlik uygulamasını devam ettiren ve askerlik süresi bir yıl ve altında olan diğer ordular için de geçerli olduğu iddia edilebilir. Ancak bu ordularda, zorunlu asker sayısının aktif ordu içindeki oranının %20-30’lar düzeyine indirilmiş olduğu ve ilave olarak uzmanlık gerektiren pek çok kadroda sivil uzmanların istihdam edildiği dikkate alındığında, iddia geçerliliğini kaybetmektedir. Ayrıca, Almanya Ordusu’nda 6 aylık zorunlu askerlik sonrası yükseltilmiş maaşlarla orduda hizmete devam eden askerlerin oranı (%80) düşünüldüğünde, ülkelerin
kendi askerlik sistemleri içerisinde farklı çözümler ürettikleri de görülmektedir. Zorunlu askerliğin dünyadaki en ciddi ve başarılı uygulayıcılarından birisi olan İsrail incelendiğinde ise, söz konusu zafiyetin erkekler için 36 ve kadınlar için 21 ay olan askerlik süresi ile aşıldığı görülmektedir.
Lagendijk’e göre, ‘‘Türk ordusunun başlıca görevleri uluslararası misyonlara katılmak ve sınırda veya sınırın hemen ötesinde terörizmle savaşmak. Her iki operasyon türü de, büyük miktarlarda kötü eğitimli piyadeyi değil, küçük, esnek ve yetenekli birimleri gerektiriyor.’’
Yazara göre, zorunlu askerliği sürdüren ordunun kapsamlı olan modernleşme ve
profesyonelleşme süreçleri yavaş işliyor.81
81 J. Lagendijk, ‘‘ Zorunlu Askerliğin Sonu Görünüyor ’’, Radikal Gazetesi, 28.04.2010.
Orduda her yıl henüz uyum sürecinde olan yeni bir askere teslim edilen devlet malı silah, araç ve teçhizatın, yaşanan intibak süreci nedeniyle kullanım ömrü kısalmakta veya bakım idame maliyetleri çok yukarı çıkmaktadır. Bu şartlarda silah, araç ve teçhizatın barış zamanı bile etkin kullanımı sözkonusu değil iken, savaş ve diğer görevlerde bu önemli bir zafiyet de yaratacaktır.
Zorunlu askerlik uygulamasına tabi yükümlülerin (yedek subay, erbaş ve erler) silâh altında bulundukları sürenin büyük bir yüzdesini gerçek askerlik ve eğitimle ilgili olmayan faaliyetlerle ve verimsiz olarak geçirmeleri ve sözkonusu yükümlülerin azımsanmayacak bir kesiminin askerî sosyal tesislerde veya askerlikle ilintisi zayıf görevlerde hizmetli olarak veya şahsi işlerde çalıştırılıyor olmaları da sorgulanması gereken temel konulardan birisi durumundadır.
Yükümlüler, askerlik hizmetinin genel çerçevesinin dışında kalması gereken bu tip görevleri, kıta şartlarının olumsuzluğu ve/veya belirsizliğine göre tercih edilebilir bulabilmektedir. Yurt savunmasıyla ilişkisi olmayan ve tahammül dışında hiçbir vasıf gerektirmeyen bu görevlerden bazılarının yüksek öğrenim görmüş vatandaşlar tarafından dahi ayrıcalıklı ve tercih edilebilir
hizmetler olarak algılanması, kıtanın daha ağır olan şartlarında kaçış olarak
değerlendirilebilir.
Zorunlu askerlerin temel görevleri dışında çalıştırılmasının iki temel konuda sorgulanması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, uygulamanın ne kadar yasal olduğudur ki, bu noktada getirilebilecek delillerin tüm uygulamaları kapsaması da mümkün görülmemektedir. Yasallık tartışmaları hangi çerçevede sonlandırılırsa sonlandırılsın, uygulamanın etik değerler temelinde sınıfı geçmesi mümkün görülmemektedir. Sorgulanacak İkinci konu ise, zorunlu
asker mevcudunun 1/5’inden az olmadığı değerlendirilen böyle bir kitle varken, düşük destekleme oranı ile çalışıldığı ve daha fazla askere ihtiyaç duyulduğunun beyan edilmesidir.
Bu yöndeki ifadeler en azından bir çelişki olarak nitelenebilir. Ayrıca, askerliği 15 aya indirmenin etkisiyle kısmi bir küçülme yaşayan ordunun, Soğuk Savaş Dönemi sonrası teşkilat ve kadro temelinde yeniden yapılanarak küçülememekle birlikte eski ancak geçerli kadrolar temelinde bir ihtiyacı sürekli ortaya koymasını, masum bir çelişki noktasından bu işi yapan kişilerin ehliyeti temelinde bir sorgulamaya taşımak da gerekmektedir. Bu noktada, muharip
birlikler temelinde 20 yıldır yeniden yapılanamayan ve küçülemeyen ordunun, yönetim fonksiyonu içeren yapılarındaki (karargâhlar) kadrolar bazında, küçülme söylem ve çabalarına rağmen büyüdüğü de görülmektedir. Bu durum da masum çelişkiler çerçevesine dâhil edilebilir.
Pek çok değerli silah ve araç teslim edilen zorunlu askerlik statüsündeki personel, Güneydoğu Anadolu gibi fedakârlık gerektiren çatışma ortamları dışında, maalesef yarım gönüllü olarak, yetenek ve enerjisinin asgarisini harcayarak görevini yerine getirmeye, daha doğrusu askerlik süresini tamamlamaya çalışmaktadır. Bunun aksini iddia etmek hamaset temelli bir
söylemden öteye geçmeyecektir. Bu sebeple, zorunlu askerliğin kültürel ve sosyal dengeleri ve gerekliliği gibi tartışmalardan sıyrıldığımızda, mevcut uygulamanın, hem yükümlüler hem de kurum açısından çok da verimli bir süreç olmadığı değerlendirmesi yapılabilir.
Yönetilmeleri profesyonel askerlere veya rütbeli personele göre çok daha kolay olsa da; yükümlü askerlerin verimi konusunda, ordudaki subay ve astsubayların görüşlerinin olumlu olmadığını söylemek de yanlış olmayacaktır. Bu görüşler, zaman zaman kamuoyu önünde üst düzey komutanlar tarafından da dile getirilmektedir.
5.2 Türkiye’de Zorunlu Askerliğin Kişiye ve Ailesine Etkileri
İletişim ve bilgiye erişim imkânlarının artması, toplumda öğrenim ve ailelerin refah düzeyinin yükselmesi, terörle mücadelenin 1990’dan günümüze izlediği genel seyir ve benzeri nedenler Türk toplumunda azımsanmayacak bir kesimi zorunlu askerliği sorgular hale getirmiştir.
Süresi kısalmış da olsa, Türkiye’deki mevcut zorunlu askerlik uygulaması, şartları ve kuralları itibariyle, İkinci Dünya Savaşı ve öncesinin uygulama karakteristiklerini yansıtmaktadır. Süre dışında o dönemden farklı olan nokta ise, ulaşım ve haberleşme araçlarının bu süreçte getirdiği kolaylıklardır.
Türkiye’deki zorunlu askerlik sürecinin, Avrupa ile kıyaslandığında, daha katı ve toplumdan yalıtılmış bir uygulama olduğunu tespit etmek gerekmektedir. Köyünden ve kasabasından çıkarak, toplamı 30 gün olan 2-3 izin dönemi dışında, ailesinden uzak kalan pek çok erbaş ve erin fiziksel tecrit edilmişliği üst düzeydedir. Sistem, evli olan ve ailesine bakacak kimsesi olmayan insanları dahi yaşadığı yerden farklı ve uzak bir garnizonda, ailesi için bir sosyal güvence sağlamadan askere alıp, şahsı ve aileyi sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan mağdur edebilmektedir. Askerliği süresince ailesini bir kaç defa görebilen pek çok asker ve ailesi için bu sürecin tahmin edilenden çok daha yıkıcı olabileceğinin düşünülmesi gerekmektedir.
Askerler bugün bile, görev yaptığı birliğin bulunduğu yerleşim yerine, ayda 1-2 gün ve birkaç saatliğine günlük izne çıkabilmektedir. Birliklerin konuş yeri itibariyle bu şansı bulamayan askerler olduğu da söylenebilir. Bu şartlarda, zorunlu askerlikle ilgili olarak yukarıda (3. Md.) ortaya konulan, sosyal temelli pek çok olumlu gelişme kışla içinde sıkışmış bir iklimle sınırlı kalmaktadır.
Belirli bir eğitim seviyesi ve yaşam düzeyinin altındaki bekâr vatandaşlar için zorunlu askerlik süreci beşeri olarak kısmen eğitici de bulunabilir, ancak sürdürmesi gereken belirli bir mesleği ve kariyeri olan ya da bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri bulunan insanlar için zorunlu askerlik süreci, eğitici ve ülke için katma değer kazandırıcı olmaktan çok bir an önce tamamlanması gereken görev ve hatta angaryadan öteye geçememektedir. Erbaş ve erlerin askere davul zurnayla, bayram havasında gönderilmesi veya bu göreve kutsallık atfedilmesi bu durumu değiştirmemektedir.
Zorunlu askerlik pek çok kişinin iş yaşamları ve kariyer hedefleri açısından en az 4-5 yıllık bir erteleme veya belirsizliği doğurmakta, insanlar yıllarca bu belirsizliğin sancısını çekmektedir.
Bu kişilerin orduda geçirdikleri süre de ülke ekonomisi için doğrudan bir kayıp olarak değerlendirilebilir. Çünkü sektöründe çalışması durumunda ekonomiye bir aylık katkısı milyonlarca lira olan kişiler dahi, fırsat maliyeti hiç düşünülmeden ve bir alternatif ortaya konulmadan, ‘eşitlikçi’ anlayışla, savaş hazırlığı ile çok da ilgili olmayan bir görevde vatan hizmetine alınabilmektedir.
Mevcut uygulamada, kariyer hedefleri ve diğer nedenlerle askerlik hizmetini sürekli erteleyen, kaçak durumuna düşen ve Dövizli Askerlik hakkından faydalanmak için yurtdışına çıkan kişilerin oranı ve her gün yükselen sayısı düşünüldüğünde, zorunlu askerlik uygulamasının sonlandırılması veya yeniden yapılandırılmas ında, askeri ihtiyaçlar kadar toplumun ihtiyaç ve beklentilerinin de göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkacaktır.
5.3 Türkiye’deki Zorunlu Askerlik Uygulamasının Olumlu ve Olumsuz Yönleri
Yukarıdaki iki başlık altında incelen zorunlu askerlik uygulamasının olumlu ve olumsuz yönleri
bu başlık altında kısa maddeler halinde özetlenmiştir:
Mevcut zorunlu askerlik uygulamasının olumlu yönleri:
i. Toplumda kısmen birbirine yabancı olan farklı sınıf ve grupların kaynaşmasına katkı sağlamaktadır.
ii. Özellikle alt gelir grubundaki kişilerin eğitim ve sosyalleşme süreçlerine olumlu yansımaktadır.
iii. Bazı askerlerin katıldığı meslek edindirme kursları sayesinde kişileri sivil yaşama hazırlamaktadır.
iv. Doğru kadrolarda etkin çalıştırıldıkları durumda vatandaşların yurt sevgileri ve toplumsal değerlere adanmışlıkları yükselmektedir.
v. Ordu ile toplum arasındaki yabancılaşma ve kopukluğu bir dereceye kadar önlemekte, ordunun dışa tamamen kapalı bir organizasyona dönüşmesini engellemektedir.
Mevcut zorunlu askerlik uygulamasının olumsuz yönleri:
i. Sistem kişileri hiçbir maddi karşılık ödemeksizin 15 ay silâh altında tutmakta dır.
ii. Devlet bu süreçte, bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin bakımını üstlenmediği gibi (müracaata bağlı bazı dolaylı tedbirler tanımlanmakla birlikte), yeni Sosyal Sigortalar
kanunu düzenlemesine kadar ailelere sağlık güvencesi de sağlamamıştır.82
iii. Askere alınan kişilerin çalışmasına ve gelirine bağımlı aileleri için askerlik ekonomik ve psikolojik bir yıkıma dönüşebilmektedir.
iv. İşveren konumunda olan veya kariyer hedefleri olan insanlar için askerlik süreci önemli kayıplara sebep olabilmektedir.
v. Ekonomiye katma değeri fazla olan kişilerin eşit şartlarda askere alınması nedeniyle, milli ekonomi kayba uğramaktadır.
vi. İnsanlar uğurlama törenleri ile askere gönderilse de çoğunluğu gönülsüz ve isteksiz olarak hizmet etmektedir.
82 Kantarcı; mevcut uygulamayı eleştirdiği makalesinde, bu konuda tedbir almanın sosyal devletin bir gereği olduğunu
vurgulamaktadır. Hasan Bülent Kantarcı, ‘‘Sosyal Devlet, Sosyal Güvenlik ve Türkiye’de Zorunlu Askerlik Hizmeti’’,
http://Sbe.Balikesir.Edu.Tr/Dergi/Edergi/C6s10/Makale/C6s10m5.Pdf
vii. Kişilerin yetenek ve bilgileri temelinde bir görevlendirme çok da mümkün olmamaktadır.
viii. Görevlendirmeler ile sivil meslek/iş arasındaki alan uyuşmazlığı, önemli derecede etkinlik ve verimlilik problemlerine neden olmaktadır.
ix. Sistem kişileri, mutlak itaatin esas olduğu, üretimin, inisiyatifin ve yaratıcılığın olmadığı bir kısır döngüde çalıştırmaktadır.
x. Psikolojik veya ailevi sorunları ile askere gelen kişiler (oranının %20’lerin altında olmadığı değerlendirilebilir) birliğine olumlu katkıda bulunmak bir yana, önemli sorunlar ve disiplin problemlerine neden olmaktadır.
xi. Ordu malı silah, araç, teçhizat ve malzemenin ömrünün kısalmasına ve onarım ve idame maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır.
xii. Terörle mücadele gibi daha fazla tecrübe ve uzmanlık gerektiren görevlerde zafiyet yaratmaktadır.
6. Türkiye’de Bedelli Askerlik ve Alternatif Kamu Hizmeti
Cumhuriyet öncesi döneme bakıldığında, 1846 tarihli Kur’a Kanunu ile askerlikte yeni bir uygulama ve düzenlemeye geçildiği görülmektedir. Bu dönemde, söz konusu kanunla birlikte, kura sonucunda askere alınması gerekenlerden, askere gitmek istemeyen ve yerine başkasını bulamayanlar için ‘‘Bedel-i Nakdi’’ adıyla bedelli askerlik uygulamasının ilk uygulamaları yapılmıştır.
Bugün yürürlükte olan 1111 sayılı Askerlik Kanunu ise, aşağıda verilen 10/2 maddesi ile; ihtiyaç halinde ve gerekli şartların oluşması durumunda, temel askerlik görevini müteakip, yükümlülerin askerlik hizmetlerini kamu kurum ve kuruluşlarında yerine getirmesini veya bedel ödeyerek askerlik hizmetinden muaf tutulmasını mümkün kılmaktadır.
‘‘O yıl askere alınacakların tamamı, mevcut celp sistemine uygun olarak temel askerlik eğitimine tabi tutulur. Her celp döneminde eğitim merkezlerine sevk edilen miktar Genelkurmay Başkanlığınca belirlenenden fazla ise; ihtiyaç fazlası olan yükümlüler, temel askerlik eğitimini müteakip, o yılın 1 Ocak tarihindeki T.C. Merkez Bankası döviz alış kurları esas alınarak, dövizle askerlik için tespit edilen miktarın yarısının karşılığı Türk Lirası bedel ödemek veya istekte bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapmak suretiyle askerlik hizmetlerini yerine getirmiş sayılırlar.’’
Askerlik hizmetinin kamu kurum ve kuruluşlarında veya bedelli olarak yerine getirilmesi uygulaması; son dönemde 1987, 1992 ve 1999 yıllarında 3358, 3802 ve 4459 sayılı kanuni düzenlemelerle (Askerlik Kanununun Geçici 20, 33 ve 37nci maddeleri) üç defa uygulanmıştır.
1987 tarihli birinci düzenleme; kanunun yürürlük tarihi itibariyle saklı, yoklama kaçağı veya bakaya durumundaki yükümlülerin, temel askerlik eğitimi sonrası, kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirme yoluyla veya bedel ödeyerek askerlik hizmetinden muaf tutulmalarını mümkün kılmıştır. Düzenleme kapsadığı kişiler açısından bir yaş sınırlaması getirmemekle birlikte iki yıllık başvuru süresiyle sınırlandırılmıştır. Kanunda belirlenen bedel üzerinden (dövizle askerlik bedelinin yarısı) uygulama yapılmıştır. Uygulamada 40 yaş ve üzerindeki yükümlüler, belirlenen bedeli iki kat ödemek kaydıyla temel askerlik eğitim inden muaf tutulmuştur.
1992 tarihli ikinci düzenleme; saklı, yoklama kaçağı, bakaya veya tecilli olanlardan 28 yaşından gün almış veya daha büyük olanları kapsamıştır. Düzenleme sadece bedelli askerlik uygulaması getirmiş ve yükümlülerin temel askerlik eğitimi sonrası, kanunda belirlenen bedeli ödeyerek askerlik hizmetinden muaf tutulmalarını mümkün kılmıştır.
Başvuru süresi bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Uygulamada 40 yaş ve üzerindeki yükümlüler, 15.000 Alman Markı veya karşılığını ödemek kaydıyla temel askerlik eğitiminden de muaf tutulmuştur.
1999 tarihli üçüncü düzenleme ise; 17 Ağustos 1999 depreminin hasar ve zararlarının finansmanına katkı sağlamak gibi özel bir amaçla çıkarılmıştır. Düzenleme sadece bedelli askerlik uygulaması getirmiş ve yükümlülerin temel askerlik eğitimi sonrası bedel ödeyerek askerlik hizmetinden muaf tutulmalarını mümkün kılmıştır. Uygulama 26 yaş ve üzeri yükümlüleri kapsamıştır (1 Ocak
1973 tarihinden önce doğanlar) ve başvuru süresi 6 ayla sınırlandırılmıştır.
Uygulamada bedel olarak 15.000 Alman Markı tahsil edilmiştir. 40 yaş ve üzerindeki yükümlülerden belirlenen bedeli 20.000 Alman Markı olarak ödeyenler temel askerlik eğitiminden de muaf tutulmuştur.
Milli Savunma Bakanı’nın bir soru önergesine verdiği cevap; bugüne kadar üç defa yapılan bedelli askerli uygulaması kapsamından; 1987 yılında 18.433, 1992 yılında 35.111 ve 1999 yılında 72.290 kişinin istifade ettiğini göstermektedir.83
83 Star Gazetesi, ‘‘Bugüne kadar kaç kişi bedelli askerlik yaptı’’, 16 Mayıs 2009.
84 1987 tarihteki Bedelli Askerlik uygulaması, Kamu Hizmeti alternatifi ile birlikte, kişilere tercih hakkı verilerek uygulanmıştır.
Her üç bedelli askerlik uygulamasında da, uygulamanın yaş ve benzeri sınırları ile uygulama süresinin değiştiği görülmektedir. 1999 yılı uygulamasında kanunda açıkça ifade edilen deprem gerekçesi varken, diğer iki uygulamanın sınırlarına bakıldığında, biriken kaçak-saklı-bakaya konumundaki problemli yükümlülerin eritilmesinin temel gerekçe olduğu anlaşılmaktadır. Ancak 1987 ve 1992 tarihli her iki uygulama84 da, sadece saklı/kaçak/bakaya konumundaki personeli kapsaması nedeniyle adalet ve eşitlik temelinden uzak düzenlemeler
olarak değerlendirilmektedir. Bu sebeple, her iki uygulamanın vergi affına benzer, etik de olmayan bir af anlamına geldiği de söylenebilir.
Geçmiş uygulamalar ve yürürlükte olan kanun hükümleri, hem kurumların hem de Türk insanının bedelli askerlik uygulamasına yabancı olmadığını göstermekte dir. Uygulamadaki temel problem ise kanunda da öngörülen ve tehdit değerlendirmesi kapsamında tartışılan ‘ihtiyaç fazlası’ kavramında düğümlenmek tedir. Bu noktada, uygulama için ihtiyaç fazlası yükümlü olması durumunda, dikkate alınması gereken çok daha önemli konu ise sosyo-psikolojik faktörlerdir.
Uygulamanın sürekli olması ve gerekli sınırlamalar konulmaması durumunda gündeme gelebilecek en önemli problem, toplumdaki ekonomik temelli katmanlar arasında sosyal, psikolojik ve kültürel boyutta gözlenen farklılaşma ve kırılmanın artması olacaktır. Zorunlu temel eğitimle (diğer statüdekilerle birlikte) birlikte; yaş, evli/çocuk sahibi olma, işveren veya vergi mükellefi olma gibi farklı özelliklerden bazılarının ön şart olarak ve sınırlar konularak işletilmesi durumunda, yukarıda bahsedilen mahzurlar önemli ölçüde zayıflayacaktır. Bu
noktada, bedelli askerlik uygulamasının ancak nesnel kriter ve sınırlarla çok özel şartlarda uygulanabileceği değerlendirilmektedir. Hatta bu düzenlemenin son defa uygulanarak ve müteakip beklentileri de ortadan kaldıracak şekilde kanundan çıkarılarak sonlandırılmasının çok daha doğru bir alternatif olacağı söylenebilir.
Bedelli askerlik uygulamasının getireceği sosyo-psikolojik problemlere yukarıda kısaca değinilmiştir. Muhtemel bir bedelli askerlik uygulamasının mevcut şartlar içerisinde olumlu etkileri de olacaktır. Öncelikle kanunda var olması ve daha önce uygulanması nedeniyle, yükümlüler arasında oluşan beklenti karşılanacak tır. Erteleme ve asker kaçağı nedeniyle yaş ortalaması 30’lar civarında olan ve askere de alınamadığı için adalet noktasında TSK’nın imajını ve güvenirliğini olumsuz etkileyen bir milyona yakın yükümlü kısmen eritilmiş olacaktır.
Bedelli Askerlik uygulamanın yapılmaması ve mevcut zorunlu askerlik modelinin yeniden yapılandırılmaması durumunda, beklenti içinde olan yüz binlerce yükümlünün TSK’ya güveni azalabilecek; kırgınlığı, tepkisi ve gündeme getirdiği olumsuz propaganda artabilecektir. Yaş ortalaması yüksek ve ailevi / mesleki / kişisel problemleri veya gerekçeleri olan insanlar, silâh altına alınsalar dahi, kurum için çok da faydalı olamayacaklar ve mevcut problemlerini TSK’ya
taşıyacaklardır.
1111 sayılı Askerlik Kanunu’nda yer alan, bedelli askerlikle birlikte işletilen ve yakın geçmişte uygulamaları bulunan Alternatif Kamu Hizmeti de, pek çok ülkede olduğu gibi, zorunlu askerliğin yeniden yapılandırılması temelinde, Bedelli Askerlik’le birlikte veya tek başına uygulanabilecek bir yöntem niteliğindedir. Yukarıda, Bedelli Askerlik için yapılan tespitler Alternatif Kamu Hizmeti için de geçerlidir.
Alternatif Kamu Hizmeti’nin TSK ve toplum temelinde savunulması noktasında şu örtülü kabul aktarılabilir: “Kişiler orduevlerinde, sosyal tesislerde garsonluk ve temizlik işlerinde çalıştırılmış olmakla vatan hizmeti yapmış olacak, bu süreci okullar ve hastaneler gibi kamu kurumlarında çalışarak geçirmekle vatan hizmeti yapmış olmayacak!” Bu düşüncenin tutarlı bir tarafı yoktur. Vatan hizmetini, bağlı olunan kurumla değil yapılan işin niteliği ile değerlendirmek konusunda askerler arasında bile bir tereddüt bulunmadığı rahatlıkla ifade edilebilir.
7. Türkiye’de Profesyonel Ordu Tartışmaları
Profesyonel ordu konusu, önceki başlıklarda dünyadaki tartışmalar bağlamında kısmen açıklanmıştır. Burada profesyonel ordu ve özel ordu tartışmaları Türk Ordusu temelinde biraz daha ayrıntılandırılmaya çalışılmıştır.
TSK’nın profesyonelleştirilmesi konusunda, 1980’lerin sonunda başlatılan uzman erbaş uygulaması ile önemli bir adımın atıldığı görülmektedir. Model niteliğindeki bu uygulama profesyonelleşmenin sadece bir ayağını oluşturmaktadır. Uygulamanın ikinci ayağını ise, zorunlu askerlik sisteminin yeniden yapılandırılması temelinde başlatılabilecek profesyonel er uygulaması (tam profesyonel ordu veya karma model içerisinde) oluşturacaktır.
Mevcut durum ve uygulamalara rağmen, Türkiye’de zorunlu askerlik ve profesyonel ordu tartışmaları; daha çok, terörle mücadele kapsamında yaşanan problemler nedeniyle ve son beş yılda kamuoyu gündemine gelmiştir. Ülke zorunlu askerliğin sorgulanması ve kısmi de olsa profesyonel ordu yapılanması için bir geçiş süreci yaşamaktadır. Süreçte tartışmalar devam ederken, bu iki farklı uygulamanın avantajları ve ortaya çıkaracağı problemler, tartışmanın taraflarınca net bir şekilde sunulmamakta; konu, sert ama sığ mesajların
aktarıldığı köşe yazılarına veya kokteyl sohbetlerine sıkışıp kalmaktadır.
Profesyonel orduya geçiş ile ilgili tartışmalar içerisinde, zorunlu askerliğin ordu-millet bütünleşmesindeki rolü sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu konu çalışma içerisinde önceki başlıklarda diğer ordulardaki örnekleri ile tartışılmıştır. Zorunlu askerliğin bu toplumsal rolü haklı gerekçelerle ortaya konmuş olmakla birlikte, şu önemli tespitin de yapılması gerekmektedir: ‘‘Zorunlu askerliği uygulayan ve bu nedenle savaşma yeteneği noktasında zafiyet yaşayan bir ordu, halkla bütünleşme noktasında mucizeler yaratsa da bunun hiçbir kıymeti olamaz.’’ Ayrıca ordunun halk ile arasındaki yegâne bağ, söylendiği gibi zorunlu
askerlik yoluyla silâh altında tutulan erbaş ve erler ise, profesyonel kitle olan subay ve astsubaylarla ilgili önemli bir yabancılaşma probleminin de teslim edilmesi gerekir.
Profesyonel ordu konusunda şu sorunun sorulması gerekmektedir: ‘‘Bugün için, zorunlu askerlik uygulamasını mutlaka sorgulaması ve yeniden yapılandırması gereken TSK, bu süreçte bir Karma Ordu’ya85 ve yakın gelecekte Tam Profesyonel Ordu’ya geçebilir mi?’’ Bu noktada, karma veya profesyonel orduya geçişin önündeki, yapısal engeller ve bütçe problemleri kadar, kültürel engellerin de tahmini ve tanımlanması gerekmektedir.
85 Karma Ordu ile, zorunlu askerlerle birlikte, profesyonel erlerin de kurumda görev yaptığı yarı profesyonel olarak da adlandırılabilecek yapı kastedilmektedir.
Ordu, daha fazla kurumsallaşamadığı, iletişim ve bilgi işleme süreçlerinin kalitesini yükseltemediği, kuralcılığı ve öz disiplini yerleştiremediği, personeli için uygun kariyer hedeflerini koyamadığı, personel kalitesini yükseltemediği ve farklı statüler arası uzaklık ve kopukluğu ortadan kaldıramadığı sürece; profesyonel orduya geçiş ile ilgili adımların, farklı yönetim problemlerinin, süreçlerdeki karmaşıklığın, kurumsal çatışmaların, iletişimsizliğin ve verimsizliğin artması sonucunu doğurabileceğini de düşünmelidir. Ancak bu tespitler, zorunlu
askerlik uygulaması ve profesyonel ordu seçeneklerinden herhangi birisinin doğruluğunu ya da yanlışlığını da göstermemektedir. Mevcut zorunlu askerlik uygulamasının sorunları konusunda tespitlerde bulunabilmemize rağmen; erbaş ve erlerin de içine dâhil edildiği tam profesyonel veya karma bir orduya geçiş, TSK’nın mevcut problemlerinin çözümü anlamına da gelmemektedir.
Orduda birlik komutanlığı yapan lider personel, zorunlu askerlikle silâh altında tutulan erbaş ve erleri, kurumsal etkinlik noktasında yetersiz ve isteksiz bulmakla birlikte; aynı kitleyi kurum içinde ilave hiçbir talebi olmayan, en kolay yönetilebilir ve yönlendirilebilir kitle olarak da değerlendirmektedir. Kurumdaki subaylar; astsubayları ve uzman erbaşları ‘‘mutlak itaat’’ kavramının fazla işlemediği ve bilgi/tecrübe temelinde hakim olunması gereken ve yönetilmesi zor profesyoneller olarak algılamaktadır. Profesyonel orduya geçilmesi durumunda oluşturulacak ve muhtemel bir profesyonel er statüsü de, diğer statüler kadar olmasa da, liderlerin yetkinliğine dönük yeni bir sorgulamanın önünü açacaktır.
Türkiye’de, sözleşmeli askerlerle zorunlu askerliğin birlikte yürütüldüğü bir Karma Ordu modelinin bugün ve gelecekte daha fazla tartışılacağı ve geçiş süreci uygulaması olarak sistemde yerini alacağı görülmektedir. Almanya’nın halen uygulamakta olduğu karma modeli değerlendiren Bröchling,86 zorunlu askerlik süresinin kısaltılması ile birlikte bu ikili uygulamanın askerler arasındaki bölünmeyi daha da artıracağına dikkati çekmektedir.
Burada, yazarın vurgu yaptığı nokta, statüleri ve maaşları ile birlikte görevleri de farklılaşan bu eş zamanlı iki askerlik uygulamasının yaratacağı problemlerdir.
86 Ulrich Bröckling, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul, s.403.
87 Hale Akay, ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri: Kurumsal ve Askeri Boyut’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim (Ed.: A.Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009, s.128.
88 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573.
Profesyonel orduya geçişin önündeki engellerden birisi olarak ortaya konulan, daha yüksek bütçe gerekliliği konusuna da değinmek gerekmektedir. 2020 yılı için planlanan ve gizli tutulan bir kuvvet yapısının (kara ordusu) küçülme, modernizasyon ve profesyonelleşme boyutlarında ne getireceği kamuoyu için belirsizdir. Bu noktada, 2020 yılı için bugünden başlaması gereken profesyonel orduya geçiş faaliyetlerinde, ortaya konulan ve tartışılan bir model bile yokken, maliyetten ve bütçe problemlerinden bahsetmek mümkün değildir.
Profesyonelleşmenin savunma bütçesini iki veya üç katına çıkaracağı şeklinde, geçmişte dile getirilmiş bir diğeri ile çelişen tespitlerin87 varlığı maliyet konusunda ölçülebilir verilere dayalı ciddi bir çalışmanın yapılmadığını da göstermektedir.
Leander askerlik modelleri ile ilgili, ölçebilir veriler kadar ölçülemeyen değişken ve parametrelerin varlığına da vurgu yaparak, ordunun ihtiyaçlarına göre şekillenen bir zorunlu askerlik yapısında ne tam olarak bu modelin maliyeti, ne de buna alternatif olarak ortaya çıkacak modellerin maliyetleri konusunda genel yargılara varmanın mümkün olduğunu iddia etmektedir.88 Bu noktadan hareketle şu söylenebilir; mevcut zorunlu askerlik uygulamasının kurumsal etkinlik temelli yarattığı maliyet ile uygulamanın ulusal ekonomiye fırsat maliyeti tahmin edilebilir parametreler olmaktan oldukça uzaktır.
Dolayısıyla, zorunlu askerliğe alternatif model aranması gerekiyorsa, maliyet unsuru düşünülmesi gereken son şey olmalıdır. Bu noktada, maliyeti sabit tek bir profesyonel veya karma ordu değil, maliyet temelinde değişikliğe izin veren modeller sözkonusudur. Ayrıca, TSK’nın profesyonel ordu konusunda ortaya çıkabilecek bütçe problemlerini siyasi iradenin çözümüne bırakması daha doğru yol olarak ortaya çıkmaktadır.
SONUÇ
A. Askerlik Uygulamaları Hakkında Kısa Değerlendirme:
Pek çok Avrupa ülkesi, Soğuk Savaş Dönemi sonrası, tehdit algısındaki değişimin de etkisiyle, küçülerek profesyonel orduya geçmiştir. Amerika’da profesyonel orduya geçiş tarihi 1973, Britanya’da ise 1960’dır.
Profesyonel orduya geçen Batılı bireyci kültürlerde (ABD başta olmak üzere), uygulamanın özellikle üst sosyal sınıflarla ordu arasında ve toplumdaki farklı sosyal katmanlar arasında kopukluk ve yabancılaşmayı getirdiği yönünde analiz ve eleştiriler bulunmaktadır.
Uygulamanın Türkiye’de de benzer sonuçlar doğurabileceği, ancak halkın sahip olduğu toplulukçu kültür değerleri89 nedeniyle, sonuçlarının diğer ülkelerdeki kadar derin olmayacağı değerlendirilmektedir.
89 HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures and Organizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991.
Profesyonel ordulara sahip bazı ülkelerde gönüllü asker temini konusunda problemler yaşanmaktadır. Bu problemlerin kriz ve savaş dönemlerinde arttığı görülmektedir. ABD’nin özellikle son dönemde bu problemi yoğun olarak yaşadığı bilinmektedir.
Almanya, Meksika ve diğer bazı ülkelerde, zorunlu askerlerden ve daha yüksek maaşlı sözleşmeli erlerden oluşan, karma ordu olarak adlandırılabilecek yapılar mevcuttur.
Dünyadaki profesyonel/karma ordu ve zorunlu askerlik modelleri; kendi temel kategorisi içerisinde bile, süre, haklar ve uygulamalar temelinde bir diğerinden önemli derecede farklılaşmaktadır.
Zorunlu askerlik modelini uygulayan, tehdit değerlendirmesi düşük Batılı ülkelerde, alternatif kamu hizmeti ve vicdani ret uygulamaları yasallaştırılmıştır ve sistem kişilerin tercihlerini dikkate almaktadır. İsrail gibi, tehdit değerlendirmesi yüksek bazı ülkelerdeki zorunlu askerlik uygulamasında ise kamu hizmeti seçeneği olmakla birlikte, uygun olan fertleri devlet öncelikle askerlik görevi için seçmektedir.
Batılı zorunlu askerlik uygulamalarında silâh altına alınacak yükümlülere devlet maaş dâhil bazı haklar sunmaktadır ve bu ülkelerde askerlik hizmeti sürecindeki, izin dâhil pek çok uygulama kişileri aile yaşamlarından koparmayacak ve toplumdan yalıtmayacak şekilde düzenlenmiştir.
B. Türkiye’deki Zorunlu Askerlik Uygulamasının Kısa Değerlendirmesi:
ABD, Avrupa ülkeleri ve Türkiye tehdit değerlendirmesi ve güvenlik ihtiyaçları temelinde çok büyük farklılaşmalar göstermektedir. Bu anlamda, mevcut zorunlu askerlik sisteminin yeniden yapılandırılması da ülkenin şartları içerisinde kendine özgü olmak zorundadır.
Dünyadaki uygulamalar ve ülke içinde yaşanan problemler, Türkiye’deki zorunlu askerlik sisteminin; süre, yöntem, görev garnizonunun belirlenmesi, erbaş ve erlere sağlanan haklar ve görev etkinliği yönünden yeniden yapılandırılması gereken bir uygulama olduğunu göstermektedir.
Türkiye yaşanan terör faaliyetlerine rağmen, tehdit ve güvenlik ihtiyacı konusunda geçmişe göre daha avantajlı bir dönemi yaşamaktadır. Bu dönemin, TSK’nın kurumsal dönüşümü ve yeniden yapılandırılması için uygun zaman dilimi olduğu değerlendirilebilir.
Mevcut zorunlu askerlik uygulamasının yeniden yapılandırılması konusunda tespitlerde bulunulmasına rağmen, tam profesyonel veya karma bir orduya geçiş TSK’nın mevcut problemlerinin çözümü anlamına da gelmemektedir.
Ordu, mevcut sistem ve süreçlerini sorgulayarak, kültürel değişimi de içine alan, köklü bir yeniden yapılanmayı başaramadığı sürece, profesyonel/karma orduya geçiş ile ilgili adımların; farklı yönetim problemlerinin, süreçlerdeki karmaşıklığın, kurumsal çatışmaların, iletişimsizliğin ve verimsizliğin artması sonucunu doğurabileceği de düşünülmelidir. Ancak bu tespitler, zorunlu askerlik uygulamasının veya profesyonel ordu seçeneklerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını göstermez.
Sadece zorunlu askerlik süresi ile sınırlı kalacak düzenlemeler, toplumsal bazı beklentileri karşılasa da, TSK’ya ait diğer problemler çözülmeden kurumsal etkinliğe olumlu bir katkı getirmeyecektir.
Yükümlüler için tek tip askerlik süresini öngören modeller ise; zorunlu askerlik süresinin tüm yükümlüler için 6 ay veya daha kısa bir süreye eşitlendiği ve zorunlu askerlik sürecini tamamlayan yükümlüler arasından seçilenlere sözleşmeli profesyonel askerlik teklifi yapıldığı bir karma modelde sözkonusu olabilir.
TSK’nın, askerlik sistemi dâhil, kendisini ve süreçlerini sorgulayarak yeniden yapılanmaya dönük adımlar atması ve problemlerin köküne ve nedenselliğine inerek, komutanların görev süreleriyle sınırlı olmayan projeler yürüterek çözümler üretmesi gerekmektedir.
Alternatif olarak gündeme getirilen, 15 aylık askerlik hizmeti sonrası sözleşmeli er modeli, Almanya’nın 6 aylık hizmet sonrası uyguladığı sözleşmeli askerlik modeline benzemektedir. Karma ordu olarak adlandırılabilecek bu model, profesyonel yapılanma gerektiren terörizmle mücadele ve daha uzun hizmet süresi/uzmanlık gerektiren diğer kadrolar için uzman erbaş uygulamasıyla birlikte bir çözüm olarak görülebilir.
Karma ordu yapılanmasını getirecek modeller, profesyonelleşme için bir adım olarak sunulsa da, bu modeller için şu değerlendirmeler yapılabilir:
i. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapacak kişilere, yeni bir dönemde er olarak sözleşme önerilmesi, askeri hiyerarşi ve uygulama bazında sorunlar yaratacaktır. Kişilerin mevcut rütbeleri ile sözleşme döneminde göreve devam etmesi de benzer problemlere neden olacaktır.
ii. Kıta çavuşu ve uzman onbaşılar arasında uygulamada var olan ve mahkemelere yansımış hiyerarşi çatışması örneği, karma askerlik modelleri olarak ortaya konulacak ve tartışılacak tüm yeni düzenlemelerde de problem alanlarından birisi olacaktır.
iii. Sözleşmeli er statüsü, uzman erbaş uygulamasının tek kaynağı olarak aynı kanun içinde düzenlenmemesi ve statüler arası terfi ve geçiş kenlik sağlanmaması durumunda, askeri hiyerarşinin oluşturulması ve iki farklı statünün personel temininde aynı kaynağı kullanması gibi bir çarpıklık ortaya çıkacaktır.
iv. Haklar temelinde de farklılaşan yeni bir statünün yaratılması yönetim problemlerini de beraberinde getirecektir. Kurum içinde mevcut statüler ve aynı statü içindeki farklı kaynaklar arasında halen yaşanan kopukluk ve sosyal mesafeye dönük sorunlar, yapısal olduğu kadar kültürel değişim temelli çözüm üretilmesini de zorunlu kılmaktadır.
v. Sözleşmeli er statüsünün yaratıldığı karma model; mevcut zorunlu askerlik uygulamasının, şartları, süresi ve askerlere tanınan haklar itibariyle bu çalışmada önerilen bazı olumlu değişiklikleri de beraberinde getirmesi ve yukarıda belirtilen problemleri çözmesi durumunda olumlu olarak nitelenebilir.
Dünyadaki ve Türkiye’deki mevcut şartlar, Türk insanının yaşam düzeyi ve aile yapısındaki değişimler; zorunlu askerlik modeli içerisinde dahi olsa, devletin hiçbir ücret ödemeden kişileri 2-3 aydan daha uzun süreli olarak silâhaltında tutmasının ve bu süreçte kişileri toplumdan ve ailelerinden kopuk ve yalıtılmış bir görev ortamına mecbur etmesinin, en azından barış dönemlerinde yanlış olduğunu göstermektedir.
Toplumsal kültür ve TSK’nın kurumsal kültürünün statü ayrımı ve farklı kategoriler yaratma noktasında sergilediği olumsuz eğilim, askere alma ve personel temini için çıkarılan farklı kanunlar ve kaynak çeşitliliği nedeniyle artmaktadır. Dört farklı mevzuat düzenlemesine dayanacak dört farklı uygulamada (zorunlu askerlik, sözleşmeli erlik, uzman erbaşlık ve astsubaylık), statülerin en az ikisinde yer alan er-onbaşı-çavuş rütbelerinin gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmadığı takdirde rütbe hiyerarşisi temelinde yeni bir çatışmayı doğuracağı ve basitleştirilmeye çalışılan sistemi daha karmaşık hale getireceği de öngörülebilir. Bir çatışma doğurmasa bile düzenlemenin doğru temellere oturmadığı söylenebilir.
C. Askerlik Modeline Dönük Öneriler:
Profesyonel/karma ordu modeline dönük çalışmalarda, dünya örnekleri kadar, uzman erbaş ve sözleşmeli subay/astsubay uygulamalarındaki tecrübelerden de azami istifade edilmelidir.
Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda son beş yıl içerisinde yapılmış, bu statülerin etkinliğini ve problemlerini sorgulayan çalışmaların mevcut olduğu bilinmektedir. Bu konuda anket ve reel verilere dayalı yeni çalışmaların da yapılması gerekmektedir.
Zorunlu askerlik uygulamasını yeniden yapılandırma çalışmalarında ve profesyonel/karma ordu modeline dönük arayışlarda, kamuoyu ve toplumun ihtiyaç, görüş ve beklentilerini ortaya koyacak araştırmalar da yaptırılmalı ve sonuçları dikkate alınmalıdır. Ancak, güvenlik ve askerlik gerekleri ile toplumsal beklentilerin her zaman örtüşmeyeceği de bir gerçektir.
Bugün 6 aylık askerlik süresine tabi yükümlüler için daha uzun süreli bir askerliğin getirilmesinin toplumsal tepkilere neden olması ne kadar doğalsa; getirilecek yeni bir askerlik modelinde verilecek haklardan geriye dönüşün de, barış şartlarında o kadar zor olacağı tasarım aşamasında unutulmaması gereken bir konudur.
Zorunlu askerlik modelini değiştirecek yeni bir yapılanmaya karar verilebilmesi ve uygulamaya geçilebilmesi için öncelikle asker ihtiyacının belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, öncelikle TSK’nın yeni bir tehdit değerlendirmesi yaparak, orta ve uzun dönem için büyüklük, kuvvet yapısı (teşkilat) ve konuşlanma hedeflerini ortaya koyması ve bu bağlamda asker ihtiyacını belirlemesi gerekmektedir.
Askere alma sisteminde, geçiş dönemi, kısa dönem ve orta-uzun döneme yönelik alınabilecek tedbirler ile çalışılabilecek modellere dönük ipuçları aşağıda verilmiştir.
Geçiş Dönemi İçin Öneriler (1 yıl içerisinde):
Bu dönemde mevcut zorunlu askerlik hizmeti, aşağıdaki tedbirleri de alarak yeniden yapılandırılmalıdır.
Yeni tehdit değerlendirmesi sonucunda küçüleceği ve yükümlü ihtiyacının azalacağı değerlendirilen TSK’da;
i. 15 aylık askerlik günümüz şartlarında, kişisel yaşam ve kariyer hedeflerinin şekillendiği bir yaş döneminde çok uzun bir süre olarak değerlendirilmektedir. Bu sebeple yükümlü sayısı ihtiyacı karşılamasa dahi, zorunlu askerlik süresi beklentileri de dikkate alarak 12 aya indirilmeli.
ii. Yedek subay adayı olarak seçilmeyenler için uygulanan 6 aylık kısa dönem askerlik ve yedek subaylık uygulamalarına aynı şartlarla devam edilmeli.
iii. 12 aylık hizmet süresine tabi olan yükümlüler arasından; mesleki beceri, sağlık, gönüllülük, ailevi ve kişisel problemleri olmama gibi hizmete uygunluk şartlarını taşıyanlar, yükümlü hizmeti başlamadan önce askerlik hizmeti için seçilmeli.
iv. 12 ay için askerlik hizmetine seçilenlere, bu statünün cazibesini artırmak ve yükümlülerin mağduriyetlerini ortadan kaldırmak maksadıyla temel eğitim sonrası dönemde, her ay için asgari ücret miktarında bir ödeme yapılmalı. Profesyonel askerlik anlamına gelmeyen bu uygulama kişileri hizmete teşvik yanında, askerlik için karar aldırma yaşını da daha öne alacaktır.
v. Mevcut zorunlu askerlik uygulaması sorgulanarak, kişileri bu süreçte toplumdan ve ailelerinden yalıtan şartlar; yükümlüler temel eğitim için ikamet yerlerine yakın garnizonlara planlanarak ve askerlik dönemi izin hakları yeniden düzenlenerek kısmen ortadan kaldırılmalı.
vi. Askerlik için seçilmeyenler toplam süresi 14 ay olan kamu hizmetine yönlendirilmeli. Bu kategoriye ayrılan kişiler iki aylık temel eğitim sonrası, ihtiyaç duyulan kurumlarda 12 ay süreli kamu hizmetini yerine getirmeli. (Kamu hizmetinin süresi, askerlik hizmetinin cazibesinin artırılması için bu hizmetten daha uzun belirlenmiştir.)
vii. Ödemesi biraz yüksek tutulmak (15.000-20.000 TL) kaydıyla, gerektiğinde yaş, saklı/kaçak/evli/çocuklu olma vb. sınırlamalar da getirilmek kaydıyla, askere çeşitli sebeplerle gitmeyen kitleyi de önemli oranda eritecek, dar kapsamlı ve kısa süre müracaatlı bir bedelli askerlik uygulaması son kez yapılmalı. Uygulama ile birlikte bedelli askerliğe kaynaklık eden kanun maddesi yürürlükten kaldırılmalı ve bu sayede, gelecek dönemlerde beklenti yaratılması ve konunun suiistimali de engellenmeli.
viii. Kamu hizmetine yönlendirilen ve bedelli askerlik yapan kişiler, ikametlerine en yakın askeri birlikte temel askerlik eğitimine (2 ay) alınmalı. Oluşturulacak yedeklik sistemi içerisinde ihtiyaç duyulması durumunda bu kişiler, her 4-5 yılda bir, yine ikametlerine en yakın birlikte, izin dönemlerine veya hafta sonlarına denk gelecek ve kişilerin sivil yaşamların etkilemeyecek şekilde yedekliğe dönük 15-20 günlük tazeleme eğitimine alınmalı.
Kısa Dönem İçin Öneriler (1-5 yıl):
Kısa dönemde Karma Ordu sistemine geçilmelidir. Bu sistem içerisinde:
i. Askerlik süresi tüm yükümlüler için, öğrenim durumu dikkate alınmaksızın 6 ay olarak belirlenmeli. Türkiye şartlarında bu süre; kişilerin sivil yaşamlarını,
öğrenim ve mesleki kariyer hedeflerini en az etkileyecek ve kişilerden TSK için kurumsal katkı beklenen en kısa askerlik süresi olarak değerlendirilmektedir.
6 aylık sürenin belirlenmesinde kaynak ve kadro ihtiyaçları dikkate alınmamıştır. Çünkü bu statü karma orduda temel statüsü değil, sözleşmeli profesyonel er statüsünün bir tamamlayanı olarak öngörülmektedir. Bu statüdeki askerler orduda uzmanlık ve tecrübe gerektirmeyen kadrolarda kullanılabilecektir.
ii. Altı ay askerlik yapacak kişiler, yükümlüler arasından; mesleki beceri, sağlık, gönüllülük, ailevi ve kişisel problemleri olmama gibi hizmete uygunluk şartları
esaslarınca temel eğitim öncesi seçilmeli.
iii. 6 aylık askerlik için seçilen kişilere, temel askerlik eğitimi dönemi dâhil, asgari ücrete yakın bir ücret ödenmeli. Sözkonusu ücretlendirme, bu statünün cazibesini artırmak ve yükümlülerin mağduriyetlerini ortadan kaldırmak maksadıyla yapılmalı. Profesyonel askerlik anlamına gelmeyen bu uygulama, kişileri 6 aylık hizmet sonrası sözleşme dönemi için orduda kalmaya da teşvik edecektir.
iv. 6 aylık askerlik hizmetine tabi yükümlülerin bu sürenin tamamını (temel eğitim dönemi dâhil) aynı birlikte tamamlaması esas olmalı.
Bazı istisnai sınıflara yönelik olanlar dışında acemi er eğitim birlikleri kaldırılmalı. Bu uygulama şu an bir yılda 8 celp dönemi olarak ve sevk süresi dâhil 45 günlük bir zamana sıkışan ve kişilerin askeri ortama adaptasyonu dışında fazla bir anlam taşımayan acemi er eğitiminin farklı bir birlikte uygulanmasını sonlandıracak ve her şeyden önemlisi de, kişilerin izin ve sevk süreleri haricindeki 5.5 aylık askerlik hizmetlerinde iki farklı şehir ve birliğe intibak ve oryantasyonu nedeniyle oluşacak sorunları ve maliyetleri ortadan kaldıracaktır.
v. 6 aylık hizmet süresi sonrasında, askerlik hizmeti için uygun nitelikte bulunan kişilere, profesyonel er statüsünde sözleşme teklif edilmeli. İlk sözleşme süresi
1-2 yıl olarak belirlenmeli. Kişilere bu hizmeti sözleşme süresi içerisinde herhangi bir zamanda bırakma hakkı verilmeli. Sözleşmeli olarak orduda kalmayı tercih edenlerin azami hizmet süresi terfi etmeleri dışında 5-6 yıl ile sınırlandırılmalı.
vi. Sözleşmeli erler için farklı görev bölgelerine göre değişen 1000-1.500 TL arasında bir aylık ücret ödenmeli ve kişilerin barınma ve iaşe giderleri karşılanmalı.
vii. Sözleşmeli erler için, diğer yetkinlik şartları yanında, bekâr olmak bir seçim kriteri olarak belirlenmeli. Bu uygulama kişilerin ailevi problemlerini askerliğe taşımasını belirli oranda engelleyecek, terörizmle mücadele gibi fedakârlık gerektiren görevlere adanmışlığı artıracak ve bu görevlerdeki zayiatın yaratacağı mağduriyetleri ve tepkileri azaltacaktır.
viii. Askerlik için seçilmeyenler temel eğitimi müteakip altı aylık kamu hizmetine (toplam hizmet süresi 2+6=8 ay) yönlendirilmeli. Kamu hizmeti, ihtiyaç olması durumunda kişilerin kendi kurumlarında, aksi halde ihtiyaç duyulan diğer kamu kurumlarında yerine getirilmeli. Kendi kurumunda kamu hizmetine alınanlar dışındakilere; altı aylık kamu hizmetini, tek seferde veya müteakip üç yılda ikişer aylık periyotlarla tamamlama imkânı verilmeli. Kamu hizmetine yönlendirilen kişiler ikametlerine en yakın birlikte/kışlada gece kalma şartı olmaksızın 2 aylık temel askerlik eğitimine alınmalı.
ix. Kişilere yükümlülüklerini (6 aylık er veya kamu hizmeti olarak) 25 yaşı sonuna kadar tamamlaması zorunluluğu (sözleşmeli statüde askerliğe devam edenler hariç) getirilmeli.
Orta ve Uzun Dönem İçin Öneriler (5-20 yıl):
i. Orta ve uzun dönemde, tam profesyonel ordu modeli, içinde bulunulan şartlara göre değerlendirilmelidir.
ii. Tam profesyonel orduya geçildiği durumda da, tüm sağlıklı erkek vatandaşlar için yedeklik amaçlı, 1-2 aylık temel askerlik eğitimi sistemde yer almalıdır.
Bu eğitim kişilerin ikametine en yakın askeri birlikte mesai saatleri içerisinde verilmelidir. Yedeklik statüsünde ihtiyaç olması durumunda bu kişilere 4-5 yılda bir 15-20 günlük, izinli dönemlerine veya hafta sonlarına denk gelecek şekilde yedeklik tazeleme eğitimi planlanabilmelidir.
iii. Zorunlu askerlik uygulamadan kaldırılsa dahi; pek çok ülkede olduğu gibi, bu konudaki yasal düzenlemeler muhafaza edilmelidir.
iv. Farklı kanuni düzenlemelerle getirilen farklı statüler arası rütbe-hiyerarşi çatışmasının çözülmesi gerekmektedir. Bunun için, şu an mevcut olan ve askerlik sistemi ile (İç hizmet ve personel kanunları) askere alma faaliyetlerini düzenleyen farklı kanunları tek bir yasal düzenleme (kodifikasyon) temelinde birleştirilmeli ve erden orgenerale, statüler ve rütbeler arası geçişi de mümkün kılan tek rütbe sistemi oluşturulmalıdır.
D. Zorunlu Askerliğe Alternatif Model Önerilerinde Parametreler
Yukarıda nitel olarak verilen model önerileri ve ayrıntıları bu başlık altında tek bir tablo içinde temel özellikleri itibariyle özetlenmiştir.
ÜÇ FARKLI ASKERLİK MODELİ İÇİN HİZMET ŞARTLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLER
KAYNAKÇA
AKAY, Hale, ‘‘Demokratik Gözetim: Kuramsal Değerlendirme’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim (Ed.: A.Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009.
AKAY, Hale, ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri: Kurumsal ve Askeri Boyut’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim (Ed.: A.Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009.
AMBROSE, Stephen E., ‘‘The End Of The Draft, And More’’ Natıonal Revıew/Augus R 9, 1999.
ANDERSON, G.M., D. Halcoussis and R.D. Tollison, ‘‘Drafting The Competition: Labor Unions And Military Conscription’’, Defence and Peace Economics, 1996, 7, p.189–202.
BRIEM, Christopher, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002.
BRÖCKLİNG, Ulrich, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul.
DANDEKER, Christopher,‘‘The United Kingdom: The Overstretched Military’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New
York, s.21, 2000).
DONNELLY, Thomas, “The Military We Need, Defense Requirements Of The Bush Doctrine”, American Enterprise Institute, AEI Press, (Washington D.C., 2005), s.60.
FISHER, A.C. (1969) ‘‘The Cost of The Draft And The Cost of Ending The Draft’’, American Economic Review 59 239–254.
FLECKENSTEİN, Bernhard, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.90, 2000.
GAL, Reuven; Cohen, Stuart A., ‘‘Israel: Still Waiting in the Wings’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
HANSEN, W.L. and Weisbrod, B.A. (1967) ‘‘Economics of The Military Draft’’, Quarterly Journal of Economics, 81, p.395–421.
HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984.
HOFSTEDE, Geert, Cultures and Organizations: Software of the Mind, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991.
KANTARCI, Hasan Bülent, ‘‘Sosyal Devlet, Sosyal Güvenlik ve Türkiye’de Zorunlu Askerlik Hizmeti’’,
http://Sbe.Balikesir.Edu.Tr/Dergi/Edergi/C6s10/Makale/C6s10m5.Pdf. Erişim; 21 Ekim 2010.
KELLER, Katarına, Panu Poutvaara And Andreas Wagener, ‘‘Mılıtary Draft And Economıc Growth In Oecd Countrıes’’, Defence And Peace Economics, 2009, Vol. 20(5), October, Pp. 373–374.
KERSTENS, K. and Meyermans, E. (1993) ‘‘The Draft Versus An All-Volunteer Force: İssues Of Efficiency And Equity in The Belgian Draft’’, Defence Economics, 4, p.271–284.
LAGENDİJK, J., ‘‘Zorunlu Askerliğin Sonu Görünüyor’’, Radikal Gazetesi, 28.04.2010.
LEANDER, Anna, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573.
LEE, D.R. and McKenzie, R.B. (1992) ‘‘Reexamination of The Relative Efficiency of The Draft and The All-Volunteer Army’’, Southern Economic Journal, 59, p.646–654.
LEVY, Yagıl, ‘‘Socıal Convertıbılıty And Mılıtarısm: Evaluatıons Of The Development Of Mılıtary-Socıety Relatıons In Israel In The Early 2000s' ’’, Journal Of Political And Military Sociology, 2003, Vol. 31, No. 1 (Summer):71-96
LAU, M.I., P. Poutvaara, and A. Wagener, ‘‘Dynamic costs of the draft’’ German Economic Review 2004, 5, 381–406.
LUTZ, D.S. (1996), ‘‘Ist eine Freiwilligen-Streitkraft billiger? (Are all-volunteer forces cheaper?)’’ In Hamburger Beiträge zur Friedensforschung und Sicherheitspolitik, edited by J. Gross and D.S. Lutz. Hamburg, 39–54.
MOSKOS, Charles C., John Allen Williams, David R. Segal, ‘‘Armed Forces after the Cold War’’, The
Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.1-13, 2000.
MOSKOS, Charles C., ‘‘Toward a Postmodern Military: The United States as a Pardigm’’, The
Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.14-31, 2000.
MOSKOS, Charles, "Time to Bring Back the Draft?", American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.220-222.
MOSKOS, Charles, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
MOSKOS, Charles, book review, ‘‘The Culture of Defense (by Christopher D. Van Aller, Lexington Books, 2001.) US Army War College, 00311723, Fall2001, Vol. 31, Issue 3.
MOSKOS, Charles C., ‘‘What Ails the All-Volunteer Force: An Institutional Perspective’’, US Army War College, 00311723, Summer2001, Vol. 31, Issue 2.
MOSKOS, Charles, “Reviving the Citizen Soldier,” Public Interest 147 (Spring 2002), p. 2–3.
MOSKOS, Charles, ‘‘Saving The All-Volunteer Force’’, Mılıtary Revıew, May -June 2005.
NEVO, Baruch, and Yael Shor, '‘The Contract Between The IDF And Israeli Society: Compulsory Service." Baruch Nevo and Yael Shor (ed.) ‘‘The Contract Between The IDF And Israeli Society: Compulsory Service: The Army-Society Project of the IDF and the Israel Democracy Institute, Jerusalem’’, The Israel Democracy Institute (Hebrew), 2002.
ÖZGEN, Cenk, ‘‘Türkiye’de Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu’’, Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006.
POUTVAARA, P. and Wagener, A. (2007) ‘‘Conscription: Economic Costs and Political Allure’’, Economics of Peace and Security Journal, 2, p.6–15.
ROTH-DOUQUET, Kathy & Frank Schaeffer, ‘‘Awol: The Unexcused Absence Of Amerıca’s Upper Class From Mılıtary Servıce—And How It Hurts Our Country (2006)’’, Revıewed By Major Charles Kuhfahl
Jr., The Army Lawyer, February 2007.
SANDLER, T. and Hartley, K. (1995) ‘‘The Economics of Defense’’, Cambridge: Cambridge University Press.
SHAVİT, Uriya, "To Serve or Not to Serve?’’ Ha 'aretz Supplement, May 26 2000.
SORENSEN, Henning , ‘‘Denmark: From Obligation to Option’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.121, 2000.
STROUP, M.D. and Heckelman, J.C. (2001) ‘‘Size of The Military Sector And Economic Growth: A Panel Data Analysis of Africa and Latin America’’, Journal of Applied Economics 4 329–360.
WARNER, J.T. and Asch, B.J. (1995) ‘‘The Economics of Military Manpower’’, In Handbook of Defense Economics, Vol. 1, edited by K. Hartley and T. Sandler. Amsterdam: Elsevier, 348–398.
WILLIAMS, John Allen, ‘‘The Postmodern Military Reconsidered’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
WRONA Richard M. Jr., ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1,
Summer 2006 s.29-30.
VAN ALLER, Christopher D., ‘‘The Culture of Defense’’, Lexington Books, 2001.
YILMAZ, Sait, ‘‘ABD Silahlı Kuvvetlerinde Dönüşüm’’, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Mayıs 2009, Sayı 13.
http://www.asal.msb.gov.tr/er_islemleri/Gun.kadar%20askerlik%20hiz.htm Erişim; 27 Ekim 2010.
http://en.wikipedia.org/wiki/... (military_service, conscription, compulsory military service, volunteer military) Erişim; 05 Ekim -10 Kasım 2010.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/... Erişim; 05 Ekim -10 Kasım 2010.
http://www.nationmaster.com/cat/mil-military Erişim; 05 Ekim -10 Kasım 2010. 1111 Sayılı Askerlik Kanunu.
Dr. Salih AKYÜREK
Salih AKYÜREK 1965 yılında Kırşehir’in Mucur ilçesinde doğdu. 1982 yılında Mucur Lisesinden, 1986 yılında Kara Harp Okulundan mezun oldu. 2001 yılında
Başkent Üniversitesinde ‘‘İşletme’’ Yüksek lisans programını ve 2009 yılında Gazi Üniversitesinde ‘‘Genel İşletme’’ doktora programını tamamladı.
1986-1994 yılları arasında K.K.K.lığına bağlı birliklerde takım ve bölük komutanı, 1994-2007 yılları arasında K.K.K.lığı Karargâhında personel
alanında proje subayı olarak görev yaptı. Bu süre içerisinde 2001-2007 yıllarında K.K. Sosyolojik ve Psikolojik Araştırmalar Kısım Amiri olarak hizmet verdi ve TSK’nın Personel Sisteminin yeniden yapılandırılmasına dönük projelerde görev aldı. Aynı dönemde personel alanında pek çok araştırma projesini bizzat yürüttü. 2002-2003 yıllarında Bosna Hersek’te Türk Taburu Görev Kuvvet'inde görev yaptı.
2008 yılında TSK’dan albay rütbesiyle emekli oldu. Mart-2009 tarihinde BİLGESAM’da ‘‘Sosyo-Kültürel Araştırmalar Uzmanı’’ olarak çalışmaya başladı.
Araştırma tasarımı, ölçek tasarımı ve veri analizi konularında teknik uzmanlığı bulunan Salih AKYÜREK’in toplumsal kültür, örgüt kültürü, örgütsel iletişim, askeri kültür, personel/performans değerlendirme, kimlik, toplumsal kutuplaşma vb. konularda çalışmaları bulunmaktadır.
Bedensel Engelliler Spor Federasyonunda milli tabanca atıcısı, ulusal atış hakemi ve atış eğitim kurulu başkanı olarak görev yapmaktadır.
Reyhan Akyürek ile evli olan Salih AKYÜREK, Elif ve Salim Can adlarında iki çocuk babasıdır ve İngilizce bilmektedir.
bilgesam.png
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, Celil Ağa İş Merkezi, No:10, Kat:9 Daire:36
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye
Tel: 0 212 217 65 91 Faks: 0 212 217 65 93
e-posta: bilgesam@bilgesam.org
www.bilgesam.org
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder