Ulusal Onurun Simgesi YARGI,
Yekta Güngör Özden
Ulusal onurun simgesi: Yargı
(“Yargı Reformu”ndan söz edilen günümüzde karşılaştırmak ve nelerin değiştiğini saptamak için 10 yıl önce, 6 Eylül 1999’da yayımlanan yazımı yeniden yayıma veriyorum.)
Gerçekdışı savlar, gözdağları, baskılar, kimi yakışıksız suçlamalar ve ülkeye hiçbir yararı dokunmamış, tersine, onarılmaz yıkımlarla büyük zararlar vermiş kimilerinin yasaklarının kaldırılması bağımsızlığın yitirilmesi olasılığından daha önemliymişçesine gerçekleştirilen hukuka aykırı Anayasa değişiklikleriyle çocuk kandırırcasına yapılan Siyasi Partiler Yasası değişikliği yakınmaları sürerken yeni bir adalet yılına girilmektedir. Tören ve toplantılarda konuşmalar yapılacak, bir önceki yıl ne olmuşsa yine aynı görünümler izlenecektir. Özde değişen hiçbir şey yoktur. Yargı konusunda yıllardır Baro Başkanları, Türkiye Barolar Birliği Başkanları, Yargıtay ve Danıştay Başkanlarıyla Anayasa Mahkemesi Başkanları değinmedik sorun, dile getirilmedik kavram bırakmadılar. Öneriler, dilekler, eleştiriler, uyarılar sıralandı. Ama sonuç değişmedi, sorunlar çözümlenmedi, giderek büyüdü ve arttı. Kimilerinin alıntı, saptırma ve yanlışlıkları içeren konuşmaları yeni sanılarak abartılarla verildi. Oysa, yazılması geciken kararlar, savsaklamalar, uygulama yanlışlıkları, değişik yandaşlıklar ve karşıtlıklar, çelişkiler, aykırılıklar, bozukluklar, yakınılan sorunların başında gündemi oluşturmaktadır.
Ne kadar acıdır ki 1961 Anayasası’nın karşılığı, hem de askerlerin yönetiminde 1982 Anayasası’yla alındı. Öbür siyasetçilerin ve partilerinin yapamayacağı kötüye doğru Anayasa değişikliği de değiştiğini söyleyen Ecevit’e yaptırıldı. Avrupa Birliği Temsilcisi’nin övgüsü, ABD Dışişleri ilgilisinin açıkladığı “buyruk”, borsanın çılgınlaşması, eğilimi ve kişiliği bilinen kimi yazarların goygoyculuğu bir rastlantı değildir. Böyle bir ortamda adalet yılına umutla başlamak olanaksızdır. Adalet, hukuk, insan hak ve özgürlükleri, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı konusunda şiirsel nitelikli çok güzel sözler söylenebilir. Çok etkili yazılar yazılabilir. Değişik tanımlarla, kavramlar ve kurumlar anlatılabilir. Önemli olan yaşamsal gerçekleri vurgulayıp olumsuzlukları kaldırarak olumlu yönelişlere girmektir. Şimdiye değin hiçbir şey yapılmamış değil, bir şeyler yapıldı ve yapılıyor. Ama yerinde, zamanında ve yeterli değil. Hâlâ Osmanlı döneminden kalma yasalar yürürlükte. Hâlâ herkesin yakınır göründüğü 1982 Anayasası yenilenemiyor. 12 Eylûl’dan 6 Aralık 1983’e değin çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme yolunu kapatan Anayasa’nın geçici 15. maddesi bile kaldırılamıyor. Bu madde kapsamına giren düzenlemeleri TBMM bir maddelik yasayla yürürlükten alıkoyabilir. Kurban derilerinin toplanmasında THK.nu dışlayan uygulamayı kimlerin sağladığı, hangi kulüp yöneticilerinin, hangi holding patronlarının adının geçtiği, Fethullah Gülen’e dayanıp dayanmadığı bile araştırılmıyor. Kimi yüksek mahkemelerde siyasetçilerin kurtarılması, Daire Başkanı’nın kovuşturulması nasıl sonuçlanıyor, mescitler nasıl yenileniyor, türbana yakınlık söylenerek nasıl oy toplanıyor, bir yere seçilmek için neler yapılıyor, üzerinde durulup önlemler alınmıyor. Üye, yargıç, savcı seçim ve atamalar nasıl yapılıyor, siyaset nasıl el atıyor, Bakanlıkta kimi genel müdürlükler kimi Bakanlarca nasıl karargâh durumuna getiriliyor ve niçin dokunulamıyor, çok kimsel bilmiyor, ilgilenmiyor. Yapıda bozukluk varsa, hukuk öğretiminden meslekiçi eğitime kadar tüm gerekler gözardı ediliyorsa, insan gücünde nitelik aranmıyorsa, yargıdan bir şey beklemenin anlamı yoktur. Çoğu özveriyle çalışan yargı ilgilileri de tasalanmaktadır.
Sözde, kağıt üzerinde hukuk devleti değil, tüm nitelikleriyle çağdaş hukuk devleti için Anayasa mutlak değiştirilmeli, yargının bağımsızlığı, yargı kararlarının duraksamasız yerine getirilmesi sağlanmalı, insan hakları ve özgürlükler bağlamında sağlıklı güvenceler getirilmelidir. Siyasal partilerin demokrasi ve Anayasa suçu işlemeleri ve bu yolla kapatılmaları önlenmeli, yaptırımlar etkin ve uygar olmalıdır. Siyasî Partiler Yasası, seçim yasaları, temel yasalar, özellikle yöntem yasaları değiştirilerek hızlı, doyurucu, az giderli adalet ulusun hizmetine sunularak toplumsal barış ve ulusal dayanışma güçlendirilmelidir.
Yasama, görme, duyma, iletme ve izleme toplamı yakınmalar ve sorunlar çizelgesini şöyle düzenleyebiliriz:
Yasama organının yaklaşımı, siyasetçilerin sataşmaları, hukuk tekniği yönünden bozukluklar içeren yasalar, KHK’ler; yürütmenin çıkardığı güçlükler, kararların yerine getirilmemesi, kararları geçersiz kılan yeni işlemlerle direnme niteliğindeki düzenlemeler; Cumhurbaşkanının yargı alanındaki aşırı yetkileri; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı; Adalet Bakanlarının ve Bakanlığın tutumu; eski ve yetersiz kurallar; kararların geç yazılması, gerekçelerinin doyurucu olmaması; uzayan davalar, gelmeyen belgeler, dosyalar, kayıtlar ve geciken yanıtlar; yargıç ve savcı boşlukları, mahkeme gereksinimi, bakımsız adliye binaları, araç-gereç yoksunluğu; gereksiz bilirkişi incelemeleri, tanıkların getirtilmesi, gereksiz yazışmalar, yağılan dosyalar; yargıda çalışanların aylıklarıyla özlük haklarındaki aykırılıklar, başkan ayrıcalığı; adalet kolluğunun yokluğu, kolluk güçleriyle ilişkilerde sıkıntı; özensiz seçimler, tarikat ve şeriat yandaşlıkları; siyasetçilerin atamalara ve işlere karışması; mafya etkisi, çeteler, rüşvet söylentileri, üstünkörü incelemeler, şaşırtan sonuçlar, klişe kararlar; duruşma salonlarında dinleyici ve ilgili taşkınlıkları; iş çevreleriyle ilişkiler, kimi geçiler, iş izleme yakınlıkları; memurlarla üniversite ilgililerinin yargılanma koşulları, milletvekili dokunulmazlığı; bilirkişi ödeneği yokluğu ya da azlığı; aday olamayanlarla seçilemeyen adayların mesleğe dönme çarpıklığı; emeklilik yaşının fazlalığı; her olayın mahkemeye gelmesi; harçların ağırlığı; cezaevlerinin terör okulu durumu, ceza sonrası topluma kazandırma; hukuk dilinin eskiliği, yabancı dil bilmeme; Baroların bağımsızlığı, Barolarca avukat atama, adalet yardımı ve Hazine avukatlarının hakları; Avrupa Birliği hukukuna uyum; Hukuk Fakültelerinin çokluğu; Af enflasyonu; medyanın savcı-yargıç yerine geçmesi, suçlama ve karalamalar ile etkileyici ve yönlendirici yayınlar; arşiv yetersizliği. Ülkemizin kültür, yurttaşlık bilinci, toplumsal ve ekonomik düzeyi, kan dâvaları, trafik keşmekeşi, orman, kıyı, imar, arazi, sınır ve benzer sorunları ağırlığı artırmaktadır. Açıkça belirtelim ve soralım: Yargıya yeterli güven, yeterli saygı var mı ve yargı bunu sağlayacak konumda, durumda, tutumda mı? Yanıtlar, gerçeğin anahtarı olacaktır.
Her olgunun başı insan ve eğitimdir. Adalet ve saygısı, hak duygusunun yüceliğine dayanır. İnsan, devlet, demokrasi, hukuk, kişilik, kamu düzeni, Anayasa saygısı ve özeniyle özgürlük tutkusu yurttaşlık bilincimizi dokumamışsa olumlu sonuçlar bir düştür. Çelişkileri, düşkırıcı, tiksindirici olayları izliyoruz. Akçalı sorunları öne çıkarmak yanlıştır. Öncelikle onursal düzenlemeler yapılmalı, etkin yaptırımlarla, antidemokratik kurallar ayıklanarak yapısal aydınlık sağlanmalıdır. Kurumsal güçlenme, güveni ve inanı sağlayacaktır. İlkeli tutum, yansızlık ve doyurucu kararlar, yargının onurunu yükseltecektir. Yargıya “hasta” demek yanlış olduğu gibi “sağlıklı” demek de doğru değildir. İş işten geçmeden çalışılmalı, yargıdaki dayanışma zayıflığı giderilerek örnek çabalara girişilmelidir. Yargısı güçlü olmayan devletin ayakta durması güçtür. İnan ve güven kapısı yargı, devletin, demokrasinin, hepimizin onurudur.
Bilgili, terbiyeli, kültürlü, çalışkan, okuyan, inceleyen, izleyen, sabırla dinleyen, araştıran, iyi sorgulayan, yansız, dürüst, yürekli, özel yaşamında bile özenli, nitelikli, kişilikli, “İnsandan anlayan, insan hukukçu”, özellikle yargıç ve savcı sayısı artmadıkça, yargının sorunları azalmayacaktır. Her erkin, her organın, her kurumun sorunları, önce kendi içinde artar ya da azalır. Dış etmenler sonra gelir. Özlemler, uyumla ve birliktelikle gerçekleşir. Yoksa her yıl aynı sorunları yineler dururuz. Yarınlar da bizi bağışlamaz. Renkli, gösterişli giysiler değil, yürek ve beyin gücüne dayanan ürünler göstergedir. Böyle giderse, Anayasa Mahkemesi’ni, Danıştay’ı kaldırıp yargıyı göstermelik bir yapıya dönüştürme çabalarını izlemek kaçınılmaz olacaktır.
http://www.turksolu.com.tr/252/ozden252.htm
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder