Corona virüsü ile Küresel Mücadelede ne durumdayız?. BÖLÜM 1
Prof.Dr.Sait Yılmaz
02 Mayıs 2020
Giriş
Dünyada 150.den fazla ülke COVID-19 ile mücadele ediyor ve virüsün yayılmaması için aynı ümitsizliği paylaşıyor. Yayılmasının önlenmesi öncelikle için erken tespit yani coronavirüs testlerinin erken safhada yapılması ve izlenmesi lazımdı. Güney Kore ve İzlanda, bunu çok çabuk yaptı ve hastalığı izole etti 1. Ancak, virüs halen İspanya.da halkın %40, İtalya.da ise %26.sına bulaşmış durumda 2. Bu oran birkaç ay içinde %50.ye ulaşacak ve sonra doğal hale gelecek. Türkiye.de ise bu oranın sonbaharda %60.a ulaşması bekleniyor.
Öte yandan, COVİD-19 ile ilgili hala pek çok soru cevaplanmış değil ve hala nasıl bir yöntem izleneceği konusu tartışılıyor. Evlere hapsedilen insanlar isyan diyor. Salgın ile ilgili olarak yanlış yöntemler ve yanlış bilgilendirme nedeni ile ekonomik ve sosyal bir intihara girişildiği yorumları yapılıyor. Muhtemelen bu salgının yenileri gelecek. Bu makalede, dünya genelinde corona virüsü ile mücadelede hangi yöntemlerin izlendiği, bu yöntemlerin dayatılması ile ilgili
şüpheli durumları, neden bir sonuç alınmasının zor olduğu ve bizleri nelerin beklediği konusuna odaklanacağız.
Corona ile mücadelede uygulanan yöntemler..
Ülkeler virüse karşı kendi siyasi yaklaşımlarına ve kabiliyetlerine göre karşılık verdi.
Örneğin Nikaragua ve Türkmenistan en başından itibaren virüs yokmuş gibi davranma yolunu seçti. İsveç ve Beyaz Rusya ise kahveleri, barları ve restaurantları kapatmadı. Hastalık Avrupa.da yayılınca Beyaz Rusya evlere sağlık hizmeti göndermeyi durdururken, İsveç üniversiteleri kapattı ve spor oyunlarını durdurdu. Halktan sosyal mesafeyi koruyarak kendi risklerini yönetmelerini beklediler.
Ancak, iki ülkede de vakalar hızla arttı ve kısa sürede milyonu buldu. Bu sayı; Danimarka, Norveç, Polonya ve Rusya.dan daha fazla idi.
İkinci virüse karşı tepki politikası, Güney Kore.nin etkili bir izolasyon stratejisi ile insanları eve kapatmadan mücadele etmesi oldu. Onu izleyen Singapur, Nisan ayı başına kadar başarılı idi ama vakalar hızla artınca o da kapatma yolunu seçti. Güney Kore, okulları on-line hale getirirken sadece vakaların olduğu yerlerde alış veriş yerlerini kapattı. Güney Kore, 2015 yılında Suudi Arabistan.dan gelen MERS virüsü nedeniyle kitlesel bir sağlık krizi atlatmış ve gerekli dersleri almıştı. 4 Şubat 2020.de henüz 16 adet COVID-19 vakası görüldüğünde ilk test cihazını onaylamıştı bile. Akıllı telefonlar ve diğer veri sağlayıcılarla proaktif bir takip sistemi kullanmaya başladı. Böylece vakaların görüldüğü her yerde çevrelendiği bir izolasyon sistemi kurdu. Nüfusun yaklaşık yarısının yaşadığı Seul ü
tamamen eve hapsetmeden büyük-veriye dayalı modeli karantia uyguladı. Bunun için, insanlarını mecburi tuttuğu bileklik ile takip etti.
ABD virüs testini 12.045 kişiye uyguladığında pozitif sonucu %20 iken, Güney Kore 10.982 kişiye uyguladığında bu oran %2 oldu3. Bunun bir diğer açıklaması Güney Kore bu testleri daha tesadüfi yaparken, ABD belli kriterlere göre yapmak zorunda kalmıştı. Belirti gösterenleri test ettiğinizde, belirti göstermeyen ama pozitif olanlar hastalığı yaymaya devam ediyor demektir.
Güney Kore.nin başarısının anahtarı şu kelimelerde saklı; şeffaflık, test, sıkı
kontrol, takip, karantina ve tedavi. Gaddar Çin.in bunlara eklediği tedbirler; sosyal mesafe, zorla karantina ve kitlesel tedavi oldu. Başta Çin olmak üzere İran ve İtalya gibi ülkelerde siyasi liderler durumun ciddiyetinin farkına varmakta geç kaldılar. Bu yüzden, reaksiyon geç başladığı gibi yavaş devam etti ve tedbirler konusunda kafa karışıklığı yaşandı, hatalar yapıldı.
Türkiye de başlangıçta Çin ile aynı iki politikayı izledi. Önce haberleri yayanları
tutukladı. Sonra hastalık yayılana kadar suskun kalmayı tercih etti. Problemin temelinde şunlar yatıyordu; kötü bir kriz yönetimi ve karar-verme sistemi, bürokratik düşünmede ön yargılar ve yapısal eksikler. Türkiye.de düzenlemeler yukarıdan aşağıya ve çoğunlukla ekonominin bazı kesimlerini kurtarma ve populist görünümlü bazı tedbirlere odaklanmış durumda, halk sadece izliyor.
Singapur ise 2003.deki SARS krizinden tecrübe edinmiş, erken test ve takip konusuna iyi çalışmıştı. Şubat ve Mart aylarında vaka sayısı 100.ler civarında iken bu yöntem iyi çalıştı.
Ancak, Nisanın başında yani 10 hafta sonra vaka sayısı henüz g1000.lere çıkmışken dokuz gün sonra 2000 e çıktı. 20 Nisan.da ise 8 bin vakaya ulaştı. Bunun sebebi, Singapurun Güney Kore.ye göre çok daha yoğun nüfusun bulunduğu işçi bölgelerinin varlığı olarak değerlendirildi. Singapur, okulları ve iş yerlerini 7 Nisan.da kapatmıştı ama geç kalmıştı.
Mesele sadece belirti verenleri test etmek ve temas ettiklerini takip etmek değil, belirti vermediği halde virüsü yaymaya devam edenleri bulmak. Şimdiden ABD ve pek çok Avrupa ülkesi Güney Kore modeline yatırım yapmaya başladı. Ana endişe kaynağı akıllı telefonlar yolu ile takip edilenlerin kişisel mahremiyetlerin nasıl korunacağı. Güney Kore.nin uyguladığı takip sisteminde neler olduğu henüz bilinmiyor. Öte yandan Afrika gibi dünyanın pek çok yerinde henüz bu tür takiplerin yapılabileceği akıllı vasıtalar kullanılmıyor.
Coronavirüs ile mücadele en başından itibaren sağlam bir kriz yönetim sistemi
gerekli idi. Öncelikle yetkililer ve hatta sağlık personeli virüsün nasıl hızla yayıldığını anlayamadılar ve erken vakaları normal tedbirlerle yetersiz sağlık hizmetlerine yönlendirdiler. Ortada bir stratejik plan olmadan yerel tedbirler alınmaya çalışıldı. Kriz yönetim, bilgilendirme ve müdahale sistemi arasında yetki boşluğu oluştu. Siyasi beklentiler içindeki orta seviye yöneticileri yukarı otoriteye doğru bilgiyi taşıyamadı.
Öte yandan İran gibi ülkeler dışarıdan uzman temin etmek gibi konulara yabancı idi. Ortada ateş edilecek bir düşman olmadığı için ülke istihbaratı da ne yapacağını bilemedi. Ekonomiyi kurtarmak için paniği önleme isteği, tedbirlerin alınmasını geciktirdi, insanlar hiçbirşey yokmuş gibi dışarıda dolaşmaya devam etti.
Önceki İtalya Başbakanı Mateo Renzi.nin bu konudaki açıklaması da ilginç; “Virüs geldiğinde müzelere, tiyatrolara gitmeye devam ettik, çünkü korkmama eğilimi vardı, terör tehdidine de böyle cevap vermiştik.” Karantina kararlarının verilmesinde İtalya ve Avrupa, ekonomiyi kurtarma düşüncesi kadar kadar halkın standard yaşamını etkileme konusunda şüphede kaldı.
İran üzerindeki ABD yaptırımları da halkına yönelik sağlık tedbirlerini zamanında
alamamasında oldukça etkili oldu 4. Sağlık sektörüne yönelik insani yardım amaçlı ticaret resmi olarak yaptırım konusu olmamasına rağmen, İran dışarıdan gerekli tıbbi ham madde ve cihazları alamadığı için kendi sağlık altyapısı ve araştırma birimlerini kuramadı.
ABD ve Avrupada ise hayli karışık ve şüpheli durumlar var.
Bill Gates’in kiralık bilimi ve ABD’nin çıkmazı..
Amerikalılar uzun vadeli strateji geliştirme körlüğü içinde olan bir ülkedir. Kore ve Vietnam.da sözde Komünizmle mücadele etmek için müdahale ettiler ama yerel halkın desteklediği bir gerilla savaşına hazırlıklı değillerdi. General McArthur, 1951.de özel kuvvetlere ihtiyaç olduğunu söylediğinde, Amerikan Kongresi bunun kendi kültürlerine uygun olmadığı cevabını vermişti. Aynı kör bakış Vietnam.da da devam etti Hava kuvvetlerinin acımasız bombardımanı ile sonuç almak istediler. Afganistan.da El Kaide ile savaşmak yerine Taliban.ı da hedef aldılar, ülke inşasına kalkışmak ise başka bir körlüktü. Aynı hatayı Irak.a demokrasi getirmeye kalkmakla yaptılar ve ülkeyi fiilen böldüler.
Bu yüzden, ABD son 70 yıldaki savaşlarında yenmeyi değil, yenilmemiş görünmeyi hedeflemiştir. Galibiyet askeri başarılar değil, istenen siyasi sonucun alınması demektir, bu da ancak halkın beyninde kazanılır. Bunların hepsinin altında Amerikan körlüğüne yol açan önyargılar ve arkasında ise Amerikan istihbaratının özellikle kültürel konulardaki işlevsizliği var. Bugünde aynı hatayı coronavirüsü ile mücadelede yapıyorlar; kurumsal ve kültürel hatalar.
Çinde virüs haberleri çıktığında ABD.nin aklına ilk gelen durumdan istifade etmek oldu. Çin.i ekonomik olarak vurmak için başta seyahat yasağı olmak üzere pek çok tedbir aldı. Virüs ile mücadelenin örtülü kısmında Çin.e diz çöktürmek için bir ekonomik savaş yapılmaya başlandı. Virüs Avrupa.ya vardığında ise ikinci safha başladı ve bu sefer İngiltere hariç diğer Avrupa ülkelerine yasaklar getirildi. Böylece borsada hisse senedi olan hava yolları bir gecede çöktü. Hisse senetleri spekülatörlerin eline düştü. Sadece onlar değil sayısız miktardaki iflaslar ile büyük miktarda servet değişimi oldu ve olmaya devam ediyor. Bunların hepsi birilerinin finansal çıkarları için ince dizaynlı bir plan çerçevesinde yürüyor.
ABD kültürü coronavirüsle mücadele yöntemine de etki etti. ABD hükümeti konuyu bir iç güvenlik meselesi gibi algılayıp, ülke içinde askeri birlik kaydırma şovuna girince virüsle mücadele işine resmi olmayan kurumlar ve halk sahip çıktı. Yani müdahale tabandan geldi. Bazı şirketler kendiliğinden sağlık malzemeleri üretiyor, birileri aşı yapmaya çalışıyor, nakliye şirketleri sığınaklara uzun süre kalabilmek için malzeme yığıyordu.
Trump, corona virüsüne karşı 13 Mart tarihinde acil durum ilan etti. Hastanelere 50 milyar dolar ayrıldı. Test yapma kapasitesinin artırılması hedeflendi. Amerikalıların en kötü senaryosuna göre virüs ülkede 1.5 milyon insanı öldürebilir 5 ve ABD, İtalya.ya benzeyebilir. En iyi senaryoya göre ise 236 bin kişi ölebilir. Coronavirus, tahminlere göre 4 milyon Amerikalıyı ciddi şekilde etkileyecek. Ancak bu rakamların arkasında önemli bir tezgâh olduğu anlaşılıyor. Ortada iki kurumun yönlendirmesi var ve tabii ki olağan şüphelimiz Bill Gates.
Bu iki kurumun bir tanesi Londra.daki Imperial College, diğeri ABD-Seattle.daki
Washington Üniversitesi Sağlık Enstitüsü (IHME6). Her iki adres de, “Bill ve Melinda Gates Vakfı”ndan corona virüse karşı aşı ve ilaç geliştirmek için para alıyor ve ikincisi Bill Gatesin evine oldukça yakın.
Londra.daki Imperial College.in Küresel Bulaşıcı Hastalık Analiz Merkezi.nden Prof. Neil Ferguson, önce Mart ayı başında COVİD-19.un İngiltere.de 500 bin kadar kişinin ölümüne yol açabileceğini açıkladı. Ferguson.un tanımladığı COVİD-19 modeli İngiltere.nin virüsle mücadelesi ve normale dönüşü için bir dönüm noktası olarak görüldü7. Modelin açıklanmasından sonra İngiltere, iş yerlerinin kapanmasına karar verdi ve Ferguson.un Enstitüsü hemen rakamları düşürmeye başladı. Böylece, İngiltere ekonomisi de büyük bir krize girdi.
Halbuki Ferguson ve onun virus konusunda çalışan personelinin hastalıkları tahmin konusunda iyi bir sicili yok. 2002 yılında halk içinde „deli dana. dediğimiz hastalıktan İngiltere.de 50 bin kişinin öleceğini söylemişti ama bu sayı 178.de kaldı. 2005.de ise H5N1 yani kuş gribinden dünya genelinde 200 milyon kişinin öleceğini iddia etti ama bu sayı Dünya Sağlık Örgütü.ne göre sadece 78 olarak gerçekleşti. 2006.daki yeni kuş gribi (H1N1) salgınında ise İngiltere.de 65 bin kişinin öleceğini iddia ederken, sonuç 457 kişi oldu.
Ferguson, İngiltere ekonomisinin kilitlenmesini sağlarken, 2.2 milyon kişinin
öleceğini iddia ettiği ABD.de de aynı etkiyi yaptı. Ferguson.un modeline dayanarak, Dr.Fauci Trump.a baskı yaparak acil durum ilan ettirdi. Sonrasında Ferguson.un ABD için tahminleri 100-200 bin arasına düştü. Neil Ferguson ve onun modelleme grubu, Dünya Sağlık Örgütü tarafından destekleniyor, Bill ve Melinda Gates Vakfı.ndan her yıl milyonlarca fon alıyor.
2006-2018 yılları arasında Gates Vakfı, Ferguson Enstitüsü.ne 184 milyon dolar yatırım yapmış. Fergosun.un Gates ile işbirliği “kiralık bilim” olarak adlandırılı yor.
Washington.daki Enstitüye (IEHM) gelince, Mart sonunda 2.2 milyona kadar
Amerikalının öleceğini tahmin ederken, iş yerlerinin kapatılmasından sonra 7 Nisan.da bu sayının azami 200 bin olacağı şeklinde rakamı değiştirdi. Son tahminde ise bu rakamı 60 bine kadar düşürdü. Ferguson.un enstitüsü gibi IHME de Gates.in bir projesi. 2007 yılında Gates.in parası ile kuruldu ve 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü ile dünyada sağlık trendlerini izlemek için bir anlaşma yaptı. 2017.de Gates.ten 210 milyon dolarlık ilave bir yardım alarak yeni binasında işleri genişletti. Kısaca, IHME, 13 yıldır Bill Gates.in küresel
sağlık projesinin merkezindeki kurum.
IHM modeli salgın için 430 bin yatağa ihtiyaç var dediğinde eyaletler paniğe girdi, hastaneler boşaltıldı. Ancak, Amerikalı gazeteciler IMHE modelini sorgulamaya başladılar. New York dışında sağlık sistemi krizi yoktu, hastaneler boştu. Eyaletten eyalete değişen iş yerleri kapanması ile virüsün yayılması arasında bir bağlantı kurulamadı8. IHME ise rakamların düşmesini kapatma tedbirlerine bağlamıştı.
2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder