31 Ocak 2020 Cuma

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 3

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 3




Özellikle Kazakistan ve Azerbaycan, yeni taşıma seçeneklerine şiddetle gereksinim duyacaklardır. Bugün, Rusya’nın, Hazar Dörtlüsü’nün kullanımına izin verdiği boru hattı kapasitesi; Atrau-Samara-Drujba (Dostluk) Boru Hattı ile Baltık Denizi’ne gönderilen 310 bin varil/gün (15.5 milyon ton/yıl) ve CPC ile taşınacak 565 bin varil/gün (28 milyon ton/yıl; bu hattan 2002 sonunda 20 MT civarında taşıma yapılmıştır) Kazak petrolü; Kuzey Hattı ile Novorossisk’e gönderilen 100 bin varil/gün (5 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de ancak 

2.5 milyon ton taşınmıştır) ve Batı Hattı ile Supsa’ya gönderilen 145 bin varil/gün (7.2 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de 5.7 milyon ton 
taşınmıştır) Azeri petrolü ile sınırlıdır.35 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergâhları araştırmakta ve önermektedirler. 

Türkmenistan’dan yapılması planlanan ihracat, gelecekte Azerbaycan ve Kazakistan ihracatının bir parçası olacakmış gibi görünse de, çeşitli sorunlar ve yeni dengeler nedeniyle Türkmenistan’ın kendi petrolüne ayrı bir ihraç güzergahı bulmak için çabalayacağı anlaşılmaktadır. Mevcut durumda Türkmenistan, yaklaşık 20 bin varil/gün (1 milyon ton/yıl) düzeyindeki ham petrol ihracatı 
için İran ile ‘takas’ (swap) yöntemini kullanmaktadır. Ancak, bu, ülkenin 2010 yılında ulaşılması beklenen 5 milyon ton/yıl’lık ihraç kapasitesi için çok da pratik bir seçenek oluşturmamaktadır. Hazar Dörtlüsü içinde özellikle Türkmenistan, piyasalara açılma bakımından en kötü konumda bulunan ülkedir. Boru hattı güzergâhlarının büyük bir kısmının muhtemel rakiplerin topraklarından geçmesi gerekmektedir. İran üzerinden geçecek güzergahın ise, günümüz koşullarında politik olarak savunulması imkansızdır. 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergahları araştırmakta ve önermektedirler. Bazı seçenekler politik açıdan tercih edilmelerine rağmen, ekonomikliği çok tartışmalı olan projelerdir. 

Enerji şirketlerine daha cazip gelen bazı seçeneklerin ise politik yönden yapılabilirliği bulunmamaktadır. Hazar Bölgesi ile ilgilenen pek çok Batılı ülke açısından en önemli faktörlerden birisi, kapalı enerji havzalarında yer alan hidrokarbon kaynaklarını büyük piyasalara taşıyacak, makul fiyatlı ve güvenilir bir boru hattı sisteminin kurulabilirliğidir. Söz konusu sistemin inşa edilmesi hem büyük miktarda sermaye gerektirmesi, hem de Bölge’nin karmaşık jeopolitiği nedeniyle hiç de basit bir mesele değildir. Ancak, zaman, Türkiye’nin teklif ettiği 
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin ve Türkiye üzerinden geçecek Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun, ne kadar iyi seçilmiş hedefler olduğunu kanıtlamıştır. 

Şu bir gerçek ki, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, bundan en büyük zararı OPEC görecektir. OPEC düşük petrol fiyatları ile mücadele etmekle birlikte, Hazar Bölgesi’nden gelecek ilave petrolün dünya petrol fiyatları üzerinde büyük bir baskı oluşturacağı aşikardır. Bu nedenle, OPEC’in en güçlü ülkesi olan Suudi Arabistan’ın, çok uluslu şirketlerin bu ülkeye geri dönmelerini kolaylaştıracak birtakım adımlar atması kuvvetle muhtemel gözükmektedir. 

Bu yönde bir yaklaşım, kuşkusuz, Hazar Bölgesi’ne yönelik beklentilerin tamamıyla değişmesine neden olacaktır. Ancak, 11 Eylül sonrasında ABD ile Rusya ve ABD ile Suudi Arabistan arasında meydana gelen gelişmeler,  kanımızca, ibreyi Hazar’dan tarafa döndürmüştür. 

Avrupa Birliği, petrol ithal eden bölge veya ülke olarak daima kazanan tarafta yer almaktadır. Petrol piyasasının global yapısından ötürü, petrolün nereden gönderildiğinin hiçbir önemi bulunmamaktadır. Petrol, örneğin en dinamik piyasalardan biri olan Güney Doğu Asya piyasalarına, Çin üzerinden veya İran Körfezi’nden gönderilse bile, dünya petrol fiyatları mevcut koşullar ve önceden tahmin edilen piyasa dinamikleri nedeniyle düşecektir. 

Bir OPEC üyesi olan İran için, bu kötü geleceği paylaşmakla birlikte, kendi üzerinden geçecek bir boru hattının sağlayacağı vergi gelirleri ve ekonomik kalkınma, düşük petrol fiyatları nedeniyle uğranılacak kayıpları belirli ölçüde de olsa telafi etmesini sağlayacaktır. İran’ın, Kazakistan-Türkmenistan-İran (KTI)- İran Körfezi boru hattı seçeneğinde kazanan tarafta olmasının nedeni de budur. Ancak, bu seçenek, ABD’nin Irak müdahalesi sonrasında İran’ın yeniden tanımlanacak durumu nedeniyle askıya alınmıştır. Dahası, bu hattın fizibilite 
çalışmasını yapan TotalFinaElf şirketi, Haziran 2002’de % 5 payla BTC sponsor grubuna katılmış; bu, Kazakistan’ın CPC’den sonraki tercihinin İran güzergahı olmayacağına, BTC’nin Kazak petrolü için de gerçekçi bir çözüm olduğuna bir kez daha işaret etmiştir. 

<  Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrolithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. >

Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrol ithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. Burada tek istisna, ABD’nin politik nedenlerden ötürü karşı çıktığı İran boru hattıdır. Son üç yılda yumuşamaya başlayan ABD-İran ilişkileri böyle devam ettiği taktirde ABD’nin tutumunda bir değişiklik beklemek mümkündür. İşte bu nedenle Türkiye, bölgedeki tüm kritik gelişmeleri dikkatle takip etmektedir ve özellikle BTC HPBH gerçekleşene kadar da sürekli 
teyakkuzda olmaya mecburdur. 

Ancak, buradaki kritik nokta, ABD’nin sorunlu Basra Körfezi’ne bağımlı olmak istememesidir. Yapılan bir hesaplamaya göre, ABD, Basra’dan yapılan ithalatın güvenliğini sağlamak için varil başına 54$ civarında bir askeri harcama yapmak durumundadır (1999). Böylece, ABD için Basra’dan bir varil petrol ithal etmenin gerçek maliyeti, 54$ + 32$ (varil başına günümüz petrol fiyatı), yani 86$ civarındadır. 

Kazakistan, özellikle ham petrolünü satmak için Batı’ya uzanan alternatif bir güzergah bulduğu takdirde, halihazırda tartışmalı olan Kazakistan-Çin Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşme olasılığı daha da azalacaktır; ki 1999 Eylül’ünden beri proje askıdadır. Bu arada, Ağustos 2002’de, Rusya ve Çin Doğu Sibirya’dan Kuzeydoğu Çin’e uzanacak, 1.7 milyar Dolarlık bir ham petrol boru hattının fizibilite çalışmasını 2003 yılının ilk altı ayı içinde sonuçlandırmak üzere anlaşmaya varmışlardır.36 İki ülke, hattın tamamlanmasıyla dış ticaret 
hacimlerini 35 milyar Dolar’a çıkarmayı hedeflemektedirler. Böylece, Çin’in aklında, hiç bir zaman Kazakistan-Çin ham petrol boru hattını gerçekleştirmek gibi bir hedef bulunmadığını, Çin’in bu anlaşma ile Rusya’ya mesaj gönderdiğini düşünen Kazak dostlarımız da haklı çıkmışlardır. İşte bu nedenle, bu hattın Çin kesiminde hiç bir ciddi hazırlık yapılmadığını da saptayan Kazakistan, önümüzde ki 10 yıl için Çin’e hiç bir petrol taahhüdünde bulunmamıştır.37 Son dönemde, Kazakistan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’ne göstermiş olduğu yoğun ilgi, Kazakistan açısından BTC’nin vazgeçilmezliğini bir kez daha kanıtlamaktadır. 

Bakü-Novorossisk Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nde ise Novorossisk’in iskele kapasitesine bağlı olarak, tesislerin Azeri petrolü ihraç eden şirketlerle paylaşılması zorunluluğu, Kazakistan açısından sorun yaratabilecek bir husustur. Bu durumda, Kazakistan sadece Bakü-Novorossisk boru hattının olması halinde kaybeden tarafta olacaktır. Tengiz petrolünü taşımak üzere tasarlanan CPC hattının açılmış olması ise Kazakistan için yeni bir fırsat yaratmış gibi gözükse de, hem yılda 100 gün yükleme yapılamayan sorunlu Novorossisk limanını kullanacak olması ve Rusya’nın da bu hattan kendi petrolünü taşımak istemesi hem de Türk Boğazları’ndaki aşırı tanker yükü nedeniyle Kazakistan’ın uluslararası piyasalara çıkış problemine net bir çözüm getiremeyeceği açıktır. Geride bıraktığımız dönemde ekonomik, çevresel ve güvenlik açısından en uygun alternatif olduğunu çoktan kanıtlayan BTC HPBH Projesi, kanımızca, güvenli bir çıkış arayan Kazakistan açısından en kuvvetli seçenektir. 

İnceleme kapsamındaki diğer üç ülke de herhangi bir boru hattı alternatifinden kazançlı çıkmaktadır. Boru hatlarının inşası Türkmenistan’a takas yolu veya boru hatları ile kendi petrolünü taşıması için yedek kapasite sağlayacağından, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, Türkmenistan kazanan tarafta bulunmaktadır. 

Özbekistan ham petrol ihracatı açısından önde gelen bir ülke olmamakla birlikte, fazlalık olduğu taktirde, Hazar’ın doğusundaki petrolü Batıya (başta BTC) ve Doğuya taşıyacak bir boru hattı inşaa edildiği zaman, Özbekistan da kazanan tarafta yer alacaktır. Üstelik, böyle bir ihtimal, coğrafi avantajından dolayı Özbekistan’a kendi petrolünü Kazakistan ve Türkmenistan ile mübadele etme şansı da vermektedir. Hazar’ın batısındaki boru hatları Kazakistan ve Türkmenistan’ın kârlılığını arttırabilmektedir. Özbekistan’ın doğu ve güney piyasalarındaki rekabet gücü diğer piyasalara göre biraz daha fazla olmakla birlikte; özellikle Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzatılacak doğal gaz boru hatlarının hayata geçmesiyle, Azerbaycan ve Türkmenistan gazının ardından Özbekistan gazı da Batı piyasalarına ulaşabilir. 

Bu vesileyle, bölge doğal gaz ihracat olanaklarına bakıldığında ilk göze çarpan faktör, Hazar’ın temel uluslararası pazarlara olan uzaklığıdır. Esasen, daha önce sözü edilen petrol boru hattı güzergâhlarının karşı karşıya bulunduğu zorluklar, doğal gaz boru hatları için de geçerlidir. Mevcut tek çıkış yolu RF kontrolündeki eski boru hattı sistemidir. RF, bu sistemden sadece BDT ülkelerine yapılan gaz ihracatına imkan tanımakta, ancak, ekonomik açıdan zayıf bu ülkelerin gaz borçlarını ödemeleri mümkün olamamaktadır. 

Orta ve uzun dönemde artması muhtemel talep nedeniyle Avrupa, Pakistan, Hindistan ve Güneydoğu Asya’ya boru hatları yapılması gündeme gelebilecektir. Pakistan ve Hindistan’a yapılması planlanan doğal gaz ihracatı, yıllardır iç savaşın şiddetle devam ettiği ve bugün de ABD ve Batı ülkeleriyle savaşın ardından yeni bir denge oluşturulmaya çalışılan Afganistan üzerinden planlanmaktadır. Ancak, savaşın ardından güvenli ve istikrarlı bir ülke yaratılması ve boru hatları için gereken anlaşmaların tamamlanması için, kanımızca en az 10 yıl geçmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, Pakistan ve Hindistan pazarları hızla gelişse bile, Afganistan güzergâhının içinde yer aldığı bu tip boru hattı projelerinin gerçekleşme şansı, bize göre kısa ve hatta orta vadede mümkün gözükmemektedir.38 Doğu Türkistan üzerinden Çin’e ihracı 
düşünülen doğal gazın ise uzun bir mesafe kat etmesi gerekmektedir. 

Diğer ihraç güzergahı ise Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanmaktadır. Burada çeşitli güzergâh alternatifleri tartışılmaktadır. Bu planlara göre, Türkiye’ye doğal gaz İran veya Hazar Denizi’nden geçecek bir hat ile ulaşabilecektir. Doğu-Batı Enerji Koridoru’nu geliştiren Türkiye ve ABD, tercihini ikinci seçenekten yana kullanmıştır. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar ve Hazar’ın statüsünün belirlenmemiş olması özellikle Türkmen doğal gazının İran üzerinden Türkiye’ye taşınması konusundaki en önemli engeldir. 

Türkiye’nin tercihi olan Hazar geçişli ikinci alternatif (TCP) ise, özellikle Türkmenistan’ın, Türkiye ile imzalamış olduğu anlaşmadan kaynaklanan 
yükümlülükleri yerine getirmemesi ve boru hattını yapacak PSG konsorsiyum unun yetkilendirme belgesini uzatmaması nedeniyle şimdilik askıdadır. Yine de, her şey bu kadar olumsuz değildir. Eğer Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan ve Türkmenistan, özellikle de Azerbaycan ve Türkmenistan bir araya gelerek, Azeri gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Şah Deniz Projesi’ni, Hazar geçişli boru hattının ilk basamağı olarak görür ve ortak bir çözüm üretirlerse, kanımızca suni nitelikteki bu tip tüm sorunlar rahatlıkla çözümlenir. 

Bu anlamda, uzunca bir aradan sonra, Ekim 2001’de, Azerbaycan ve Türkmenistan yetkililerinin, boru hattının kapasitesi hakkındaki görüşmeleri 
yeniden başlatmış olmaları çok olumlu bir adımdır. 

<  Günümüzde, Rusya’nın sahip olduğu atıl durumdaki boru hatlarının taşıma kapasiteleri, bölge rezervlerinin nakliyesini kaldıracak durumda ve yeterlilikte değildir. >

 Buraya kadar ele alınanları kısaca toparlarsak: Günümüzde, Rusya’nın sahip olduğu atıl durumdaki boru hatlarının taşıma kapasiteleri, bölge rezervlerinin nakliyesini kaldıracak durumda ve yeterlilikte değildir. Bu konudaki diğer bir sınırlama ise, mevcut Rus ham petrol ihraç hatlarının büyük bölümünün, Karadeniz’deki Novorosisk Limanı’nda son bulması ve buradan yükleme yapan tankerlerin Akdeniz’e, yani pazara açılabilmek için fazlaca kalabalık, ekolojik ve politik olarak da hassas olan Karadeniz ve Türk Boğazları’nı kat etmek zorunda olmalarıdır. 

Önümüzdeki 20 yıl içinde Hazar Bölgesi ham petrol ihracat potansiyelinin hızla artacağı anlaşılmaktadır. Bölgedeki üç büyük uluslararası ortak girişim olan Azerbaycan’daki AIOC (Azeri-Çırak-Güneşli), Kazakistan’daki Tengizchevroil (Tengiz) ve Agip KCO (Kaşağan) konsorsiyumların faaliyetleri sayesinde, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde üretimin 3.5- 4 milyon varil/gün ve ihracatın 2.5-3 milyon varil/gün’e ulaşması beklenmektedir. Bu da gösteriyor ki, Hazar Bölgesi yeni bir Orta Doğu olamasa da, 4-6 milyon varil/gün üretim kapasitesine sahip, stratejik 
açıdan Batı’nın elindeki en önemli petrol sahası olan Kuzey Denizi’ne yaklaşık olarak eşit bir kapasiteyi dünya enerji piyasalarına sunacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti olarak, yürütülmekte olan çeşitli uluslararası boru hattı projelerinin desteklenmesine ilişkin politikalarımızda, ülkemiz ihtiyaçları ve çıkarları vazgeçilmez ve birincil öncelikli faktörler olmakla birlikte; Hazar Bölgesi’nde üretilecek petrol ve doğal gazın üçüncü ülkelere taşınmasını teşvik etmek de, özellikle tüm bölgenin sosyo-ekonomik refahı ve siyasi istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önemli gerçeğin bilincinde olan Türkiye, söz konusu amaca ulaşmak için yoğun uğraşlar vermektedir. 

Şu bir gerçek ki, geride bıraktığımız son üç yıl içinde, bunca seçeneğin arasında ekonomikliğini çoktan kanıtlamış, Eylül 2002’de inşaat çalışmaları başlatılacak ‘Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’ ve öncelikle Azeri ardından Türkmen gazlarını ülkemize buradan da Avrupa’ya sevk etmeye yönelik ‘doğal gaz boru hattı projelerimiz’ bir adım öne çıkmıştır. BTC ile birlikte ‘Doğu-Batı Enerji Koridoru’nu tesis edecek Şah Deniz Projesi ise sadece Hazar boru hatları denklemini Türkiye lehine değiştirmekle kalmayacak, orijinal planda bu koridorun diğer ayağı olan Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı’nın da ilk ayağını oluşturacaktır. Artık, 21. Yüzyılın Enerji Projesi olarak da adlandırılan, BTC HPBH Projesi’ni kısaca ele alan aşağıdaki bölüme geçebiliriz. 

IV. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi 

a. Projenin Gelişimi Hazar Denizi’nin soğuk suları altında yatan ‘zengin’ hidrokarbon rezervlerinin, uluslararası enerji piyasalarına ulaştırılması 
meselesi, 10 yılı aşkın bir süredir Türk ve Dünya kamuoyunun yakından, merakla ve dikkatle takip ettiği çok önemli bir gündem maddesidir. 

Kuşkusuz, BTC HPBH Projesi’nin hayata geçtiği bugünlere gelinmesinde, Hazar Denizi’nde yer alan Azeri, Çırak ve Güneşli sahalarındaki petrolün arama, üretim ve paylaşımı konusunda Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi ‘SOCAR’ ile yabancı petrol şirketleri arasında, 20 Eylül 1994 tarihinde, Bakü’de ‘Azerbaycan Petrollerinin Üretim Paylaşım Anlaşması’ imzalanmasının ve böylece Ana İhraç Boru Hattı’nın kurulmasının çok kritik bir rolü vardır. 

Ana İhraç Boru Hattı inşasının uzun bir süre gerektireceğini göz önünde bulunduran AIOC Konsorsiyumu üyeleri, Haziran 1995 tarihinde, ilk yıllarda üretilecek ham petrolün (Erken Petrol) mevcut altyapının kullanımı yoluyla ihraç edilmesine karar vermiştir. 

Türkiye, Ağustos 1995’te, ham petrolün ‘Batı güzergâhı’ üzerinden Supsa İhraç Terminali’ne (Gürcistan) ulaştırılmasını kapsayan bir teklif sunmuştur. Ancak Konsorsiyum, Ekim 1995’te, ‘Erken Petrol Üretimi’nin, Batı ve Kuzey güzergâhları kullanılarak, iki hat halinde ihraç edilmesini kararlaştırmıştır. Bu karar doğrultusunda, 1998 yılı itibarıyla her iki güzergâhtan 5 milyon ton/yıl düzeyinde ham petrol sevkiyatına başlanmıştır. Ancak özellikle Kuzey Hattı’nın bir kaç kez kesintiye uğraması ve Temmuz 1999’da saldırıya uğraması sonucu bu hattan taşımacılık tamamen durmuştur. Özellikle hattın güvenliği meselesi nedeniyle tüm üreticilerin ve enerji dünyasının dikkati ve ilgisi bir anda 
güvenli, ekonomik bir boru hattı alternatifi sunan BTC Projesi’ne yönelmiştir. 

BTC HPBH Projesi kapsamında, Bakü’den başlayıp, Ceyhan’da son bulacak bir boru hattı ile başta Azeri petrolü olmak üzere Bölge’de üretilecek petrollerin Ceyhan’a taşınması ve buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılması planlanmaktadır. Bu kritik proje, petrolün uluslararası piyasaya ihracı için kullanılacak emniyetli bir taşıma sisteminin tesis edilmesini amaçlamaktadır. Kaldı ki, söz konusu proje ile hem ekonomik açıdan uygun hem de çevresel açıdan sürdürülebilir bir taşıma sistemi kurulmuş olacaktır. 

Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Ana İhraç Boru Hattı Projesi ile ilgili olarak Dünya Bankası finansmanı ile müşavir PLE firmasına hazırlatılan fizibilite raporu, 1997 yılı sonunda tamamlanmış ve Ağustos 1998’de banka tarafından onaylanmıştır. Söz konusu fizibilite etüdünde, projenin teknik ve ekonomik yapılabilirliği irdelenmiş; bunun yanı sıra finanssal ve hukuki yapılanmaya yönelik çeşitli model önerilerine de yer verilmiştir. 

Ayrıca detaylı bir Çevresel Etki Değerlendirme Etüdü de hazırlanmıştır. 

Projenin resmiyet kazanmasına yönelik çerçeve anlaşması niteliğindeki ‘Hükümetlerarası Anlaşma-IGA’, 18 Kasım 1999’da, İstanbul’da yapılan son AGİT Zirvesi’nde bir araya gelen Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye Cumhurbaşkanları tarafından, ABD Başkanı’nın da şahitliğinde imzalanmıştır. Ayrıca, ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşması-HGA’, ‘Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması-TA’ ve ‘Hükümet Garantisi Anlaşması-GG’ da bu tarihte parafe edilmiştir. 

3 Ekim 2000’de Azerbaycan, BTC Projesi’ni desteklemek üzere bir ‘Sponsor Grup’ meydana getirmiştir. 17 Ekim’de, AIOC üyesi 8 şirketten (SOCAR, BP, Unocal, Statoil, TPAO, Itochu, Ramco ve Delta-Hess) oluşan bu yeni grubun üyeleri, bir ‘Sponsor Grup Finansman ve İşbirliği Anlaşması’ imzalayarak Ana İhraç Boru Hattı (MEP) Katılımcıları adını almıştır. 

MEP Katılımcıları, 17-18 Ekim 2000 tarihlerinde sırasıyla Azerbaycan ve Gürcistan ile ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşmaları’nı tamamlamış; 19 Ekim 2000 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyeti ile ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşması’ ve ‘Hükümet Garantisi Anlaşması’nı, BOTAŞ ile de ‘Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması’nı imzalamıştır. Böylece, artık bir ‘Dünya Projesi’ haline de dönüşen bu önemli boru hattı projesinin realize edilmesinin önündeki tüm engeller ortadan kalkmış ve BTC hattı için onay alınmıştır. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder