Diren Tayyip Diren!.,
Emin Çölaşan,
05 OCAK 2014
Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti’nin ne durumlara düşürüldüğünü, hangi kafaların elinde kaldığını hep birlikte bazen gülerek, ama çoğu zaman da utanarak izliyoruz.
Meclis Başkanı çıkmış ortaya “Yargının bağımsızlığı ölmüştür. Koyduğumuz kuralları önce kendimiz çiğniyoruz” diyor. Olanları henüz anlamış!
Başbakan Yardımcısı “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent Arınç çıkmış piyasaya, Tayyip’in milletvekili ve başdanışmanı olan Yalçın Akdoğan’la dalga geçiyor:
“Hem milletvekili olacaksın, hem de başdanışman olacaksın. Bu iki görevi devam ettiremez” diyor.
Bozuk bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir ya!.. Bülent bazen doğruları söylüyor.
Tayyip’in oğlu Bilal’i savcılık çağırıyor, arkadaş takmıyor ve ifade vermeye gitmiyor.
Tayyip sürekli çığırtkanlık yapıyor:
“Türkiye’nin olağanüstü kalkınmasını hazmedemeyen iç ve dış çevreler bize komplo kurdu.”
Diyelim ki onlar komplo kurdu, peki senin Meclis Başkanın, Başbakan Yardımcın da o komplonun içinde mi?
Son MİT olayını izledik. Suriye’ye giden bir TIR’ın silah ve cephane yüklü olduğu ortaya çıktı. Savcı olaya el koydu, İçişleri Bakanlığı ve Hatay Valiliği arama yapılmasını önledi.
TIR’da MİT’çiler vardı, onlar da jandarma ve polise arama yaptırmadılar. “Bu TIR’da devlet sırrı var, dokunamazsınız” dediler. Dosya arama yapmak isteyen savcıdan alındı, TIR Suriye’ye giriş yaptı.
Bunlar olurken İçişleri Bakanı “Kamyonda Türkmenlere gönderilen gıda yardımı vardı. Herkes işine baksın” dedi. Türkmenler kendilerine öyle bir yardım gelmediğini söylediler.
Gümrük Bakanı dün bu TIR’ın sınırımızdan çıkmadığını iddia etti!
Uçtu uçtu TIR uçtu!
Silah ve cephane yüklü TIR, Suriye’de Esad’a karşı vuruşan şeriatçı örgütlere gidiyordu. İnsanlar birbirini öldürsün diye bugüne kadar böyle yüzlercesi gönderilmişti. Bu sefer İsrail olaya el koydu, ihbarını yaptı ve işi açığa çıkardı.
Son yolsuzluklar nedeniyle görevden alınan eski Bakan Zafer Çağlayan’ın, birkaç ay önce o meşhur İranlı Rıza da yanında olduğu halde, onun özel jeti ile aile boyu Mekke’ye gidip umre ziyareti yaptıkları belgelendi. Bir yanda ortada yüzlerce trilyon vurgun parası dönerken, birileri o adamın uçağı ile umreye gitmiş.
Allah kabul etsin.
Mutlaka eder! Yeter ki sen diren Tayyip!
Bütün bu olanlar sonrasında Tayyip’in sinir sistemi iyice çöktü, rahatsızlandı. Her gün feryat etmesinin bir yararını şu dakikaya kadar göremedi. Son çare olarak dün yandaş gazetecileri çağırıp derdini onlara anlattı ama artık çok geç.
Dış basını izliyor musunuz? Tayyip Türkiye dışında tam anlamıyla topal ördek oldu. Düne kadar emirlerini almaktan onur duyduğu ABD ve AB bile artık Tayyip’i açıktan eleştiriyor, kınıyor, alay ediyor.
Bu şahsın şimdi tek avuntusu var:
“Esas olan sandıktır. Kararı milletimiz verir.”
Yeri gelmişken kendisine bir soru sorayım:
2009 yılında yapılan yerel seçimleri Adana’da, Türkiye’nin dördüncü büyük ilinde MHP’den Aytaç Durak kazandı. Tayyip Adana’yı kaybetmişti, bu durum midesine oturdu.
Aytaç Durak hemen ardından yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. Üzerine müfettişler salındı, davalar açıldı ve Aytaç Durak hepsinden aklandı.
Ama görevine iade edilmiyor! İşte sandıktan çıkmanın sonucu!
Sandıktan Tayyip çıkmışsa, ölünceye kadar konuşur. Ama başkaları çıkmışsa, diktatör kimliği ile sandığı hiçe sayar, yakıp yıkar, milletin tercihine karşı saygısızlık sergiler! Bu işleri iyi bilir.
Bir süre önce yazdığım bir yazıda “Lağım henüz patlamadı ama sızıntı yapıyor” demiştim.
Lağım artık patladı.
Etrafı pis kokular sardı, her taraf pisliğe bulandı. Lağım evinizde patlarsa çare bulursunuz. Usta getirip boruları açtırırsınız.
Ama ülkede patladığında ne yapacaksınız?
Lağımı patlatanlar iş başında! Son derece pişkin, aymaz… Sırıtıyorlar, suçu başkalarının üzerine atıyorlar!
Bir ülke düşünün, yargısı teslim alınmış, bağımsızlığı elden gitmiş. Bunu Cemil
Çiçek söylüyor.
Bir ülke düşünün, Tayyip-Fethullah-Apo üçlüsü yönetiyor. Şimdi kavga ilk ikisinin arasında. Düne kadar aynı yolun yolcusuydular, işin içine dershane kavgası, para kavgası girince dostluk mostluk kalmadı.
Üçüncüsü ise İmralı’da pusuda bekliyor. “Geçici olarak gündemden düştüm ama yine çıkarım” diyor.
Bu çapsız iktidarın yönetiminde Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü durum içler acısıdır. Soygun, vurgun, ayakkabı kutuları, hırsızların jetleriyle yapılan Hac ve umre gezileri, Allah-Peygamber-Kuran feryatlarının arkasına saklanan yolsuzluklar…
Bir şey değil, dış dünyaya bile rezil olduk.
Allah belalarını verecek.
İlker Başbuğ’un kitabı
Sevgili okuyucularım, Necdet Bey’den önce Genelkurmay Başkanlığı makamında oturmakta olan İlker Başbuğ günün birinde tutuklandı, özel mahkemede yargılandı ve müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Gerekçesi: Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs!
Bir Genelkurmay Başkanı düşünün, yargı kararıyla terörist ilan edilmiştir. Aynen öteki Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları, subaylar, siyasetçiler, rektörler, üniversite hocaları, gazeteciler gibi!..
Başbuğ bugün itibariyle tam iki yıldır hapishanede.
Ergenekon davasında kararlar 5 Ağustos günü açıklandı, gerekçeli kararlar aradan beş ay geçmesine karşın henüz ortada yok.
İlker Paşa’nın hapishanede yazdığı kitap önceki gün elime geçti ve bir gecede okudum.
“Suçlamalara Karşı Gerçekler” (Kaynak Yayınları.)
Kitabın kapağında Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü:
“Düşmanlarımız herkesten evvel subayları öldürür.”
İlker Başbuğ, kitabında tutuklanma öncesinde ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor.
Mahkeme tarafından nasıl tutuklandı, cezaevinde neler yaşadı, mahkemede neler oldu…
Ayrıca pek çok belge açıklıyor, gülünç davanın perde arkasını anlatıyor.
Bir Genelkurmay Başkanı düşünün ki Ergenekon terör örgütünü (!) kurmuş ve yönetmiş, Tayyip hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmiştir!
Emrinde 600 bin kişilik ordu vardı. Bunu yapacak olsaydı, karşısında bir değil bin Tayyip olsa direnmesi mümkün olur muydu?
Yargıyı siyasete alet ettiler, hukuku çiğnediler. İlker Paşa’yla birlikte bütün Balyoz ve Ergenekon tutsaklarına buradan saygılarımı iletiyorum, bu kitabı mutlaka okumanızı öneriyorum.
http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/emin-colasan/diren-tayyip-diren-436046/
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder