“Çetenin Kilidi 4 İsim”
Müyesser Yıldız.
Ergenekon operasyonları sırasında İstanbul Emniyeti’nde CIA ajanlarını gördü, hayatı değişti. 4.5 yıldır hapiste. “Devlette bir çete var” diye bağırıp, Genelkurmay Başkanlığı’nı uyaran ilk isim olan emekli Gazi Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk’e göre, “Sahte belgelerle kumpas projelerini yürütenlerin” başında 4 kişi var ve bunların “ruh sağlığı” kesinlikle yerinde değil. Cemaat için,“ABD’nin emrinde köle yapılanması” diyen Öztürk, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu da, “Tüm bu cinayetlerin faili, katillerle nasıl anlaşırsın. CHP bu işin altında kalır" sözleriyle eleştiriyor.
Öztürk’ü hep Silivri’de Ergenekon duruşmalarında görüyordum. Haberlerini alsam da 5 Ağustos’ta karar verildikten sonra bir daha görme şansım olmadı. Öztürk çocuklarından dolayı 2 ay önce Sincan Cezaevi’ne naklini istedi. Ve artık onun 3 kişilik ziyaretçi listesinde ben de varım.
İlk kez dün ziyaretine gittim. Silivri’den farklı olarak göz taraması değil, parmak iziyle giriliyor. Sincan F tipi ya, kapalı görüşlerin yapıldığı camlı bölmelerin önünde ayrıca demir parmaklıklar varmış, bunlar o gün kaldırılmış. Camın bu tarafındaki ailelerin, “Sevdiklerimizi daha iyi, daha net görebileceğiz” sevincini görmeliydiniz!..
Serdar Öztürk tam saat 11.00'de camın arkasıydı. “Hoşgeldin Müyesser abla” diyerek telefonu kaptı. Küçük oğlu Berke’nin zamanını çalacağım için çok huzursuzdum. O yüzden hızlı hızlı konuştuk. Sesinde, son gelişmelerin mutluluğu hissediliyordu. Kolay mı, 4.5 yıldır “Çete var!..” diye bağıran oydu. Nihayet devletin en tepesinin de itiraf ettiğini görüyordu.
“Benim tarihe kayıt düşmek için verdiğim dilekçeleri incelesinler, tüm isimler, deliller orada var” dedikten sonra, “kumpasın” başındaki 4 isimden bahsetti. Hakkında açılan o kadar çok dava var ki, yeni davalarla boğuşmaması için onun açık açık söylediği bu isimlerden baş harfleriyle söz edeceğim. İşte Öztürk’ün o iddiaları:
“Tüm projeyi yürüten R.G., A.F.Y., M.E. ve A.P.’dir. Maalesef bunlar ruh sağlığı yerinde olmayan insanlar. R.A’ya saldırıyorlar, ama onun kapasitesi bu işlere yetmez. 2006’da AB’ye terör kursu adı altında bunlardan hangisi gitmiş, ABD askerleri tarafından nasıl eğitilmiş onu araştırsınlar. Acilen yapılacak işlerden birisi de HSYK dahil, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıdır.”
GEMİYİ BATIRMAYA ÇALIŞIYORLAR.,
Cezaevinde, “AKP ve Gülen’i Kurtarma Planı” isimli koca bir kitap yazan Serdar Öztürk, şimdi Erdoğan-Cemaat savaşına nasıl bakıyor? Şunları söyledi:
“Bu işler tarihte hep böyle oldu. Birbirlerine düşmesi kaçınılmazdı. Ancak karşımızda bir legal, bir de illegal bir yapı var. AKP gelir gider, ama tehlikeli olan illegal yapılardır. Erdoğan’ı anlıyorum; İktidar olabilmek için bunlara yol vermek zorundaydı. Ama ne kadar tehlikeli olduklarını gördü. Cemaat tam bir köle yapılanmasıdır. Hem kendi içinde, hem ABD karşısında. ABD ne derse, onu yapmak zorundadır. Bu ekip bir yandan gemiyi batırmaya çalışıyor, bir yandan da ‘kaptan kasayı soyuyor’ diye bağırıyor. Kaptan değiştirilir, ama gemi batarsa, yapacak birşey kalmaz. Asker olarak şöyle düşünüyorum; Tankla, bir de piyade tüfeğiyle saldırıya uğruyorsunuz. Hangisi daha tehlikeli, en önce hangisini yok etmeli? Elbette tankı.”
Serdar Öztürk’ün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da ağır eleştirileri oldu. Önce Gazeteci Soner Yalçın’ın, “Gelen yeni bir koalisyon hükümeti mi? Gül+Gülen ve CHP!.. CHP, ‘Gestapo’ ile örtülü bir işbirliği yapabilir mi? Tarih affeder mi?” tespitlerinin çok haklı ve doğru olduğunu belirtti, ardından ekledi:
“Yaşanan tüm cinayetlerin failleri, katilleriyle nasıl anlaşırsınız? Kur’an-ı Kerim’e göre, kafire hizmet eden kafirdir. Kılıçdaroğlu bu işin altında kalır.”
KÖPEK KULÜBESİNDEN HABERLER.
Gelelim Serdar Öztürk’ün sağlık durumuna... Güneydoğu Gazisi olduğunu, vücudunun yarısında şarapnel parçaları bulunduğunu, Silivri’de ölümcül “uyku apnesi”ne yakalandığını, özel tedavi görmesi gerektiğini, nihai testler için Haziran 2014’e gün verildiği, Silivri’den getirdiği spor aletleri, hatta tartısına el konulduğunu biliyorsunuz. Sincan L tipine naklinin “terörist” olduğu gerekçesiyle reddedildiğini ve GATA’ya sevki için uğraştığını da...
Peki son durumu ne? Annesi Başak Öztürk üzülse bile, bir Gazimizin gördüğü muameleyi gözler önüne sermek için anlatmam gerektiğini düşünüyorum. İşte kendi ağzından sağlık durumu:
“Silivri’de zorla da olsa yürümeye çalışıyor, diyet yapıyordum. 2 ayda 15 kilo vermiştim. Ama burası bir köpek kulübesi kadar. Hareket edemiyorum, yeniden 8-10 kilo aldım. Kilo almam demek, şeker hastasına şeker verilmesi gibi birşey. Nefes alamıyorum. Yemek yemiyorum. Sadece domates, peynir yiyerek kiloyu engellemeye çalışıyorum.”
Görüşte ilk sorum, “Sincan’a alıştın mı?” olmuş, o da “Cezaevine alışmak mı? Asla!..” demişti.
“Köpek kulübesinde” bir Gazi... Bizim de alışmamamız, kabul etmememiz, o ve diğerleri için daha çok şeyler yapmamız gerekmiyor mu?
Serdar Öztürk’ün tanıyan, tanımayan herkese teşekkürleri ve selamları var.
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler…
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder