DOĞU AKDENİZ ENERJİ REKABETİ. BÖLÜM 1
KKTC - GKRY, Doğu Akdeniz, Batı Akdeniz, Libya, Mısır, Türkiye, Yunanistan, Tunus, Suriye, Lübnan, Batı Şeria, Gazze Şeridi, İsrail,
KKTC-GKRY Doğu Akdeniz Batı Akdeniz Doğu-Batı uzunluğu yaklaşık 4.000 kilometre, kuzey-güney genişliği 750 kilometre, yüz ölçümü 2,9 milyon kilometrekare, ortalama derinliği 1.400 metre olan Akdeniz, Tunus’un Bon
Burnu ile Sicilya Adası ucundaki Lilibeo Burnu arasında çizilen hatta göre Doğu ve Batı Akdeniz olarak ikiye ayrılmıştır.
1 Bugün Tunus ile Sicilya Adası’nın doğusundaki bölgeyi ifade eden Doğu Akdeniz, Doğu-Batı ticaretinin en önemli kavşaklarından biridir.
Doğu Akdeniz bölgesi son dönemde enerji çalışmalarının yoğunlaşmasıyla giderek artan bir öneme kavuşmuştur. 2008 yılında kayda değer miktarda
petrol ve doğalgaz yatakları bulunan bölge, enerji transferinde önemli bir kavşak olmanın yanı sıra enerji merkezi olarak da etkisini arttırmaktadır.
Bölgede var olan geniş enerji yataklarının ekonomik-politik etkisi sadece Akdeniz ile sınırlı kalmayıp aynı zamanda Ortadoğu coğrafyasının politik ve ekonomik dinamiklerini de etkiyecek potansiyele sahiptir. Doğu Akdeniz’e kıyı devletler olan Mısır, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Lübnan, Suriye, İsrail ve Gazze Şeridi, Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre Doğu Akdeniz’de var olan yataklar üzerinde hak sahibidir.
Doğu Akdeniz bölgesi, kendisinin sahip olduğu zengin kaynaklara ilave olarak Ortadoğu ve Hazar bölgesinden Batı’ya yönelik enerji ihracatında transfer ve geçiş güzergâhı olarak da önemli bir kavşak konumundadır. Bölge gerek mevcut gerekse gelecekte inşası planlanan boru hatları konusunda da stratejik bir konuma sahiptir.
Azerbaycan’ın Sangaçal terminalinden gelen petrolü, Türkiye ve Gürcistan üzerinden geçerek İskenderun’daki Ceyhan deniz terminaline ulaştıran 1.768 kilometrelik Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı Doğu Akdeniz’deki stratejik enerji rekabetinin önemli bir unsurudur.
Önceden var olan Kerkük-Ceyhan boru hattı ile Irak petrolünü uluslararası pazarlara ulaştıran bölge, BTC boru hattının 2006 yılında faaliyete geçmesiyle
birlikte dünya ticaretinin önemli noktalarından biri haline gelmiştir.
Bu durum bölgeyi güvenlik ve enerjinin devamlılığı konusunda uluslararası sistemdeki bütün devletlerin üzerinde rekabete giriştikleri bir yer haline getirmiştir.
MEVCUT ENERJİ AÇISINDAN DOĞU AKDENIZ BÖLGESİ
Enerji taşımacılığı konusunda dün-yada coğrafi olarak kritik bir konuma sahip olan Doğu Akdeniz’in önemi 2008 yılında bulunan petrol ve
doğalgaz rezervleri ile tekrar gündeme gelmiş ve bölge hem ekonomik hem de siyasi yönden bir anda yeniden zirve yapmıştır. Doğu Akdeniz’de
bulunan rezervler sadece bölge politikalarını değil, yanı başında bulunan Ortadoğu’yu ve dünya enerji tüketiminde üst sıralarda bulunan Avrupa’yı
da yakından etkilemektedir. Avrupa açısından bu konunun önemi, Rusya’ya olan enerji bağımlılığının bölgeden gelecek bu yeni enerji kaynağı ile
hafifleyecek olmasından kaynaklanmaktadır. 2010 yılında ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (United States Geological Survey/USGS) tarafından yayımlanan raporda, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve Filistin/İsrail arasında kalan ve Levant Havzası olarak isimlendirilen Afrodit Bölgesinde 3,45 Trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği belirtilmektedir.2
Yine aynı rapora göre Nil Delta Havzası’nda yaklaşık 1,8 milyar varil petrol, 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise 8 milyar varillik bir petrol rezervi olduğu tespit edilmiştir. Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan ve Heredot olarak adlandırılan bölge ile Kıbrıs Adası etrafındaki bölgede de toplamda 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz olduğu belirlenmiştir.3
Raporda verilen rakamlar doğrultusunda Doğu Akdeniz’deki enerji rezervinin yaklaşık olarak 30 milyar varil petrole eşdeğer olduğu tahmin edilmektedir. Bunun toplam değeri ise bugünkü piyasa rakamları ile 1,5 trilyon dolardır. Rezerv bölgeleri ve miktarları şu şekildedir: Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasındaki bölgede 3 milyon 450 bin metreküp doğalgaz ve yaklaşık 1 milyar 700 milyon varil petrol bulunmaktadır.
Delta havzasında 7 trilyon metreküp doğalgaz ve 1 milyar 800 milyon varil petrol olduğu tahmin edilmektedir.
Kıbrıs, İsrail ve Mısır arasında kalan alanda 10
Kaynak: Al Jazeera
Doğu Akdeniz’de dört önemli enerji sahası bulunmaktadır
. Afrodit: Kıbrıs Adası’nın güneyindeki saha
. Leviathan: Kıbrıs Adası ile İsrail arasında (Afrodit’in güneydoğusunda) kalan saha
. Nil: Kıbrıs Adası ile Mısır arasında kalan saha
. Herodot: Kıbrıs Adası ile
Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan saha trilyon metreküp doğalgaz, 8 milyar varil petrol mevcuttur. Doğuya uzanan bölgede ise 3 trilyon metreküp
doğalgaz vardır. Akdeniz’de toplam değeri 3 trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon rezervi olduğu belirtilmektedir. Bu da
Türkiye’nin 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak bir miktar anlamına gelmektedir.4
İsrail’in Leviathan ve Tamar sahalarında ispatlanmış doğalgaz miktarı yaklaşık 700 milyar metreküptür, bunun 1,8 trilyon metreküpe kadar çıkabileceği
tahmin edilmektedir. Sadece Leviathan sahasındaki ispatlanmış 453 milyar metreküplük doğalgaz miktarı 25 Avrupa ülkesine altı yıl yetecek büyüklüktedir
ve bu oran sadece İsrail’in Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) içinde kalan doğalgaz miktarı için geçerlidir.5
Bölgenin stratejik önemini arttıran bir diğer özelliği ise transit enerji taşımacılığındaki rolüdür. Enerji taşımacılığı açısından 2013 yılı rakamlarıyla
yılda yaklaşık 5 milyar varil ham petrol Süveyş Kanalı ve SUMED (Arap Petrol Boru Hattı) aracılığıyla Batılı pazarlara bu coğrafya üzerinden ulaştırılmaktadır.6
GKRY’nin verdiği arama izinleri ile bölgede çalışmalar yapan Noble Energy adlı şirket yaklaşık 33 trilyon metreküp gaz tespit etmiştir. Bu bulgular
da Doğu Akdeniz’in öneminin artmasına ve yeni arama çalışmalarının yapılmasına sebep olmaktadır.
Bulunan her yeni enerji yatağı ve rezervle birlikte Doğu Akdeniz’e kıyısı olan devletlerin bu rezervler üzerinde söz hakkı doğmakta ve kıta sahanlıklarında
yer alan bölgelerdeki rezervlere yönelik ilgili devletlerle anlaşmalara gidilmektedir. Rezervlerin çıkarılıp işlenmesi ve akabinde pazara ulaştırılması konusunda her
geçen gün yeni bölgesel ittifaklar yapılmaktadır. İsrail ve Mısır’la başlayan bu ittifaklar, İsrail ve GKRY ile devam etmiş ve son olarak Türk-İsrail
yakınlaşmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır.
Doğu Akdeniz bölgesinde son dönemde keşfedilen doğalgaz miktarları aşağıdaki tablodaki gibidir:
Sahanın Adı Tahmini Rezerv
2011 yılında Benjamin Netanyahu ve Mahmud Abbas, İsrail ve Filistin arasında Noa South bölgesindeki yatakların geliştirilmesi için iş birliği yapılması
konusunda anlaşmıştır.
İSRAİL’ İN DENİZ ALANI İHLALI
İsrail ve Filistin devletinin deniz yatakları ve kıta sahanlıkları jeolojik açıdan bitişiktir. İsrail ve Filistin arasında anlaşmazlığa sebep olan bu durum, denizdeki
bazı bölgelerin hangi devletin kıta sahanlığına girdiğine dair tartışma yaratmakta dır. Ancak hâlihazırda İsrail, Filistin devletinin iznini almaksızın bölgede bir dizi rezerv arama faaliyeti başlatmıştır.
İsrail, 2004 ile 2013 yılları arasında Gazze kıta sahanlığında Gazze Şeridi’nin deniz yetki alanlarını ihlal ederek Yam Tethys projesini başlatmıştır.
Bu proje, Doğu Akdeniz bölgesinde İsrail kıyılarından yaklaşık olarak 20 kilometre açıklıkta bulunan üç farklı doğalgaz yatağını kapsamaktadır.
Bunlar Mari-B, Noa ve Pinnacles’tir. İsrail, Gazze’nin yetki alanına giren bu bölgede Mari-B adını verdiği platformu kurarken Oslo anlaşmalarını göz ardı ederek Filistin ile iş birliği içine girmemiştir. Eylül 2014’te de Yam Tethys bölgesinde doğalgaz üretimine geçildiği rapor edilmiştir.
2011 yılında Benjamin Netanyahu ve Mahmud Abbas, İsrail ve Filistin arasında Noa South bölgesindeki yatakların geliştirilmesi için iş birliği yapılması konusun da anlaşmıştır.
Kaynak: https://therearenosunglasses.files.wordpress.com/2013/09/no-eez-solution-the-politics-oee8081-oil-and-gas-inthe-eastern-mediterranean.pdf
Bölgedeki hiçbir arama/çalışma faaliyetinde Filistin’in haklarını gözetmeyen ve görüşünü almayan İsrail’in bu anlaşmayı yapmaktaki niyeti, en iyi ihtimalle,
Oslo anlaşmaları gereği bölgede yapılan arama çalışmalarında iş birliğinin zorunlu kılınması olabilir.
Oslo anlaşmalarında şöyle bir madde bulunmaktadır:
“İsrail ve Filistin tarafları bitişik bölgelerindeki doğalgaz ve petrol üretimi konusunda iş birliği için anlaşmak durumundadır.” Noa sahası Gazze
Marina’e bitişik bulunan Filistin suları ile Filistin kara sularına doğru genişleyen Border sahaları arasında kalmaktadır.
2012 yılında İsrail’in Delek Grubu tarafından yapılan sondaj çalışmasında Noa ve Noa South 1 bölgelerinde kayda değer gaz rezervleri bulunmuştur.
İsrail’in Noa South 1 bölgesinde tek taraflı yaptığı bu sondaj çalışmaları, Filistin devleti egemenliğini ihlal eder nitelikte, Filistin kıta sahanlığına doğru genişlemiş tir.
Gazze Marina bölgesi ise kıta sahanlığı bakımından doğrudan Filistin devletini ilgilendirmektedir.
Gazze Marina 1’deki doğalgaz yatakları 2000 yılında keşfedilmiş olup, Filistin Otoritesi’nin kontrolü altındaki sularda yer almaktadır. Bölgede yaklaşık
olarak 1,4 trilyon kübik feet doğalgaz olduğu tahmin edilmektedir.
1999 yılında dönemin Filistin lideri Yaser Arafat doğalgaz yataklarının keşfedilmesi ve doğalgazın çıkarılmasına yönelik olarak British Gas şirketi ile 25 yıllık bir anlaşma imzalamıştır. 2000 yılında da Gazze Marine bölgesindeki doğalgaz yatakları British Gas tarafından keşfedilmiştir.
Keşfedilen doğalgaz yatakları Filistin topraklarının enerji ihtiyacını karşılamanın yanı sıra ihraç edilebilme potansiyeline de sahiptir.
Filistin Otoritesi’ne ait deniz yatağında bulunan bu rezervlerin Filistin’in dışa bağımlılığını azaltacak nitelikte olduğu tespit edilmiştir.7
Ne var ki, 1999 yılında British Gas ile imzalanan anlaşmadan sonra deniz yatakları üzerindeki haklar bölünmüştür. Buna göre British Gas, topraklar üzerindeki hakların %60’ına, Consolidated Contractors Company %30’una, Filistin Otoritesi kontrolü altındaki Palestine Investment Fund ise kalan %10’una sahiptir.
Teknik olarak Gazze Marina bölgesinde sondaj çalışması yapılması, bölgenin sığ yataklara sahip olması sebebiyle diğer deniz yataklarına göre daha kolaydır.
Başta British Gas olmak üzere diğer şirketler de deniz yatağından sağlanacak rezervlerin artırılması için destek vermiştir.
2014’te İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze Marina deniz yatağının geliştirilmesi hakkındaki İsrail-Filistin iş birliği oldukça zayıflamıştır.
2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder