4 Aralık 2019 Çarşamba

60. YILINDA NATO VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 6

60. YILINDA NATO VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 6





NATO’nun tarihindeki en büyük zirvelerinden biri olan 2-4 Nisan 2008 Bükreş Zirvesi’nde 24 devlet başkanı, 26 hükümet başkanı ile 87 bakan yer almış, 26 “üye”, 23 “ortak” toplam 60 ülke katılmıştır. Genel olarak NATO’nun Rusya ile olan ilişkileri ve bunun yanında NATO’nun genişlemesiyle ilgili konular tartışılmıştır. 
Bu zirve, katılım sayısından da anlaşıldığı üzere dünya şartlarının değişimi ile birlikte NATO’nun kendisine yeni bir vizyon aramasıyla ortaya çıkan durumda, NATO’nun geleceğinin nasıl şekilleneceği yönünde genel bir hat çizmiştir. Zirve, Hırvatistan ve Arnavutluk’un ittifak üyeliğine resmen davet edilmesiyle sonuçlanmıştır.48 Fakat anayasal ismine yıllardan beri itiraz eden Yunanistan’ın tutumu yüzünden Makedonya, İttifak’ın üyeliğine davet edilememiştir. Makedonya konusunda başarısız olmakla birlikte, NATO’nun son genişlemesinin, Avrupa’daki demokrasi ve istikrarın, Balkanlar’a yayılması konusunda olumlu etki yapacağı söylenebilir. Ayrıca, NATO üyeliğinin, AB üyeliğinin bir ön adımı olarak algılanmasından dolayı, Bükreş’teki NATO zirvesinde üyeliğe davet edilen Hırvatistan ve Arnavutluk’un, AB’ye üye olma ihtimallerinin daha da kuvvetlendiğine inanılmaktadır.49 Bunun yanında, 
Arnavutluk ve Hırvatistan’ın NATO üyeliğine davet edilmiş olması, Bosna-Hersek’i de NATO üyeliği için reformların hızlandırması yönünde cesaretlendirebilir, zaten “Üyelik Eylem Planı”ndan bir önceki aşama olan “Yoğunlaştırılmış Diyalog Kararı” çıkmıştır. Daha sonra Kosova da aynı şekilde gündeme gelebilir. Bu durumda bir tek Sırbistan endişe kaynağı olarak kalmaya devam etmektedir. 

Bükreş Zirvesi’ni takiben 2-3 Aralık 2008’de NATO Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesiyle Brüksel’de gerçekleştirilen zirveye RusyaBatı ilişkileri damgasını vurmuştur. Kritik zirve sonrası, Ukrayna ve Gürcistan hayal kırıklığına uğramışlardır (üyeliklerine karşı çıkanlar: Almanya, Fransa, Hollanda). Toplantı öncesindeki ABD başkanlık seçimlerinin belirsizliği, dünyada yaşanan ekonomik kriz ve Rusya’nın Gürcistan’a yapmış olduğu müdahale, toplantıdan çıkan kararlar üstünde etkili olmuştur. Bu gerçekler altında toplantıdan, Ukrayna’daki siyasi belirsizliğin artması ve Gürcistan’da yaz aylarında meydana gelen çatışmalardan dolayı, bu ülkelerin üyeliğe giden yolda önemli bir aşama olan “Üyelik Eylem Planı”na dâhil edilmemesi kararı çıkmıştır.50 Bu noktada bir ülkenin NATO’ya üyelik sürecinin uzun bir zamana yayıldığını, yaklaşık 5 yıl sürdüğünü ve bu süreç içinde aday ülkenin, kendi ordusunu NATO standartlarına göre ayarlaması ve üyelik için diğer bazı şartları yerine getirmesinin beklendiğini belirtmek gerekmektedir. 

Ukrayna ve Gürcistan üzerinden yürütülen rekabetin yarardan çok zarar getirdiğini de yaşanan olaylar göstermiştir. Genişleme zora girmiş, Rusya ile diyalog kesilmiş, Kafkasya ve Karadeniz güvenliği alanında etkisiz kalınmıştır. Rusya-Batı arasındaki ilişki sonucu Ukrayna ve Gürcistan’ın üyelikleri ileri bir tarihe ertelenmiştir. Rusya bu olası üyelikleri kendini kuşatma ve enerji yollarını kontrol altına alma planları olarak yorumlamaktadır. 

60. Yılında NATO ve Türkiye İlişkileri 

NATO-Rusya ilişkileri kapsamında, Gürcistan savaşının NATO tarafından kabul edilemez olması sonucunda, ilişkiler kesilme noktasına kadar gelmiştir. Bükreş Zirvesi ile kesilme noktasına gelen NATO-Rusya ilişkileri yeniden başlamıştır. 

Bu noktada NATO içindeki ayrılan blokları da görmek mümkündür. Almanya ve Fransa’nın başını çektiği grup ile ABD arasında, Rusya ile olan ilişkilerin arttırılması konusunda farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılığın temelini ise Avrupa’nın enerji ihtiyacı oluşturmaktadır. Avrupa’nın gaz ihtiyacının büyük bir bölümü halen Rusya’dan karşılanmakta ve bu konu Rusya ile olan ilişkilerde etkili olmaktadır. Öte yandan, Rusya’nın 2007 yılında AKKA’dan 51 çekilmesi NATO içinde sıkıntı yaratmıştır. Özellikle Doğu Avrupa devletleri için güvenlik kaygıları oluşmaya başlamıştır. 

Bunlara ek olarak alınan önemli kararlardan biri de NATO’nun, Doğu Avrupa’da ABD tarafından kurulması planlanan füze kalkanı projesine destek vermesi olmuştur. Hâlihazırda ABD ve Polonya ile Çek Cumhuriyeti arasında füze kalkanı kurulması konusunda mutabakat anlaşmaları imzalanmıştır. NATO, bu sistemi Avrupa-Atlantik güvenliğinin bir parçası olarak tanımlamaya başlamış ve “Füze Kalkanı” konusunun 2009’da Krakow’da düzenlenecek Savunma Bakanları toplantısında kapsamlı bir şekilde ele alınacağını belirtmiştir. 2009’daki 
NATO Savunma Bakanları Toplantısı, 19-20 Şubat tarihlerinde, Polonya’nın Krakow şehrinde yapılmıştır. Toplantıda Afganistan, Ukrayna ve Gürcistan konuları görülmüş, ayrıca NATO Acil Mukabele Gücü’nün uygulamaları ve bu konudaki reformlar ele alınmıştır. Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın savunma ve güvenlik konularındaki reformları ve ulusal güvenlik stratejileri gözden geçirilmiştir. Afganistan konusu yine özel önemini korumuştur. Alınan ve resmi nitelik taşımayan kararlar, 3-4 Nisan 2009’da yapılacak zirveye zemin oluşturmuştur.52 

NATO, Gürcistan krizi sonrası hem füze kalkanı projesi, hem de Rusya karşısındaki tavrı konusunda konumunu iyi tanımlamış görünmektedir. 
Görünen o ki, NATO, Rusya ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve diyalogun başlatılmasına, doğuya doğru genişlemesi ve Karadeniz güvenliği gibi kritik konulara kıyasla daha kritik bir önem atfetmiştir. NATO, Rusya ile ilişkilerin, diğer birçok konuda sağlanacak ilerlemenin temelindeki faktör olduğunun farkındadır. Ayrıca, küresel ekonomik krizin de etkisiyle ABD Başkanlık seçimleri sonrası Avrupa-Atlantik ittifakı üyeleri arasında, daha fazla çatışma ve gerginliğe yol açabilecek politikalardan vazgeçilmesi konusunda görüş birliğine varılmıştır. 
Son toplantıda Fransa’nın NATO’nun Askeri kanadına tekrar katılacağı hususu da netlik kazanmış ve bilahare Fransa tarafından bu konunun 3-4 Nisan 2009’daki NATO toplantısında resmiyet kazanacağı da ifade edilmiştir. 

Obama’nın gelişi ile diyalog konusuna verilen önem çerçevesinde, Füze Kalkanı Projesinde bir kısım yumuşatıcı yaklaşımlara karşılık, Rusya’nın Orta Asya’da terörle mücadelede ABD ve NATO’ya destek vereceğine ilişkin açıklamaları NATO-Rusya arasındaki diyalogun yeniden tesis edileceğini belirten gelişmeler olarak dikkat çekmektedir. Ancak Rusya’nın Orta Asya’da etkinliğini yeniden sağlaması ve sürdürmesi için Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan ile yaptığı ve askeri güç oluşturmasının ön plana 
çıktığı antlaşma da göz ardı edilmemelidir. 

5 Mart 2009’da Brüksel’de yapılan Dışişleri Bakanları toplantısında da genelde aynı konular üzerinde durulmuş, NATO-Rusya ilişkileri yeniden başlamış, Afganistan için geniş kapsamlı bir toplantı yapılması ve bu toplantıya İran’ın da davet edilmesi kararlaştırılmıştır.53 

14. NATO’nun Geleceğine İlişkin Öngörüler ve Türkiye

NATO kolektif savunma örgütü işlevini genişleterek, kolektif güvenlik örgütü haline dönüşmüştür. Bugün NATO, savunma konusunda sadece üye ülkelerin topraklarıyla sınırlı kalmamaktadır. Karmaşık durum ve tehditlere karşı koyma konusunda birincil rol oynamaktadır. 
NATO operasyonları artık Washington Antlaşması’nın 6. maddesinde tarif edilen Avrupa’dan ibaret savunma harekât alanıyla sınırlı değildir.54 NATO’nun Kuruluş Antlaşması’nda sorumluluk alanının kuzey Atlantik bölgesi ile sınırlandırılmış olması ve NATO’nun sadece kendi topraklarını savunma ile görevli olması nedeniyle, NATO’nun alan dışında yapacağı faaliyetler uluslararası hukuk 
açısından sakınca yaratmaktadır. Bu nedenle NATO’nun yeni açılımları doğrultusunda NATO Antlaşması’nın yeni durumlara uyumlu 
hale getirilme ihtiyacı bulunmaktadır. 55 

    ABD’nin, küresel ortaklara duyduğu ihtiyaç nedeniyle önümüzdeki dönemde diplomasiye, hukuka, ikili ilişkilere, uluslararası kuruluşlara, Transatlantik ilişkilerin geliştirilmesine ve NATO’ya daha fazla önem vermesi beklenmektedir. Güvenlik öncelikleri farklılık arz eden Avrupa’nın kendi güvenlik sistemi “Avrupa Savunma ve Güvenlik Politikası-AGSP”yi oluşturma çabalarını sürdüreceği, ancak yeterli kaynak ve ortak siyasi iradeyi sağlayamadığı için ABD ve NATO’ya olan ihtiyacının devam edeceği anlaşılmaktadır. 

    Günümüzde savunmanın uluslararası boyutu ele alınarak, Türkiye’nin, NATO ve AGSP ile ilişkilerini, kazanımları ve sahip olduğu ortak değerlere uygun bir içerik ve yapıda sürdürmesi akılcı olacaktır. Türkiye’nin Batı Avrupa Birliği’nden (BAB) kaynaklanan haklarını AGSP’de kullanamaması bir eksiklik ve aynı zamanda bir haksızlıktır. Ayrıca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) haksız bir şekilde AB’ye alınmasının sonucunda AGSP’de diğer NATO üyesi olan AB ülkeleri gibi haklar istemesi, problem yaratmaktadır. NATO ve AB Türkiye’ye GKRY ile ilgili konularda baskılarda bulunmaktadır. Türkiye’nin NATO üyesi olarak elinde bulundurduğu yetkileri, ulusal çıkarları istikametinde kullanmaya devam etmesi kadar doğal bir durum olmaz. Yakın gelecekte Transatlantik ilişkilerin tamiri yoluna gidilmesi, enerji güvenliğinde Türkiye’nin artan rolü, Ortadoğu’daki gelişmeler ve TSK barış gücü unsurlarının özellikle Afganistan ve 
diğer görev yerlerindeki başarıları Türkiye’nin jeopolitik önem ve işlevinin daha iyi algılanmasına ve Türkiye’ye yeni açılımlar yapmasına olanak sağlayacak gelişmeler olarak görülmektedir. 

Ancak uluslararası güvenlik anlaşmaları, Türkiye’nin egemen bir ülke olarak gerektiğinde bağımsız kararlar almasını da engellemeyecektir. 

    2006 Riga Zirvesi, imzalanan “Çerçeve Dokümanı ve Kapsamlı Politik Rehber” ile NATO’nun ABD önderliğinde, etkin ve nitelikli askeri kuvvetlere sahip, küresel siyasi güvenlik örgütü haline getirilme çabalarına sahne olmakla birlikte, önemli bazı Avrupa ülkelerinin ABD’ye istediği desteği tam olarak vermedikleri görülmektedir. Riga’yı takip eden yıllardaki toplantı ve zirvelerde de önemli bir değişiklik olmadığı görülmüştür. 

    NATO’nun küresel dönüşümü konusunda ittifak üyeleri arasında yoğun tartışmaların devam edeceği anlaşılmaktadır. Tek kutuplu dünya düzeninin bir müddet daha; fakat azalan bir etkinlikle devam edeceği, bu kapsamda ABD’nin gelecek 20–25 yılda tek kutuplu düzenin önderliğini sürdüreceği beklenmektedir. Ancak ABD, başarılı olabilmek için Atlantik ötesi desteğe ihtiyaç duyacaktır. Atlantik ötesi ilişkilerdeki gelişmenin, dünyadaki gelecek barış ve güvenlik ortamına şekil verebileceği değerlendirilmektedir.56 Geleceğin uluslararası güvenlik ortamının şekillendirilmesinde NATO’nun etkinliğini biraz arttıracağı ve küresel sorunlarla ilgili bir örgüt haline dönüşeceği yönündeki öngörüler ağırlık kazanmaktadır.57 Ancak, 11 Eylül sonrası küresel ölçekte bir güvenlik politikası takip eden ABD’nin, yine kendi politikaları çerçevesinde NATO’yu yönlendirme gayretleri içinde bulunması bir kısım ittifak üyelerinde rahatsızlık yaratmaktadır. 

Riga’da imzalanan “Çerçeve Dokumanı ve Kapsamlı Politik Rehber” ile NATO’nun, etkin ve nitelikli askeri kuvvetlere ve küresel sorumluluklara sahip, siyasi güvenlik örgütü olmaya yöneldiği anlaşılmaktadır. ABD’nin bu sürecin önderliğini yapıp yapamayacağını zaman gösterecektir. NATO’nun geleceği ile Afganistan’daki harekât ve buradaki başarı arasında bir bağlantı kurulmuş durumdadır. 

Afganistan’da yaşanabilecek olası bir başarısızlık durumunda; NATO’nun ileride küresel bir örgüte dönüşmesi ihtimalinin olmadığı, alan dışı kullanımların NATO’ya yük getirdiği ve NATO’nun yeni görevleri ışığında yeniden yapılanmaya gitmesi gerektiği 58 gibi hususlar ön plana çıkabilecektir. 

Avrupa’ya baktığımızda, yakın gelecekte Avrupa ülkelerinin ABD ve NATO’nun katkısı ve desteği olmadan savunma ve güvenliklerini arzu edilen düzeyde sağlayamayacaklarını bildikleri halde, uyguladıkları ABD politikalarından dolayı 
olumsuz davranışlarını sürdürdükleri de görülmektedir. 

2007 ve 2008 Zirvelerinden çıkan sonuçlara ve eylem planlarına baktığımızda yakın gelecek içinde NATO’da, Füze Kalkanı Projesinin gerçekleştirilmesi, Rusya ile olan ilişkilerin geliştirilmesi, küresel terörizmle mücadele, Ukrayna, Gürcistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova ile genişleme, Deniz Haydutluğunu Önleme, Akdeniz Diyalogu gibi İttifak dışı ülkelerle ortaklık ve işbirliğinin geliştirilmesi 
faaliyetleri gibi hem siyasi hem de askeri konularda yeni kararların alınacağı ve yeni stratejilerin oluşturulacağını söylemek mümkündür. 

Günümüzde ortak bir tehdit olmadığı için 5. madde’nin uygulanmasında sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. Afganistan buna bir örnek teşkil etmektedir. Birçok ülke, halkına Afganistan’a neden çarpışmaya gidildiğini izahta güçlük çekmektedir. Bu nedenle NATO, operasyonların gerekliliği konusunda ülke kamuoylarını ikna edebilecek “insanlığın, demokrasinin, barışın, istikrarın sağlanması ve korunmasının, düzensizliğin ortadan kaldırılmasının önemi, düzensizlik ve istikrarsızlığın kendi ülkelerine de yansıyabileceği ve tedbir alınması gerektiğinin izahı gibi” argümanlar ve formüller üzerinde çalışmalıdır.59 

3-4 Nisan 2009 tarihlerinde Fransa’nın Strasbourg ve Almanya’nın Kehl komşu kentlerinde NATO’nun 60. Yılının da kutlanacağı bir zirve gerçekleştirilecektir. Zirvenin Fransa ve Almanya’da ortaklaşa yapılıyor oluşu, Fransa-Almanya dayanışması şeklinde de al-gılanabilmektedir. Bu zirve ile NATO’lu müttefiklerin devlet ve hükümet başkanları bir araya geleceklerdir. ABD Başkanı Obama’nın 
da ilk defa katılacağı zirvede Arnavutluk ve Hırvatistan’ın üyelikleri onaylanacak tır. Böylece 26 olan üye sayısı 28’e ulaşmış olacaktır.60 
Fransa’nın askeri kanada dönmesi konusu da bu zirvede önemli bir konu olarak ele alınacaktır. 

Geleceğe yönelik yeni bir konu da “Çoklu Gelecek Projesi”dir. Çoklu Gelecek Projesinin amacı, güvenlik boyutunda geleceği anlamak, tartışmak, NATO üyesi ülkeler arasında işbirliğini geliştirmek, savunma planlamaları yapmak olarak belirtilmiştir. Projenin şekillendiricileri ise uluslararası ihtilaf, ekonomik entegrasyon, asimetri, devlet kapasitesi, kaynak paylaşımı, ideolojik mücadele, iklim değişikliği, teknoloji kullanımı ve demografik gelişmelerdir.61 

Geleceğe yönelik bir başka strateji ise NATO’nun yayılmacılığı esas alacak yeniplanlamalarıdır. Amaç, açıkça ifade edilmese de ABD jeostratejik girişimlerine Avrupa’nın katkısını genişletmek, enerji kaynaklarını ve yollarını kontrol altına almak, yükselen güçler Rusya ve Çin’i çevrelemektir. Bu amaçlara ulaşabilmek için de ABD, NATO ve AB ara-sındaki işbirliğinin güçlendirileceği ve rekabetin ortadan kaldırılmasına ilişkin adımlar atılacağı anlaşılmaktadır. Proaktif stratejinin benimsenmesi öngörülürken, nükleer önleyici darbe konsepti de bu stratejiye dâhil edilmektedir. 

Geleceğe ilişkin NATO’nun taahhütleri gittikçe artmakta, hatta birçok konu BM’nin sorumluluk sahasına girmektedir. NATO artık alan dışına çıkmıştır. 
Bu durum akıllara NATO’nun BM’nin yerine geçmekte olduğuna dair şüpheler yaratmaktadır. Adının Kuzey “Atlantik Paktı” mı, yoksa “Ortak Güvenlik 
Paktı” mı, olduğu, hâlihazırdaki isminin bile artık mevcut durumu yansıtmadığına ilişkin değerlendirmeler de yapılmaktadır.62 

ABD’nin güvenlik stratejisi bağlamında NATO’nun merkezi bir rol oynamaya devam etmesini arzu ettiği, ancak bunun AB’nin güvenlik ve savunma alanındaki hamlelerini engelleme anlamına gelmeyeceği düşünülmektedir. Atlantik’in iki yakasına egemen olan “ekonomik, politik ve sosyo-kültürel çok boyutlu etkileşim ve analiz yeteneğinin” Transatlantik ilişkilerin geliştirilmesine olumlu katkıları olacağı değerlendirilmektedir.63 

Türkiye’nin, 21. yüzyılda büyük devletlerin çıkar çatışmalarının yaşandığı bölgesel krizlerin merkezinde yer alan bir devlet olarak, bu krizlerden etkilenmemesi, güvenliğini sağlayabilmesi ve bölgede etkili olabilmesi için NATO ve AGSP açılımlarında politik ve askeri olarak etkili bir şekilde yer alması önem arz etmektedir. Ancak bu hususun kendi insiyatifi ile oluşturabileceği bölgesel ve küresel ilişkilere engel teşkil etmemesi de en az bunun kadar önemlidir. 

Uluslararası ortamın önümüzdeki 25-30 yıl içinde tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru bir değişim süreci yaşayacağı, bu kapsamda Rusya, Çin, Hindistan ve bir ölçüde de Japonya’nın bu kutupları oluşturabileceği, AB’nin bir kutup olabilme niteliğinin zayıf bir ihtimal olduğu düşünülmektedir. NATO’nun da AB gibi genişlemesini sürekli tutması halinde ve ABD etkisi de azaldıkça 
karar alma sürecinde karşılaşacağı sıkıntılar nedeniyle önceki gücünü muhafaza edebileceği konusunda tereddütler bulunmaktadır. 

Özellikle NATO’nun barış adına alan dışına çıkması, BM kontrolünde olmadığı takdirde önemli sıkıntılar yaratabilecektir. 

Bu nedenle Türkiye’nin NATO ile olan ilişkilerinin yanında diğer faktörleri de gözetmesinde yarar görülmektedir. Ancak yine de Atlantik ötesi ilişkilerin ve bu çerçevede NATO’nun temel güvenlik platformu olarak güçlendirilmesinin Türkiye’nin çıkarlarına uygun düştüğü varsayılmaktadır. 

     NATO içerisinde karar alma süreçlerini incelediğimizde üye 26 ülkenin de eşit oy hakkı olduğu ve kararların oybirliği ile alındığı bilinmektedir, Türkiye’nin de bu karar alma mekanizması içerisinde kendi ulusal çıkarlarına ters düşen bir kararın çıkmasını tek başına engelleme gücüne sahip olduğu da bilinen bir gerçektir. Karar alma sürecinde 25 ülkenin diğer ülkeden daha güçlü, daha yetkili 
olduğu söylenemez. Oy birliği mekanizmasının böyle bir avantajı vardır. 

Asıl önemli olan husus Türkiye’nin ne istediğini ve ne istemediğini tam olarak ortaya koymasıdır. Bunun özünde dış politika konularında karar alma mekanizması içerisinde görevli olan makamların mutabakat içinde olması yatmaktadır. 

     Eğer bu sağlanırsa, NATO içerisinde Türkiye, kendini daha iyi bir şekilde ifade edebilme olanağını bulabilecek ve NATO platformuna getirmek istediği konuları, ittifak ülkeleriyle müzakere edebilme ortamı yakalayabilecektir. Bu konuda Türkiye’nin Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşünde takınacağı tavır bir örnek olarak verilebilir. Fransa, Türkiye’nin AB müzakere sürecini tıkayan, 
Parlamentosunda Ermeni soykırımını kabul eden, İkinci Körfez Savaşında Patriot füzelerinin Türkiye’ye gelmesini önlemeye çalışan ve diğer çeşitli konularda da Türkiye aleyhine hareket eden bir ülke konumundadır. Fransa, askeri kanada dönmesinin yanında Virginia ve Madrid’deki komutanlıkların da kendisine verilmesi istemektedir. Türkiye bu hassasiyetleri, Fransa’nın askeri kanada dönmesinde doğrudan veya dolaylı bir şekilde gündeme getirilebilir ve tavrını gelişecek ortama göre ulusal çıkarlarımız yönünde gösterebilir. 

Diğer taraftan, ulusal çıkarları göz ardı etmeksizin NATO’nun etkisizleştirilmesi yerine güçlendirilmesi, aynı ortak değerleri taşıyan üye ülkelerin güvenlik ihtiyaçlarına katkı sağlayan bir siyasi-askeri güvenlik örgütü olarak geliştirilmesinde yarar görülmektedir. 

Atlantik ötesi ilişkilerin tamir edilmesi, Türkiye’nin jeopolitik önem ve işlevinin daha iyi algılanmasına ve uluslararası güvenliğe katkısının daha iyi değerlendirilmesine yardımcı olacaktır. Türkiye, NATO’yu Transatlantik ilişkilerin temel politik askeri yapısı olarak görmektedir.64 

Bu nedenle henüz bu ittifakın yerini doldurabilecek köklü bir yapı bulunmadığın dan, NATO İttifakı’na önem vermeye devam etmektedir. Ancak diğer taraftan NATO’nun ve dünyadaki tehdit algılamalarının, Türkiye’nin bu ittifaka girdiği ortamda olmadığı, Soğuk Savaşı müteakip ittifakın daha çok ABD amaçlarına uygun hareket ettiği, Türkiye’nin bu ittifaka eskisi gibi ihtiyacı bulunmadığı, bu nedenle NATO’ya sadakat derecesinde bir bağlılığın ve bağımlılığın olmasına gerek olmadığı, NATO konusunun denge politikaları çerçevesinde yürütülmesinin Türkiye’nin menfaatlerine daha uygun olacağı da değerlendirilmektedir. 

     Türkiye’nin NATO’ya fazla güvenmeden, ancak NATO’nun içinde kalarak ulusal çıkarlarına uygun hareket etmesi, NATO’yu ülkelerle çeşitli konuları müzakere edebilecek, istikrarlı ve geniş bir platform olarak görmesi, çıkarlarına uygun olmayan konularda “veto” hakkını kullanması veya bunun karşılığında başka bir çıkar sağlaması uygun bir yaklaşım tarzı olacaktır. Türkiye’nin bundan sonra kendisini merkeze alan, çevre ülkeleri, Rusya Federasyonu, Kafkasya, Orta Asya ve hatta Şangay İşbirliği Örgütü ile diyalog içinde olan çok taraflı bir dış politika uygulamasının yararlı olacağı kıymetlendirilmektedir. 

Güvenlik politikalarının da NATO’yu dışlamadan ancak yukarıdaki çerçevede ele almasının ve yürütülmesinin gerekli olduğuna inanılmaktadır. 

DİPNOTLAR;

1 Yılmaz Tezkan, Siyaset, Strateji ve Milli Güvenlik, Ülke Kitapları, İstanbul, 2000, s. 36-39. 
2 Turan Moralı’nın “NATO Stratejisindeki Değişim ve Gelişmeler” konulu, 11 Mayıs 2004 tarihli, ASAM 24. Jeopolitik Tartışma Toplantısı’nda yaptığı 
   konuşmasından, s. 10. 
3 Ali Karaosmanoğlu’nun “NATO Stratejisindeki Değişim ve Gelişimler” konulu, 11 Mayıs 2004 tarihli, ASAM 24. Jeopolitik Tartışma Toplantısı’nda 
   yaptığı konuşmasından, s. 10. 
4 Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, “ Büyük Orta Doğu Projesi ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Cilt 4, No.48, Nisan 2004, s. 25. 
5 Ibid, s. 23. 
6 Serhat Erkmen, “ABD, Büyük Orta Doğu ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Cilt 5, sayı 52, Ağustos 2004, s.25. 
7 Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, “Büyük Ortadoğu Projesi …” , s. 27. 
8 Serhat Erkmen, “ABD, Büyük Ortadoğu …” , s. 26. 
9 Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, “Büyük Ortadoğu Projesi …” , s. 28. 
10 Armağan Kuloğlu, “NATO’nun Doğu’ya Doğru Genişlemesi, Değişen NATO ve Bu Değişimde Enerjinin Rolü” , Stratejik Analiz, Cilt 5, No. 54, Ekim 2004, s. 49-54. 
11 Tom Barry, “Long Live NATO” , 2 Nisan 2004, 
http://www.lewrockwell.corvorig4/barry-tom4.html, (Son Erişim Tarihi) 25 Nisan 2004. 
12 Richard Haass, “The New Middle East”, Kasım/Aralık 2006, 
http://www.foreignaffairs.org/20061101faessay85601/ richard-n-haass/the-new-middle-east.html, (Son Erişim Tarihi) 25 Şubat 2009. 
13 George Friedman, “Obama Enters the Great Game”, 19 Ocak 2009, 
http://www.stratfor.com/weekly/20090119_ obama_enters_great_game, (Son Erişim Tarihi) 5 Şubat 2009. 
14 Ibid. 
15 Reuters, “US send more troops to flagging Afghan War”, 19 Şubat 2009, 
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=11033563, (Son Erişim Tarihi) 19 Şubat 2009. 
16 George Friedman, “Obama Enters the Great …”, 19 Ocak 2009. 
17 Nerdun Hacıoğlu, “Rus işi NATO”, 6 Şubat 2009, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=10939845&tarih=2009-02-06 , (Son Erişim Tarihi) 7 Şubat 2009. 
18 NATO Genel Sekreter Yardımcısı Jean François Bureau’nun 30 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen 17. Uluslararası 
    Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansındaki konuşmasından. 
19 Armağan Kuloğlu, “Obama Yönetiminin Afganistan’da Başarı Şansı”, 30 Aralık 2008, 
http://www.globalstrateji.org/TUR/Icerik_Detay.ASP?Icerik=1691, (Son Erişim Tarihi) 5 Ocak 2009. 
20 UN Security Council Resolution 1559, 2 Eylül 2004, http://www.mideastweb.org/1559.htm., (Son Erişim Tarihi) 15 Şubat 2009. 
21 Presidents Meets with EU leaders, 22 Şubat 2005, 
http://www.euractiv.com/en/security/bush-visit-meetscautious-expectations/article-13574, (Son Erişim Tarihi) 25 Şubat 2005. 
22 Prof. Dr. Erol Manisalı, “Avrupa-Amerika Yakınlaşması ve Sistem”, Cumhuriyet, 11 Mart 2005. 
23 Bahadır Kaleağası, “Bush’tan sembolik ziyaret”, 11 Mart 2005, 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=143242 , (Son Erişim Tarihi) 26 Şubat 2009. 
24 Merkez bölgesi olarak adlandırılan alan batıda Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himayalar, kuzeyde Kuzey Buz Denizi arasında kalan alandır. 
    Ayrıntılı bilgi için bkz. Hüsmen Akdeniz, “ Jeopolitik ve Jeostratejik Teoriler Kapsamında 
    Küreselleşmenin Geleceği ve Türkiye”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1, No. 2, Eylül 2003. 
25 Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, “Büyük Ortadoğu Projesi …”, s. 25. 
26 Nejdet Demiral, “Büyük Ortadoğu Projesinde Kafkasya”, 18 Mayıs 2004’te Boğaziçi Üniversitesinde sunulan tebliğden. 
27 Armağan Kuloğlu ve Fatma Elif Salkaya, “Büyük Ortadoğu Projesi …” , s. 25-26. 
28 TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın’nın 30 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen 17. Uluslararası Antalya Güvenlik 
    ve İşbirliği Konferansındaki konuşmasından. 
29 “Armağan Kuloğlu ile yapılan röportaj”, Cumhuriyet Gazetesi, 4 Temmuz 2004 
30 Ivan Scott, “Pentagon Report”, 24 Ağustos 2004, 
http://www.federalnewsradio.convindex.php?nid=90 , (Son Erişim Tarihi) 28 Ağustos 2004. 
31 Hasret Çomak, “Güvenliğin Yeni Boyutları, NATO ve Türkiye” konulu konferanstan, TASAM konferans salonu, 13 Mayıs 2006. 
32 Ibid. 
33 “NATO Savunma Bakanları Toplantısında, Afganistan konusunda uzlaşma sağlandı”10 Ekim 2008, 
http://www.netgazete.com/newsdetail.aspx?nID=534649. (Son Erişim Tarihi) 27 Şubat 2009. 
34 “NATO toplantısı Brüksel’de başladı”, 14.05.2008, 
http://www.guncel.net/gundem/dunya/2008/05/14/, (Son Erişim Tarihi) 27 Şubat 2009. 
35 NATO Genel Sekreteri Lord Robertson’dan Milliyet’e açıklamalar “Terör hiçbir zaman başarıya ulaşamayacak”,Milliyet, 13 Mayıs 2006. 
36 Gnkur. Bşk. Org. Hilmi Özkök’ün Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Açış Konuşmasından, Ankara, 28 Haziran 2005. 
37 NATO Gen. Sek. Colston’un Ankara Bilkent Otel’deki “Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği” başlıklı sempozyumundaki konuşmasından, 24 Mart 2006 . 
38 BBC Turkish.com “Sofya’daki NATO zirvesi sona erdi” , 28 Nisan 2006, 
http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/04/060428_nato.shtml, (Son Erişim tarihi) 24 Şubat 2009. 
39 Fatih Karaosmanoğlu, “İttifak vizyonunu yeniledi”, 7 Temmuz 2004, 
www.radikal.com.tr/haber.php? haberno 121483, (Son Erişim Tarihi) 20 Şubat 2009. 
40 Gnkur. Bşk. Org. Hilmi Özkök’ün “ Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Açış Konuşması”, 28 Haziran 2005 ve “Küresel Terörizm ve Uluslararası 
    İşbirliği Sempozyumu Açış Konuşması”ndan, 23 Mart 2006. 
41 Gökçen Oğan ve Ergun Mengi, “NATO’nun Afganistan Görevi ve Türkiye’nin Katkılarına Dair Bir Değerlendirme”, Stratejik Analiz, Sayı 98, Haziran 2008, s. 65-66. 
42 T.C. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün 30 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen 17. Uluslararası Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansındaki konuşmasından. 
43 Armağan Kuloğlu, “ABD Montrö’yü Yine Zorluyor”, 21 Ağustos 2008, 
http://www.globalstrateji.org/TUR/Icerik_Detay.ASP?Icerik=1573, (Son Erişim Tarihi) 18 Şubat 2009. 
44 Ibid. 
45 E. Büyükelçi CHP Milletvekili Dr. Onur Öymen’in 31 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen 17. Uluslararası Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansındaki konuşmasından. 
46 Yılmaz Aklar, “Yeni Bush Yönetiminin Atlantik Ötesi (Trans Atlantik) İlişkilerinin Değerlendirilmesi”, Stratejik Analiz, Cilt 6, Sayı 61, Mayıs 2005, s. 57. 
47 Yılmaz Aklar, “NATO Riga Zirvesi: Ne NATO’yla, ne de NATO’suz”, Stratejik Analiz, cilt 7, sayı 81, Ocak 2007, s. 62. 
48 Erhan Türbeder, “NATO Bükreş Zirvesi ve Balkanlar”, Stratejik Analiz, cilt 9, sayı 91, Mayıs 2008, s. 6-7. 
49 Erhan Türbedar, “NATO Bükreş Zirvesi ve Balkanlar”, Stratejik Analiz, cilt 9, sayı 91, Mayıs 2008, s. 6-7. 
50 Habibe Kader, “NATO Toplantısı Sonrası Notlar”, 8 Aralık 2008,www.usakgundem.com. , (Son Erişim Tarihi) 24 Ocak 2009. 
51 Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması 
52 “NATO Savunma Bakanları Polonya’nın Krakow şehrindeki toplantısında bugün NATO-Gürcistan komisyonu toplantısı yapıldı.”, 20 Şubat 2009, 
http://www.iha.com.tr/haber/Dunya/57661-H-4/Nato-gurcistan-toplantisibasladi,   (Son Erişim Tarihi) 22 Şubat 2009. 
53 “NATO’da Afgan Rüzgârı”, 6 Mart 2009, 
http://www.milliyet.com.tr/Dunya/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetayArsiv&ArticleID=1067705&Kategori=dunya&b=&ver=44, (Son Erişim Tarihi) 7 Mart 2009. 
54 Kurt Volker, ABD Dışişleri Bakanı Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Yardımcısı, “Atlantik Ötesi Güvenlik: NATO’nun Bugünkü Önemi Trans atlantic security:7
    The Importance of NATO Today” 23 Şubat 2006, 
http://www.state.gov/p/eur/rls/rm/2006/62073.htm.. (Son Erişim Tarihi) 25 Şubat 2006, s. 4. 
55 Yılmaz Aklar, “ NATO Riga Zirvesi: Ne NATO’yla, ne de NATO’suz”, Stratejik Analiz, cilt 7, sayı 81, Ocak 2007, s. 66. 
56 Zbigniew Brzeinski, Tercih, Çev. Cem Küçük, Ankara, İnkılâp kitapevi, 2005, Orijinal baskı, C2004,s. 269. 
57 Çağrı Erhan, “NATO Niçin Bir Küresel Örgüt Haline Gelmelidir”,Ocak 2004, 
http://www.stradigma.com/index.php?sayfa=makale&no=188, (Son Erişim Tarihi) 10 Şubat 2004. 
58 Nüzhet Kandemir, “Stratejik Öngörü 2023: Cumhuriyetin 100. yılında Dünya ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2006, sayı 79, s. 17-16. 
59 Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Semih İdiz’in 31 Ocak 2009 tarihinde yapılan 17. Uluslararası Antalya Güvenlik ve İşbirliği konferansındaki konuşmasından.. 
60 “NATO’nun 60. Yılı kutlamaları”, 9 Ocak 2008, www.aa.com.tr. , Anadolu Ajansı, (Son Erişim Tarihi) 10 Ocak 2008. 
61 Sinem Kaya, 28 Kasım 2008, Genelkurmay SAREM Bşk.lığı bünyesinde Çoklu Gelecek Projesi hakkında kurum için bilgi notu. 
62 Emekli Subaylar Derneği Bşk. E. Tümg.Rıza Küçükoğlu’nun 31 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen 17. Uluslararası Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansındaki 
    konuşmasından . 
63 Yılmaz Aklar, “NATO Riga Zirvesi: Ne NATO’yla, ne de NATO’suz”, Stratejik Analiz, cilt7, sayı 81, Ocak 2007, s. 66. 
64 Ibid, s. 67. 

www.orsam.org.tr 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder