ABD NİN IŞİD STRATEJİSİ VE IRAK İLE SURİYE YE OLASI YANSIMALARI, BÖLÜM 5
Sonuç olarak kara harekatı açısından iki sorun söz konusudur. Birincisi, IŞİD ile diğer güçler arasında savaşçı sayısı, kontrol edilen bölgeler, sahip olunan kaynaklar, ateş gücü gibi açılar-dan makas çok açılmıştır. İkincisi, muhtemelen
ABD’nin de telkiniyle IŞİD’e karşı bir araya gelen gruplar arası ittifak son derece zayıf temellere dayanmaktadır. Her birinin IŞİD tehdidi dışında ortak bir yanı yoktur ve kalıcı, etkin bir işbirliği sürdürmeleri zordur.
ABD Başkanı Obama Kongre’den Suriyeli muhalifler için ek bütçe kullanma yetkisi almaya çalışmaktadır. Daha önce de bu çapta destekler verilmiş ancak bu, IŞİD’e karşı denge oluşturmanın ötesinde ÖSO’ya giden yardımların
IŞİD’in eline geçmesi nedeniyle örgütün daha da güçlenmesine veya bu yöntemin güvenilirliğinin sorgulanmasına yol açmıştır. ÖSO’ya giden silahlar üç nedenle IŞİD’in eline geçmiştir.
Birincisi ÖSO’ya bağlı grupların bazıları IŞİD’e katılmıştır.
İkincisi IŞİD ÖSO’ya karşı sağladığı askeri başarı neticesinde ateş gücüne de sahip olmuştur.
Üçüncüsü de ÖSO içindeki savaşma dinamiği zayıfladıkça silahlar para karşılığı
IŞİD’e satılmıştır. Dolayısıyla geçmiş tecrübelerin tekrarlanması durumunda ÖSO’ya desteğin artırılması IŞİD’in askeri kapasitesini güçlendirmesi ile de sonuçlanabilir.
c. IŞİD’in saldırılarını önlemek için terörle mücadele kapasitesinin kullanılması,
IŞİD’in arkasındaki finansal güç belirsizdir. Bu konuda en fazla dile getirilen iddia Körfez sermayesinin IŞİD’e destek verdiği yönündedir. Körfez sermayesinin uzun yıllardır Afganistan-Pakistan dâhil olmak üzere Ortadoğu’da militan Selefi gruplara destek verdiği bilinmektedir. Bu yardımların bir kısmının IŞİD’e gitmiş olması sürpriz olmayacaktır. Ancak Körfez ülkeleri Suriye’de esasen doğrudan kendilerine bağlı
Ahrar-ı Şam, İslam Ordusu gibi Selefi grupları desteklemektedir. Hatta IŞİD’in Irak’taki son kazanımları Körfez ülkeleri tarafından da tehlike olarak algılanmıştır. Zira örgüt mensuplarının bir kısmını Körfez ülkelerinden gelen savaşçılar oluşturmaktadır. Bu kişilerin ülkelerine dönerek istikrarsızlık yaratmasından çekinilmektedir. Bu nedenle Suudi Arabistan 2014 başında IŞİD’i
terörist örgütler listesine dâhil etmiş ve bir dizi önlemi de hayata geçirmiştir.
Bu noktadan hareketle örgüte Körfez desteğinin gitmiş olması yüksek ihtimal olsa da bu ülkelerin örgütün tamamen arkasında olduğu iddiası yanıltıcı olabilir. IŞİD’e giden Körfez sermayesi devletlerden bağımsız olarak vakıflar, din adamları, bağımsız işadamları tarafından/üzerinden aktarılmaktadır. Dolayısıyla Körfez ülkeleri ve IŞİD arasındaki ilişkinin niteliği belirsizdir. Bu da IŞİD’in dış ekonomik desteğinin kesilmesi çabaları açısından zorluk oluşturmaktadır. Ancak
esas sorun IŞİD’in mevcut durum itibarıyla kendi finansmanını sağlayacak imkânlara erişmesi ve dış desteğe bağımlı kalmadan savaşı
sürdürecek imkânlara sahip olmasıdır.
IŞİD, Suriye-Türkiye, Suriye-Irak, Irak-Ürdün arasındaki sınır kapılarının bazılarını kontrol etmektedir. Suriye’de Rakka ve Deyr ez Zor’daki petrol bölgelerinin önemli bir kısmı örgütün kontrolü altındadır. Irak’ta Musul’u ele geçirmesi ve sonrasında Bağdat’a doğru ilerleyişi sırasında “savaş ganimetleri” ele geçirmiştir. Suriye ve Irak’ta su kaynakları ve barajların bir kısmını kontrol etmektedir. Suriyeli muhalifler ve Irak ordusu ile gerçekleştirdiği çatışmalardan
önemli miktarda ateş gücü, ağır silah ve tank ele geçirmektedir. Bunun yanı sıra Suriye’de Rakka Vilayeti başta olmak üzere birçok yerde kalıcı otorite kurmuş ve devlet gibi hareket etmektedir. Bu çerçevede halktan vergi mantığı ile para
toplamaktadır. Savaşçı bulma konusunda ise neredeyse hiç sıkıntı yaşamamakta dır. Dolayısıyla IŞİD’e dış desteğinin kesilmeye çalışılması örgütün ekonomik imkânlarının zayıflamasını beraberinde getirmeyebilir.
Yabancı savaşçıların Suriye’ye geçişi konusunda ise alınması gereken ilk önlem, bu kişilerin Suriye’ye komşu ülkeye gelmeden önce kendi ülkeleri tarafından tespit edilerek çıkışlarına engel olunması ya da Suriye’ye gitme ihtimali olan
kişilerin bilgisinin komşu ülkelerle paylaşılmasıdır.
IŞİD’in giderek artan sayıda Avrupalı savaşçı barındırması, Batı’da güvenlik kaygılarını artırmıştır. Bir Fransız vatandaşının Suriye’de IŞİD saflarında savaştıktan sonra Brüksel’de Yahudi Müzesi terör eylemini gerçekleştirmesi tehdit algılamalarını arttırmıştır. Bunun için son dönemde kaynak ülkeler ile Türkiye arasında istihbarat işbirliği gelişmeye başlamıştır. Bu çerçevede
Fransa ile başlayan ve diğer Avrupa ülkeleri ile devam eden işbirliği neticesinde bildirilen 6 binden fazla kişi Türkiye’ye giriş yasağı listesine alınmış, bin kişi de yakalanarak sınır dışı edilmiştir.
Ancak unutulmaması gereken husus, 910 kilometrelik düz bir sınır hattının mutlak kontrolünün mümkün olmadığıdır. Nitekim her türlü teknolojik imkânı kullanarak önlem almasına rağmen ABD’nin Meksika sınırından yasa dışı göçmen geçişine engel olamadığı unutulmamalıdır.
d. IŞİD saldırıları nedeniyle Yerinden edilmiş kişilere, İnsani Yardımların Devam Ettirilmesi,
ABD’nin IŞİD ile mücadelesi mevcut insani sorunlara yenilerini ekleyebilir. Her şeyden önce daha önce bahsedildiği üzere IŞİD’in yerleşim yerlerinde barınıyor olması sivil bölgelerin bombalanması sonucunu doğurabilir. Bu da yeni kitlesel göç dalgalarını beraberinde getirecektir. Tam da bu nedenle Türkiye-Suriye sınır hattının bir kısmında tampon bölge oluşturulması için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu bölgenin kurulması hali hazırda 1,5 milyon civarında Suriyeli ağırlayan ve giderek artan sosyal, ekonomik sorunlar ile baş etmek durumunda kalan Türkiye açısından kaçınılmaz bir önlemdir. Bu sayede çatışmalardan kaçan insanların sığınabilecekleri güvenli bir alan oluşturulacak, Türkiye içinde çıkabilecek sosyal, güvenlik ve ekonomik sorunlar sınır ötesinde karşılanabilecek tir. Ayrıca tampon bölge uygulamasının, iç bölgelere insani yardımları kolaylaştır ma fonksiyonu da söz konusu olabilir.
Suriye’de IŞİD için Nasıl bir çözüm?
IŞİD ile mücadelenin askeri olduğu kadar sosyal, siyasal ve ekonomik ayakları da olmalıdır.
Zira örgüt sadece askeri becerileri ve sahip olduğu ateş gücü sayesinde bu denli güçlenmemiştir. Bunun yanı sıra Irak ve Suriye’de merkezi otoritelerin dışlayıcı ve baskıcı politikaları da IŞİD’in güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Aksi takdirde IŞİD’in çok da fazla olmayan savaşçı sayısı ile düzenli ordular karşısında kısa sürede kazandığı askeri başarıları açıklamak mümkün değildir. Bu nedenle öncelikle IŞİD’in dayandığı sosyal temel ortadan kaldırılmalıdır.
Suriye iç savaşının geldiği noktada ortaya çıkan gerçek, ne rejimin muhalefeti bastırabileceği ne de muhaliflerin rejimi yıkma kapasitesine erişemeyeceğidir.
Dolayısıyla mevcut denkleme yeni bir girdi eklenmediği sürece kördüğüm devam edecektir. Rejim son dönemde güçlendiğini ve yeterli zamanı kazanırsa muhalifleri askeri yolla yenebileceğini düşünmektedir. Bu da rejimin siyasi çözümü stratejik hedeften ziyade bir zaman kazanma aracı olarak görmesine neden olmaktadır.
Siyasi çözüm yaklaşımı bugüne kadar muhalifleri destekleyerek rejim üzerinde baskı kurmak ve masaya oturmaya zorlamak üzerine odaklanmıştı. Ancak hem muhaliflerin örgütlenme sorunları hem de destek için verilen sözlerin büyük bölümünün yerine getirilmemesi nedeniyle bu gerçekleşmedi. Bu nedenle günümüzde sahada rejime karşı denge oluşturabilecek yerel unsur neredeyse kalmamıştır. Dolayısıyla rejimin de ya güçlü mesajlar verilerek ya da somut askeri önlemlerle siyasi çözüme ikna edilmesi gerekmektedir. “İslamcılar güçlenmesin” mantığı ile Suriye sorununa angaje olunmaması radikallerin sahayı daha fazla ele geçirmesi ile sonuçlanmıştır. Suriye’de IŞİD ile mücadele,
Suriye iç savaşında tüm tarafların kırmızı çizgilerini dikkate alan kapsamlı ve kalıcı bir çerçevede bir barışın sağlanması ile hayata geçirilebilir. Suriye’deki tüm toplumsal kesimler ve bölgesel aktörler tatmin olmadan mevcut strateji ile
IŞİD’e karşı taktiksel başarı elde edilecek, ancak örgütü var eden unsurlar ortadan kaldırılmadığı için orta ve uzun vadede IŞİD ya da benzeri örgütler zemin bulmaya devam edecektir.
Sonuç
Obama’nın açıkladığı IŞİD stratejisinin ana hatları belli olmakla birlikte stratejinin detaylarına ilişkin boşluklar olduğu görülmektedir. Bu boşlukların
süreç içerisinde giderilmesinin bölgesel ve yerel politikadaki gelişmelerle doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Obama’nın açıkladığı stratejinin detayları incelendiğinde, IŞİD’le mücadeleden kısa vadede bir sonuç beklenmediği,
stratejinin sürece yayıldığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, IŞİD’le mücadele stratejisinin uzun vadeye yayılarak esnek bir hareket imkânı sağlanmaya ve ABD’nin IŞİD’e karşı kurduğu koalisyonu genişletmeye çalıştığı görülmektedir.
ABD’nin geniş katılımlı bir koalisyon oluşturarak IŞİD’e karşı mücadelede diğer ülkelerle sorumluluğu paylaşmaya ve böylece yükünü azaltmaya çalıştığı söylenebilir. Afganistan ve Irak’taki olumsuz tecrübelerinin etkisinde olan ABD, başarısız olma riskini de dikkate alarak koalisyondaki ortaklarının sorumluluk larını mümkün mertebede arttırmaya çalışmakta ve böylece kendi payına düşecek olan siyasi, askeri ve ekonomik maliyeti azaltmak istemektedir.
Nitekim Obama’nın açıkladığı IŞİD stratejisi ve IŞİD’le mücadele konusunda yapılan uluslararası ve bölgesel toplantılar, ABD’nin aynı hataya tekrar düşmek istemediğini gösterir niteliktedir.
Irak ve Suriye’ye yansımalarının haricinde IŞİD’le mücadelede stratejisinin önünde iki önemli sorun bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bölgesel desteğin tam olarak sağlanamamış olması; ikincisi ise IŞİD’le mücadelede daha ziyade askeri operasyonlara yapılan vurgudur. Bu iki durum da stratejinin başarısının önüne geçebilecektir. İlk sorun açısından bakıldığında Türkiye’nin bu aşamada sadece insani yardım ve istihbarat desteğiyle stratejiye sınırlı destek verecek
olması ve İran’ın stratejinin dışında kalmış olması IŞİD’le bölgesel mücadelede ABD ve koalisyonun elini zayıflatabilecek niteliktedir. Aynı şekilde, Körfez ülkelerinin IŞİD’le mücadeleye yüklediği farklı anlam da bu koalisyon içindeki
bütünlüğün önüne geçebilecek niteliktedir.
Öte yandan stratejinin daha çok askeri operasyonlar üzerine kurulmuş olması da bir boşluğu ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada Türkiye özellikle IŞİD’le mücadele de sadece askeri yöntemlerle başarılı olunamayacağını ısrarla vurgulamakta,
hem Irak hem de Suriye’de askeri operasyonların yanı sıra siyasi sürecin yürütülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. ABD’nin IŞİD stratejisinin merkezinde yer alan Irak’taki siyasal sürece Sünni Arapların entegrasyonu IŞİD’le mücadelenin başarısı açısından önemlidir. Ancak IŞİD’le mücadele boyutu dışında Suriye’deki siyasal sürecin geleceği konusuna hiç değinil memektedir. Ayrıca Türkiye’nin vurguladığı şekilde Suriye’de kurulması planlanan tampon bölgenin de IŞİD’le mücadelede avantaj sağlayacağı
ve özellikle stratejinin insani yardım ayağını destekleyeceği düşünülmektedir.
NOTLAR
1. Barack Obama, “Remarks by the President on theMiddle East and North Africa”, May 19, 2011,
http://www.whitehouse.gov/the-press-office/2011/05/19/remarks-president-middle-east-and-north-africa
2. Ryan Lizza, “Leading from Behind”, The New Yorker, 26 April 2011,
http://www.newyorker.com/news/news-desk/leading-from-behind
3. James Ball, “Obama issues Syria a ‘red line’ warning on chemical weapons”, 20 August 2012,
http://www.washingtonpost.com/world/national-security/obama-issues-syria-red-line-warning-on-chemicalweapons/2012/08/20/ba5d26ec-eaf7-11e1-b81109036bcb182b_story.html
4. Obama’nın yapmış olduğu konuşmanın metni için bkz. Statement by the President on ISIL,
http://www.whitehouse.gov/the-press-office/2014/09/10/remarks-president-barack-obama-address-nation
5. US military Isis air strikes in Iraq: day-by-day bre-akdown,
http://www.theguardian.com/news/datablog/2014/aug/27/us-military-isis-air-strikes-in-iraqday-by-day-breakdown
6. Arab states to back US in fight against IS, Al Jazeera,
http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2014/09/arab-states-back-us-fightagainst-201491211054523936.html
7. “International Conference on Peace and Securityin Iraq”, France Diplomatie,
http://www.diplomatie.gouv.fr/en/country-files/iraq-304/events-2526/article/international-conference-on-peace
8. Under-Secretary-General for Humanitarian Affairs and Emergency Relief Coordinator, Valerie Amos
Statement to the media, Sunday 14 September 2014,
http://reliefweb.int/report/iraq/under-secretary-general-humanitarian-affairs-and-emergency-relief-coordinator-valerie-1
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder