OSMANLI AİLESİNİN SAVAŞLARDA ŞEHİT OLAN ÜYELERİ, BÖLÜM 2
Zira Osmanlı hanedanının bir üyesine yakışmayan bir biçimde öldürülmesinin Bayezid’i çok etkilediği aşikâr.
O yüzden İstanbul kuşatmasını kaldırıp bütün gücünü Timur ile yapılacak savaş için birleştirerek Anadolu’ya yönelmesi bu bakımdan açıklayıcıdır.48 Ancak öncesinde Timur’un Sivas’a saldırı hazırlığını öğrendiğinde kısa süre önce Akkoyunlu Osman Bey’in Sivas’ı ele geçirme girişimine karşı Osmanlı ordusunun başında onu mağlûp eden49 Süleyman’ı bu kez Timur’a karşı ağabeyi Ertuğrul’a yardım etmesi için Sivas’a göndermiş, ancak o, rakip ordunun sayısının fazlalığını görünce saldırmanın akıllıca olmadığını düşünerek babasının yanına dönmüştü.50
Ertuğrul’un sonuna dair Osmanlı kaynaklarından Ruhî ve İbn Kemal ile
örtüşen batılı kaynaklardaki bu bilgiler Bayezid’in içinde bulunduğu halet-i ruhiyeye delil teşkil eder. Sivas’ın Timur tarafından ele geçirilmesi ve oğlu Ertuğrul’un ölümü üzerine Bayezid’in çok kederli ve hüzünlü olduğu, bu yüzden de halk arasında onun üzüntüsünün dilden dile dolaştığı aktarılır. Hünkârın, Bursa da yaptırdığı bir imaretin inşaatının ihtiyaçlarını karşıladığı sırada bir çobanın ney (kaval) çalmasını işitince ona şu sözleri söylediğinin kaydedilmesiyle duygu dünyası faş ediliyor; “Çal bire çoban çal. Ne canın yandı, ne ciğerin yakıldı. Ertuğrul gibi oğlun mu öldü?
Sivas gibi şehrin mi yıkıldı?” 51
Hatta o kadar ki Bayezid’in bu iki elim olay karşısında içine düştüğü sıkıntıdan
dolayı dünyadan el ayak çekerek büyük oğlu Süleyman’ı tahta geçirmeyi
düşündüğü fakat Ertuğrul’un ölümünü bahane ederek korktu ve kaçtı denilmesinden çekindiği için bu fikrinden vazgeçtiği, oğlu Ertuğrul’un ve şehri Sivas’ın intikamını almak için Timur ile savaşmaya karar verdiği yönündeki fikirlerin varlığı 52 tartışmalı olması bir yana Ankara savaşına bu denli hırslı ve azimli bir biçimden girmesinin kanıtı gibidir.
Öte yandan son zamanlarda yayınlanan bir İtalyan arşiv belgesi Ertuğrul’un
iddia edildiği gibi 1392 yılında Osmanlılar ile Kadı Burhaneddin arasında yapılan
Kırkdilim savaşından sonra hayatta olduğunu gösteriyor. E. Zachariadou, daha
önce Teologo’da (Ayasoluk/Efes) yaşamış “Hükümdâr Ertuğrul Bey (Herchogolbei)
Çelebi, Teologo Hâkimi” kitabının yazarı Efes’in soylu bir ailesine mensup
Rum Kyr Michael Pyllis’in de kaydettiği bilgiyi doğrulayan bir belgeden bahseder. Bu belge 1396’da Teologo hâkiminin Sakız mavnası hâkimi Giovanni Giustiniani de Furneto’dan 562 Düka altın vergi aldığı bilgisini içermektedir.
Zacharıadou’nun bahsettiği ve Giovanni Bardi’nin tasdik ettiği 8 Şubat 1398 tarihli Sakız adası noterliğievrakı arasında yer alan bu belgeyi, Domenico Gioffré neşretmiştir.53
Zachariadou,I. Bayezid’e bağlı olan Aydın emirliğinin en önemli şehir olan Ayasoluk’ta görev yapan bu Osmanlı beyinin adının Herchogolbei olduğunu bu isminde Bayezid’in en büyük oğlu Ertuğrul’a çok benzediğini ileri sürer.54 Ayrıca aynı Ertuğrul’un 19 Ağustos 1400 tarihinden biraz önce Girit’e elçi yolladığını Venediklilerle dostluk kurmayı planladığını ve babası öldükten sonra kendi kardeşlerine karşı savaşırken onların yardımına güvenip güvenemeyeceğini sorduğunu da ilave ediyor.55
Batılı belge ve kaynakların şahitliği 1400 yılında Osmanlı ordusunun başında
Timur’a karşı Sivas şehrini savunurken Timur tarafından öldürülerek hayatını
kaybeden Ertuğrul’un şehit olduğunu gösteriyor ki yukarıda da belirtildiği gibi
bazı Osmanlı kaynakları da bunu teyit ediyor. Bütün bunlar dikkate alındığında
Ertuğrul’un ölümü meselesi ile ilgili olarak devrin kaynaklarındaki bilgilerin çelişkili olması meselenin tam anlamıyla vuzuha kavuşmasının önündeki en büyük engel gibi durmasına rağmen hem Osmanlı kaynaklarının bazılarında hem de batılı kaynaklarda yer alan bilgilerden Ertuğrul’un 1400 yılındaki Timur’un Sivas şehrini ele geçirmesi sırasında hayatını kaybettiği sonucunu kabul etmenin en doğrusu olduğu anlaşılıyor.
Osmanlı tarihinin yedinci savaş şehidi aile üyesi ise I. Bâyezit’in Ankara savaşında ölen oğlu Mustafa idi. Osmanlı hükümdarı I. Bayezid, Timur ile giriştiği
amansız mücadele sonunda onunla 1402 yılında Ankara’da karşılaşmış ve bu savaşta kendisi esir düşerken diğer oğullarından Süleyman Mehmed ve İsa kaçmış; Musa, Timur tarafından esir alınmış, Mustafa ise hep tekrarlana gelen haliyle kaybolmuştu.
Bu savaşa bütün gücüyle hazırlanan I. Bayezid, şehzâdelerini de yanında
götürerek savaşta onlardan kol komutanı olarak faydalanmıştır. Bayezid’in hangi
şehzadelerini götürdüğü konusundaki ihtilafta bir gurup Osmanlı kaynağı Süleyman, Mustafa ve Mehmed’in götürüldüğünü kaydederken56 başka bir gurup ise diğer iki oğlu Musa ve İsa’nın da bu savaşta yer aldığını ileri sürerler.57 Öte yandan İbn Kemâl’in, Süleyman, Musa, Mustafa ve Mehmed’in götürüldüğünü yazmasına karşın58 Bizans kaynaklarından Doukas; Süleyman, İsa, Mehmed ve Musa’yı savaş meydanında gösterirken iki küçük oğlu Mustafa ile Orhan’ı(Kasım?) Bursa’da bıraktığını kaydeder.59 Ancak bu farklı görüşlerin rehberliğinde I. Bayezid’in Timur’a duyduğu kin ve nefret dikkate alındığında Osmanlı hükümdarının savaşın kendisi açısından önemine istinaden şehzâdelerin den küçük olan Kasım dışında hepsinin götürmüş olması kuvvetle muhtemel.
Savaş için askeri düzeni oluşturan hükümdar Bayezid ordusunun sağ kolunda
Süleyman’ı, sol kolunda ise Mehmed’i görevlendirmiş, diğer çocuklarını yanında
merkezde tutmuştu.60 Şehzâdelerin ordunun kol komutanlıklarında bulunmaları
merasimden öteye bir anlam içermiyordu ve aslında askerîn idaresi sağ kolda
Kara Timurtaş’ta, sol kolda ise Hoca Firuz Bey’de bulunuyordu.61 Timur ordusunda ise ordunun sağ kolunda Timur’un oğlu Miranşâh Mirza yer almış, hemen önünde diğer oğlu Ebubekir Mirza yerleştirilmişti. Sol kolda Şahruh Şah Halil ve Şah Hüseyin adlarındaki şehzadeleri orduyu idare ediyorlardı. Mahmut Mirza ile seksen alay imdatçı (yardımcı) ile birlikte geriye bırakılmıştı. Ayrıca Timur, ordusunun önüne 32 tane fil dizmişti.62 İki ordu sayıca birbirlerine yakın düzeyde idi.
Osmanlı ordusunun yetmiş bin civarında, Timur’un ordusunun ise bu sayıdan
biraz daha fazla olduğu kabul edilmektedir.63
Savaşın başlamasından önce Osmanlı şehzadeleri ve devlet ileri gelenlerinin,
Timur ordusunun dinlendiği sırada saldırı teklifi I. Bayezid tarafından geri çevrilmişti.
Çünkü I. Bayezid, Timur’a çok güçlü bir kin duyuyor, cephe savaşı ile
kazanılacak bir zafer arzuluyordu. Bu kibri, eline geçen fırsatı değerlendiremeyip
karşılıklı bir savaşı tercih etmesine yol açmıştı. I. Bayezid’in şehzâdeleri ve devlet ileri gelenlerinin teklifini geri çevirmesi üzerine, iki tarafın orduları savaş düzenini aldıktan sonra savaşa başladılar.64 Savaşın ilk hamlesi Timur’dan gelmiş, Miranşah Mirza bu saldırıyı gerçekleştirmişti. Osmanlı sol kolundaki Sırp askeri buna karşılık verdi.
Aynı şekilde hükümdarın bulunduğu merkeze İskender Mirza ile Mahmut
Mirza saldırmış Osmanlı yeniçerisi bu saldırıya da karşılık vermişti. Ancak
daha bu ilk saldırıda Osmanlı sağ kolunu idare eden Emir Süleyman’ın emrindeki
askerler dağıldılar. Kendisine bağlı birliklerin kaçtığını gören Emir Süleyman ne
yapması gerektiği konusunda Vezir Ali Paşa’nın görüşüne başvurunca ondan kaçması gerektiği cevabı almış ve savaş meydanını terk etmişti.65 Emir Süleyman ile birlikte savaştan kaçanlar arasında Vezir Ali Paşa, Timurtaş Paşa, Evrenos Paşa ve Hasan Ağa da bulunuyordu.66 Emir Süleyman yanındaki devlet erkânı ile birlikte Bursa’ya geldi.
Burada bulunan kız kardeşi Fatma ile en küçük kardeşi Kasım’ı Bizans imparatoruna gönderdi. Kendisi Bursa’da bulunan hazineyi ve hükümdarın
haremini alarak Edirne’ye geçti67 ve burada tahta oturarak kendi hâkimiyetini ilan etti.
Aynı şekilde sol kol kumandanı olan Mehmed de savaş meydanından yanındakilerle
birlikte sancakbeyi olduğu Amasya’ya kaçmıştı.68 Diğer şehzadelerin
akıbetleri net olmamakla birlikte Zafernâme’de savaş sonrasında esir düşen Bayezid’in
Emir Timur’a “Evladım Musa ve Mustafa muharebede idiler. Ben daima onları
düşünüyorum. Emir buyurulursa tahkikat yapılsın. Berhayat oldukları takdirde onların bana
gönderilmesine müsaade edilsin. Bu da ayrıca bir lütuf olur” dedi. Emir, emir buyurdu gittiler.
Uzun uzadıya tahkikattan sonra Musa ismindeki oğlunu bularak Emir’e getirdiler. Emir onun
kanından vazgeçerek babasına bağışladı ve kendisine hilat verdi”69 şeklindeki kayıttan diğer oğlu İsa’nın da savaş meydanından kaçmış olduğu anlaşılıyor. Zira İbn Kemal de hükümdarla birlikte sadece Musa’nın esir düştüğünü kabul ediyor.70
Bunun yanında savaş meydanında bulunan diğer şehzade Mustafa’nın kaybolduğu üzerine hemen hemen bütün tarihçilerin müttefik olduğu anlaşılmaktadır.
Bu kayboluşun savaş sonrasında Anadolu’yu istila etmek için dağılan Tatarlar
tarafından esir alınarak Timur’un Mustafa’yı Semerkand’a götürmüş olmasına
bağlanmak istenmesine71 rağmen I. Mehmed ve II. Murat dönemlerinde ortaya
çıkan düzmece Mustafa’nın gerçek Mustafa olmadığı muhakkak. Zira İbn
Arabşah, Mustafa ile ilgili “Mustafa bu mabeynde zayi ve mefkud olmayın otuz kadar Mustafa namında dermande-i bi-neva belayı müşabehet isim ile kaşte-i şimşir sehv ve hata oldu.” şeklinde vererek ölen Mustafa’nın yerine otuz kadar bu isimde kişinin ortaya çıktığını kaydediyor.72
Bütün bunlara rağmen müddei Mustafalar arasında en önemlisi Rumeli’de
ortaya çıkarak yanına-kaynakların biraz da abartılı olarak verdiği- elli bini atlı
yirmi bini yaya olmak üzere toplam yetmiş bin kişi toplayabilen ve taht üzerinde
hakkı olduğu iddiasıyla isyan eden idi. Hatta bu kişi Ankara savaşında yaralandığını
ve bunun delili olarak vücudundaki bir yarayı göstererek gerçekliğini ispat
ederek adam toplamaya çalışıyordu.73 Gerçi, Osmanlı hükümdarı Mehmed’in bu
kişi için “Mustafa ne benim babamın oğlu ve ne de benim kardeşimdir, bize de benzemiyor, zira benim öz kardeşim ölmüştür. Bunu iyi bilen insanlar ve Romalılar onun iradesine uymuyorlar”74 sözlerini sarf etmesi adı geçenin gerçek Mustafa olmadığını göstermesi
bakımından son derece önemli.
Ancak buna rağmen Osmanlı tarihinin önemli sorunlarından biri haline gelen
düzmece, II. Murat zamanında da Doğu Roma hükümdarı tarafından kullanılmaya devam edilmiş, sorunu kökünden halletmekten başka çaresi olmadığını gören II. Murat bunun için hemen harekete geçerek düzmecenin üzerine ordu göndererek onu yakalatmıştı. Bu düzmecenin sonu herkese ibret olması için halkın görebileceği bir yerde asılmak75 ve cesedi çürüyene kadar kale burcunda öylece kalmak oldu.76
Bütün bunlar esasında Mustafa’nın Ankara savaşının bilinmeyen bir yerinde
ve bilinmeyen bir şekilde öldüğünü gösteriyor. İşte bu yüzden I. Bayezid’in oğlu
şehzade Mustafa, Ankara savaşında hayatını kaybederek savaş meydanında ölen
son Osmanlı hanedan üyesi olarak şehitler listesindeki yerini aldı.
Sonuç olarak, Osmanlı imparatorluğunun kuruluşunun temel dinamikleri
arasında üst sıralarında yer alan en önemli unsurlardan biri de fetih ve bu yolla
elde edilen toprakların idaresi idi. Özellikle başlangıçtaki fetihçi anlayışa bağlı olarak toprak kazanımı, etraftaki rakiplerin içinde bulunduğu muhataralı durumları dolayısıyla biraz daha kolay gibi görünse de yine de savaşçılara duyulan ihtiyaç hat safhadaydı. Bu bakımdan Osmanoğlu aile üyeleri, kuruluş felsefesine uygun olarak kendilerine yönetici olarak kabul ettikleri aile büyüğünün etrafında savaşçı özeliklerini göstermekten geri durmadılar. Her ne kadar Osmanlı tarihinde aile üyesi denildiğinde akla il olarak onların ölen yöneticinin yerine kimin geçeceği üzerine yaptıkları mücadele ve akabinde başa geçen tarafından öldürülmeleri gelse de henüz ilk yüz yıl içerisinde aileye mensup yedi üyenin yöneticinin etrafında yer alarak fetihler için yapılan mücadele sırasında savaş meydanlarında şehit olmaları hayli dikkat çekicidir.
Osmanlı ailesine mensup bir üyenin savaşlarda hayatlarını kaybetmeleri
dönemin anlayışına bağlı olarak pek kolay kabul edilebilen bir durum olmadığı
için şehidin mezarı bir türbe haline getirilerek kutsiyet atfedildiği anlaşılmaktadır.
Zira hanedana mensup üyelerin Hristiyanlara karşı yapılan savaşlarda şehit olmaları, onların mezarlarına kutsal bir mana yüklenmesine yol açarken türbelerinin de hastalıklara iyi gelen mekânlar haline gelmesini sağlıyordu. Öte yandan bazı aile üyelerinin şehadetleri dolayısıyla bu savaşlarda Allah’ın gönderdiği atlı kuvvetlerin kazanılan savaşlarda Müslümanlara yardım ettiklerine bile inanılıyordu.
Osmanlı şehit aile üyeleri listesinde yer alan ve I. Bayezid’in Timur ile yaptığı
mücadelede hayatlarını kaybeden iki oğlunun durumu ise diğerlerine göre daha
farklı bir şekilde ifade edilegelmişti. Bayezid’in oğulları Ertuğrul ve Mustafa’nın
akıbetleri konusunda kaynaklara yansıyan bilgiler, hem Müslüman bir devlet olan
Timurîler ile yapılan savaşta şehit olmaları hem de Bayezid ile Timur arasındaki
amansız rekabet dolayısıyla, sır perdesi ile örtülü gibidir. Ertuğrul’un nerede ve ne zaman şehit olduğu konusundaki muamma ile Mustafa’nın savaş meydanında birden bire yok olarak sonraki yıllarda ardı ardınca çokça düzme Mustafa’nın ortaya çıkmasının, aileye mensup bir üyenin savaşta düşmanlar tarafından öldürülmüş olmasının kabüllenilememesinden başka bir açıklaması olamaz.
Osmanlı tarihinin kardeş katli meselesinin dar kapsamlı ve tartışmalı hali bir tarafa imparatorluğun ilk yüz yılında, kurucu aileye mensup üyelerinin, yöneticinin etrafında yer alarak savaşlarda silahlı güç ve yeteneğini kullanıp etkin olarak yer aldıkları anlaşılmaktadır. O kadar ki bu uğurda hayatını kaybederek şehit olanların bulunması bile imparatorluğun kuruluşu için harcanan çabanın ve verilen mücadelenin ne denli anlamlı ve kapsamlı olduğunu gözler önüne sermeye önemli katkı sağlar.
Tablo: Savaşlarda şehit olan Osmanlı ailesi üyelerinin babaları ile şehit oldukları yer ve tarihi gösteren tablo
DİPNOTLAR;
1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Haldun Eroğlu, Osmanlı Devletinde Şehzadelik Kurumu, Akçağ yay. Ankara 2004.
2 Abdülkadir Özcan, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam-ı Âlem İçin Kardeş Katli
Meselesi”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, c. 33, (İstanbul 1980-1981), s. 7-56;
Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı, Ankara 1996, s. 197-202.
3 Haldun Eroğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşunda Hanedan Üyelerinin Rolü”
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 25,
(Isparta/Mayıs 2012), s.11-23.
4 Âşık Paşazade, Osmanoğullarının Tarihi, (Haz. Kemal Yavuz- M. A. Yekta Saraç), İstanbul
2003, s. 323; Anonim Tevârih-i Âl-i Osman, (Giese Neşri), (haz Nihat Azamat), Marmara Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Yay. İstanbul 1992, s. 9; Anonim Osmanlı Kroniği(1299-1512), (Haz. Necdet
Öztürk), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2000, s. 10; Rûhî Tarihi, (Yaşar Yücel- Halil
Erdoğan Cengiz, Oxford Nüshası, Değerlendirme, Metnin Yeni Harflere Çevirisi, Tıpkı Basım ile
Birlikte),TTK, Belgeler c. XIV, sayı 18 (Ankara 1992) s. 376; Tevârih-i Cedid-i Mir’at-ı Cihan, (Düzenleyen
Atsız), İstanbul 1961, s. 35.
5 Âşık Paşazade, s. 324-325; Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-Nümâ, (Yay. Faik reşit Unat-Mehmed
Altay Köymen), c. I, TTK yay. Ankara 1995, s. 81; İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, I. Defter, (haz.
Şerafettin Turan), TTK yay. Ankara 1991, s. 86-87.
6 Âşık Paşazade, s.327; Neşri, c. I, s. 85-87, İbn Kemal, I. Defter, s. 103; Hoca Sadettin, bu
savaşta ölen kişinin Osman’ın diğer kardeşi Gündüz mü? Saru Yatı mı? olduğu konusunda şüpheye
düşmektedir. Bkz Tacü’t-Tevârih, c. I., (Sad. İsmet Parmaksızoğlu), Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1979,
s. 31.
7 Âşık Paşazade, 343; Tacü’t-Tevârih, c. I, s. 40; Anonim Osmanlı Kroniği, s. 16; Anonim Tevârih-i Âl-i
Osman (Giese neşri), s. 14.
8 Oruç Bey, s. 30.
9 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. I, TTK yay. Ankara 1995, s. 109; H. İnalcık,
Devlet-i ’Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar I, Türkiye İşbankası yay. Ocak 2010, s. 16-17
10 Tacü’t-Tevârih, c. I, s. 40-41.
11 İbn Kemal, I. Defter, s. 151.
12 Neşrî, c. I, s. 173; Tacü’t-Tevârih, c. I, s. 87vd,; İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, II. Defter (yay.
Şerafettin Turan), TTK yay. Ankara 1991, s. 96; Hadidî, Tevârih-i Al-i Osman, (haz. Necdet Öztürk),
Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fak. Yay. İstanbul 1991, s. 71 vd. Selâtin-nâme (1299-1490), (haz.
Necdet Öztürk), TTK yay. Ankara 2001, s. 52.
13 Neşrî, c. I, s. 173.
14 Bu konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. H. Eroğlu, Osmanlılar Yönetim ve Strateji, İstanbul 2006, s. 72vd.
15 Anonim Osmanlı Kroniği, s. 20; Hadidî, s. 71; Neşrî, c. 1, s. 173-175; İbn Kemal, II. Defter, s. 112vd.
16 H. Eroğlu, Osmanlılar Yönetim ve Strateji, s. 76.
17 Âşık Paşazade, s. 362, 363 ve 372.
18 Âşık Paşazade, s. 369.
19 Âşık Paşazade, s. 376-377; Neşri, c. I, s. 181.
20 H. İnalcık, Devlet-i ’Aliyye, s. 50vd.
21 Karamanlı Nişancı Mehmed Paşa, Tevârihü’s-Selatini’l-Osmaniyye (Osmanlı Sultanları Tarihi),
Osmanlı Tarihleri I, (çev. Konyalı İbrahim Hakkı), İstanbul 1949, s. 346.
22 Âşık Paşazade, s 378-379; Neşri, c. I, s. 185-187.
23 M. Halil Yinanç, Düsturname-i Enveri Medhal, Evkaf matbaası, İstanbul 1930, s. 66.
24 Anonim Osmanlı Kroniği, s. 23; Anonim Tevârih-i Âl-i Osman, (Giese neşri), s. 20.
25 Anonim Osmanlı Kroniği, s. 24; Anonim Tevarih-i Âl-i Osman, (Giese neşri), s. 20-21.
26 Aşık Paşazade, s. 379; Hadidî, s. 8. Ayrıca bkz. Osman Turan, İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış
Tarihi Takvimler, TTK yay. Ankara 2007, s. 17.
27 Neşri c. I, s. 187, Oruç Bey, s. 38.
28 Neşri, c. I, s. 365; Ayrıca bkz. H. Eroğlu, Şehzadelik Kurumu, s. 62-63.
29 Neşri, c. I, s. 339; Anonim Tevârih-i Al-i Osman (Giese neşri), s. 31.
30 Aşıkpaşazade, s. 395.
31 Neşri, c. I, s. 323; Ruhî Tarihi, s. 394.
32 Aşıkpaşazâde, s. 137; Neşri, c. I, s. 321; Hadidî, s. 132-133; Anonim Osmanlı Kroniği, s. 42; Lütfî
Paşa, s. 49.
33 Solakzâde, c.I, s. 99; Paul Wittek, Menteşe Beyliği, 13-15’inci Asırda Garbi Küçük Asya Tarihine Dair
Tetkik, (çev. O. Ş. Gökyay), TTK yay. Ankara 1986, s. 85.
34 İ. H. Uzunçarşılı, “Sancağa Çıkarılan Osmanlı Şehzadeleri” Belleten, XXXVI, sayı 156,
(Ankara 1975), s. 661.
35 Neşri, c. I, s. 365.
36 Hoca Sadettin c.I, s. 196; Solakzâde, Solakzâde Tarihi, (haz. Vahid Çabuk), Kültür Bak. Yay. , c.
I, Ankara 1989, s. 72.
37 Aşıkpaşazade, s. 406; Neşri, c. I, s. 339.
38 Aşıkpaşazade, s. 410.
39 M. Halil Yinanç, “Bayezid I”, İA, c. IV, s. 372, Ancak Yinanç, daha sonra kaleme aldığı
anlaşılan yazısında Ertuğrul’un ölümünü, Timur ile yapılan muharebeden önce 1395-1396 yıllarına
tarihlemektedir. Bkz. “Ertuğrul Çelebi” İA., c. IV s. 328; İ. H. Uzunçarşılı ise bu bilgiyi verirken
dipnotunda-kaynakta isim geçmemesine rağmen-Bezm u Rezm’i mehaz olarak gösterir.
Bkz. Osmanlı Tarihi, c. I, TTK yay. Ankara 1994, s. 277.
40 Hoca Sadettin, c. I, s. 193; Gelibolulu Mustafa Ali; Kitabü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbar, (hazırlayanlar
Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül, İbrahim Hakkı Çuhadar) Kayseri 1997, s. 179.
41 Aziz. b. Erdeşir-i Esterabadî, Bezm u Rezm, (çev. Mürsel Öztürk), TTK yay. Ankara 2014, s.
389-390; Ayrıca bkz. Yaşar Yücel, Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi yay. Ankara 1970, s. 114vd.
42 Ruhi Tarihi, s. 397.
43 İbn Kemal, IV. Defter, s. 375.
44 Nizamûddin Şâmî, Zafernâme, (terc. Necati Lugal), TTK yay. Ankara 1949, s. 261.
45 Zafernâme, s. 262.
46 Johann Wilhem Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (çev. Nilüfer Epçeli), c. I, s İstanbul
2011, s. 269-270, N. Iorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (çev. Nilüfer Epçeli), c. I, İstanbul 2005, s. 288,
İbn Arabşah bu sayıyı üç bin olarak veriyor. Bkz. Acaibü’l- Makdur fi Nevaibü’t-Timur (Tarih-i Timurleng)
(Osmanlıca çeviri Nazmizâde Efendi), İstanbul 1377, s. 93.
47 J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. I, s. 269-270.
48 J. W. Zinkeisen, Calcocondilas’ın Ertuğrul’u övdüğünü ve yaşıtları arasında en güçlü olanın o
olduğunu savaş sanatına yetenekli olduğu için Asya’da bırakıldığını, böylece iktidar gücünü daha etkili
bir biçimde kullanmasına fırsat verildiğini kaydediyor. Bkz. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. I, s. 271.
49 Ebu Bekr-i Tıhranî, Kitâb-ı Diyarbekriyye, (çev. Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlığı yay. Ankara
2001, s. 42.
50 İbn Arabşah, Acaibü’l- Makdur fi Nevaibü’t-Timur s. 94.
51 İbn Kemal, IV Defter, s. 385.
52 Hayrullah Efendi, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tarihi, c 5, İstanbul 1277, s. 65
53 Elızabeth A. Zachariadou, “Ertogrul Bey il savrano di Teologo (Efeso)” Attı Della Socıeta Lıgure
Dı Starıa Patrıa, Nuovo serıe V, (LXXIX) Fasc I, Genona, 1965, s. 155, (Bu metnin İtalyanca’dan çevirisini
yapan Araş. Gör. Veysel Gökberk Manga’ya teşekkür ederim.)
54 E. Zacharıadou, “Ertogrul Bey il savrano di Teologo (Efeso)”, s. 156.
55 Zacharıadou, “Ertogrul Bey il savrano di Teologo (Efeso)”, s. 158.
56 Âşık Paşazâde, (haz. N. Atsız.) MEB yay. İstanbul 1992, s. 68-69, Neşrî, c. I, s. 349-351,
Oruç Bey, s. 59vd.; Anonim Osmanlı Tarihi (1299-1512), s. 47; Lütfî Paşa, Tevârih-i Âl-i Osman, Matbaa-i
Amire, İstanbul 1341, s. 55.
57 Anonim Tevârih-i Âl-i Osman, (Giese neşri), s. 50; Tacü’t-Tevârih, c. I, s. 261-262; Gelibolulu
Âli, Kitabü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, (haz. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül, İbrahim Hakkı
Çuhadar), Kayseri 1997, s. 151; Solakzâde, s. 99; Ruhî Tarihi, s. 399.
58 İbn Kemâl, Tevârih-i Âl-i Osman, IV Defter, (haz. Koji Imazawa), TTK yay. Ankara 2000, s.
411vd.
59 Doukas, Decline and Fall Of Byzantium to the Ottoman Turks, Wayne State University Press,
Detroit 1975, s. 95. Bu Şehzâdenin adı bazı kaynaklarda Kasım olarak geçmektedir.
60 Künhü’l-Ahbâr, s. 151.
61 Mükrimin Halil Yinanç, “Bayezid I”, İA, c. II, s. 386.vd.
62 Bu sayı Zafernâme’de, “ateşbazlar, neft-endâzlar ve ceybeler oturtularak teçhiz edilmiş birkaç
fil” olarak verilmektedir. Bkz. Zafername, s. 305.
63 İsmail Aka, Timur ve Devleti, TTK yay. Ankara 1991, s. 28.
64 Lütfî Paşa, s. 55.
65 Hayrullah Efendi, c. V, s. 69.
66 İbn Kemal, IV. Defter, s. 437; Lütfî Paşa, s. 55; Sicil-i Osmanî, c. I, s. 42.
67 Anonim Osmanlı Tarihi, s. 56; Hayrullah Efendi, c. V, s. 72-73.
68 Anonim Osmanlı Kroniği, s. 48: Lütfî Paşa, s. 55.
69 Nizâmûddin Şâmi, Zafernâme, (Çev. Necati Lugal), TTK yay. Ankara 1949, s. 310
70 İbn Kemal, IV. Defter, s. 435.
71 M. H. Yinanç, Düsturname-i Enveri Medhal, s. 96; İnalcık, Devlet-i ’Aliyye, s. 83
72 İbn Arabşah, s. 140.
73 Hoca Sadettin, c. 4, s. 124-125; Künhü’l-Ahbâr, s. 328vd.; Hadidî, s. 157vd.; Lütfî Paşa, s. 79; Solakzâde, s. 203.
74 Gerekçe Anonim Tarih, s. 114-115.
75 Künhü’l-Ahbâr, s. 331. M. Akman, Osmanlı Devleti’nde Kardeş Katli, Eren yay. İstanbul 1997, s.162; D.
Kantemir, Mustafa’nın kafasının kesilerek öldürüldüğünü yazar. Bkz. D. Kantemir, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, (çev. Özdemir Çobanoğlu), İstanbul 1998, c. I, s. 132.
76 Neşri, c. II, s. 561-563; Anonim Osmanlı Kroniği, s. 68-69.
KAYNAKLAR
Aka, İsmail, Timur ve Devleti, TTK yay. Ankara 1991.
Akman, Mehmed, Osmanlı Devleti’nde Kardeş Katli, Eren yay. İstanbul 1997.
Anonim Osmanlı Kroniği(1299-1512), (Haz. Necdet Öztürk), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2000.
Anonim Tevârih-i Âl-i Osman, (Giese Neşri), (haz Nihat Azamat), Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. İstanbul 1992.
Âşık Paşazade, Osmanoğullarının Tarihi, (Haz. Kemal Yavuz- M. A. Yekta Saraç), İstanbul 2003.
Aziz. b. Erdeşir-i Esterabadî, Bezm u Rezm, (çev. Mürsel Öztürk), TTK yay. Ankara 2014.
Doukas, Decline and Fall Of Byzantıum to the Ottoman Turks, Wayne State University Press, Detroit 1975.
Ebu Bekr-i Tıhranî, Kitâb-ı Diyarbekriyye, (çev. Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlığı yay. Ankara 2001.
Eroğlu, Haldun, Osmanlılar Yönetim ve Strateji, İstanbul 2006.
_ “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşunda Hanedan Üyelerinin Rolü” Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 25,
(Isparta/Mayıs 2012).
_ Osmanlı Devletinde Şehzadelik Kurumu, Akçağ yay. Ankara 2004.
Gelibolulu Âli, Kitabü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, (haz. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül, İbrahim Hakkı Çuhadar), Kayseri 1997.
Hadidî, Tevârih-i Âl-i Osman, (haz. Necdet Öztürk), Marmara Üniversitesi, Edebiyat Fak. Yay. İstanbul 1991.
Halaçoğlu, Yusuf, XIV-XVII Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı, Ankara 1996, s. 197-202.
Hayrullah Efendi, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tarihi, c 5, İstanbul 1277.
Hoca Sadettin, Tacü’t-Tevârih, (Sad. İsmet Parmaksızoğlu), Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1979.
Iorga, Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (çev. Nilüfer Epçeli), c. I, İstanbul 2005.
İbn Arabşah, Acaibü’l- Makdur fi Nevaibü’t-Timur (Tarih-i Timurleng) (Osmanlıca çeviri Nazmizâde Efendi), İstanbul 1377.
İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, I. Defter, (haz. Şerafettin Turan), TTK yay. Ankara 1991.,
_Tevârih-i Al-i Osman, II. Defter (yay. Şerafettin Turan), TTK yay. Ankara 1991.,
_Tevârih-i Âl-i Osman, IV Defter, (haz. Koji Imazawa), TTK yay. Ankara 2000.
İnalcık, Halil, Devlet-i ’Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar I, Türkiye İş bankası yay., Ocak 2010.
Kantemir, Dimitri, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküş Tarihi, (çev. Özdemir Çobanoğlu), c. I., Cumhuriyet Kitapları, İstanbul 1998.
Karamalı Nişancı Mehmed Paşa, Tevarihü’s-Selatini’l- Osmaniyye (Osmanlı Sultanları Tarihi), Osmanlı Tarihleri I, (çev. Konyalı İsmail Hakkı), İstanbul 1949.
Lütfî Paşa, Tevarih-i Âl-i Osman, Matbaa-i Amire, İstanbul 1341. Neşri, Mehmed, Kitab-ı Cihan-Nümâ, (Yay. Faik reşit Unat-Mehmed Altay Köymen), c. I, TTK yay. Ankara 1995.
Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, (terc. Necati Lugal), TTK yay. Ankara 1949. Tevârih-i Cedid-i Mir’at-ı Cihan, (Düzenleyen Atsız), İstanbul 1961.
Özcan, Abdülkadir, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, c. 33, (İstanbul 1980-1981).
Rûhî Tarihi, (Yaşar Yücel- Halil Erdoğan Cengiz, Oxford Nüshası, Değerlendirme, Metnin Yeni Harflere Çevirisi, Tıpkı Basım ile Birlikte), TTK, Belgeler c. XIV, sayı 18 (Ankara 1992).
Selâtin-nâme (1299-1490); (haz. Necdet Öztürk), TTK yay. Ankara 2001.
Solakzâde, Solakzâde Tarihi, (haz. Vahid Çabuk), Kültür Bak. Yay. c. I, Ankara 1989.
Turan, Osman, İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler, TTK yay., Ankara 2007.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, c. I TTK yay. Ankara 1994.
_“Sancağa Çıkarılan Osmanlı Şehzadeleri” Belleten, XXXVI, S. 156, (Ankara 1975).
Wittek, Paul, Menteşe Beyliği, 13-15’inci Asırda Garbi Küçük Asya Tarihine Dair Tetkik, (çev. O. Ş. Gökyay) TTK yay. Ankara 1986.
Yinanç, Mükrimin Halil, “Bayezid I” İ.A., c. II.
_“Ertuğrul Çelebi” İ.A., c. IV. ,
_ Düsturname-i Enveri Medhal, Evkaf matbaası, İstanbul 1930.
Yücel, Yaşar, Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yay., Ankara 1970.
Zacharıadou, Elızabeth A., “Ertogrul Bey il savrano di Teologo (Efeso)” Attı Del- la Socıeta Lıgure Dı Starıa Patrıa, Nuovo serie V, (LXXIX) Fasc I, Genona, 1965.
Zınkeisen, Johann Wilhem, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (çev. Nilüfer Epçeli), c.I, İstanbul 2011.
https://docs.google.com/document/d/1kzRmKceO1_8enN_BDFEJfAYdgKTtgva6jUxA5sB9a24/edit
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder