21 Haziran 2017 Çarşamba

Kuzey Irak, Dâhili ve Harici Bedhahlar BÖLÜM 3


Kuzey Irak, Dâhili ve Harici Bedhahlar BÖLÜM 3





Ne yazık ki böyle bir teşkilatımız yok!..

Kendilerinin BM. tarafından kabul edilen yüzlerce sivil toplum kuruluşuna karşılık, bizim gibi ülkelerin sivil toplum örgütleri BM'den onay bile
alamamakta (Kızılay ve bir iki kuruluşumuz hariç.) uluslararası faaliyetlerde bulunmalarına izin verilmemektedir! Bu husus bile bu nevi dış örgütlenmelerin
gerçek amaçları konusunda düşünülmesini zaruri kılmaktadır.

Sıra Türkiye'deki Türkmenlere geldi !..

Resmen iç savaşın yaşandığı Irak'ta ciddî nüfusu olup da sahip çıkılmayan tek millet Türkmenlerdir. Özellikle Kürdistan hayalcileri için hak ve hukuk
arayan her Türkmen potansiyel bir tehlike olarak görülüyor. Onlardan istenen, yaşadıkları bütün yerleri terk etmeleri. Nereye gittikleri önemli değil, yeter ki yaşam alanlarını ve zenginliklerini zor ve silah kullanarak Kürdistan'ı ilân etmek isteyen Kürt gruplarına bıraksınlar. ABD korkusundan birkaç küçük göz boyama girişimlerini bile gizli yapan Ankara'daki bazı kurumlar 4 milyondan fazla Türkmeni ciddî bir sıkıntı olarak görüyor. Görmese Türkmenlerin durumu böyle mi olurdu? “Söylemeye korkuyorlar” demek daha doğru olur. Kime hizmet ettiğini bir türlü anlayamadığım insanlar, onurlu

Türk Milletinin sırtına bir Utanç daha yükledi…

Kısa bir süre önce Bağdat'ın 100 km kuzeyi'nde yol kesen, sözde Sünni özde ne olduğu belli olmayan 15 kadar silahlı ve maskeli bir grup, Bakuba'ya
son sınavlarına giden ve 15-16 yaşlarındaki Türkmenleri taşıyan midibüsü durdurdular. Araçtaki Şii'lerin inmesini istediler. Türkmen şehri Karatepe'li
22 öğrenci araçtan indi. Öldürüleceklerini anlayan öğrencilerden bazıları "biz de Müslümanız neden bizi öldürüyorsunuz" diye sordu. Maskeli
vicdansızlar "biz de sizi zaten İslam adına öldüreceğiz" diyerek öğrencilerin üzerine yaylım ateşi açtı. Henüz bıyıkları çıkmamış 22 masum soydaşımız 
oracıkta can verdi. Hakkı İsmail adlı bir kişi başından ağır yaralı olarak kurtulmayı başarmış.

Aradan aylar geçti Ankara'dan, çıt yok. Ulemadan da çıt yok, tarikatlardan da çıt yok. Meydanları dolduran ABD ve İsrail bayrakları yakan dinci
partilerden ve yandaşlarından çıt yok. Türkiye'de TV kanalları alan ABD şirketleri ilk iş olarak arşivlerde bulunan bayrak yakma görüntülerini tamamen
sildirip yok etmek oldu.

Halepçe'de 100 kişi öldürülünce bunu adı “katliam” oluyor da Telafer'- de yüzlerce, Karatepe'de 22 Türkmen bir hafta içinde öldürülünce bırakın
ortalığı toz duman etmeyi "Allah rahmet eylesin" diyenlerin olmamasıçok düşündürücüdür.

Habur'da Özel Ekip Neden İstenmiyor?

PKK terörünün tırmanışa geçtiği 1991 sonrasında tamamen laçkalaşan, yolsuzluğun doruk noktaya ulaştığı Habur sınır kapısında, TSK bir çalışma
başlatmıştı. PKK'lı teröristleri, yerli ve yabancı destekçilerini geçişler sırasında fark edip yakalamak için özel olarak oluşturulan ve gümrük sahasında
görev yapan bir ekip kurulmuştu.
Aralarında itirafçıların da bulunduğu bu ekip, kimi zaman sahte belgelerle Türkiye'ye giren ve çıkan teröristleri, bölücüleri kısa zamanda tek tek ayıklayarak çok büyük bir başarıya imza attı.
Bu başarılı denetim kısa zamanda sürpriz sonuç verince, başta çıkar grupları olmak üzere bölücüler ve onların yılmaz bekçileri soluğu her zamanki
gibi Ankara'da aldılar.
PKK'lıların ve yatakçılarının başarılı ekip tarafından elle konulmuş gibi ayıklanması sözde müttefiklerimizin emellerine iyice çomak sokmuştu.

Habur'dan giriş yapan Irak Özel temsilcisi Zalmay Halilzad'ın yanındaki korumaların “anlaşma gereği” aranması ve Halilzad'ın misafir
odasında konuk edilirken, beklemekten sıkılması ortamı gerdi. O zaman Genelkurmay Başkanı olan ve Hükümet ile “ Şiir gibi ” anlaştığını belirten 
demokrat paşamız Hilmi Özkök, 2004 yılında kendisine gelen “Âcil” kodlu şikâyete gerekli cevabı vermek yerine sınır kapısına “ Geçenleri daha fazla 
rahatsız etmeyin ve geçişleri rahatlatın...” türünden bir emir gönderdi. Bu emirle ekibin uygulamalarına son verildi.

Jandarmanın bu konuda özel ve uzman ekibi olmadığı bilindiği halde, bu görevi de göz boyamak için apar topar jandarmaya verdiler. Son derece
düşündürücü uygulama kısa zamanda hükümetten de destek gördüğünden Habur bugün yol geçen hanına dönmüştür.
Bölgede görev yapan her hangi bir mülkî âmire bunu sorarsanız, serzenişleri duyacaksınız Ayrıca, açık örnekleri size art arda sıralayacaklardır.
Bugün adî olay olarak gösterilen kaçakçılık ve çıkar olayları aslında bölücülere ve yandaşlarına hizmet etmektedir. 
Bu ekibin saçma bir nedenle lâğvedilmesinden sonra bazı bakanlar ve milletvekilleri baskı grubu oluşturup mülkî âmirleri ve müdürleri kontrol altında tutuyor.

İstanbul-Erbil-İstanbul uçuşlarının yapıldığı Atatürk Havaalanı'nda da uçağa binenlerin perde arkasındaki kimlikleri bilinmemektedir.
Gelenleri teşhis edecek ekibin oluşturulmaması çok ama çok düşündürücüdür.
Bu kanayan yarayı ve açılan gediği kapatmanın tek yolu, siyasîlerin emrinde
olmayan ya da doğrudan onlardan emir almayan bu uzman ekibi TSK bünyesinde hızla kurup stratejik sınır kapılarında bu uygulamayı tekrar tesis etmektir.

Bu arada İstanbul-Erbil-İstanbul uçuşlarının yapıldığı Atatürk Havaalanı'nda da uçağa binenlerin perde arkasındaki kimlikleri bilinmemektedir.
Gelenleri teşhis edecek ekibin oluşturulmaması çok ama çok düşündürücüdür.
Özellikle Dışişleri Bakanı Gül ve ABD'nin açıkça TSK'nın Irak ve
Habur sınır kapısından çekilmesini ve istihbaratçıların görevleri devralması için ısrarcı olmaları anlamlıdır. Yürek yakan, ara-larında çok değerli, helâl
süt emmiş vatanseverin bulunduğu gizli teşkilatta, çekişmelerin ve gruplaşmaların tırmandırılmasıdır.

Irak'ta Petrol Oyunu

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından hazırlanan Irak Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı, Kerkük petrolleri de dahil bölgenin tüm petrol kaynaklarının
peşmerge yönetimine ait olduğunun tescil edilmesini amaçlıyor. Taslağın önümüzdeki günlerde sözde Kürt Parlamentosu'nda yasalaşması bekleniyor.

Sözde Kürt Parlamentosu'na sunulması beklenen Irak Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı, Kerkük petrolleri de dahil olmak üzere, bölgenin tüm
petrol kaynaklarının peşmerge yönetimine ait olduğunu iddia ediyor Peşmergenin ABD desteği ile Kerkük petrolleri üzerinde oynadığı oyunun
ana hatları şekillenmeye başladı. Sözde Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde sözde Kürt Parlamentosu'na
sunulması beklenen Irak Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı, Kerkük petrolleri de dahil olmak üzere, bölgenin tüm petrol kaynaklarının peşmerge yönetimine 
ait olduğunu içeriyor. Irak Anayasası'nda bahsi geçen “Mevcut saha” ve “Gelecekteki saha” kavramlarına açıklık getiren taslakta,  “Mevcut saha” olarak; 
22 Ağustos 2005 öncesinde ticarî üretimde olan ve bu tarihten önce, günde ortalama 20 bin varil petrol üretmiş olan petrol yatakları gösteriliyor.

Bu alanlar dışındaki sahalar ise “gelecekteki sahalar” olarak adlandırılıyor. Yasa Taslağı'nın 3'üncü ve 4'üncü maddelerinde kanunun uygulama
alanı anlatılıyor. Kürt Bölgesi ve İhtilaflı topraklar olarak gösteriliyor. İhtilaflı topraklardan kasıt, sözde “Irak Kürdistan'ı Bölgesi Anayasası” nın 2'nci
maddesinde açıklanıyor.





Kürtlerin petrol inadı

  Irak'ta Kürtlerin gelecekte açılacak kuyuların gelirini Bağdat'la paylaşmak istememesi, petrol sorununda çözümü geciktiriyor.
Irak'ta Kürtler, mevcut petrol yataklarından elde edilecek gelirlerin merkezi hükümet tarafından vilâyetlere nüfus oranına göre dağıtılmasını kabul
ediyor, ancak kendi bölgelerinde gelecekte açılacak olan petrol kuyularının gelirlerini Bağdat'la paylaşmak istemiyor.
Şii, Sünni ve Kürt temsilciler, ülkenin en tartışmalı konularından biri olan halihazırdaki ve gelecekteki petrol gelirlerinin nasıl dağıtılacağına ilişkin 
ulusal yasa tasarısı üzerinde anlaşmaya iyice yaklaştılar.

Iraklı yetkililer, anlaşma üzerindeki en büyük engelin, gelecekteki petrol yataklarını bulup geliştirmeye ilişkin sözleşme ve ihalelerin dağıtılması üzerinde
yoğunlaştığını, bunun da Kürtlerden kaynaklandığını düşünüyorlar.
Kürtler, bu tür ihaleler üzerinde nihai onay hakkını ellerinden bırakmak istemiyor. Kürtlerin, bu hakkın Şiilerin egemen olduğu merkezi hükümete
verilmesi halinde, bunun, Kürtlerin çoğunlukta olduğu kuzeydeki ihale önerilerini göz ardı edip Şiilerin çoğunlukta olduğu güney bölgelerine ağırlık
vermesinden korkuyor.

 Sünniler, yasa taslağını hazırlayan komitede Kürtlere karşı Şiilerle ittifak kurmuş durumda. Irak'ın petrol olmayan bölgelerinde yaşayan Sünniler,
petrol gelirlerinin merkezi hükümet tarafından eşit biçimde dağıtılma-sında doğal olarak sonuna kadar ısrar ediyorlar.


Kürdistan Değil, Eroin Cumhuriyeti

Bugüne kadar hiç kimsenin yazmadığı önemli bir gerçeği dikkatinizi çekmek istiyorum. ABD nereyi işgal ettiyse, orada eroin üretimi katlamalı
olarak artıyor. Örneğin, Dünya'da en çok eroinin üretildiği ülkelerin başında gelen Afganistan'da Taliban rejimi katı bir politika uyguluyordu. Eroin üretimi
tarihinin en düşük düzeyine ulaşmıştı. Ülkenin küçük bir kısmını elinde tutan Kuzey ittifakı eroinden geçiniyordu. ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesinin
ve Taliban yönetimini devirmesinin ardından, Afganistan'daki haşhaş ekimi doruk noktaya ulaştı. Başta AB ve ABD'de Taliban'ın yasakçı politikası
nedeniyle yüksek fiyatlara ulaşan eroin işgal sonrasında birdenbire ucuzladı ve piyasada bol bulunur hale geldi. 

ABD şimdi de Irak'ı işgal etti. Durum yine aynı. 

Bugüne kadar belki haş-haş'ın hiç ekilmediği ya da eroin üretiminin yapılamadığı özellikle Kuzey Irak şu anda dünyanın önemli eroin üretim merkezlerinden 
biri haline gelmiş durumda.

Kuzey Irak ekonomisine şöyle bir bakalım.

Petrol üretimi yok, boru hatları bombalanmış, kuyular yakılmış. Benzin bile Türkiye'den gidiyor. Tarım yok denecek kadar az, un, şeker,
yağ, çay gibi temel gıda maddelerinin yanı sıra, sigara ve içkiden domatese varana kadar her şey İran, Suriye ya da Türkiye'den geliyor. 
Endüstri yok, fabrika yok, üretim yok, ama para ve mal ibadullah...
Her mecmuada, toplantıda Kuzey ırak'ta dolar milyonerlerinin sayısının nasıl arttığı hatırlatılıyor. Savaşta olup, nakit para zengini olan bir ülke nerede
görülmüş? Piyasada yok yok ve ucuz. Türkiye'nin güneydoğusu ile mukayese kabul etmez. Zaman içinde ne oldu da bu kadar zengin oldular? Sihirli
bir değnek mi değdi? ABD ve İsrail'in akıttığı paralarla bu kadar zengin olunur mu? Kuzey Irak'ı görenler, bilenler ne demek istediğimi hemen anlar.
Havadan paraların geldiği o kadar açık görünüyor. Şehirler ve binalar ışık hızıyla yenileniyor. İhalelerde Milyar dolarlar konuşuluyor.
Bana ulaşan son bilgilere göre Kuzey Irak'taki Kürt liderler eroin imalâtı konusunda artık yarışa girmiş durumdalar. Eskiden İran üzerinden gelen
Afgan afyonu ve haşhaşı burada işlenir ya da bu yoldan dünyaya açılırdı. Son dönemde artık eroin resmen Kuzey Irak'taki imalâthanelerde piyasaya hazır

ABD nereyi işgal ettiyse, orada eroin üretimi katlamalı olarak artıyor. ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesinin ve Taliban yönetimini devirmesinin
ardından, Afganistan'daki haşhaş ekimi doruk noktaya ulaştı.
hale getiriliyor.
ABD'nin ve Barzani'nin işgal sonrasında Irak-İran sınırındaki uyuşturucu ve kaçakçılık trafiğini kontrol eden stratejik bölgelere hiç asker sokmamış
olması, eroinin bu sınırda büyük bir geçiş noktası olan Kandil dağlarında konuşlanan ve AB ülkelerine giden eroinin tek pazarlayıcısı ve dağıtıcısı
PKK' ile tüm baskılara rağmen iyi ilişkiler geliştirmesi ve işbirliği yapması bir tesadüf mü?

“Kürdistan Mehmetçiğe mezar olur” diyen Barzani yönetiminin zaman içinde bu kadar zengin olması ve Türkiye'deki yandaşlarına akıl almaz
miktarlarda paralar aktarması da bu paranın nereden geldiği sorusunu gündeme getiriyor. Artık kuzey Irak, Afganistan ve Tayland'ın ardından dünyada
eroinin CIA kontrolünde en çok üretildiği bölgeler arasına girmiştir.

Türkmen bölgeleri hedefte

Kürtler son bir manevra ile hayali Kürdistan sınırlarını genişlettiler. Duhok, Kerkük, Süleymaniye, Erbil illeri, Musul vilâyetinden Akra, Şeyhan,
Sincar ve Telafer ilçeleri ve Zumar, Başika ve Eski Kelek nahiyeleri, Diyala ilinden Hanekin ve Mendeli ilçeleri ve Vasit ilinden Bedre ilçesi ve 1968'den 
önceki idarî sınırlarıyla Cessan nahiyesini, Kürt toprakları saydılar.

İçinde Türkmenlerin yaşadığı yerler “ihtilâflı bölgeler” olarak tanımlanıyor. 4 ve 5'inci maddelerde, İhtilaflı topraklarda ve Kürt bölgesindeki
gelecekteki sahalara ilişkin petrol operasyonlarında tek yetkili Kürdistan Bölgesi Yönetimi(KBY) kılınırken, İhtilaflı topraklarla ilgili
43'üncü madde, “KBY'nin, burada yaşayan halkın bu toprakların referandumla Kürt bölgesine bağlanmasını karar vereceği kanaatine varması
durumunda, referandum yapılmadan önce, Kerkük dahil ihtilâflı topraklarda istediği gibi petrol sözleşmesi yapabileceğini” hükme bağlıyor.

Taslağın önemli bir maddesi ise 51'inci madde. Bu maddeye göre Irak Yönetimi devre dışı bırakılıyor ve KBY'ye sınır aşan sahalar 
konusunda komşu ülkelerle Irak Hükümeti'nden bağımsız olarak ticarî anlaşma yapma yetkisi veriliyor. 

<  51. maddeye göre Irak Yönetimi devre dışı bırakılıyor ve KBY'ye sınır aşan sahalar konusunda komşu ülkelerle Irak Hükümeti'nden bağımsız  olarak ticarî  anlaşma yapma yetkisi veriliyor. Ayrıca Irak Hükümeti'nin hiçbir yasal ve idarî düzenlemesinin Kürt bölgesindeki veya ihtilâflı topraklardaki petrol  operasyonları için geçerli olmayacağı dile getiriliyor. >

Ayrıca Irak Hükümeti'nin hiçbir yasal ve idarî düzenlemesinin Kürt bölgesindeki veya ihtilâflı topraklardaki petrol operasyonları için geçerli olmayacağı 4'üncü 
maddenin 3'üncü kısmında dile getiriliyor.

Pay talep ediyorlar

6'ncı maddede ise Kürt bölgesinde mevcut petrol operasyonları ile doğrudan veya dolaylı olarak, boru hatları ve rafineriler dahil olmak üzere,
bağlantılı altyapının kontrolünün tamamen KBY'de olduğu hükme bağlanıyor. Irak Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı'nda, Merkezi Hükümetten gerek 
mevcut sahalardan gerekse Gelecekteki sahalardan elde ettiği gelirden KBY'ye pay talep ediliyor. Sözde KBY'nin geçtiğimiz aylarda
taslakla uyumlu bir Irak Petrol Yasa Taslağı hazırlayarak Irak Hükümeti'ne ilettiği biliniyordu.

Türkiye Resti çekmelidir…

< Tüm kartlarını ABD'ye teslim etmiş olan Türk hükümetinden bu saatten sonra millî çıkarları esas alan bir duruş sergilemesini beklemek hayaldir. >

“Devlet içinde devlet” mantığıyla hazırlanan taslağın tehlikelerine dikkat çeken uzmanlar, Kerkük'teki tüm petrol alt yapısı ile Kerkük-Yumurtalık
Petrol Boru Hattı'nın tamamen peşmergenin kontrolüne gireceği uyarısında bulundu. Ama Türkiye cumhuriyeti'ni yönetenler 4 yıldır kendilerini
uyaranları hala dikkate almıyor.

ABD ve İngiliz petrol şirketlerinin ırak petrolünün yüzde 70'ini yönetecek şekilde hazırlanan yeni yasalar ve kararlar görüşülürken yine Türkiye
masada yok. Oysa ABD ve İngiltere Irak'ta her yaptığını Türkiye'nin yardı- mı ile gerçekleştiriyor. Ama bu Türk hükümeti tarafından kendilerine hatırlatılmıyor.
İşgalci ABD'nin bu petrole el koymaya hakkı varsa Türkiye'nin de en az yüzde 20 almaya hakkı vardır. Hem tarihsel, hem anlaşmalardan doğan haklarını
bir kenara bırakalım halen ABD ve İngiltere'ye sağladığı her türlü kolaylığın bir karşılığı olmalıdır. Türk milleti yaptığı her iyiliğin, gösterdiği
dostluğun karşılığını kafasına çuval ola-rak almaktan artık bıkmıştır. Tüm kartlarını ABD'ye teslim etmiş olan Türk hükümetinden bu saatten sonra
millî çıkarları esas alan bir duruş sergilemesini beklemek hayaldir.

Ekonomisi dibe vurmuş olan Türkiye Cumhuriyeti adına milli şuura sahip bir yönetim ABD ve İngiltere'ye bu iste-ğini açıkça ifade etmelidir.
Eğer “Hayır” yanıtı alınırsa karşılıklı çıkarlarımız olmadığı gerekçesiyle

1- Habur sınır kapısı kapatılmalıdır.
2- K.Irak'a bedava fiyatına sattığımız elektrik derhal kesilmelidir.
3- Dicle ve Fırat'ın üzerine yeni barajlar inşa edilmelidir.
4- Türkiye üzerinden Irak'a satılan petrol ürünleri satışı da durdurulmalıdır.
5- KDP ve KYB'nin Ankara temsilcilikleri kapatılmalıdır.
6- Rusya-İran-Çin ve Hindistan ile askeri ve ekonomik ilişkiler başlatılmalıdır.
7- Gümrük Birliği anlaşması sona erdirilmelidir.
8- İncirlik üssü tehdit olmadığı için ya kapatılmalı ya da faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır.
9- Afganistan ve Lübnan'daki TSK birlikleri çekilmelidir.
10- Doğu ve Güneydoğu'ya 250 bin asker takviyesi yapılmalıdır.
11- İlk fırsatta 100 bin askerle sınır ötesi operasyon düzenlenmelidir.
12- Türkmenler ve dost grupların silahlı örgütlenmeler desteklenmeli, silah ve para ardımı yapılmalıdır.
13- NATO ile ilişkiler gözden geçirilmelidir.
14- Bağdat Büyükelçiliği kapatılmalıdır.

Irak çok şeylere gebe!..

Dünyanın gözünün içine baka baka “Demokrasi getireceğiz” yalanı ile Irak'ı işgal eden ABD ve müttefikleri yarattıkları kanlı bataklıkta boğulmaya
başladılar. Bugüne kadar aralarında neredeyse tüm bilim adamları, akademisyen ve üst düzey askerlerin bulunduğu 700 binden fazla masum insan
ABD askerleri tarafından düzenlenen kanlı saldırılarda ve bombalama eylemlerinde öldürüldü. Irak'ın hem alt hem de üst yapısı yerle bir ve artık
üçe bölünmüş durumda. Yüzyıllarca bir birbirlerine bir fiske bile vurmadan yaşamış Şiiler ve Sünniler korkunç bir savaşın içine çekildi.
Gün geçmiyor ki birbirlerine kurşun ve bomba yağdırmasınlar. Bu durumun provokatörler aracılığı ile yaratıldığı ve senaryonun devam ettirildiği
çok açık. Peki bu kanlı oyun ne zaman bitecek? Tabii ki ABD istedik-lerini elde ettiği zaman. Irak'ta son gelinen nokta itibarı ile ABD'nin üç alternatifi var.

- Irak'taki kaosu durdurmak ve kayıplarını engellemek için asker sayı-
sını artırabilir. 20 kadar asker takviye kararı var Ama bu pek akıllıca olmaz.
Çünkü artık keskin nişancıların ve bombacıların önüne geçemiyor, tam tersine
ABD askeri bunalıma girdi. ABD'nin ne kadar asker getirip ne kadar
götürdüğü de kimse tarafından bilinmiyor.

2- ABD ordusu tamamen Irak'tan çekilebilir. O zaman zaten bir ayağı
çukurda olan Bush yönetimi “Irak'a niye girdin ve trilyon dolarlar harcadın”
diye soran kendi halkına hesap veremez.

3- Üçüncü ve son alternatif, sınırları Kerkük'ü de içine alacak şekilde altyapısı hazırlanmış ve ilan edilmeyi bekleyen Kürdistan'a çekilmektir.
2 milyon insanın halen devam eden iç savaş nedeniyle göç ettiği Irak'ta ABD'nin yapması muhtemel manevrası bana göre bu olacaktır. Kürt bölgesine
çekilme için Irak anayasasının önümüzdeki günlerde görüşülmesi ve karara bağlanacak “Petrol Kanunu” beklenmektedir.
İngiltere'nin yıllar önce İran'da gerçekleştirdiği anlaşmanın bir benzeri hazırlanıyor.

En az 30-40 yıl süreyle Irak'ın petrol gelirlerinden çok önemli bir payın ABD'ye verilmesine yönelik olarak hazırlanan yasa kukla meclise
kabul etti-rildikten sonra Kuzeye çekilme hazırlıklarının hızlanacağına kesin gözüyle bakıyorum. Bu yasadan sonra ABD'nin Irak'ta işi bitecektir.

Kuzeye çekilmenin ikinci nedeni de bundan sonra yeni Ortadoğu projesinin bir başka ayağı olan Kürdistan'ın daha rahat kurulabilmesini sağlamaktır.
ABD, askerinin ve önemli petrol rezervlerinin bulunduğu Kürdistan'ı da tam sömürge yapmadan, çıkan petrolün bir kısmını kendisine yönlendirmeden
oradan çıkmayacaktır.
Bu planın uygulanması kâğıt üzerinde kolay gözükmekle birlikte Türkiyesiz olması mümkün değildir. Kaldı ki, AKP hükümetinin Temmuz seçimlerinde
tek başına iktidar olamaması durumunda, hem Kürtlerin hem de ABD'nin işi çok zorlaşacaktır. Son dönemde ABD'nin Türkiye ile ilgili yumuşamaları
işte bu kaygılardandır. Başkan Bush'un muhalifleri tehlikenin çoktan farkına vardı. Türkiye'nin destek vermediği hatta sırt çevirdiği bir
ABD, Irak'tan çıkamaz, Asya'da da hüsran olur. Oysa, ABD'nin büyük projesi sadece Irak'ı değil, İran'ı, Suriye'yi ve diğer Arap ülkelerinin yanı sıra

En az 30-40 yıl süreyle Irak'ın petrol gelirlerinden çok önemli bir payın ABD'ye verilmesine yönelik olarak hazırlanan yasa kukla meclise kabul
ettirildikten sonra ABD'nin Irak'ta işi bitecektir.
Türkiye'yi içine alan, kendisinin kontrolünde yeni haritalar yaratmaktı. Bana göre ya Irak'ta
her gün asker kaybederek yıllarca kalacak ve projelerini rafa kaldırarak büyük prestij kaybedecek ya da haritanın Türkiye tarafına dokunmadan, 
Türkiye ile karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler kurup yoluna devam edecek.

Böyle bir süreçte Türkmenlerin Bağdat'tan kopartacağı haklar çok önem kazanmaktadır.
Bugüne kadar Türkiye ve Türkmenlerin çıkarlarını gözetmeyen mevcut iktidar bundan sonra gözetiyor gibi görünecek olursa da bu tamamen seçime yönelik
ucuz politikalar olacaktır. Çünkü “5 yıldır Türk bile diyemediğin Türkmenlere ne kadar sahip çıktın?” sorusu sorulacaktır.

Sonuç olarak;

- Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları çok iyi etüt etmemiz,

- Milli Egemenlik haklarımızı koruma konusunda son derece titiz davranmamız,

- Ülke güvenliğinin bedelinin sadece gü- venlik olduğunu bu hususun, ekonomik ihtiyaçlar vb. gibi hiçbir mülâhaza veya karşılıkla zedelenemeyeceği 
bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir. Yer altı zenginlikleri ile ilgili konu Kürdistan Federe Devleti olunca Türk şirketlerini paravan olarak kullanıp
bir an önce petrolü çıkartan ve bu bölgenin refahını artırıcı işlere girişenler, Gü- neydoğu bölgemizde; aynı özverili çalışmalarını, kendi plânlarına uygun 
ortam oluşana dek asla gerçekleştirmeyeceklerdir.

Vedat Yenerer
Kuzey Irak, Dâhili ve Harici Bedhahlar
2 1 . YÜZYIL Nis an / Ma y ıs / Ha z ir an 2 0 0 7 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder